(Çocukluğumdan..)
Gece olmuştu. Yorgundu kadın. Yine her gece yarısı olduğu gibi gözlerini diktiği noktadan uyanarak bir dilek tuttu.
"Çocukluğuma gitmek istiyorum"
Dileği kabul oldu ve bir anda üzerinde oturduğu koltuğun uzeri artık bomboştu.. Çünkü Cho artık bir zaman yolcusuydu.
Kapıyı açtı. Burası eski odasi. Küçücük bir kız şaşkınlıkla yüzüne bakıyordu. Simsiyah saçları minicik dudaklarıyla kalakalmisti. Bu oydu, bu küçük cho'. Henüz 7 yaşında
- Siz kimsiniz?
- Ben senin hayali arkadaşınim. Benden kimseye bahsetmemelisin.
- Siz bana çok benziyorsunuz
- Evet..
- Peki neden geldiniz?
- Çünkü bana ihtiyacın var
- Neden?
- Çünkü üzüldüğünü biliyorum
- Bunu nerden bilebilirsiniz
Cho, minik Cho'nun yanağını okşadı ve;
- Ne kadar güzelsin
- Ben güzel değilim
- Neden
- Ben çok sismanim
- Ama bu çirkin olduğun anlamina gelmez ki
- Öğretmenim beni tembeller sırasına koydu. Bana kus beyinli diyor
Küçük kızın elleri titriyordu. Oyuncak bebeğini yanına bıraktı. Cho;
- Sen çok akıllı bir kızsın. Öğretmenin ne söylediğini bilmiyor. Bunların hepsi geçecek
- Matematikten nefret ediyorum. Keşke hiç olmasaydı
- Her dersi sevmemiz gerekmez. Bende matematiği hiç sevmiyorum
- Matematik olmasaydı babam beni severdi
- Seni sevmediğini mi düşünüyorsun?
- Evet. İşlemler soruyor. Yanlış cevap verirsem..
- Peki annen?
- Onlar hep kavga ediyorlar. Birbirlerini hiç sevmiyorlar
- Demek istediğim, annenle aranız nasıl?
- İyi. O beni seviyor. Ama beni karanlıkta bırakıyor
Cho konuşmakta güçlük çekiyordu. Çünkü aslında sorduğu soruların cevaplarıyla yıllardır yuzlesiyordu.. Yine de sordu;
- Nasıl?
- Banyonun ışıklarını kapatıp kapıyı kitliyor. Bütün gün orada kalıyorum. Daha da kötüsü banyomuzda bir canavar var. Ama kimse bilmiyor. Karanlık olunca ortaya çıkıyor. Sen hiç canavar gördün mü?
- Evet..
Çocuk zaman yolcusunun elini tuttu;
- Görürsen korkma. Hiçbir şey yapmıyor
Cho o günleri yeniden yeniden hatirladi. İçinden bu küçük kıza sarılıp kimsenin veremediği sevgiyi ölene kadar vermek geliyordu. Onu herkesten her şeyden korumak istiyordu. Ama yapamazdı..
Cho;
- Ama annem beni seviyor demiştin?
- Evet. Beni öpüyor. Bazen babamdan koruyor. Babama hep "Gidersem Cho'yu da götürürüm" diyor. Yani beni seviyor
- Öyleyse neden karanlıkta bırakıyor seni
- Okumaya geçemedigim için. Bu benim suçum. Çünkü bütün arkadaşlarım geçti. Ama ne yaptım biliyor musun?
- Ne yaptın..
- Bugün okumam gereken yazıyı ezberledim ve okuyormuş gibi anneme söyledim. Annem öyle şaşırdı ki görmeliydin..
Hey, nereye gidiyorsun?
Cho kendi zamanina geri dönmüştü. Devam edebilecek gücü bulmaya çalışıyordu. Gidip bir sigara yaktı. Gözyaşlarinin oluşturduğu yarısi bulanık görüntüyle kül tablasıni seçmek ne kadar da zordu..
Cho yeniden zamanda yolculuk yapabilecek gücü tam 6 yıl sonra buldu.
Bir gece yarısı..
Küçük Cho dua ediyordu;
- Allah'ım Yengem bana çok guzel bir hediye almış. Ama bana olmayınca kendisi giymeye başladı. O benden çok büyük. Nasıl ona oldu ki
- Cho, ben geldim
- Hayali arkadaşim! Nerelerdeydin
- Sana harika bir haberim var
- Nedir?
- Büyüdüğün zaman incecik bir kız olacaksın
- Gercekten mi?
- Evet. Ama şimdi biraz sabırlı olmalısın
- Buyuyene kadar bekleyemem. Sadece Ayşe benimle konuşuyor
- Neden güzel yönlerinden bahsetmiyoruz? Sen harika bir sözelcisin.
- Sözelci nedir
- Yani Türkçe dersin muhteşem değil mi?
- Öyle ama..
- Yazdığın kompozisyonlar alkış alıyor. Türkçe öğretmenin ne demişti hatirliyor musun?
- Benim yazdığıma inanmamisti.
- Ama sen yazdin değil mi?
- Evet..
- Senin muhteşem bir hayal gücün var. Ve bunu kelimelere dökerken çok başarılısın. Ayrıca çokta eglencelisin. Neden hiç arkadaşın olmadığını anlayamiyorum
- Çünku ben başımı kapattım
- Türbanlısin. Bu çok güzel
- Annemle babam sordu. Bende olur dedim.
- Peki bunu neden yaptığını biliyor musun?
- Elbette biliyorum. Allah rızası için
- Peki neden kendini kötü hissediyorsun
- Öğretmenlerim benimle konuşuyor. Yaptığımın yanlış olduğunu söylüyor. Bana acır gibi bakıyorlar. Arkadaşlarım da dalga geçiyor. Annem heves etmem için boneme taşlar boncuklar işliyor. Güzel hissetmem için uğraşıyor. Saime çok beğeniyor
- Demek ki senin gerçek arkadaşın Saime. O seni olduğun gibi kabul ediyor
- Saime çalışkanlar sırasında. Onunla arkadaş olursam popüler olurum. Ama düşük notun varsa asla arkadaş olmazlar.
- Bu saçma sistemin hala devam ettiğine inanamıyorum.. Peki baban?
- Babam namaz kılmam için cok baskı yapiyor. Sürekli sırtıma vuruyor
- Peki sen kılmak istiyor musun?
- Hayir. Allah'ı seviyorum ama namaz kılmak istemiyorum. Odaya gidip kiliyormus gibi yapıyorum.
- O zaman sana bir güzel haber daha..
- Ne?
- Büyüdüğün zaman namazı kimsenin baskısı olmadan severek kilacaksin
- Seveceğimi sanmıyorum..
- Allah'ı neden seviyorsun?
- Çünkü ona her şeyi anlatabiliyorum. Annemlerin izin vermediği şeyleri ondan isteyebiliyorum. Annem neden dua etmemi istiyor anlamıyorum. Dua ettiğim zaman Allah izin veriyor. Annem bunu bilmiyor mu?
Cho gülümsedi;
- Allah'i kimsenin baskısı olmadan sevebiliyorsun. Çünkü adil olduğuna inanıyorsun. Gördün mü Cho, sende kendi kararlarını verebiliyorsun
- Evet.. Sanırım.
Cho yine kayboldu gözden. Çünkü kendi zamanında bakması gereken bir oğlu vardı. Bir başka çocuk. Yaşadıklarını yaşatmadığı bir çocuk.
Sanslı cocuk..
Bir zaman sonra Cho yeniden yolculuk yapmak istedi.
Çünkü o gün gelmişti.
Kalbi çarpıyordu. Acele etmeliydi..
Okulun yanındaki sokakta açtı gözlerini. Cho koşuyordu.
- Cho! Buraya çabuk!
Cho nefes nefese kalmıştı;
- Bana zarar verecek
- Merak etme kimse sana zarar vermeyecek
- Bana iğne batırıyor
- Hemen eve gidip annene her şeyi anlat
- Annem bana inanmıyor
- Yine de anlat
- Öğretmenim beni tehdit ediyor
- Korktuğunu biliyorum. Henüz anlayamayacak kadar Küçüksun.
Her şey düzelecek.
Ayrıca bugün karne alıyorsun?
- Lütfen gitme. Karnemi saklayalım.
- Ama..
- Göstermek istemiyorum
- Lütfen düşündüğün şeyi yapma
- Karneyi saklamak mi?
- Hayır, diğeri..
- Diğeri mi?
Cho neden söz ettiğini anlamamıştı. Ama yinede;
- Söz veriyorum
Küçük Cho eve koşarken, zaman yolcusu Cho bahçedeki parmaklıklara başını yasladi. Cho'nun sözünü tutamayacagini biliyordu. Çünkü geçmişi degistiremezdi.
Cho karnesini saklayamadi. Babasından tekrar şiddet gördü ve intihar etti.
Hayir, bir şey olmadı. Sadece kustu. Çünkü bütün hapları avucuna doldurdu ve tek sefer de yutmayı denedi. Çünkü filmlerde öyle olurdu.. Böylece yarısını yutarken yarısını çiğnedi ve sabaha kadar kustu.
Zaman yolcusu Cho bütün geceyi minik Cho nun başında bekleyerek geçirdi. Çünkü her yeri mosmor olmuştu. Onun için çok üzülüyordu ve yine de hiçbir şey yapamıyordu.
Cho uyandı ve hayali arkadaşını yanında görünce çok sevindi;
- Lütfen gitme
- Gitmeyeceğim
- Sana bir şey söyleyeceğim
- Biliyorum.
- Ben sözümü tutmadım
Sustular..
Birbirini çok iyi anlayabilen iki kadın.
Biri 26 diğeri 13 yaşında
İki aynı.
Sessizliği bozdu zaman yolcusu;
- Bugün yanında olmamın bir sebebi daha var. Birazdan ..
Derken Cho'nun annesi girdi içeri. Cho yu kaldırdı, saçlarını taradı ve örmeye başladı.
Cho o an da bilincini kaybetti
Gözlerini açtığında annesi panik içinde babasına telefon ediyordu. Çok korkmuştu.
- Hemen doktora gidiyoruz.
Doktor cho'yla yalnız konuşmak istedi;
- Bütün değerlerin normal çıktı. Beyin filmi temiz. Kendini nasıl hissediyorsun?
- Peki neden bayıldım?
- Senin sorunun psikolojik.
P-Sİ-KO-LO-JİK
Zaman yolcusu Cho doktorun tam yanında duruyordu ve o kelime yeniden alıyordu canını
Psikolojik..
Cocukluğunu sonsuza kadar kaybetmenin tıptaki açıklamasıydi bu. Hiç çocuk olamayan bir çocuğun kendi başına halledemeyecegi derin bir uçuruma birakilmasiydi. Çünkü ailesi için "psikolojik" tanımınin hiçbir önemi yoktu. Kanser değildi.
Sadece psikolojikti
Günler geçti. Cho baş dönmeleri yüzünden kitap bile okuyamaz hale geldi. Sürekli her an bir şey olacakmış hissiyle kalbi yerinden çıkacak gibi çarpıyordu. Bu duygu her an onunlaydi. Artık daha az konuşuyordu. Daha çok yazıyordu. Çünkü en iyi olduğu şey buydu.
Zaman yolcusu oradaydı. Hep başını çevirip baktığı yerden küçük Cho'ya gülümsüyordu;
- Bugün doktor günümüz..
- Korkuyorum
- Korkarsan sadece bana bak
Doktor;
- Hiç Psikologa gittin mi?
- Hayır
- Neden gitmedin?
- Annemle babam gerek duymadı. Barbie kasetleri aldılar.
- Seviyor musun peki?
- Evet..
Doktor gözlerini Cho'dan çevirdi ve;
- Kaç yaşındaydın?
- 13
- 13..
Doktor bir reçete yazdi. Bir süre bekledi. Neden hemen vermediğini düşündü Cho..
Zaman yolcusu Cho'ya baktı.
Her zamanki gibi gülümsüyordu. Ve reçeteyi alip eve döndü. Ama doktorun reçeteyi uzatırken ki bakışlarını hiç unutamadi. Böylece ilk "psikolojik" ilacını almaya başlamıştı.
Odasına kapanıp ağlamaya başladı;
- Artık bunu istemiyorum!
- Bunlari içmek zorunda değilsin
- Yalancı! Artık seni görmek istemiyorum. Hep oradaydın ama benim için hiçbir şey yapmadın. Su halime bak! Bana bunların olmasına nasıl izin verdin!
Zaman yolcusu;
- Yillardir buraya gelip sana farklı bir hayat vermeyi diledim. Ama olanları degistiremiyorum. Ufacık bir şansım olsaydi inan bana her şeyimi verirdim.. Ne kadar zor olduğunu biliyorum ama her şey düzelecek. Hepsi gececek benim tatlı kızım. Bu haplar olmadan da iyi olacaksın. Annen ve baban yaptıklarından pişmanlık duyacak. Büyüyeceksin. Aşik olacaksın ve bir oğlun olacak. İnsanlar arasında suan fark edemediğin eğlenceli tarafınla taninacaksin.
Türbanlı olduğun için arkadaşların tarafından itilmeyeceksin. Açık ve türbanlı arkadaşların olacak. Ve karanlık fobin sana bugünleri hatırlattığında sende çocukluğuna dönüp o küçük kıza sarılmak isteyeceksin. Yoksun olduğu bütün duyguları ona vermek..
Şefkat göstermek.. Bu tatlı kızı opmek.. Neden kimse yapmıyor ki
Zaman yolcusu Cho, sımsıkı sarıldı küçük kiza.
Öptü ellerini, gözlerini, dizlerini. Saçlarıni.. Kimsenin fark etmediği o minik gamzeyi.. Yüzündeki her zerreyi..
- Hadi şimdi iyileselim.
Ve gitti.
Bu küçük kızın zaman yolcusunu son görüşuydu. Pencereden dışarı baktı. İlaçlarını tek tek aşağı bıraktı;
- Söz veriyorum..