- 14 Nisan 2019
- 1.734
- 7.244
- Konu Sahibi Etkili Eleman
- #1
Uykumu kaçıran, yıllardır süren mutsuzluğumu anlatmak istiyorum. Hem fikir almak için, hem rahatlamak, hem de sitem etmek için.
Sizce neden emek veren insanların değeri bilinmez? Neden yeterlilikle değil de yalakalıkla işler yürüyor? Bir kadın olarak kariyer yapmak neden bu kadar zor?
Tek hayalim idealist bir akademisyen olmaktı. Tirnaklarimla kazıyarak bir yere kadar geldim ama sanırım devam edemeyeceğim. Buraya kadar gelebilmek benim için hiç kolay olmadı. Maddi sıkıntılar içinde okudum. Çoğu zaman kitaplarım bile yoktu. Kantinde çay içmeyi bırakın, otobüse binecek param bile yoktu. Ama hep umutlu ve azimliydim. Üniversiteyi birincilikle bitirdim. Alanımda iyiydim ama tüm şartları sağlamlama rağmen akademik kadrolara TORPILSIZ girebilmek için 3 sene bekledim. Tam hayallerime kavuştum derken hayatımın en mutsuz dönemi başladı. Küçük bir üniversiteye araştırma görevlisi olarak atandım. Başıma gelmeyen kalmadı. Akademisyen mi oldum, sekreter mi, çaycı mı anlamadim. Yüksek lisans yaparken danışman hocamın sözlü tacizlerine göz yumdum, anlamamış, duymamış gibi yaptım. Eli kolu çok uzundur, yoluma taş koyar diye korktum. Tam ondan kurtuldum, uzaklaştım derken atandığım bölümde daha beteriyle karşılaştım. Bölümde öğretim üyesi olan bir hoca tüm hocaların yanında bana kur yapıyordu. Ben o zamanlar 24 yaşındaydım, adam 50li yaşlarda, evli ve çocukluydu. Başkalarının yanında bu kadar rahat hareket ettiği için kötü niyetli olabileceğini düşünmedim. Meğer nasıl biri olduğunu hepsi biliyormuş. Daha önce bir kız öğrenci sikayet etmiş, kimse ciddiye almamış. Tacizin boyutu giderek değişti. Mesajlarda öpücükler, eve davet ettirmeye çalışmalar, sinemaya davet etmeler derken bir gün yine herkesin içinde saçımı eliyle toplayıp arkaya aldı ve boynuma dokundu. O anın şokuyla hiçbir şey yapamadım. Beni daha çok şaşırtan bölümdeki diğer hocaların buna şahit olmasına rağmen, buna bölüm başkanı da dahil, gülüp gecmeleriydi. Adamın beni taciz ettiğinin, benim bundan rahatsız oldugumun farkindalardi. Aynı gün bu hoca müsveddesi adam bilgisayarımdan bir şey göstermek bahanesiyle elimi tutup yanagima doğru yaklaşınca sert bir şekilde onu ittim. Hiçbir şey söylemeden odadan çıktı. O andan itibaren o bölümü bana dar etti. Mecbur kalmadigim sürece hiç onunla konuşmadım. Kimse neden konusmadigimi, ne olduğunu hiç sormadı. Zaten biliyorlardı. Karısını aldattığını, kiz öğrencileri taciz ettiğini, gayriresmi işler yaptığını, hepsini biliyorlardı. Hatta ona çok yakın davraniyolardi. Neyse bu adam başka bir üniversiteye prof olarak atandı ve ondan kurtuldum. Şikayet edebilirdim ama kanıtım yoktu ve kimse şahitlik yapmazdı. Yüksek lisans bitince sapık hocamdan da kurtulayım dedim. Doktorada başka bir hocayla çalışmaya başladım. Yani yeni bir kâbus başladı. Yağmurdan kaçıp doluya tutuldum. Adam çok donanımlı, kendimi gelistiririm diye düşündüm. Ders anlatirken konudan konuya atlayip saçma sapan şeyler anlatıyor. Öğrenciyken sınıfta sevişirken hocasına yakalanmışmış, eskiden kadınlar sütyen takmazmışmış, öğrencisi ödev yerine yanlışlıkla müstehcen şeyler atmışmış. Benim gülmemi tepki vermemi bekliyor tabi, ben de her zaman soğuk ve resmi davrandım. Başlarda kibar davranan bu adam daha sonraları bana çok kaba davranmaya başladı. Sürekli beni küçük düşürmeye çalışıyor. Ben çıkışınca da özür dileyip alttan almaya başlıyor. Benim psikolojim alt üst oldu. Hocaların kaprislerinden, sapikliklarindan, egolarını başka insanları ezerek tatmin etmelerinden bıktım. Çok yalnız ve çaresiz hissediyorum. Hadi bunu da atlatırım diyorum, bu sefer kıskançlık yapıp ayağımı kaydırmak isteyenlerle baş edemiyorum. Neyse ki danışman hocamı az görüyorum. Bunca çektiğim çileye rağmen doktoram bitecek ama bu kez de norm kadro sayımız fazla olduğu için kadro alamıyorum. Mesleğimden, meslektaşlarımdan nefret ettim. Hiç hevesim, sabrım kalmadı, mücadele edecek gücüm yok. Tükendim. Tüm bunları bir kenara bırakıp, istifa edip kendime yeni bir yol çizebilir miyim? Bunu yapmalı mıyım? Nereye gidersem gideyim böyle insanlarla karşılaşabilirim. Artık daha da beteri başıma gelir diye korkuyorum. Gündüzleri işe gidip akşamları ayağımı uzatıp film izlemek istiyorum. Tez, makale, bildiri, vırt zırt düşünmek istemiyorum. Araştırma görevlilerini yetiştirip öğretim üyesi yapmaları gerekirken, sistem beni enkaz haline getirdi. Artık neyi sevdiğimi, nelerden keyif aldığımı bile bilmiyorum.
Neyse biraz rahatladım. Paylaşmak iyi geldi. Lütfen kötü yorumlarınızla mahvetm
Her akademisyen kötüdür demiyorum, kimse yanlış anlamasın.
Sizce neden emek veren insanların değeri bilinmez? Neden yeterlilikle değil de yalakalıkla işler yürüyor? Bir kadın olarak kariyer yapmak neden bu kadar zor?
Tek hayalim idealist bir akademisyen olmaktı. Tirnaklarimla kazıyarak bir yere kadar geldim ama sanırım devam edemeyeceğim. Buraya kadar gelebilmek benim için hiç kolay olmadı. Maddi sıkıntılar içinde okudum. Çoğu zaman kitaplarım bile yoktu. Kantinde çay içmeyi bırakın, otobüse binecek param bile yoktu. Ama hep umutlu ve azimliydim. Üniversiteyi birincilikle bitirdim. Alanımda iyiydim ama tüm şartları sağlamlama rağmen akademik kadrolara TORPILSIZ girebilmek için 3 sene bekledim. Tam hayallerime kavuştum derken hayatımın en mutsuz dönemi başladı. Küçük bir üniversiteye araştırma görevlisi olarak atandım. Başıma gelmeyen kalmadı. Akademisyen mi oldum, sekreter mi, çaycı mı anlamadim. Yüksek lisans yaparken danışman hocamın sözlü tacizlerine göz yumdum, anlamamış, duymamış gibi yaptım. Eli kolu çok uzundur, yoluma taş koyar diye korktum. Tam ondan kurtuldum, uzaklaştım derken atandığım bölümde daha beteriyle karşılaştım. Bölümde öğretim üyesi olan bir hoca tüm hocaların yanında bana kur yapıyordu. Ben o zamanlar 24 yaşındaydım, adam 50li yaşlarda, evli ve çocukluydu. Başkalarının yanında bu kadar rahat hareket ettiği için kötü niyetli olabileceğini düşünmedim. Meğer nasıl biri olduğunu hepsi biliyormuş. Daha önce bir kız öğrenci sikayet etmiş, kimse ciddiye almamış. Tacizin boyutu giderek değişti. Mesajlarda öpücükler, eve davet ettirmeye çalışmalar, sinemaya davet etmeler derken bir gün yine herkesin içinde saçımı eliyle toplayıp arkaya aldı ve boynuma dokundu. O anın şokuyla hiçbir şey yapamadım. Beni daha çok şaşırtan bölümdeki diğer hocaların buna şahit olmasına rağmen, buna bölüm başkanı da dahil, gülüp gecmeleriydi. Adamın beni taciz ettiğinin, benim bundan rahatsız oldugumun farkindalardi. Aynı gün bu hoca müsveddesi adam bilgisayarımdan bir şey göstermek bahanesiyle elimi tutup yanagima doğru yaklaşınca sert bir şekilde onu ittim. Hiçbir şey söylemeden odadan çıktı. O andan itibaren o bölümü bana dar etti. Mecbur kalmadigim sürece hiç onunla konuşmadım. Kimse neden konusmadigimi, ne olduğunu hiç sormadı. Zaten biliyorlardı. Karısını aldattığını, kiz öğrencileri taciz ettiğini, gayriresmi işler yaptığını, hepsini biliyorlardı. Hatta ona çok yakın davraniyolardi. Neyse bu adam başka bir üniversiteye prof olarak atandı ve ondan kurtuldum. Şikayet edebilirdim ama kanıtım yoktu ve kimse şahitlik yapmazdı. Yüksek lisans bitince sapık hocamdan da kurtulayım dedim. Doktorada başka bir hocayla çalışmaya başladım. Yani yeni bir kâbus başladı. Yağmurdan kaçıp doluya tutuldum. Adam çok donanımlı, kendimi gelistiririm diye düşündüm. Ders anlatirken konudan konuya atlayip saçma sapan şeyler anlatıyor. Öğrenciyken sınıfta sevişirken hocasına yakalanmışmış, eskiden kadınlar sütyen takmazmışmış, öğrencisi ödev yerine yanlışlıkla müstehcen şeyler atmışmış. Benim gülmemi tepki vermemi bekliyor tabi, ben de her zaman soğuk ve resmi davrandım. Başlarda kibar davranan bu adam daha sonraları bana çok kaba davranmaya başladı. Sürekli beni küçük düşürmeye çalışıyor. Ben çıkışınca da özür dileyip alttan almaya başlıyor. Benim psikolojim alt üst oldu. Hocaların kaprislerinden, sapikliklarindan, egolarını başka insanları ezerek tatmin etmelerinden bıktım. Çok yalnız ve çaresiz hissediyorum. Hadi bunu da atlatırım diyorum, bu sefer kıskançlık yapıp ayağımı kaydırmak isteyenlerle baş edemiyorum. Neyse ki danışman hocamı az görüyorum. Bunca çektiğim çileye rağmen doktoram bitecek ama bu kez de norm kadro sayımız fazla olduğu için kadro alamıyorum. Mesleğimden, meslektaşlarımdan nefret ettim. Hiç hevesim, sabrım kalmadı, mücadele edecek gücüm yok. Tükendim. Tüm bunları bir kenara bırakıp, istifa edip kendime yeni bir yol çizebilir miyim? Bunu yapmalı mıyım? Nereye gidersem gideyim böyle insanlarla karşılaşabilirim. Artık daha da beteri başıma gelir diye korkuyorum. Gündüzleri işe gidip akşamları ayağımı uzatıp film izlemek istiyorum. Tez, makale, bildiri, vırt zırt düşünmek istemiyorum. Araştırma görevlilerini yetiştirip öğretim üyesi yapmaları gerekirken, sistem beni enkaz haline getirdi. Artık neyi sevdiğimi, nelerden keyif aldığımı bile bilmiyorum.
Neyse biraz rahatladım. Paylaşmak iyi geldi. Lütfen kötü yorumlarınızla mahvetm
Her akademisyen kötüdür demiyorum, kimse yanlış anlamasın.