Bu sabah 05:50'de kalkarak cilt bakımı-limonlu su-meditasyon-1 sayfa yazı ve okuma şeklinde olan sabah rutinimi tamamladım. Kahvaltıyı hazırladım. Bulaşık makinesini boşalttım. Çöpü çıkardım. Çamaşır makinesini ben eve gelince bitecek şekilde ayarladım. Odaları havalandırıp, yatakları topladım.
Normalde 08:00'de İpek uyanırdı ancak bugün uyuyası tuttu. Ben de Murathan Mungan'nın Kadından Kentler kitabını bitirdim. Güzel kitaptı. Kendisini daha çok okurum ben:)
İyileştiren Alışkanlıklar kitabından da 20 sayfa kadar kaldı. Tahminen bugün bitirmiş olurum. Çok yerin altını çizdim. En kısa zamanda bir özet çıkarıp paylaşacağım.
Dijital Dünyada Çocuk Büyütmek ve Ateş Canına Yapışsın kitaplarına başlayacağım.
Salı günleri Ela okul sonrası kış okuluna kalıyor. 17:00'de çıkıyor. Karakalem dersi alıyor. Bu nedenle servise binmiyor, okuldan alıyorum onu. Okuldan alınca, çok sevdiğimiz bir pastaneye gidiyoruz. sıcak çikolata içiyor veya tatlı yiyor. Ben de kahve içiyorum.
Büyüdüğünde ona aldıklarımı hatırlamayacak, zira her bayram annem çok özenerek bayramlık alırdı bize ve hiç birinin neye benzediğini hatırlamıyorum. Ancak kızımın beraber her Salı pastaneye gidip sohbet ettiğimizi unutmayacağını biliyorum. Annemin bizi her cumartesi çay bahçesine götürdüğünü hiç unutmadım ben çünkü.
Bugün Ela'nın Matematik sınavı var. İlk kez yazılı olacaklar. Dün akşam yatmak üzereyken "Ya başarısız olursam?" diye sordu. "Olabilirsin" dedim. Şaşırdı. "Herkesin başarısız olmaya hakkı vardır. Hem ben ne öğrendiysem, başarısızlıklarımdan, hatalarımdan öğrendim. Başarı insana bir şey öğretmez. Mutluluk ta öyle. Maalesef insan en çok üzüldüğü, kırıldığı yerden gelişip büyür" dedim. Anladı mı bilmem ama hani diyorlar ya ebeveyninin sesi çocuğun iç sesine dönüşür diye. Bu söylediklerim iç sesine dönüşsün, yaşadığı sıkıntıya "Bu benim başıma neden gelmiş olabilir, buradan ne öğrenmeliyim" bakış açısıyla bakabilsin isterim.