Her profil farklı farklı; mesela insta "
Estetik" olarak çok yukarıda ve insanlar orada birbirine benzeyen bir grup halinde.
Tiktok profili farklı, twitterda trollük yapan birinin kalıbımı basarım tiktok videosu yoktur. Onun mekanı twitterda kendi gibi olanlarla aşık atışması yarışması gibidir. :)
Youtube çok farklı grupları barındırıyor, tıpkı burası gibi, herkes kendine benzeyen altında toplanıyor ve klonlanıyor sanki. Ben youtube videoları kadar, yorumlarını okumayı daha çok seviyorum; ne espriler dönüyor altında bazen kahkahama bizimkiler uyarı çekiyor.
"Neden oradayım?" diye düşününce, espri anlayışımızın eşimle oldukça farklı olduğu ve benim bu konuda yer yer yalnızlık çektiğim aklıma geliyor. Ben de youtube altında arada sırada yerimi alıyorum, çünkü orada "Gülmecede ben gibiler" varlar gibi gibi.
Buraya takılıyorum misal, çok farklı gruplar var burada da; neden yemek bölümünde değil de daha çok bdvdeyim? Yine bir başka kafa dengini arıyor başka bir yerden zihnim. Bunun böyle bir yönü de var bence. Her mecranın da profilleri ayrı ayrı. Mesela babamı nerede bulabilirim nette? Elbette bir siyasi haberin altındaki yorumlarda kavgada. :)
Açıktan olana haz diyebiliriz, gizliden olana yalnızlık bence.
Haz, çok derin bir kavram.
Yalnızlık çekmiyoruz aslına bakarsanız.
Şuan yazacaklarım benim şahsi görüşümdür, herhangi bir bilim temeli yoktur, öncelikle belirteyim yanlış bilgilendirme olmasın çünkü.
Yeni dünya kavramıyla, medyada değişikliğe uğramıştır.
Ayrıca siyasetbilim, dilbilim, sosyoloji, felsefe, psikoloji, iktisat vb birçok sosyal bilimle etkileşimdedir ve hatta dünyada süper güç olarak adlandırılan, 4. Güçtür aslında.
Dolayısıyla hayatımızım her alanına girmesi, etkileşimde bulunduğu alanların çokluğuyla da alakalı.
Yeni medya, insanların yalnızlığını değil, çaresizliğini ve hayallerini hedef alır aslında.
Yalnızlaştığımızı düşünmüyorum, artık bu çağ insanı olarak, 8 saat çalış, 8 saat uyu ve 8 saat aktivite bölümünde yaşamıyoruz sadece.
Uyku ve aktivite bölümünden olan zamanlar, tamamen çalışmaya(ev veya meslek farketmez) kaydığından, kendimize ayırabildiğimiz zaman dilimi kısıtlı.
Ve bunu herkes bambaşka şekilde değerlendiriyor.
Çünkü doyum yok, eldeki imkan ile en çok tatmin olabildiğimiz, içimizdeki noksana hedeflenip, onu doyurma amacı güdüyoruz.
Örneğin sizin eşinizle espri anlayışınızın tutmayışı, hayatınızda eksik olanı kapatma yani yine ‘haz’ temelli içerik izleme sitesine yönlendiriyor.
Siz yalnızlığınızı gidermek için değil, kendiniz gibi olanla özdeşim kurabilmek, benzeşim temelli bir yorum görüp, içinizde bunun hazzını alıp gülebilmek, eğlenebilmek için, kendinizi bulunduğunuz ortamdan soyutlayarak o dünyaya geçiş için kullanıyorsunuz.
Her birimizin siber dünyada yarattığı bir kimliği var ve gerçek kişiliklerimizle alakası olmayan.
Çünkü burada filtre sadece biziz, sadece ben temelli bir mecradayız, dolayısıyla başkasının etkilenmesini ya da rahatsız olmasını umursamıyoruz, toplumsal kaygılar ortadan kalkıyor hatta olmak isteyip hiçbir zaman olamayacağımız işte parmakla gösterdiğimiz hayatlara, içeriklere böylece dokunuyoruz.
Ayrıca yeni medya sizi farketmeksizin satın alır, siz kendinize ayırdığınız saatleri orada geçirerek popülaritesini arttırırsınız, onlar kazançlarını.
Her birimiz gönüllü çalışanlarız yeni medya kavramında.
Ücret yok, sadece beğeni ve takip söz konusu.
Boş zamanımızı satın alıyorlar, bizler farketmeksizin bu tuzağın içindeyiz.
Ayrıca izlediğimiz videolar tamamen şirketler tarafından oluşturuluyor.
Bunların bir medya yazarları, içerik sağlayıcıları, pr çalışanları vb çok büyük bir pazarlama taktikleri var.
Acaba yalnız mıyız, yoksa doyumsuz mu?
Bulunduğumuz ya da sahip olduğumuz şeylerden tatmini almadığımız için mi kendimizi yaşadığımız hayatta ötekileştirerek, sanal dünyada kapı açıp orada olmak istenen yer, kişi, bilgi vs ile doyuruyoruz, tartışılır.