Sevgili Bacılar,
Ben çalışan bir kadınım, bir çocuk annesiyim. Çook mutlu bir kadınım. Eşimle hep öpüş koklaş halindeyizdir. (Çok şükür)
Öncelikle ev hanımı olan "ben"le ilgili prensiplerimi yazayım:
1) benim kafam bedenimden çok çalışmalıdır. Normal normal işe gider gelirim. Arta kalan zamanda öncelikle çocuğumla oynarım. Sonra eşime MUTLAKA zaman ayırırım. Ve en az 4 saat okurum, yazarım, çeviri yaparım. Ardında sıra eve gelir. O yüzden de evei öyle didik edemem. Mümkün oldukça yardımcı çağırırım.
2) sağlığım her şeyden kıymetlidir. Tabi ailemin de... Kimyasal kirlilik mi yağ artığı m derseiz, yağı tercih ederim. Çamaşır suyu güzel kokar ama büyük bir kimyasal kirlilik yaratır. Çok ama çok iyi durulanmalıdır ki, bu da litrelerce su demektir. Çamaşır suyuyla silinmiş ama en az iki kova suyla durulanmamış eve ben temiz demem.
Yerden halı malı kaldırmam, 50 yaşımda bel fıtığından müzdarip olmak mı? HAYIR!!! Ellerimin güzelliğini çamaşır eterjanına değiştirmek mi? HAYIR!!
Sağlığın içinde ruh sağlığım da vardır. Bakın anlatayım: teyzem OCD yani takıntı hastası. Temizlik takıntısı var, bunu yıllarca titizlik olarak adlandırdı. Çocuklarını da öyle yetiştirdi. Şimdi ellerini günde 20 kere yıkayan bir çocuğu var. Çok temiz maşallah! Temizlik takıntısı yaşadığı bazı sıkıntılarla beraber şizofreniye çevirdi. Şimdi temiz ama şizofren bir çocukla yaşamaya çalışıyor.
3) bana pasaklı desinler umrumda bile değil. Yeter ki evimde kahkahalarla gülen bir çocuk, eve koşa koşa gelen bir eşim olsun. Dedim ya, eşimle çok mutluyuz. Çünkü kendimi hep yenilerim. Onu şaşırtacak yeni şeyler bulurum. Okuduğum kitaplardan konuşurum, resim sergilerine, eğlencelere götürürüm. Üniversite yılları gibi partiler yaparım evde, çağırırım arkadaşları, kağıt bardak tabaklara cipsler, mısır patlakları, ama herkes rahattır, özgürdür.
4) eşyanın fazlasından nefret ederim. 6 tane su bardağım var, 5 tencere 2 tava. Nevresim takımı 2 tane. 1 tane 3'lü koltuk bir masa. Asla sık kullanmadığım eşya yoktur evimde. Bir şeyi 1 yıldan fazla süre kullanmadıysam evden gider. Misafir yemek takımı diye bir kavramım yok. En güzel takımı aldım. Kendim de onlarla yiyorum misafirime de koyuyorum. 1 halım var, yani halı temizleme derdim YOK! Ucuz basit kilimler kullanıyorum. Boool bol kitap var evde, yüzlerce! O yüzen de koca koca kitaplıklar. Salonumda öyle vitrin filan yok, tabak çanak sergilemem. Salonum kitaplarımla dolu gururla onları gösteririm misafirlerime.
Tabi bu salaş hal eleştiri alıyor, eşim çok üst düzey ve sektöründe çok da ünlü bir yönetici. Evimize budistinden zencisine her çeşit insan gelir. Ço da iyi vakit geçiririz. Ama her ne hikmetse bizim milleti adamı hep eleştirir evimi düzenimi. Yüzüme yüzüme :) "evin vintaj havası kaybolmuş, kitaplıklar çok dağınık gösteriyormuş!" Peh! Ben hangi eve gidersem gideyim, güler yüze muhabbete bakarım, varsın bir bardak su ikram etsin ev sahibi!
5) sofra çok önemlidir, 2 nevresim takımım var amma belki 10 tane kumaş sofra örtüm var. Her zaman sofraya tertemiz örtü sererim. Taze çiçek koyarım. Tabakları özenle hazırlarım. Yani süsüyle püsüyle, en az 3 çeşit yemek olur ve aslaa aynı yemek 2 gün yenmez. Televizyon kapatılır, müzik açılır. Mümkünse makyajımı yapar otururum sofraya. 2 yaşındaki bebeğime veririm çatalı kaşığı. Uzun uzun sohbet ede ede yemeğiiz yeriz. Hatta diyet döneminde değilsem küçük bir kadeh şarabımı yudumlarım. Eşim içmez, ben içerim. Çok lüks bir restoranda gibi yeriz yemeğimizi. Bir süre italya'da yaşadım, bu alışkanlığı onlardan kaptım. Uzun sofra sohbetleri, çok özenli sofralar. Tabi o bembeyaz örtüler küçücük parmaklarla yağ lekeleri, çorba yemek artıklarıyla leş gibi olur. Olsun, yıkanır :)
Gelelim temizliği nasıl yaptığıma.
Her gün çamaşır yıkarım. Ve maalesef kurutma, ütüleme işine bir çare bluamadım. Varsa bilen söylesin.
Zaman az iş çok olunca, ne kadar pratik çözüm varsa uygularım. Ama en son buluşumu :) hemen paylaşmak istiyorum: buharlı temizlik. Hem süpürge hem buhar veren bir makina aldım ve gerçekten de zamandan kazandım. Ne mi yapıyorum:
*iki günde bir açıyorum.
* mutfak dolapları tezgahı onunla siliyorum. Yıllarca yağ çıkartmakla uğraşan ellerime acıyorum. Çünkü bir buhar fısıyla aspiratöründen lavabo içine her yer pırıl pırıl. Çelik yüzey temizleyicisinden almadığım sonucu buharla alıyorum. Üstelik ovalama ve durulama ile uğraşmadan. Fayanslar derz araları yine çok iyi temizleniyor.
* camlar, pimapenlerin içi dışı, aralarındaki toz tutan girinti çıkıntılar. Fıs fıs! sadece oluşan tozlu kirli suyu bir bezle almak kalıyor. Kovala doldur sık kurula yok yani
* banyodaki en büyük takıntım kimyasallardan uzak durmak oları solumamak idi. Banyoyu ovardım, sonra duş başlığıyla foşur foşur yıkardım. Sonra kurulardım. Tabi bu kadar sudan kaçamayan banyo dolapları kabardı. Buharla tuvalet lavabo duşakabin aklınıza gelen her yeri temizliyorum. Bilimsel olarak buhar enn güçlü hijyen malzemesi bu arada. Tuvalet temizliğinde çamaşır suyundan kaçamıyorum hala. Ama oturulan kısmı kapağı falan hep buharla temizleyip, kullan at bezlerle iyice kuruluyorum.
* ev zemini de çok kolaylaştı. Halı zaten bir tane olunca evde, kilimleri sık sık makinede yıkıyorum. Fazla eşya da olmayınca kaldır çek it yapmadan tek hamlede evi temizliyorum. Bir yandan buhar, bir yandan da çekiyorum süpürge moduyla. Önemli bir kuralım var, ya temizlik yapmam, pasaklı olurum. Ya da adam gibi yaparım. Öyle yüzünden yüzünden yapamam. Ortalık pis olabilir ama dip köşe pis olamaz. O zaman kendimi halıların altına süpüren kadınlardan sayarım.
* yemekte çok düzenliyimdir. Hep o gün kaç kişi yiyeceksek ona göre hazırlarım. Eşim ben bu akşam yemem diyemez, ya vakitlice haber vermeli veya oturup yemeli. Buzdolabımdaki malzeme sayılıdır, ölçülüdür.
Yemek düzeninde bir uygulamam var, hemen anlatayım. Özellikle çalışanların işine yarayacak diye düşünüyorum.
Her hafta o hafta pişireceklerimi oturur yazarım.düzeni şöyle kuruyorum:
- haftada 1 kere kırmızı et, 1 kere beyaz et, 1 kere baklagil, 2 kere balık, 4 kere sebze ve 2 kere makarna/pilav 5 kere çorba pişirilir.
- bu ana grupları kombine ederim, yani pazartesi günü kırmızı et, zeytinyağlı sebze, makarna pilav, salata gibi. Ana yemek gruplarını belirlediken sonra cacık, piyaz gibi ek yemekler kolay. En son yemeği adını koyarım. Et yemeği: sote makarna: pesto soslu makarna gibi.
Bunu 7 gün için yaparım. Sonra alışverişe çıkarım. Pazarda ayva görüp aa bi ayva tatlısı yapayım diyenlerden değilim. O hafta sütlü tatlı yapacaksam gider süt alırım. Yani alışveriş listem belrlidir.
Bn bunun çook faydasını gördüm.
- bugün ne pişirsem demiyorum.
- asla çöpe yemek dökmüyorum. Pazarı gezip beğenip alırdım bu hafta yapayım diye. Ama öyle öyle çok şey çöpe attım. Buzdolabımda yalnızca haftanın malzemeleri oluyor.
-çok dengeli besleniyoruz ailecek. Yani karbonhidrat grubunu abartmıyoruz, baklagilleri atlamıyoruz. Tek grup yemeğe yüklenmiyoruz
-diyet mi yapacaksınız? Bu iş çok işiize yarayacak. Ben pazartesi günü işe giderken elma ve peksimet götürücem, diyorsunuz. Pazar akşamı "ne götürsem hay allah!!" Derdiniz yok.
-yazdan bol bol hazırlık çok işinize yarıyor. Ben yazın hep hazırlık yaparım, sebze kuruturum, salçamı bile kendim yaparım. Domateslerim, doğranmış biberlerim hep hazır. Hatta yazdan yemek harcı hazırlıyorum. Kıyma, domates biber artık ne kullanıyorsanız. Buzdolabında dondurup vakti gelince açıp kullanıyorum yemeklerime.
- her ihtimale karşı dolapta köftelerim hazır, beni bekler. İşte çok mu yoruldum, oğlumla biraz daha mı oynamak istiyorum. Aç köfteyi, at tavaya, yanına salatası pilavı al sana 10 dakikada enfes bir yemek
Gelelim sorulara:
Duşakaindeki su lekelerine çözüm bulan var mı?
Mikrofiber bez olarak hangi marka ve nasıl kullanıyorsunu?