Temizlik ipucları verelim mi?

annem koltuklar ve halılar için loc kullanırdı.
Ben kendi evime ipek yün karışımı halı aldım kesinlikle hiçbir kimyasal kullanma diye tembihlediler. Sadece arapsabunu kullanabilirsin ama onu ile kullanma bize yolla yıkayalım dedler ama kendileri ne ile yıkayacaklar bir fikrim yok malesef.
Bir de bu koltuğu halıyı hangi bez ile sileyim derdi var ya onun için benim çözümüm şu banyo lif topları var hani laylon gibi bir şey ama duş alırken köpür köpür köpür köpürenler işte annemin evinde iken ben onlar ile siliyordum halıları mis gibi köpürüyor ve parlatıyor. Son suya da yumuşatıcı koyup penye kumaş ile silerdim o da mis gibi kokuturdu.

bu arada aspirin dediğiniz şey nedir???

loc nerede satılıyor katalog ürünü mü yoksa marketlerde bulunabilir mi
 
Sevgili Bacılar,
Ben çalışan bir kadınım, bir çocuk annesiyim. Çook mutlu bir kadınım. Eşimle hep öpüş koklaş halindeyizdir. (Çok şükür)
Öncelikle ev hanımı olan "ben"le ilgili prensiplerimi yazayım:

1) benim kafam bedenimden çok çalışmalıdır. Normal normal işe gider gelirim. Arta kalan zamanda öncelikle çocuğumla oynarım. Sonra eşime MUTLAKA zaman ayırırım. Ve en az 4 saat okurum, yazarım, çeviri yaparım. Ardında sıra eve gelir. O yüzden de evei öyle didik edemem. Mümkün oldukça yardımcı çağırırım.

2) sağlığım her şeyden kıymetlidir. Tabi ailemin de... Kimyasal kirlilik mi yağ artığı m derseiz, yağı tercih ederim. Çamaşır suyu güzel kokar ama büyük bir kimyasal kirlilik yaratır. Çok ama çok iyi durulanmalıdır ki, bu da litrelerce su demektir. Çamaşır suyuyla silinmiş ama en az iki kova suyla durulanmamış eve ben temiz demem.

Yerden halı malı kaldırmam, 50 yaşımda bel fıtığından müzdarip olmak mı? HAYIR!!! Ellerimin güzelliğini çamaşır eterjanına değiştirmek mi? HAYIR!!

Sağlığın içinde ruh sağlığım da vardır. Bakın anlatayım: teyzem OCD yani takıntı hastası. Temizlik takıntısı var, bunu yıllarca titizlik olarak adlandırdı. Çocuklarını da öyle yetiştirdi. Şimdi ellerini günde 20 kere yıkayan bir çocuğu var. Çok temiz maşallah! Temizlik takıntısı yaşadığı bazı sıkıntılarla beraber şizofreniye çevirdi. Şimdi temiz ama şizofren bir çocukla yaşamaya çalışıyor.

3) bana pasaklı desinler umrumda bile değil. Yeter ki evimde kahkahalarla gülen bir çocuk, eve koşa koşa gelen bir eşim olsun. Dedim ya, eşimle çok mutluyuz. Çünkü kendimi hep yenilerim. Onu şaşırtacak yeni şeyler bulurum. Okuduğum kitaplardan konuşurum, resim sergilerine, eğlencelere götürürüm. Üniversite yılları gibi partiler yaparım evde, çağırırım arkadaşları, kağıt bardak tabaklara cipsler, mısır patlakları, ama herkes rahattır, özgürdür.

4) eşyanın fazlasından nefret ederim. 6 tane su bardağım var, 5 tencere 2 tava. Nevresim takımı 2 tane. 1 tane 3'lü koltuk bir masa. Asla sık kullanmadığım eşya yoktur evimde. Bir şeyi 1 yıldan fazla süre kullanmadıysam evden gider. Misafir yemek takımı diye bir kavramım yok. En güzel takımı aldım. Kendim de onlarla yiyorum misafirime de koyuyorum. 1 halım var, yani halı temizleme derdim YOK! Ucuz basit kilimler kullanıyorum. Boool bol kitap var evde, yüzlerce! O yüzen de koca koca kitaplıklar. Salonumda öyle vitrin filan yok, tabak çanak sergilemem. Salonum kitaplarımla dolu gururla onları gösteririm misafirlerime.

Tabi bu salaş hal eleştiri alıyor, eşim çok üst düzey ve sektöründe çok da ünlü bir yönetici. Evimize budistinden zencisine her çeşit insan gelir. Ço da iyi vakit geçiririz. Ama her ne hikmetse bizim milleti adamı hep eleştirir evimi düzenimi. Yüzüme yüzüme :) "evin vintaj havası kaybolmuş, kitaplıklar çok dağınık gösteriyormuş!" Peh! Ben hangi eve gidersem gideyim, güler yüze muhabbete bakarım, varsın bir bardak su ikram etsin ev sahibi!

5) sofra çok önemlidir, 2 nevresim takımım var amma belki 10 tane kumaş sofra örtüm var. Her zaman sofraya tertemiz örtü sererim. Taze çiçek koyarım. Tabakları özenle hazırlarım. Yani süsüyle püsüyle, en az 3 çeşit yemek olur ve aslaa aynı yemek 2 gün yenmez. Televizyon kapatılır, müzik açılır. Mümkünse makyajımı yapar otururum sofraya. 2 yaşındaki bebeğime veririm çatalı kaşığı. Uzun uzun sohbet ede ede yemeğiiz yeriz. Hatta diyet döneminde değilsem küçük bir kadeh şarabımı yudumlarım. Eşim içmez, ben içerim. Çok lüks bir restoranda gibi yeriz yemeğimizi. Bir süre italya'da yaşadım, bu alışkanlığı onlardan kaptım. Uzun sofra sohbetleri, çok özenli sofralar. Tabi o bembeyaz örtüler küçücük parmaklarla yağ lekeleri, çorba yemek artıklarıyla leş gibi olur. Olsun, yıkanır :)

Gelelim temizliği nasıl yaptığıma.

Her gün çamaşır yıkarım. Ve maalesef kurutma, ütüleme işine bir çare bluamadım. Varsa bilen söylesin.

Zaman az iş çok olunca, ne kadar pratik çözüm varsa uygularım. Ama en son buluşumu :) hemen paylaşmak istiyorum: buharlı temizlik. Hem süpürge hem buhar veren bir makina aldım ve gerçekten de zamandan kazandım. Ne mi yapıyorum:

*iki günde bir açıyorum.
* mutfak dolapları tezgahı onunla siliyorum. Yıllarca yağ çıkartmakla uğraşan ellerime acıyorum. Çünkü bir buhar fısıyla aspiratöründen lavabo içine her yer pırıl pırıl. Çelik yüzey temizleyicisinden almadığım sonucu buharla alıyorum. Üstelik ovalama ve durulama ile uğraşmadan. Fayanslar derz araları yine çok iyi temizleniyor.
* camlar, pimapenlerin içi dışı, aralarındaki toz tutan girinti çıkıntılar. Fıs fıs! sadece oluşan tozlu kirli suyu bir bezle almak kalıyor. Kovala doldur sık kurula yok yani
* banyodaki en büyük takıntım kimyasallardan uzak durmak oları solumamak idi. Banyoyu ovardım, sonra duş başlığıyla foşur foşur yıkardım. Sonra kurulardım. Tabi bu kadar sudan kaçamayan banyo dolapları kabardı. Buharla tuvalet lavabo duşakabin aklınıza gelen her yeri temizliyorum. Bilimsel olarak buhar enn güçlü hijyen malzemesi bu arada. Tuvalet temizliğinde çamaşır suyundan kaçamıyorum hala. Ama oturulan kısmı kapağı falan hep buharla temizleyip, kullan at bezlerle iyice kuruluyorum.
* ev zemini de çok kolaylaştı. Halı zaten bir tane olunca evde, kilimleri sık sık makinede yıkıyorum. Fazla eşya da olmayınca kaldır çek it yapmadan tek hamlede evi temizliyorum. Bir yandan buhar, bir yandan da çekiyorum süpürge moduyla. Önemli bir kuralım var, ya temizlik yapmam, pasaklı olurum. Ya da adam gibi yaparım. Öyle yüzünden yüzünden yapamam. Ortalık pis olabilir ama dip köşe pis olamaz. O zaman kendimi halıların altına süpüren kadınlardan sayarım.
* yemekte çok düzenliyimdir. Hep o gün kaç kişi yiyeceksek ona göre hazırlarım. Eşim ben bu akşam yemem diyemez, ya vakitlice haber vermeli veya oturup yemeli. Buzdolabımdaki malzeme sayılıdır, ölçülüdür.

Yemek düzeninde bir uygulamam var, hemen anlatayım. Özellikle çalışanların işine yarayacak diye düşünüyorum.

Her hafta o hafta pişireceklerimi oturur yazarım.düzeni şöyle kuruyorum:
- haftada 1 kere kırmızı et, 1 kere beyaz et, 1 kere baklagil, 2 kere balık, 4 kere sebze ve 2 kere makarna/pilav 5 kere çorba pişirilir.
- bu ana grupları kombine ederim, yani pazartesi günü kırmızı et, zeytinyağlı sebze, makarna pilav, salata gibi. Ana yemek gruplarını belirlediken sonra cacık, piyaz gibi ek yemekler kolay. En son yemeği adını koyarım. Et yemeği: sote makarna: pesto soslu makarna gibi.

Bunu 7 gün için yaparım. Sonra alışverişe çıkarım. Pazarda ayva görüp aa bi ayva tatlısı yapayım diyenlerden değilim. O hafta sütlü tatlı yapacaksam gider süt alırım. Yani alışveriş listem belrlidir.
Bn bunun çook faydasını gördüm.
- bugün ne pişirsem demiyorum.
- asla çöpe yemek dökmüyorum. Pazarı gezip beğenip alırdım bu hafta yapayım diye. Ama öyle öyle çok şey çöpe attım. Buzdolabımda yalnızca haftanın malzemeleri oluyor.
-çok dengeli besleniyoruz ailecek. Yani karbonhidrat grubunu abartmıyoruz, baklagilleri atlamıyoruz. Tek grup yemeğe yüklenmiyoruz
-diyet mi yapacaksınız? Bu iş çok işiize yarayacak. Ben pazartesi günü işe giderken elma ve peksimet götürücem, diyorsunuz. Pazar akşamı "ne götürsem hay allah!!" Derdiniz yok.
-yazdan bol bol hazırlık çok işinize yarıyor. Ben yazın hep hazırlık yaparım, sebze kuruturum, salçamı bile kendim yaparım. Domateslerim, doğranmış biberlerim hep hazır. Hatta yazdan yemek harcı hazırlıyorum. Kıyma, domates biber artık ne kullanıyorsanız. Buzdolabında dondurup vakti gelince açıp kullanıyorum yemeklerime.
- her ihtimale karşı dolapta köftelerim hazır, beni bekler. İşte çok mu yoruldum, oğlumla biraz daha mı oynamak istiyorum. Aç köfteyi, at tavaya, yanına salatası pilavı al sana 10 dakikada enfes bir yemek

Gelelim sorulara:

Duşakaindeki su lekelerine çözüm bulan var mı?
Mikrofiber bez olarak hangi marka ve nasıl kullanıyorsunu?
 
Sevgili Bacılar,
Ben çalışan bir kadınım, bir çocuk annesiyim. Çook mutlu bir kadınım. Eşimle hep öpüş koklaş halindeyizdir. (Çok şükür)
Öncelikle ev hanımı olan "ben"le ilgili prensiplerimi yazayım:

1) benim kafam bedenimden çok çalışmalıdır. Normal normal işe gider gelirim. Arta kalan zamanda öncelikle çocuğumla oynarım. Sonra eşime MUTLAKA zaman ayırırım. Ve en az 4 saat okurum, yazarım, çeviri yaparım. Ardında sıra eve gelir. O yüzden de evei öyle didik edemem. Mümkün oldukça yardımcı çağırırım.

2) sağlığım her şeyden kıymetlidir. Tabi ailemin de... Kimyasal kirlilik mi yağ artığı m derseiz, yağı tercih ederim. Çamaşır suyu güzel kokar ama büyük bir kimyasal kirlilik yaratır. Çok ama çok iyi durulanmalıdır ki, bu da litrelerce su demektir. Çamaşır suyuyla silinmiş ama en az iki kova suyla durulanmamış eve ben temiz demem.

Yerden halı malı kaldırmam, 50 yaşımda bel fıtığından müzdarip olmak mı? HAYIR!!! Ellerimin güzelliğini çamaşır eterjanına değiştirmek mi? HAYIR!!

Sağlığın içinde ruh sağlığım da vardır. Bakın anlatayım: teyzem OCD yani takıntı hastası. Temizlik takıntısı var, bunu yıllarca titizlik olarak adlandırdı. Çocuklarını da öyle yetiştirdi. Şimdi ellerini günde 20 kere yıkayan bir çocuğu var. Çok temiz maşallah! Temizlik takıntısı yaşadığı bazı sıkıntılarla beraber şizofreniye çevirdi. Şimdi temiz ama şizofren bir çocukla yaşamaya çalışıyor.

3) bana pasaklı desinler umrumda bile değil. Yeter ki evimde kahkahalarla gülen bir çocuk, eve koşa koşa gelen bir eşim olsun. Dedim ya, eşimle çok mutluyuz. Çünkü kendimi hep yenilerim. Onu şaşırtacak yeni şeyler bulurum. Okuduğum kitaplardan konuşurum, resim sergilerine, eğlencelere götürürüm. Üniversite yılları gibi partiler yaparım evde, çağırırım arkadaşları, kağıt bardak tabaklara cipsler, mısır patlakları, ama herkes rahattır, özgürdür.

4) eşyanın fazlasından nefret ederim. 6 tane su bardağım var, 5 tencere 2 tava. Nevresim takımı 2 tane. 1 tane 3'lü koltuk bir masa. Asla sık kullanmadığım eşya yoktur evimde. Bir şeyi 1 yıldan fazla süre kullanmadıysam evden gider. Misafir yemek takımı diye bir kavramım yok. En güzel takımı aldım. Kendim de onlarla yiyorum misafirime de koyuyorum. 1 halım var, yani halı temizleme derdim YOK! Ucuz basit kilimler kullanıyorum. Boool bol kitap var evde, yüzlerce! O yüzen de koca koca kitaplıklar. Salonumda öyle vitrin filan yok, tabak çanak sergilemem. Salonum kitaplarımla dolu gururla onları gösteririm misafirlerime.

Tabi bu salaş hal eleştiri alıyor, eşim çok üst düzey ve sektöründe çok da ünlü bir yönetici. Evimize budistinden zencisine her çeşit insan gelir. Ço da iyi vakit geçiririz. Ama her ne hikmetse bizim milleti adamı hep eleştirir evimi düzenimi. Yüzüme yüzüme :) "evin vintaj havası kaybolmuş, kitaplıklar çok dağınık gösteriyormuş!" Peh! Ben hangi eve gidersem gideyim, güler yüze muhabbete bakarım, varsın bir bardak su ikram etsin ev sahibi!

5) sofra çok önemlidir, 2 nevresim takımım var amma belki 10 tane kumaş sofra örtüm var. Her zaman sofraya tertemiz örtü sererim. Taze çiçek koyarım. Tabakları özenle hazırlarım. Yani süsüyle püsüyle, en az 3 çeşit yemek olur ve aslaa aynı yemek 2 gün yenmez. Televizyon kapatılır, müzik açılır. Mümkünse makyajımı yapar otururum sofraya. 2 yaşındaki bebeğime veririm çatalı kaşığı. Uzun uzun sohbet ede ede yemeğiiz yeriz. Hatta diyet döneminde değilsem küçük bir kadeh şarabımı yudumlarım. Eşim içmez, ben içerim. Çok lüks bir restoranda gibi yeriz yemeğimizi. Bir süre italya'da yaşadım, bu alışkanlığı onlardan kaptım. Uzun sofra sohbetleri, çok özenli sofralar. Tabi o bembeyaz örtüler küçücük parmaklarla yağ lekeleri, çorba yemek artıklarıyla leş gibi olur. Olsun, yıkanır :)

Gelelim temizliği nasıl yaptığıma.

Her gün çamaşır yıkarım. Ve maalesef kurutma, ütüleme işine bir çare bluamadım. Varsa bilen söylesin.

Zaman az iş çok olunca, ne kadar pratik çözüm varsa uygularım. Ama en son buluşumu :) hemen paylaşmak istiyorum: buharlı temizlik. Hem süpürge hem buhar veren bir makina aldım ve gerçekten de zamandan kazandım. Ne mi yapıyorum:

*iki günde bir açıyorum.
* mutfak dolapları tezgahı onunla siliyorum. Yıllarca yağ çıkartmakla uğraşan ellerime acıyorum. Çünkü bir buhar fısıyla aspiratöründen lavabo içine her yer pırıl pırıl. Çelik yüzey temizleyicisinden almadığım sonucu buharla alıyorum. Üstelik ovalama ve durulama ile uğraşmadan. Fayanslar derz araları yine çok iyi temizleniyor.
* camlar, pimapenlerin içi dışı, aralarındaki toz tutan girinti çıkıntılar. Fıs fıs! sadece oluşan tozlu kirli suyu bir bezle almak kalıyor. Kovala doldur sık kurula yok yani
* banyodaki en büyük takıntım kimyasallardan uzak durmak oları solumamak idi. Banyoyu ovardım, sonra duş başlığıyla foşur foşur yıkardım. Sonra kurulardım. Tabi bu kadar sudan kaçamayan banyo dolapları kabardı. Buharla tuvalet lavabo duşakabin aklınıza gelen her yeri temizliyorum. Bilimsel olarak buhar enn güçlü hijyen malzemesi bu arada. Tuvalet temizliğinde çamaşır suyundan kaçamıyorum hala. Ama oturulan kısmı kapağı falan hep buharla temizleyip, kullan at bezlerle iyice kuruluyorum.
* ev zemini de çok kolaylaştı. Halı zaten bir tane olunca evde, kilimleri sık sık makinede yıkıyorum. Fazla eşya da olmayınca kaldır çek it yapmadan tek hamlede evi temizliyorum. Bir yandan buhar, bir yandan da çekiyorum süpürge moduyla. Önemli bir kuralım var, ya temizlik yapmam, pasaklı olurum. Ya da adam gibi yaparım. Öyle yüzünden yüzünden yapamam. Ortalık pis olabilir ama dip köşe pis olamaz. O zaman kendimi halıların altına süpüren kadınlardan sayarım.
* yemekte çok düzenliyimdir. Hep o gün kaç kişi yiyeceksek ona göre hazırlarım. Eşim ben bu akşam yemem diyemez, ya vakitlice haber vermeli veya oturup yemeli. Buzdolabımdaki malzeme sayılıdır, ölçülüdür.

Yemek düzeninde bir uygulamam var, hemen anlatayım. Özellikle çalışanların işine yarayacak diye düşünüyorum.

Her hafta o hafta pişireceklerimi oturur yazarım.düzeni şöyle kuruyorum:
- haftada 1 kere kırmızı et, 1 kere beyaz et, 1 kere baklagil, 2 kere balık, 4 kere sebze ve 2 kere makarna/pilav 5 kere çorba pişirilir.
- bu ana grupları kombine ederim, yani pazartesi günü kırmızı et, zeytinyağlı sebze, makarna pilav, salata gibi. Ana yemek gruplarını belirlediken sonra cacık, piyaz gibi ek yemekler kolay. En son yemeği adını koyarım. Et yemeği: sote makarna: pesto soslu makarna gibi.

Bunu 7 gün için yaparım. Sonra alışverişe çıkarım. Pazarda ayva görüp aa bi ayva tatlısı yapayım diyenlerden değilim. O hafta sütlü tatlı yapacaksam gider süt alırım. Yani alışveriş listem belrlidir.
Bn bunun çook faydasını gördüm.
- bugün ne pişirsem demiyorum.
- asla çöpe yemek dökmüyorum. Pazarı gezip beğenip alırdım bu hafta yapayım diye. Ama öyle öyle çok şey çöpe attım. Buzdolabımda yalnızca haftanın malzemeleri oluyor.
-çok dengeli besleniyoruz ailecek. Yani karbonhidrat grubunu abartmıyoruz, baklagilleri atlamıyoruz. Tek grup yemeğe yüklenmiyoruz
-diyet mi yapacaksınız? Bu iş çok işiize yarayacak. Ben pazartesi günü işe giderken elma ve peksimet götürücem, diyorsunuz. Pazar akşamı "ne götürsem hay allah!!" Derdiniz yok.
-yazdan bol bol hazırlık çok işinize yarıyor. Ben yazın hep hazırlık yaparım, sebze kuruturum, salçamı bile kendim yaparım. Domateslerim, doğranmış biberlerim hep hazır. Hatta yazdan yemek harcı hazırlıyorum. Kıyma, domates biber artık ne kullanıyorsanız. Buzdolabında dondurup vakti gelince açıp kullanıyorum yemeklerime.
- her ihtimale karşı dolapta köftelerim hazır, beni bekler. İşte çok mu yoruldum, oğlumla biraz daha mı oynamak istiyorum. Aç köfteyi, at tavaya, yanına salatası pilavı al sana 10 dakikada enfes bir yemek

Gelelim sorulara:

Duşakaindeki su lekelerine çözüm bulan var mı?
Mikrofiber bez olarak hangi marka ve nasıl kullanıyorsunu?



slmlar, çok güzel anlatmışsınız özendim doğrusu, aslında evde gereksiz ve boş yere zaman ayırdığımız, kendi kendimize iş çıkardığmız o kdr fazlalıklar varki, bi anda evimdeki geeksiz eşyalara gitti gözüm... nevrsim takımları yemek takımları her yerde halılar, örtüler süs eşyaları vs vs vs....... bende çalışan biriyim yeni evli sayıırım üstelik bende çıocuk henüz yok, ama ev işinden yemek yapmaktan hiç birşeye vakit bulamıyorum..bide çocuk olsa ne yapardım bilmiyorum,, dediğiniz buharlı tenizkeyici nasıl bişiy nerde bulnur merak ettm doğrusu.. bende temzliğe önem veren biriyim, üstelik deterjanlara tonla para verenlerdendim en azından 3 gün öncesine kdr.. nette okuduğum kadryla sirke kireç sökmeden özellikle etkiliymiş denemek istedim ve denedim, banyomu lavabomu çelmeleri, sirkeli suyla yıkadım deterjan kullanmadan.. ve harika sonuc aldım bugün 4.gün ve hala duşa kabinim çeşmelerim pırıl pırıl, önceden kireç sökücü domestos vs kullnaırdım ertesi gün gene kireç tutmuş,, şiddetle tavsiye ediyorum özeellikle duşa kabindeki su lekelerine,, yalnız tabi banyoda kurulama işine dikkat etmek gerekli her duştan sonra çok incelemeden üsten kuru bezle kurulamak yeterli..deneyin görün diyırum..
 
slmlar, çok güzel anlatmışsınız özendim doğrusu, aslında evde gereksiz ve boş yere zaman ayırdığımız, kendi kendimize iş çıkardığmız o kdr fazlalıklar varki, bi anda evimdeki geeksiz eşyalara gitti gözüm... nevrsim takımları yemek takımları her yerde halılar, örtüler süs eşyaları vs vs vs....... bende çalışan biriyim yeni evli sayıırım üstelik bende çıocuk henüz yok, ama ev işinden yemek yapmaktan hiç birşeye vakit bulamıyorum..bide çocuk olsa ne yapardım bilmiyorum,, dediğiniz buharlı tenizkeyici nasıl bişiy nerde bulnur merak ettm doğrusu.. bende temzliğe önem veren biriyim, üstelik deterjanlara tonla para verenlerdendim en azından 3 gün öncesine kdr.. nette okuduğum kadryla sirke kireç sökmeden özellikle etkiliymiş denemek istedim ve denedim, banyomu lavabomu çelmeleri, sirkeli suyla yıkadım deterjan kullanmadan.. ve harika sonuc aldım bugün 4.gün ve hala duşa kabinim çeşmelerim pırıl pırıl, önceden kireç sökücü domestos vs kullnaırdım ertesi gün gene kireç tutmuş,, şiddetle tavsiye ediyorum özeellikle duşa kabindeki su lekelerine,, yalnız tabi banyoda kurulama işine dikkat etmek gerekli her duştan sonra çok incelemeden üsten kuru bezle kurulamak yeterli..deneyin görün diyırum..


Sevgili Emrescim

Ben tüm kadınların çok zeki ve yaratıcı olduklarına inanıyorum. Zaten yaratıcılık doğamızda var. Ama akacak yer bulamayınca değerli vaktimizi maalesef ihtiyaçların çok dışında işlere harcıyoruz.

Ben fakir'in buharlı süpürgesini aldım. Çok uzun bir araştırma yapmıştım bu konuyla ilgili. En sonunda bunda karar kıldım. Memnunum ve sürekli kullanıyorum. Ama baştan söyleyeyim çok ağır ve hantal bir alet. Her gün açılacak gibi değil. Biraz da genç işi. 15 kg'luk bir alet, annem hayatta kullanamaz. Avantajı ise süpürge ile paspasın yaptığını tek seferde yapması ve başka bir deterjana ihtiyaç duymaması. Süpürge kova taşı kovayı dök yerine makineyi taşıyorum işte. Ama dersen ki ben süpürgemden vazgeçmem, iki iş yaparım; o zaman arçelik'in de buharlı temizlik aleti var. Daha uygun fiyatlı, daha hafif, günlük temizliğe daha uygun. Kullananlar da çok memnun.

Sirkeli suyu deneyeceğim hemen, teşekkürler :KK3:
 
Sevgili Emrescim

Ben tüm kadınların çok zeki ve yaratıcı olduklarına inanıyorum. Zaten yaratıcılık doğamızda var. Ama akacak yer bulamayınca değerli vaktimizi maalesef ihtiyaçların çok dışında işlere harcıyoruz.

Ben fakir'in buharlı süpürgesini aldım. Çok uzun bir araştırma yapmıştım bu konuyla ilgili. En sonunda bunda karar kıldım. Memnunum ve sürekli kullanıyorum. Ama baştan söyleyeyim çok ağır ve hantal bir alet. Her gün açılacak gibi değil. Biraz da genç işi. 15 kg'luk bir alet, annem hayatta kullanamaz. Avantajı ise süpürge ile paspasın yaptığını tek seferde yapması ve başka bir deterjana ihtiyaç duymaması. Süpürge kova taşı kovayı dök yerine makineyi taşıyorum işte. Ama dersen ki ben süpürgemden vazgeçmem, iki iş yaparım; o zaman arçelik'in de buharlı temizlik aleti var. Daha uygun fiyatlı, daha hafif, günlük temizliğe daha uygun. Kullananlar da çok memnun.

Sirkeli suyu deneyeceğim hemen, teşekkürler :KK3:


keşke senin gibi baştan sadece ihtiyc olanı alıp kullanıp, eskidiğinde atıldığında yenisi alsaydık, ama yeni evlisinya illa bütün eşyalar olcak fazlasıyla en az 2şer yedekleriyle.. şimdi değil ama belki zaman gectikçe dediğin noktaya gelicez belkide... basettşiğin buharlı temzleyicisini araştırıcam kafama çok yattı.. bende şu su hazneli olan elektrikli süpürgelerden var, zaten tek başına ağır ve çok zahmetli bişiy.. çpk pişmanım ağır olduğundan insanı yoruyor bide süpürgeden sonra vileda yapınca evde başka iş yapcak halim kalmıyor zaten baya zaman alıyor.. dediğin temizleici ile en azından iki işibirden yapmış olucam yani.. vede daha iyi sonuc alıcağmı düşünüourum,, teşkkürler..
 
Sevgili Bacılar,
Ben çalışan bir kadınım, bir çocuk annesiyim. Çook mutlu bir kadınım. Eşimle hep öpüş koklaş halindeyizdir. (Çok şükür)
Öncelikle ev hanımı olan "ben"le ilgili prensiplerimi yazayım:

1) benim kafam bedenimden çok çalışmalıdır. Normal normal işe gider gelirim. Arta kalan zamanda öncelikle çocuğumla oynarım. Sonra eşime MUTLAKA zaman ayırırım. Ve en az 4 saat okurum, yazarım, çeviri yaparım. Ardında sıra eve gelir. O yüzden de evei öyle didik edemem. Mümkün oldukça yardımcı çağırırım.

2) sağlığım her şeyden kıymetlidir. Tabi ailemin de... Kimyasal kirlilik mi yağ artığı m derseiz, yağı tercih ederim. Çamaşır suyu güzel kokar ama büyük bir kimyasal kirlilik yaratır. Çok ama çok iyi durulanmalıdır ki, bu da litrelerce su demektir. Çamaşır suyuyla silinmiş ama en az iki kova suyla durulanmamış eve ben temiz demem.

Yerden halı malı kaldırmam, 50 yaşımda bel fıtığından müzdarip olmak mı? HAYIR!!! Ellerimin güzelliğini çamaşır eterjanına değiştirmek mi? HAYIR!!

Sağlığın içinde ruh sağlığım da vardır. Bakın anlatayım: teyzem OCD yani takıntı hastası. Temizlik takıntısı var, bunu yıllarca titizlik olarak adlandırdı. Çocuklarını da öyle yetiştirdi. Şimdi ellerini günde 20 kere yıkayan bir çocuğu var. Çok temiz maşallah! Temizlik takıntısı yaşadığı bazı sıkıntılarla beraber şizofreniye çevirdi. Şimdi temiz ama şizofren bir çocukla yaşamaya çalışıyor.

3) bana pasaklı desinler umrumda bile değil. Yeter ki evimde kahkahalarla gülen bir çocuk, eve koşa koşa gelen bir eşim olsun. Dedim ya, eşimle çok mutluyuz. Çünkü kendimi hep yenilerim. Onu şaşırtacak yeni şeyler bulurum. Okuduğum kitaplardan konuşurum, resim sergilerine, eğlencelere götürürüm. Üniversite yılları gibi partiler yaparım evde, çağırırım arkadaşları, kağıt bardak tabaklara cipsler, mısır patlakları, ama herkes rahattır, özgürdür.

4) eşyanın fazlasından nefret ederim. 6 tane su bardağım var, 5 tencere 2 tava. Nevresim takımı 2 tane. 1 tane 3'lü koltuk bir masa. Asla sık kullanmadığım eşya yoktur evimde. Bir şeyi 1 yıldan fazla süre kullanmadıysam evden gider. Misafir yemek takımı diye bir kavramım yok. En güzel takımı aldım. Kendim de onlarla yiyorum misafirime de koyuyorum. 1 halım var, yani halı temizleme derdim YOK! Ucuz basit kilimler kullanıyorum. Boool bol kitap var evde, yüzlerce! O yüzen de koca koca kitaplıklar. Salonumda öyle vitrin filan yok, tabak çanak sergilemem. Salonum kitaplarımla dolu gururla onları gösteririm misafirlerime.

Tabi bu salaş hal eleştiri alıyor, eşim çok üst düzey ve sektöründe çok da ünlü bir yönetici. Evimize budistinden zencisine her çeşit insan gelir. Ço da iyi vakit geçiririz. Ama her ne hikmetse bizim milleti adamı hep eleştirir evimi düzenimi. Yüzüme yüzüme :) "evin vintaj havası kaybolmuş, kitaplıklar çok dağınık gösteriyormuş!" Peh! Ben hangi eve gidersem gideyim, güler yüze muhabbete bakarım, varsın bir bardak su ikram etsin ev sahibi!

5) sofra çok önemlidir, 2 nevresim takımım var amma belki 10 tane kumaş sofra örtüm var. Her zaman sofraya tertemiz örtü sererim. Taze çiçek koyarım. Tabakları özenle hazırlarım. Yani süsüyle püsüyle, en az 3 çeşit yemek olur ve aslaa aynı yemek 2 gün yenmez. Televizyon kapatılır, müzik açılır. Mümkünse makyajımı yapar otururum sofraya. 2 yaşındaki bebeğime veririm çatalı kaşığı. Uzun uzun sohbet ede ede yemeğiiz yeriz. Hatta diyet döneminde değilsem küçük bir kadeh şarabımı yudumlarım. Eşim içmez, ben içerim. Çok lüks bir restoranda gibi yeriz yemeğimizi. Bir süre italya'da yaşadım, bu alışkanlığı onlardan kaptım. Uzun sofra sohbetleri, çok özenli sofralar. Tabi o bembeyaz örtüler küçücük parmaklarla yağ lekeleri, çorba yemek artıklarıyla leş gibi olur. Olsun, yıkanır :)

Gelelim temizliği nasıl yaptığıma.

Her gün çamaşır yıkarım. Ve maalesef kurutma, ütüleme işine bir çare bluamadım. Varsa bilen söylesin.

Zaman az iş çok olunca, ne kadar pratik çözüm varsa uygularım. Ama en son buluşumu :) hemen paylaşmak istiyorum: buharlı temizlik. Hem süpürge hem buhar veren bir makina aldım ve gerçekten de zamandan kazandım. Ne mi yapıyorum:

*iki günde bir açıyorum.
* mutfak dolapları tezgahı onunla siliyorum. Yıllarca yağ çıkartmakla uğraşan ellerime acıyorum. Çünkü bir buhar fısıyla aspiratöründen lavabo içine her yer pırıl pırıl. Çelik yüzey temizleyicisinden almadığım sonucu buharla alıyorum. Üstelik ovalama ve durulama ile uğraşmadan. Fayanslar derz araları yine çok iyi temizleniyor.
* camlar, pimapenlerin içi dışı, aralarındaki toz tutan girinti çıkıntılar. Fıs fıs! sadece oluşan tozlu kirli suyu bir bezle almak kalıyor. Kovala doldur sık kurula yok yani
* banyodaki en büyük takıntım kimyasallardan uzak durmak oları solumamak idi. Banyoyu ovardım, sonra duş başlığıyla foşur foşur yıkardım. Sonra kurulardım. Tabi bu kadar sudan kaçamayan banyo dolapları kabardı. Buharla tuvalet lavabo duşakabin aklınıza gelen her yeri temizliyorum. Bilimsel olarak buhar enn güçlü hijyen malzemesi bu arada. Tuvalet temizliğinde çamaşır suyundan kaçamıyorum hala. Ama oturulan kısmı kapağı falan hep buharla temizleyip, kullan at bezlerle iyice kuruluyorum.
* ev zemini de çok kolaylaştı. Halı zaten bir tane olunca evde, kilimleri sık sık makinede yıkıyorum. Fazla eşya da olmayınca kaldır çek it yapmadan tek hamlede evi temizliyorum. Bir yandan buhar, bir yandan da çekiyorum süpürge moduyla. Önemli bir kuralım var, ya temizlik yapmam, pasaklı olurum. Ya da adam gibi yaparım. Öyle yüzünden yüzünden yapamam. Ortalık pis olabilir ama dip köşe pis olamaz. O zaman kendimi halıların altına süpüren kadınlardan sayarım.
* yemekte çok düzenliyimdir. Hep o gün kaç kişi yiyeceksek ona göre hazırlarım. Eşim ben bu akşam yemem diyemez, ya vakitlice haber vermeli veya oturup yemeli. Buzdolabımdaki malzeme sayılıdır, ölçülüdür.

Yemek düzeninde bir uygulamam var, hemen anlatayım. Özellikle çalışanların işine yarayacak diye düşünüyorum.

Her hafta o hafta pişireceklerimi oturur yazarım.düzeni şöyle kuruyorum:
- haftada 1 kere kırmızı et, 1 kere beyaz et, 1 kere baklagil, 2 kere balık, 4 kere sebze ve 2 kere makarna/pilav 5 kere çorba pişirilir.
- bu ana grupları kombine ederim, yani pazartesi günü kırmızı et, zeytinyağlı sebze, makarna pilav, salata gibi. Ana yemek gruplarını belirlediken sonra cacık, piyaz gibi ek yemekler kolay. En son yemeği adını koyarım. Et yemeği: sote makarna: pesto soslu makarna gibi.

Bunu 7 gün için yaparım. Sonra alışverişe çıkarım. Pazarda ayva görüp aa bi ayva tatlısı yapayım diyenlerden değilim. O hafta sütlü tatlı yapacaksam gider süt alırım. Yani alışveriş listem belrlidir.
Bn bunun çook faydasını gördüm.
- bugün ne pişirsem demiyorum.
- asla çöpe yemek dökmüyorum. Pazarı gezip beğenip alırdım bu hafta yapayım diye. Ama öyle öyle çok şey çöpe attım. Buzdolabımda yalnızca haftanın malzemeleri oluyor.
-çok dengeli besleniyoruz ailecek. Yani karbonhidrat grubunu abartmıyoruz, baklagilleri atlamıyoruz. Tek grup yemeğe yüklenmiyoruz
-diyet mi yapacaksınız? Bu iş çok işiize yarayacak. Ben pazartesi günü işe giderken elma ve peksimet götürücem, diyorsunuz. Pazar akşamı "ne götürsem hay allah!!" Derdiniz yok.
-yazdan bol bol hazırlık çok işinize yarıyor. Ben yazın hep hazırlık yaparım, sebze kuruturum, salçamı bile kendim yaparım. Domateslerim, doğranmış biberlerim hep hazır. Hatta yazdan yemek harcı hazırlıyorum. Kıyma, domates biber artık ne kullanıyorsanız. Buzdolabında dondurup vakti gelince açıp kullanıyorum yemeklerime.
- her ihtimale karşı dolapta köftelerim hazır, beni bekler. İşte çok mu yoruldum, oğlumla biraz daha mı oynamak istiyorum. Aç köfteyi, at tavaya, yanına salatası pilavı al sana 10 dakikada enfes bir yemek

Gelelim sorulara:

Duşakaindeki su lekelerine çözüm bulan var mı?
Mikrofiber bez olarak hangi marka ve nasıl kullanıyorsunu?

tek cümleyle sana bayıldım yaa.......

sorularına gelince ben evin her köşesinde bitkisel ürün kullanıyorum banyo dahil.duşakabinde şimdiye kadar hic su lekesi sorunum olmadı ha eskiden olmuyor muydu hemde nasıl.
mikrofiber bez olayına gelince elimde 2 adet başka markalara ait bez var ve vazgecilmezlerim.oldukca pahalıydı aldığımda ama cok memnunum eger istersen markalarına bakar yazarım buraya.
 
ayy aynı koku benimde renkli çamaşırlarımda oluyor ya aynısı daha makina yıkamayı bitiriyor çıkartmak için kağısını açmamla eksi bir koku beni karşılıyor
her türlü şeyi denedim bütün markaların deterjanları ve yumuşatıcılarını denedim yani çamaşırlar da hani kirli bile olmuyor sırf giyildi diye yıkanıyor öyle koku yapacak bir sebep de olmuyor dicem ki bekletince çamaşır ıslakken kokar dicem ama bekletmeden asıncada aynı şey oluyor yanii kireçten mi kaynaklanıyor ki acaba
bu arad biz makinada hiç kireç çözücü kullanmayız
bir deneyeyim ya bu sirkeyi nasıl uygulanıyor ki

makineden gelen koku görünmeyen yerlerinde birikmiş kirler varsa ondan olabilir. makine temizleyiciler var belki onu denesen olabilir. kireç çözücü bende kullanmadım hiç. benim özellikle siyah renkli bir kaç çamaşırımda oluyordu özellikle eşimin atletleri ama siyah renkli olanları. belki de kumaşın kendisinden olabilir dedim. ama bir kaç nevresimimde de olunca sirkeyi denedim. sirkeyi deterjanla birlikte deterjan gözüne koyuyorum ben. yumuşatıcı kısmına koymadım belki sirke kokusu kalır diye.

ya şu sirkenin fayda etmediği şey yok heralde
peygamber efendimizden hadisi şerif var ya evinizde muhakkak sirke bulundurun diye
bu arada sirke nazarın çıkmasınıda sağlıyor evinizin köşelerine serpebilirsiniz bunun için
bende çamaşırlarda kullanayım bakayım da nasıl kullanacağım,deterjan gözünemi yumuşatıcıyaamı hangi göze ne kadar koymak gerek?

sirkeyi deterjanla birlikte deterjan gözüne koyuyorum ben. yumuşatıcı kısmına koymadım belki sirke kokusu kalır diye. yarım çay bardağı veya daha fazla da koyduğum oldu.
hatta evi sildiğiniz suyun içine bir iki damla da sirke katın derler büyü falan için :)

Sevgili Bacılar,
Ben çalışan bir kadınım, bir çocuk annesiyim. Çook mutlu bir kadınım. Eşimle hep öpüş koklaş halindeyizdir. (Çok şükür)
Öncelikle ev hanımı olan "ben"le ilgili prensiplerimi yazayım:

1) benim kafam bedenimden çok çalışmalıdır. Normal normal işe gider gelirim. Arta kalan zamanda öncelikle çocuğumla oynarım. Sonra eşime MUTLAKA zaman ayırırım. Ve en az 4 saat okurum, yazarım, çeviri yaparım. Ardında sıra eve gelir. O yüzden de evei öyle didik edemem. Mümkün oldukça yardımcı çağırırım.

2) sağlığım her şeyden kıymetlidir. Tabi ailemin de... Kimyasal kirlilik mi yağ artığı m derseiz, yağı tercih ederim. Çamaşır suyu güzel kokar ama büyük bir kimyasal kirlilik yaratır. Çok ama çok iyi durulanmalıdır ki, bu da litrelerce su demektir. Çamaşır suyuyla silinmiş ama en az iki kova suyla durulanmamış eve ben temiz demem.

Yerden halı malı kaldırmam, 50 yaşımda bel fıtığından müzdarip olmak mı? HAYIR!!! Ellerimin güzelliğini çamaşır eterjanına değiştirmek mi? HAYIR!!

Sağlığın içinde ruh sağlığım da vardır. Bakın anlatayım: teyzem OCD yani takıntı hastası. Temizlik takıntısı var, bunu yıllarca titizlik olarak adlandırdı. Çocuklarını da öyle yetiştirdi. Şimdi ellerini günde 20 kere yıkayan bir çocuğu var. Çok temiz maşallah! Temizlik takıntısı yaşadığı bazı sıkıntılarla beraber şizofreniye çevirdi. Şimdi temiz ama şizofren bir çocukla yaşamaya çalışıyor.

3) bana pasaklı desinler umrumda bile değil. Yeter ki evimde kahkahalarla gülen bir çocuk, eve koşa koşa gelen bir eşim olsun. Dedim ya, eşimle çok mutluyuz. Çünkü kendimi hep yenilerim. Onu şaşırtacak yeni şeyler bulurum. Okuduğum kitaplardan konuşurum, resim sergilerine, eğlencelere götürürüm. Üniversite yılları gibi partiler yaparım evde, çağırırım arkadaşları, kağıt bardak tabaklara cipsler, mısır patlakları, ama herkes rahattır, özgürdür.

4) eşyanın fazlasından nefret ederim. 6 tane su bardağım var, 5 tencere 2 tava. Nevresim takımı 2 tane. 1 tane 3'lü koltuk bir masa. Asla sık kullanmadığım eşya yoktur evimde. Bir şeyi 1 yıldan fazla süre kullanmadıysam evden gider. Misafir yemek takımı diye bir kavramım yok. En güzel takımı aldım. Kendim de onlarla yiyorum misafirime de koyuyorum. 1 halım var, yani halı temizleme derdim YOK! Ucuz basit kilimler kullanıyorum. Boool bol kitap var evde, yüzlerce! O yüzen de koca koca kitaplıklar. Salonumda öyle vitrin filan yok, tabak çanak sergilemem. Salonum kitaplarımla dolu gururla onları gösteririm misafirlerime.

Tabi bu salaş hal eleştiri alıyor, eşim çok üst düzey ve sektöründe çok da ünlü bir yönetici. Evimize budistinden zencisine her çeşit insan gelir. Ço da iyi vakit geçiririz. Ama her ne hikmetse bizim milleti adamı hep eleştirir evimi düzenimi. Yüzüme yüzüme :) "evin vintaj havası kaybolmuş, kitaplıklar çok dağınık gösteriyormuş!" Peh! Ben hangi eve gidersem gideyim, güler yüze muhabbete bakarım, varsın bir bardak su ikram etsin ev sahibi!

5) sofra çok önemlidir, 2 nevresim takımım var amma belki 10 tane kumaş sofra örtüm var. Her zaman sofraya tertemiz örtü sererim. Taze çiçek koyarım. Tabakları özenle hazırlarım. Yani süsüyle püsüyle, en az 3 çeşit yemek olur ve aslaa aynı yemek 2 gün yenmez. Televizyon kapatılır, müzik açılır. Mümkünse makyajımı yapar otururum sofraya. 2 yaşındaki bebeğime veririm çatalı kaşığı. Uzun uzun sohbet ede ede yemeğiiz yeriz. Hatta diyet döneminde değilsem küçük bir kadeh şarabımı yudumlarım. Eşim içmez, ben içerim. Çok lüks bir restoranda gibi yeriz yemeğimizi. Bir süre italya'da yaşadım, bu alışkanlığı onlardan kaptım. Uzun sofra sohbetleri, çok özenli sofralar. Tabi o bembeyaz örtüler küçücük parmaklarla yağ lekeleri, çorba yemek artıklarıyla leş gibi olur. Olsun, yıkanır :)

Gelelim temizliği nasıl yaptığıma.

Her gün çamaşır yıkarım. Ve maalesef kurutma, ütüleme işine bir çare bluamadım. Varsa bilen söylesin.

Zaman az iş çok olunca, ne kadar pratik çözüm varsa uygularım. Ama en son buluşumu :) hemen paylaşmak istiyorum: buharlı temizlik. Hem süpürge hem buhar veren bir makina aldım ve gerçekten de zamandan kazandım. Ne mi yapıyorum:

*iki günde bir açıyorum.
* mutfak dolapları tezgahı onunla siliyorum. Yıllarca yağ çıkartmakla uğraşan ellerime acıyorum. Çünkü bir buhar fısıyla aspiratöründen lavabo içine her yer pırıl pırıl. Çelik yüzey temizleyicisinden almadığım sonucu buharla alıyorum. Üstelik ovalama ve durulama ile uğraşmadan. Fayanslar derz araları yine çok iyi temizleniyor.
* camlar, pimapenlerin içi dışı, aralarındaki toz tutan girinti çıkıntılar. Fıs fıs! sadece oluşan tozlu kirli suyu bir bezle almak kalıyor. Kovala doldur sık kurula yok yani
* banyodaki en büyük takıntım kimyasallardan uzak durmak oları solumamak idi. Banyoyu ovardım, sonra duş başlığıyla foşur foşur yıkardım. Sonra kurulardım. Tabi bu kadar sudan kaçamayan banyo dolapları kabardı. Buharla tuvalet lavabo duşakabin aklınıza gelen her yeri temizliyorum. Bilimsel olarak buhar enn güçlü hijyen malzemesi bu arada. Tuvalet temizliğinde çamaşır suyundan kaçamıyorum hala. Ama oturulan kısmı kapağı falan hep buharla temizleyip, kullan at bezlerle iyice kuruluyorum.
* ev zemini de çok kolaylaştı. Halı zaten bir tane olunca evde, kilimleri sık sık makinede yıkıyorum. Fazla eşya da olmayınca kaldır çek it yapmadan tek hamlede evi temizliyorum. Bir yandan buhar, bir yandan da çekiyorum süpürge moduyla. Önemli bir kuralım var, ya temizlik yapmam, pasaklı olurum. Ya da adam gibi yaparım. Öyle yüzünden yüzünden yapamam. Ortalık pis olabilir ama dip köşe pis olamaz. O zaman kendimi halıların altına süpüren kadınlardan sayarım.
* yemekte çok düzenliyimdir. Hep o gün kaç kişi yiyeceksek ona göre hazırlarım. Eşim ben bu akşam yemem diyemez, ya vakitlice haber vermeli veya oturup yemeli. Buzdolabımdaki malzeme sayılıdır, ölçülüdür.

Yemek düzeninde bir uygulamam var, hemen anlatayım. Özellikle çalışanların işine yarayacak diye düşünüyorum.

Her hafta o hafta pişireceklerimi oturur yazarım.düzeni şöyle kuruyorum:
- haftada 1 kere kırmızı et, 1 kere beyaz et, 1 kere baklagil, 2 kere balık, 4 kere sebze ve 2 kere makarna/pilav 5 kere çorba pişirilir.
- bu ana grupları kombine ederim, yani pazartesi günü kırmızı et, zeytinyağlı sebze, makarna pilav, salata gibi. Ana yemek gruplarını belirlediken sonra cacık, piyaz gibi ek yemekler kolay. En son yemeği adını koyarım. Et yemeği: sote makarna: pesto soslu makarna gibi.

Bunu 7 gün için yaparım. Sonra alışverişe çıkarım. Pazarda ayva görüp aa bi ayva tatlısı yapayım diyenlerden değilim. O hafta sütlü tatlı yapacaksam gider süt alırım. Yani alışveriş listem belrlidir.
Bn bunun çook faydasını gördüm.
- bugün ne pişirsem demiyorum.
- asla çöpe yemek dökmüyorum. Pazarı gezip beğenip alırdım bu hafta yapayım diye. Ama öyle öyle çok şey çöpe attım. Buzdolabımda yalnızca haftanın malzemeleri oluyor.
-çok dengeli besleniyoruz ailecek. Yani karbonhidrat grubunu abartmıyoruz, baklagilleri atlamıyoruz. Tek grup yemeğe yüklenmiyoruz
-diyet mi yapacaksınız? Bu iş çok işiize yarayacak. Ben pazartesi günü işe giderken elma ve peksimet götürücem, diyorsunuz. Pazar akşamı "ne götürsem hay allah!!" Derdiniz yok.
-yazdan bol bol hazırlık çok işinize yarıyor. Ben yazın hep hazırlık yaparım, sebze kuruturum, salçamı bile kendim yaparım. Domateslerim, doğranmış biberlerim hep hazır. Hatta yazdan yemek harcı hazırlıyorum. Kıyma, domates biber artık ne kullanıyorsanız. Buzdolabında dondurup vakti gelince açıp kullanıyorum yemeklerime.
- her ihtimale karşı dolapta köftelerim hazır, beni bekler. İşte çok mu yoruldum, oğlumla biraz daha mı oynamak istiyorum. Aç köfteyi, at tavaya, yanına salatası pilavı al sana 10 dakikada enfes bir yemek

Gelelim sorulara:

Duşakaindeki su lekelerine çözüm bulan var mı?
Mikrofiber bez olarak hangi marka ve nasıl kullanıyorsunu?

sana da bravo. tebrikler. plan hiç bana göre değil şimdilik. çocuk olunca değişebilir elbette kendinizi düşünmeseniz de çocuğu düşünüyorsunuz illa ki. ona göre yaşıyorsunuz.
duşakabin için ben porçöz (ne kadar tehlikeli olsa da)'den başka çare bulamadım. sıkıp kaçıyorum ve 3-5 dk sonra gelip duruluyorum. başka türlü arındıramadım. bitkisel ürünler de denedim. olmadı varsa başka çaresi bilen yazsın.
mikrofiber bez olarak cam bezi kullanıyorum wintex'in. pazardan almıştım. kenarları zikzak kesilmiş olan /\/\/\/\/\ böyle yani :) 5 tl idi. sadece duru suyla siliyorum camları ve ihtiyacımı karşılıyo fazlasıyla :)
 
Temizliğin bence en zor tarafı eşya işi. Eşya fazla olunca temizlemesi de uzun sürüyor. Düşünsenize, evde günlerimi, misafir gelirse diye ayırdığım çarşaf, yorgan, misafir yemek takımı vs ile harcıyordum.

Bence bu duruma sebep anneler ve kayınvalideler! 6 yılı devirdik eşimle, 6 sene önce benim de bir yemek odası takımım, en süperinden koltuk takımım -2 adet- bol bol mutfak eşyam (misafir su bardakları, konserve açacağı ıvır zıvır) büyüklü küçüklü bir sürü bir şeylerim vardı. Çoğunlukla annemin/kayınvalidemin "ya lazım olursa" düşüncesi ile verildiler hepsi. Baktım ki o eşyalar senede 1 kere ya kullanılıyorlar ya kullanılmıyorlar, yavaş yavaş kurtuldum kendilerinden. Tabi zor oluyor yepyeni şeyleri vermek. Hatta bazen hatalı şekilde verip sonra aradıklarım da var. Ama nihayetinde az eşya az baş ağrısı demek. Geçenlerde oldukça kalabalık bir misafir grubu ağırladım evde. Su bardağı kalmadı gecenin ilerlerleyen saatlerinde. Biz de kupayla su içtik. Ne mi oldu? Hiç bir şey:) belki arkamdan biraz konuşmuşlardır. Çok samimi dostlar değillerdi, olabilir :) biz çok güzel bir gece geçirdik. Geceden kalan temizlik ise her zamanki gibi kolayca bitti.

Benim şöyle bir tespitim var: biz 25-40 yaşlardaki yetişkin kadınların anneleri yani 50'li 60'lı yaşları yaşayanlar, baby boom kuşağı. Onlar 2. Dünya savaşı sonrası neslin çocukları. Onlardan bir önceki nesil yani anneannelerimiz savaşın yokluğunu yaşamışlar. Benim anneannem için bir plastik poşet bile çok değerliydi. Buzdolabı poşetlerinin ağzına asla düğüm atmaz, bir ip parçasıyla bağlardı. O poşet kullanıldıktan sonra yıkanır kurutulur ve tekrar kullanılırdı. Anneannemin evinde ya lazım olursa diye 45 yıl önceden kalma işitme cihazı bile vardı. Haklılar! Ekmeği ile karneyle alan insanlar için çok değerli elbette.

Bizim anneler de bunu görmüş. Tutumlu olmayı, öngörülü olup eksik yaşatmamayı öğrenmişler. Her duruma karşı tedbirliler. O yüzden de bizlere saklamayı ve tedbirli olmayı öğretiyorlar.

Demek istediğim savruk olun, alıp alıp atın değil. Bir şey alacağımız zaman "bu bana ne kadar gerekli, elimdeki mevcut olanlarla da aynı işi yapar mıyım, alırsam nerede saklarım ve nasıl temizlerim" sorularını sormak. Ben kendime bir makara ip alacağımda bile sorarım. Böylece evde lüzumsuz yere para harcadığım bir şey olmuyor. Para döktüğüm şeyler ise canı çıkana kadar kullanılıyor. Hayatı kolaylaştıracak, zaman yaratacak her şeye varım. Ama kalabalığıyla yoranlara elveda demeyi öğrendim yavaş da olsa. 6 yılda ancak oturdu tabi bu iş.

Mikrofiber bezlerden ilk fırsatta bir deneme yapacağım. İyi görünüyor söylediklerinize bakılırsa.

Por çöz de aldım bir uygulama yapacağım artık. Hiç hoşlanmıyorum bu tip ağır kimyasallardan ama sonuç alırsam artık bir sene kullanmam. Telafi ederim :)

Bir soru daha sorayım: bir yıl öncesine kadar sürekli çamaşır yumuşatıcı kullanırdım. Makinamın deterjan bölümünde simsiyah lekeler oluştu. Çamur gibi, iğrenç kalıntılar. Sürekli temizliyordum onları ama içime sinmiyordu. Ben bunun şebeke suyunun temiz olmamasına bağlıyordum. Bir gün yetkili servisi arayıp sorduğumda bana yumuşatıcının oksitlendiğini, ondan olduğunu söylediler. Ben de o gün bugündür yumuşatıcı kullanmıyorum. Sıvı çamaşır deterjanı ile yıkıyorum çamaşırları. O siyah kalıntılardan kurtuldum Ama yumuşatıcının kokusunu aramıyor da değilim. Siz de yaşadınız mı böyle bir sorun? Yaşadıysanız bir çözüm bulabildiniz mi?
 
ben duşakabin icin bitkisel temizleyici kullanıyorum eve gelen temizlikci arkadaş bile şaşırıyor hic kirec lekesi tutmadığına.

mikrofiber bez konusunda hem ucuz olsun hem de iş görsün diyorsan ben öyle marka bilmiyorum belki buradan öğrenirim.benim kullandıklarım oldukca pahalıydı şuan yeni fiyatları nedir bilmiyorum bile.

makine icin eskiden kimyasal kullandığım dönemlerde dediğin gibi o bölgeler simsiyah iğrenc bir hal alıyordu.şuan artık öyle bir sorunum yok ama kayınvalidemde hala var.

ve eşya kalabalığı hakkında kesinlikle haklısın benim evim eşya yüklü heryeri makineyle cektirip silip tozunu alacağım zaman pilim bitiyor.ev dublex devasa bir terası var ve heryer muntazam eşya ile kaplı. temizlikci bile üstüste 3 gün gelse yine de bitiremiyor bir cok iş eksik kalıyor.bazan evi şöyle senin dediğin gibi olanlara özeniyorum sonra da acaba öyle olsa sıkılırmıyım diye düşünüyorum.

eşyaya hizmet eşyaya köle olmuş durumundayım galiba :KK37:
 
derz arasındaki sararmaların önüne;kırmızı derz kullanarak geçebilir miyiz arkadaşlar?..kırmızı derz kullanan var mı aramızda?..
 
Temizliğin bence en zor tarafı eşya işi. Eşya fazla olunca temizlemesi de uzun sürüyor. Düşünsenize, evde günlerimi, misafir gelirse diye ayırdığım çarşaf, yorgan, misafir yemek takımı vs ile harcıyordum.

Bence bu duruma sebep anneler ve kayınvalideler! 6 yılı devirdik eşimle, 6 sene önce benim de bir yemek odası takımım, en süperinden koltuk takımım -2 adet- bol bol mutfak eşyam (misafir su bardakları, konserve açacağı ıvır zıvır) büyüklü küçüklü bir sürü bir şeylerim vardı. Çoğunlukla annemin/kayınvalidemin "ya lazım olursa" düşüncesi ile verildiler hepsi. Baktım ki o eşyalar senede 1 kere ya kullanılıyorlar ya kullanılmıyorlar, yavaş yavaş kurtuldum kendilerinden. Tabi zor oluyor yepyeni şeyleri vermek. Hatta bazen hatalı şekilde verip sonra aradıklarım da var. Ama nihayetinde az eşya az baş ağrısı demek. Geçenlerde oldukça kalabalık bir misafir grubu ağırladım evde. Su bardağı kalmadı gecenin ilerlerleyen saatlerinde. Biz de kupayla su içtik. Ne mi oldu? Hiç bir şey:) belki arkamdan biraz konuşmuşlardır. Çok samimi dostlar değillerdi, olabilir :) biz çok güzel bir gece geçirdik. Geceden kalan temizlik ise her zamanki gibi kolayca bitti.

Benim şöyle bir tespitim var: biz 25-40 yaşlardaki yetişkin kadınların anneleri yani 50'li 60'lı yaşları yaşayanlar, baby boom kuşağı. Onlar 2. Dünya savaşı sonrası neslin çocukları. Onlardan bir önceki nesil yani anneannelerimiz savaşın yokluğunu yaşamışlar. Benim anneannem için bir plastik poşet bile çok değerliydi. Buzdolabı poşetlerinin ağzına asla düğüm atmaz, bir ip parçasıyla bağlardı. O poşet kullanıldıktan sonra yıkanır kurutulur ve tekrar kullanılırdı. Anneannemin evinde ya lazım olursa diye 45 yıl önceden kalma işitme cihazı bile vardı. Haklılar! Ekmeği ile karneyle alan insanlar için çok değerli elbette.

Bizim anneler de bunu görmüş. Tutumlu olmayı, öngörülü olup eksik yaşatmamayı öğrenmişler. Her duruma karşı tedbirliler. O yüzden de bizlere saklamayı ve tedbirli olmayı öğretiyorlar.

Demek istediğim savruk olun, alıp alıp atın değil. Bir şey alacağımız zaman "bu bana ne kadar gerekli, elimdeki mevcut olanlarla da aynı işi yapar mıyım, alırsam nerede saklarım ve nasıl temizlerim" sorularını sormak. Ben kendime bir makara ip alacağımda bile sorarım. Böylece evde lüzumsuz yere para harcadığım bir şey olmuyor. Para döktüğüm şeyler ise canı çıkana kadar kullanılıyor. Hayatı kolaylaştıracak, zaman yaratacak her şeye varım. Ama kalabalığıyla yoranlara elveda demeyi öğrendim yavaş da olsa. 6 yılda ancak oturdu tabi bu iş.

Mikrofiber bezlerden ilk fırsatta bir deneme yapacağım. İyi görünüyor söylediklerinize bakılırsa.

Por çöz de aldım bir uygulama yapacağım artık. Hiç hoşlanmıyorum bu tip ağır kimyasallardan ama sonuç alırsam artık bir sene kullanmam. Telafi ederim :)

Bir soru daha sorayım: bir yıl öncesine kadar sürekli çamaşır yumuşatıcı kullanırdım. Makinamın deterjan bölümünde simsiyah lekeler oluştu. Çamur gibi, iğrenç kalıntılar. Sürekli temizliyordum onları ama içime sinmiyordu. Ben bunun şebeke suyunun temiz olmamasına bağlıyordum. Bir gün yetkili servisi arayıp sorduğumda bana yumuşatıcının oksitlendiğini, ondan olduğunu söylediler. Ben de o gün bugündür yumuşatıcı kullanmıyorum. Sıvı çamaşır deterjanı ile yıkıyorum çamaşırları. O siyah kalıntılardan kurtuldum Ama yumuşatıcının kokusunu aramıyor da değilim. Siz de yaşadınız mı böyle bir sorun? Yaşadıysanız bir çözüm bulabildiniz mi?

yumuşatıcının kokusunu arıyorsan eğer gardırobuna az kalmış parfüm şişelerini koyarsan kıyafetlerinede siner veya hoş kokulu sabunlardan da koyabilirsin
 
halı yıkama makınası kıralayan varmı:KK6:
nerden ve ne kadara kıralarım :KK5: yoksa degmezmı kızlar yıkamayamı versem:KK14:
 
Merhaba,
yesyeni bir ev ve yesyeni bir mutfak.. ama tezgahı daha 1 sene dolmadan leke dolu ve çamaşır suyu dahil herşeyi denedim ama malesef çıkmıyor.. tezgah mermer granit değil.. ne ben de bilmiyorum ama pahalı bişey plastikimsi.. var mı önerisi olan?
 
mutfak tezgahını bembeyaz yapmanın sırrı... çay lekeleri artık beyaz zeminde sırıtmayacak ))) BULDUMMMM tuhaf yöntem ama etkili :)
 
Kızlar bendende bi öneri gelsinnn :)
bazılarınız duşakabin deki ve banyo fayanslarındaki kirleri çıkaramadığından bahsetmiş ben en iyi ürünü biliyorum adını vermek yasakmı önce onu bilmem gerek
bu ürün yapı marketlerde satılıyor C ile başlıyor adı
mükemmel bir ürün.
 
X