Merhabai
Hızlıca başlıyorum..
31 yaşıdayım.. küçüklüğümde başarılı bir çocuktum. Tembel yada akılsız değildim. Haylaz hiç değildim. Hep o sınıfın en sessiz kızıydım.
Ama zeka küpü bir kuzenim vardı, aynı yaştayız, o okulda ödül falan alırdı, okul birincisi seçilirdi her yıl. Annem, girdiğimiz her ortamda kuzenimi över ondan bahsederdi. Benim konum hiç geçmezdi.
Bana çok sevgi göstermezdi küçükken, bir şekilde memnun olmazdı (ayrıcada gençken çok agresif biriydi).. En güzel, en zeki, en başarılı, en yetenekli falan değildim. Normal bir çocuktum, bende takdir edecek bir şey bulamazdı. Beni aşağılık kompleksine sokan şey beni övmemesindense, sürekli en olanlardan bahsetmesiydi. Mesela kuzenimden bahsederken onun teyzesi olduğu için gururlana gururlana konuşurdu ama ben çok siliktim.
Liseye geçtiğimde eskisi kadar iyi de değildi notlarım artık 3ler 4ler vardı karnemde. Zar zor taktir teşekkür falan alıyodum okulda. Bana annemde babamda hep aşağı zekalıymışım gibi davrandı o dönem. Çünkü onlar çevrede okul birinciliklerini falan görüyorlardı.Çıtaları hep en üstteydi. Ailede benim hiç üniversiteyi kazanabileceğime dair umut yoktu. Ha bu arada, onların bu kadar üstün şeylerde gözü varkende, ya ders çalıştıralım, kursa gönderelim destek olalım gibi bir düşünceleride olmadı. Maddi imkanımız yoktu - annem hayatı boyunca hiç çalışmadı, babam ise sadece 7 yıl biryerlerde işçi olarak çalıştı -, ben dersane yüzü görmedim yada ailem eğitimli insanlar değildi biri lise diğeri ortaokul mezunu, hiç bişeyde bilgileri yoktu. Kendi kendime ne isem oydum. Ve onlar için bu hiç yeterli değildi. Bana üniversite sınavından önce okusanda bişey olamazsın çünkü bu hayatta önemli olan en iyisi olmak demişti annem.
Neyse üni. sınavını kazandım. İyi bir şehir iyi bir okulda. Ama yine en top nokta değil (Koç, Boğaziçi falan değil yani bi tık altı).. Kimse memnun olmadı.
Bu arada ben okudum, çalışma hayatına girdim sonra yurtdışında master yaptım, sonra ikinci masterımı yaptım, uluslar arası bir firmada çalışmaya başladım.. Kısa bir süre memnun oldular...Ama kuzenim doktordu türkiyede geçen seneye kadar ve Londra'ya taşındı eylül ayında. Maaşı 10 bin pound'muş.. benim tabi yarısından bile az ama mutluydum ve zengin hissediyordum - onlara bile üç beş birşeyler gönderyordum-, her ihtiyacımı karşılıyordum. (ben Londra da değilim daha fakir bir avrupa ülkesindeyim
).. Şimdide başladı annem sürekli söylenmeye 'aah onun maaşı şöyle böyle, okudu kazandı ve oldu, seninde en azından şöyle olmalı, o türkiyeye ziyarete gelirken herkese en üst markalardan, çanta mont ayakkabı hediyeleri alıp gelmiş, yapabilmiş.. şirketinle konuş sana zam gelmeli bunun zamanı geldi, yada işini değiştir, madem gurbettesin sende iyi kazanır olabilmelisin'. Önceden yoktu bu, (benim kuzen Londra ya gitmeden önce) buraya ilk geldiğimde bin euro bile kazansan ne iyi para modundaydık. Hay o çocuk Londra ya taşınmaz olaydı diyorum şuan.......
Karşılaştırma hiç bitmedi hayatımda. Annem yaşlandıkça yumuşadı bana davranışları vs. ama hala benimle hiç övünmez. Belki diceksiniz amaan hangimizin ailesi bizle övünüp duruyor ki... Ama benimki çok takıntılı bir şeylerde en iyi olunmasına, ve bana hissettirdiği hep, herkesi övüp beni övmediğine göre ben hiç yeterli değilim.
Bende hep taktım kafama. Neden ben o mevkide değilim. Daha çok yapmalıyım daha çok yapmalıyım. Koş koş... Yıllardır çok yoruldum koşmaktan, çünkü yetişemeyeceğim ciğere koşuyorum. Ve hep özgüvensizim, yetersiz hissediyorum.
Annemse hala daha, başkasının evliliğindeki mutluluğu, başkasının işinde ki makamını, başkasının çalışmaktaki hırsını, başkasının başarılarını ve kazancını konuşmaktan kendisini alamaz.
Kendimi çok kötü hissediyorum bugün, çünkü son konuşmamızda telefonda bana o son söylediğim şeyleri dedi 'şirketinle konuş zam yapsınlar yada değiştir işini, o 10 bin pound kazanıyormuş herkese üst marka hediyeler getirdi' falan filan... Bende yapıyorum elimden geleni ama hayat bana daha ortalama şeyler sundu belki. Bilmiyorum..
Farkındalıklarım oluşmaya başladı, ama bunu nasıl aşacağımı bilmiyorum.