- 7 Ağustos 2010
- 983
- 2.105
Güzel yorumlarınız için çok teşekkür ederim :) Beni çok mutlu ettiniz.
Yazıyı şu yeni sayfaya da kopyalayayım ki, kaçıran olmasın, herkes faydalanabilsin.
Bugünkü motivasyon, biraz eğitim çavuşu gibi.
Acımasız ve sert olacak.
Askerde erlere bağıran zalim çavuş gibi sarsacağım biraz sizi omuzlarınızdan,
ama değişmek istiyorsanız
ve ben de size yardım edeceksem,
elimden geleni yapmalıyım.
Artık bahane yok, mazeret yok, kaytarma yok, lamı cimi yok.
Şok diyetler, sağlıksız ve kısa süreli sonuç almaya çalışmak yok.
Ana hedefimiz “sağlıklı bir birey olmak”.
Yani sadece kilo odaklı değiliz.
Amacımız: Daha dinç, sağlıklı ve fit bir vücuda sahip olmak,
Bu yüzden sağlıklı beslenme ve spor hayatımızda su içmek kadar önemli olmalı.
Söz konusu olan biziz.
Bu yatırım kendimize.
Ve tüm yaşam tarzımızı da buna uygun şekilde değiştireceğiz.
Spor yapmanıza engel olan her şeyi,
kötü beslenmenize sebep olan her şeyi,
çıkarın artık hayatınızdan.
Unutulmamalı ki kısa süreli diyetler, uzun vadede her daim kilo aldırır.
“Sibel Can son 10 yılda 180 kg verdi” haberini düşünün.
Anlatmak istediklerim bu haberde gizli aslında.
Ne kadar çok diyet yaparsanız o kadar çok kilo alırsınız.
Diyet yok, iyi beslenme var!
Hantallık yok, hareket var!
Kim size kolay yoldan fit olmanın formülünü bulduğunu söylüyorsa
gülüp arkanızı dönün.
Bu iş kolay değil. Henüz sihir icat edilmedi!
Size en büyük sırrı söylüyorum!
70 gün kaldı.
Kolay mı?
Değil.
Değişim kolay değil.
Gününüzün 1 saatini spora ayırmak,
kanepe karşısında yayılıp uyumakla kıyaslandığında
elbette kolay değil.
Rahata alışmış beyniniz sizi kandıracak,
"Ne gerek var, ne işe yarıyor ki zaten? Boşver, dinlen, hem sen her halinle güzelsin." diyecek.
Elbette her halimizle güzeliz ama daha iyi bir fiziği hak etmiyor muyuz?
Daha dinç bir vücudu, daha dayanıklı bir bünyeyi, daha sağlam bir bedeni, daha sağlıklı bir hayatı hak etmiyor muyuz?
Cildinizin ışıltıyla parlamasını; enerji dolu, mutlu ve pozitif bir bakış açısı sahibi olmayı; hastalanmayan ve nefes nefese kalmayan güçlü bir metabolizmayı hak etmiyor muyuz?
Ne giysek yakışan kıyafetleri, değişimle gelen özgüveni, imrenilerek bize doğrulan bakışları, "nasıl bu kadar değiştin" sorularını hak etmiyor muyuz?
Bunlar için mücadele etmeye değmez mi?
Değecek. Her anına, her saniyesine değecek.
Peki bu mücadele kolay olacak mı?
Hayır.
Tabii ki kolay sporları seçerseniz, değişmeniz kolay olmayacak.
"3 dakika spor yaptım, benden bugünlük bu kadar" derseniz, o vücut değişmez!
Saydıklarımı istiyorsanız,
bunu talep edecek kadar güçlü yüreğe de sahip olmalısınız.
Kararlılığa ve vazgeçmeyen bir ruha sahip olmalısınız.
Katır gibi inatçı olmalısınız.
Değişim istiyorsanız, kısa yoldan değil, uzun yoldan gideceksiniz.
Bu tırmanmamız gereken bir dağ ise eğer,
sonuna dek tırmanmayı bırakmayacaksınız.
Rahatlık Bölgeniz'den çıkmanız,
kendinize meydan okumanız gerekiyor.
O kaslar acı çekmeli.
O ter akmalı.
Spor sonrası o vücut ağrımalı.
Spordan sonra yorgun düşmeli, adeta yığılmalısınız koltuğa.
Bir tarla ekmek gibidir bu;
"Bugün yağmur yağıyor", "bugün canım istemiyor", "bugün bitkinim" diye bahanelere sığınıp tarlanıza gitmeyi ertelediniz mi?
Yoksa sağlık tohumlarını çetin şartlarda dahi ekmeye devam ettiniz mi?
"Bir tane eksik oluversin" diye kaytardınız mı?
Yoksa spor programında herkes 20 tekrar yaparken "Ben de 20 tane yapacağım" diye inat ettiniz mi?
Tarlasına kötü bakan bir çiftçi iyi mahsül alabilir mi?
Taşı toprağı tırnağıyla söken ve asla vazgeçmeyen çiftçi, kötü sonuç alır mı?
Yerde kollarınızın tüm gücüyle vücudunuzu kaldırmaya çalışırken,
Gözlerinizin yanından terler damladı mı gözyaşları gibi?
Onlar vücudunuzdaki yağların yok olurken döktüğü gözyaşları.
Sırtınızdan süzülen her damla ter, yağlarınızın cenazesi.
Kendinizi bir yarışma programında hayal edin,
kalan son 70 saniyede en fazla kim puan kazanırsa zafer onun olacak.
Bu yarışmada olsaydınız,
saniyeler kala "Pes ettim, boşver" deyip bırakır mıydınız?
Yoksa tüm gücünüzle daha sıkı sarılır mıydınız mücadeleye?
Ya kolay yolu seçip pes edin;
Ya da
Kırın zincirlerinizi.
Açın kanatlarınızı ve özgürleşin.
70 gün içinde kendinizi ne kadar zorlarsanız,
sonucu o kadar iyi olacak.
Uyarı: Bu metni herkesi biraz daha hararetlendirmek ve ateşlemek için yazdım. Ancak şunun altını çizmeliyim, spor yaparken bedeninizi iyi gözlemleyin. Sakatlığa meydan vermeyin. Kaslarınızı zorlayın ama yıpratmayın. Kopuk tendonlar, zarar görmüş eklemler amacımıza ulaşmamızı erteler. Ayrıca ölümcül açlık diyetlerini değil, sağlıklı beslenmeyi seçin. Sağlıksız kaytarmaları azaltın, hareketi ve suyu arttırın.
Yazıyı şu yeni sayfaya da kopyalayayım ki, kaçıran olmasın, herkes faydalanabilsin.
Bugünkü motivasyon, biraz eğitim çavuşu gibi.
Acımasız ve sert olacak.
Askerde erlere bağıran zalim çavuş gibi sarsacağım biraz sizi omuzlarınızdan,
ama değişmek istiyorsanız
ve ben de size yardım edeceksem,
elimden geleni yapmalıyım.
Artık bahane yok, mazeret yok, kaytarma yok, lamı cimi yok.
Şok diyetler, sağlıksız ve kısa süreli sonuç almaya çalışmak yok.
Ana hedefimiz “sağlıklı bir birey olmak”.
Yani sadece kilo odaklı değiliz.
Amacımız: Daha dinç, sağlıklı ve fit bir vücuda sahip olmak,
Bu yüzden sağlıklı beslenme ve spor hayatımızda su içmek kadar önemli olmalı.
Söz konusu olan biziz.
Bu yatırım kendimize.
Ve tüm yaşam tarzımızı da buna uygun şekilde değiştireceğiz.
Spor yapmanıza engel olan her şeyi,
kötü beslenmenize sebep olan her şeyi,
çıkarın artık hayatınızdan.
Unutulmamalı ki kısa süreli diyetler, uzun vadede her daim kilo aldırır.
“Sibel Can son 10 yılda 180 kg verdi” haberini düşünün.
Anlatmak istediklerim bu haberde gizli aslında.
Ne kadar çok diyet yaparsanız o kadar çok kilo alırsınız.
Diyet yok, iyi beslenme var!
Hantallık yok, hareket var!
Kim size kolay yoldan fit olmanın formülünü bulduğunu söylüyorsa
gülüp arkanızı dönün.
Bu iş kolay değil. Henüz sihir icat edilmedi!
Size en büyük sırrı söylüyorum!
70 gün kaldı.
Kolay mı?
Değil.
Değişim kolay değil.
Gününüzün 1 saatini spora ayırmak,
kanepe karşısında yayılıp uyumakla kıyaslandığında
elbette kolay değil.
Rahata alışmış beyniniz sizi kandıracak,
"Ne gerek var, ne işe yarıyor ki zaten? Boşver, dinlen, hem sen her halinle güzelsin." diyecek.
Elbette her halimizle güzeliz ama daha iyi bir fiziği hak etmiyor muyuz?
Daha dinç bir vücudu, daha dayanıklı bir bünyeyi, daha sağlam bir bedeni, daha sağlıklı bir hayatı hak etmiyor muyuz?
Cildinizin ışıltıyla parlamasını; enerji dolu, mutlu ve pozitif bir bakış açısı sahibi olmayı; hastalanmayan ve nefes nefese kalmayan güçlü bir metabolizmayı hak etmiyor muyuz?
Ne giysek yakışan kıyafetleri, değişimle gelen özgüveni, imrenilerek bize doğrulan bakışları, "nasıl bu kadar değiştin" sorularını hak etmiyor muyuz?
Bunlar için mücadele etmeye değmez mi?
Değecek. Her anına, her saniyesine değecek.
Peki bu mücadele kolay olacak mı?
Hayır.
Tabii ki kolay sporları seçerseniz, değişmeniz kolay olmayacak.
"3 dakika spor yaptım, benden bugünlük bu kadar" derseniz, o vücut değişmez!
Saydıklarımı istiyorsanız,
bunu talep edecek kadar güçlü yüreğe de sahip olmalısınız.
Kararlılığa ve vazgeçmeyen bir ruha sahip olmalısınız.
Katır gibi inatçı olmalısınız.
Değişim istiyorsanız, kısa yoldan değil, uzun yoldan gideceksiniz.
Bu tırmanmamız gereken bir dağ ise eğer,
sonuna dek tırmanmayı bırakmayacaksınız.
Rahatlık Bölgeniz'den çıkmanız,
kendinize meydan okumanız gerekiyor.
O kaslar acı çekmeli.
O ter akmalı.
Spor sonrası o vücut ağrımalı.
Spordan sonra yorgun düşmeli, adeta yığılmalısınız koltuğa.
Bir tarla ekmek gibidir bu;
"Bugün yağmur yağıyor", "bugün canım istemiyor", "bugün bitkinim" diye bahanelere sığınıp tarlanıza gitmeyi ertelediniz mi?
Yoksa sağlık tohumlarını çetin şartlarda dahi ekmeye devam ettiniz mi?
"Bir tane eksik oluversin" diye kaytardınız mı?
Yoksa spor programında herkes 20 tekrar yaparken "Ben de 20 tane yapacağım" diye inat ettiniz mi?
Tarlasına kötü bakan bir çiftçi iyi mahsül alabilir mi?
Taşı toprağı tırnağıyla söken ve asla vazgeçmeyen çiftçi, kötü sonuç alır mı?
Yerde kollarınızın tüm gücüyle vücudunuzu kaldırmaya çalışırken,
Gözlerinizin yanından terler damladı mı gözyaşları gibi?
Onlar vücudunuzdaki yağların yok olurken döktüğü gözyaşları.
Sırtınızdan süzülen her damla ter, yağlarınızın cenazesi.
Kendinizi bir yarışma programında hayal edin,
kalan son 70 saniyede en fazla kim puan kazanırsa zafer onun olacak.
Bu yarışmada olsaydınız,
saniyeler kala "Pes ettim, boşver" deyip bırakır mıydınız?
Yoksa tüm gücünüzle daha sıkı sarılır mıydınız mücadeleye?
Ya kolay yolu seçip pes edin;
Ya da
Kırın zincirlerinizi.
Açın kanatlarınızı ve özgürleşin.
70 gün içinde kendinizi ne kadar zorlarsanız,
sonucu o kadar iyi olacak.
Uyarı: Bu metni herkesi biraz daha hararetlendirmek ve ateşlemek için yazdım. Ancak şunun altını çizmeliyim, spor yaparken bedeninizi iyi gözlemleyin. Sakatlığa meydan vermeyin. Kaslarınızı zorlayın ama yıpratmayın. Kopuk tendonlar, zarar görmüş eklemler amacımıza ulaşmamızı erteler. Ayrıca ölümcül açlık diyetlerini değil, sağlıklı beslenmeyi seçin. Sağlıksız kaytarmaları azaltın, hareketi ve suyu arttırın.