Çevrenizdekiler kimler mesela?
Dışarı çıkıp sabahladığınız, tatile gittiğiniz ya da kültürel aktivitelere katıldığınız kişiler değil mi?
Onlar da bu durumda sizin gibi bir hayat yaşıyorlardır muhtemelen ve bunu da hiçbirinin mevzu edeceğini sanmıyorum. Bu insanların dışında kalanlar ise, onlar zaten sizin çevreniz değil ki. Neyi sorun ediyorsunuz?
Yazıda insanı rahatsız eden bir anlatım var. Nasıl desem, yaşadığınız hayat değil yanlış anlaşılmasın. Gizli bir ego gibi. Forumun takipçisi iseniz, eminim siz de biliyorsunuzdur "bir derdim var" içeriklerini üç ağı beş yukarı. Sizin anlattığınız içerikte, bambaşka bir hayat var. Hani o bir derdi olan insanların gözüne sokulmak istercesine.
Biz böyle mutluyuz, özgürüz, huzurluyuz diyorsanız eğer bundan fazla ne bekliyorsunuz mesela?
Yetmiyor mu sahiden o yaşantı size?
Hâlâ bir şeyleri kaçırdığınızı düşünüyorsanız, o zaman belki de her şey sandığınız kadar yolunda değildir.
Bundan sonra yazacağım şeyler, sizin için bir yergi yahut sizin hayatınıza dair değil diyerek birkaç örnek vereyim.
Erkekler bilgisayar oyunu oynamak için villa kiralamazlar. Dışarıda sabahlayan eşine bir mesaj bile atmıyorsa, güvendiğinden değil umursamadığından olur bu sıklıkla.
Birçok kadın, eşinin biseksüel olduğunu bilmez mesela.
Evliliğin ruhu yok anlattıklarınızda. Yaşadığınız her şey çok insani. Ben de böyle bir yaşantı deneyimledim ve iyi yanları ile görmek istediğim için belki, kusurlarını hiç fark etmedim.
Boşandıktan sonra hayatıma uzaktan bakma şansım oldu ve öyle bir boşluğa çakıldım ki.
Sonra "asla bir daha yapmam" desem de, yeniden evlendim. O zaman bir şeyi fark ettim ki, meğer ben hiçbir şey öğrenemeden seneler geçmiş.
Eşimin çatalı nasıl tuttuğunu, peçeteyi ikiye katlayıp çatalının altına saklamasını, ekmeğini sol avucu içinde sımsıkı tuttuğunu, TV izlerken bir gözünü ara sıra kıstığını, kendim okuyup ona da okuması için önerdiğim kitapları, gerçek bir hayatta rastladığı kişiler gibi bana yeniden anlatırkenki heyecanlarını, terasta otururken mahalleden her zaman geçen insanların davranışlarını analiz edip kendine emekli albay benzetmesi yaparak gülümseyişini, izlediğimiz bir Kore dizisinde "seni seviyorum" cümlesi yerine "ay çok güzel" dendiğini öğrendiğinden beri ne zaman gökyüzünde ay görse elimden tutup bana onu gösterip yahut yanında değilsem fotoğrafını çekip ardından da "ay çok güzel" deyişi, saçını fönlerken (solak olduğu için) fönün ucunu aksi yöne çevirdiğini, bir insanla beraber banyo yapmayı, bir adamın saçlarımı taramasını, bazen günlüğünü okuyup, onla ilgili bir şeye denk gelirse, yazımın devamına onun da sevgi sözleri ekleyişi ve bu sırrı saklaması için günlüğüme söz verdirmeye çalışması, sarılmadan uyuyaması, sevişmeden tamamlanmamış hissetmesi, beden dili, saçının teli velhasıl enikonu her şeyini fark etmemi sağlaması ve bundan çok daha fazlasını kendinin fark ettiğini bildiğim bir hayat daha tanıdım. İnsan sıcağı görünce üşüdüğünü anlarmış. Bunların hiçbirini yaşamadan bilemezdim. Anlatsalar abartı bulurdum.
Neredeyse her şeyi beraber yapıyoruz çünkü. Evet ben kitap okurken o film izliyor ama aynı kanepede oturuyoruz. O kucağımda yatıyor, ben kitabımı okuyorum.
Ben vejetaryenim, o tam bir etobur. Beraber yemek yapıyoruz, yiyoruz.
Aile yapılarımız çok çok farklı, etnik köken olarak da farklıyız ama hiçbiri çekirdek ailemize müdahil durumlar değil. Çünkü bu bizim hayatımız. Belki kaçırdım deyip korktuğunuz ve merak ettiğiniz şeylere ışık tutar diye örnekler vermek istedim.
Okuduğum yazıda, yatağa girip çıkış saatlerimiz bile farklı demişsiniz. O zaman bir cinsel hayatınızın olması da uzak ihtimal. Belki size saçma gelebilir ama içinde cinsellik olmayan evlilikler; özgürlük, kişisel alan vs hiçbir durumla eksikliği giderilebilen bir şey değil.
Ama başa dönecek olursak, madem böyle stabil mutluluğunuz var ve çevrem dediğiniz kişiler buna eleştiri getiriyor. O zaman siz de çevrenizi değiştirin. Ya da daha önce de belirttiğim gibi, onlar sizin çevreniz değil.