• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Sinema Günlüğümüz

kızlar şöyle bir şey yapsak mı, ay sonunda herkes o ay izlediği en iyi filmi enine boyuna tartışsa ya da ne biliyim, bi yönetmeni araştırmışızdır onu paylaşsak. bunu bi zorunluluk gibi düşünmemek gerek tabi, vakti olan yapabilir, zaten hepimiz ilgiliyiz, yeterince film izliyoruz araştırıyoruz, daha da derinleştirebiliriz. o kadar çok film o kadar çok yönetmen o kadar çok akım var ki sonu yok..
 
Sinema Günlüğümüz

26 Mart 2011 - 25 Nisan 2011

1.Dulcinea..................................
2.Pinaranip................................
3.orchidea ................................
4.prensesin.uykusuyum .............
5.guvastanema .........................
6.atlantis .................................
7.Tryamor ...............................
8.Revolucion ............................
9.PrensesPeri ...........................
10.Liza ....................................
11.asmin .................................
12.katrem ...............................
13.Nihil....................................
 
Son düzenleme:
tarihlere baktım bugün yeni listeye başlamamız gerekiyomuş... Mart Ayı birincimiz Dulcinea'ya kocaman alkışlar:46::65::46: ve geçmiş olsun dileklerimizi sunuyoruzzz:71:
Oleeey :119: Çok sevindim, teşekkürler Guvastanema :16:

Önerini çok sevdim. Benim bu ay izlediğim öne çıkan 3 film vardı. Save the Green Planet, Broken Flowers (Prensesin Uykusuyum'un önerisiyle) ve Harold and Maude (Atlantis'in önerisiyle)...

Save the Green Planet (orjinal adını hatırlamadığım bir güney kore filmi) tüm insanlığa yapılan bir eleştiri olması dışında, şu ana kadar izlediğim uç türleri harmalayan en iyi filmdi. Hatta bu kadar uç türlerin türün hakkı verilerek işlendiğini düşününce tek filmdi. Filme olan beğenimin daha da artmasının nedeni ise yönetmenin ilk filmi olmasıydı. Başka film daha yapmış ama piyasada yok...
(daha önceden süprizi bozar diye yazmamıştım ama, şiddet içeriyor)

Broken Flowers'ın ayrıntılı yorumunu yazalı çok olmadı. (birazdan dışarı çıkacağım için yazmıyorum şimdi, daha sonra ayrıntılı konuşuruz :) )Bence izlenmezse olmaz filmlerden. Sinemanın görsel anlatım gücünün sonuna kadar kullanıldığı, az diyalog ve monologla bir insanın iç dünyasının ele alındığı harika bir filmdi. Hatta bu sıralar bu tarz bir film izlemeyi çok istiyorum. Önerileriniz olursa çok sevinirim. Bu filmin bir başka özelliği de dinlendirici olmasıydı. Garip bir huzur aşılamıştı bana, her ne kadar dramatik olsa da :)

Harold and Maude... çoğumuz izledik bu filmi, izlemeyenler için yazıyorum. Maude u tanımalı herkes :)
 
Jim Jarmusch da takip ettiğim bir yönetmen, listeye almıştım zaten en kısa zamanda izliycem Broken Flowers'ı..

La Dolce Vita

1960, Federico Fellini http://www.imdb.com/title/tt0053779/

bu filmi 4-5 gün önce izlemeye başladım, aradan kaç film geçti, az önce bitirdim büyük bir sabırla:S dönemi için cesur eleştiriler içeriyor evet ama 3 saat olmaması gereken bir film, beğendiğim noktalar yok değil yine de baya baya sıkıldığım bir yapım oldu. İzleyen var mı, çok ünlü ve sevilen bir film niye bende böyle bi etkisi oldu bilemedim.

guvastanema 1
 
Son düzenleme:
tarihlere baktım bugün yeni listeye başlamamız gerekiyomuş... Mart Ayı birincimiz Dulcinea'ya kocaman alkışlar:46::65::46: ve geçmiş olsun dileklerimizi sunuyoruzzz:71:

Sinema Günlüğümüz Mart Ayı

1.Dulcinea.................................. 26
2.Pinaranip................................ 24
3.orchidea ................................ 23
4.prensesin.uykusuyum ............. 18
5.guvastanema ......................... 15
6.atlantis ................................. 10
7.Tryamor ............................... 10
8.Revolucion ............................ 3
9.PrensesPeri ........................... 3
10.Liza .................................... 2
11.asmin ................................. 2
12.katrem ............................... 1
13.Nihil.................................... 1

çok tebrik ederim dulcinea...:71::71::71::71::71::71:
 
kızlar şöyle bir şey yapsak mı, ay sonunda herkes o ay izlediği en iyi filmi enine boyuna tartışsa ya da ne biliyim, bi yönetmeni araştırmışızdır onu paylaşsak. bunu bi zorunluluk gibi düşünmemek gerek tabi, vakti olan yapabilir, zaten hepimiz ilgiliyiz, yeterince film izliyoruz araştırıyoruz, daha da derinleştirebiliriz. o kadar çok film o kadar çok yönetmen o kadar çok akım var ki sonu yok..

bana uyar, bence çok iyi
 
Tebrikler Dulcinea


yeni filmler gelsin hemen

Shakespeare in Love (1998)

John Madden yönetmen, Joseph Fiennes pek Shakespeare e yakışmasa da iyiydi yine de, ben pek fazla beğenmedim, üstatın Romeo ve Juliet ve Onikinci Gece sini nasıl yazdığını anlatıyor. Gwyneth Paltrow un oyunculuğu çok iyiydi.

16 Blocks (2006)

Süpermen ve Cehennem Silahı filmlerinin yönetmeninden Richard Donner ın filmi. Amerika'nın polis hikayelerinden.


pinaranip: 2
 
Teşekkürler kızlar :66: Bu başlığı ilk gördüğümde, muhtemelen her ay birinci olurum listede diye düşünüyordum. :)) Bu iddiamın yerinde artık yeller esse de, elimden geleni yapacağım :D

Pinaranip ve Orchidea ben de sizi tebrik ederim :81: Zaten günlüğün süresi bir hafta uzasaydı siz beni geçerdiniz :D Pinaranip sen geç katılmıştın aramıza bir de, onu da göz önünde bulundurmak gerek :)

Buarada herkes bu ay en çok hangi filmleri beğendiğini yazarsa, film seçme imkanımız daha çok artar...

Guvastanema 3 saatlik süreyi kolay kolay hiçbir film kaldıramıyor bence... O filmi izlemedim ama, belki sen doğru zamanda izlemediğin için öyle olmuştur. Bariz ilgini çekememiş ki, aradan o kadar film geçmiş :D
 
bilmiyorum 3 saatlik sıkılmadan izlediğim çok film var önemli olan derdini olabildiğince öz anlatabilecek sürede kullanmak diye düşünüyorum. bazı filmler var dönemi için cesur, özgündür o yüzden değer kazanır ama günümüz şartlarıyla değerlendirildiğinde çok da önemi kalmaz, la dolce vita sanırım böyle birşey.

City Lights
1931, Charlie Chaplin City Lights (1931) - IMDb

Chaplin adamım:69: Yeşilçam'ın bolca nemalandığı çok tatlı bir film. İzlerken melodramlaştırılmış türk yapımları teker teker gözümün önünden geçmese çok daha keyif alacaktım ama yine de çok güldürdü beni sağolsun.

guvastanema 2
 
Son düzenleme:
Teşekkürler kızlar :66: Bu başlığı ilk gördüğümde, muhtemelen her ay birinci olurum listede diye düşünüyordum. :)) Bu iddiamın yerinde artık yeller esse de, elimden geleni yapacağım :D

Pinaranip ve Orchidea ben de sizi tebrik ederim :81: Zaten günlüğün süresi bir hafta uzasaydı siz beni geçerdiniz :D Pinaranip sen geç katılmıştın aramıza bir de, onu da göz önünde bulundurmak gerek :)

Buarada herkes bu ay en çok hangi filmleri beğendiğini yazarsa, film seçme imkanımız daha çok artar...

Guvastanema 3 saatlik süreyi kolay kolay hiçbir film kaldıramıyor bence... O filmi izlemedim ama, belki sen doğru zamanda izlemediğin için öyle olmuştur. Bariz ilgini çekememiş ki, aradan o kadar film geçmiş :D

evet ben de en çok etkilendiğim filmleri şöyle bir özetlemek istiyordum ki uygun zamanı bekliyordum. gün bu gündür,hemen işe koyulayım.
 
Bu ay izlediğim filmler beni büyük ordanda tatmin etti. verimli bir ay oldu. tek tek değineyim:

Harold and Maude:katıldığım ilk film günlerinde izlediğim ilk film ve unutulmaz oldu benim için. kendi başlığında dilim döndüğünce yorumumu yapımıştım. Borderline bir ilişki,her türlüsü hem de. pesimist ve optimistin buluşması ve aralarındaki muhteşem uyum. deha fazlası için izleyiniz=)

La Pianiste:burda da paylaşmıştım,Hanake filmlerinden ilk olarak The White Ribbon'u izledim ve umduğumu bulamadım. ancak bunun zaten yönetmenin genel tarzı dışında bir film olduğunu öğrenince La Pianiste'yi izledim ve çok etkilendim. Daranış bozukluğunun ve Psikanalitik dışavurumculuğun tavan yaptığı film kesinlikle rahatsız edici. Tıpkı Freud gibi.

Angel-A:Fantastik-komedi ve romantizm. Erkek oyuncunun adını unuttum:( ama o nasıl doğal bir oyunculuktur. filmin siyah-beyaz çekimi de iyi bir tercihti.

Spirited Away:İnsan alıp götüren,hayal dünyasının en uç noktalarında gezinen,çizim teknikleriyle büyüleyen animaasyon. nasıl da bu kadar geç kalmışım izlemek için.
 
El secreto de sus ojos
2009, Juan José Campanella
The Secret in Their Eyes (2009) - IMDb

Bir tecavüz ve cinayetin gerisinde adalet sorgulaması, aşk ve hayata dair sustuğu ve anlattığıyla çok beğendiğim bir film oldu. Filmin afedersiniz ohaaa dedirten bir plan sekans olayı var ki en son Kefaret'te demiştim bunu, lakin bu filmi izlememiştim henüz..

guvastanema 3
 
Bu ay izlediklerim beni de fazlasıyla tatmin etti,
12 Angry Men
Harold and Maude
Sult
M
The prestige
İdioterne
Notorious


Haneke'nin filmogrofisini indirdim, bu ay kalanları da izleyip hakkında detaylı birşeyler yazmak isterim vakit bulursam.
 
El secreto de sus ojos
2009, Juan José Campanella
The Secret in Their Eyes (2009) - IMDb

Bir tecavüz ve cinayetin gerisinde adalet sorgulaması, aşk ve hayata dair sustuğu ve anlattığıyla çok beğendiğim bir film oldu. Filmin afedersiniz ohaaa dedirten bir plan sekans olayı var ki en son Kefaret'te demiştim bunu, lakin bu filmi izlememiştim henüz..

guvastanema 3

nasıl bir filmdi öyle ,, izleyip bitireni allak bullak edenlerden. aynı cümle içerisinde geçtiğine göre kefaret'i de izlemeliyim.
 
Les amours imaginaires (2010)

Yazan, oynayan ve yöneten Xavier Dolan. Henüz 22 yaşında olmasında rağmen. Monia Chokri nin kıyafetleri, saçları, duruşu, edası ve performansı büyüledi. İki arkadaş (Monia ve Xavier) birisine vurulurlar, aynı adama ikisi de, böylece yakın çekimler başlar.
Les amours imaginaires - En salle le 11 juin 2010 şu görüntüye de bir bakın hele.

Papurika (2006)

Satoshi Kon yönetmen. hastalarının rüyalarını görebilmeyi başarırlar bir cihaz sayesinde, ama bu cihaz çalınmıştır, tehlikeli olmaya başlar, sonuçta rüya ve gerçek birbirine girer. Müzikleri harikaydı.
Paprika Movie (PAPRIKA) - Myspace buradan müziklerini dinleyebilirsiniz.

Prezít svuj zivot (teorie a praxe) (2010)

Yöneten ve yazan Jan Svankmajer. Václav Helsus un oyunculuğu yakın çekimleri hiç de rahatsız edici değildi. Farklı çekimler. Gerçekten ilginçti. Ama psikanalize karşı soğukluğum konuyu beğenmeme engel oldu. Yine de bazı detayları dahiceydi. MEsela çanta meselesi. Konusu da bir adamın rüyasında ve gerçek hayatında olmak üzere iki adet yaşamı vardır. Rüyaya daldığı her seferinde oradaki hayatına devam eder. İlginçti ama işte sonunu psikanalize bağlamaları işi bozdu.

pinaranip: 5
 
nasıl bir filmdi öyle ,, izleyip bitireni allak bullak edenlerden. aynı cümle içerisinde geçtiğine göre kefaret'i de izlemeliyim.

İki filmin birbiriyle uzaktan yakından alakası yok aslında teknik anlamda yakınlık kurmuştum, plan sekans mevzusu, daha önce de yazmıştım sanırım, kameranın kesmeden sürekli hareket etmesi, hatırlarsın mutlaka stadyumdan başlayarak suçluyu yakaladıkları hayranlık uyandıran bölüm, çok zordur böyle birşey çekmek. Kefaret'te de 5 dakikalık plan var ama bu onu ezip geçmiş. Bu açıklamayı yapmak zorunda hissetmemin sebebi, Kefaret bilmiyorum kötü bir film değil, hatta teknik, sanat yönetimi, müzikler çok iyi, sonu özellikle vurucuydu hala aklımda ama ortalarda hikaye zor akıyordu. Yeterince konsantre olamamıştım belki, bilmiyorum sen en iyisi konusunu araştır ona göre karar ver:)
 
71 Fragments of a Cronology of Chance
1994, Michael Haneke, 71 Fragments of a Chronology of Chance (1994) - IMDb

Kent üçlemesinin son filmini de izlemiş oldum. Yönetmen yine duygusal buzlaşmayı, yabancılaşmayı kendi tarzıyla çok güzel anlatmış ama Haneke'yi tanımak için doğru bir başlangıç olmaz sanırım, dilini benimsedikten sonra daha rahat hazmedilecek türden.

guvastanema 4
 
Angel-A (2005) - IMDb

İnsanın içindeki güzellikleri dışarı vuran, yaraları saran olan çok güzel bir filmdi :) Ana karakter için oyuncu seçimi mükemmeldi... öyle ki, Jamel Debbouze den daha iyi bir Andre tipi düşünemiyorum. Sadece bakışlarıyla karakteri derinden tanıttı bana. Film boyunca beni rahatsız eden tek bir şey vardı. O da siyah-beyaz olmasıydı. Bence çok gereksizdi bu filmde. Bu kadar sıcak bir filme hiç yakıştıramadım. Daha önce çok siyah beyaz film izledim, ama hiçbir zaman bu filmde olduğu kadar renkleri görmeye ihtiyaç duymadım.

Teşekkürler Orchidea. :16: Siyah beyaz seçimi dışında aynı fikirdeyiz :) Buarada listendeki açık ara favorim Sprited Away :69:

Dulcinea : 1
 
Angel-A (2005) - IMDb

İnsanın içindeki güzellikleri dışarı vuran, yaraları saran olan çok güzel bir filmdi :) Ana karakter için oyuncu seçimi mükemmeldi... öyle ki, Jamel Debbouze den daha iyi bir Andre tipi düşünemiyorum. Sadece bakışlarıyla karakteri derinden tanıttı bana. Film boyunca beni rahatsız eden tek bir şey vardı. O da siyah-beyaz olmasıydı. Bence çok gereksizdi bu filmde. Bu kadar sıcak bir filme hiç yakıştıramadım. Daha önce çok siyah beyaz film izledim, ama hiçbir zaman bu filmde olduğu kadar renkleri görmeye ihtiyaç duymadım.

Teşekkürler Orchidea. :16: Siyah beyaz seçimi dışında aynı fikirdeyiz :) Buarada listendeki açık ara favorim Sprited Away :69:

Dulcinea : 1

neden siyah beyaz olmasını bu kadar sevdim emin ol ben de anlamadım ama sanki filme bir doğallık,bir hayata bağlılık katmış gibiydi.

geçen ayın filmlerinden etkilendiğim bir de Skammen vardı.İngmar Bergman filmlerini üst üste izlediğim zamanlardan. insan ilişkilerinin nasıl da ince bir ipliğe bağlı olduğunu,çözülmenin de nasıl acımasız olabileceğini çok iyi anlatmıştı film.
 
Back