• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Sinema Günlüğümüz

guvastanema sen sinema mı okumuştun?
Daha önce söylemiştin sanırım ama tam hatırlayamadım şimdi.
 
guvastanema sen sinema mı okumuştun?
Daha önce söylemiştin sanırım ama tam hatırlayamadım şimdi.

radyo-tv önlisans okudum orada çok iyi sinema hocalarım oldu. merak orda başladı, fotoğraf ve video'ya geçiş yaptım büyük umutla ama beklentimin tersine enstelasyona -deneysel video sanatı diyim- kaymıştı olay ki pek haz etmem o yüzden uzaklaştım, fotoğrafa kaydım. okul bittikten sonra kendimi yoğun bi şekilde yine sinemaya verdim. kendimce gelişmeye çalışıyorum işte. önemli olan ne kadar film izlediğimizden ziyade, yönetmeni, dönemi, tekniğini araştırmak zaten ki herşey elimizin altında, bunun için 4 yıl harcamaya gerek var mı, bence yok:)
 
M

1931, Fritz Lang M (1931) - IMDb

Hitchcock tarzı gerilim hikayelerinden hoşlananların izlemesi gereken türünün ilk örneklerinden, hayranlık bıraktıran bir film. Kız çocuklarını kaçıran akıl hastası katilin izini süren polis ve toplumun profilini çizerken bir insanı fişlemenin ne kadar kolay olduğunu, sürü psikolojisini, faşizmin nasıl doğduğunu gösteriyor yönetmen. Suçlunun halk yargısı önünde, topluma attığı tokat harikaydı fakat yine de o son konuşmanın daha kısa olmasını isterdim. Katarsise ulaşmasaydı Peter abimiz ben daha bi mutlu olurdum.

guvastanema 11


iyi geceler bu arada biskuvi, düzenli izleyiciysen bize katılabilirsin..
 
Son düzenleme:
benim izlediğim film genel olarak senin bu yorumlarına ters kalıyor. sanırım dönemsel odaklanma üzerinde çalışmış daha çok. şiddet yine var ama böyle gözüne sokarcasına değil,üstü kapalı. daha çok toplumsal bir film diyebilirim. La Pianiste adlı filmi dikkatimi çekti şimdi onu indiriyorum. en kısa zamanda izleyip,fikrimi söylerim.

seve seve.. benim de listemde bu film vardı, tartışırız iyi olur.
 
M

1931, Fritz Lang M (1931) - IMDb

Hitchcock tarzı gerilim hikayelerinden hoşlananların izlemesi gereken türünün ilk örneklerinden, hayranlık bıraktıran bir film. Kız çocuklarını kaçıran akıl hastası katilin izini süren polis ve toplumun profilini çizerken bir insanı fişlemenin ne kadar kolay olduğunu, sürü psikolojisini, faşizmin nasıl doğduğunu gösteriyor yönetmen. Suçlunun halk yargısı önünde, topluma attığı tokat harikaydı fakat yine de o son konuşmanın daha kısa olmasını isterdim. Katarsise ulaşmasaydı Peter abimiz ben daha bi mutlu olurdum.

guvastanema 11

Ben de bu filmi ankete koysam mı acaba diye düşünüyordum :)) Sesli sinemanın ilk yıllarında olunmasına rağmen, dialoglardaki başarı beni çok etkilemişti. Yargılama kısmı mükemmeldi benim için.
 
M

1931, Fritz Lang M (1931) - IMDb

Hitchcock tarzı gerilim hikayelerinden hoşlananların izlemesi gereken türünün ilk örneklerinden, hayranlık bıraktıran bir film. Kız çocuklarını kaçıran akıl hastası katilin izini süren polis ve toplumun profilini çizerken bir insanı fişlemenin ne kadar kolay olduğunu, sürü psikolojisini, faşizmin nasıl doğduğunu gösteriyor yönetmen. Suçlunun halk yargısı önünde, topluma attığı tokat harikaydı fakat yine de o son konuşmanın daha kısa olmasını isterdim. Katarsise ulaşmasaydı Peter abimiz ben daha bi mutlu olurdum.

guvastanema 11

iyi geceler bu arada biskuvi, düzenli izleyiciysen bize katılabilirsin..

Çok güzel filmdir, başlarda bayağı durağan gitse bile savunma sahnesi için bile izlenmeli bence.
 
selam arkadaşlar uzun bir aradan sonra:)

beynelmilel filmini izledim hep seyretmek istiyordum harikaydı.tam vizontele ayarında hem ağlatan hem kıkır kıkır güldüren.cezmi baskının oynadığı baba rolu de babam ve oğlum filmindeki gibi taş gibi insanın içine oturuyor.
kusursuz olmuş bir türk filmi.beğendim.

Liza-2
 
haneke filmleri zordur insana zevk vermez ama La Pianiste yi herkesin izlemesini oneririm..
rahatsiz olmamak elde degil.. hele ki filmin son sahnesi insani uzen cinsten...
 
1.orchidea ...........................18
2.prensesin.uykusuyum ...........14
3.guvastanema .....................11
4.atlantis .............................8
5.Tryamor ............................8
6.Maip ...................................
7.katrem ...............................1
8.Revolucion ..........................2
9.PrensesPeri .........................3
10.Liza ..................................2
11.sunsea ..............................
12.pupillist ..............................
13. asmin ..............................2
14.dulcinea............................25
15.Nihil..................................1
15.Pinaranip............................12
 
iyi akşamlar herkese, cuma ve cumartesi film festivaline katılan var mı aranızda ?? varsa konuşmak tartışmak güzel olurdu :31:

festivalden önce Dokuz filmini izledim. 2002 yapımı Ümit Ünal'ın yönettiği Ali Poyrazoğlu Cezmi Baskın Serra Yılmaz Fikret Kuşkan Ozan Güven in oynadığı film karanlık ve tek ışıklı bir sorgu odasında geçiyor, mahalleli sorgulanmakta... tatlı, güzel, muhtemelen yahudi, aklı dengesi yerinde olmayan kirpi lakaplı bilinmeyen bir dilde devamlı şarkı söyleyip güzel sesiyle mahallede şakıyan bir kızın öldürülmesi sebebiyle.... film çok hoşuma gitti, hele kirpiye vuruldum.

festivale gelince ulusal uzun filmlere katılmamaya karar verdik, çünkü hepsini zaten izlemiştik, bu nedenle özellikle karşılaşabilmeyi umduğum Erdal Beşikçioğlu, ve Serdar Akar la tanışabilmek nasip olmadı. cuma sadece Dünyanın Her Köşesinden: Poll / Baltık Günlükleri ve Başka Bir Evren' den 15 kısa filmi izledik

Baltık Günlükleri
Birinci Dünya Savaşı arifesi, 14 yaşındaki küçük kız babasının yanına Baltık Denizine gelir, bu yer almanlar Ruslar ve Estonyalılar tarafından paylaşılmıştır, anarşistler görülen yerde öldürülür ve bu kızın babası da insan bedenini inceleyen bir bilim adamı olarak o bedenleri satın alır inceler, kız da bu bilime meraklıdır ama sıkıcı geçen günlerinden birinde Estonyalı bir anarşistle karşılaşır...

pazar gece 00.00dan sabah 6.30 a kadar da ulusal kısa filmlerden 25 kısa filmi bir güzel izlemiş bulunmaktayız. Emrah Serbes'i gözlerim çok aradı ama uzaktan bir kişiyi ona benzetmekle yetindim odur değildir bilemedim:31: Seçiciler kurulundan Stavros Chassapis le yanyana gelebildik sadece :31: keşke sohbete girebilseydim, filmler hakkında sorulacak çok fazla soru tartışılacak çok fazla konu vardı, eksiklendim pişman oldum :59:

izlediğim 40 adet kısa film bu topikin kurallarına uymadığından, sanırım sadece uzun metrajlılar giriliyor, bu sebeple

pinaranip: 14
 
Son düzenleme:
ne güzel bir hafta sonu olmuş senin için. Dokuz benim de çok beğendiğim bir yapımdı, yeri geldikçe de tavsiye ederim ama insanların 'aa Türk filmi mi izlemem ben' gibi triplerine fena sinir olduğumdan vazgeçtim Türk filmi tavsiye etmekten:)
40 kısa toplasan baya bi film eder ama ben de arada bir sürü kısa izliyorum, başka izleyenler de vardır mutlaka, hiç yazmadığımız için yazmamak daha doğru.
sürekli izliyor ve ilgileniyorsan, belki onun için ayrı bir başlık açabilirsin.
 
ne güzel bir hafta sonu olmuş senin için. Dokuz benim de çok beğendiğim bir yapımdı, yeri geldikçe de tavsiye ederim ama insanların 'aa Türk filmi mi izlemem ben' gibi triplerine fena sinir olduğumdan vazgeçtim Türk filmi tavsiye etmekten:)
40 kısa toplasan baya bi film eder ama ben de arada bir sürü kısa izliyorum, başka izleyenler de vardır mutlaka, hiç yazmadığımız için yazmamak daha doğru.
sürekli izliyor ve ilgileniyorsan, belki onun için ayrı bir başlık açabilirsin.

evet harika oldu, hafta içi ve önmüzdeki hafta sonu da devam edecek :31:
sinir olmakta çok haklısın, ama tavsiye etmeye devam etmelisin, takipçisiyim buranın, önerilerin benim için önemli
kısa film burdaki formata uymadığı için onları eklemedim, ama açılan bir başlık buldum oraya yazarım bundan sonra, çok teşekkürler
 
Son düzenleme:
haneke filmleri zordur insana zevk vermez ama La Pianiste yi herkesin izlemesini oneririm..
rahatsiz olmamak elde degil.. hele ki filmin son sahnesi insani uzen cinsten...

ben de şimdi bitirdim la pianiste'yi. böylesine derin bir yalnızlık ancak böyle anlatılabilirdi. ilk deneyimimden sonra gerçekten hayalkırıklığım yok oldu.

the white ribbon'u izleyen yok mu? inanın bu tarz bir film değildi.sanki farklı biri çekmiş gibi bu filmi.ben pek bir benzerlik bulamadım. hani filmde yönetmenin izleri kendini belli eder ya,işte hiçbir benzer iz bulamadım La Pianiste ile.
 
Harold and Maude:çok tatlı ve özgür bir film. zaten uzun uzun konuşulacaktır.


La Pianiste:The White Ribbon hayal kırıklığımın üzerine gittim ve Hanake'nin bu filmini izledim. iyi ki de izlemişim. sınırda olmak bu olsa gerek.

Orchidea:20
 
haneke filmleri zordur insana zevk vermez ama La Pianiste yi herkesin izlemesini oneririm..
rahatsiz olmamak elde degil.. hele ki filmin son sahnesi insani uzen cinsten...

Bu sıralar Hanake nin adı çok geçiyor, canım çekti :86: La Pianiste yi izlemiştim. Ben de kendime film seçtim: Caché (2005). Bakalım nasıl çıkacak :)
 
jigeum sarangha neun - saramgwa salgo issumnika ? - Monotonlaşan evlilik içinde kendini eksik ve yalnız hissetme sonucu bu eksiği gideren biriyle tanışıp hayatı değişen insanları izliyoruz. Ya da hayatını değiştirmeye çalışan insanları. Hep mutsuz, bıkkın çiftler görmek kötü hissettirse de, bir sıcaklık var işin içinde. Yani bildik sadakatsizlik mevzuları sonrası akla takılan 'işte hayat böyle, kimseye güvenmeyeceksin kardeşim, her şey zamanla bitiyor' gibi düşünceler içine sokmuyor sizi. Gayet huzurlu bir hissiyat içinde bırakıyor insanı. Hoş bir filmdi.

Tryamor : 9
 
The Piano
1993 yapımı, yönetmen Jane Campion, konuşamayan bir kadın yanında kızıyla evlendiği ama henüz görmediği adamın memleketine doğru yola çıkar, bu kadın aynı zamanda piyano hastasıdır, çalmadan duramaz....

pinaranip: 15
 
Back