• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Sinema Günlüğümüz

Trolljegeren (2010) - IMDb

Film isim itibariyle bana itici gelse de, imdb puanı iyi olduğu için izleyeyim dedim. Konu bana hitap etmediği için başta adapte olmakta zorlansam da (neticede daha çok yöresel bir mit söz konusu), özellikle avcının oyunculuğu ve görsel efektlerin kalitesi beni filmin içine çekti. Sıkılmadan izledim. Söz konusu şey troll olsa da, etkileyici ses ve görsel efektlerle gerçeklik izlenimi verdi yönetmen. Filmin en büyük başarısı buydu. Onun dışında kusur çoktu. Karakterlerin işlenişi çok zayıftı. Yönetmen trolle inandırdı da, karakterler inanılır gibi değildi :) Avcı dışındaki karakterleri çok iticiydi, özellikle sesle ilgilenen kız.

Filmden geriye kalan tek şey, King Kong filmindekine benzer bir burukluk... :( İnsanoğlu kadar katliam yaratan başka hangi tür var ki!

***************************************************

Broken Flowers (2005) - IMDb

Günümüz sinemasında dialoglar o kadar çok yer kaplar olmuş ki, sinemanın görsel anlatım gücü unutulmuş... Bu filmde görsel anlatım gücü sonuna kadar kullanılmıştı. Azıcık dialogla çok şey anlatılmıştı. Don Johnston'ın içindeki fırtına monolog ya da dialog kullanılmadan ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi.
Six Feet Under ın annesini bu filmde görmekse ayrı bir süprizdi benim için, ne zaman o diziyi hatırlasam farklı alemlere gidiyorum. :) Filme dair tek olumsuz eleştirim, yol sahnelerinin fazla uzun tutulması, filme bişi katmamıştı. O kadar da olsun ama, bize düşünecek bol vakit verilmiş oldu :D

Teşekkürler prensesin uykusuyum, zevkle izledim. :)) Bundan önceki avatarında ağlayan bir kadın vardı, Winona Ryder a benzettim, emin değilim ama...

Dulcinea : 24
 
Son düzenleme:
Broken Flowers (2005) - IMDb

Günümüz sinemasında dialoglar o kadar çok yer kaplar olmuş ki, sinemanın görsel anlatım gücü unutulmuş... Bu filmde görsel anlatım gücü sonuna kadar kullanılmıştı. Azıcık dialogla çok şey anlatılmıştı. Don Johnston'ın içindeki fırtına monolog ya da dialog kullanılmadan ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi.
Six Feet Under ın annesini bu filmde görmekse ayrı bir süprizdi benim için, ne zaman o diziyi hatırlasam farklı alemlere gidiyorum. :) Filme dair tek olumsuz eleştirim, yol sahnelerinin fazla uzun tutulması, filme bişi katmamıştı. O kadar da olsun ama, bize düşünecek bol vakit verilmiş oldu :D

Teşekkürler prensesin uykusuyum, zevkle izledim. :)) Bundan önceki avatarında ağlayan bir kadın vardı, Winona Ryder a benzettim, emin değilim ama...

Dulcinea : 24

Beğenmene sevindim.
Bende yorumunu zevkle okudum, güzel değerlendirmişsin filmi.
Filmde Ruth'u görmek benide şaşırttı güzel bir süpriz oldu :)

evet evet Winona Ryder ama ağlamıyordu gülüyordu yahu :p :D
 
son savaşçı eşimin seçimi bir savaş filmiydi.ne iyi ne kötüydü.bugunlerde hiç bayılarak izlediğim bir film olmadı ya :5:

PrensesPeri 3
 
Youth Without Youth

bugün Bruno Ganz' ın oynadığı iki film izleyecektim biri bitti diğeri de akşama biter sanırım. Fakat esas adamımız Tim Roth, hele hele yönetmenimiz Godfather ların yaratıcısı Francis Ford Coppola.

bir dilbilimi profesörü ve filozof olan Dominic' in kalbi acımaktadır, çok sevdiği sevgilisi yüzünden hem dillerin kökenine ineceği araştırmasına ara vermiştir hem de sonradan ilginç bir şekilde araştırmalarına bu sevgilisinin katkısı olacaktır, esas adamımıza yıldırım düşer, tam da üzerine ve o yüklü elektrik sayesinde sıra dışı, olağanüstü yeteneklere kavuşur en önemlisi de zaman içinde alışılmışın aksine bir seyire girer.

film oyuncu kadrosu açısından da yönetmen açısından da senaryosu her şeyiyle bir harikaydı.

pinaranip: 11
 
Beğenmene sevindim.
Bende yorumunu zevkle okudum, güzel değerlendirmişsin filmi.
Filmde Ruth'u görmek benide şaşırttı güzel bir süpriz oldu :)

evet evet Winona Ryder ama ağlamıyordu gülüyordu yahu :p :D

:60: Cidden mi :)))) Ya incelemiştim o kadar, hala ağlıyor gibi :) Güneş gözlüğünden dolayı yanıldım sanırım ama çok şaşırdım cidden :D :89:

Ay evet Ruth... unutmuşum. İzlemeye kıyamadığım diziydi o. :69:

Buarada Broken Flowers ı ilk gördüğümde, daha izlemeden, bana bir filmi çağrıştırmıştı, izledikten sonra durum değişmedi. Belki ankete koyarım diye söylemiyorum ama şimdi :86:
 
Türkler Çıldırmış Olmalı

absürd bir çok sahneye rağmen sağlam güldüğüm yerler oldu, eğlenceli, o kadar...

pinaranip: 12
 
Another Year:Erikson diye bir adam vardır. kendisi hayatı 8 döneme ayırır. en sonunda da 'Benlik Bütünlüğüne Karşı-Umutsuzluk' vardır. film sanki bu düşünceyi resmetmiş gibi. uygun eşi bulamayıp umutsuzluğa kapılma,eşi kaybetme,uygun eşle uyumlu bir yaşlılık dönemi geçirme ve uygun eşi bulamama sanrısı. severek ve çözerek izledim.Tryamor'a teşekkürler:71:

Orchidea:16
 
Idioterne

1998, Lars Von Trier The Idiots (1998) - IMDb

Dogma sinemasının ikinci ve en önemli filmi sayılan Idioterne, Trier'in şimdiye kadar izlediğim en ruh hastası filmi. Antichrist'i izlemedim henüz:) Kamera kullanımı, ışık gibi teknik özellikler -özel ışık kurulmaz dogmada, kamera da sabit değildir, özel bi açı oluşturulmaya çalışılmaz- ve toplu seks gibi şiddetli içeriğinden dolayı önermem ama kesinlikle beğendiğim bir film. Çok eleştirilse de sağlam bir eleştirisi olduğunu düşünüyorum.

guvastanema 9
 
The White Gibbon:savaş öncesi Almanya'nın bir köyündeki garip olayşarı konu alan film,siyah-beyaz bir yapım. dönemin köy yaşantısını ve aile yapısını ortaya koymaya çalışmış,ama kurgusal olarak zayıf bulduğum bir film oldu. filmi izlerken maalesef hiç zevk alamadım. 2 saat 23 dk süren film gereksiz yere uzatılmış ve yavandı.

Adam:Asperger sendromlu bir adamla,çocuk kitapları yazan bir kadının arasındaki romantik ilişkiyi anlatan film izlerken çok güzel. zevk alıyorsunuz. fakat son yıllarda sinema sektöründeki bu psikolojik tüketim kabak tadı vermeye başladı bende.

Orchidea:18
 
The White Gibbon:savaş öncesi Almanya'nın bir köyündeki garip olayşarı konu alan film,siyah-beyaz bir yapım. dönemin köy yaşantısını ve aile yapısını ortaya koymaya çalışmış,ama kurgusal olarak zayıf bulduğum bir film oldu. filmi izlerken maalesef hiç zevk alamadım. 2 saat 23 dk süren film gereksiz yere uzatılmış ve yavandı.
Orchidea:18

Haneke'nin diğer filmlerini izledin mi hiç? Takip ettiğim bir yönetmen, izlemek istediğim birkaç filmi daha var. Seyircisini rahatsız etmeyi kafaya takmış bir adam. Gerçi yönetmenin tarzından uzak bir yapıma benziyor bu film, yine de merak ettim.

Harold and Maude
Organizasyonumuzun ilk filmi, çok güzel bir açılıştı. Teşekkürler atlantis.

guvastanema 10
 
Haneke'nin diğer filmlerini izledin mi hiç? Takip ettiğim bir yönetmen, izlemek istediğim birkaç filmi daha var. Seyircisini rahatsız etmeyi kafaya takmış bir adam. Gerçi yönetmenin tarzından uzak bir yapıma benziyor bu film, yine de merak ettim.

yönetmenin ilk defa bir filmini izledim ve tarzı hakkında yeterince bilgim de yoktu.sadece dönemfilmi ve inceleme amaçlı izlemek için oldukça iyi bir yapım. zaten kalitesiz asla değil ama kendini izlettirebilir yanı bende pek olmadı. yani kalıcı izli bir etkisi olmadı üstümde.

ama şimdi diğer yapımlarını merak ettim.tavsiye edebileceğin filmlerini paylaşırsan sevinirim.
 
yönetmenin ilk defa bir filmini izledim ve tarzı hakkında yeterince bilgim de yoktu.sadece dönemfilmi ve inceleme amaçlı izlemek için oldukça iyi bir yapım. zaten kalitesiz asla değil ama kendini izlettirebilir yanı bende pek olmadı. yani kalıcı izli bir etkisi olmadı üstümde.

ama şimdi diğer yapımlarını merak ettim.tavsiye edebileceğin filmlerini paylaşırsan sevinirim.

Haneke filmi önermek biraz zor aslında çünkü izletici öğe içermez filmleri, yönetmenin böyle bir derdi yok çünkü. Nedensiz şiddet üzerinde durur, seyirciyi rahatsız etmeyi amaçlar. En bilinen yapıtı Funny Games'te mesela iki genç, orta sınıf bir ailenin tatil kaçamaklarında evlerini ziyaret eder, türlü işkencelerle önce çocuğu ardından baba sonra da anneyi öldürür. Başrol oyuncusu Arno ara ara, hala bir neden arıyorsunuz değil mi der gibi ara ara kameraya diker gözlerini direk seyirciyle ilişki kurar. Benny's Video'da, Arno'nun çocukluğunu görürüz. Yaşıtı küçük bir kızı öldürür, ailesi öğrenir ve herşeyi örtbas etmenin yollarını arar hatta çocuklarını tatile bile götürür. Bunlar o kadar doğal ve düz gelişir ki çıldırırsın, işte Haneke'nin istediği bu. İzlediğim diğer filmi yedinci kat, bu filmi hazmedebilmek çok daha zor. Harika kamera kullanımı, insanlara odaklanmaz, nesnelere odaklanır, çünkü kişilerden ziyade nesneler önemlidir, hayatımızdaki yeri, üzerimizde kurduğu iktidar. Ve yine orta sınıf bir aile, mevkiye sahip, para derdi yok bir sorunları olmaması gerekir ama onlar hiçlik içinde yavaş yavaş kendi ölümlerini hazırlar, bir aile gözümüzün önünde herşeyiyle yok olur. Bankadan tüm paralarını çekip klozette tek tek suya akıttığı sahne vardır özellikle içler acısı, kudurursun onca aç insan var dersin... Haneke'nin derdi özellikle Avrupa'nın hali vakti yerinde orta sınıf insanıyla o yüzden bu filmi özellikle merak ettim, ayrık duruyo. Özetle muhtemelen diğer filmlerini de sevmezsin ama bence önemli bir yönetmen.
 
Another Year:Erikson diye bir adam vardır. kendisi hayatı 8 döneme ayırır. en sonunda da 'Benlik Bütünlüğüne Karşı-Umutsuzluk' vardır. film sanki bu düşünceyi resmetmiş gibi. uygun eşi bulamayıp umutsuzluğa kapılma,eşi kaybetme,uygun eşle uyumlu bir yaşlılık dönemi geçirme ve uygun eşi bulamama sanrısı. severek ve çözerek izledim.Tryamor'a teşekkürler:71:

Orchidea:16

Canım biz aynı filmi izlemedik mi acaba? Benim izlediğim filmde Erikson diye bir adam yok ve hayatı 8 döneme ayırmıyor. :50: Tom, Mary, Gerri falan var... En çok bu karakterler etrafında dönüyor hikaye.

Benim izlediğim şu :
Another Year (2010) - IMDb
 
Son düzenleme:
Canım biz aynı filmi izlemedik mi acaba? Benim izlediğim filmde Erikson diye bir adam yok ve hayatı 8 döneme ayırmıyor. :50: Tom, Mary, Gerri falan var... En çok bu karakterler etrafında dönüyor hikaye.

Benim izlediğim şu :
Another Year (2010) - IMDb



canım benim aynı film. erikson bir gelişim psikolojisi kuramcısı. onun kuramına paralel bir açıklama yapayım dedim ama karışıklık oluşturmuş:86::86::86:
 
canım benim aynı film. erikson bir gelişim psikolojisi kuramcısı. onun kuramına paralel bir açıklama yapayım dedim ama karışıklık oluşturmuş:86::86::86:

:60::60::60::60: Ayyyy ne büyük pot kırdım. Ama kendime cahil demeyeceğim. :20:
Psikolojiyle ilgim olmadığı için Erikson denen kişiyi bilmemem normal. :27::27:
 
Haneke filmi önermek biraz zor aslında çünkü izletici öğe içermez filmleri, yönetmenin böyle bir derdi yok çünkü. Nedensiz şiddet üzerinde durur, seyirciyi rahatsız etmeyi amaçlar. En bilinen yapıtı Funny Games'te mesela iki genç, orta sınıf bir ailenin tatil kaçamaklarında evlerini ziyaret eder, türlü işkencelerle önce çocuğu ardından baba sonra da anneyi öldürür. Başrol oyuncusu Arno ara ara, hala bir neden arıyorsunuz değil mi der gibi ara ara kameraya diker gözlerini direk seyirciyle ilişki kurar. Benny's Video'da, Arno'nun çocukluğunu görürüz. Yaşıtı küçük bir kızı öldürür, ailesi öğrenir ve herşeyi örtbas etmenin yollarını arar hatta çocuklarını tatile bile götürür. Bunlar o kadar doğal ve düz gelişir ki çıldırırsın, işte Haneke'nin istediği bu. İzlediğim diğer filmi yedinci kat, bu filmi hazmedebilmek çok daha zor. Harika kamera kullanımı, insanlara odaklanmaz, nesnelere odaklanır, çünkü kişilerden ziyade nesneler önemlidir, hayatımızdaki yeri, üzerimizde kurduğu iktidar. Ve yine orta sınıf bir aile, mevkiye sahip, para derdi yok bir sorunları olmaması gerekir ama onlar hiçlik içinde yavaş yavaş kendi ölümlerini hazırlar, bir aile gözümüzün önünde herşeyiyle yok olur. Bankadan tüm paralarını çekip klozette tek tek suya akıttığı sahne vardır özellikle içler acısı, kudurursun onca aç insan var dersin... Haneke'nin derdi özellikle Avrupa'nın hali vakti yerinde orta sınıf insanıyla o yüzden bu filmi özellikle merak ettim, ayrık duruyo. Özetle muhtemelen diğer filmlerini de sevmezsin ama bence önemli bir yönetmen.

benim izlediğim film genel olarak senin bu yorumlarına ters kalıyor. sanırım dönemsel odaklanma üzerinde çalışmış daha çok. şiddet yine var ama böyle gözüne sokarcasına değil,üstü kapalı. daha çok toplumsal bir film diyebilirim. La Pianiste adlı filmi dikkatimi çekti şimdi onu indiriyorum. en kısa zamanda izleyip,fikrimi söylerim.
 
Ben erikson filmin kahramanı gibi anladım bu arada. :26::26:
Belirtseydin iyi olurdu böyle bir kuramcı var diye başında. Anlamak zor yoksa. ;))
 
Son düzenleme:
:60::60::60::60: Ayyyy ne büyük pot kırdım. Ama kendime cahil demeyeceğim. :20:
Psikolojiyle ilgim olmadığı için Erikson denen kişiyi bilmemem normal. :27::27:

tabi ki tatlım nerden bilebilirsin ki. :1:ben de filmden bir karakter zannedilebileceğini düşünmemiştim. ama film boyu adamın kuramı doğrulanıp durunca etkisinden kopamadım galiba.:34:
 
Ben erikson filmin kahramanı gibi anladım bu arada. :26::26:
Belirtseydin iyi olurdu böyle bir kuramcı var diye başında. Anlamak zor yoksa. ;))

artık düzenleme de yapamıyorum ki. neyse burdan duyurayım.

Another Year filmi yorumumda bahsettiğim ERİKSON BİR GELİŞİM PSİKOLOJİSİ KURAMCISIDIR,FİLMDEKİ KİŞİLİKLERLE HİÇBİR İLGİSİ YOKTUR.
 
Back