- Konu Sahibi TracyFlick
- #481
Before Sunrise
Atlantisle konuşmamızda ‘before sunrise’daki gibi diyince hemen indiriverdim... Trende karşılaşan iki gencin bir günlük aşkı. Sanırım herkes böyle bir şey yaşamak istemiştir, en azından izledikten sonra ister Diyalog ağırlıklı bir film olduğu için yönetmen, birbirinden farklı karakterler aracılığıyla hayat, ilişkiler vs hakkındaki çatışmalarını rahatlıkla sunmuş, duygusal güzel bir film. Devam filmi befor sunset’i de indiriveriyorum...
Yedinci Kıta
89 yapımı Michael Haneke filmi.
Gündelik hayatın sıkıcılığına dair yapılmış çok fazla kısa film vardı, adam kalkar saatine bakar, dişini fırçalar, üstünü giyer vs vs… Bütün suç bu filmde sanırım:) Filmi iki ayrı bölüm olarak incelersek, ilk bölümünde bu sıradanlığı fazlasıyla görüyoruz. Hatta kişilerden çok eşyaları görüyoruz ‘yönetmenin zekice bir kadraj anlayışı olduğunu düşünüyorum’ ve onlarla bütünleşiyoruz, haliyle kendi tekdüzeliğimizi seyrediyoruz. İkinci bölümde bunu yıkmaya çalışan ailenin devrimci hareketi.. Film bence bu noktada başlıyor. İhtişamlı bir kahvaltının ardından bir ailenin, kendi geçmiş ve geleceğini yok edişi.. Çok durağan olduğu için öneremiyorum, başlarda sıkıcıydı ama son bölümünde balyoz darbesi yaşatıyor insana. Gerçek bir hikayeymiş bu arada.
guvastanema 8
Atlantisle konuşmamızda ‘before sunrise’daki gibi diyince hemen indiriverdim... Trende karşılaşan iki gencin bir günlük aşkı. Sanırım herkes böyle bir şey yaşamak istemiştir, en azından izledikten sonra ister Diyalog ağırlıklı bir film olduğu için yönetmen, birbirinden farklı karakterler aracılığıyla hayat, ilişkiler vs hakkındaki çatışmalarını rahatlıkla sunmuş, duygusal güzel bir film. Devam filmi befor sunset’i de indiriveriyorum...
Yedinci Kıta
89 yapımı Michael Haneke filmi.
Gündelik hayatın sıkıcılığına dair yapılmış çok fazla kısa film vardı, adam kalkar saatine bakar, dişini fırçalar, üstünü giyer vs vs… Bütün suç bu filmde sanırım:) Filmi iki ayrı bölüm olarak incelersek, ilk bölümünde bu sıradanlığı fazlasıyla görüyoruz. Hatta kişilerden çok eşyaları görüyoruz ‘yönetmenin zekice bir kadraj anlayışı olduğunu düşünüyorum’ ve onlarla bütünleşiyoruz, haliyle kendi tekdüzeliğimizi seyrediyoruz. İkinci bölümde bunu yıkmaya çalışan ailenin devrimci hareketi.. Film bence bu noktada başlıyor. İhtişamlı bir kahvaltının ardından bir ailenin, kendi geçmiş ve geleceğini yok edişi.. Çok durağan olduğu için öneremiyorum, başlarda sıkıcıydı ama son bölümünde balyoz darbesi yaşatıyor insana. Gerçek bir hikayeymiş bu arada.
guvastanema 8
Son düzenleme: