Bende de o kod yerleşikti. Ağlamak güçsüzlük ve çocuktan saklanmalı tarzında. Sanki onları travmatize eden bir şeymiş gibi.
Oysa ki tam tersi, ağlayamamak bir travma tepkisidir.
Sağlıklı insan, gülmek, heyecanlanmak, öfkelenmek ve ağlamak gibi tüm duygusal reaksiyonları yeterince ifade edebilen/yaşayabilendir.
Yoksa Allah’ın bize verdiği duyguyu reddetmiş oluyoruz.
Oysa ki duygular yaşanmazsa hastalık olarak kendini gösterir.
Tüm duygularımızı sağlıklı şekilde ve muhakkak yaşayacağız
Peki sağlıklı ağlamak nedir?
Hüznümüzle barışmak ve hatta bunu birleştirici bir unsur haline getirmek.
Mesela bir hüzün mü geldi, ya da burukluk. Çocuğuma diyorum, “yavrum bana bir ağlamak geldi, biraz ağlasam iyi gelecek, o esnada elini tutabilir miyim? Ya da sana sarılabilir miyim?”
O kadar iyi geliyor ki bu çocuklara. Çünkü zor bir anınızda süreçten onu dışlamamış oluyorsunuz, bir aile olarak birlikte aşıyorsunuz.
Çocuklarda da bu böyle değil mi zaten? Ne zaman ağlamak gelse gözleri bunu paylaşacak bir anne/baba arıyor. Hah işte bu doğal ve fıtri olanı. Özümüze, fıtratımıza döneceğiz böyle böyle.
O esnada duygusal olarak çok dağılmayın elbette, ama çocuklarınıza tutunun, birbirinize ihtiyacınız var bu dönemde.
Onlar da içine atmasın, siz de.
Gizlediğimiz duygularımız çocuklarda kaygı yapıyor. Yani çocuk hissediyor bir sorun var, ama adını koyamıyor. Bu kaygıya neden oluyor işte, ki o açık bir acıdan daha tehlikeli çocuk beyin gelişiminde.