Bazı kavramlar, değerler ne kadar bomboş hale getirildi. Ezberlenip söylenen bazı cümleler bende ürpermeye neden oluyor. Kim o vatanseverler mesela? Ülkeye milyonlarca yabancının alınmasına, vatandaşlık dağıtılmasına göz yumanlar mı? Türk parasının değerinin düşmesine iha siha diye cevap verenler mi? HDP'yi ve tarikatları işleri bitene kadar kullanıp sonra hiç alakası olmayan CHP'nin kucağına atıp iftira atanlar mı? Eğitimin içinden geçenler, cehaletten beslenenler mi?
Kendi dininden başka dine, kendi mezhebinden başka mezhebe saygı duymaz; koşulsuz saygı ve kabul bekler. Ne diyor, İslam hoşgörü dini. Sonra ne diyor, size diktatör lazım, kafanızı kesmediğine şükredin, herkes Müslüman gibi yaşamalı, Kuran'ın yasakladığını siz savunamazsınız. Başka ne diyor; israf haram, yalan haram, iftira haram, hırsızlık haram, alkol haram, uyuşturucu haram, can almak haram… Tüm bunları alnı secdeye değenler yapınca sıkıntı yok. Saray da helal, milyonluk çantalar da helal, alkol, uyuşturucu, hemcinsiyle ilişki helal, yalan da söylüyorsa dinsiz zihniyetle mücadelede mübah oluyor. İnsanları öldürenler meclise girecekse Allah için öldürenin girmesinde sıkıntı yok. Aile birliği diye tutturmuşlar bir de. Aile bir kurumdur, liyakat ister o da. İki tarafın da imzaladığı anlaşmaya sadık kalacak, anne baba olacak yeterlikte olması gerekir. Kadının çalışması, lgbt, dinsizlik vs. değil sorun. Kendinizi kandırmayın. Her kurumda çöküşün nedeni ahlaksızlıktır, yetersizliktir. Boş boş bahaneler arayıp asıl soruna gözünüzü kapatıyorsunuz. Kadın hakları, lgbt hakları kurumları batırmaz; çürümüşlüğe göz yummak, haksızlığa susmak hatta alenen hak vermek batırır.
Kişilerin inancı, ahlaklarını geliştirmiyor, aklını kullanmasını engelliyor, cumhuriyet rejimine tehdit oluşturuyor, kendi karanlığına bizi de çekmelerine neden oluyorsa siyasete karışmış, müdahaleci hal almış demektir. Dini siyasetin merkezine koyanlara en büyük tepkiyi inançlı kesimler göstermeli. Birçok insan var bu ülkede inançlı. Kendisini dini kullanarak aldatmaya çalışanı fark eden, açıkça kendisine yalan söylendiğini gören, kendi yaşantısına ve cb ile sülalesinin yaşantısına bakıp bunu hiçbir inanca sığdıramayan, aklını kullanmaktan vazgeçmemiş. İnsanların yardım almasını övmeyen, yardıma muhtaç bırakılmasını eleştirenler var.
Ülkede yasal partiler var, birisinin işine nasıl gelirse öyle kullanılıyor. Kanunlarımızda terör suçtur, cezası bellidir. Şehit, şehit anası, vatanın bölünmezliği gibi kavramlar seçmenin dilinde basitleştikçe basitleşti. Siyasi liderlerin bunlarla sizi yönlendirmesine izin vereceğinize sorsanıza: Madem bu adamlar terörist, madem muhalefeti destekliyorlar neden dışarıdalar ve meclise girebiliyorlar? Suçluların serbest dolaşması muhalefetin suçu mu? Muhalif seçmenin suçu mu? HDP ya da YSP iktidarı destekleseydi aynı vatan edebiyatı yapan ezberci seçmenleri bugün Hüdapar'ı kolladıkları gibi kollayacaklardı. Daha önce yapmadılar mı? Kendi partileri yapınca vardır bir bildiği. Hatta öyle uzaktan destek değil, ittifak içinde olsaydı bile sesleri çıkmayacaktı; çünkü bu vatanseverliği reis sevgisi zannedenler bölücünün, cumhuriyet ve vatan düşmanının ilahını kabul ettiler ittifakta. Neymiş, terörle kol kola gezenle işleri olmazmış. Terör elini kolunu sallaya sallaya meclise nasıl giriyor da muhalefet ya da iktidar terörle yan yana oluyor? Soru basit. İttifaktaki tüm partilere bayılmıyorum. YSP, Emek ve Özgürlük ittifakında değil de Millet ittifakında olsaydı ben yine Cumhur ittifakının karşısındaki en güçlü ittifaka oy verirdim.
Değişim istiyor muyuz, istemiyor muyuz? Cumhuriyeti korumak istiyor muyuz? Laikliğe sahip çıkacak mıyız? Bu seçim tam olarak bu. Şeriat, açık açık dillendirildi ve meclise girdi. Ülkenin karanlık zihinlere teslim olmasını kabul ediyor muyuz, etmiyor muyuz? Kadının silüet halinde afişe konmasına, fotoğraf çekilirken nerede oturacağına mağara adamlarının karar vermesine o kadınlar neden tepki vermedi? Sembolikti çünkü onlar. Söz haklarının olacağı falan yoktu. Burada kadınlara karşı kadın haklarını savunacak hale geldik.
Ekonominin iyiye gitme ihtimali ya da hep beraber batma ihtimali arasında seçim yapacağız. Demokrasi ile saltanat arasında seçim yapacağız. Sığınmacıların yıllar içinde büyük bir tehlikeye dönüşmesi, ülkemizin yönetiminde söz sahibi olması gerçeği ile ülkelerine dönmeleri arasında tercih yapacağız. Biz burada farklı etnik kökenden, farklı din ve mezheplerden oluşan bir milletiz. Sığınmacıların mozaik ile alakası yok, ahenk falan çıkmıyor ortaya. Din kardeşiniz diye de kandırmayın kendinizi, Türkiye'de kendi kültürünüze uyarlayıp yaşadığınız dine benzemez onlarınki.
Kararsızların vicdan muhasebesiyle; yalan yanlış milliyetçilik, din, vatan, terör söylemleriyle kafalarının karışmasıyla ilgilenmiyorum. Oy verirler vermezler, kendi bilecekleri iş ama değişim ve cumhuriyeti koruma konusunda kararlı olanlar oy vermek zorunda. Nasıl olsa adil yarışmıyorlar, yine kazanacaklar diye sandığa gitmeme ya da adaya trip atıp tepki gösterme hakkına sahip değiliz. Küsmenin, nazlanmanın hiç sırası değil. Atatürk'ten aldığımız bir emanetimiz var, hem ona hem kendimize hem gelecek nesillere borcumuz var. Çürümüşlüğe karşı elimize silah alıp canımızı koymayacağız ortaya; alt tarafı mahalledeki okula uğrayıp bir oy kullanacağız.
Siyasetten ve ekonomiden pek anlamam, sıradan vatandaşlar olarak hepimiz aynı sorunları görüp yaşıyoruz. Her zorluğun Tanrı'dan geldiğine inanıp zorluktan kurtulmak için yine ona dua eden bir kul; canını yakanın annesi olduğunu bilip acısının yine annesinin kucağında dineceğine inanan bir çocuk çaresizliği… Yorulduk. Yıllardır daha kötüsünden korktukça bildiği kötüyü seçenler, yapmayın artık bunu. Aşktan gözü görmeyen fanatik; Atatürk ve cumhuriyet karşıtı, şeriat ve tarikat yanlısı; doların yükselmesiyle keyiflenen ahlak yoksunu; dini elden gidecek diye aklı çıkan, alnı secdeye değenlerin her yaptığına göz yuman ikiyüzlü; ülkesine dönmek istemeyen vatan kaçkını değilseniz yapmayın artık bunu.