- 23 Ağustos 2012
- 50.925
- En iyi cevaplar
- 1
- 236.985
- 898
- Konu Sahibi MissCherryBlossom
-
- #81
Misscherry seni seviyorum, konu kapanmasın biraz konuşalım. Bize de ümit ver
Misscherry seni seviyorum, konu kapanmasın biraz konuşalım. Bize de ümit ver
Peki nereli missİyi tamam siz sorun ben yazayım ... Yine de yazayım madem herkes sordu valla kanka beklentilerimin de üstünde oldu bu iş diyeyim, akıllı, başarılı, yakışıklıca, gözleri çok güzel, gülüşü çok güzel.İlk ilgi gösterdiğinde Allah Allah ben yanlış anlıyorum dedim yani ABDde bir laf var ya gerçek olamayacak kadar iyi diye aynen öyle bityeniği aradaım ama gerçek çıktı
Peki nereli miss
Türk mü
Yoksa yurtdışından mı
Hep mutlu olursun inşallah MissAmarigallııııııııııı
Turunç reise oy vermiyor ama korkmayın:)
Aa sen Almancı degil miydin, nasıl tanıştınız nasıl oldu kaç yaşındaAmarigallııııııııııı
Turunç reise oy vermiyor ama korkmayın:)
Yıllar sonra konu hortlamış .Selam kızlar,
Geçen perşembeden beri konuyu açasım var ama bir türlü düşüncelerimi toplayıp açamadım. Gerçekten fena durumdayım, cumartesi mutfak alışverişinden dönerken, bugün durduk yere otobüste, işyerinde ağladım, kendimi tutamıyorum gözyaşlarım süzülüyor.
Geçen hafta perşembe yine bir hezimete uğradım ve artık kadere isyan ettim, daha fazla böyle ne kadar gidebilirim bilemiyorum. Aşkın, sevginin kader ve kısmet olduğunu artık anlamış bulunmaktayım ve kaderin bu konuda beni bulmayacağını hissettikçe kahroluyorum...sonuçta karşıdakinin de bana aynı anda ve şekilde bir şeyler hissetmesi olasılığı çok düşük, böyle küçük bir olasılığın gerçekleşmesi çok zor, yani olursa kaderin hediyesi şeklinde oluyor ama bana bir türlü olmuyor , bekliyorum, umut ediyorum ama hep hezimet
Fazla kafanızı şişirmeden konuya hızlıca geçeyim : 26 yaşındayım, geçen yıl yurtdışına taşındım ve bir süredir bu yaşadığım ülkedeyim, buraya kariyer amaçlı geldim. Yüksek lisans mezunuyum, üniversiteden başlayarak aşk hayatımı anlatayım, geriye baktığımda hep hüzün, mutsuzluk, hezimet ve yalnızlık var.
Üniversitedeyken erkek ağırlıklı bir bölümdeydim ama etrafımda yakınlık duyduğum, ilgi duyduğum kimse olmadı.....ta ki 3. sınıfa kadar. Onu görünce resmen çarpıldım, kafasını kaldırıp bana baktığı anı unutamam....ama benden yaşça büyüktü, abi konumundaydı ve sevgilisi vardı. Bir süre sonra görmemeye başladım, bir süre sonra aklımdan çıktı gitti.
4. sınıfa kadar bu konudan şikayetçi değildim ama ne zaman arkadaşlarımla dersler yüzünden bir araya gelememeye başladık, işte o zaman fena yalnızlık çekmeye başladım. O zamana kadar aslında hep boşluktaymışım ama kendimi arkadaşlarımla avutmuşum, bunu 22 yaşımda anladım. Gerçeği görmemek için kendimi oyalamışım, hayatımda aşk olmamasının eksikliğini ne zaman hissetsem başımı sosyalliğe doğru çevirmişim. Etrafımda kampüste el ele gezen mutlu çiftleri gördükçe içim ezilirdi resmen.
O zaman bir çocuktan hoşlanıyordum, aynı yaştaydık , lisede arkadaştık ve aynı üniversiteye gelmiştik ama 4. sınıfa kadar bir şekilde iletişimimiz olmamıştı. Raslantı sonucu bir araya geldik ve ondan hoşlanmaya başladım, başlarda bana ilgi gösteriyordu ama sonra bu iş olmadı ve bir arkadaşımla yatıp kalkmaya başladı....içimin nasıl yandığını anlatamam. Ben bu kıza acıyıp yardım etmiştim ve o da hoşlandığımı bile bile arkamdan iş çevirmişti.....hoş hikayede herkes kişiliksiz olunca kimin önce başlattığını bir önemi yok ya, neyse. Hayatımdan böylece 2 kişiyi kaybettim ve hayatımın dersini de aldım: Kimseye acıma, sonra gelip başına bela oluyorlar.
Bu hezimetten sonra doğrulamadım, gecelerce başımı yastığıma gömüp ağladım. Bu sırada hem bu işten hem de yalnızlıktan iyice daraldığım için büyük bir hata yaptım ve bir şeyler hissetmediğim ama benden çok hoşlanan biriyle çıkmaya başladım, ona bir şans verdim. Onu gerçekten sevmeyi çok istedim, o kadar iyi bir insandı ki..ve beni de çok seviyordu ama ne yapsam olduramadım. Onunla buluştuğumda gerçekten onu kıskanırdım, gerçekten aşık olduğu birini görmenin mutluluğunu üstünde taşırdı.
Olduramadım ve ayrıldık, onu üzdüğüm için kendime çok kızdım ama bu iş benim için bir azap haline gelmeye başlamıştı. Kendime acımaktan resmen bitap düşmüştüm, o kadar yalnızdım ki sevmediğim birine yalnızlığımı gidermek için tutunmuştum..1 yılın ardından bu iş bitti. Burda aşkla ilgili ilk dersimi aldım, bu iş karşılıklı olmayınca olmuyormuş.
Mezun olduktan sonra 3. sınıfta çarpıldığım adamla meslektaş oldum. Sevgilisinden ayrılmıştı ve bunalımdaydı, çok kötü bir durumdaydı. Zaten önceki gördüğüm zamanlarda çok etkilenmiştim, artık meslektaş olarak aynı statüdeydik ve yalnızdı, ne yazık ki koşulları uygun bulunca kendimi tutamayıp ona çılgınlar gibi aşık oldum. Karşılık bulamadım, inanılmaz bir acıyla kaldım.
Hayatımın ilk aşkı oydu, hayatımın en büyük acısı da o oldu.
Aşktan yana ikinci önemli dersimi 25 yaşımda aldım, istersen dünyanın en güzeli, zekisi, şusu busu ol, karşılıklı olmayınca olmuyormuş.
Bu olayın 6 ay ardından şimdiki işyerime gelme fırsatı elime geçti, dilini bile bilmediğim bir yer umut kurtuluş olarak göründü ve Temmuzda taşındım. Buraya ne ümitlerle geldiğimi anlatamam, Türkiyedeki durumum hep hezimetken belki aradığım gerçek aşk bu insanlardan birinde beni bekliyordur diye düşündüm.
İlk başlarda değişiklik iyi geldi, farklı kültürlerden farkli insanlar, yeni bir çevre, yeni arkadaşlar...ama bunlar da beni buraya kadar oyalayabildi, yine yapayalnız hissediyorum. Arkadaşlarla buluştuktan sonra eve geldiğimde yine içime yalnızlık çöküyor, keşke bu kalabalığın içinde olacağıma yanımda bir tek ''O'' olsaydı diyorum. Burda da birinden hoşlanır gibi oldum ama onun da olmayacağı ortaya çıktı, artık bu noktada kadere isyan halindeyim. İsyan ettim ve artık patladım, umutsuzluğun son noktasındayım.
Kimi beğensem neden olmuyor?
Neden ben hep yapayalnız olmak zorundayım?
Kısmet neden bana gelmiyor?
Bu mutsuzlukla nereye kadar gidebilirim, ya kısmet bana hiç gelmezse? Beklemekten öldüm artık, bekleyecek psikolojim kalmadı artık. Bekleme git sen yanaş derseniz, karşılık alamayınca oluşan üzüntü ve kendime acımayı bir kez daha kaldıramam gibime geliyor.
Yalnızlıktan daralıyorum, etrafımda insan olmasından/olmamasından değil , gerçek sevgiyi, aşkı bilmemekten mutsuzum, ruhum daralıyor, artık katlanamıyorum galiba. Orda olmayan bir şeyi boş yere arıyormuşum gibi geliyor, bulamayınca daha çok hayalkırıklığı yaşıyorum ve içim inanılmaz acıyor. Kimin kapısını bana sevgi versin diye çaldıysam dilenci muamalesi yaptı ve yüzüme kapıyı kapattı. Kapı kapı gezip sevgi aramaktan bıktım artık.
Çok duygusal bir insanım ve romantizm benim için gerçekten çok önemli...yani romantizm olmayınca başka hiçbir şeyden zevk alamıyorum. El ele çiftleri, bebekli aileleri gördükçe kahroluyorum , kendime acımaktan bittim artık. Zaten ailemden uzaktayım, sevgiye olan açlığım beni kemiriyor. Arkadaşlarım dışarı çık, yeni insanlarla tanış, sevgili ara diyorlar ama gerçekten hiç enerjim yok. Liseden bir arkadaşım beni hep yalnız gördüğünü söyledi, başka bir arkadaşımla ne olacak bu kızın hali diye konuşuyorlarmış...beni o kadar çaresiz görmüşler ki internetteki evlilik sitelerine para verip üye olmamı önerdiler. Biliyorum iyiliğimi düşünüyorlar ama inanılmaz kırıldım, başka insanların gözünde de bu kadar çaresiz olmak inanılmaz canımı sıktı.
Uzun oldu, vakit ayırıp okuyan herkese teşekkür ediyorum.
Her türlü yorumunuza mutlu olurum.
Zayıfla, saçını/tipini/makyajını değiştir gibi yorumlarda bulunmazsanız daha da mutlu olurum :)
Sen de yaz madem Yengeç senin de güzel ilişkilerin olmuşkeske konuyu kapatmasalar da bdvye sabitleselelergün aşırı "yalnizim" konusu acanlara umit olsun:))
Aynı şoku bende az önce yaşadım tâkı tarihi farkedene kadarSen 26 yaşında mıydın diye şok olacakken tarihi fark edişim
ama ben küçücük bir cocukken bile hep çok güzel bir ask hayatim olacak gibi hisseder hayal kurardimSen de yaz madem Yengeç senin de güzel ilişkilerin olmuş
Sizi o kadar iyi anlıyorum ki ben de geçmişte aynılarını yaşamıştım. Ama daha sonra aslında her şeyin kendimle alakalı olduğunu fark ettim. Yıllar önce 125 kilolu ( obez) bir kadındım. Ve hep duymuşuzdur çevremizden kilolular beğenilmez, zayıflar güzeldir. ( Sağlık açısından tabiki kilolu olmak sorun yaratır.) Tabiki ben de de bu algı yerleşmişti. Kendime değer vermiyordum. Sevilmediğim, beğenilmediğim için bu duyguları hak etmediğimi düşünüyordum. Kimden hoşlansam şaka gibi ya en yakınımla ilişkisi oluyordu ya da beni beğenmediğini söylüyordu ya da hissettiriyordu. Bir gün bir yazı okudum. Japon atasözü '' Asla kendin hakkında kötü konuşma. Çünkü içindeki savaşçı bunu duyacak ve bundan olumsuz etkilenecektir. '' Aynanın karşısına geçtim kendime baktım, gözlerime, tenime. Ben kendimi beğeniyor muydum? Ben kendime değer veriyor muydum? Kendimi seviyor muydum? Neden başkalarının sevgisine bu kadar ihtiyaç duyuyordum? O gün kendime geldiğim gündür. Vücudumun her bir zerresini, sarkmasını, çatlağını her şeyi inceledim. Ve o gün kendime, kendimi seveceğime dair söz verdim. Evet ilk başlarda çok zordu ama inanın tüm ilgimi, sevgimi, şefkatimi kendime verdim sadece kendime. Dışarıdan algımı çektim. Bu kadar aradım olmadı zaten hayatıma girecek kişi gelecek, ben tüm olasılıklara açıyorum kendimi dedim. Kendimle ilgilendim ama düşüncede dahi arayışta ya da sevgi yoksunluğunda olmadım. Saçlarımı yavaş yavaş sanki narin bir mücevhermiş gibi taradım, sevgi sözcükleriyle. Başkasından beklediğim ne varsa kendime o şekilde davrandım. Başlarda evet numaraydı ama sonra gerçekten öyle hissettim. Kendimi seviyordum, kendime değer veriyordum. Önceleri de kendimi sevdiğimi sanıyordum ama sevmiyor muşum. Bu sırada aynı iş yerinde çalışmaya devam ediyorum ve aynı kilodayım. Aradan 1,5 ay gibi bir süre geçti. Aniden insanlar benimle tanışmak istemeye başladılar. Bana iltifat ediyorlar, dakikalarca gözlerimi izliyorlar. Tenimi koklamaya çalışıyorlar. Bedenimi beğenmediğini söyleyen iki kişi de dahil bunlara. Bir gün dedim ki hayırdır hani beğenmiyordun, kiloluydum ne değişti? Bilmiyorum şu an bir başkasın, sana karşı yoğun çekim hissediyorum ve inan kiloların umurumda bile değil sadece seninle sevgili olmak, vakit geçirmek istiyorum dedi. ( Tabiki reddettim orası ayrı ) Sonra taliplerim arasından seçtiğim kişi her gün işe geldiğinde saçlarımı öpüyordu. O kadar narinler ki kıyamıyorum diyordu. ( Yahu ne narini kabaran ince telli saç işte ) Ama ben kendi saçımı öyle seviyordum tararken :) Biz kendimize nasıl davranıyorsak bize de öyle davranılıyor bunu bizzat deneyimledim ve deneyimlemeye devam ediyorum. Benim kendime veremediğim hiçbir şeyi bir başkası bana veremiyor. Ve kendimi sevmeye başlayınca duygusal yeme durumum da düzeldi ve hiç zorlanmadan kısa sürede zayıfladım. Ben aramayı bıraktım( aradıkça eksiklik enerjisi yayıyorum ve bana da dönüşü eksiklik duygusu oluyor), kendimi tüm olsalıklara açtım ve kendimi sevdim( tam manasıyla kendimi kandırmadan). Umarım size de bir fikir olmuştur yaşadıklarım. Unutmayın her şeyin en güzelini hak ediyorsunuz.Selam kızlar,
Geçen perşembeden beri konuyu açasım var ama bir türlü düşüncelerimi toplayıp açamadım. Gerçekten fena durumdayım, cumartesi mutfak alışverişinden dönerken, bugün durduk yere otobüste, işyerinde ağladım, kendimi tutamıyorum gözyaşlarım süzülüyor.
Geçen hafta perşembe yine bir hezimete uğradım ve artık kadere isyan ettim, daha fazla böyle ne kadar gidebilirim bilemiyorum. Aşkın, sevginin kader ve kısmet olduğunu artık anlamış bulunmaktayım ve kaderin bu konuda beni bulmayacağını hissettikçe kahroluyorum...sonuçta karşıdakinin de bana aynı anda ve şekilde bir şeyler hissetmesi olasılığı çok düşük, böyle küçük bir olasılığın gerçekleşmesi çok zor, yani olursa kaderin hediyesi şeklinde oluyor ama bana bir türlü olmuyor , bekliyorum, umut ediyorum ama hep hezimet
Fazla kafanızı şişirmeden konuya hızlıca geçeyim : 26 yaşındayım, geçen yıl yurtdışına taşındım ve bir süredir bu yaşadığım ülkedeyim, buraya kariyer amaçlı geldim. Yüksek lisans mezunuyum, üniversiteden başlayarak aşk hayatımı anlatayım, geriye baktığımda hep hüzün, mutsuzluk, hezimet ve yalnızlık var.
Üniversitedeyken erkek ağırlıklı bir bölümdeydim ama etrafımda yakınlık duyduğum, ilgi duyduğum kimse olmadı.....ta ki 3. sınıfa kadar. Onu görünce resmen çarpıldım, kafasını kaldırıp bana baktığı anı unutamam....ama benden yaşça büyüktü, abi konumundaydı ve sevgilisi vardı. Bir süre sonra görmemeye başladım, bir süre sonra aklımdan çıktı gitti.
4. sınıfa kadar bu konudan şikayetçi değildim ama ne zaman arkadaşlarımla dersler yüzünden bir araya gelememeye başladık, işte o zaman fena yalnızlık çekmeye başladım. O zamana kadar aslında hep boşluktaymışım ama kendimi arkadaşlarımla avutmuşum, bunu 22 yaşımda anladım. Gerçeği görmemek için kendimi oyalamışım, hayatımda aşk olmamasının eksikliğini ne zaman hissetsem başımı sosyalliğe doğru çevirmişim. Etrafımda kampüste el ele gezen mutlu çiftleri gördükçe içim ezilirdi resmen.
O zaman bir çocuktan hoşlanıyordum, aynı yaştaydık , lisede arkadaştık ve aynı üniversiteye gelmiştik ama 4. sınıfa kadar bir şekilde iletişimimiz olmamıştı. Raslantı sonucu bir araya geldik ve ondan hoşlanmaya başladım, başlarda bana ilgi gösteriyordu ama sonra bu iş olmadı ve bir arkadaşımla yatıp kalkmaya başladı....içimin nasıl yandığını anlatamam. Ben bu kıza acıyıp yardım etmiştim ve o da hoşlandığımı bile bile arkamdan iş çevirmişti.....hoş hikayede herkes kişiliksiz olunca kimin önce başlattığını bir önemi yok ya, neyse. Hayatımdan böylece 2 kişiyi kaybettim ve hayatımın dersini de aldım: Kimseye acıma, sonra gelip başına bela oluyorlar.
Bu hezimetten sonra doğrulamadım, gecelerce başımı yastığıma gömüp ağladım. Bu sırada hem bu işten hem de yalnızlıktan iyice daraldığım için büyük bir hata yaptım ve bir şeyler hissetmediğim ama benden çok hoşlanan biriyle çıkmaya başladım, ona bir şans verdim. Onu gerçekten sevmeyi çok istedim, o kadar iyi bir insandı ki..ve beni de çok seviyordu ama ne yapsam olduramadım. Onunla buluştuğumda gerçekten onu kıskanırdım, gerçekten aşık olduğu birini görmenin mutluluğunu üstünde taşırdı.
Olduramadım ve ayrıldık, onu üzdüğüm için kendime çok kızdım ama bu iş benim için bir azap haline gelmeye başlamıştı. Kendime acımaktan resmen bitap düşmüştüm, o kadar yalnızdım ki sevmediğim birine yalnızlığımı gidermek için tutunmuştum..1 yılın ardından bu iş bitti. Burda aşkla ilgili ilk dersimi aldım, bu iş karşılıklı olmayınca olmuyormuş.
Mezun olduktan sonra 3. sınıfta çarpıldığım adamla meslektaş oldum. Sevgilisinden ayrılmıştı ve bunalımdaydı, çok kötü bir durumdaydı. Zaten önceki gördüğüm zamanlarda çok etkilenmiştim, artık meslektaş olarak aynı statüdeydik ve yalnızdı, ne yazık ki koşulları uygun bulunca kendimi tutamayıp ona çılgınlar gibi aşık oldum. Karşılık bulamadım, inanılmaz bir acıyla kaldım.
Hayatımın ilk aşkı oydu, hayatımın en büyük acısı da o oldu.
Aşktan yana ikinci önemli dersimi 25 yaşımda aldım, istersen dünyanın en güzeli, zekisi, şusu busu ol, karşılıklı olmayınca olmuyormuş.
Bu olayın 6 ay ardından şimdiki işyerime gelme fırsatı elime geçti, dilini bile bilmediğim bir yer umut kurtuluş olarak göründü ve Temmuzda taşındım. Buraya ne ümitlerle geldiğimi anlatamam, Türkiyedeki durumum hep hezimetken belki aradığım gerçek aşk bu insanlardan birinde beni bekliyordur diye düşündüm.
İlk başlarda değişiklik iyi geldi, farklı kültürlerden farkli insanlar, yeni bir çevre, yeni arkadaşlar...ama bunlar da beni buraya kadar oyalayabildi, yine yapayalnız hissediyorum. Arkadaşlarla buluştuktan sonra eve geldiğimde yine içime yalnızlık çöküyor, keşke bu kalabalığın içinde olacağıma yanımda bir tek ''O'' olsaydı diyorum. Burda da birinden hoşlanır gibi oldum ama onun da olmayacağı ortaya çıktı, artık bu noktada kadere isyan halindeyim. İsyan ettim ve artık patladım, umutsuzluğun son noktasındayım.
Kimi beğensem neden olmuyor?
Neden ben hep yapayalnız olmak zorundayım?
Kısmet neden bana gelmiyor?
Bu mutsuzlukla nereye kadar gidebilirim, ya kısmet bana hiç gelmezse? Beklemekten öldüm artık, bekleyecek psikolojim kalmadı artık. Bekleme git sen yanaş derseniz, karşılık alamayınca oluşan üzüntü ve kendime acımayı bir kez daha kaldıramam gibime geliyor.
Yalnızlıktan daralıyorum, etrafımda insan olmasından/olmamasından değil , gerçek sevgiyi, aşkı bilmemekten mutsuzum, ruhum daralıyor, artık katlanamıyorum galiba. Orda olmayan bir şeyi boş yere arıyormuşum gibi geliyor, bulamayınca daha çok hayalkırıklığı yaşıyorum ve içim inanılmaz acıyor. Kimin kapısını bana sevgi versin diye çaldıysam dilenci muamalesi yaptı ve yüzüme kapıyı kapattı. Kapı kapı gezip sevgi aramaktan bıktım artık.
Çok duygusal bir insanım ve romantizm benim için gerçekten çok önemli...yani romantizm olmayınca başka hiçbir şeyden zevk alamıyorum. El ele çiftleri, bebekli aileleri gördükçe kahroluyorum , kendime acımaktan bittim artık. Zaten ailemden uzaktayım, sevgiye olan açlığım beni kemiriyor. Arkadaşlarım dışarı çık, yeni insanlarla tanış, sevgili ara diyorlar ama gerçekten hiç enerjim yok. Liseden bir arkadaşım beni hep yalnız gördüğünü söyledi, başka bir arkadaşımla ne olacak bu kızın hali diye konuşuyorlarmış...beni o kadar çaresiz görmüşler ki internetteki evlilik sitelerine para verip üye olmamı önerdiler. Biliyorum iyiliğimi düşünüyorlar ama inanılmaz kırıldım, başka insanların gözünde de bu kadar çaresiz olmak inanılmaz canımı sıktı.
Uzun oldu, vakit ayırıp okuyan herkese teşekkür ediyorum.
Her türlü yorumunuza mutlu olurum.
Zayıfla, saçını/tipini/makyajını değiştir gibi yorumlarda bulunmazsanız daha da mutlu olurum :)
Yaaa maşallahama ben küçücük bir cocukken bile hep çok güzel bir ask hayatim olacak gibi hisseder hayal kurardimhatta ilk büyük askimdan (hayatimiz türk romantik komedisi gibiydi) ayrilinca uzulmek yerine cok guzel bir his gelmişti icime "ohh, ask defterimi actigim gibi kapatmadim" diye
yalnizken bile umutsuz degildim yani hic:)
*nihayet beş on aya 34ümde aşk defterimi kapatiyorumdaha da acmak istemiyorum - allah uzun ömür verirse uzun zaman birlikte yasamak istiyoruz, 40. yılımız icin cruise gemisi parasi biriktiriyoruz :) artik baska defterleri doldurma zamani :) kimse de acele etmesin bence - sirf yasim geldi seviyorum diye cok icime sinmeden exlerden biriyle evlensem her seyiyle icime sinen adami kaciracaktim.
Dualarinladualarımla
Sen de gerçek aşkı bulmuşsun. O kadar mutlu oldum ki. Fazlasıyla hakettinkeske konuyu kapatmasalar da bdvye sabitleselelergün aşırı "yalnizim" konusu acanlara umit olsun:))
Aa sen Almancı degil miydin, nasıl tanıştınız nasıl oldu kaç yaşında
yaa cok teşekkür ederimYaaa maşallahçok mutlu ol.. olun..
Burda, beğendiğim sayılı üyelerdensin..
Yengeç 13 senedir burdayım o kadar insan yazdı çizdi. Senin kadar naif,pozitif, özenli yazan.. Kimseyi kırmadan düşüncesini ifade eden, gömecekse de sebebini, detayını açıklayan görmedim.. Sen de Miss de mutluluğu hakediyorsuniz.
İkinizin de mutluluk haberlerinizi burdan okumayı çok isterim
aaaa ceycey sen nereden ciktinSen de gerçek aşkı bulmuşsun. O kadar mutlu oldum ki. Fazlasıyla hakettin
Sağolasın hoşbuldum. Lgs 2025 anası oldum yaşlandım. Siz eski dostlarım aşkı bulmuşsunuz . Vallahi çok çok sevindimyaa cok teşekkür ederimcok seviyorum KK'yi, arkadasim gibi bir sey oldu bunca yildir
aaaa ceycey sen nereden ciktin
uzun zaman sonra hos geldin , gitme daha :))
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?