Ölümsüz Arkadaşlık Bir Ütopya mı?

Dogrusu insanlarin neden illa bir arkadas bulma cabasi icinde oldugunu bu yasima kadar pek anlamamisimdir. Benim cok yakin dostluklar kurdugum insanlar oldu. Ha bu insanlar bir elimin parmagini gecmedi hic. Diyelim ki 3 tane. Bir tanesinden kotu bir kazik yedim diyelim. Fakat hayatta herseye hazirlikli bir insan oldugum icin sanirim bu kazik olayi beni fazla sarsmadi. O kisiyle zaten arkadasligimi bitirmem gerektiginin farkindaydim, nasil yaparim bilmiyordum, kendisi bitirmis oldu, oh be dedim sonra.

Su an yine 5 yillik bir dostlugum var bir arkadasimla. Uni den ayni sinifta olunca baya alistik birbirimize. Su an ikimizde bitirme tezimiz ile ugrastigimiz icin birbirimizden pek haberimiz yok son 1 2 aydir. Fakat ben bu dostlugunda bitecegini biliyorum. Okul bittiginde yollarimiz da ayrilacak. Fakat ben buna da hazirlikliyim.

Yapi itibari ile kendine yeten bir insanim sanirim. Ne bilim boyle illa dostlum olsun, arkadasim olsun derdinde olmadim hic. Bence insan kendi kendine yetebilmeli. Ve dostluklarin araya yillar yollar girince eskisi gibi olmayacaginin bilincinde olmali. Ben simdi bu dostumu yillar sonra gorsem bile oturur konusurum. Fakat her ay goruselim bundan sonra felan gibi bir derdim olmaz. Biliyorum ki gorustugumuz zaman gulusup eglenecegiz yine. Bence siz de boyle dusunun. Fazla onem vermeyin, dostluklari arkadasliklari hayatinizin merkezine koymayin. Rahat olun yani.

Ha ölümsüz dostluklarda vardir eminim. Buna inaniyorum. Ama benim icin pek gecerli degil.
 
Merhaba, bugün biraz hüzünlüyüm. Bu, forumda açtığım ilk konu olacak.
Arkadaşlık kavramı benim için her zaman önemli bir yer tutmuştur. Arkadaş dediysem, her tanıştığım akrandan filan bahsediyor değilim. Birlikte vakit geçirdiğimizde eğlendiğim, yahut bir şeyler öğrendiğim, farkına varmadan geliştiğimi hissettiğim, kendisine iyi geldiğim için mutlu olduğum insanlardan bahsediyorum. İşte bu insanları seçmeye çalışırım, onlara "torpilli" davranırım, zor zamanlarında "nazına oynarım", yardım etmek için elimden geleni yaparım, başkalarına karşı onları korurum. Yani sanırım ilkokul düzeyinde filan arkadaşlık tanımı yaptım, değil mi? Ama itiraf etmek gerekirse temelde böyle bir içgüdü benim için arkadaşlık. Bir duygudaşlık, bir yoldaşlık, bir taraftarlık... Beni arkadaşlarımla pek çok farklı ortak payda buluşturabilir. Örneğin biriyle x, y ve z konularında anlaşırken öteki ile p, r ve x konularında buluşuyor olabiliriz. Bu durumda, biri diğeri ile nasıl olup da anlaşabildiğime, onda ne bulduğuma akıl sır erdiremeyebilir. Her neyse... Sanırım buraya kadar yazdıklarım çoğumuz için geçerlidir.
Benim sorunum, "arkadaşlıkların ömrü" meselesi. İstiyorum ki, bir insanla bir duygudaşlık kurduysam bu bozulmayıversin. İstiyorum ki, yıllar geçse de oralarda "hatrımın geçtiği, bana da hatrının geçtiğini bildiği" bir arkadaş, müsait bir zamanında 10 dakika sohbet etmeye, aynı şehirde isek aklımıza esince bir çay içmeye hazır ve nazır olsun. Bilirsiniz, arkadaşlar arasında yanlış anlaşılmalar olur, fikir ayrılıkları olur, bazen kabahatler olur. Bazen hiçbir sorun yoktur, araya zaman girer, şehirler girer, etiketler girer, girer oğlu girer... Sizce bunlara rağmen arkadaşlıkları sürdürmenin yolları, yöntemleri nelerdir? Örneğin lise arkadaşlarımı arada bir arıyorum, mesaj atıyorum. Ne zaman arasam ne kadar sevindiklerinden bahsediyorlar, seslerinden de hissediyorum. Görüştüğümüzde de "neredeyse" eskisi gibi. Yılda 1-2 görüşme ile bayram ziyareti tadına geldi, görev gibi oldu. Dertleşemez oldum onlarla. Zaten artık eskisi gibi dinlemiyor kimisi.
Kimi arkadaşlıklarım da onarılacak hali kalmayan karşılıklı kabahatlerden ötürü sona erdi. İnanır mısınız, geriye dönüp bakınca onlarla da ne kadar eğlendiğimizi, bana neler neler kattıklarını hatırlıyorum. Onlar beni böyle anmıyorlar muhtemelen. Oysa ben onlara kızdığımı, kırıldığımı anımsadığım kadar geçirdiğimiz güzel zamanı da hatırlıyorum. Hatırlamamak mı daha iyi, yoksa iyisiyle kötüsüyle "benimki de böyle bir şey işte" demek mi? Ha, şimdi lambadan "istersen düzeltelim o işi" diyen bir cin çıksa "yok abi almayayım" derim, o ayrı...
Siz arkadaşlıklarınızı sürdürmek konusunda ne gibi sorunlar yaşadınız? Siz böyle sorunları nasıl çözüyorsunuz? Ya da çözülebilir sorunlar mı bunlar?
Sizce her arkadaşlık ölümü değilse de sürünmeyi tadacak mıdır?
Yeni arkadaşlar edindikçe eskilerinin pabucu dama atılmadan, "dost biriktirerek, insan biriktirerek" ilerlemek mümkün müdür?
Artık yeni bir arkadaşlık kurarken, "Şimdi bunun sonu da ötekilere mi benzeyecek? Alttan almakla kendimi mi kandırıyorum? Bana geçici gözüyle mi bakıyor? Aramız bozulsa arkamdan neler söyler?" diye düşünmeden edemiyorum ve bu çok üzücü.

Lütfen bana köklü ve sağlam dostluklarınızdan bahsedin, acısıyla tatlısıyla... Bana umut verin :)

Ben bu yazıyı ilk okuduğumda çok fazla anlayamamıştım sorununuzu.O zamanlar sınava hazırlanıyordum ve hiçbir arkadaşımla sorun yaşamamıştım.Birden aklıma geldi bu yazınız.Şu an bende üniversitedeyim ve aynı soruları soruyorum kendime/çevreme..Hiçbir arkadaşıma geçici gözüyle bakmıyorum/bakamıyorum.Arkadaşlık üzerinde elbet makul beklentilerim var.Bunlar olmayınca hayal kırıklığına uğruyorum.Aradan neredeyse 3 yıl geçmiş..Şu anda bu konu hakkındaki düşüncelerinizi çok merak ettim..
 
İlk mesajda yazılanlarda kendimi buldum ben yıllanmış ve kimsenin arayıp sormadığı kişileri bile arar sorarım ve hatta İstanbulda birbiriyle bile görüşmeyen insanlar, ben şehir dışından geleceğim diye birlik oldular whatsapp grubu kurduk arada yazışır haberleşiriz.
Vefalı biri olduğumu düşünürüm ama maalesef insanlar çaba göstermeden herşeyi karşıdan bekleyince insan ister istemez kendini sorguluyor acaba yüzsüzlük mü ediyorum, aslında konuşmak istemiyorlar da ben mi mecbur bırakıyorum diye. Karşılığı olmayınca ben bıraktım artık
Bu beklentiden ziyade karşımdakini konuşmaya zorluyormuşum gibi hissettiğimden.. Tek taraflı çabayla arkadaşlık bir yere kadar
 
X