Buğulu bir mevsimdir sonbahar,
Ben hep en çok sonbaharı sevdim. Renklerin, tatların ve kokuların, tıpkı solmadan önce en güzel halini alan çiçekler gibi dorukta olduğu sonbaharı...
Sonbahar, yağmurlu pazar sabahlarında, deniz kenarında ıslak ama kendinden memnun yürüyüşler yapmanın,
Yeni bir albüm ve mümkünse yeni bir de parfüm keşfetmenin ve uzunca bir süreyi her ikisine de sarmalanarak geçirmenin,
Özel birini farkedip, çeyrek yollu da olsa gönül düşürmenin,
İçini ısıtmak bahanesiyle viskili kahve içmenin,
Evlere kapanıp, kitaplar okuyup, yüreciğinin az girilmiş kuytuluklarındaki tozlu raflarla yüzleşmenin,
Gecenin bir vakti lise arkadaşlarını arayıp sevecen küfürlerle ve kahkahalarla süslenmiş uzun sohbetler yapmanın,
Ve kendini birdenbire büyümüş bulmanın mevsimidir.
30'lu yaşların sonu gibidir sonbahar. Çılgın olmaya çılgındır hala, ama daha dingin, daha içbükeydir
Kesinlikle tutkuludur ama farfaracı değildir, için için yanan bir köz gibidir.
Kahkahalarla gülmenin değil içtenlikle gülümsemenin,
Bir bakış atmanın değil, uzun uzun seyretmenin,
Çekip almanın değil, usuldan sokulmanın, yavaşça alıp götürmenin
Tüketir bitirircesine bir solukta sevişmenin değil, keşfetmenin,
Kelebeklerin değil, nereye gitmek istediğini bilen kuşların,
Altüst olmanın, deliye dönmenin değil, içine sindirmenin,
Olduğundan daha fazla görünmeye çalışmanın değil, eksiklerinle barışmanın mevsimidir.