• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Okunmaya Değer...

Bende çok beğendiğim bir Sonbahar yazısın ekleyecek yer ararken rastladım konunuza acaba parça parça eklersem uygun olurmu :) affınıza sığınarak sordum çünkü bu konu sahibi siz olduğunuza göre izin almam gerektiğini düşündüm...

ne demek tabi ki ekleyebilirsiniz, bende memnun olurum.
 
Birisi, kabuk tutmuş yaralarımızı okşamaya başladığında, cırt diye açılıveriyor ve oluk oluk kanama başlıyor yeniden. Birine teslim olduğumuzda ve içimizi döktüğümüzde, bedenimiz ve ruhumuz kan içinde kalıveriyor. O yüzden değil mi, içimizi
tutmalarımız, birine teslim olmaktan korkmalarımız, ortalıkta tedirgin ve gergin dolanmalarımız?
-Anlatsam mı, anlatmasam mı?
- Kararsızlığımız,
-bu sevgi beni acıtır mı?
- Kuşkularımız. Her zaman seni üzecek birileri olacaktır. Tek yapmamız gereken; sevginin bize vadettiklerine güvenmeyi sürdürmek, ama kime ikinci defa güveneceğimizi de iyi seçmek.

[ Gabriel Garcia Marquez / Yüzyıllık Yalnızlık ]

Gabriel Garcia Marquez / Yüzyıllık Yalnızlık kesınlıkle okunması gereken kıtaplar arasındadır...
 
Sen başkasının gönlünü tavaf ederken, ben senin içindeki şeytanı taşlıyordum sevgili....

Küçük İskender
 
Buğulu bir mevsimdir sonbahar,
Ben hep en çok sonbaharı sevdim. Renklerin, tatların ve kokuların, tıpkı solmadan önce en güzel halini alan çiçekler gibi dorukta olduğu sonbaharı...

Sonbahar, yağmurlu pazar sabahlarında, deniz kenarında ıslak ama kendinden memnun yürüyüşler yapmanın,
Yeni bir albüm ve mümkünse yeni bir de parfüm keşfetmenin ve uzunca bir süreyi her ikisine de sarmalanarak geçirmenin,
Özel birini farkedip, çeyrek yollu da olsa gönül düşürmenin,
İçini ısıtmak bahanesiyle viskili kahve içmenin,
Evlere kapanıp, kitaplar okuyup, yüreciğinin az girilmiş kuytuluklarındaki tozlu raflarla yüzleşmenin,
Gecenin bir vakti lise arkadaşlarını arayıp sevecen küfürlerle ve kahkahalarla süslenmiş uzun sohbetler yapmanın,
Ve kendini birdenbire büyümüş bulmanın mevsimidir.

30'lu yaşların sonu gibidir sonbahar. Çılgın olmaya çılgındır hala, ama daha dingin, daha içbükeydir…
Kesinlikle tutkuludur ama farfaracı değildir, için için yanan bir köz gibidir.
Kahkahalarla gülmenin değil içtenlikle gülümsemenin,
Bir bakış atmanın değil, uzun uzun seyretmenin,
Çekip almanın değil, usuldan sokulmanın, yavaşça alıp götürmenin
Tüketir bitirircesine bir solukta sevişmenin değil, keşfetmenin,
Kelebeklerin değil, nereye gitmek istediğini bilen kuşların,
Altüst olmanın, deliye dönmenin değil, içine sindirmenin,
Olduğundan daha fazla görünmeye çalışmanın değil, eksiklerinle barışmanın mevsimidir.
 
Buğulu bir mevsimdir sonbahar,
Ben hep en çok sonbaharı sevdim. Renklerin, tatların ve kokuların, tıpkı solmadan önce en güzel halini alan çiçekler gibi dorukta olduğu sonbaharı...

Sonbahar, yağmurlu pazar sabahlarında, deniz kenarında ıslak ama kendinden memnun yürüyüşler yapmanın,
Yeni bir albüm ve mümkünse yeni bir de parfüm keşfetmenin ve uzunca bir süreyi her ikisine de sarmalanarak geçirmenin,
Özel birini farkedip, çeyrek yollu da olsa gönül düşürmenin,
İçini ısıtmak bahanesiyle viskili kahve içmenin,
Evlere kapanıp, kitaplar okuyup, yüreciğinin az girilmiş kuytuluklarındaki tozlu raflarla yüzleşmenin,
Gecenin bir vakti lise arkadaşlarını arayıp sevecen küfürlerle ve kahkahalarla süslenmiş uzun sohbetler yapmanın,
Ve kendini birdenbire büyümüş bulmanın mevsimidir.

30'lu yaşların sonu gibidir sonbahar. Çılgın olmaya çılgındır hala, ama daha dingin, daha içbükeydir…
Kesinlikle tutkuludur ama farfaracı değildir, için için yanan bir köz gibidir.
Kahkahalarla gülmenin değil içtenlikle gülümsemenin,
Bir bakış atmanın değil, uzun uzun seyretmenin,
Çekip almanın değil, usuldan sokulmanın, yavaşça alıp götürmenin
Tüketir bitirircesine bir solukta sevişmenin değil, keşfetmenin,
Kelebeklerin değil, nereye gitmek istediğini bilen kuşların,
Altüst olmanın, deliye dönmenin değil, içine sindirmenin,
Olduğundan daha fazla görünmeye çalışmanın değil, eksiklerinle barışmanın mevsimidir.

çok güzelmiş yazarı kim acaba?
 
Sebebim sensin,
Bu mürekkep balığı
Bu bukalemun
Bu kalem
Yokluğun
Her şeyi sorduğum hayat,
Beni rahat bırak !

- Y. Erdoğan
 
Kokuların en güzel olduğu, akşamın en güzel indiği, şarkıların gönüllere en sinsice girdiği mevsimdir.

Hatırlamanın ve unutmanın mevsimidir.
Sakince vazgeçmenin ama kestirip atmamanın, sayfaları saygıyla çevirip, kapağı okşayarak kapatmanın mevsimidir.
Bazı şeyleri daha sonra üzerinde düşünmek için saklamanın, ve bazı şeyleri dolaptan çıkarıp yeniden sevmenin mevsimidir.
Mutlaka biraz ağlamanın,
Ve illaki kararlar almanın,
Ve yine de zamana inanmanın, zamana bırakmanın mevsimidir.
Azcık Casablanca filminin meşhur şarkısındaki gibidir ''No matter what it brings, as time goes by'' – Ne getirirse getirsin zaman geçerken beraberinde...-
Alpay dinlemenin mevsimidir ve ortaokul aşkının beyaz dişli, esmer gülüşünü hatırlamak...
Hatta mümkünse bir ‘’Uzun zamandır hastret kaldım yüzüne’’ Ayten Alpman’dan

Ve bitmeyen bir tutkuyla Chet Baker; Bir ‘’Tenderly’’ ki çaktırmadan işgal etsin seni ve sonra ‘’Misty’’ ki, harap etsin kalp, ciğer ne varsa cümle iç organlarını…

Yine de son baharın kendisi tarz olarak en fazla baroktur.

Enerjik adımlarla yürümenin ama yetişecek bir yeri olmamanın, sadece keyfinin peşini kovalamanın mevsimidir sonbahar...
 
Vapura binip Kadıköy'e geçmenin, Bir arasokakta ''mazbut, modası geçmiş ama onurlu'' hizmet vermeye devam eden Baylan pastanesine gidip Cup Kriye yemenin, ve hala bu kadar güzel olabilmesine şaşmanın,
Moda çaybahçelerinde taze ceviz, simit ve çay keyfi yapmanın,
Balık pazarını gezip, mücevher yeşili razaki üzümlerinin, artık çok nadir bulunan kahve-sarı kabuklu, dişledikçe güzelleşen sulu frenk armutların ve cennet taamı mor-menevişli incirlerin seyrine dalmanın tam zamanıdır.

Asildir sonbahar; insanla açıkça cenk etmez ilkbahar gibi, usulca kanına girer, nazikçe teslim alır.
Talepkardır; üstsüz denize girmeyi cüretkarlıktan saymaz yaz gibi, ruhunu görmek ister çırılçıplak.
Üstüne düşmez ama şefkatlidir. Kış gibi itip kakmaz, acıtmaz canını, seni kendi deviniminle başbaşa bırakır.

Fransızca konuşmaya çalışmanın mevsimidir nedense.
''Bonhoeur e chagrain'' – mutluluk ve hüzün - arasında tatlı tatlı salınmaktır.
''Ne me quitte pas'' yı – beni terketme - Nina Simon gibi söylemeye uğraşmak,
Moustaki'den ''Meteque'' i en az üç defa döndürmek ve sonra da türkçe sözlü versiyonunu Tanju Okan'dan dinleyip ''Hasret''e boğulmak; Bu akşam çok efkarlıyım. Kalbim neden kan ağlıyor bunu bir bilsem sevgilim...

Ve birgün sabahtan başlayıp ila-nihaye Şükrü Tunar şarkıları çalmanın mevsimidir;
''Gönül durup dururken bir güle uçtu kuş gibi
Çırpındı dalında dikeni tanıyormuş gibi
Yoruldu boş yere derdinden anlıyormuş gibi
Döndü geldi, yarası hala kanıyormuş gibi''
Tabii ki yeni palazlanan sarı-kanatlarla birlikte neşeli bir rakı sofrası donatmaktır o günün gecesinde.
Accık çakırkeyif, ya da alenen sarhoş olmaktır.
Yatağa yatınca eski aşklarını yadetmek ve anıların beyninde uğuldarken uyuyakalmaktır.

Kendini bırakmaktır sonbahar, yaşamın içinden geçip, seni de yağmurlarla yıkaması için kapılarını pencerelerini hatta damını açık bırakmaktır.
Aldığın nefesi bir kutsama gibi içine çekmek ve verirken bir dua gibi sevecenlikle salıvermektir.
Ellerinin hala süren esmerliğine şaşkınlıkla bakmak ve sonra zaman içerisinde yine beyaza dönmelerini severek izlemektir.
Ne garip, ilk kez şimdi düşünüyorum böyle birşeyi; vücudunun bir bölümünü sonbahara ada deseler ben herhalde ellerimi adardım…
Çünki sonbahar dokunmaktır;
Yere düşen yapraklara,
Saçlarını ıslatan yağmura,
Eski eşyaların, üzerindeki toza,
Kitap okurken kalınan yeri bellemek için kıvrılıvermiş sayfa uçlarına,
Artık teni yakmayan güneş hüzmelerine,
Bardakların kenarındaki dudak izlerine,
Rüzgardan uçan eteklerine…
Aslında yalnız ellerinle değil, zihninle de dokunmaktır.

Zihin açıklığı zamanıdır sonbahar.
Vizyon zamanıdır.
Ruhunun kanatlandığı zamandır.
Türbe ziyaretlerinin zamanıdır.
Hafta başı bir öğleden sonra Çırağan yokuşunu sakin sakin tırmanıp Yahya Efendi'yle sohbete gitmek, o narin yeşil ışığın kalbini bir kuşun kanatları gibi özenle kavradığını hissetmek zamanıdır.
Kabuklarını inceltip, yaşamla bütünleşmek,
Kendini sevmek,
Sarmak,
Öğrendiklerinle yeniden yola vurmak zamanıdır...
 
Ve tıpkı Sezen Cumhur'un dediği gibi artık susmak zamanıdır ki müzik konuşsun…

Çikolata renkli, kadife sesli, siyahi şarkıcı Nat King Cole yitirilmiş bir aşkın anılarıyla sesleniyor bizlere eski günlerden – The Falling Leaves;

''Pencereme rüzgarla savrulan yapraklar,
Kırmızı ve altın rengi sonbahar yaprakları
Dudakların geliyor gözümün önüne ve yaz öpüşleri,
Ve güneş yanığı ellerin, ellerimde tuttuğum
Gittiğinden beri uzadı sanki günler
Ve yakında başlayacak o bildik kış şarkısı
Ne varki sensin en fazla özlenen
Düşerken bu sonbahar yaprakları''

Autumn Leaves - Nat King Cole

http://www.youtube.com/watch?v=9IDUxk9sSXI
 
Unforgettable, that's what you are
Unforgettablethough near or far
Like a song of love that clings to me
How the thought of you does things to me
Never before has someone been more

Unforgettable in every way
And forever more, that's how you'll stay
That's why, darling, it's incredible
That someone so unforgettable
Thinks that I am unforgettable too



Unforgettable in every way
And forever more, that's how you'll stay
That's why, darling, it's incredible
That someone so unforgettable
Thinks that I am unforgettable too


Unforgetable - Nat King Cole

http://www.youtube.com/watch?v=q8tRTZIx298
 

Besame Mucho

Besame, besame mucho
Comosi fuera esta noche la ultima vez
Besame, besame mucho
Que tengo miedo a perderte
Perderte después
Besame, besame mucho
Como si fuera esta noche la ultima vez
Que tengo miedo a perderte
Besame, besame mucho
Perderte otra vez
Quiero tenerte muy cerca
mirarme en tus ojos
verte junto a mi
Piensa que tal vez
]Manana yo ya estare
Lejos, muy lejos de ti
Besame, besame mucho
Como si fuera esta noche la ultima vez
Besame, besame mucho
Que tengo miedo a perderte
Perderte despues
Besame, Besame mucho
Que tengo miedo a perderte
Perderte despues
Que tengo miedo a perderte
Perderte despues



öp beni , çok öp beni
sanki bu gece son geceymişcesine
öp beni, çok öp beni
seni kaybetmekten korkuyorum
kaybetmekten seni sonra
öpbeni, çok öp
sanki bu gece son geceymişcesine
seni kaybetmekten korkuyorum
öp beni, çok öp
bir kere daha kaybetmek seni!!
bana hep yakın olmanı
gözlerine bakmak
seni benimle görmek istiyorum
belki yarın sabah
senden çok uzaklarda
olacağımı düşün
öp beni, çok öp
sanki bu gece son geceymişcesine
öp beni, çok öp
seni kaybetmekten korkuyorum
seni kaybetmek sonra..
öp beni çok öp
seni kaybetmekten korkuyorum


España en llamas - ispanyolca çeviri -Adoro

___________

Şarkıyı çok yorumlayan oldu...ilk olarak ;

Tino Rossi - Besame Mucho, 1945

Tino Rossi - Besame Mucho, 1945 - YouTube

___________

sonra ;

Dean Martin - "Besame Mucho"

http://www.youtube.com/watch?v=Ab7e8y_IODk

_____________

Bu arada Kral da pek tabii ki ;

Elvis Presley - Besame mucho

Besame mucho - YouTube

___________________

Amerikalılar söyler de , İngilizler söyleyemez mi ??

Besame Mucho - The Beatles

Besame Mucho - The Beatles - YouTube

_____________________

Fransızca versiyonunda ( ben en çok bunu beğendim ) ;

Dalida 1976 Besame Mucho

Dalida 1976 Besame Mucho - YouTube
 
Son düzenleme:
Eveet sevgili dostlar,
Sizcede okunmaya değer değilmi? İçeriğinde;Sonbahar ve anılarda kalan eski şarkılar 'dan oluşan bir dizi güzelliği paylaşmak istedim sizlerle umarım sizlerinde beğenisini kazanır :)tıpkı benim gibi.sevgi ve saygılarımla:16::17:
 
Son düzenleme:
Önce gözlerimi hatırlamaz olacaksın,
Silik bir hat bile kalmayacak aklında...
Unutulunca bitermiş aşklar,
Önce hatırlamayı unutacaksın...





Selda Terek
 
Bütün güzellikleri görüyor gözlerim,
Şansımın da bilincindeyim,
Çok da zaman geçti üstelik,
Unuttum da sayılır...
O halde zaman zaman
Neden sızlar, bilmem ki...

Selda Terek
 
Ağırlığından sırtımda bile taşıyamadığım taşlaşmış yürek, küçüldü küçüldü avuçlarıma düştü... O yüreği taşımak zorunda olmadığımı o zaman anladım...

Selda Terek
 
En fazla
Bir bardak dumanı tüten kahve,
Çekingen bir gülümseme,
Sıcacık bir kucaklaşma,
Paylaşılan bir dilim pasta,
Sevecen bir el tutuşu,
... Ya da sarılıp uyumak kadar güzel olabilir hayat...
Daha fazla ne olabilir ki...

Selda Terek
 
Back