- 16 Ağustos 2010
- 293.103
- 603.051
- 43
Mardin bölgesi Hurrilerden îtibâren çeşitli kültürlerin tesiri altında kalmışlardır. M.Ö. 11. asırda başlayan "Ârâmi" göçleri Güneydoğu Anadolu gibi Mardin'de de kültürel değişmelere sebep olmuştur. Romalıların hâkim olduğu devirde Hıristiyanlık yayılmaya başlayınca "Ârâmi"ler Hıristiyan olmuşlar ve putperest Ârâmilerden ayırmak için, kendilerine "Süryânî" demişlerdir. M.S. 4. asırda Mardin Süryânîliğin önemli bir merkezi olmuştur. Süryânîler Mardin'de meşhur "Deyruzzaferan Kilisesi"ni kurmuşlardır. Yedinci asırda Mardin İslâm ordularınca fethedilmiştir. Müslüman Araplar 1040 senesinde Mardin'e tamâmen hâkim olmuşlardır. On ikinci asır başından îtibâren Oğuz Türklerinin Kayı aşiretinden (Ertuğrul Gâzi de aynı aşirete mensuptur) olan Artukoğulları bu bölgeye hâkim oldular. Göçebe Türkmenler de Artukoğullarına bağlı olarak bölgeye yerleşince, Türkler çoğunluk sağladılar. 1517'de Yavuz Sultan Selim Han bu bölgeyi Osmanlı Devletine kattı. Bu bölgede Türk-İslâm kültürü hakim oldu.
DÜĞÜN:
Mardin'de gerek Hıristiyanların gerekse Müslümanların düğünlerinde benzer bir çok özellik göze çarpar. Çok uzun bir süredir beraber yaşayan bu insanların birbirlerinden etkilenmeleri neticesinde benzer gelenek katmanları oluşmuştur.Evlilik çağına gelen delikanlıyı evlendirmeye karar veren ailesi, ona uygun bir eş bulabilme arayışına çıkar. gelin adayında genellikle şu hususlar aranır: Kızın ailesinin kendilerine denk olması şarttır. Kızın bir evi idare edecek nitelikte çalışkan, görgülü, namuslu, büyüklerine saygılı ve sevgi yüklü olması gereklidir. Kızla oğlanın daha önce görüşüp tanışması, evlilik öncesi arkadaşlık veya evlilik hususunda anlaşması söz konusu değildir. Eskiden sevilen kızın damdan gözetlenmesi zekice davranan erkeklere has bir davranıştı.Kesinlikle geleneksel evliliklerde boşanma alternatifi söz konusu değildir. Evlilik kutsallığı ile iyi ve kötü günde sevinci ve kederiyle ta mezara kadar eşlerin birlikteliklerinin sürebileceği bir kurumdur. Evliliğe bu nazarla bakılarak gerekli girişimler başlatılır. Oğlan evi, kız evlerini ziyaret ederek uygun bir aday arar. Bu olaya "dünür gezme", gidenlere de görücü denir. Bazen de kız arama olayı bahar aylarına rastlar. Aileler mesire yerlerine topluca giderek uygun aday arayışını sürdürürler. Kız arama olayı hamamda da olabilmektedir. Bazen de mahalle mahalle dolaşan bohçacı sıfatıyla satış yapan bayan tellallar devreye girer. Genellikle bu sıfatı taşıyan bayana, ziyaret ettiği evlerde edindiği bilgilere istinaden oğlan tarafı uygun gördüğü nitelikleri sıralayarak adaylardan bahsetmesini ister. Aracı olarak da kullanılan bu tellalların bir zamanlar yöremizde çok önemli bir işlevi olduğu günümüze kadar anlatılır. Her durumda beğenilen ve oğullarına alınması kararlaştırılan kızın ailesinden istenmesine gidilmeden önce, kız tarafının evliliğe sıcak bakıp bakmadığı durumunu öğrenmek üzere hatırı sayılır, her iki aileyi tanıyan orta yaşta bir kadın kız evine gönderilir. Bu kadın uygun bir zemin hazırlayarak kızın sözlü olup olmadığını öğrenir. Oğlan tarafının isteğini iletip, üç gün sonra gelmek üzere kız evinden ayrılır."Her şeyde bir hayır vardır. "Kısmetse olur" "iyi düşünün" "Her iki taraf mutlu olacaksa inşallah olur, mutlu olmayacaksa Allah esirgesin" dilekleri sıralanır... Kız tarafı oğlanda genellikle şu sorulara cevap arar: Denk bir aileye mensup mudur? Geliri normal bir hayat tarzı için yeterli midir? Kumar ve içkiye düşkün müdür? Aşırı kıskanç, müsrif midir? Kaynana olacak annesi, görümce olacak kız kardeşlerinin durumları nasıldır?Bu arada oğlan tarafı gelecek haberi canla başla bekler. Kız evine aracı kadın bir daha gönderilerek ( üç gün sonra ) haber alınır. Haber olumlu ise oğlanın babası hatırı sayılır birkaç dost ve iki garantör aile ile kız evine gider. Kız ailesi gelenlere ikramlarını sunarken bu arada kızlarını da konuklara göstermiş olur. Kızdan birkaç kez su istenir, bu sayede oğlan kızı daha yakından görür. Eğer oğlan, kızı beğenirse işaretleşmeler başlar. Ve devreye garantör aileler girer. Kız tarafı oğlanı soruşturmak için 15 gün mühlet ister. Kız tarafı evet cevabını verecekse defter yazılır. Bu defter 15 gün sonra gelen aracı kadına verilir. Eğer kız tarafı kızlarım vermek istemiyorsa defteri yüksek tutar. Oğlan tarafı defteri alıp enine boyuna inceler ve yapabileceklerini bir taslak halinde çıkararak deftere işleyerek geri gönderir. Yeni bir süreç böylece başlatılmış olur, eğer anlaşılırsa kızın da rızası alınarak yeni bir sürece girilmiş olur. Kız evi üzerine düşen görevlerini yerine getirmek için mevsimine göre şaşalı bir ikram sofrası hazırlar. Muteber olan büyüklerin söyledikleridir. Oğlan evinde yine hummalı bir çalışma göze çarpar. Damat adayı süslenmiş kokular sürülmüş bir şekilde anne ve babasının yanında mahcup oturur. Oğlan tarafı kız evine geldiği zaman resmi tören başlamış demektir. Akraba olmanın telaşı, heyecanı ile her iki taraf elinden gelen gayreti gösterir...Bu tür toplantılar kadınlı erkekli olur. Genellikle eşler yan yana, gençler ise yine karışık nizam oturur ve büyüklerini dikkatle izlerler. Bu tür toplantılarda mümkün olduğunca konuşmamaya özen gösterirler. Yalnızca sorulan sorulara yanıt verirler. Anne, baba, görümceler, dayı, teyze, halalar onlarda kendi imkânlarına, zevklerine göre giyinir, ziynet eşyalarının tamamını takmış olarak hazırlanırlar. Akşam yemekten sonra oğlan tarafı kız evine gider. Selamlar edilir, hal hatır sorulur. Misafirlere kahve, çay, pasta, börek ikram edilir. Ortalık bir dolar bir boşalır. Bir sigara içiminden sonra sıra meyve ve kuruyemişlere gelir. Oğlan tarafının en etkili ve yetkilisi bir dakika izin isteyerek söze şöyle başlar: Efendim sebebi ziyaretimiz, hayırlı bir iş içindir. Bizler aile olarak sizleri tanıyor ve sizinle bir arada bulunmaktan büyük bir onur duyuyoruz. Hele hele işin içine birde akrabalık gibi kavram girerse ki, bu bizim için büyük bir gurur ve onur vesilesi olacaktır.
Bu sebeple; Allahın emri Peygamberin kavliyle kızınızı oğlumuza istiyoruz. Çocuklarımız birbirlerini görmüş, beğenmiş bizlerde onların bu arzusu üzerine size bu teklifi getirdik. Kabul etmeniz halinde bizleri çok memnun ve bahtiyar edeceksiniz der... Ve susar. Kızın babası veya ailenin reisi bu konuşmaya yanıt olarak: Efendim iyi hoş söylersiniz. Allah yazmışsa olur. İnşallah der. Oğlan tarafının reisi, bu kez de; biz sizin aile ile şereflendik, kızınızı öz kızımız gibi sevdik, bu izdivaca evet deyin de bu işi burada bağlayalım der.Kız tarafından kısa bir sessizlikten sonra aile reisi, ailesini şöyle bir gözleri ile tarar, bizi ikna ettiniz, kızımızı verdik gitti. Allah mesut etsin der demez ortalıkta bir fırtına döner. İki ailenin bireyleri birbirlerine sarılarak bu başlangıcı kutlarlar. Artık sözlenmiş olduklarından gelin ve damat yan yana oturmaya hak kazanmışlardır. Gelin ve damat adayı anne ve babalarının ellerini öpüp hayır dualarını aldıktan sonra, hazır bulunan tüm aile fertleriyle tokalaşırlar.Artık sıra oğlan tarafından getirilen tatlılara gelir. Tatlılar afiyetle yendikten sonra sohbet gecenin geç saatlerine kadar sürer. Oğlan tarafı arzularına kavuşmuş olarak kız evinden vedalaşarak ayrılırlar. Kız isteme faslının ilk etabı böylece sonuçlanmış, artık Nişan (şerbet)'a doğru yol alınmak üzeredir. İki ailenin mutabık kalacakları bir tarihte nişan yapmak üzere anlaşırlar.Nişan öncesinde çarşıya çıkılarak defterde istenilenlerin nişan töreni için olan bölümü alınır. Ayrıca nişan şekeri (kelle şeker) alınır.Nişan töreninin tüm mali külfeti erkek tarafına aittir.Sözü kesilen çift, artık evliliğe ilk adımı atmış sayılırlar. Kız ve erkek tarafı nişanın tarihi ve yeri konusunda kız tarafının arzusu istikametinde karara bağlanır. Nişanın kusursuz ve eksiksiz yapılması gerekmektedir. Kız tarafı bunun için büyük çaba harcamaktadır. Nişanda, kız ve oğlan tarafının birbirlerine bohça değiş tokuşu vardır. Bohçalarda kız tarafı oğlan için tam takım elbise hazırlamış, erkek tarafı da aynı şekilde kız için tam takım elbise yanında nişan için alınan eşyalar siniye yerleştirilir. En üstte de kelle şeker koyulur. Ayrıca 1 çuval şeker gönderilir. Bu kelle şeker nişan töreninde ikram edilen şerbetin içine atılarak şerbet bu şekerle kısmen tatlandırılır. Toplantının orta yerine yakın bir yerde şerbet servisini yapmak için yer ayarlanır ve dağıtımı için birkaç kişi görevlendirilir. Törenin hazırlıkları bitince damat ve gelin için iki sandalye konur ve buraya oturtulur. Nişan yüzükleri damat ailesinden bir büyük veya her iki ailede muteber kabul edilen kişi tarafından da her ikisine takılabilir. Yüzükleri takılan çift öncelikle anne ve babalarının ellerini öper, gelen misafirlerle tokalaşırlar ve onlara ayrılan yere oturup beklerler. Nişan törenini yöneten kişi takı takmak isteyenler buyursun diyerek çağırır. Bu kişi takıyı takanın da adını vermek suretiyle cemaata ilan eder. Yüzükler takılmış, takılar takılmış, şerbet ikramı başlamıştır. Nişan töreni genellikle çalgılı olur. Çalgılar çalınır, herkes oyuna kalkar, kadınlı erkekli herkes bildiği kadar oynar. Tören sonunda oğlan evinden birkaç kişinin yardımı ile her taraf temizlenir. İçine gül esansı katılmış pembe renkli mis gibi şerbetler içilip de, yüzüklerin takılmasıyla noktalanmış nişan töreninden sonra düğün hazırlıkları için gelin ve damat evleri arasında bir gidiş geliş köprüsü kurulur eksikler bir bir tamamlanmak üzere heyecanlı koşuşturmalar başlamıştır. Bu arada damatın gelin tarafında rahat gidip gelebilmesi için İmam tarafından dini nikâh kıyılır. Düğün tarihi iki ailenin mutabakatı ile tespit edilir ve faaliyet hızlandırılır. Düğüne bir hafta kala kızın evinde tüm eşyalar sergilenir. Gelenlere gelinin çeyizi gösterilir. Bu arada da kız ve oğlan tarafından bir yetkili grup kız evine gelerek bu seyirin tespitini yapar ve defter denilen belge hazırlanır. Bu ikinci defter belgesidir. Gereken taahhüt ve ona teslim edilen malların bir dökümüdür. Defterin içeriğinde 10 havlu yazılmışsa ve havlunun değeri 500,000 bin lira ise bu deftere 5,000.000 olarak yazılır. Bu şekilde abartılan ve şişirilen bu rakamlar evlendirilen kızın ne kadar değerli olduğunun bir kanıtı gibi gösterilir. Yine de bu defter hazırlanır ve oğlan tarafına verilir. Bu durum ileride ayrılma olayı düşünülürse karşılamak için bir tür garanti senedidir. Düğün haftası Salı günü başlar. Cumartesi sabahı biter. Salı akşamı küçük kına gecesidir. Erkek evinde yapılır. Damadın yakın akrabaları kendi aralarında eğlenirler. Bazı ailelerde Salı akşamında yapılan kına gecesinde gelin adayının saçlarına kına sürülür. Kısa bir süre çalıp oynadıktan sonra oğlan evinden gelenler giderler. Çarşamba gecesi büyük kına gecesi damadın evinde yapılır. Mardin'in mahalli sanatçı ve saz ustaları gayet nefis bir müzik ziyafeti icra ederler.(1. Sınıf çalgıcılar Mıksi Rezzuk'un evlatları, kemanda Turna cümbüşte Cemil ve tel de Zeki vardı.2. sınıf çalgıcılar Cercis Haco takımı idi. Geniş bir repertuara sahipti.) Damat evinin avlusunda meşe odunundan büyük bir ateş yakılır. Gençler çalgıcıların o tahrik edici oynak havaların kıvrak nağmeleri ile kendilerinden geçercesine hep birlikte şarkı türkülere eşlik ederek yoruluncaya kadar oynarlar.Gecenin ilerleyen saatlerinde ateşin yakıldığı yerin yakınma damat getirilir. Orta yerde gençlerinde yardımı ile üstündeki giysiler çıkartılarak damatlık giysileri, maniler, türküler söylenerek, giydirilir. Büyük bir heyecan ve zılgıtlar arasında damat arkadaşları tarafından omuzlarda dolaştırılıp şarkılar söylenerek gezdirilir.O gece, erkek evinin hazırladığı kına gelinin evine grup halinde altın hediye ile birlikte götürülür. Götürülen altın gelinin avucuna yerleştirilip eline kına yakılır, oynanır, türküler söylenir. Bir miktar kına alınarak geri gelinir. Gelin evinden gelen kınadan bir miktar damadın eline de konur. Özellikle sol elinin serçe ve yüzük parmaklarına sürülür. Ertesi gün temizlenir. Gece geç saate kadar devam eden bu eğlenceden artık herkes yorulmuştur. Herkes evine çekilir. Perşembe günü gelinin geleceği düğün günüdür. Damat tarafında bir telaş, gerdeğe gireceği yer tespiti yapılır. Zifaf odasına yer yatağı serilir. Gelin adayı içinde gelinlik hazırlanır. Geline refakat etmek üzere deneyimli biri Mardin'in "YENGE" dedikleri hanım, kız evi tarafından görevlendirilir.Damadın evinde çalgılı bir düğün kurulmuş, sofralar hazırlanmış, kurbanlar kesilmiş, etler dağıtılmış ve hane halkı için ayrıca bol miktarda etli yemek ve pilavın yanında bir tatlı da ilave edilmiştir. Bu tatlı genelde zerde olur. Öğlen kurulan sofra Sümerler döneminden kalan ahşap vazolar sürekli çalışır. Gelen oturup karnını doyurduktan sonra sofradan sorumlu olanlar tarafından servis yenileme çalışmaları başlar ve yeni gelen misafirlere ikram edilir. Akşama doğru damat, evin avlusunun orta yerine konan bir sandalyeye oturtulur. Damat traşı için berber, mümkün olduğu kadar elini ağır tutarak saz, söz ve damadın damatlık kıyafetinin bohçası ile oynayanların hem zevklerini tatmin ve hem de bol bahşiş toplamak için bu numarayı yapar.Tıraşı biten damat, arkadaşları tarafından tekrar giysileri çıkarılır ve gerçek damatlık elbiseleri tek tek giydirilir. Bu arada gelin evinde sabahtan gelin süsleme çalışmaları başlamış, saçlar kuaför tarafından şekillendirilmiştir. Arkadaşları tarafından gelinliği giydirilmiş, hava kararmak üzereyken gelin evinde son dakikalarını yaşamaktadır., gelini hazırlarken erkek kardeşi varsa kemerini bağlar ve ona mutluluk dileğinde bulunur. Damat tarafından gelen düğün alayı içinde damadın yakınlarından iki hanım gelini türküler ve zılgıtlar içerisinde koluna girerler. Gelinin önünde lüks lambası yanık vaziyette, en öndedir. Gelinin arkasında gelin alayı damadın evine doğru yavaş ve aheste adımlarla ilerlemektedirler. Nihayet damadın evinin önüne gelinmiş düğün alayı kapının dışında gelinle birlikte beklemekte. Damat evin yüksek bir yerinde gelinin başına şekerlemeli, bozuk paralı birkaç avuç serper. İçi bozuk para ve şekerle dolu olan bir testi kaynana tarafından gelinin eline tutturulur ve yere çarparak kırması istenir. Gelin bütün hışmıyla bu testiyi yere çarparak kırar. Testi kırma olayı uğur olarak nitelendirilir. Testiden etrafa saçılan para ve şekerleme için herkes yerlere eğilir, bereket ve uğur olarak yanında saklar.Sazlar susmuş, düğün alayı evlerine dönmek üzere tebriklerden sonra hayır duaları dileyerek dağılmaktadır. Evde yalnız gelin, damat, yenge üçlüsü kalmıştır. Zifaf odasına gelin ve damat için özel yemek hazırlanmıştır. Ayrıca üzüm, ceviz içi, badem içi gibi kalorisi yüksek çerez de bir masanın üzerinde hazır bekletilmektedir.El, ayak çekildikten sonra damat ve gelin yemeklerini yedikten sonra abdest alıp namaz kılar ve gerdeğe girerler.Cuma sabahı, sabahiye günüdür. Gelin kayınbaba ve kayınvalidenin ellerini öper. Anne baba tarafından geline hediye verilir. Bu hediye genelde altından oluşur.Düğünde takı takamamış olanlar sabahiye günü gelerek hediyelerini verip kendilerini tebrik ederler.Bir gece evvel evlenmiş olan gelin süslenir ve koltuğa oturtulur. Gelenlerin seyrine amade... Damat evinde yine sofra açılır. Öğleden sonra başlar, yatsıya kadar devam eder.Oğlan tarafından çok büyük ve olağanüstü bir durum; zira aileye bir üye katılmıştır. Herkes sevinçli ve mutlu...Kız tarafında sessizlik, nüfuslarından bir eksikle yaşamaya devam edecekler...Pazar akşamı kız tarafı, damat ailesinin bütün bireylerini yemeğe çağırır. Damat tarafı da bunu iade için aynı hafta içinde kızın ailesini davet eder. Mardin'de Hristiyan inanışındaki düğünlerde farklı olarak yapılanlar; defter ve başlık durumu yoktur. Nişan törenlerinde çörek kırılır, düğün Perşembe günü başlar Salı sabahı biter. Ayrıca ailesinin evinden alınan gelin damat evine götürülmeden Kilise'ye götürülerek dini nikâh kıyılır.Mardin'de kız isteme, nişan, düğün böyle yapılır. Mardin'de yakın bir tarihe kadar düğünler üç gün üç gece sürerdi. Bu süreçte oğlan evinde yemekler pişer ve her tür ikramda bulunulurdu...
MARDİN'DE BAYRAMLAR:
Mardin'de, Mardin'i iliklerine kadar yaşamış, bilinçaltına çocukluğunun bayram coşkusunu kazımış olan bir şairin duygularına ortak olmakla; çeşitli inançların zevk ve kültürlerin barışık bir yaşam tarzı sergilediği Yukarı Mezopotamya'nın bu şirin kentinde Mardin'de bayram coşkusu mitolojik, mistik, gizemli diyarlarda tarihle kaynaşık bir bütünsellik çizer. Geçmişte bir çok uygarlığa beşiklik yapmış Mardin, tüm bunların yanında çok çeşitli inançlara, tapınmalara, ayinlere, kurbanlara taş mimarisinin dünya üzerindeki mükemmel örneklerinin sergilendiği bir açık hava müzesi olarak şahit olmuştur. Mardin din ayırımı konusunu ayak bağı yapmadan asırlar öncesinden çözmüştür. Ezan seslerinin çan sesleriyle barışık ve kaynaşık aksettiği; çeşitli dinlere mensup insanların gönül rahatlığıyla inançlarını yaşadığı bir hoşgörü merkezidir. Mardin'in inanç tünelinde putperestlerden Yezidilere; Yahudilerden Hıristiyanlara ve İslam inancına kadar uzanan ve her karesi sevgi ve kardeşlikle işlenen motifler görülür. Mardin'de bayramlar çok önemli gelenek silsilesi etrafında sürüp gider. Buralarda aslolan ölülere hürmet, büyüklere saygı, ananelere mutlak bağlılık ve barışıklığın, kardeşliğin derin bir vecd ile kutlanmış olmasıdır.Hıristiyan ve Müslüman inancının bayramlara verdiği özel önemi tüm içtenliği ve bağlılığıyla kutlayan Mardinliler'in Hıristiyanlarla kurdukları kardeşlik bağları her iki kültürün bayramlarında da pekiştirdikleri çok önemli hasletleridir...
YÖRESEL YEMEKLER:
Lahmacun, içli köfte, çiğ köfte, sini köftesi, kaburga dolması, rumiber nuriye tatlısı, kibemumbar, saç ekmeğidir. Fırına verilen tereyağlı karpuz, sigara öksürüğüne iyi geldiğinden Mardin'de sık sık yapılır.
YÖRESEL GİYİM: Erkek:
Erkekler entari biçiminde elbise, başlarına maşlah ve puşu giyerler. Kadın:Kadınların kıyâfeti, dağlık bölgede denge denilen bir çeşit fesin üzerine birkaç eşarp sarılır, bunun üzerine namazlık ve saten bağlanır. Vücûdu iç gömlek sarar. Bu gömleğin üzerine çok düğmeli yelek giyilir. Ayrıca bol paçalı ve ayak bileklerine kadar büzgülü tek düğmeli şalvar kullanılır. Boyun kısmında diz kapaklarının altına kadar uzanan yırtmaçlı zıbın giyilir. Ova köylerinde kadınlar başlarına renkli puşu sararlar. Diğer beden ve ayak kıyâfetleri dağ köyleri gibidir
HALK OYUNLARI VE FOLKLOR:
Halk oyunları (dansları) günümüzde de toplumsal yaşantıyı etkileyen önemli bir etkinliktir. Halk oyunlarının kökeni insanlık tarihi kadar eskidir. İlkel insanların topluluk halinde yaşaması ve kendilerini yöneten bir takım sihirli güçlere tapmaya başlaması ilk dansın doğuşuna neden oldu. Yöremizdeki halk oyunlarının figürleri incelendiğinde bu toplumlarda yaşayan medeniyetlerin kültürel yapısı açıkça ortaya çıkar. Mardin halk oyunları, düğünlerde, bayramlarda, özel günlerde ve her türlü törenlerde oynanır. Düğün törenlerinde törene katılanlar beli yerlerde toplanırlar. Bu yer, nişan için kız evi, düğün için erkek evidir. Törenin yapılacağı yere gelen konuklar karşılanır, ağırlanır ve tören bitiminde uğurlanır. Karşılama, ağırlama ve uğurlama törenlerinde oynanan halk oyunları ayrıdır. Karşılama, oyunun akışının hızla başlayıp yine aynı hızla biten oyundur. Ağırlama, ağır bir tavırla yavaş hareketlerle oynanan bir oyundur. Uğurlamada oyunlar yavaş başlayıp hızla biter. Oyunlar seyirci karşısında oynanır. Oyunun oynandığı ortam bazen bir evin avlusu, bazen bir oda bazen de bir düğün salonu olabilir. Ekip başı oyunu yönetir, komutlarıyla oyuncuları yönlendirir. Oyunlar genelde türkülüdür. Günümüzde; davul, zurna, klarnet, tulum, tef, tepsi, kaval, dilsiz kaval, erbana, kabak kemençe, şehir merkezinde, cümbüş, darbuka, zilli tef, bağlama ve koto eşliğinde oynanır. Halk oyunları düğün, nişan, kına, bayram, asker uğurlama, toplantılar ve törenlerde oynanır. Köylerde oynanan halk oyunları genellikle özel günlerde oynandığı için bayramlık tabir edilen en yeni, temiz, bazen de "Sandıktan" tabir edilen giysiler giyilerek oynanır. Halk oyunları oynandığı zaman, iyi bilenler gruba katılınca diğerleri çekilir ve bunları seyre başlar. Mardin halk oyunlarında kültürü oluşturan özelikler sadece güzel sanatların dallarının birer göstergesi değil, yaşamın ta kendisidir.
Mardin halk oyunlarını sıralayacak olursak:
BERİVAN: Süt sağma olayını anlatır, ağır bar havasındadır.
CİRANE : Komşu aşkını anlatır, ağır bar havasındadır.
KEÇİKANİ : Bu genç kız oyunu, sevgiyi, dostluğu, birlikteliği anlatır.
MAMIR : Sevgiliye ağıtı anlatır. Bar havasındadır.
BİŞARO : Bağ bozumunu anlatan oyundur. Coşkuyu anlatır. Bay bayan karışık bazen de ayrı olarak oyun oynanmaktadır.
SEGAVİ : Sevgi ve coşkuyu anlatır.
CENBELLİ AĞA: Üzüntüyü ağıt şeklinde sergileyen oyundur. Bar havasındadır.
HINNE : Kına yakma olayını anlatan oyundur. Sevinç ve birlikteliği anlatır.
BABLEKAN : Kuyudan su çekme olayını anlatır.
KEMALIM : Ataya duyulan sevgiyi, bağlılığı anlatır. Bar havasındadır.
ÇECANI : Memleket özlemini anlatır.
ÜÇ KIRMA : Üç kırmayla oynanan oyun bir erkek oyunudur. Ağır bar havasındadır.
MERYEMİ: aşk ve sevgiyi anlatır. Bar havasındadır.
LORKE : Güzelliği coşkuyla anlatan bir oyundur.
HİMALEYE : Coşkuyu anlatan bir oyundur.
KESİRTİN : Çift kırmalıdır. Sevgi ve aşkı anlatır.
ÇEPİKLİ : Şiddet ve sevgiyi, jest ve mimiklerle uyumlaştıran bir oyundur.
KOÇERE : Şehirden yaylaya çalışmak için gidenlerin mevsim sonunda işlerini bitirip ayrılacakları sırada kendi aralarında yaylalarda yaşadıklarını taklit ederek oynadıkları oyundur.
HAFTANO : Giyinme ve kuşanma olayını anlatır.
DİK OYUN : Toplumsal yaşamın disipliner yönünü anlatan bir oyundur.
SEVGİ OYUNU : Her şeyde ve her yerde sevginin olması gerektiğini coşkuyla figürleştiren bir oyundur.
RAKSIL HAVANIM : Elit tabaka hanımlarının bir araya geldiklerinde oynadıkları ve birlikteliği yansıtan bir oyundur. Ağır bar havasındadır.
RİHANE: Oyun adını reyhan çiçeğinden almıştır. Oyunun özü çiçeğin büyüyüp yayıldıkça etrafa saçtığı muhteşem ve ferahlatıcı kokusunun etkisi insanoğlunun raks etmesini sağlamıştır. Ağır bar havasında olup, erkek oyunudur. Buna Atabarı da denir. Y
ÖRE ÇİFTETELLİSİ :
Coşkuyu anlatır. Bayan oyunudur.
YÖRE HALAYI : Sevgiyi ve aşkı anlatır.0yun bar havasındadır.
MALATYA : Birlikteliği anlatır. Bu oyunu bay ve bayan karışık oynar. OĞUZLU : Aşkın yüceliğini anlatır ONDÖRTLÜ : Sevgi ve aşkı anlatır.
SAMRA : Aşkın yüceliğini anlatır. Ağır bar havasındadır.
KEMANBAZO : Ayrılığı ve ayrılığa karşı duyulan sitemi anlatır. SABİHA: Mardin'de yaşanan ve sonu evlilikle biten ölümsüz bir aşkın öyküsüne dayanır. Bu öyle bir aşk ki, yıllanmış şarap gibi zamana hükmederek günümüze taşır. Ağır bar havasındadır.
HAT MATAR (Yağmur yağdı): Çok özel, güzel olan memleketimizin yağmurla kazandığı ayrı havası anlatılmaktadır.
ZEYZO : Umutsuz bir aşkın seven erkek için oluşturduğu hayal kırıklığı ve acıları konu eder.
ESMERİM : Esmer tenli güzelleri anlatır.
DİZO : Coşkuyu anlatır.
BOTANİ : Birlik duygusunun sevgiyle kazandığı coşkuyu anlatır.
CANTSU : Testiyle çeşmeden su taşıma olayını anlatır.
ÇEPİKLİ : Coşkuyu anlatır.
GÜLE : Divan edebiyatında sevgiliyi anlatan ,bülbülü deli eden aşkı anlatır.
GOVEND : Bu oyun özlemi anlatır
ŞEVKO : Özlemi anlatır. Bar havasındadır.
HADDİNO : Birlikteliği anlatır.
SEMRA : Aşk ile sevgiye olan özlemi anlatır. HIRPANİ : Aşk acısının bireyde uyandırdığı bir takım duyguları figürleştiren bir oyundur. Bar havasındadır.
TORİVAN : Sevgiyi coşkuyla bütünleştirerek anlatır. Bar havasındadır.
HURŞE : Sevinç ve coşkuyu anlatır. Kemençe ile oynanır. Doğal yaşamın bahşettiği mükemmelliğin karşısında duyulan sevinci oyunlaştırır.
DALLAL : Sevgiliye duyulan özlemi anlatır. Bar havasındadır.
BEYN İT DEVELİ : Aşk ve sevgiyi anlatır.
KOSARİ : Birlikteliği anlatır. Bar havasındadır. Mardin ve Yöresi oyunlarındaki temel figürler: Çömelip doğrulma, titreme şeklindedir. Çökmeler iki şekildedir. 1-Bağlı çökme: Eller bağlı olarak çökülür. 2-Bağsız çökme: Eller açık olarak çökülür El vurma figürleri: Toplu ve tek olarak gözükür. Dönme figürleri; ani dönme, Kerteli dönme, Toplu dönme, tek dönme şeklindedir. Halk oyunlarında görülen model, sıra, halka, karşılama ve nokta modelidir. Sıra biçiminde göze çarpan unsurlar; düz dizi, eğri dizi, paralel dizi ve kopuk dizi olmak üzere dörde ayrılır. Hareket biçimi ise tek, çift ve karma yönlü olmak üzere üç şekildedir
NELERİ İLE ÜNLÜ:
Deyrul-Zafaran Manastırı, Mardin Kalesi, Taş Evleri, Telkari Gümüş İşlemeciliği, Dara Harabeleri ve Zinciriye Medresesi
İL İSMİ NEREDEN GELİYOR?
Mardin adı Süryanice'de Marde'den geldiği rivayet edilir. Romalılar "Maride" Araplar ise "Mardin" adını vermişlerdir.
ALINTIDIR..
DÜĞÜN:
Mardin'de gerek Hıristiyanların gerekse Müslümanların düğünlerinde benzer bir çok özellik göze çarpar. Çok uzun bir süredir beraber yaşayan bu insanların birbirlerinden etkilenmeleri neticesinde benzer gelenek katmanları oluşmuştur.Evlilik çağına gelen delikanlıyı evlendirmeye karar veren ailesi, ona uygun bir eş bulabilme arayışına çıkar. gelin adayında genellikle şu hususlar aranır: Kızın ailesinin kendilerine denk olması şarttır. Kızın bir evi idare edecek nitelikte çalışkan, görgülü, namuslu, büyüklerine saygılı ve sevgi yüklü olması gereklidir. Kızla oğlanın daha önce görüşüp tanışması, evlilik öncesi arkadaşlık veya evlilik hususunda anlaşması söz konusu değildir. Eskiden sevilen kızın damdan gözetlenmesi zekice davranan erkeklere has bir davranıştı.Kesinlikle geleneksel evliliklerde boşanma alternatifi söz konusu değildir. Evlilik kutsallığı ile iyi ve kötü günde sevinci ve kederiyle ta mezara kadar eşlerin birlikteliklerinin sürebileceği bir kurumdur. Evliliğe bu nazarla bakılarak gerekli girişimler başlatılır. Oğlan evi, kız evlerini ziyaret ederek uygun bir aday arar. Bu olaya "dünür gezme", gidenlere de görücü denir. Bazen de kız arama olayı bahar aylarına rastlar. Aileler mesire yerlerine topluca giderek uygun aday arayışını sürdürürler. Kız arama olayı hamamda da olabilmektedir. Bazen de mahalle mahalle dolaşan bohçacı sıfatıyla satış yapan bayan tellallar devreye girer. Genellikle bu sıfatı taşıyan bayana, ziyaret ettiği evlerde edindiği bilgilere istinaden oğlan tarafı uygun gördüğü nitelikleri sıralayarak adaylardan bahsetmesini ister. Aracı olarak da kullanılan bu tellalların bir zamanlar yöremizde çok önemli bir işlevi olduğu günümüze kadar anlatılır. Her durumda beğenilen ve oğullarına alınması kararlaştırılan kızın ailesinden istenmesine gidilmeden önce, kız tarafının evliliğe sıcak bakıp bakmadığı durumunu öğrenmek üzere hatırı sayılır, her iki aileyi tanıyan orta yaşta bir kadın kız evine gönderilir. Bu kadın uygun bir zemin hazırlayarak kızın sözlü olup olmadığını öğrenir. Oğlan tarafının isteğini iletip, üç gün sonra gelmek üzere kız evinden ayrılır."Her şeyde bir hayır vardır. "Kısmetse olur" "iyi düşünün" "Her iki taraf mutlu olacaksa inşallah olur, mutlu olmayacaksa Allah esirgesin" dilekleri sıralanır... Kız tarafı oğlanda genellikle şu sorulara cevap arar: Denk bir aileye mensup mudur? Geliri normal bir hayat tarzı için yeterli midir? Kumar ve içkiye düşkün müdür? Aşırı kıskanç, müsrif midir? Kaynana olacak annesi, görümce olacak kız kardeşlerinin durumları nasıldır?Bu arada oğlan tarafı gelecek haberi canla başla bekler. Kız evine aracı kadın bir daha gönderilerek ( üç gün sonra ) haber alınır. Haber olumlu ise oğlanın babası hatırı sayılır birkaç dost ve iki garantör aile ile kız evine gider. Kız ailesi gelenlere ikramlarını sunarken bu arada kızlarını da konuklara göstermiş olur. Kızdan birkaç kez su istenir, bu sayede oğlan kızı daha yakından görür. Eğer oğlan, kızı beğenirse işaretleşmeler başlar. Ve devreye garantör aileler girer. Kız tarafı oğlanı soruşturmak için 15 gün mühlet ister. Kız tarafı evet cevabını verecekse defter yazılır. Bu defter 15 gün sonra gelen aracı kadına verilir. Eğer kız tarafı kızlarım vermek istemiyorsa defteri yüksek tutar. Oğlan tarafı defteri alıp enine boyuna inceler ve yapabileceklerini bir taslak halinde çıkararak deftere işleyerek geri gönderir. Yeni bir süreç böylece başlatılmış olur, eğer anlaşılırsa kızın da rızası alınarak yeni bir sürece girilmiş olur. Kız evi üzerine düşen görevlerini yerine getirmek için mevsimine göre şaşalı bir ikram sofrası hazırlar. Muteber olan büyüklerin söyledikleridir. Oğlan evinde yine hummalı bir çalışma göze çarpar. Damat adayı süslenmiş kokular sürülmüş bir şekilde anne ve babasının yanında mahcup oturur. Oğlan tarafı kız evine geldiği zaman resmi tören başlamış demektir. Akraba olmanın telaşı, heyecanı ile her iki taraf elinden gelen gayreti gösterir...Bu tür toplantılar kadınlı erkekli olur. Genellikle eşler yan yana, gençler ise yine karışık nizam oturur ve büyüklerini dikkatle izlerler. Bu tür toplantılarda mümkün olduğunca konuşmamaya özen gösterirler. Yalnızca sorulan sorulara yanıt verirler. Anne, baba, görümceler, dayı, teyze, halalar onlarda kendi imkânlarına, zevklerine göre giyinir, ziynet eşyalarının tamamını takmış olarak hazırlanırlar. Akşam yemekten sonra oğlan tarafı kız evine gider. Selamlar edilir, hal hatır sorulur. Misafirlere kahve, çay, pasta, börek ikram edilir. Ortalık bir dolar bir boşalır. Bir sigara içiminden sonra sıra meyve ve kuruyemişlere gelir. Oğlan tarafının en etkili ve yetkilisi bir dakika izin isteyerek söze şöyle başlar: Efendim sebebi ziyaretimiz, hayırlı bir iş içindir. Bizler aile olarak sizleri tanıyor ve sizinle bir arada bulunmaktan büyük bir onur duyuyoruz. Hele hele işin içine birde akrabalık gibi kavram girerse ki, bu bizim için büyük bir gurur ve onur vesilesi olacaktır.
Bu sebeple; Allahın emri Peygamberin kavliyle kızınızı oğlumuza istiyoruz. Çocuklarımız birbirlerini görmüş, beğenmiş bizlerde onların bu arzusu üzerine size bu teklifi getirdik. Kabul etmeniz halinde bizleri çok memnun ve bahtiyar edeceksiniz der... Ve susar. Kızın babası veya ailenin reisi bu konuşmaya yanıt olarak: Efendim iyi hoş söylersiniz. Allah yazmışsa olur. İnşallah der. Oğlan tarafının reisi, bu kez de; biz sizin aile ile şereflendik, kızınızı öz kızımız gibi sevdik, bu izdivaca evet deyin de bu işi burada bağlayalım der.Kız tarafından kısa bir sessizlikten sonra aile reisi, ailesini şöyle bir gözleri ile tarar, bizi ikna ettiniz, kızımızı verdik gitti. Allah mesut etsin der demez ortalıkta bir fırtına döner. İki ailenin bireyleri birbirlerine sarılarak bu başlangıcı kutlarlar. Artık sözlenmiş olduklarından gelin ve damat yan yana oturmaya hak kazanmışlardır. Gelin ve damat adayı anne ve babalarının ellerini öpüp hayır dualarını aldıktan sonra, hazır bulunan tüm aile fertleriyle tokalaşırlar.Artık sıra oğlan tarafından getirilen tatlılara gelir. Tatlılar afiyetle yendikten sonra sohbet gecenin geç saatlerine kadar sürer. Oğlan tarafı arzularına kavuşmuş olarak kız evinden vedalaşarak ayrılırlar. Kız isteme faslının ilk etabı böylece sonuçlanmış, artık Nişan (şerbet)'a doğru yol alınmak üzeredir. İki ailenin mutabık kalacakları bir tarihte nişan yapmak üzere anlaşırlar.Nişan öncesinde çarşıya çıkılarak defterde istenilenlerin nişan töreni için olan bölümü alınır. Ayrıca nişan şekeri (kelle şeker) alınır.Nişan töreninin tüm mali külfeti erkek tarafına aittir.Sözü kesilen çift, artık evliliğe ilk adımı atmış sayılırlar. Kız ve erkek tarafı nişanın tarihi ve yeri konusunda kız tarafının arzusu istikametinde karara bağlanır. Nişanın kusursuz ve eksiksiz yapılması gerekmektedir. Kız tarafı bunun için büyük çaba harcamaktadır. Nişanda, kız ve oğlan tarafının birbirlerine bohça değiş tokuşu vardır. Bohçalarda kız tarafı oğlan için tam takım elbise hazırlamış, erkek tarafı da aynı şekilde kız için tam takım elbise yanında nişan için alınan eşyalar siniye yerleştirilir. En üstte de kelle şeker koyulur. Ayrıca 1 çuval şeker gönderilir. Bu kelle şeker nişan töreninde ikram edilen şerbetin içine atılarak şerbet bu şekerle kısmen tatlandırılır. Toplantının orta yerine yakın bir yerde şerbet servisini yapmak için yer ayarlanır ve dağıtımı için birkaç kişi görevlendirilir. Törenin hazırlıkları bitince damat ve gelin için iki sandalye konur ve buraya oturtulur. Nişan yüzükleri damat ailesinden bir büyük veya her iki ailede muteber kabul edilen kişi tarafından da her ikisine takılabilir. Yüzükleri takılan çift öncelikle anne ve babalarının ellerini öper, gelen misafirlerle tokalaşırlar ve onlara ayrılan yere oturup beklerler. Nişan törenini yöneten kişi takı takmak isteyenler buyursun diyerek çağırır. Bu kişi takıyı takanın da adını vermek suretiyle cemaata ilan eder. Yüzükler takılmış, takılar takılmış, şerbet ikramı başlamıştır. Nişan töreni genellikle çalgılı olur. Çalgılar çalınır, herkes oyuna kalkar, kadınlı erkekli herkes bildiği kadar oynar. Tören sonunda oğlan evinden birkaç kişinin yardımı ile her taraf temizlenir. İçine gül esansı katılmış pembe renkli mis gibi şerbetler içilip de, yüzüklerin takılmasıyla noktalanmış nişan töreninden sonra düğün hazırlıkları için gelin ve damat evleri arasında bir gidiş geliş köprüsü kurulur eksikler bir bir tamamlanmak üzere heyecanlı koşuşturmalar başlamıştır. Bu arada damatın gelin tarafında rahat gidip gelebilmesi için İmam tarafından dini nikâh kıyılır. Düğün tarihi iki ailenin mutabakatı ile tespit edilir ve faaliyet hızlandırılır. Düğüne bir hafta kala kızın evinde tüm eşyalar sergilenir. Gelenlere gelinin çeyizi gösterilir. Bu arada da kız ve oğlan tarafından bir yetkili grup kız evine gelerek bu seyirin tespitini yapar ve defter denilen belge hazırlanır. Bu ikinci defter belgesidir. Gereken taahhüt ve ona teslim edilen malların bir dökümüdür. Defterin içeriğinde 10 havlu yazılmışsa ve havlunun değeri 500,000 bin lira ise bu deftere 5,000.000 olarak yazılır. Bu şekilde abartılan ve şişirilen bu rakamlar evlendirilen kızın ne kadar değerli olduğunun bir kanıtı gibi gösterilir. Yine de bu defter hazırlanır ve oğlan tarafına verilir. Bu durum ileride ayrılma olayı düşünülürse karşılamak için bir tür garanti senedidir. Düğün haftası Salı günü başlar. Cumartesi sabahı biter. Salı akşamı küçük kına gecesidir. Erkek evinde yapılır. Damadın yakın akrabaları kendi aralarında eğlenirler. Bazı ailelerde Salı akşamında yapılan kına gecesinde gelin adayının saçlarına kına sürülür. Kısa bir süre çalıp oynadıktan sonra oğlan evinden gelenler giderler. Çarşamba gecesi büyük kına gecesi damadın evinde yapılır. Mardin'in mahalli sanatçı ve saz ustaları gayet nefis bir müzik ziyafeti icra ederler.(1. Sınıf çalgıcılar Mıksi Rezzuk'un evlatları, kemanda Turna cümbüşte Cemil ve tel de Zeki vardı.2. sınıf çalgıcılar Cercis Haco takımı idi. Geniş bir repertuara sahipti.) Damat evinin avlusunda meşe odunundan büyük bir ateş yakılır. Gençler çalgıcıların o tahrik edici oynak havaların kıvrak nağmeleri ile kendilerinden geçercesine hep birlikte şarkı türkülere eşlik ederek yoruluncaya kadar oynarlar.Gecenin ilerleyen saatlerinde ateşin yakıldığı yerin yakınma damat getirilir. Orta yerde gençlerinde yardımı ile üstündeki giysiler çıkartılarak damatlık giysileri, maniler, türküler söylenerek, giydirilir. Büyük bir heyecan ve zılgıtlar arasında damat arkadaşları tarafından omuzlarda dolaştırılıp şarkılar söylenerek gezdirilir.O gece, erkek evinin hazırladığı kına gelinin evine grup halinde altın hediye ile birlikte götürülür. Götürülen altın gelinin avucuna yerleştirilip eline kına yakılır, oynanır, türküler söylenir. Bir miktar kına alınarak geri gelinir. Gelin evinden gelen kınadan bir miktar damadın eline de konur. Özellikle sol elinin serçe ve yüzük parmaklarına sürülür. Ertesi gün temizlenir. Gece geç saate kadar devam eden bu eğlenceden artık herkes yorulmuştur. Herkes evine çekilir. Perşembe günü gelinin geleceği düğün günüdür. Damat tarafında bir telaş, gerdeğe gireceği yer tespiti yapılır. Zifaf odasına yer yatağı serilir. Gelin adayı içinde gelinlik hazırlanır. Geline refakat etmek üzere deneyimli biri Mardin'in "YENGE" dedikleri hanım, kız evi tarafından görevlendirilir.Damadın evinde çalgılı bir düğün kurulmuş, sofralar hazırlanmış, kurbanlar kesilmiş, etler dağıtılmış ve hane halkı için ayrıca bol miktarda etli yemek ve pilavın yanında bir tatlı da ilave edilmiştir. Bu tatlı genelde zerde olur. Öğlen kurulan sofra Sümerler döneminden kalan ahşap vazolar sürekli çalışır. Gelen oturup karnını doyurduktan sonra sofradan sorumlu olanlar tarafından servis yenileme çalışmaları başlar ve yeni gelen misafirlere ikram edilir. Akşama doğru damat, evin avlusunun orta yerine konan bir sandalyeye oturtulur. Damat traşı için berber, mümkün olduğu kadar elini ağır tutarak saz, söz ve damadın damatlık kıyafetinin bohçası ile oynayanların hem zevklerini tatmin ve hem de bol bahşiş toplamak için bu numarayı yapar.Tıraşı biten damat, arkadaşları tarafından tekrar giysileri çıkarılır ve gerçek damatlık elbiseleri tek tek giydirilir. Bu arada gelin evinde sabahtan gelin süsleme çalışmaları başlamış, saçlar kuaför tarafından şekillendirilmiştir. Arkadaşları tarafından gelinliği giydirilmiş, hava kararmak üzereyken gelin evinde son dakikalarını yaşamaktadır., gelini hazırlarken erkek kardeşi varsa kemerini bağlar ve ona mutluluk dileğinde bulunur. Damat tarafından gelen düğün alayı içinde damadın yakınlarından iki hanım gelini türküler ve zılgıtlar içerisinde koluna girerler. Gelinin önünde lüks lambası yanık vaziyette, en öndedir. Gelinin arkasında gelin alayı damadın evine doğru yavaş ve aheste adımlarla ilerlemektedirler. Nihayet damadın evinin önüne gelinmiş düğün alayı kapının dışında gelinle birlikte beklemekte. Damat evin yüksek bir yerinde gelinin başına şekerlemeli, bozuk paralı birkaç avuç serper. İçi bozuk para ve şekerle dolu olan bir testi kaynana tarafından gelinin eline tutturulur ve yere çarparak kırması istenir. Gelin bütün hışmıyla bu testiyi yere çarparak kırar. Testi kırma olayı uğur olarak nitelendirilir. Testiden etrafa saçılan para ve şekerleme için herkes yerlere eğilir, bereket ve uğur olarak yanında saklar.Sazlar susmuş, düğün alayı evlerine dönmek üzere tebriklerden sonra hayır duaları dileyerek dağılmaktadır. Evde yalnız gelin, damat, yenge üçlüsü kalmıştır. Zifaf odasına gelin ve damat için özel yemek hazırlanmıştır. Ayrıca üzüm, ceviz içi, badem içi gibi kalorisi yüksek çerez de bir masanın üzerinde hazır bekletilmektedir.El, ayak çekildikten sonra damat ve gelin yemeklerini yedikten sonra abdest alıp namaz kılar ve gerdeğe girerler.Cuma sabahı, sabahiye günüdür. Gelin kayınbaba ve kayınvalidenin ellerini öper. Anne baba tarafından geline hediye verilir. Bu hediye genelde altından oluşur.Düğünde takı takamamış olanlar sabahiye günü gelerek hediyelerini verip kendilerini tebrik ederler.Bir gece evvel evlenmiş olan gelin süslenir ve koltuğa oturtulur. Gelenlerin seyrine amade... Damat evinde yine sofra açılır. Öğleden sonra başlar, yatsıya kadar devam eder.Oğlan tarafından çok büyük ve olağanüstü bir durum; zira aileye bir üye katılmıştır. Herkes sevinçli ve mutlu...Kız tarafında sessizlik, nüfuslarından bir eksikle yaşamaya devam edecekler...Pazar akşamı kız tarafı, damat ailesinin bütün bireylerini yemeğe çağırır. Damat tarafı da bunu iade için aynı hafta içinde kızın ailesini davet eder. Mardin'de Hristiyan inanışındaki düğünlerde farklı olarak yapılanlar; defter ve başlık durumu yoktur. Nişan törenlerinde çörek kırılır, düğün Perşembe günü başlar Salı sabahı biter. Ayrıca ailesinin evinden alınan gelin damat evine götürülmeden Kilise'ye götürülerek dini nikâh kıyılır.Mardin'de kız isteme, nişan, düğün böyle yapılır. Mardin'de yakın bir tarihe kadar düğünler üç gün üç gece sürerdi. Bu süreçte oğlan evinde yemekler pişer ve her tür ikramda bulunulurdu...
MARDİN'DE BAYRAMLAR:
Mardin'de, Mardin'i iliklerine kadar yaşamış, bilinçaltına çocukluğunun bayram coşkusunu kazımış olan bir şairin duygularına ortak olmakla; çeşitli inançların zevk ve kültürlerin barışık bir yaşam tarzı sergilediği Yukarı Mezopotamya'nın bu şirin kentinde Mardin'de bayram coşkusu mitolojik, mistik, gizemli diyarlarda tarihle kaynaşık bir bütünsellik çizer. Geçmişte bir çok uygarlığa beşiklik yapmış Mardin, tüm bunların yanında çok çeşitli inançlara, tapınmalara, ayinlere, kurbanlara taş mimarisinin dünya üzerindeki mükemmel örneklerinin sergilendiği bir açık hava müzesi olarak şahit olmuştur. Mardin din ayırımı konusunu ayak bağı yapmadan asırlar öncesinden çözmüştür. Ezan seslerinin çan sesleriyle barışık ve kaynaşık aksettiği; çeşitli dinlere mensup insanların gönül rahatlığıyla inançlarını yaşadığı bir hoşgörü merkezidir. Mardin'in inanç tünelinde putperestlerden Yezidilere; Yahudilerden Hıristiyanlara ve İslam inancına kadar uzanan ve her karesi sevgi ve kardeşlikle işlenen motifler görülür. Mardin'de bayramlar çok önemli gelenek silsilesi etrafında sürüp gider. Buralarda aslolan ölülere hürmet, büyüklere saygı, ananelere mutlak bağlılık ve barışıklığın, kardeşliğin derin bir vecd ile kutlanmış olmasıdır.Hıristiyan ve Müslüman inancının bayramlara verdiği özel önemi tüm içtenliği ve bağlılığıyla kutlayan Mardinliler'in Hıristiyanlarla kurdukları kardeşlik bağları her iki kültürün bayramlarında da pekiştirdikleri çok önemli hasletleridir...
YÖRESEL YEMEKLER:
Lahmacun, içli köfte, çiğ köfte, sini köftesi, kaburga dolması, rumiber nuriye tatlısı, kibemumbar, saç ekmeğidir. Fırına verilen tereyağlı karpuz, sigara öksürüğüne iyi geldiğinden Mardin'de sık sık yapılır.
YÖRESEL GİYİM: Erkek:
Erkekler entari biçiminde elbise, başlarına maşlah ve puşu giyerler. Kadın:Kadınların kıyâfeti, dağlık bölgede denge denilen bir çeşit fesin üzerine birkaç eşarp sarılır, bunun üzerine namazlık ve saten bağlanır. Vücûdu iç gömlek sarar. Bu gömleğin üzerine çok düğmeli yelek giyilir. Ayrıca bol paçalı ve ayak bileklerine kadar büzgülü tek düğmeli şalvar kullanılır. Boyun kısmında diz kapaklarının altına kadar uzanan yırtmaçlı zıbın giyilir. Ova köylerinde kadınlar başlarına renkli puşu sararlar. Diğer beden ve ayak kıyâfetleri dağ köyleri gibidir
HALK OYUNLARI VE FOLKLOR:
Halk oyunları (dansları) günümüzde de toplumsal yaşantıyı etkileyen önemli bir etkinliktir. Halk oyunlarının kökeni insanlık tarihi kadar eskidir. İlkel insanların topluluk halinde yaşaması ve kendilerini yöneten bir takım sihirli güçlere tapmaya başlaması ilk dansın doğuşuna neden oldu. Yöremizdeki halk oyunlarının figürleri incelendiğinde bu toplumlarda yaşayan medeniyetlerin kültürel yapısı açıkça ortaya çıkar. Mardin halk oyunları, düğünlerde, bayramlarda, özel günlerde ve her türlü törenlerde oynanır. Düğün törenlerinde törene katılanlar beli yerlerde toplanırlar. Bu yer, nişan için kız evi, düğün için erkek evidir. Törenin yapılacağı yere gelen konuklar karşılanır, ağırlanır ve tören bitiminde uğurlanır. Karşılama, ağırlama ve uğurlama törenlerinde oynanan halk oyunları ayrıdır. Karşılama, oyunun akışının hızla başlayıp yine aynı hızla biten oyundur. Ağırlama, ağır bir tavırla yavaş hareketlerle oynanan bir oyundur. Uğurlamada oyunlar yavaş başlayıp hızla biter. Oyunlar seyirci karşısında oynanır. Oyunun oynandığı ortam bazen bir evin avlusu, bazen bir oda bazen de bir düğün salonu olabilir. Ekip başı oyunu yönetir, komutlarıyla oyuncuları yönlendirir. Oyunlar genelde türkülüdür. Günümüzde; davul, zurna, klarnet, tulum, tef, tepsi, kaval, dilsiz kaval, erbana, kabak kemençe, şehir merkezinde, cümbüş, darbuka, zilli tef, bağlama ve koto eşliğinde oynanır. Halk oyunları düğün, nişan, kına, bayram, asker uğurlama, toplantılar ve törenlerde oynanır. Köylerde oynanan halk oyunları genellikle özel günlerde oynandığı için bayramlık tabir edilen en yeni, temiz, bazen de "Sandıktan" tabir edilen giysiler giyilerek oynanır. Halk oyunları oynandığı zaman, iyi bilenler gruba katılınca diğerleri çekilir ve bunları seyre başlar. Mardin halk oyunlarında kültürü oluşturan özelikler sadece güzel sanatların dallarının birer göstergesi değil, yaşamın ta kendisidir.
Mardin halk oyunlarını sıralayacak olursak:
BERİVAN: Süt sağma olayını anlatır, ağır bar havasındadır.
CİRANE : Komşu aşkını anlatır, ağır bar havasındadır.
KEÇİKANİ : Bu genç kız oyunu, sevgiyi, dostluğu, birlikteliği anlatır.
MAMIR : Sevgiliye ağıtı anlatır. Bar havasındadır.
BİŞARO : Bağ bozumunu anlatan oyundur. Coşkuyu anlatır. Bay bayan karışık bazen de ayrı olarak oyun oynanmaktadır.
SEGAVİ : Sevgi ve coşkuyu anlatır.
CENBELLİ AĞA: Üzüntüyü ağıt şeklinde sergileyen oyundur. Bar havasındadır.
HINNE : Kına yakma olayını anlatan oyundur. Sevinç ve birlikteliği anlatır.
BABLEKAN : Kuyudan su çekme olayını anlatır.
KEMALIM : Ataya duyulan sevgiyi, bağlılığı anlatır. Bar havasındadır.
ÇECANI : Memleket özlemini anlatır.
ÜÇ KIRMA : Üç kırmayla oynanan oyun bir erkek oyunudur. Ağır bar havasındadır.
MERYEMİ: aşk ve sevgiyi anlatır. Bar havasındadır.
LORKE : Güzelliği coşkuyla anlatan bir oyundur.
HİMALEYE : Coşkuyu anlatan bir oyundur.
KESİRTİN : Çift kırmalıdır. Sevgi ve aşkı anlatır.
ÇEPİKLİ : Şiddet ve sevgiyi, jest ve mimiklerle uyumlaştıran bir oyundur.
KOÇERE : Şehirden yaylaya çalışmak için gidenlerin mevsim sonunda işlerini bitirip ayrılacakları sırada kendi aralarında yaylalarda yaşadıklarını taklit ederek oynadıkları oyundur.
HAFTANO : Giyinme ve kuşanma olayını anlatır.
DİK OYUN : Toplumsal yaşamın disipliner yönünü anlatan bir oyundur.
SEVGİ OYUNU : Her şeyde ve her yerde sevginin olması gerektiğini coşkuyla figürleştiren bir oyundur.
RAKSIL HAVANIM : Elit tabaka hanımlarının bir araya geldiklerinde oynadıkları ve birlikteliği yansıtan bir oyundur. Ağır bar havasındadır.
RİHANE: Oyun adını reyhan çiçeğinden almıştır. Oyunun özü çiçeğin büyüyüp yayıldıkça etrafa saçtığı muhteşem ve ferahlatıcı kokusunun etkisi insanoğlunun raks etmesini sağlamıştır. Ağır bar havasında olup, erkek oyunudur. Buna Atabarı da denir. Y
ÖRE ÇİFTETELLİSİ :
Coşkuyu anlatır. Bayan oyunudur.
YÖRE HALAYI : Sevgiyi ve aşkı anlatır.0yun bar havasındadır.
MALATYA : Birlikteliği anlatır. Bu oyunu bay ve bayan karışık oynar. OĞUZLU : Aşkın yüceliğini anlatır ONDÖRTLÜ : Sevgi ve aşkı anlatır.
SAMRA : Aşkın yüceliğini anlatır. Ağır bar havasındadır.
KEMANBAZO : Ayrılığı ve ayrılığa karşı duyulan sitemi anlatır. SABİHA: Mardin'de yaşanan ve sonu evlilikle biten ölümsüz bir aşkın öyküsüne dayanır. Bu öyle bir aşk ki, yıllanmış şarap gibi zamana hükmederek günümüze taşır. Ağır bar havasındadır.
HAT MATAR (Yağmur yağdı): Çok özel, güzel olan memleketimizin yağmurla kazandığı ayrı havası anlatılmaktadır.
ZEYZO : Umutsuz bir aşkın seven erkek için oluşturduğu hayal kırıklığı ve acıları konu eder.
ESMERİM : Esmer tenli güzelleri anlatır.
DİZO : Coşkuyu anlatır.
BOTANİ : Birlik duygusunun sevgiyle kazandığı coşkuyu anlatır.
CANTSU : Testiyle çeşmeden su taşıma olayını anlatır.
ÇEPİKLİ : Coşkuyu anlatır.
GÜLE : Divan edebiyatında sevgiliyi anlatan ,bülbülü deli eden aşkı anlatır.
GOVEND : Bu oyun özlemi anlatır
ŞEVKO : Özlemi anlatır. Bar havasındadır.
HADDİNO : Birlikteliği anlatır.
SEMRA : Aşk ile sevgiye olan özlemi anlatır. HIRPANİ : Aşk acısının bireyde uyandırdığı bir takım duyguları figürleştiren bir oyundur. Bar havasındadır.
TORİVAN : Sevgiyi coşkuyla bütünleştirerek anlatır. Bar havasındadır.
HURŞE : Sevinç ve coşkuyu anlatır. Kemençe ile oynanır. Doğal yaşamın bahşettiği mükemmelliğin karşısında duyulan sevinci oyunlaştırır.
DALLAL : Sevgiliye duyulan özlemi anlatır. Bar havasındadır.
BEYN İT DEVELİ : Aşk ve sevgiyi anlatır.
KOSARİ : Birlikteliği anlatır. Bar havasındadır. Mardin ve Yöresi oyunlarındaki temel figürler: Çömelip doğrulma, titreme şeklindedir. Çökmeler iki şekildedir. 1-Bağlı çökme: Eller bağlı olarak çökülür. 2-Bağsız çökme: Eller açık olarak çökülür El vurma figürleri: Toplu ve tek olarak gözükür. Dönme figürleri; ani dönme, Kerteli dönme, Toplu dönme, tek dönme şeklindedir. Halk oyunlarında görülen model, sıra, halka, karşılama ve nokta modelidir. Sıra biçiminde göze çarpan unsurlar; düz dizi, eğri dizi, paralel dizi ve kopuk dizi olmak üzere dörde ayrılır. Hareket biçimi ise tek, çift ve karma yönlü olmak üzere üç şekildedir
NELERİ İLE ÜNLÜ:
Deyrul-Zafaran Manastırı, Mardin Kalesi, Taş Evleri, Telkari Gümüş İşlemeciliği, Dara Harabeleri ve Zinciriye Medresesi
İL İSMİ NEREDEN GELİYOR?
Mardin adı Süryanice'de Marde'den geldiği rivayet edilir. Romalılar "Maride" Araplar ise "Mardin" adını vermişlerdir.
ALINTIDIR..