- Konu Sahibi portakalkeki
-
- #441
Çocukluğum tamamen gençliğimin yarısı köyde geçti, bir kere bile şu yazdıklarınızı düşünüp rahatsız olmadım. Buyuksehirde ogretmenim. Bence sizin kendinizle ilgili takintilariniz ve özgün sorunlarınız var...Merhaba arkadaşlar ben memurum aktif çalışıyorum ailem çiftçi atanana kadar da köyde yaşadım o ortamda büyüdüm ailem genel nezaketten yoksundu köyde nezaket olmaz zaten bilirsiniz ben çok kitap okudum büyükşehirlerde yaşadım ama özümdeki o köylü kızı silinmiyor sanki o üstüme yapışmış modern birisi olsam da ailesi memur olan öyle yetişmiş biriyle aynı ortamda bazı detaylarda geri kaldığımı hissediyorum misal ben birine misafir giderken ev yapımı şeyler ( reçel , evde yapılan ekmek vs ) götürmeyi hoş bulurum ama diğerleri daha şık ( çikolata, paketli bişi ) götürüyor, sohbette de içimdeki kısıtlı görmüşlük acaba belli olıyor mu diye düşünüyorum diğerlerinin sanki duruşu bakışı bile daha kendinden emin hatta sokakta kim köylü bi aileden gelmiş kim modern bi ortamda büyümüş anlıyorum bakışından duruşundan yanlış anlaşılmasın köylülükle bir derdim yok zaten her fıssatta köyde büyüdüğümü söylerim ama her ortamın farklı bir dokusu oluyor ya ben bi tık üst ortamlarda kendimi pek iyi hissetmiyorum, kendimi her açıdan geliştirmiş olmama rağmen, sizler bu konuda neler düşünüyorsunuz, benim gibi hisseden varsa dertleşmek isterim.
Ay ne alaka yaa, ne , ne?Buyuksehırde buyumus 90 lar cocuguyum. Hemde tam buyıksehır çankaya da buyudum. Ozmn oetam daha rahattı. Suan kucuk ılcedeyım. Burdakı rahatlık anlatamm buyuk nımet. Okukadn cıkıyor cocuklarım bakkala gıtse haberım oluyor. Elımdem gelse koye yerlesırım okadar sevıyorum. Cocuklar serbest yetisiyor. İsve, İsviçre, fınlandıya mutlu ulkeler. Ama ego sıfır, gosterıs sıfır özguvenlı hepsı. demkkı neymıs ego, guvensızlık mutsuzluk getırıyormus
Her köylünün ayni olmaması da yine aileden ama. Benim anne tarafımda dedem okumuş mesela. Okumuş dediğim ilkokul :) dönemin şartlarına göre okumuş sayılıyor bizim köye göre. Ve sanırım onun babası da maddi olarak iyi oldugu için köyün ileri gelenlerindi. Dolayısı ile dedem koyun en entelektüel kendini gelistirmis, ince zevkleri olan adamdı. Takım elbisesiz gezmezdi tarla zamanı hariç. Ve iyi para harcardi takimlarina. Çok titizdi falan. Annemle babam aynı köyden ama annemin gorgusu ve şehre uyumu çok daha kolaydı.
Anne tarafı ile baba tarafi arasında bariz kültür farkı var. Aynı köy hatta cok uzaktan akrabalar. Baba tarafımdan çok zengin olanlar var ama daha paralarını kendilerine harcamayi bile son bir kaç yılda öğrendiler.
Yani aslında bence konu sahibinin derdi de bu. Aileden gelen öğrenilen şeyleri sonradan öğrenmek zor. İlla öğrenilir ama daha çok o çevrede kalmak gerekir.
yahı bu etiket kurallarının büyük kısmı bize avrupadan gelmişKasmıyorum ya, isteyen istediği gibi yesin. Ama doğru belli yani. Ben hoşlanmıyorum sofra adabına, görgü kuralına uymayan insandan. Uyruğu çok önemli değil
Şuan herkes köylü olma derdinde ünlüler köyden yer kapma derdinde o evde yaptığınız reçeller ekmekler organik handmade etiketiyle yine kendinizi aşağıda gördüklerinizin sofrasında burda tek mevzu etiket malesef günümüzün jargonu buÇok değişik bir site iki dakikada herkes nasıl saldırmışköylülüğümden utanıyorum demedim buraya da belirttim zaten aksine becerilerim konusunda mutluyum fakat atıyorum bir iş yemeği ya da resmî bir ortamda bazı şeylerden emin olamıyorum mesela eşimin akrabası hakim onlar tatillerinden bahsediyordu ben de ne kadara mal oldu demiştim aslında bir bayanın böyle şeyler sorması hoş değil para sorma demişti eşim benim aklıma kaba olacağı gelmezdi , bu tip detaylar demek istiyorum anlatabildim inşallah
keni yorumumu alıntılamak gibi bir megalomanlık apıyorum şu anda amasizin kast ettiğiniz şeyler
konuşma sırasındaki beden dili
kişisel alanı korumak
nerede nasıl konuşulur oturulur kalkılır, kiminle ne derece samimi olur nasıl hitap edilir
diksiyon, usul, yerine göre konuşma yerli yerinde tavır, gerekirse kendini saydırma, çizgi çekme, ağırlığını koyma, saygın bir tarz edinme, yaptığını da kendine yakıştırma böyle eli ayağı birbirine dolanmadan, teklemeden tutuk olmadan...
böyle şeyler sanırım...
Sen nasıl olur da bu büyük engin değiştirelemez kurallara böyle şeyler söylersin ya askdkfkfkglg şaka şakaelbette ki aileden. zaten ben de onu kast ettim her köylü bir değil kaldı ki bizimkiler kuzen, aynı oba (yörüğüz) kapıları birbirine bakıyor.
düşünün bu ortamda bile aile görgüleri bambaşka...
benim görgülüdür dediğim dedem mesela askerliğini istanbulda yapmış
bir istanbul beyefendisi gibiydi, zaten bedenen de ince uzun zarif bir adamdı. tavır giyim konuşma olarak da, tiril tirildi. bir yazı yazardı kaligrafi sanatçısı gibi. ajans dinlerdi, ütüsüz giyinmezdi. düşünün ki bu adam ahırda hayvana bakıyor üstüne başında bir çöp olmadan o ahırdan çıkardı ve elbette üstünü değiştirirdi çok temiz titizdi. köyde çoğu kişi ahır kıyafetinin ayrı olması gerektiğini daha 20-25 senedir idrak etti bizim. bu adam 60-70 sene önce böyleymiş. ben 35 seneyi biliyorum böyleydi.
düşünün ki bu adam sadece 7 sene istanbulda askerlik yaptığı için, biraz da dedesi filan da öyleymiş, bu izanı, edebi öğrenmiş. ben o zamanlar istanbulda rütbeli asker olan, akademisyen olan, bürokrat olan, aileden 7 göbek kültürlü eğitimli adamları, bunların ailelerini düşünemiyorum....böyle mustafa kemal gibi bir şey geliyor yani gözümün önüne...(mustafa kemalin de köylü olduğunu biliyorum)
yahı bu etiket kurallarının büyük kısmı bize avrupadan gelmiş
onlara da medici ailesi öğretmiş, onların doğrusunu amentü gibi benimsemek zorunda mıyız?
avrupada bizdeki gibi sulu tencere yemeği yok ki. avrupalı kuru fasülyeyi bizim gibi pişirmiyor ki..
adamların yemekleri servis tabağında verilen yemekler, sosu oluyor bol bol o sosları da bitirmezler zaten tabakta kalır.
eğer avrupada kuru fasülye, bamya, kapuska, nohut, sulu köfte vs vs bizdeki gibi sürekli pişirilen şeyler olsa çorba kaşığından sonra 1 tane daha ekstra yemek kaşığı olurdu. 5 tane çatal yerine 3 tane kaşık koyarlardı...çoğu kez menülerinde çorba bile olmuyor...
neden avrupa etiketini bizim yemeklere uydurmak için bu kadar kasıyoruz anlamadım. lüks lokantada istakoz yiyorsan tamam da...yemekhanede çatalla kuru yemek. yok artık!
biz lahmacunu lavaşı da dürüm yapıyoruz, -e avrupalı da wrap yapıyor wrap olunca sorun yok biz dürüm yapınca görgüsüz mü olduk...
Merhaba arkadaşlar ben memurum aktif çalışıyorum ailem çiftçi atanana kadar da köyde yaşadım o ortamda büyüdüm ailem genel nezaketten yoksundu köyde nezaket olmaz zaten bilirsiniz ben çok kitap okudum büyükşehirlerde yaşadım ama özümdeki o köylü kızı silinmiyor sanki o üstüme yapışmış modern birisi olsam da ailesi memur olan öyle yetişmiş biriyle aynı ortamda bazı detaylarda geri kaldığımı hissediyorum misal ben birine misafir giderken ev yapımı şeyler ( reçel , evde yapılan ekmek vs ) götürmeyi hoş bulurum ama diğerleri daha şık ( çikolata, paketli bişi ) götürüyor, sohbette de içimdeki kısıtlı görmüşlük acaba belli olıyor mu diye düşünüyorum diğerlerinin sanki duruşu bakışı bile daha kendinden emin hatta sokakta kim köylü bi aileden gelmiş kim modern bi ortamda büyümüş anlıyorum bakışından duruşundan yanlış anlaşılmasın köylülükle bir derdim yok zaten her fıssatta köyde büyüdüğümü söylerim ama her ortamın farklı bir dokusu oluyor ya ben bi tık üst ortamlarda kendimi pek iyi hissetmiyorum, kendimi her açıdan geliştirmiş olmama rağmen, sizler bu konuda neler düşünüyorsunuz, benim gibi hisseden varsa dertleşmek isterim.
sene 93 veyA 94 tansu çiller başabakanÇatala çıkarılır, el ile alınmaz ve dahi diğer, boşta kalan elini siper edersin bir miktar ki ağızdan çıkarışın görünmesin. Ben zeytin yemem, sevmem zaten yiyenler dert etsin bana ne
Bu meselelere kendi özel hayatımızda istediğimiz şekilde davranabilirken, resmi gayri resmi ve samimi ortamların farkından düştük.elbette ki aileden. zaten ben de onu kast ettim her köylü bir değil kaldı ki bizimkiler kuzen, aynı oba (yörüğüz) kapıları birbirine bakıyor.
düşünün bu ortamda bile aile görgüleri bambaşka...
benim görgülüdür dediğim dedem mesela askerliğini istanbulda yapmış
bir istanbul beyefendisi gibiydi, zaten bedenen de ince uzun zarif bir adamdı. tavır giyim konuşma olarak da, tiril tirildi. bir yazı yazardı kaligrafi sanatçısı gibi. ajans dinlerdi, ütüsüz giyinmezdi. düşünün ki bu adam ahırda hayvana bakıyor üstüne başında bir çöp olmadan o ahırdan çıkardı ve elbette üstünü değiştirirdi çok temiz titizdi. köyde çoğu kişi ahır kıyafetinin ayrı olması gerektiğini daha 20-25 senedir idrak etti bizim. bu adam 60-70 sene önce böyleymiş. ben 35 seneyi biliyorum böyleydi.
düşünün ki bu adam sadece 7 sene istanbulda askerlik yaptığı için, biraz da dedesi filan da öyleymiş, bu izanı, edebi öğrenmiş. ben o zamanlar istanbulda rütbeli asker olan, akademisyen olan, bürokrat olan, aileden 7 göbek kültürlü eğitimli adamları, bunların ailelerini düşünemiyorum....böyle mustafa kemal gibi bir şey geliyor yani gözümün önüne...(mustafa kemalin de köylü olduğunu biliyorum)
yahı bu etiket kurallarının büyük kısmı bize avrupadan gelmiş
onlara da medici ailesi öğretmiş, onların doğrusunu amentü gibi benimsemek zorunda mıyız?
avrupada bizdeki gibi sulu tencere yemeği yok ki. avrupalı kuru fasülyeyi bizim gibi pişirmiyor ki..
adamların yemekleri servis tabağında verilen yemekler, sosu oluyor bol bol o sosları da bitirmezler zaten tabakta kalır.
eğer avrupada kuru fasülye, bamya, kapuska, nohut, sulu köfte vs vs bizdeki gibi sürekli pişirilen şeyler olsa çorba kaşığından sonra 1 tane daha ekstra yemek kaşığı olurdu. 5 tane çatal yerine 3 tane kaşık koyarlardı...çoğu kez menülerinde çorba bile olmuyor...
neden avrupa etiketini bizim yemeklere uydurmak için bu kadar kasıyoruz anlamadım. lüks lokantada istakoz yiyorsan tamam da...yemekhanede çatalla kuru yemek. yok artık!
biz lahmacunu lavaşı da dürüm yapıyoruz, -e avrupalı da wrap yapıyor wrap olunca sorun yok biz dürüm yapınca görgüsüz mü olduk...
Çatal bıçak konusunda en mantıklı yorum bu. İnsanların yeme kültüründe sulu yemek olmadığı için zaten bu yeme biçimi oturmuş. Yoksa ben eve yabancı birini davet edip yöresel bir sulu yemek yaparsam onlar da benden kaşık istiyor yemek için. Nohutu tek tek çatala batıracak halleri yok. Bezelyeyiyse hayal bile edemedim. Bunun da görgü ile ilgisi yok. Ortadan yemek, ağız sesi, pis ellerle ortak şeyleri yemek, ağzını sonuna kadar doldurmak gibi şeylerin yanında böyle bir şeyi konu etmek tuhaf.elbette ki aileden. zaten ben de onu kast ettim her köylü bir değil kaldı ki bizimkiler kuzen, aynı oba (yörüğüz) kapıları birbirine bakıyor.
düşünün bu ortamda bile aile görgüleri bambaşka...
benim görgülüdür dediğim dedem mesela askerliğini istanbulda yapmış
bir istanbul beyefendisi gibiydi, zaten bedenen de ince uzun zarif bir adamdı. tavır giyim konuşma olarak da, tiril tirildi. bir yazı yazardı kaligrafi sanatçısı gibi. ajans dinlerdi, ütüsüz giyinmezdi. düşünün ki bu adam ahırda hayvana bakıyor üstüne başında bir çöp olmadan o ahırdan çıkardı ve elbette üstünü değiştirirdi çok temiz titizdi. köyde çoğu kişi ahır kıyafetinin ayrı olması gerektiğini daha 20-25 senedir idrak etti bizim. bu adam 60-70 sene önce böyleymiş. ben 35 seneyi biliyorum böyleydi.
düşünün ki bu adam sadece 7 sene istanbulda askerlik yaptığı için, biraz da dedesi filan da öyleymiş, bu izanı, edebi öğrenmiş. ben o zamanlar istanbulda rütbeli asker olan, akademisyen olan, bürokrat olan, aileden 7 göbek kültürlü eğitimli adamları, bunların ailelerini düşünemiyorum....böyle mustafa kemal gibi bir şey geliyor yani gözümün önüne...(mustafa kemalin de köylü olduğunu biliyorum)
yahı bu etiket kurallarının büyük kısmı bize avrupadan gelmiş
onlara da medici ailesi öğretmiş, onların doğrusunu amentü gibi benimsemek zorunda mıyız?
avrupada bizdeki gibi sulu tencere yemeği yok ki. avrupalı kuru fasülyeyi bizim gibi pişirmiyor ki..
adamların yemekleri servis tabağında verilen yemekler, sosu oluyor bol bol o sosları da bitirmezler zaten tabakta kalır.
eğer avrupada kuru fasülye, bamya, kapuska, nohut, sulu köfte vs vs bizdeki gibi sürekli pişirilen şeyler olsa çorba kaşığından sonra 1 tane daha ekstra yemek kaşığı olurdu. 5 tane çatal yerine 3 tane kaşık koyarlardı...çoğu kez menülerinde çorba bile olmuyor...
neden avrupa etiketini bizim yemeklere uydurmak için bu kadar kasıyoruz anlamadım. lüks lokantada istakoz yiyorsan tamam da...yemekhanede çatalla kuru yemek. yok artık!
biz lahmacunu lavaşı da dürüm yapıyoruz, -e avrupalı da wrap yapıyor wrap olunca sorun yok biz dürüm yapınca görgüsüz mü olduk...
evetelbette ki aileden. zaten ben de onu kast ettim her köylü bir değil kaldı ki bizimkiler kuzen, aynı oba (yörüğüz) kapıları birbirine bakıyor.
düşünün bu ortamda bile aile görgüleri bambaşka...
benim görgülüdür dediğim dedem mesela askerliğini istanbulda yapmış
bir istanbul beyefendisi gibiydi, zaten bedenen de ince uzun zarif bir adamdı. tavır giyim konuşma olarak da, tiril tirildi. bir yazı yazardı kaligrafi sanatçısı gibi. ajans dinlerdi, ütüsüz giyinmezdi. düşünün ki bu adam ahırda hayvana bakıyor üstüne başında bir çöp olmadan o ahırdan çıkardı ve elbette üstünü değiştirirdi çok temiz titizdi. köyde çoğu kişi ahır kıyafetinin ayrı olması gerektiğini daha 20-25 senedir idrak etti bizim. bu adam 60-70 sene önce böyleymiş. ben 35 seneyi biliyorum böyleydi.
düşünün ki bu adam sadece 7 sene istanbulda askerlik yaptığı için, biraz da dedesi filan da öyleymiş, bu izanı, edebi öğrenmiş. ben o zamanlar istanbulda rütbeli asker olan, akademisyen olan, bürokrat olan, aileden 7 göbek kültürlü eğitimli adamları, bunların ailelerini düşünemiyorum....böyle mustafa kemal gibi bir şey geliyor yani gözümün önüne...(mustafa kemalin de köylü olduğunu biliyorum)
yahı bu etiket kurallarının büyük kısmı bize avrupadan gelmiş
onlara da medici ailesi öğretmiş, onların doğrusunu amentü gibi benimsemek zorunda mıyız?
avrupada bizdeki gibi sulu tencere yemeği yok ki. avrupalı kuru fasülyeyi bizim gibi pişirmiyor ki..
adamların yemekleri servis tabağında verilen yemekler, sosu oluyor bol bol o sosları da bitirmezler zaten tabakta kalır.
eğer avrupada kuru fasülye, bamya, kapuska, nohut, sulu köfte vs vs bizdeki gibi sürekli pişirilen şeyler olsa çorba kaşığından sonra 1 tane daha ekstra yemek kaşığı olurdu. 5 tane çatal yerine 3 tane kaşık koyarlardı...çoğu kez menülerinde çorba bile olmuyor...
neden avrupa etiketini bizim yemeklere uydurmak için bu kadar kasıyoruz anlamadım. lüks lokantada istakoz yiyorsan tamam da...yemekhanede çatalla kuru yemek. yok artık!
biz lahmacunu lavaşı da dürüm yapıyoruz, -e avrupalı da wrap yapıyor wrap olunca sorun yok biz dürüm yapınca görgüsüz mü olduk...
Doğu toplumu arap kültürü mü?Doğu toplumu dediğiniz şey arap kültürüdür ve o kültürün bu coğrafyada kendi insanları dışında örneğine rastlayamazsınız.
Yemeğe kaşık çalmak deseniz anlarım, ülkenin doğu kültürüne binaen söylendiğini anlaşılır lakin hiçbir zaman bahsettiğiniz osmanlı ya da sonrasında kaşığı reddedip elle yemek diye bir şey olmadı. Gayet sofra adapları vardı. Bunun sebeplerine indiğinizde ise inanış gereği temizlik kuralları ile karşılaşırsınız. Hala elle yenen yemekler mevcuttur ama pilavı arap gibi elle yemeyi ya da kaşıklamayı seren serengil sendromuyla denkleştirmemiz abes olmuş.
Elle yeme örneği doğu kültürü eşittir arap migrenimsi. Çok eşelemişsin basitti halbuki…Doğu toplumu arap kültürü mü?
yahu koskoca bir çin var koskoca bir hindistan var doğuda yüzlerce millet onlarca devlet var, nasıl doğu toplumu = arap kültürü oldu.... pilavı zaten en çok Çin Hint , uzak asya, orta asya vs. tüketiyor. Sizi doğu gelince aklınıza Arap geliyor olabilir de nasıl bunu burada doğu = arap yazabildiniz, çok ilginç...
Sahurda menemen yenmez şehirde. Bir de soğanlı de de düşüp bayılayımBaşıma bir şey gelmeyecekse menemeni tavadan ekmekle alınca hangi kategoriye giriyoruz ona göre şey edicem sahurda
ben de oradan girmiştim teee ilk sayfalara bakılabilir, bazı ortam örnekleri vermiştim, ama böyle ortamda yadırganmak için ciddi ciddi monşer olmaları lazım demiştim. (benim yaşadığım örneklerde öyleydi)Benim anlamadığım şu. Konu sahibi memurum demiş ama cok daha farkli bir cevre tanimliyor sanki 60larin monser disisleri bakanligi çevresini anlatıyor. Ben her gün sürekli memurlarla beraberim uzmanlar isciler üniversite mezunlari lise mezunlari mudurler vali yardimcilari soforler dahil her kesimle. Ve yani seren serengil diyelim kentli bir insan değil mi bilmem kaç kuşak. Seren serengil gelse bu kamu kurumu ortamlarında barınamaz. Hiç sevilmez ve yadırganir. Hadi seren serengil olmasın pelin batu olsun. O da şu an mesela maras valiliğine girse şu an ortam yapmaya çalışsa yapamaz. Hayır memurlar görgüsüz insanlar demek istemiyorum tabi ki ama pelin batu tarzında bir insanı çok toplumdan kopuk bulur bence ülkemizde ortalama bir kamu kurumu çalışanı. Bu da kötü bir şey değil ama yani kamu kurumları sanki bana yemekhanede havyar servis eden sampanya otomati olan yerler. Yani her kesimden insan var koylusu de var sehirlisi de demek istiyorum. Koylu bulunan insana kasiyerin bile kotu davrandigini ben görmedim. Baska ulkelerde mi yasiyoruz ki acaba? Şehirden şehire değişebilir tabi bilemiyorum ama benim yaşadığım yerlerde ben öyle bir şey görmedim. Umarım yanlış anlasilmamisimdir şu an.
İftarda beyimle tavadan gömdük. Çocukların tabaklarına koydum ama onlara içinden yedirmedim. Kültürüm beni sağ sol çekiştiriiiiBaşıma bir şey gelmeyecekse menemeni tavadan ekmekle alınca hangi kategoriye giriyoruz ona göre şey edicem sahurda
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?