Her köylünün ayni olmaması da yine aileden ama. Benim anne tarafımda dedem okumuş mesela. Okumuş dediğim ilkokul :) dönemin şartlarına göre okumuş sayılıyor bizim köye göre. Ve sanırım onun babası da maddi olarak iyi oldugu için köyün ileri gelenlerindi. Dolayısı ile dedem koyun en entelektüel kendini gelistirmis, ince zevkleri olan adamdı. Takım elbisesiz gezmezdi tarla zamanı hariç. Ve iyi para harcardi takimlarina. Çok titizdi falan. Annemle babam aynı köyden ama annemin gorgusu ve şehre uyumu çok daha kolaydı.
Anne tarafı ile baba tarafi arasında bariz kültür farkı var. Aynı köy hatta cok uzaktan akrabalar. Baba tarafımdan çok zengin olanlar var ama daha paralarını kendilerine harcamayi bile son bir kaç yılda öğrendiler.
Yani aslında bence konu sahibinin derdi de bu. Aileden gelen öğrenilen şeyleri sonradan öğrenmek zor. İlla öğrenilir ama daha çok o çevrede kalmak gerekir.
elbette ki aileden. zaten ben de onu kast ettim her köylü bir değil kaldı ki bizimkiler kuzen, aynı oba (yörüğüz) kapıları birbirine bakıyor.
düşünün bu ortamda bile aile görgüleri bambaşka...
benim görgülüdür dediğim dedem mesela askerliğini istanbulda yapmış
bir istanbul beyefendisi gibiydi, zaten bedenen de ince uzun zarif bir adamdı. tavır giyim konuşma olarak da, tiril tirildi. bir yazı yazardı kaligrafi sanatçısı gibi. ajans dinlerdi, ütüsüz giyinmezdi. düşünün ki bu adam ahırda hayvana bakıyor üstüne başında bir çöp olmadan o ahırdan çıkardı ve elbette üstünü değiştirirdi çok temiz titizdi. köyde çoğu kişi ahır kıyafetinin ayrı olması gerektiğini daha 20-25 senedir idrak etti bizim. bu adam 60-70 sene önce böyleymiş. ben 35 seneyi biliyorum böyleydi.
düşünün ki bu adam sadece 7 sene istanbulda askerlik yaptığı için, biraz da dedesi filan da öyleymiş, bu izanı, edebi öğrenmiş. ben o zamanlar istanbulda rütbeli asker olan, akademisyen olan, bürokrat olan, aileden 7 göbek kültürlü eğitimli adamları, bunların ailelerini düşünemiyorum....böyle mustafa kemal gibi bir şey geliyor yani gözümün önüne...(mustafa kemalin de köylü olduğunu biliyorum)
Kasmıyorum ya, isteyen istediği gibi yesin. Ama doğru belli yani. Ben hoşlanmıyorum sofra adabına, görgü kuralına uymayan insandan. Uyruğu çok önemli değil
yahı bu etiket kurallarının büyük kısmı bize avrupadan gelmiş
onlara da medici ailesi öğretmiş, onların doğrusunu amentü gibi benimsemek zorunda mıyız?
avrupada bizdeki gibi sulu tencere yemeği yok ki. avrupalı kuru fasülyeyi bizim gibi pişirmiyor ki..
adamların yemekleri servis tabağında verilen yemekler, sosu oluyor bol bol o sosları da bitirmezler zaten tabakta kalır.
eğer avrupada kuru fasülye, bamya, kapuska, nohut, sulu köfte vs vs bizdeki gibi sürekli pişirilen şeyler olsa çorba kaşığından sonra 1 tane daha ekstra yemek kaşığı olurdu. 5 tane çatal yerine 3 tane kaşık koyarlardı...çoğu kez menülerinde çorba bile olmuyor...
neden avrupa etiketini bizim yemeklere uydurmak için bu kadar kasıyoruz anlamadım. lüks lokantada istakoz yiyorsan tamam da...yemekhanede çatalla kuru yemek. yok artık!
biz lahmacunu lavaşı da dürüm yapıyoruz, -e avrupalı da wrap yapıyor wrap olunca sorun yok biz dürüm yapınca görgüsüz mü olduk...