Kızlar merhaba,
Konum annem. Önce kısaca bahsetmek istiyorum kendisinden. Çocukken babası vefat etmiş, çok çocuklu bir ailenin ilgilenilmeyen evladı. Genç yaşta eşini kaybetmiş, çocuğuyla kalmış bir kadın.
Eşini kaybetmesinin ardından maddi olarak asla mağdur edilmedi, yokluk görmedi bunu özellikle belirtmek istiyorum. Bir kadın için çocuğuyla beraber geçim kaygısı yaşamak çok yıpratıcı. Her hafta eve aklınıza gelebilecek herşeyi dedem alıp getirirdi. Kutu kutu sütler, beslenme çantama koyulması için meyveli sütler, pudingler, örgü peynirler, pirzolalar, cornflakesler kızlar aklınıza gelebilecek herşey vardı. Buna ek olarak anneme haftalık iyi bir harçlık ve benim okul harçlığım yine dedem ve babaannem tarafından gönderiliyordu. Babaannemlerin tek isteği benimle iyi ilgilenilmesi. Sabah kahvaltım hazırlansın, akşam yemeğim olsun, üstüm başım temiz olsun. Ha bu arada şunu söyleyeyim babam vefat ettikten sonra annem beni hep silah olarak kullandı. Çocuğu alır giderim diye tehdit ediyordu her sıkıştığında. Dedemler velayeti istemiş, annemde vermeyince çocuğu götürme, biz sana imkan sağlayacağız demişler. Bu arada asla gelip huzursuz etmediler. 20 senedir annemin bir kase çorbasını bile istemediler, sokağımızdan geçip evin kapısını bile çalmadılar ev dağınıktır rahatsız etmeyelim diye. Karşılıksız yapıldı herşey. Peki ben neler yaşadım? Beslenme çantama koyulsun diye alınan sütlerin tarihi geçer, çöpü boylardı. Beslenme çantası demişken evde kendi kendime hazırladığım sağından solundan peynirler taşan sandviçimin yarısını çıkartmayı unuttuğum için karınca basardı. Okulda nasıl saklayacağım bilemezdim. Saçlarım kıvırcık ve sık olduğu için çeke çeke tarardı annem. İlgi istediğinde gecenin bir vakti beni koluna takar acil servise götürürdü. 3 saat kapı önlerinde beklerdim annemi, beni içeri almazlardı. Nefesini tutar ölü taklidi yapardı. Canı sitediğinde canım kızımi canı istemediğinde küfür kıyamet. Ha bu arada evde analar kutsaldır, cennet ayağımın altındadır, seni bırakır giderim beni çok ararsın nidaları dönüyor tüm bunlar beni sadece boğuyordu. Evdeki durumu hayal edebiliyor musunuz? Her haftasonu ve yaz tatillerini bu yüzden babaannemde geçirirdim.
Zaman geçti, ben ergenliğe girdim annemle sürekli çatışma halindeyiz, agresifim. Beni psikiyatriste götürdüler. Hayatımın dönüm noktasıdır. Beraber yaşadığım kişilerle görüşmek istedi. Annemle neredeyse bir seans görüştü ve beni çağırdı doktorum. "Genç yaşlarda görünen psikolojik problemlerin iyileşmesi kesindir, sonuç alırız. Annen iyileşir mi bilemiyorum ama sen çok daha iyi durumdasın. Önce ebeveynler görevini yapar sonra evlatlardan görevini bekler. Yapmak istemediğin, hissetmediğin duygular için vicdan azabı çekme. Kendini kurtarabilirsin. Oku, mesleğini eline al sonra kendi hayatını kurabilirsin" minvalinde konuştu bana, geçmiş zaman bu kadarını hatırlayabiliyorum. Annelik kutsalken ben gerekli özeni göstermediğimi düşündüğüm için çektiğim vicdan azabı bu şekilde bitti. Tüm bunlar ben 12 yaşındayken oluyor.
Aradan biraz daha zaman geçti, üniversiteye girdim. Baktım olacak gibi değil. Annem sürekli psikiyatriste gidiyor ama gelişme yok. Tuttum kolundan ben götürdüm, doktoruyla konuştum, anlattım. Çünkü annemin yalan söyleme huyu var. Yapar eder sonra ben yapmadım iftira atoyorsun diye kendini parçalar. insana kendinden şüphe ettirir. Hep mağdurdur. Doktorunun teşhisini bilmiyorum ama yine düzelme olmadı. Bende bu sırada evlendim tabii. Dedim ki tutumumu değiştireyim. Hastayken doktora götürdüm, inanın daha çok doktor istedi yetişemedim. ALdım yemeğe götürdüm, gezdirdim yine daha çoğunu istedi. Hem işim hem evim hem eşim derken cumartesi pazar günleri biraz olsun uyumak istedim sabahın köründe ya da akşamın bir vakti kapıda bitti. Araya pandemi girince bu fasılda kapandı. Kızlar çok uzun oldu ama hamileliğim, doğumum burnumdan geldi. Hele doğumum çok zordu, en son çare genel anestezi altında sezaryen oldum. Emmek istemeyen bebek, uykusuzluk içinde annemin ağlamalarını teselli ettim. Kocama attığı iftiralar, kayınvalideme söylediği yalanlar da cabası.
Velhasıl kelam artık çok yoruldum. Kendisine aynı evde yaşamak istemediğimi söyledim, umrunda bile değil. Bu evi babaannemler bana verdi, tapuyu özellikle hala üstüme almadım. Notere gideceğimiz gün vazgeçtim, istemiyorum dedim. Bu ev mevzusu bana çocukluğumdan beri bela oldu. Kendi kızının miras payının üstüne yatan anneannem bu evi alıp annemin üstüne yapmam için düzenli olarak kendimi bildim bileli beni bunaltır.
Ben bu evden ayrı bir eve çıkarsam annemin bu evde kalmasına müsaade etmezler. Yani ayrı eve ben değil annem çıkar, onuda karşılayamaz, bende karşılayamam çünkü oturduğum muhitte kiralar asgari ücretin bile üstünde. Belki daha uygun bir smette yaşayabilir, maddi destek olurum ama yürütemezse mecbur tüm düzenini bırakıp memlekete dönecek. Bu arada ben boşandım ve bir bebeğim var. İş başvuruları yaptım, çalışacağım. Annemin çocuğuma bakmasını istemiyorum. Şu an bile çocuğa karşı konuşmaları hoşuma gitmiyor. Çocuğumun benimle aynı şeyleri yaşamasını, bitmeyen yalanları, duygu sömürülerini duyarak büyümesini istemiyorum. Yemeğini temizliğini herşeyini hazır ederim ama annemin zihniyeti ve diliyle başedemiyorum kızlar.
Sizce evleri ayırmam doğru bir karar olur mu? Yapabileceğim başka birşey var mı?
Okuyan herkese teşekkür ederim.