Bugün tam 1 yıl 1 gün oldu evleneli ve o günden bu yana aynı evde oturuyoruz. İstanbul'a yeni taşındığım için kimseyi tanımıyorum. Sadece eşim ve ben bu koskoca şehirde yaşamaya çalışıyoruz. Özellikle ben uyum sağlayayım diye sessiz ve sakin bir semtten ev tuttuk. Komşuluk ilişkilerimiz falan olur huzurlu, mesut yaşarız diye düşündük. Evi yerleştirdik işler bitti ve nikaha sıra geldi. Nikah vs bitti tam evimize geldik dediğimi anda ev toz toprak içinde. Birden ürktük tabi ne oluyor diye. Sonra sesler yardımcı oldu daha bir kere kullanmadığımız eşya ve evimizin başına gelenleri. Üst katta haldır huldur tadilat var. Tadilat dediysem öyle böyle değil resmen üst katı yeniden yapıyorlar. Mutfağa gittik. Yerleştirdiğimiz herşey sular altında. Üst kattan su akmış. Olur böyle şeyler deyip aldırmadık. Sadece eşim yukarıya çıkıp su aktığını söyledi onlarda gayet rahat bir şekilde hallederiz inşallah dedi. Daha o gün anlamıştım o aile ile sorun yaşayacağımızı. İlk günümüz rezil oldu ve tek yaptığımız evi yaşanılır hale getirmeye çalışmaktı. Günlerce sürdü tadilat. Bugün yarın biter dedikçe arttı sorunlar. Gecenin olmadık saati matkap sesleriyle uyuyamadık, sabahın 6 sında çekiç sesleriyle uyandık. Sabrımız gerilmeye başladı artık. Çıkıp üst kata ev sahibine söyledik olmuyor böyle diye. Basit bir özür dileseler susardık ama resmen hakaret edip geri yolladılar bizi. Apartmanda bir çok kişi şikayetçiydi onlardan. Sonradan öğrendik ki bu aile bir aç daire sahibiymiş ve miras kalmış bu daireler onlara. Ehh işin içine bir de sonradan görmelik katılınca uğraşmaya değmez dedik. 8 ay boyu sürdü bu gürültü. Bayram sabahı dahi evde oturamadık sesten. Eşim devamlı kendini suçlu hissetti o evi tuttuk diye. Ben İstanbul'u bilmiyordum sonuçta. Bense ona destek olamaya çalıştım elimden geldiğince. İlk zamanlar çalışmıyordum ve tüm gün o sesi duymak hem de tek başıma beni gerçekten bunaltıyordu. Dışarı çıkıp görüşeceğim bir arkadaşım da yoktu ki konuşup, gezip rahatlayayım. Bunalımdan bazen evlendiğime bile pişman oluyordum. 8 ay sonunda sesler biraz kesildi. Bir süre kafa dinledik. Fakat artık dışarıdan araba geçse rahatsız olur durumdaydık. Her an yine üstümüzde inşaat başlayacak gibi hissediyorduk. Şimdi diyeceksiniz ki o süre boyunca hiç şikayet etmediniz mi? ettik tabi, polisiydi,zabıtasıydı yok beyaz masasıydı hepsine şikayet ettik. Sonuç hüsrandı. Anladık ki yapayalnızız.. Sonra bir gece (saat 23:30'da) tekrar çekiç sesleri, matkap vs başladı. eşim artık dayanamadı ve yukarıya çıktı. Adam kapıyı açar açmaz eşimin üzerine yürüdü ben de sesleri duyunca dayanamayıp yukarı çıktım. Yanındaki adamlara güveniyordu adam çünkü 50 yaşın üzerindeydi ve teke tek dövüşte eşimle karşılaşmaya cesaret edemezdi ve tabi ki akrabaları da vardı apartmanda. Korkudan kendimi kaybettim resmen. Aralarına girdim ve eşime yalvarıyorum aşağı inmesi için. Tek aklımdan geçen o sırada ona zarar verebilecek olmaları ve eşimi sapasağlam eve götürmek istediğimdi. Bu oly üzerine kendimi çok kötü hissettim. Uzun süre içeride ağladım ve lanetler yağdırdım herşeye. Nasıl olurdu da devletin hiçbir kurum veya kuruluşu bizi korumazdı. O sırada üst kattakine zarar verseydi eşim o zaman o bizi korumayan kuruluşlar gelip onu tutuklayacaktı. Ya da eşime zarar vermiş olsalardı o saatten sonra ne telafi edilebilirdiki. Hala kurtulamadık o evden ve toparlanır toparlanmaz gitmeye söz verdik. Malum yeni evlenmiştik ve bir sürü taksit vs vardı. Şükür bitti hepsi. Artık taşınma zamanı. Fakat korkuyorum yine böyle insanımsı yaratıklarla aynı ortama düşmekten. İnsanlardan soğudum artık ve hiç arkadaş edinmedim. Sadece işe gidip eve dönüyorum. Eskiden selamlaştığım birkaç insan vardı ve onlarda şikayet ediyorlardı gürültüden. Şimdi de yapılacak birşeyler varsa yardım edelim diyorlar. Ben de kafamı çevrip geçiyorum onları görünce. iki yüzlülükleri şaşırtıyor beni. Eskiden bana "bunlar beş para etmez adamlar, biz size diyecektik taşınırken bu apartmana gelmeyin diye ama diyemedik" diyorlardı.
Lafın kısası dostluk, arkadaşlık, komşuluk çok önemli ve insanı hayata bağlayan şeyler. Bunları görünce İstanbul'dan nefret ettim. Memleketimin köylüleri hala tertemiz. Bazen yabancı gruplarla geziye gidiyoruz Akdeniz taraflarına hiç tanımadığımız insanlar hiç çıkar gözetmeksizin sadece oturup sohbet etmek amacıyla çaya vs davet ediyorlar.
Bunları niye anlatıyorum burada bilmiyorum. sanırım çok yalnızım ve konuşacak birilerini aradım. Yukarıdaki adamı da Allah'a havale ettim. Biliyorum ki gün gelir devran döner....
Lafın kısası dostluk, arkadaşlık, komşuluk çok önemli ve insanı hayata bağlayan şeyler. Bunları görünce İstanbul'dan nefret ettim. Memleketimin köylüleri hala tertemiz. Bazen yabancı gruplarla geziye gidiyoruz Akdeniz taraflarına hiç tanımadığımız insanlar hiç çıkar gözetmeksizin sadece oturup sohbet etmek amacıyla çaya vs davet ediyorlar.
Bunları niye anlatıyorum burada bilmiyorum. sanırım çok yalnızım ve konuşacak birilerini aradım. Yukarıdaki adamı da Allah'a havale ettim. Biliyorum ki gün gelir devran döner....