Kocamın bana uzaklığı beni ayrılığa götürecek

Çok teşekkürler onur duydum :) zekadan çok daha ilk seneden boşanma noktasına gelince bu konuda kadınlara özel yazılmış olan en az 7-8 kitap okumaktan kaynaklanıyor olabilir
Zeynep aslında az önce nasıl yaptın diye sormuştum ama sonraki yazılarını okuyunca yazmışsın aslında. Tebrik ediyorum seni ve ayrıca yazdıkların bi yerde moral oluyor ve umut ışığı oluyor insanın için e. Birde okudugun kitapları da söyleyebilir mısın rica etsem
 
 
Tabi hamilesin ya şimdi onlara hizmet eşemeyeceksin diye gelip gitmene ses etmiyorlar. Şunlara bak ya dertleri ailece bir arada falan olmak değil resmen gelinleri hizmetçi olarak kullanmak dertleri ve eşin de bütün bunlara göz göre gore sessiz kalıp üstün e bir de o eziyet ediyor ya yatacak yerleri yok. Bence sen kendin e yoğunlaş artık kendi kendi mutlu etmeye çalış onlara yaranmaya çalışma artık sana tavırlarına aldırış etme duyma görme kendine ve bebeğine yoğunlaş boşver onları Allah'ın adaleti tecelli eder.
 

Eşim ssssiz onlara karşı da bana karşı da.
Onları savunmuyor.
Bende onları anlatmıyorum .

Aynen canım öyle....
 
Kızlar selam. Bu konuyu takip eden insanlar var diye buraya yazıyorum.
Herkes iyidir umarım.
Özel mesajdan buradaki bir arkadaşıma tavsiyelerde bulundum biraz, onları burada paylaşmama izin verdi sağolsun.

Başta B Bugunneselibirgun ve diğer takip eden arkadaşlara faydası dokunur diye paylaşıyorum.

Arkadaşın problemi: Eşim ailesine karşı beni savunmuyor, benimle eskisi gibi ilgilenmiyor. Eskiden parayı ben yönetirdim ama artık kendisi yönetiyor ve hiç görüşümü almıyor. Eşimin ailesi bana kötü davranıyor. Eşimin benden uzak durmasına dayanamıyorum.

Verdiğim cevap:
Canım merhaba. Esinin 1 sene geçtikten sonra tavrını değiştirmesi ve artık seninle ilgilenmemesi çok üzücü. Eşinin ailesinin tavrı da cabası.

Biz eşimle ayrılma noktasından dönerek bugünlere geldik. Tabii ki şu anda da mükemmel değiliz (mükemmel ilişki diye birşey yoktur) ama çok çok iyi bir noktadayız. İlk tanıştığımız zamandan daha çok aşığız ve birbirimize bağlıyız.
Ben değer görmenin, el üstünde tutulmanın ve sevilmenin, her kadının doğuştan gelen hakkı olduğunu düşünüyorum. Gerekli becerileri öğrenen her kadın bu şekilde sevilmeyi tadabilir bence.
Şimdi bu konuda neler yapabileceğini adım adım yazacağım. Bunları denediğini görmeyi çok isterim.

1. İlk önce aynaya bak ve kendi hatalarını düzelt:
Muhtemelen bir yerde yanlış yaptığının sen de farkındasın, ama tam olarak ne olduğunu bilmiyorsun. Çünkü muhtemelen "ben sadece yardım ediyordum" veya "kendimi ifade etmeye, medeni insanlar gibi konuşarak anlaşmaya çalışıyorum" şeklinde, zararsız görünen düşünceler içindesin.
Söyle bir durum var ki, bizim ağzımızdan çıkan şeyleri erkekler çok farklı biçimde duyabiliyor. Yani sen A diyorsun, o B duyuyor. Algılayış biçimleri bizimkinden çok farklı.
Kadınların arasında yardımlaşma kültürü vardır, biz birbirimizi dinleriz, yorum yaparız, kendi yaşadıklarımızla karşılaştırıp birbirimize tavsiyeler veririz.
Erkekler ise birbirine yol tarifi bile sormaz. Çok çaresiz kalmadıkça herşeyi tek başlarına halletmek isterler. Çünkü erkeklerin yaşamdaki en büyük amacı, hayatlarındaki kadınların gözünde kahraman olmaktır. Şu an tabi eşin sana hiç kahraman gibi gelmiyordur. Çünkü muhtemelen seni mutlu etme çabasından vazgeçti. Şu an her söylediğin şeye düşmanca tepki veriyor bile olabilir. Bunun sebebi de, senin hiçbir şeyden mutlu olmayacagını düşünmesi olabilir. Oysa ki sen gayet mutluydun, değil mi?
Lafı fazla uzatmadan, kendi hatalarını nasıl düzelteceğin kısmına geçiyorum.

Eşine yapmış olduğun, halen yaptığın saygısızlıkları gözden geçir ve uygunsuz her türlü müdahaleyi bırak (müdahalenin her türlüsü uygunsuzdur):
- Ona işini nasıl yapması gerektiği konusunda tavsiye veriyor musun?
- Yediği / içtiği şeye karışıyor musun?
- Gidip ona kıyafet / iç çamaşırı alıyor musun? Kendi yapabileceği şeyleri onun için yapıyor musun?
- Sana nasıl davranması gerektiğini söylüyor musun?
- Araba kullanırken hangi sapaktan dönmesi gerektiğini veya yavaş gitmesini söylüyor musun?
- Sana saçma gelen bir fikrinden bahsettiğinde burun kıvırıyor musun?
Örneğin "işimden ayrılıp antikacı açacağım" dedi. Bu durumda tepkin ne olur? Ben ne olması gerektiğini söyleyeyim: "Nasıl uygun görürsen. Ben sana güveniyorum, ailemizin geleceği için her zaman en doğru şeyi yapacağına inanıyorum" Zaten her söylediğini anında hayata geçirmeyecek, sen ona güvendiğin için ölçüp tartıp en doğru kararı almaya çalışacak. O yüzden onun fikirlerini hiçbir zaman ezme, her zaman ona güvendiğini anlasın.

"Memnun edilebilir" bir insan olmaya çabala:
- Eşinden veya ailesinden gelen en ufak iyiliği / iltifatı bile kabul et. Örneğin eşin sana "saçların güzel olmuş" dedi, ama sen berbat olduğunu düşünüyorsun. "yok ya hiç güzel değil" demek yerine gülümseyerek teşekkür et. Ya da eşin sana bir hediye aldı ama hiç senin tarzın değil. Yine de çok sevin ve teşekkür et. Onun yaptığı her iyiliği onurlandır. Sana mutfakta en ufak bir yardım ettiğinde her zaman teşekkür et. Tencereleri oraya değil de buraya koy deme mesela. Bırak sana kendi tarzıyla yardım etsin, bırak seni mutlu etmekte başarılı olduğunu düşünsün. Hem belki de onun yaptığı iş düşününce senin istediğinden daha mantıklıdır. Eşinin aklına her zaman güven, her zaman takdir et.
Şunu da belirteyim, bir iyiliği / yardımı geri çevirdiğimizde, o iyiliği veya yardımı yapmak isteyen insanı da biraz reddetmiş oluruz. Ben bu yaşıma kadar iyi insan ilişkilerinin bir numaralı kuralının başkalarından gelen her türlü yardımı kabul etmek olduğunu öğrendim. Yani vermekten çok verileni alabilmek önemli. Örneğin ilk çalıştığım yerde müdürüm bazen bilgisayar çantanı taşıyayım derdi, ayıp olur diye vermezdim. Böyle bir sürü ufak tefek şeyle kendi onurumu koruduğumu düşünürken meğerse müdürümle güzel bir arkadaşlık kurma fırsatını tepmişim. Bir sonraki işimde, özellikle bu "alabilme" kuralını hem evliliğimde hem de dışarıda uygulamaya başladığım için, iş yerindeki yöneticilerimle çok daha iyi ilişkiler kurdum ve çok çabuk yükseldim. Şunu unutma, insanların en önemli sosyal ihtiyaçlarından biri, çevrelerindeki insanlara yardımcı olmak ve onları mutlu etmektir.

Kendi mutluluğunun sorumluluğunu al:
Eşin çalışıyor, yoruluyor, o yüzden 7/24 seni mutlu etmesini ve seninle ilgilenmesini beklemek büyük haksızlık olur. Böyle bir stresi sadece senin eşin değil, hiçbir insan kaldıramaz. O yüzden günde 3 defa seni mutlu eden bir aktivitede bulun. Aktivite derken spor yapmak gibi birşeyden bahsetmiyorum. Bir salıncağın bir çocuğu cezbettiği gibi, seni cezbeden ve kendine çeken aktiviteler nelerse, onları yap. Örneğin sevdiğin TV programını izlemek, bir arkadaşınla telefonda çene çalmak, yürüyüşe çıkmak, mağaza gezmek vs.
Tabi bütün günümüzü bu tip şeylerle geçirmek de olmaz, kendimize birşeyler de katmalıyız. O yüzden günde 2 tane de "yaptıktan sonra iyi hissettiğin" şeyi yap. Örneğin spor buna çok güzel bir örnek. 15 dakika bile spor yapsan endorfin salgılarsın, kendini daha hafif, daha dinç ve daha iyi hissedersin.

Şikayetlerini tersine çevirerek dile getir:
Söylediğimiz herşey, "kendi kendini gerçekleştiren kehanetler"dir. Örneğin senin şikayetin kocanın sana değer vermemesi. Bunu tersine çevirelim: "Eşim benim isteklerimi her zaman önde tutar". Bunu hem kendine, hem de etrafındakilere söylemeye başla. Bu cümleye kanıt olabilecek ufak şeyler bul. Eşin senin her istediğini yapmıyor olamaz. Mutlaka bazı isteklerini yapıyordur. Bunlara odaklan ve eşin her senin istediğin birşeyi yaptığında ona "bir istediğimi iki etmiyorsun, çok şanslıyım"diyebilirsin mesela. Kısa zamanda bu kehanetin gerçeğe dönüşecek. Çünkü insanlar biz onlardan ne bekliyorsak onu yapmaya eğilimlidir.
2. Şimdi geçelim ikinci maddeye. İlk maddedekileri yaptığında iki hafta içinde olumlu gelişmeler görmen lazım. Eğer görmüyorsan bir şeyleri eksik yapıyorsun demektir.

Şimdi eşinle aranızdaki aşkı yeniden canlandırmaya gelelim:

Eşin her akşam eve geldiğinde, içinden gelmese bile kapıyı gülümseyerek aç. Çoğu zaman kendimizi zorlayarak yaptığımız şeyler, gerçeğimize dönüşür. Eşin onun eve gelişine sevindiğini anlasın. Bu onu eve ve sana bağlayacak en önemli tutkal. Sadece bu bile sana bakışını değiştirebilir.

Ev işleri seni çok yoruyorsa ve kendine vakit ayıramıyorsan, bu yüzden de eşin sana yardım etmediği için ona kırgınsan, işlerini gözden geçir ve kimsenin senden yapmanı beklemediği işlerden bir kısmını ele. Yani artık o işleri yapma. Örneğin kışın balkon yıkamak gibi. Kimse balkona çıkmıyorsa ne gerek var yani? Senin mutluluğundan önemli mi? Ev işi dipsiz kuyu gibidir, sen yaptıkça daha çok iş çıkar.

3. Son olarak eşinin ailesiyle ilişkini değerlendireceğim.

Benim okuduğum ve evliliğimin kaderini değiştiren kitabın ismi "surrendered wife" idi. Yani "Teslim olmuş kadın". Kitabın ismi çok talihsiz seçilmiş, teslim olmuş deyince kulağa herşeye boyun eğen kadın, kendini ezdiren kadın gibi geliyor. Oysa ki durum bunun tam tersi. Burdaki teslimiyetten kastedilen şey, başkalarını düzeltme, uygunsuzca müdahale etme, birşeyler öğretmeye ve yardım etmeye çalışma eylemlerinden topyekün vazgeçmek.
İlk maddede eşine olan her türlü müdahaleyi bırakmaktan bahsetmiştim. Burada da eşinin ailesine olan her türlü müdahaleyi bırakmandan bahsedeceğim. "Ben onlara müdahale etmiyorum ki" diyebilirsin. Tekrar düşün. Onların oğullarına nasıl davranmaları gerektiği, sana nasıl davranmaları gerektiği, belki seninle konuşurken olan tavırları, neyi söyleyip neyi söylememeleri gerektiği.... Bu konularda onlara müdahale etmiyor musun? "Ama siz böyle yapınca çok kırılıyorum" veya "o işi şöyle yapsak olmaz mı" veya "her hafta size gelmemizi istemeseniz olmaz mı" vs. vs. Bunların hepsi müdahale örneği.
Bir defa onları bu tip müdahalelerle asla değiştiremeyeceğini baştan kabul ettiğin zaman, kalan herşey gözüne daha kolay görünecek. sen hiç konuşmayla bir insanın değiştiğini gördün mü?
Onların sana olan tavrı tabii ki değişebilir, sadece şunu söylemek istiyorum, bunu konuşarak veya şikayetlerini dile getirerek yapamazsın.
Bunu onlara tepsilerce tatlı götürerek ve iyilik yaparak da yapamazsın.
Öncelikle onları oldukları gibi kabul eder ve hiçbirşeylerine müdahale etmezsen, onların sana karşı tavırlarının değişmesinde ilk adımı atmış olursun.
İkincisi, onlardan sana gelebilecek her türlü yardımı veya iyiliği kabul edersen, aranızdaki ilişki gözle görülür derecede düzelecektir. Örneğin kayınvaliden size yemek yapmak istedi ve senin aklından "yaşlı kadın, yorulur, ne gerek var" gibi düşünceler geçtiği için bunu kabul etmedin.
Bırak kadın size yemek yapıp kendini iyi hissetsin. Sen sıcak bir gülümseme ve teşekkürle yetin.
Kendi kendini gerçekleştiren kötü kehanetler oluşturmaktan kaçın. Muhtemelen etrafındakilerden veya kendi ailenden, kayınvalideleriyle olan kötü anılarını duydun. Kocanın ailesi işin içine girince yıkılan evlilikleri duydun. Belki de bu yüzden,onlarla fazla vakit geçirmek istemedin, araya bariyer koymak istedin. Çünkü aklında çok temel bir korku var: "Eşimin ailesiyle samimi olursak, evliliğimiz yıkılır". İşte bu, kendi kendini gerçekleştiren kehanetin harika bir örneği. Belki de sen bu korkuyla hareket ettiğin için, eşinin ailesine karşı hep önyargın vardı. Bu yüzden onların söylediği veya yaptığı herşeye olan tepkini bu korku ve önyargı şekillendirdi. Zamanla eşinin ailesi sana karşı kırılmaya ve tepkili olmaya başladı. Aranız zamanla daha çok gerildi ve onlar senden, sen onlardan şikayet etmeye başladınız. Eşin de mükemmel bir insan olmadığı ve bu işin psikolojik boyutlarını bilmediği için, eninde sonunda ailesinin tarafını tutmaya başladı ve şimdi sana böyle davranıyor. İşte kendi kendini gerçekleştirmiş mükemmel bir kehanet!
Sen bu kehaneti tersine çevirebilir misin? Müjde, tabii ki çevirebilirsin. Boşanıp sonra tekrar evlenen insanlar var.
Tek yapman gereken, eşinin ailesiyle olan ilişkin için güzel bir kehanet oluşturmak. Örneğin kayınvalidem beni çok sever, kayınpederim beni çok sever gibi.

Güzel gelişmelerini duymayı çok isterim canım. Görüşmek üzere :)
 
Arkadaşın problemi: Parayı ben tutmak ve ben yönetmek istiyorum, bu saygısızlık mıdır? Eşim bana hiçbirşeyini anlatmıyor, gün gelir anlatır mı? Ailesi bana saygısız davranıyor ve eşim beni korumuyor, ne yapabilirim? Onlara asla hayır diyemiyor, sesini çıkarmasını istiyorum.

Cevabım:
Selam canım, bugün iyisindir inşallah.
Ailene olan bağlılığın ve yaşadıklarını hiç saklamadan anlatmana hayran kaldığımı söylemeliyim. Evliliğini güzelleştirme ve eski güzel günlere dönme çabanı çok takdir ettim.
İlk soruna cevap vermek gerekirse, eşin savruk bir insan olduğu için parayı sen kontrol etmek istiyorsun. Bu saygısızlık mıdır? Cevabım evet: hem saygısızlık, hem eşine güvensizlik yapmış, hem de olumsuz bir beklenti oluşturmuş oluyorsun. Kendi kendini gerçekleştiren kehaneti hatırladın mı? Eşinle ilgili olumsuz bir beklenti oluşturmaktan kaçınırsan, hem maddi hem de manevi anlamda rahat edersin. Örneğin "eşim çok savurgan" olumsuz bir beklentidir. Ve doğru olmasa bile sen böyle düşündükçe gerçeğe döner. Bunun iki sebebi var; birincisi erkekler kabul görmeyen ve takdir edilmeyen huylarını bilinçli veya bilinçsiz olarak, o huyları kabul görene kadar, tekrar etme eğilimindedir. Sen eşine "savruksun ve bu hoşuma gitmiyor" mesajı verirsen, muhtemelen içinden gelmese bile savurganlık yapmaya devam edecektir, ta ki sen onu olduğu gibi kabul edene ve takdir edene kadar. İkincisi; insanlar onlardan ne bekliyorsak onu yapma eğilimindedir. Bir insana sen savurgansın mesajı verdiğinde, o insan öyle davranma eğilimine daha çok girecektir. Ya da "zaten beni savurgan görüyor" diyerek rahatlayıp para saçmakta problem görmeyecektir.
Aşağıda bunu nasıl çözebileceğini anlatacağım. Yalnız bir şeyi açıklığa kavuşturalım; kocanın kumar oynama gibi bir bağımlılığı yok, değil mi? Eğer öyle bir şey varsa bambaşka bir şekilde bakmamız gerekecek olaya.
Eğer kumar gibi bir huyu yoksa, güvendesin demektir. O yüzden şöyle bir çözümüm var:
Evinizin mali işleriyle uğraşmayı TAMAMEN eşine bırak.
Çünkü biz kadınlar güvenliği herşeyden önde tutarız, bu yüzden parayı harcamak ve yönetmek konusunda erkeklerden daha fazla stres yaşama eğilimindeyiz. Oysa ki, para konusunda daha rahat olan insanlar, her zaman stresli olanlara nazaran daha çok para kazanmışlardır. Dünyanın her yerinde erkekler kadınlara oranla daha çok para kazanıyor, aynı işi yapsalar bile. Üzücü ama doğru. Biz risk almaya erkeklerden daha uzağız.
Parayı evde kadının yönetmesinin bir olumsuz sonucu daha var: Parayı biz tuttuğumuz zaman, erkeğin ne harcadığına müdahale etmeye ve evdeki kötü polis olmaya başlıyoruz. Müdahale ve aşk aynı anda var olamayacağı için, erkeğin kadına olan aşkı bitiyor ve evimizin selameti için o kadar uğraşırken neden bir de değer görmediğimizle ilgili kara kara düşünmeye başlıyoruz. Ne kadar acıklı değil mi?
Evliliğimin başında tüm para yönetimi bendeydi. Ev almak istiyordum ve bu yüzden her harcamaya karışıyordum. Ne kadar da kadınsı olmayan, hatta itici bir davranış. Kocamın benden uzaklaşmasına şaşırmamak lazım. Ama işte bunu sana birisi söylemeden farkedemiyorsun.
Ben 10 yıllık finansçıyım, yatırım yapmayı, hisse alıp satmayı bilirim. Sadece borsada işlem yaparak aylık maaşımı bir günde kazandığım oldu.
Buna rağmen, okuduğum yazarların prensiplerini benimsedikten sonra tüm para işini kocama devrettim. Ben de kocamın savruk olduğunu düşünüyordum. Her erkek gibi, eğer etrafında mutlu edeceği bir kadın yoksa, kendine harcamaya bayılır. Burdaki kilit nokta, " mutlu edilecek kadın" olabilmek.
Onun savrukluk yapmamasını gerçekte neden istiyorsun? Bu müdahale isteğinin altında yatan saf arzun nedir? Büyük bir evde oturmak mı? Araba mı? Başka birşey mi?
Bu isteğinin ne olduğunu bulup dile getirmeye başlaman gerekiyor. "Kendi evimizde oturmayı çok isterdim, böylece istediğim gibi dekore edebilirim"
"Arabam olmasını çok isterdim"
Farkındaysan bu cümlelerin hiçbirinde talep yok, sadece ne istediğini dile getiriyorsun. İsteğinin ne zaman veya nasıl gerçekleşmesi gerektiğini de söylemiyorsun. "Para biriktirip seneye ev alalım" Örneğin bu cümle bir taleptir, emrivakidir ve eşinle yakınlığınıza balta vurur.
Saf isteklerini dile getirmeye başladıktan sonra, mucize gerçekleşiyor. Erkeklerin hepsi, inan ya da inanma, etraflarındaki kadınları mutlu etmeye programlıdır.
Eşin sana o evi almak için daha çok çalışmaya veya biriktirmeye başlayacak. Parasının sorumluluğunu alacak.
Ben bunun dışında eşim her para kazandığında teşekkür ederim veya ara sıra ona şakayla karışık "zengin kocam" diye hitap ederim. Çünkü ben söyledikçe bunun gerçekleşeceğini biliyorum.
 
Arkadaşı eşinin ailesiyle dertliydi. Buna cevabım da aşağıdaki gibi oldu:

Eşinin seni ailesine karşı korumaması seni çok üzmüş olmalı.
İsteklerinin ve şikayetlerinin görmezden gelinmesi yıpratıcı bir durum gerçekten.
Eşinin ailesiyle ilişkini düzeltmek bence mümkün.
Şu anda kafanda tamamen olumsuz bir beklenti var: Kv ve görümcen senden sebepsiz yere nefret ediyor. Özellikle sen mutsuz ol diye çalışıyorlar. Eşinle arana girmek için ellerinden geleni yapıyorlar.
Şu anda tamamen buna odaklanmış durumdasın. Neye odaklanırsak o şey büyür ve gelişir. Çünkü buna odaklandıkça, bu fikri destekleyecek yeni kanıtlar toplarsın (hatta bazen özellikle eşin görsün diye onun gözünün önünde kanıt topluyor, örneğin görümcenle takışıyor bile olabilirsin). Bunun tersi yönde, yani seni sevdikleri yönünde kanıtlar toplamaya başlayabilirsen, çok ufak da olsa olumlu şeylere odaklanabilirsen, bu olumlu şeylerin büyüdüğünü göreceksin.
Buna ek olarak, eğer onların gerçekten seni sevmesini istiyorsan, onlardan almaya başlamanı öneririm. Sen hep vermeye odaklanmışsın, yemeğe çağırmak, yemek yapıp onlara götürmek, yanlarındayken onlara iltifat etmek, bunlar hep vermek anlamına geliyor. Birinin seni sevdiğini anlamak için doğru yol bu değildir. Seni sevdiklerini görmek istiyorsan, onlardan ALMAYA BAŞLAMAN gerekiyor. Pekiyi bunu nasıl yaparsın? Bazı konularda onların yardımını isteyerek. Örneğin, telefon açıp kayınvalidenden iyi yaptığını bildiğin bir yemeğin tarifini istemek, görümcenden üstündeki kazağı nerden aldığını sormak, başka aklına gelebilecek her konuda yardım istemek. Esas bunu yaptıktan sonra sana olan bakışlarının değiştiğini, seni kızları gibi görmeye ve isteklerine saygı duymaya başladıklarını göreceğine inanıyorum.
Benim annem ben küçükken vefat etti. O yüzden hiç annem olmadı diyebiliriz.
Kendi annem olmadığı için, anneye danışılacak konularda kayınvalideme danışıyorum. O da kendine ihtiyaç duyulduğunu hissediyor ve kendini değerli hissediyor. Belki de bu yüzden ilişkimiz iyi.
Senin de eşinin ailesiyle ilişkini güzelleştirdiğini görmeyi çok isterim.
Eşinin seni korumamasına gelince, muhtemelen canım, bunu hiç bir zaman yapmayacak. Çünkü erkekler kendilerinden başka kimseyi kontrol edemeyeceklerini bizden daha iyi biliyorlar. Bu yüzden müdahale etmezler. Muhtemelen içten içe seni haklı görse bile hiçbir zaman sana "evet sen haklısın" demeyecek, çünkü bunu derse ailesiyle kavga etmesi gerektiğini ve bu kavganın da iyi bir sonucu olmayacağını biliyor.
Bu açıdan eşine bu kararında ben saygı duyuyorum.
Onun ailesiyle ilişkini ancak sen düzeltebilirsin, o kendi ailesini karşısına almadan hiçbirşey yapamaz bu konuda.
 
Çok cok guzel yazmisiniz teşekkürler
Böyle bir sorunum yok ama kişisel gelişim kitabı okuyormusum gibi geldi hepsini okudum.
Hattı yazdıklarımızı favarilerime ekledim sona da okuyabilmek için.
 
Çok cok guzel yazmisiniz teşekkürler
Böyle bir sorunum yok ama kişisel gelişim kitabı okuyormusum gibi geldi hepsini okudum.
Hattı yazdıklarımızı favarilerime ekledim sona da okuyabilmek için.
Desteğin için çok teşekkürler :)
 
Çok çok guzel yazmışsınız elinize yüreğinize sağlık.. .. benim bir sorum olacak uygun görürseniz... kayınvalide ve görümce konusunda size yardım etmek istiyorsa etsin izin verin demissiniz peki herşeye müdahale etmek isterlerse mesela şunu yapın şunu yiyin su hastaneye gidin evini biz temizlicez gbi şeyler bana her hangi bir fikir sormadan ne düşünürsün demeden yapacaz edecez demeleri ... su an şükürler olsun hamileyim ama daha cok yeni ama cok kisa bir zamab icinde hayatıma herkes mudahale ediyormuş gbi hissediyorum eşimle konuşup karar vermek istediğim konular var ama herkes bir sey söylüyor ve kafamız iyice karışıyor biz simdi bu müdahaleleri yada yardımları kabul mu etmeliyiz ... mesela kayınvalide gelip evimi surekli temizlemeli mi yada onlara daha mi sk gitmeliyim onlar istiyor diye
 
Tabii ki gerçekten istemediğin birşey ise "yapamam" diyebilirsin ya da "olmaz" diyebilirsin canım. Bunun arkasından bir sürü açıklama yapmamak veya onlara nasıl davranmaları gerektiğini söylememek kaydıyla.
 
Tabii ki gerçekten istemediğin birşey ise "yapamam" diyebilirsin ya da "olmaz" diyebilirsin canım. Bunun arkasından bir sürü açıklama yapmamak veya onlara nasıl davranmaları gerektiğini söylememek kaydıyla.
Eşime bunu nasil aciklicam o her zaman onlar senin iyiliğini düşünüyor kabul et yardımlarını desteklerini diyor
 
Eşime bunu nasil aciklicam o her zaman onlar senin iyiliğini düşünüyor kabul et yardımlarını desteklerini diyor
Canım şimdi şöyle aslında:
Senin için birşey yapmak istiyorlarsa (evini temizlemek gibi) izin verirsen hem onları onurlandırmış, hem de kendi hayatını kolaylaştırmış olursun. Sonuçta sana iyilik yapmak isteyen birinin iyiliğini geri çevirmek, biraz da o iyiliği yapan kişiyi reddetmek anlamına geliyor.
Eğer seni gerçekten yapmayı istemediğin birşeyi yapmaya zorlarlarsa da "onu yapamam" deyip geçebilirsin. Kimse bunun için seni öldürmeyecek sonuçta :) "Sizi anlıyorum ve yardımınız için çok teşekkür ederim, ama bunu yapamam" diyebilirsin.
Benim kendi akrabalarım da müdahale etmeye çok eğilimlidirler. Ben işimi bırakıp evlilikle ilgili blog açmak ve danışmanlık yapmak istediğimi söylediğimde panikleyip bir sürü nasihat verdiler. Sabırla dinledim, hiçbir açıklama yapmadım. "Sizi anlıyorum, beni düşündüğünüz için teşekkür ederim. Ben şimdilik bunu denemeyi tercih ediyorum." dedim.
Sonuçta kimse onların söylediğini yapmam için bogazıma bıçak dayamıyor ya.
 
Haklisiniz aslinda ama insan her konuda dediginizi uygulayamıyor ama uğraşıcam teşekkür ederimm ... artık yazicakmisiniz yazılarınızı bu forumlara.. .bu arada insallah her sey gönlünüzce olur...
 
Haklisiniz aslinda ama insan her konuda dediginizi uygulayamıyor ama uğraşıcam teşekkür ederimm ... artık yazicakmisiniz yazılarınızı bu forumlara.. .bu arada insallah her sey gönlünüzce olur...
Anlıyorum canım , insan yeni, daha kısa ve daha güzel bir yol bulsa bile hep eski ve bildik yola sapmaya eğilimlidir. Bu tip davranışlar deneye deneye zaman içinde hata yapa yapa oturur.
Yazdıklarımı burada paylaşmaya devam edeceğim ben.
 
Kesinlikle oyle... burdan yazın mutlaka takip edicem destekcinizim her zaman :)
 
Arkadaşın problemi: Ben eşimin ailesine iyilikle yaklaşıyorum ama onlar hep laflarımı çarpıtıyorlar ve onlar için birşeyler yapsam da içten içe hep kırılıyorum.

Cevabım:

Sen eşinin ailesinin sana tam da istediğin şekilde davranmasını istiyorsun. Bu çok normal birşey, bunu isteyebilirsin tabii ki. Seni gördüklerinde gülümsemeleri, hiçbir konuda üstüne gelmemeleri, anlayışlı ve saygılı olmaları, onlar için verdiğin çabaları görmeleri ve teşekkür etmeleri... Bunları istemen çok normal. Yani keşke herkes bize tam da istediğimiz gibi davransaydı, değil mi? Çok şey mi istiyoruz yani?

Altı üstü sen bir yemek yapıp onlara götürdüğünde gülecek ve teşekkür edecek. Sana kendi kızından farksız davranacak. Arada bir ihtiyacın var mı diye soracak, hele de hamileyken.

Bunları istememiz çok doğal olmakla birlikte, bunların üzerinde bizim hiçbir kontrolümüz yok.

Benim bir prensibim var. Birisine bir iyilik veya yardım yapmak istediğimde, önce kendime bir soru soruyorum: Bu iyiliği veya yardımı yapmak, bende bir dargınlık veya küskünlük yaratacak mı? Ben bu iyiliği yaparsam, kendime ayırmam ve kendimi mutlu etmem gereken zamandan çalmış olacak mıyım?
Eğer cevap "evet" ise, fazla düşünmeden karşımdaki kişiye "yapamam" diyorum. Sonrasında fazla açıklama yapmaktan özellikle kaçınıyorum ki konu uzayıp başka yerlere gitmesin. Karşımdaki kişi ısrarcı olursa onu dinliyorum, "Hmm, evet, seni anlıyorum" diyorum ve sonrasında yine "yapamam" diyorum. Belki bunu yaptığımda biraz suçluluk duyacağım. Ama bu yaşıma kadar şunu anladım ki, suçluluk duygusu, kırgınlıktan çok daha kısa sürüyor. Suçluluğu belki 1 saat belki 1 gün hissediyorum, ancak kırgınlık çok daha uzun sürüyor. Hele de verdiğim çabanın karşılığını görememişsem...

Şimdi ben bu anlattığımı senin olayına nasıl bağlayacağım?
Sen eşinin ailesi için, belki de senden hiç kimse istemezken, kendi zamanından çalıp çaba gösteriyorsun. Onlara veriyorsun, veriyorsun ve karşılığında sevgi bekliyorsun. Kaçırdığın bir nokta var: Birine kendini sevdirmenin yolu o kişiye "vermek" değildir. Tam aksine, birine çok fazla verirsen, karşılığını tam olarak alamadığın için (karşındaki kişi bambaşka bir insan olduğu için sana hiç bir zaman tam senin istediğin gibi karşılık vermeyecektir) o kişiye kırgınlık duymaya başlarsın. Bu kırgınlığın zamanla ses tonuna, vücut diline yansır. Karşındaki kişiye farkında olmadan "ben sana kızgınım/kırgınım" mesajı vermeye başlarsın. Aranızdaki iletişim bozulur ve sen neden böyle olduğunu anlayamazsın bile. Karşındaki kişiyi düşüncesizlikle suçlamaktan başka birşey gelmez aklına.
İşte "verici olmak" böyle birşeydir. Sen iyi bir insan gibi davrandığını düşünürsün ancak bu sırada güler yüzünü, tatlı dilini ve karşındaki kişi için cazibeni kaybedersin.
Onların seni benimsemesini ve korumasını istiyorsan, onlardan ALMAYA başlaman bu konuda olumlu bir gelişimin ilk adımı olacaktır.
Örneğin kayınvaliden "bebek için birşey yapmıyor musun?" gibi birşey dediği zaman, "anne birşeyler yapmak istiyorum ama vakit bulamıyorum, bana yardımcı olur musun?" demek veya "ne yapacağıma karar veremedim, büyüğüm olarak bir tavsiyeniz var mı?" gibi birşeyler söylemek, onları yemeğe çağırmaktan çok daha etkili olacaktır.
Tabii herşeyi onlardan iste demek istemiyorum, ama ara sıra onların fikrine başvurmak veya yardımlarını istemek, onların kendilerini senin gerçekten annen & baban olarak görmeye başlamaları yolunda güzel bir adım olabilir.

Bu arada, eşim bana hiçbirşey anlatmıyor demiştin.
Bununla ilgili birkaç cümle etmek isterim.
Benim de evliliğimin ilk zamanlarında eşim bana hiçbirşey anlatmıyordu. Soru sorduğum zaman da geçiştiriyordu. Ne kadar kırıldığımı ve yalnız hissettiğimi hala hatırlıyorum.
Şimdiyse işten gelir gelmez daha ben sormadan ne oldu ne bitti herşeyi anlatır. Çünkü ben onu dinleme şeklimi değiştirdim. Onu saygılı bir biçimde dinlemeye başladım. Peki saygılı dinlemek ne demek? Sözünü kesmemek, söylediği şeyleri eleştirmemek, araya girip yardım etmek amacıyla tavsiye vermeye başlamamak, "ben olsam şunu yapardım" veya "eee o zaman sen de şöyle demedin mi" dememek... Ya da araya girip kendi benzer hikayemi anlatmaya başlamamak.
Biz kadınlar konuşmayı çok severiz, yani öyle severiz ki adamlara konuşacak vakit bırakmayız.
Üstüne bir de bizce "yardım etmek amaçlı" olarak söylenen herşey erkek dilinde "eleştiri" anlamına geldiği için, bir süre sonra erkekler için kadınlarla sohbet etmek eziyet halini alıyor. Kim ister ki her söylediği şey eleştirilsin?
Ben eskiden sürekli eşimin işlerine burnumu sokuyordum, "müdürüne kendini ezdirme", "o adam seni ne zaman terfi ettirecek, hakediyorsun terfiyi" gibi şeyler söylüyordum. Sanki gidip ben çalışıyorum onun işyerinde.
İki sene önce benimsediğim prensiplerden beri, artık bunun ne kadar saygısız bir tavır olduğunu görebiliyorum. Artık eşim bana birşey anlattığında şöyle bir manzara oluyor:
"Bugün işe giderken otobanın ortasında benzinim bitti"
"Aaaa gerçekten mi, sonra ne oldu pekiyi?"
"Emniyet şeridine yanaştım, biraz tehlikeliydi"
"Hmm anladım"
"Sonra geçen bir araçtan yardım istedim, beni en yakın benzinciye bıraktı. Oradan bir bidon benzin alıp döndüm"
"Anladım, geçmiş olsun canım"

Eskiden olsa, bu diyalog şöyle birşey olurdu:
"Bugün işe giderken otobanın ortasında benzinim bitti"
"Aaaa gerçekten mi, çıkmadan benzinine bakmadın mı?"
"Sabah acelem vardı dikkat etmedim. Emniyet şeridine yanaşıp yoldan bir araba çevirdim, benzin alıp döndüm"
"Gereksiz yere tehlikeye atmışsın kendini. Yol yardım hizmeti filan yok mu, gelip çekselerdi arabayı"
"Yok!" (Muhtemelen burada bana anlatmaya karar verdiğine pişman oluyor)

İki konuşma arasındaki fark şu: İlkinde eşim bana birşey anlatırken kendini güvende hissediyor. Benim eleştirmeyeceğimi, onun aklına güvendiğimi, bir erkek olarak onun kararlarını takdir ettiğimi biliyor.
Ben de gerçekten ona güveniyorum. Çünkü eşimi bu şekilde dinlemeye başladıktan sonra, gerçekte onun ne kadar akıllı ve pratik bir insan olduğunu keşfetmeye başladım. Meğer hep öyleymiş de, bana hiç anlatmıyormuş...
 
Arkadaşın problemi:Eşim bana hiçbirşey anlatmıyor, kendisi ani kararlar alıp bankadan avans çekiyor. Ailesine para harcıyor ve sonucunda biz zorluk çekiyoruz. Paranın hesabını sormaktan kendimi alamıyorum. Saygı kuralını uygulamaya çalışıyorum ama hep unutuyorum, karışmadan duramıyorum.

Cevabım:
Ben bu prensipleri ilk benimsediğimde, oldukça korku dolu zamanlar geçirmiştim.
Saygı prensibi gereği artık eşimin kime ne hediye aldığına, parayı nasıl yönettiğine, yemeğe kaç para ödediğine hiç karışmıyordum.
Evinde erkeğe paranın yönetimini tamamen devrettiğin zaman, erkeğe "ben sana gözüm kapalı güveniyorum" mesajı vermiş olursun. İşte o andan itibaren de mucize gerçekleşmeye başlar. Eşinin kumar, alkol gibi aktif bir bağımlılığı yoksa, eşin iyi bir insan demektir ve ona gözün kapalı güvenmende bir sakınca görmüyorum.
Bir insana gözün kapalı güvenmen demek, o insandan "en iyi sonucu" beklemen anlamına gelir. İyi adamlar onlardan bekleneni gerçekleştirmeye eğilimlidir. Eşin sana vurmuyorsa, tecavüz etmiyorsa, alkol, kumar gibi bir bağımlılığı yoksa, ya da sürekli sadakatsizlik yapma gibi bir eğilimi yoksa, o iyi bir adam demektir.
Bir insana sana güveniyorum dediğin zaman, o insan seni hayal kırıklığına uğratmamak için elinden geleni yapacaktır. Sana güveniyorum'dan sonra "ama" dememen kaydıyla. Yani kayıtsız şartsız bir güvenden bahsediyorum. Eşin bunu hakediyor, yoksa onunla neden evlenesin ki?

Ben ayın başında o ay bana lazım olacak parayı hesaplayıp eşime bildiriyorum ve ortak hesabımızdan o kadar parayı alıyorum. Artık ayı o parayla geçirmek benim sorumluluğumda, geleceğimizi planlamak da eşimin sorumluluğunda oluyor. Ay ortasında param yetişmedi deyip de onun planını bozmamaya özen gösteriyorum. Bu yüzden kendi planlamamı iyi yapıyorum.

Şöför koltuğundan kalkıp VİP koltuğuna oturdum yani, anlatabiliyor muyum?

Pekiyi sen böyle bir karar verirsen, eşine gözün kapalı güvenirsen, olabilecek en kötü senaryo nedir? Bu kadar korktuğuna, eşine "sana güvenmiyorum" mesajı verip onu iyice kötü şeyler yapmaya ittiğine değecek bir sonuç mu?
En kötüsü ne olabilir? Bunu bir düşün. Olabilecek en kötü senaryoyu düşün, aklında kur ve bana yaz.
Daha sonra bu en kötü senaryoyu, hayat boyu mutsuz ve kavgalı bir evlilikle, ya da boşanma senaryosu ile karşılaştır.

Hangisini tercih edeceksin? (Şimdiden söyleyeyim ki bu işin ortası yok. Çünkü kontrol ve güvensizlik ile sevgi bir arada olmaz. Bunlar birbirinin tam zıttıdır.)

Şimdiye kadar eşine para konusunda baskı yapman, evdeki kötü polisi oynaman bir işine yaramamış olmalı değil mi? Eşinin harcamalarını kontrol edebildin mi? Gelecekte kontrol edebilecek misin?

Ya da şöyle bir soru sorayım:

Kendinden başka herhangi bir insanın hareketlerini kontrol edebilir misin?

Ben cevap vereyim: HAYIR.

Sadece deneyebilirsin, bu da sana gerginlik, soğukluk, terslenme olarak geri döner. Çünkü haklı bir gerekçen bile olsa, müdahale demek saygısızlık demektir, ve saygı duymadığımız birinin bizi sevmesini, şefkat göstermesini bekleyemeyiz.

Pekiyi eşinin harcamalarını kontrol etmene sebep olan, bunun altında yatan saf isteğin nedir? Bunu bulalım ve bunu ifade etmeye başlayalım.
Daha büyük bir ev mi istiyorsun, araba mı istiyorsun? İleride çocuğunu özel okula gönderebilmek mi istiyorsun?

........... olmasını çok isterdim.

Bu nokta nokta'yı kendin doldur ve ara sıra isteğini eşine ifade etmeyi dene bakalım. Ancak bunun nasıl ve ne zaman gerçekleşeceğini belirtmemek kaydıyla.

Seneye ev alalım şeklinde değil.
Bana ev almanı isterdim şeklinde de değil.
Bu cümleler talep ve baskı içeriyor.

Bir evimiz olmasını çok isterdim / X mahallesinde bir evimiz olmasını çok isterdim.

İste bunlar saf isteğini belirten cümleler.

Bunları dile getir ve gerisini eşine bırak.

Mucizenin gerçekleşmesini sabırsızlıkla bekliyorum canım.
 

Para konusuna bende karışmıyorum
Ama evin bir erdiğini söylediğimde al yap et diyot bende bunu yapamayacagimi ağır kaldiramayacagimi ya da bunun için para veya zamanın gerekli olduğunu söylüyorum.
Genelde ne istersem alıyor.
ev için olumlu bekllenti olusturmak ise yaradı.
Belki burdan değil ama başka bir şehirden yatırımlık ev aldık...

Dün kitaplarım geldiği için de onu baya övdüm

Yemek konusunda bazen yemeğimi acı ya da güzel bulmayabiliyor

Bisey dememeye çalışıyorum
Ailesine çok sık gitmiyorum
Ama bugün gidicem
Ancak önceden her aldığım şeyi hesapladıkları için kendime kase almıştım 25 liraya.
Onu bile giymek istemiyorum.
Kaliteli duruyor ama yine bir laf edecekler diye korkuyorum
Hiç kendime bu aralar bişey alamiyorum kitap masrafim oluyor diye eşime de yük olmak istemiyorum.
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…