"Kadın" sözcüğünden korkanlar, kadını pasivize etmeye çalışan, toplumda etkisiz, sözsüz hale getirmeye çalışan bir kesimin dayatmasıdır "bayan"ı kullanmak... Dikkatinizi çekmiştir belki, gelen tepkilerden dolayı bir süredir nikahlarda özellikle "bay ve bayan" denilmiyor, "sayın" ifadesi kullanılıyor her iki cins için.. "Bayan" bir sıfattır, "bayan giyim" gibi kullanılırsa sıfat olur, "kadın" isimdir. Bir insana "kadın" ya da "adam" diye seslenemezsiniz ama "hanımefendi" ya da "afedersiniz, bakar mısınız?" gibi seslenmek yerine "bayaaannn" diye seslenmek de yüceltici bir durum değildir... Benzer şekilde "Bu toplumdaki bayanlar..." diye başlayan bir cümle kurduğunuzda baştan çuvallarsınız... Burada "kadın" kullanılmalıdır. Kürtaj tartışmasında da yazmıştım, bu ülkeden "kadın"ın adını silmeye çalışıyorlar! Bkz: "Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı" gitti, geriye sadece aile kaldı... Noldu bir gecede ailenin anası mı öldü? Yoksa kadın refah, zenginlik, bereket, eğitim, hayat standartları anlamında zirveye ulaştı da biz "kadın"a dair çalışmalar yürütmesi gereken bir bakanlıktan "kadın"ın adını mı sildik? Ne verdiler kadınlara? Önce sağlık bakanlığı görevleri arasından "aile planlaması" kaldırıldı! Bu hizmeti bir gün hiç yerine getirmezlerse dayanakları var! Artık onlar için resmi bir görev değil, yasadan kaldırdılar! Hemen arkasından kürtaj ve sezeryan meselesi. Hemen ardından çocuklarına el attılar, sen yeterince dindar yetiştiremedin ver bize 5 yaşında biz icabına bakarız dediler!
Size korkunç bir şey anlatayım... Kürtaj tartışmaları başlamadan önce geçtiğimiz eylül ayında, bir komşumun 1 aylık gebeliği sonlandırıldı. İlaç kullanıp gebeliğini fark etmediği için doktor kürtaja karar vermiş. Ve o dönemki mevzuatta bile, kanaması olmayan kadını kürtaja almayın deniyormuş.. Yani kendi isteğinizle gebeliğinize son vermeniz için kanamanız olmalı! Ki işin trajik boyutu sağlıklı bir gebelik sürdüren bir kadın, kanamayla gittiğinde yapılması gereken kürtaj değil, kanamayı durdurarak bebeği kurtarmaktır! Neyse gelelim bizim meseleye, bu kadıncağıza saatlerce suni sancı veriliyor! Artık belini hissetmez hale geliyor, kasların geriliminden titremesini kontrol edemeyecek haldeyken anesteziste beni uyut diye yalvarıyor... Çünkü 3-4 saat gibi bir sürede kanama başlamıyor.. Evli değilim ama, 1 aylık bir gebeliğin sonlanırken değil kanama olması, pekçok kadının düşüğü fark etmediğini biliyorum.. Aynı zamanda suni sancı, doğumun son aşamasında hissedilen kasılmalara denkmiş! Bunu saatlerce yaşadığınızı düşünün! Ne için? Devlet burada kimi korudu şimdi? Anneyi mi, bebeği mi? Uzuv nakli operasyonlarında gördük muhteşem mevzuatlarını da cinayetlerini de! Kürtaj yazımda yine söylemiştim, hep beraber gördük! Türkiye ne uzuv nakillerine hazırdı, ne de saatlerce hastasının başında bekleyip normal doğum yaptıracak yetkinlikte ve sayıda doktora sahip! Türkiye'de hiçbir doktor randevulu sezeryan yapmak dururken gece vakti kalkıp hastanın başında beklemez! En iyi ihtimalle doğumun sonuna gelir... Bizim buradaki tartışmalarımızdan sonra yaşanan bebek cinayetlerini de ne yazık ki görmüş olduk.. Şu günlerde büyütüp 20 yaşına getirdiğimiz evlatları birer, ikişer, "birkaçar"... kaybederken bir durup düşünmek gerekli... Bakınız bir "kadın" sözcüğünden nerelere vardırılabiliyor politikaları... Kendinize ve çocuklarınızın geleceğine sahip çıkın!