- 20 Haziran 2007
- 4.250
- 27
- 45
Terk edişlere razı olmadık hiçbir zaman… Bize yakışmıyordu sanki… Hala buruk değil midir içimiz Orta Asya’dan uzakta olmakla? Hala orada değil midir bir parçamız? Siz-biz ayrımı yapmadan bir değil miyiz hepimiz?
Terk etmenin zorluğunu bilirim… Sanki kullanılmayan bir dosyaymışçasına bir insanı nasıl silebildiğine şaşırır insan. O silinen insanla beraber anılar, paylaşımlar, verilen sözler, kurulan hayaller de yiter gider… Önce içi burulur insanın. Onun yokluğuna alışmaya çalışmak bile başlı başına bir sınav değil midir sanki? En çok acınması gerekenler de zaten
yaşarken ölenler değil mi?
Düşünmeye başlar sonra… “Giden mi suçludur her zaman?” der. Gitmeyi kolay sanıyorlar; ama gitmek gerekir bazen… Olduğun yerde saymamak için, geçmişe takılıp kalmamak için gitmek gerekir…
Silmek son adımdır zaten… Anlık bir karar değildir ki bu! Olaylar, yaşananlar bu konuma getirmiştir insanı. En nihayetinde aşka ve sevdaya olan inancını yitirdiğini hissettiğinde ‘yeter’ dersin…
Ne kadar kendinden emin olursan ol son dakikaya kadar gelgitler yaşarsın… Tam vazgeçecekken aynaya takılır gözün. Gözlerinin altında oluşan derin çizgilere bakarsın. İşte o an kendine acırsın… Bencillik midir bu bilinmez ama ‘kimse beni bu kadar üzemez’ diye düşünürsün. “Kimsenin bu çizgileri çizdirmeye hakkı yok; kimsenin!”
Derin bir nefes alırsın… “Rabbim sen beni pişman ettirme” dersin, bir de Bismillah çektin mi tamam… Eğer terk etmek istediğin zaten çoktan seni silmişse uzun sürmez… Yapmacık iltifatlar, afillikelimeler sıkmaya başlar seni. “Her neyse” dersin; “helal et hakkını”…
Her şey biter. Belki de aslında her şey yeni başlıyordur. Atalarını, alperenleri, bozkurtları düşünürsün… Ötüken’ den giderken de buruk değiller miydi? Orta Asya arkalarından öksüz kalmasın diye dua etmemişler miydi? En nihayetinde bağrı yanık Anadolu karşılamamış mıydı sevgiyle onları? Bitişleri her şeyin başlangıcı olmamış mıydı?
Bir insanı terk etmek güzel değildir yine de… Burukluğun devam etse de bir süre; geçer… Terk etmediğin şeyleri düşünürsün. Bir de yaradılış amacını… Bu son uykusuz gecendir artık! Güneş salına salına doğarken hayran hayran onu izlersin. İçin imanla doğar. ”Rabbim” dersin… Sanki o sabah doğan güneşle birlikte sen de yeniden doğarsın. Dumanı tüten bir çay yaşama sevinci katar yalnızlığına… Davan, ülkün, doktrinlerin sevgiyle kucak açar sana… Kaldığın yerden yeniden sarılırsın hayata.
Terk etmek güzel değildir de bazen bir terk ediş tüm güzellikleri yeniden getirebilir beraberinde…
Her zaman bir insanı sevmekle başlamazmış her şey dersin; bazen bir insanı silmekle de başlayabiliyormuş…......
sevgilera.s.
Terk etmenin zorluğunu bilirim… Sanki kullanılmayan bir dosyaymışçasına bir insanı nasıl silebildiğine şaşırır insan. O silinen insanla beraber anılar, paylaşımlar, verilen sözler, kurulan hayaller de yiter gider… Önce içi burulur insanın. Onun yokluğuna alışmaya çalışmak bile başlı başına bir sınav değil midir sanki? En çok acınması gerekenler de zaten
yaşarken ölenler değil mi?
Düşünmeye başlar sonra… “Giden mi suçludur her zaman?” der. Gitmeyi kolay sanıyorlar; ama gitmek gerekir bazen… Olduğun yerde saymamak için, geçmişe takılıp kalmamak için gitmek gerekir…
Silmek son adımdır zaten… Anlık bir karar değildir ki bu! Olaylar, yaşananlar bu konuma getirmiştir insanı. En nihayetinde aşka ve sevdaya olan inancını yitirdiğini hissettiğinde ‘yeter’ dersin…
Ne kadar kendinden emin olursan ol son dakikaya kadar gelgitler yaşarsın… Tam vazgeçecekken aynaya takılır gözün. Gözlerinin altında oluşan derin çizgilere bakarsın. İşte o an kendine acırsın… Bencillik midir bu bilinmez ama ‘kimse beni bu kadar üzemez’ diye düşünürsün. “Kimsenin bu çizgileri çizdirmeye hakkı yok; kimsenin!”
Derin bir nefes alırsın… “Rabbim sen beni pişman ettirme” dersin, bir de Bismillah çektin mi tamam… Eğer terk etmek istediğin zaten çoktan seni silmişse uzun sürmez… Yapmacık iltifatlar, afillikelimeler sıkmaya başlar seni. “Her neyse” dersin; “helal et hakkını”…
Her şey biter. Belki de aslında her şey yeni başlıyordur. Atalarını, alperenleri, bozkurtları düşünürsün… Ötüken’ den giderken de buruk değiller miydi? Orta Asya arkalarından öksüz kalmasın diye dua etmemişler miydi? En nihayetinde bağrı yanık Anadolu karşılamamış mıydı sevgiyle onları? Bitişleri her şeyin başlangıcı olmamış mıydı?
Bir insanı terk etmek güzel değildir yine de… Burukluğun devam etse de bir süre; geçer… Terk etmediğin şeyleri düşünürsün. Bir de yaradılış amacını… Bu son uykusuz gecendir artık! Güneş salına salına doğarken hayran hayran onu izlersin. İçin imanla doğar. ”Rabbim” dersin… Sanki o sabah doğan güneşle birlikte sen de yeniden doğarsın. Dumanı tüten bir çay yaşama sevinci katar yalnızlığına… Davan, ülkün, doktrinlerin sevgiyle kucak açar sana… Kaldığın yerden yeniden sarılırsın hayata.
Terk etmek güzel değildir de bazen bir terk ediş tüm güzellikleri yeniden getirebilir beraberinde…
Her zaman bir insanı sevmekle başlamazmış her şey dersin; bazen bir insanı silmekle de başlayabiliyormuş…......
sevgilera.s.