- 14 Ağustos 2009
- 53.296
- 42.836
Gelin Evi: Düğünde size ne taktılar?
RADİKAL - Sosyal medya fenomeni 'Yeni Gelin Evleri’ni bilmeyen yok sanırım. Yeni gelinler, mobilyalarını, kıyafetlerini, yaşam tarzlarını yansıttığını düşündükleri eşyalarını fotoğraflayıp “Lütfen kırıcı yorum yapmayın” ibaresiyle sayfanın takipçileriyle paylaşıyorlar. Sayfa, yeni gelinler kadar benim gibi trollerin de ilgisini kısa zamanda çekti. Gözlerim yanma pahasına, bu farklı estetik anlayışı ve takdir arayışını uzun süre ilgiyle takip ettim.
Yaklaşık 2,5 aydır ekranlarımızda, 'Yeni Gelin Evleri’yle benzer bir anlayışı taşıyan 'Gelin Evi' adında bir program var. Burada da janjanlı kıyafetler, bulamaç gibi yemekler, ağzına kadar dolu evler, tuhaf saç modelleri, yarışmacıların birbirine verdiği dünya çirkini hediyeler, gösteriş, çirkeflik ve her türlü abartıyı görmek mümkün.
Gelinler henüz sakin. Kahvelerini içer içmez evi oda oda denetlemeye başlayacaklar.
'Gelin Evi’nde haftanın beş günü, yeni gelinlerden oluşan yarışmacıların evlerine konuk olunuyor. Yarışmada, evin düzeni, mobilyaları, temizliği, ev sahibesinin ikramları inceleniyor. Ardından çeyizler, yarışmacıların eşleriyle nasıl tanıştıkları, kına gecesi, nişan, gelinlik, düğün videosu, düğün albümü değerlendiriliyor. Günün sonunda tıpkı Yemekteyiz’de olduğu gibi yarışmacılar birbirine puan veriyor. Haftanın en çok puan alan yarışmacısı, kazanan oluyor. Ödül, beş tam altın ve beş bilezik.
Sizin için programı inceledik;
KAÇ PARA?
Bir misafir düşünün ki evinizde neyi görse fiyatını soruyor. "Perdeleri kaça aldınız? Halı ne kadar? Kurulama bezinin fiyatı nedir? Tuvalet fırçasını çok pahalı almışsınız yalnız, bunun aynısından bende de var, ben çok daha hesaplı aldım" desin. Şimdi bunu dörtle çarpın, dört koldan hepsinin her şeyin fiyatını sorduğunu düşünün. Sonra o malların ederi trink diye bir efektle ekranın üzerinde yazsın. Anlayacağınız ayıp diye bir mefhum yok.
BİR TOZ YUVASI OLARAK GELİN EVİ
İstisnasız her evde, hiç bir işe yaramayacak sonsuz ıvır zıvır var. Yapma çiçekler, üzerinde gelin ve damadın adı yazılı olan renkli kadehler, gelin ve damadın fotoğrafının yer aldığı duvar saatleri, dore, lame, inci, taş, kurdele, tüllerden oluşan bir dekorasyon anlayışı var. Bir tane bile tablo, hadi diyelim orijinaline para veremiyorlar sevdikleri bir takvim yaprağının bile çerçevelenmiş halini bulmak mümkün değil. Gelin evi, çer çöple dolu ve sonsuz göz yorucu.
Sibel Hanım’ın yatak odası. Yatağı yapmak, pencereyi açmak sekiz gün sürüyormuş.
MAHREMİYET Mİ? O DA NE?
Burada elalemin yatak odasına çat diye dalınıyor. Yatak örtüleri gelinlik ve gündelik olarak ikiye ayrılıyor. Yarışmacılar yeni gelin oldukları için burada böyle kat kat dantelli, tüllü, üstünde taşlar ya da inciler olan örtüler revaçta. Malum yatak odası özel bir alandır. Bununla birlikte 'Gelin Evi' yarışmacıları, hem milletin mahremine girip hem de ayıplayan insanlar. Örneğin Deniz’in yatak odasında asılı olan nişan fotoğrafında öpüşürken poz vermesi bir zelzele etkisi yaratıyor. Gelinler, evlenmeden önce öpüşürken poz verilmesini çok yadırgıyor, sonra biraz kikirdeyerek evlilik fotoğrafında bile böyle 'fazla samimi' bir poz verilmemesi gerektiğini söylüyor. Herhalde hiçbiri kocalarıyla yatmıyor, öyle olmalı. Bu dekorasyonla çiftlerin havaya nasıl girecekleri de bir muamma, o da ayrı konu.
SİZCE ÇEYİZİNİZ YETERLİ Mİ? YA DEĞİLSE?
Çeyizlere gelecek olursak, bunların gelinler tarafından bizzat işlenmesi arzu ediliyor ama genelde gidip hiç kullanılmayacak, bir odada hurçlar içinde saklanacak tekstil ürünleri, mağazalardan satın alınıyor. Arada zemzem takımı gibi enteresan eşyaları olanlar da var. Eğer zemzem takımınız varsa bu rakiplerinizi inancınız ve kutsallığınızla geride bırakabileceğiniz anlamına geliyor. Ancak her konuda uzman olan misafirler hemen size zemzemi üç yudumda içmeniz gerektiği yönünde bir usul dersi verebilir. İşte böyle eğlenceli bir ortam düşünün. Bu arada çeyizlerinizin ütüsüne de dikkat edin kat yeri falan olmasın, henüz 30’una varmamış ama 90 yaşında gibi davranan haminne topluluğu sizi kınayabilir.
Meltem Hanım’ın kınasından kalma bir hatıra. Gelinler her türlü kırmızı, kalpli karton eşyaya bayılıyor.
FIX MÖNÜ
Sonra ikram masasına geçiliyor. İkram masası aslında çay masası demek. Burada mönü standart, mercimek köftesi, börek, zeytinyağlı sarma, kötü bir çikolatalı pasta, meyve suyu ve çaydan oluşuyor. Masada bilmem kaç parça porselen tabak takımı ve çatal bıçak setleri kullanılıyor. Ancak takımın her parçasının ne işe yaradığını pek bilmiyorlar. Örneğin geçenlerde bir yarışmacı çay çatalının neden küçük olduğunu, ev sahibinin büyük yemek çatalı kullanması gerektiğini, böylece börekleri daha rahat yiyebileceğini söyledi. Orada bıçak var gelin hanımcım, lokmalarını keserek yesen nasıl olur acaba? Peçeteler elbette dantelli ve işli, üzerlerinde incili, varaklı, çiçekli bir şeyli peçete halkası var.
TANIŞMA HİKÂYELERİ
Yemekler yenirken, gelinler kocalarıyla tanışma hikâyelerini anlatıyorlar. Genelde görücü usulüyle başlayan ilişkiler görmek mümkün ama arada patronun oğluyla muhabbeti ilerletmek gibi durumlar da söz konusu. Bir de en yakın arkadaşının flörtüyle evlenen var. Tabii ki onlar ayrıldıktan ve aradan zaman geçtikten sonra birlikte olmaya başlamışlar, hem zaten onların arasındaki ilişki çok ciddi değilmiş ki ne var bunda canım.
EVLİLİK TEKLİFİ TANTANASIZ OLMAZ
Artık müstakbel kocanız gökyüzüne adınızı mı yazar, denize dalıp inciler mi çıkarır, Kızılordu Korosu eşliğinde diz mi çöker bilemem. Öyle kuru kuruya evlenelim diye karar vermek yok. Zaten 'Gelin Evi’nde adamlara koca denmiyor. Adamın adını unutun, 'eşim' diyeceksiniz. İki lafın başında "Eşim şöyle, eşim böyle" diyeceksiniz.
Neyse işte, nişanlınız/müstakbel eşiniz; neyse, evlilik teklif ederken dilediği taşkınlığı yapabilir. Neden? Çünkü siz bir prensessiniz ve onun işi gücü bunlara kafa yormak.
Deniz Hanım kocasıyla nişanlıyken öpüşürken fotoğraf çektirdiği için dışlanmış gibi. Örf, adet ve ananelere bağlı arkadaşları hassasiyetlerini puan kırarak göstermişler sanki!
KINA, NİŞAN, DÜĞÜN ÜÇLEMESİ
Bunların hepsi aile bütçesi için ciddi bir harcama demek. Artık beş yıl boyunca elaleme gösteriş yaptığınız için kredi mi ödersiniz, kümeste mi oturursunuz bilemeyiz. Ama bu işler öyle aile arasında, nikah dairesinde falan olmaz söyleyeyim.
Her bir etkinlik için salon kiralanması, saç-makyaj, mümkünse profesyonel çekim ekibi ve kostüm gerekiyor. Kına kostümü çoğu zaman biri uzun bir tuvalet, diğeri bindallı olmak üzere iki elbise gerektiriyor. Nişan, bir tür ön düğün gibi bir şey. Nişan kıyafeti en az gelinlik kadar abartılı. Basın pulları, dantelleri, çekinmeyin. Gün sizin gününüz. Sonra volkanlarıyla, giriş müziğiyle, halayıyla, ortada koşturan küçük çocuklarıyla düğün geliyor. Burada nereden baksanız en azından 1000 davetli var. Bence düğün salonu yerine ufak bir stadyumda da yapılabilir aslında.
TAKI MERASİMİ VE HASILAT
Geldik en önemli konuya. Evin hanımı içeri gidip kına kıyafetini giydikten sonra kurbanlık koyun gibi ölümcül sorunun sorulmasını bekliyor. “Ne kadar takınız oldu?” ya da “Düğünde sana ne taktılar?”. Bunu kümülatifin yanı sıra bilezik sayısı, tam, yarım, çeyrek sayısı ve nakit olarak alt kırılımları da belirterek yanıtlamaları gerekiyor. Olur da yuvarlak bir cevap verip geçiştirmeye kalkarlarsa her biri profesyonel denetçi olan arkadaşları müdahale ediyor, doğru cevabı almak için üsteliyorlar. Bu soruyu yanıtlamak da yeterli değil, “Değerlendirdiniz mi, yatırım mı yaptınız” diye altınların akıbeti titizlikle takip ediliyor. ("Değerlendirdiniz mi?" "Bu parayla ev mi aldınız?" demek.)
http://www.radikal.com.tr/hayat/gelin-evi-dugunde-size-ne-taktilar-1521330
RADİKAL - Sosyal medya fenomeni 'Yeni Gelin Evleri’ni bilmeyen yok sanırım. Yeni gelinler, mobilyalarını, kıyafetlerini, yaşam tarzlarını yansıttığını düşündükleri eşyalarını fotoğraflayıp “Lütfen kırıcı yorum yapmayın” ibaresiyle sayfanın takipçileriyle paylaşıyorlar. Sayfa, yeni gelinler kadar benim gibi trollerin de ilgisini kısa zamanda çekti. Gözlerim yanma pahasına, bu farklı estetik anlayışı ve takdir arayışını uzun süre ilgiyle takip ettim.
Yaklaşık 2,5 aydır ekranlarımızda, 'Yeni Gelin Evleri’yle benzer bir anlayışı taşıyan 'Gelin Evi' adında bir program var. Burada da janjanlı kıyafetler, bulamaç gibi yemekler, ağzına kadar dolu evler, tuhaf saç modelleri, yarışmacıların birbirine verdiği dünya çirkini hediyeler, gösteriş, çirkeflik ve her türlü abartıyı görmek mümkün.
Gelinler henüz sakin. Kahvelerini içer içmez evi oda oda denetlemeye başlayacaklar.
'Gelin Evi’nde haftanın beş günü, yeni gelinlerden oluşan yarışmacıların evlerine konuk olunuyor. Yarışmada, evin düzeni, mobilyaları, temizliği, ev sahibesinin ikramları inceleniyor. Ardından çeyizler, yarışmacıların eşleriyle nasıl tanıştıkları, kına gecesi, nişan, gelinlik, düğün videosu, düğün albümü değerlendiriliyor. Günün sonunda tıpkı Yemekteyiz’de olduğu gibi yarışmacılar birbirine puan veriyor. Haftanın en çok puan alan yarışmacısı, kazanan oluyor. Ödül, beş tam altın ve beş bilezik.
Sizin için programı inceledik;
KAÇ PARA?
Bir misafir düşünün ki evinizde neyi görse fiyatını soruyor. "Perdeleri kaça aldınız? Halı ne kadar? Kurulama bezinin fiyatı nedir? Tuvalet fırçasını çok pahalı almışsınız yalnız, bunun aynısından bende de var, ben çok daha hesaplı aldım" desin. Şimdi bunu dörtle çarpın, dört koldan hepsinin her şeyin fiyatını sorduğunu düşünün. Sonra o malların ederi trink diye bir efektle ekranın üzerinde yazsın. Anlayacağınız ayıp diye bir mefhum yok.
BİR TOZ YUVASI OLARAK GELİN EVİ
İstisnasız her evde, hiç bir işe yaramayacak sonsuz ıvır zıvır var. Yapma çiçekler, üzerinde gelin ve damadın adı yazılı olan renkli kadehler, gelin ve damadın fotoğrafının yer aldığı duvar saatleri, dore, lame, inci, taş, kurdele, tüllerden oluşan bir dekorasyon anlayışı var. Bir tane bile tablo, hadi diyelim orijinaline para veremiyorlar sevdikleri bir takvim yaprağının bile çerçevelenmiş halini bulmak mümkün değil. Gelin evi, çer çöple dolu ve sonsuz göz yorucu.
Sibel Hanım’ın yatak odası. Yatağı yapmak, pencereyi açmak sekiz gün sürüyormuş.
MAHREMİYET Mİ? O DA NE?
Burada elalemin yatak odasına çat diye dalınıyor. Yatak örtüleri gelinlik ve gündelik olarak ikiye ayrılıyor. Yarışmacılar yeni gelin oldukları için burada böyle kat kat dantelli, tüllü, üstünde taşlar ya da inciler olan örtüler revaçta. Malum yatak odası özel bir alandır. Bununla birlikte 'Gelin Evi' yarışmacıları, hem milletin mahremine girip hem de ayıplayan insanlar. Örneğin Deniz’in yatak odasında asılı olan nişan fotoğrafında öpüşürken poz vermesi bir zelzele etkisi yaratıyor. Gelinler, evlenmeden önce öpüşürken poz verilmesini çok yadırgıyor, sonra biraz kikirdeyerek evlilik fotoğrafında bile böyle 'fazla samimi' bir poz verilmemesi gerektiğini söylüyor. Herhalde hiçbiri kocalarıyla yatmıyor, öyle olmalı. Bu dekorasyonla çiftlerin havaya nasıl girecekleri de bir muamma, o da ayrı konu.
SİZCE ÇEYİZİNİZ YETERLİ Mİ? YA DEĞİLSE?
Çeyizlere gelecek olursak, bunların gelinler tarafından bizzat işlenmesi arzu ediliyor ama genelde gidip hiç kullanılmayacak, bir odada hurçlar içinde saklanacak tekstil ürünleri, mağazalardan satın alınıyor. Arada zemzem takımı gibi enteresan eşyaları olanlar da var. Eğer zemzem takımınız varsa bu rakiplerinizi inancınız ve kutsallığınızla geride bırakabileceğiniz anlamına geliyor. Ancak her konuda uzman olan misafirler hemen size zemzemi üç yudumda içmeniz gerektiği yönünde bir usul dersi verebilir. İşte böyle eğlenceli bir ortam düşünün. Bu arada çeyizlerinizin ütüsüne de dikkat edin kat yeri falan olmasın, henüz 30’una varmamış ama 90 yaşında gibi davranan haminne topluluğu sizi kınayabilir.
Meltem Hanım’ın kınasından kalma bir hatıra. Gelinler her türlü kırmızı, kalpli karton eşyaya bayılıyor.
FIX MÖNÜ
Sonra ikram masasına geçiliyor. İkram masası aslında çay masası demek. Burada mönü standart, mercimek köftesi, börek, zeytinyağlı sarma, kötü bir çikolatalı pasta, meyve suyu ve çaydan oluşuyor. Masada bilmem kaç parça porselen tabak takımı ve çatal bıçak setleri kullanılıyor. Ancak takımın her parçasının ne işe yaradığını pek bilmiyorlar. Örneğin geçenlerde bir yarışmacı çay çatalının neden küçük olduğunu, ev sahibinin büyük yemek çatalı kullanması gerektiğini, böylece börekleri daha rahat yiyebileceğini söyledi. Orada bıçak var gelin hanımcım, lokmalarını keserek yesen nasıl olur acaba? Peçeteler elbette dantelli ve işli, üzerlerinde incili, varaklı, çiçekli bir şeyli peçete halkası var.
TANIŞMA HİKÂYELERİ
Yemekler yenirken, gelinler kocalarıyla tanışma hikâyelerini anlatıyorlar. Genelde görücü usulüyle başlayan ilişkiler görmek mümkün ama arada patronun oğluyla muhabbeti ilerletmek gibi durumlar da söz konusu. Bir de en yakın arkadaşının flörtüyle evlenen var. Tabii ki onlar ayrıldıktan ve aradan zaman geçtikten sonra birlikte olmaya başlamışlar, hem zaten onların arasındaki ilişki çok ciddi değilmiş ki ne var bunda canım.
EVLİLİK TEKLİFİ TANTANASIZ OLMAZ
Artık müstakbel kocanız gökyüzüne adınızı mı yazar, denize dalıp inciler mi çıkarır, Kızılordu Korosu eşliğinde diz mi çöker bilemem. Öyle kuru kuruya evlenelim diye karar vermek yok. Zaten 'Gelin Evi’nde adamlara koca denmiyor. Adamın adını unutun, 'eşim' diyeceksiniz. İki lafın başında "Eşim şöyle, eşim böyle" diyeceksiniz.
Neyse işte, nişanlınız/müstakbel eşiniz; neyse, evlilik teklif ederken dilediği taşkınlığı yapabilir. Neden? Çünkü siz bir prensessiniz ve onun işi gücü bunlara kafa yormak.
Deniz Hanım kocasıyla nişanlıyken öpüşürken fotoğraf çektirdiği için dışlanmış gibi. Örf, adet ve ananelere bağlı arkadaşları hassasiyetlerini puan kırarak göstermişler sanki!
KINA, NİŞAN, DÜĞÜN ÜÇLEMESİ
Bunların hepsi aile bütçesi için ciddi bir harcama demek. Artık beş yıl boyunca elaleme gösteriş yaptığınız için kredi mi ödersiniz, kümeste mi oturursunuz bilemeyiz. Ama bu işler öyle aile arasında, nikah dairesinde falan olmaz söyleyeyim.
Her bir etkinlik için salon kiralanması, saç-makyaj, mümkünse profesyonel çekim ekibi ve kostüm gerekiyor. Kına kostümü çoğu zaman biri uzun bir tuvalet, diğeri bindallı olmak üzere iki elbise gerektiriyor. Nişan, bir tür ön düğün gibi bir şey. Nişan kıyafeti en az gelinlik kadar abartılı. Basın pulları, dantelleri, çekinmeyin. Gün sizin gününüz. Sonra volkanlarıyla, giriş müziğiyle, halayıyla, ortada koşturan küçük çocuklarıyla düğün geliyor. Burada nereden baksanız en azından 1000 davetli var. Bence düğün salonu yerine ufak bir stadyumda da yapılabilir aslında.
TAKI MERASİMİ VE HASILAT
Geldik en önemli konuya. Evin hanımı içeri gidip kına kıyafetini giydikten sonra kurbanlık koyun gibi ölümcül sorunun sorulmasını bekliyor. “Ne kadar takınız oldu?” ya da “Düğünde sana ne taktılar?”. Bunu kümülatifin yanı sıra bilezik sayısı, tam, yarım, çeyrek sayısı ve nakit olarak alt kırılımları da belirterek yanıtlamaları gerekiyor. Olur da yuvarlak bir cevap verip geçiştirmeye kalkarlarsa her biri profesyonel denetçi olan arkadaşları müdahale ediyor, doğru cevabı almak için üsteliyorlar. Bu soruyu yanıtlamak da yeterli değil, “Değerlendirdiniz mi, yatırım mı yaptınız” diye altınların akıbeti titizlikle takip ediliyor. ("Değerlendirdiniz mi?" "Bu parayla ev mi aldınız?" demek.)
http://www.radikal.com.tr/hayat/gelin-evi-dugunde-size-ne-taktilar-1521330
Son düzenleme: