Hem sana yazmak istemiyorum buraya hem de yazmak istiyorum. Yazmak istemiyorum çünkü beni o kadar incittin, kırdın ki buraya bile yazınca kötü hissediyorum. Ama bir yandan da yazıyorum buraya çünkü seni çok özledim. Seninle başka konuşabileceğim bir yer yok.
Özledim. Hem de öyle çok özledim ki. Keşke sen de beni sevseydin. O zaman belki yanımda olurdun, sana sarılırdım. Ne kadar boş hayaller bunlar sana göre demi, duysan heralde biraz daha nefret ederdin benden, belki biraz daha.
Zormuş biliyor musun? Seni sevmeyen birine aşık olmak çok zormuş, senin varlığından bile rahatsız olan birine aşık olmakine zormuş. Varlığımdan rahatsızdın ya ben olmayınca daha iyi misin diyeceğim ama saçma olacak. Ben senin için koca bir hiçim. Koca bir hiç olan şeyin yokluğundan bile söz edilemez değil mi? Sen bu hayatta bana o kadar değersiz iğrenç biriymişim gibi davrandın ki, içim acıyor işte. Senin tarafından önemsemeyi, sevilmeyi çok isterdim. İmkansız olduğunu bile bile hep bekledim. Umuda sarıldım. Küçücük bir umuda. Yüzde bir ihtimal belki ama ben öyle sımsıkı sarıldım ki o küçük umuda.
Artık yok o umudum ama. O umut öldü. Hani diyordum ya öyle bir tarih olmasın diye. Kaç yıl aynı cümleyi dedim. Buraya sayfalarca yazdım öyle bir tarih olmasın diye. O tarih olursa ruhum ölmüş olur diye. Birgün gelsen bile hiç benimle olmayacağını bildiğim için o tarih o gün ile kalsın. Gelme kelimesini yazamıyorum elim varmıyor yazmaya ama sen yazdım kabul et. Çünkü ben senin tarafından hiç sevilmeyeceğimi anladım. Yine incitip beni enkaza çevirip gideceksin. Ama bir gün iş işten geçmiş olsa dahi beni anlamanı çok istiyorum. Benim sana olan o küçümsediğin aşkımı, beni özlemeni ve .... istiyorum. Sen ben de çok derin yaralar açtın.
Hem ruhumda hem kalbimde, öyle derin ve acı yaralar açtın ki çocuk. Ama gel gör ki ben hala bu gece seni çok özlüyorum.