Evlilik yıldönümünde çeyrek altın takacakmış.

Sevgi dili konusunda tavizler verilebilir.

İdrak hanım, sevildiğini duymak istiyor, hakkıdır.
Eşi belki dokunarak sevilmek istiyor. Sıcak bir sarılma belki.

Hiçbirimiz mükemmel değiliz ki hayatlarımız mükemmel olsun.

Beni dışarda görseniz, suratsız, asabi, her an kavgaya hazır, nasıl rahatsa öyle giyinen biriyim.

Evde eşime de kendimi ezdirmem, benim borum öter genelde.
Ama onun için kırmızı gecelik giyerim.
Neden giymeyeyim?
Onu giymek kişiliğimi zedelemez, hayatımın olağan akışını sekteye uğratmaz.
Seni seviyorum dediğimde ağzım eskimez.

Eğer affetmek zor geliyorsa ya da affedemiyorsa, değişmek için çaba yoksa ya da gereksiz görülüyorsa; boşanmak gerekir.
Kimse kimseye zulmetmesin.
Ay kirmizi gecelik alıp giyesim geldi :)
 
Başlarda ben de bu kafadaydım, hatta hep böyle yapardık. Lakin şu an evliliğimiz bunu kaldıracak durumda değil. Tamamen kopuk durumdayız. Haliyle bu tür espriler ve yaklaşımlar , gerzeklik oluyor. Günlerce konuşmadığımız, sadece çocukla ilgili diyalog kurduğumuz günlerin akabinde düzeltme çabası içindeyken böyle yapılmamalı en azından.
Bence incelik yok evliliğinizde. Bu da size sonradan koymaya başlamış, ama siz öyle istiyorsunuz diye eşiniz bir anda romantik bi adama dönüşebilir mi? Sizle arasında eskiden beri devam eden bi iletişim kurma biçimi mevcut, bunu değiştirmek bence artık çok zor. Siz ota çiçeğe para verme gelirken cigara al hacı şeklinde yaklaşmışsınız en başından. Bence eşinizi dönüştürme fikrinden vazgeçin. Bana çok normal geldi evlilik yıldönümünüzde çeyrek altın takma fikrinin olması açıkçası. Eskiden öyleydi ama şimdi kafam kaldırmıyor diyorsunuz ama eşinizden beklediğiniz değişim bir anda olabilecek bişey gibi gelmedi bana. Bence eşinizin sizle ilgili açıkça ifade ettiği şeyleri dikkate almalısınız. Sizi Mahmut abi gibi gördüğünü söylüyor. Siz Mahmut abi olmaktan vazgeçebiliyor musunuz? Zaten öyle değilim diyebilirsiniz ama kocanızın gözünde böylesiniz. Kocanızın gözündeki imajınızı Mahmut abiden yanında en huzurlu olduğu kişiye evirebilecek misiniz? Bence insanlar arasındaki en belirgin iletişim sorunu bu. Sorun var ve çözmek istiyorsak önce kendimize yönelmeliyiz diye düşünüyorum, çocuğunuz anlattığınız kadarıyla doğal afet, anlıyorum işiniz zor ama yapmanız gereken yine aynı. Eleştiriyi önce kendinize yöneltmelisiniz.( buradan siz suçlusunuz anlamı çıkmasın. Ben bi sorunu çözmek için sırayla ne yapılması gerektiğinden bahsetmeye çalıştım)
 
Şu başlıktan eşime bahsettim :) bizimde evlilik yıldönümüz yakın bu arada. Oda espiri olsun diye çeyrek alıym deyip duruyo :)
Bende ona dedim ki; tmm canım bende sana akşam yemekleri ve kahvaltıda 100 gramlık bi pasta verrim dedim. :63:
Baya bonkörüm yani:halay:

Hediyenin önemi yok. Romantik bi akşam geçirelim yeterli.
 
Anladım ben seni, önemsendiğini hissetmek istiyorsun, haklısın da aslında, mesela 90'larda flört ettiğimiz dönem birlikte dinlediğimiz bir şarkıyı yeniden duysak radyoda ve eşim bana dönüp mune bu şarkıyı ilk kez seninle dinlemiştim hatırlıyorsun değil mi dese çok mutlu olurum.

Hediye mediye işin hikayesi, ana tema değer gördüğünü hissedebilmek.

Çok mu oğluna, evin sorunları ve sorumluluklarına odaklandınız ablacım? Birbirinizi görmeyen duymayan bir çift haline gelmişsiniz, şu mesajın bana sevgi bitmiş düşüncesi yarattırmadı, sevgi var ama siz sevgiyi ve değer görmeyi yeniden yeşertmek için ne yapacağınızı bilemiyorsunuz, soluklanmaya ihtiyacınız var, birkaç gün başbaşa kalabilseniz sanki birşeyler olacak ama oğlun durmuyor, kimseye bırakma şansınız da yok anladığım kadarıyla.

Sen konuşurken mi yoksa duygularını kaleme alırken mi daha rahat anlatabiliyorsun kendini?


Sanki yazarken duyguların daha çok açığa çıkıyor gibi, mektup yazsana eşine, bize yazdığın gibi kasmadan, duygularını en yalın haliyle dile getirerek, sevdiğin özlediğin tüm duyguları, geçmişte birlikte yapmaktan hoşlandığın şeylere olan özlemini, eşinle yapmak istediklerini, korkularını, endişelerini yazdığın bir mektup belki bir başlangıç olur.


Evet çocuktan sonra tek önceliğimiz oğlum oldu. Eşim aşırı pimpirikli bu hususta. Öyle ki çocuğun azıcık ateşi çıksa acile koşmak ister. Neyse ki dizginliyorum bu konuda onu.

Benim oğlanın durumu malum. Ciddi manada her daim gözüm üstünde ama yine de kazalar yaşanıyor. Geçen yıl düşüp alnını çarpmıştı masaya. Şişti epey. Ardından hemen kusunca korktuk acile gittik. Bir şey olmadığından emindim çünkü yüksekten düşmedi, düşerken alnını çarptı masaya. Yine de eşimin sinirli ve panik hali yüzünden gittik acile. Halini, tavrını görseniz boğazlarsınız adamı. Korkusundan söyleyemiyor ama biliyorum ki "neden dikkat etmedin bir çocuğa sahip çıkamadın" düşüncesi dilinin ucunda. Gergin hareketler, saçma sapan bir üslup. Hastane bahçesinde dayanamadım ve "bak bunu yapma bana. Bitiriyorsun bizi. Çocuk bu tabi ki kazalar olacak" dedim. Döküldü tabi tuttuğu düşüncelerini. Ben ağladım zaten çok gerilmiş ve üzülmüştüm. "şu an vicdan azabından ağlıyorsun" dedi. Benim şarteller attı. Hala suçlama peşinde. Sen insan değilsin, sana yemin ederim yetmiş yaşına da gelsem seni boşayacağım. Yalnız öleceksin çünkü hak ettiğin bu dedim.

Sonra bu davranışları arttıkça oğlum konusunda zaman zamann kendimi geri çektim. İstedim ki bizzat görsün çocuğun zaptedilmediğini. Zamanla azaldı beni suçlama hali. Lakin ruh hastalığı kıvamındaki pimpirikli hali devam ediyor.

Biz birbirimizi sözlerle çok yıprattık. Kim daha çok can acıtacak derdi ile kalp kırdık. Şimdi onların üzerini örtmek zor geliyor işte. Oğlumuzu olduğu gibi kabul edemedik bir de. Evet farklı bir çocuk ve çözüm üretmeliyiz demek yerine birbirimizi suçladık.

Elbette istiuorum eskisi gibi olmasa da daha huzurlu bir evlilik yaşamayı. Ama öyle bir kabuk var ki ruhumda, kırmakta çok zorlanıyorum.
 
Evet biliyorum bunda bu kadar büyütecek bir şey yok. Evet aptal, kaprisli ve bol beklentili kadınlar gibi davranıyorum şu anda. Ancak ben tükendim. Ben gerçekten tükendim. Nefes alamıyorum. Oğlum neden böyle bilmiyorum. Nasıl sabredeceğim bilmiyorum. Nasıl delirmeyeceğim bilmiyorum. Bir Allahın kulu beni ne zaman anlayacak bilmiyorum. Anlasalar ne olacak gerçi. Aa beyinleri varmış meğersem diyeceğim en fazla. Destek yok.

Bak mesela şu anda da çiçek aldım koşturuyorum bir saattir yorgun halimle hala neyi uzatıyorsun diyor.

Ya ben kendimi de anlamıyorum. Ben çiçeğe böceğe özel güne takılan bir insan değildim ki. Sanırım kendi içimde lan 365 günün bir günü değerli hissedeyim bari diye düşünüyorum. Tamam çocuğumuzun böyle olması kimsenin suçu değil, hınç çıkarmaya gerek yok kimseden. Ama ölür müydü bir gün için kafasını yorsaydı. Beni gayet tanıyor. Bana gelip "oğlumuz seni çok yoruyor ben çok ince düşünen bir insan değilim. Hediye alamıyorum seçemiyorum. Bir lokantada yer ayıramayacak kadar da sığırım. O zaman gel baş başa yürüyelim sahilde. Sohbet edelim sen de beni mazur gör" dese ben illa da sürpriz diyecek bir kadın değilim ki.

Ben hazırlık yapmamasına değil bu manası sidik yarışına bir gün bile ara vermemesine sinir oluyorum. Bir gün ya, bir gün deseydi ki "tamam benim karım odun. Birçok hatası da var. Adım da atamıyor. Ben incelik yapayım belki işe yarar". Ki ben böyle bir çocukla hazırlanmaya çalışıyorsam emin olun bu bile bir çaba. Büyük bir çaba.

Bunalrı yazarken kendime de kızıyorum bir yandan. Neden bu kadar mana yükledin bugüne ne saçma bir insan oldun sen diye. Bilmiyorum ya, çıkıp gitmek istiyorum da ruh hastası ailemin yanına mı gideyim nereye gideyim. Hoş, benden ala ruh hastası yok şu anda. Ben ne yapayım ya. Gerçekten bak, ben nasıl huzurlu olacağım.
Merhaba;
Şuan en bunaltıcı yoğunluğum arasında konuya dahil olup şu sayfaya kadar olan bütün yorumları okudum ve dayanamayıp yorum yazmak istedim.
Çok duygulandım nedense..Ağlıyor olmanız kesinlikle çok haklı bir tepki ama lütfen hırpalamayın kendinizi.Abartmıyorsunuz hatta bence aksine çok dirayetli ve güçlü bir kadınsınız.
Bunun yanı sıra eğlenceli,insanı saran modunu değiştiren bir konuşma/yazma üslubunuz var.Çok yönlüsünüz bu çok güzel bir şey aslında.Eşinizin yetersizliğine tahammülünüz yok.Aslında kibir değil bu beklentilerinizin karşılanmaması karşılığında verdiğiniz tepkiler.Ben anlamıyorum bazı arkadaşları eleştirmişler de.
Acaba kendileri bu şartlarda nasıl çok sağlıklı bir kişilik ortaya çıkarabileceklerdi..Nasıl bahsettikleri ''kusursuz'' insan olabileceklerdi.İnanın kendimi koydum yerinize.Gözlerim dolu dolu oldu.Sonra dışardan birisi olarak değerlendirmeye çalıştım.Olmadı yine doldu gözlerim.
Lütfen bu olanlara rağmen yine de o günkü tavrınızı devam ettirin.En azından bir süre daha.En son söylemeniz gereken şeyleri en başta söylemeden devam bir süre daha.
Anlatım şekliniz çok hoş.Bunu bile eleştiren insanlar olabiliyor da.Dümdüz uzun konuları gördükçe de benim içim bayılıyor ve bakmadan çıkıyorum e napıcaz şimdi? Zaten yazdığım cümleleri anlamayacak kapasite! sahibi insan da varsın okumasın yorumlamasın.Zor yok.
Aslında özünde çok samimi,ne istediğini bilen bir insansınız bence.
Sadece kişilere göre öne çıkarıyor veya geri plana atıyorsunuz.Çok güzel yorumlar çok iyi yerlere temas etmiş arkadaşlar var.Evet güçlü,herşeyini kendi yapan kadınları sevmiyor erkekler.Ve çoğunlukla benim evliliğimde bu sebeple bitti.Ama kendisine ait sorumlulukları yerine getirseydi eminim o bile yeterli olacaktı benim için.Bir insana en büyük saygı duyma sebebidir güçlü kalabilmesi..Rahat insanlardan hiç haz etmiyorum oldum olası..
İnsan kendi gibi bir insan görmek istiyor karşısında.Dolayısıyla beklentiler karsılanmadığında agresifleşiyorsun.Ama çözüm ne yazıkki sizin hoşunuza gitmeyecek şeyler olacak bazı arkadasların da yazmış olduğu şeyler gibi.
Dene be arkadasım bakalım sonuç nereye bağlanıyor.Biraz daha sabır,biraz daha gitme bakalım diyardan.
Mükemmel hayat arkadaşı yok.Birbirini idare edebilen sevgi saygı çerçevesinde sürdürmeye çalışan insanlar var.
Çocuğunuz bence büyüdüğünde çok akıllı,olgun,sakin ve bir başarılı bir adam olacak.Yaramaz çocukların içinden geleceğin dev adamları çıkıyor genelde :)
Uzun ve hızlı yazdım affola.Konu takibindeyim ve bu sayfadan sonraki yorumlara da göz atacağım daha sakin bir zamanda..
Bir değil binn ''ooohhh beee'' diyeceğiniz günler çarçabuk gelsin inşallah.
Sevgiler..
 
Son düzenleme:
Zaten gecikmiş bir iş için takdir beklemiyorlar mı birde,bak nasıl oldu,güzel yaptım di mi diye seslenince:tokat:geliyor içimden,ama bakiim,ooo güzel olmuuuş:KK60: diyorum,şimdi anladım iyice bende umut var:cool:
Sen de beddua etme kendine canım,ben çok korkarım öyle sözlerden,saatine gelir:KK35:
Napim cana geliyorum diyorum elimde değil yoksa benim tembel totosunu kaldırmaz bacım.
 
Siz kesinlikle haklısınız.
Buna gönülden inanıyorum.
Çocukken yaşadıklarınız, aile yapınız, çocuğunuzun haşinliği vs hepsinde haklısınız.
Ancak eşiniz de haklı. Yaptığı hataları telafi etmeye çalışan bir insan ama siz 30 yıllık sorunların tamamını eşinize yıkıp, ona haksızlık ediyorsunuz.
Yaşattığınız durum şu; sevdiğiniz postu yerden yere vurmak.

Eşiniz sizi anlamaya çalışıyor ama elinden gelen bu. Siz kendinizden umudu kesmişken, eşiniz neye inanıp umut etsin?

Siz çocuğunuzla ilgili meseleyi tam da evlilik yıldönümünde değil de 2-3 gün önce veya sonra halletseydiniz, dün eşinize seni seviyorum diye mesaj atmış olsaydınız, sizce bu kadar mutsuz olacak mıydınız?

Belki eşiniz uzun zaman sonra sizden gördüğü bu adımla sizi mutlu edecek şeyler için çabalayacaktı.

Siz eşiniz için "geç kaldı" diye düşünüyorsunuz ya; o da öyle düşünüyor olabilir mi "geç kaldım/kaldık"?

Sizin derdiniz aslında ne çocukla, ne eşinizle. Sizin derdiniz kendinizle.

Siz yaşadıklarınızı güçlüymüş gibi davranarak atlatmaya çalışmışsınız hep. Ama değilsiniz. Her insan yıkılır, çöker, sonra yeniden ayağa kalkar. Her insan bir omuza, bir içten sarılmaya ihtiyaç duyar. Bu ihtiyaç hissi zayıflık değil, gayet insani.

Sevgi dilinizin bi cigara al hacı seviyesinde kalması, eşinize cilve yaptığınızda yaşatacağı kötü hisler çocukken yaşadıklarınız ve ailenizin bilinç altınıza kodlamaları olabilir mi?

Ayrıca bir şey daha belirteyim, kızmayın lütfen.

Eşinizin sabır eşiği çocuğunuz.
Çocuğunuz kreşe uyum sağlayıp, siz iş hayatınıza döndüğünüzde yani çocuğunuz 1. derece sorun olmaküan çıktığında eşinize hala aynı davranmaya devam ederseniz, işte o zaman eşiniz aranızda sevgi kalmadığına kani olup ayrılmak isteyecektir.

Çünkü insanoğlu, alışkanlıklarını kolay kolay terkedemez. Çocuk düzeldi, hadi sevgi pıtırcığı olayım diyemezsiniz.
Çünkü insan kendi ördüğü duvarı görmediği için, yıkamaz.

Çok haklısınız. Oğlum kreşe başladığında ki eşim ısrarla çalışma bir süre kendine zaman ayır ve dinlen diyor. Çünkü sanırım kendime zaman ayırdığımda eski idrak olacağım konusunda umudu var. Bu gerçek olmazsa evet tamamen vazgeçebilir umut etmekten.

Ben eşime birçok konuda hak veriyorum Zaten. Ancak ona defalarca söylediğim "bak benim için üslup çok mühim. Ben saygıyı, ilgiden daha fazla önemsiyorum. Dediğim halde bunu hiç dikkate almadı. Saygısız bir üslup kullanmaya devam etti. Gerekçesi de," asker arkadaşı gibi davranırsan o şekilde karşılık bulursun" oldu. Evet insan olarak çok sakin ve saygılı konuşurum. Ancak kadın olarak herhangi bir naiflik mevcut değil. Bunun farkındayım.

Dediğiniz gibi oldukça baskıcı i, çevresine göre şekillenen ve şekillendirmeye çalışan bir ailede büyüdüm. Annem için mühim olan kendi ailesi ve onların fikirleriydi. Babam için de kendi çevresi. Öyle ki iş arkadaşının hakkımdaki fikri çok önemliydi. Bana sormadan onun söylediği bir mevzuya inanmış, kıyametler koparmıştı. O zaman ona sadece "keşke önce bana sorsaydın, evladına inansaydın" demiştim. Böyle bir aile işte. Evet şiddet görmedim ama psikolojik şiddetin alasını yaşadım. Anlatsam ki asla anlatamayacağım. İnsanların dehşete kapılacağı saçmalıklarla geçti hayatım.

Sekiz yaşındaydım kardeşimin sorumluluğunu üstlendiğimde mesela. Ve evin. Annem ağır bir hastalık geçiriyordu. Şikayetçi değildim halimden de, bir teşekkür bekledim. En azından memnuniyetsizlik ve her daim eleştiri olmasaydı mesela. Abim benden üç yaş büyüktür. Tuvalet penceresinden canavar geleceğini sanırdı eşek kadar çocukken. Neredeyse ergen iken. Kapısında nöbet tutardım tuvaletten çıkana kadar. Halbuki abi olan oydu. Çenem düştü çocukluğa indim yok yere :) hani bu burnum yere düşse eğilip almam durumunda ailemin ve yaşadıklarımın etkisi çok büyük elbette.

Geçenlerde çocukluğumda bana anlatmak istemediğim bir şey yaşatan bir akrabamın, yıllar sonra iftira diye anlattıkları aynı mevzu yüzünden mesleğinden men edildiğini, dava açıldığını duydum. 25 yıl sonra ilk kez anneme "beter olsun" dedim. Sebebini sordu, kısmen de olsa söyledim. "aman kim yaşamadı ki böyle şeyler" dedi. Ben de "işte bu yüzden anlatmamışım demek ki sana" dedim. Şimdi annem beni suçlar duvar gibisin benimle hiç anne kız diyaloğun yok diye. Sebebini söylesem kindar olurum. Hiçbir şeyi unutmuyor olurum. Öyle işte ne bileyim.
 
Aklıma eski komşumuz geldi.
Yeni evlilerdi.
Karı koca çok da iyi insanlardı.
Birgün eşime dert yanmış.
"Hanımla aynı yatakta yatıyoruz ama aramıza tır bile sığar" demiş.

Eşiyle konuştum birgün.
Sadece sex sırasında kocasına yakın duruyormuş. Onun dışında ne sarılma, ne bir sıcak söz. Yatakta da en uzak mesafede yatarmış.
Nedeni de ailesi hep ayıp, günah diye büyütmüş kızcağızı. Utanıyorum derdi.
Seviştiğin adam, hala neyin utanması derdim ama kız yenemedi bunu.
Çocukları da oldu ama ayrıldılar.
Kocası artık kendisini tecavüzcü gibi hisseder olmuş çünkü.

Evliliğin ilk zamanlarında asla böyle bir sorunumuz yoktu. Sonra bir gün bir kavga esnasında benim cinsellik le ilgili söylediğim bir şeyle ilgili çok çok ağır bir karşılık verdi. Yazmaya bile utanıyorum. Sonra özür diledi ama ben o sözden sonra tamamen uzaklaştım cinsellikten. Kendimi kötü hissediyorum... Bir psikolog arkadaşım "cinsellik karşılıklı ihtiyaçtır. Kavgada söylenen sözleri bu kadar içselleştirme. İhtiyaç gözüyle bak sadece" dedi ama ben bunu aşamadım...
 
Çok haklısınız. Oğlum kreşe başladığında ki eşim ısrarla çalışma bir süre kendine zaman ayır ve dinlen diyor. Çünkü sanırım kendime zaman ayırdığımda eski idrak olacağım konusunda umudu var. Bu gerçek olmazsa evet tamamen vazgeçebilir umut etmekten.

Ben eşime birçok konuda hak veriyorum Zaten. Ancak ona defalarca söylediğim "bak benim için üslup çok mühim. Ben saygıyı, ilgiden daha fazla önemsiyorum. Dediğim halde bunu hiç dikkate almadı. Saygısız bir üslup kullanmaya devam etti. Gerekçesi de," asker arkadaşı gibi davranırsan o şekilde karşılık bulursun" oldu. Evet insan olarak çok sakin ve saygılı konuşurum. Ancak kadın olarak herhangi bir naiflik mevcut değil. Bunun farkındayım.

Dediğiniz gibi oldukça baskıcı i, çevresine göre şekillenen ve şekillendirmeye çalışan bir ailede büyüdüm. Annem için mühim olan kendi ailesi ve onların fikirleriydi. Babam için de kendi çevresi. Öyle ki iş arkadaşının hakkımdaki fikri çok önemliydi. Bana sormadan onun söylediği bir mevzuya inanmış, kıyametler koparmıştı. O zaman ona sadece "keşke önce bana sorsaydın, evladına inansaydın" demiştim. Böyle bir aile işte. Evet şiddet görmedim ama psikolojik şiddetin alasını yaşadım. Anlatsam ki asla anlatamayacağım. İnsanların dehşete kapılacağı saçmalıklarla geçti hayatım.

Sekiz yaşındaydım kardeşimin sorumluluğunu üstlendiğimde mesela. Ve evin. Annem ağır bir hastalık geçiriyordu. Şikayetçi değildim halimden de, bir teşekkür bekledim. En azından memnuniyetsizlik ve her daim eleştiri olmasaydı mesela. Abim benden üç yaş büyüktür. Tuvalet penceresinden canavar geleceğini sanırdı eşek kadar çocukken. Neredeyse ergen iken. Kapısında nöbet tutardım tuvaletten çıkana kadar. Halbuki abi olan oydu. Çenem düştü çocukluğa indim yok yere :) hani bu burnum yere düşse eğilip almam durumunda ailemin ve yaşadıklarımın etkisi çok büyük elbette.

Geçenlerde çocukluğumda bana anlatmak istemediğim bir şey yaşatan bir akrabamın, yıllar sonra iftira diye anlattıkları aynı mevzu yüzünden mesleğinden men edildiğini, dava açıldığını duydum. 25 yıl sonra ilk kez anneme "beter olsun" dedim. Sebebini sordu, kısmen de olsa söyledim. "aman kim yaşamadı ki böyle şeyler" dedi. Ben de "işte bu yüzden anlatmamışım demek ki sana" dedim. Şimdi annem beni suçlar duvar gibisin benimle hiç anne kız diyaloğun yok diye. Sebebini söylesem kindar olurum. Hiçbir şeyi unutmuyor olurum. Öyle işte ne bileyim.
Işte yetişme şeklimiz yaşadığımız olaylar derken birikip önümüze set oluyor işte canım...
Bende hem okudum hem çalıştım babam iflas etmisti kardeşim 9 yaş küçüktü benden erkek gibi büyüdüm hayat buna zorladı belki de....
Aman böyle işte oyuzden herseyi ben yaparım hallederim diye diye mükemmelliyetçi olduk çıktı ama noldu bütün dünyanın herşeyini sırtımıza yükledik...
Simdi de vücut error veriyor canım işte...
 
Evliliğin ilk zamanlarında asla böyle bir sorunumuz yoktu. Sonra bir gün bir kavga esnasında benim cinsellik le ilgili söylediğim bir şeyle ilgili çok çok ağır bir karşılık verdi. Yazmaya bile utanıyorum. Sonra özür diledi ama ben o sözden sonra tamamen uzaklaştım cinsellikten. Kendimi kötü hissediyorum... Bir psikolog arkadaşım "cinsellik karşılıklı ihtiyaçtır. Kavgada söylenen sözleri bu kadar içselleştirme. İhtiyaç gözüyle bak sadece" dedi ama ben bunu aşamadım...
Doğrudur.
Hepimiz yeri geldiğinde ağır konuşup kırdık sevdiklerimizi.

Yabancı olsa affetmeyin.
Ancak karşınızdaki eşiniz, onu neden affetmiyorsunuz, geçmişi unutmuyorsunuz?

Eğer ben bu adamla bir ömür geçirmek istiyorum diyorsanız, affedip normale dönmelisiniz.

Yok affedemem diyorsanız, birbirinizi azad edin, yine kendi mutluluğunuz için.
 
Evet evet tam da anladığınız gibi başlık. Algınızın ayarlarıyla oynamayın, bırakın serbest kalsın.

Efenim yarın benim evliliğimin 4. Yıl dönümü. Toplamda 7 yıldır birlikte olduğum, 4 yılını da aynı evde geçirdiğim muhterem, yarın için muhteşem planlar yapmış. Öncelikle aşkımızın kaktüsünü, kendisine bakmaya çok gönüllü olan, adeta yeğenim geliyor diye sevinç naraları atan halasına iteleme kararı aldık. Zira romantik yıldönümü akşamında "yavrum ketçabı sıkma gözüne çocuğum" bağrışmaları olsun istemedik. Zaten aynı fikirde olduğumuz tek husus da budur beyimle.

Sevgililik dönemi de dahil, hiçbir zaman romantik bir çift olmadık. Ben, "hacı ota çiçeğe para verme bana gelirken bir paket cigara al hayrına" derdim, o da sağolsun bu durumu kabullenmeye pek hevesli olduğundan buluşmalara fıstıklı çikolata, bir paket sigara ve en sevdiğim karikatür dergisinin o haftaki sayısını alarak gelirdi. Buluşma ritüeli haline gelmişti bu durum. Romantizm beklentimiz olmadı ikimizin de. Ayağımı taşa çarptığımda yolun ortasında önümde eğilip kanı temizlemesi ve pansuman yapması romantizm ihtiyacımı fazlaca karşılardı. Zaten o lanet inceliğin ardından evlenme teklifini kabul ettim. Bu adam vicdanlı, bundan olur dedim. Fikrimi eşekler tepseydi, tatlı su romantiği olduğumu gollum kulağıma fısıldasaydı keşke.

Velhasılı oğlum doğana kadar nispeten iyi olan evliliğim, oğlumun doğumuyla birlikte faciaya dönüştü. Doğduğundan beri zor bir çocuktu, hala zor. Çok zor...
Sıklıkla boşanma mevzusunun açıldığı, paylaşımın bittiği, can acıtıcı sözleri iki tarafın da rahatlıkla sarf ettiği bir evliliğin ortasında bulduk kendimizi. Şiddetli tartışmalar esnasında, ikimiz de evliliğin sadece çocuk için sürdüğünü, sevginin kalmadığını da söyledik. Maalesef ki bizi en çok yıpratan durum bu oldu.

Bittabi bu karmaşa içinde cinsellik de ciddi manada sekteye uğradı. Öylesine yapılan, uzun süreler akla gelmeyen, bazı zamanlarda da eziyete dönüşen bir eylem oldu. Ki evvelinde bu hususta zerre sıkıntımız yoktu.

Geçtiğimiz günlerde maalesef annem bu tartışmalardan birine şahit olup, hakemliğe soyundu. Bu arada hiçbir zaman bağırmalı, çevre tarafından bilinen tartışmalarımız olmadı. Öylesine koptuk ki zaten, tartışmak bile gelmiyor içimizden. Oğlumu sebep göstermek istemiyorum ama oğlum dolayısıyla o kadar yıprandık ve yorulduk ki, ben sürekli şikayet eden ve surat asan bir kadına, o da biraz kafa dinleyeyim diyen bir adama dönüştü. He annem diyordum, annem ortada büyük bir sorun olmadığına, evliliğin kurtarılabileceğine kanaat getirerek ikimizin de hiç içinden gelmediği halde bazı atraksiyonlar ile canlanacak bir halde olduğumuzu dile getirdi. Bu konuşma, tam da yıldönümüne yakın gerçekleştiği için bir adım atalım dedik.

Evet hiçbir zaman romantik bir tip olmadım ama incelikler de her daim beni cezbetti. Pahalı hediyeler yerine benim gerçekten neyi sevdiğimi bilen ve buna göre hareket eden bir adam istedim her daim. İlk zamanlar öyleydi ama sonra... 31 yaşın bana getirisi olan beklenti içine girme durumundan mütevellit, mevcut halimiz beni daha da yıprattı.

Bu akşam yarınla ilgili konuşurken tam da başlıkta yazdığım cümleyi sarf etti benim koca. Ben de "olur tabi, sonraki yıldönümlerinde de yarım ve tam takarsın, hepsini bozdurup kendime burma bilezik alırım." dedim.Öylece baktı yüzüme. Şaka yapmış meğersem. Nasıl komik, nasıl eğlenceli bir eş. Küçük bir mümin latifesi işte. Gecemize renk kattı.

Biliyorum ki, böyle bir tepki vermesem hakikaten çeyrek alabilecek bir adam. Bozdurup ihtiyaçlarımı karşılarım. Hatta toki kurasına katılırsak ileride, minnak sevimli bir adım olur bu çeyrek. Yaşlılığımızda torunlarımıza anlatır ağlarız.

Neye sinir oluyorum biliyor musunuz? Ben gerçekten fazlaca romantizm beklentisi olan bir hatun değilim. Ancak boka sarmış, hatta sona gelinmiş bir evliliği kurtarma çabasında iken bu tür gerzek hareketler beni iyice dibe çekiyor. Daha da soğuyorum her şeyden.

Esasında evliliğimle ilgili yazacak çok şey var lakin bu kadarı bile gözüm kanadı diyecek arkadaşlara fazla oldu. Belki gerçekten merak eden ve yardımcı olmak isteyen zatlar olursa detay yazarım.

Şimdi ben ne yapayım? Zerrece içimden gelmediği halde, çaba sarf etmek adına uğraştığım bugünlerde çeyrek altınımı yastık altına mı saklayayım? Yoksa inceldiği yerden kopsun mu diyeyim.

Mevzuyu çeyrek altınla sınırlı tutup buna mı takıldın diyecek arkadaşlar, lütfen beni yormayın. Şimdiden teşekkürler efem.
Evlilikte beklenti içine girdin mi batıyorsun.
Eğer içinden gelmiyorsa ne yapsan eksik kalır eşin ne yapsa kusur bulursun çünkü bir süre sonra kusur bulmaya odaklanıyoruz.
Gerçekten içinden geliyorsa 1 günlük oğlunu annene bırak oglunun ne kadar zor bir çocuk olduğunu hatırlıyorum ama o 1 gün size iyi gelecektir
 
Işte yetişme şeklimiz yaşadığımız olaylar derken birikip önümüze set oluyor işte canım...
Bende hem okudum hem çalıştım babam iflas etmisti kardeşim 9 yaş küçüktü benden erkek gibi büyüdüm hayat buna zorladı belki de....
Aman böyle işte oyuzden herseyi ben yaparım hallederim diye diye mükemmelliyetçi olduk çıktı ama noldu bütün dünyanın herşeyini sırtımıza yükledik...
Simdi de vücut error veriyor canım işte...
Peki bir de şöyle düşünelim;
Geçmişteki kötü yaşantınızın, sert karakterinizin sebebi eşiniz olmadığına göre asıl kabahatli kim?

Evliliğiniz sıkıntılı olabilir ve sebebi eşiniz olabilir, anlarım.
Ancak geçmişten gelen karakter yapınızda kaynaklı sorunlarda samimiyetle sorumluluk alıyor musunuz evliliğinizdeki sıkıntılarla alakalı?
 
Son düzenleme:
İşin şakası bir tarafa bunları onunla konuştunuz mu ? Adam zaten hep böyleymiş değişmiş mi ? Yazdıklarınızdan her zaman böyle biri olduğunu anladım.

Yok işte böyle biri değildi. Gayet ilgili, hatta bunaltacak ölçüde ilgiliydi. Bazen "bu kadar üstüme düşme" diye isyan ederdim.romantik bir çift asla değildik diyorum lakin bu karşılıklı memnun olduğumuz bir durumdu zaten. Konuda belirttiğim durum da, romantizm isteği değil ilgi ve incelik beklentisi. Öncesinde bu fazlasıyla vardı eşimde. Çocuktan sonra bitti. Tabi ki benim açımdan da aynı durum gerçekleşti. Konu açmama vesile olan sorun da, benim zor bir çocuk büyütüyor olmamdan kaynaklanan destek bekleme halim.

Yani diyorum ki keşke hemcinsleriniz "evi geçindiriyorum yoruluyorum daha ne yapayım" fikrinin, her durumda geçerli olduğunu sanmasa. Sorunlu ya da zor bir ortak çocuğunuz var ise, taviz vermek daha fazla çabalamak gerektiğini bilse. Zira tek taraflı çaba, görüldüğü üzere evliliği bitirme noktasına getiriyor. Eşim her daim "sen mükemmel bir annesin ama iyi bir eş değilsin" der. Ben de ona "sen her iki konuda da mükemmel değilsin" derim. Belki bana destek olan bir baba olsaydı, ilgisizlik bu denli beni yıpratmazdı. Bunları ona söyledim ama sakince değil. İletişim konusunda ciddi sorunlarımız var :)
 
X