- 2 Mart 2012
- 24.007
- 55.974
- Konu Sahibi Idrakyollariiltihabi
- #441
İnsanlık hali, normal.Kusura bakmayın onunla karıştırdım
Tekrar söylıyım yazdıklarınız, fikirleriniz çok güzel
Teşekkür ederim :)
Follow along with the video below to see how to install our site as a web app on your home screen.
Not: This feature may not be available in some browsers.
İnsanlık hali, normal.Kusura bakmayın onunla karıştırdım
Tekrar söylıyım yazdıklarınız, fikirleriniz çok güzel
Ay kirmizi gecelik alıp giyesim geldi :)Sevgi dili konusunda tavizler verilebilir.
İdrak hanım, sevildiğini duymak istiyor, hakkıdır.
Eşi belki dokunarak sevilmek istiyor. Sıcak bir sarılma belki.
Hiçbirimiz mükemmel değiliz ki hayatlarımız mükemmel olsun.
Beni dışarda görseniz, suratsız, asabi, her an kavgaya hazır, nasıl rahatsa öyle giyinen biriyim.
Evde eşime de kendimi ezdirmem, benim borum öter genelde.
Ama onun için kırmızı gecelik giyerim.
Neden giymeyeyim?
Onu giymek kişiliğimi zedelemez, hayatımın olağan akışını sekteye uğratmaz.
Seni seviyorum dediğimde ağzım eskimez.
Eğer affetmek zor geliyorsa ya da affedemiyorsa, değişmek için çaba yoksa ya da gereksiz görülüyorsa; boşanmak gerekir.
Kimse kimseye zulmetmesin.
Giyin tabi.Ay kirmizi gecelik alıp giyesim geldi :)
Herseyim siyah ya ama bi kırmizi almkta fayda gordüm :)Giyin tabi.
Kırmızı, siyah en güzel renkler :)
Bence incelik yok evliliğinizde. Bu da size sonradan koymaya başlamış, ama siz öyle istiyorsunuz diye eşiniz bir anda romantik bi adama dönüşebilir mi? Sizle arasında eskiden beri devam eden bi iletişim kurma biçimi mevcut, bunu değiştirmek bence artık çok zor. Siz ota çiçeğe para verme gelirken cigara al hacı şeklinde yaklaşmışsınız en başından. Bence eşinizi dönüştürme fikrinden vazgeçin. Bana çok normal geldi evlilik yıldönümünüzde çeyrek altın takma fikrinin olması açıkçası. Eskiden öyleydi ama şimdi kafam kaldırmıyor diyorsunuz ama eşinizden beklediğiniz değişim bir anda olabilecek bişey gibi gelmedi bana. Bence eşinizin sizle ilgili açıkça ifade ettiği şeyleri dikkate almalısınız. Sizi Mahmut abi gibi gördüğünü söylüyor. Siz Mahmut abi olmaktan vazgeçebiliyor musunuz? Zaten öyle değilim diyebilirsiniz ama kocanızın gözünde böylesiniz. Kocanızın gözündeki imajınızı Mahmut abiden yanında en huzurlu olduğu kişiye evirebilecek misiniz? Bence insanlar arasındaki en belirgin iletişim sorunu bu. Sorun var ve çözmek istiyorsak önce kendimize yönelmeliyiz diye düşünüyorum, çocuğunuz anlattığınız kadarıyla doğal afet, anlıyorum işiniz zor ama yapmanız gereken yine aynı. Eleştiriyi önce kendinize yöneltmelisiniz.( buradan siz suçlusunuz anlamı çıkmasın. Ben bi sorunu çözmek için sırayla ne yapılması gerektiğinden bahsetmeye çalıştım)Başlarda ben de bu kafadaydım, hatta hep böyle yapardık. Lakin şu an evliliğimiz bunu kaldıracak durumda değil. Tamamen kopuk durumdayız. Haliyle bu tür espriler ve yaklaşımlar , gerzeklik oluyor. Günlerce konuşmadığımız, sadece çocukla ilgili diyalog kurduğumuz günlerin akabinde düzeltme çabası içindeyken böyle yapılmamalı en azından.
Anladım ben seni, önemsendiğini hissetmek istiyorsun, haklısın da aslında, mesela 90'larda flört ettiğimiz dönem birlikte dinlediğimiz bir şarkıyı yeniden duysak radyoda ve eşim bana dönüp mune bu şarkıyı ilk kez seninle dinlemiştim hatırlıyorsun değil mi dese çok mutlu olurum.
Hediye mediye işin hikayesi, ana tema değer gördüğünü hissedebilmek.
Çok mu oğluna, evin sorunları ve sorumluluklarına odaklandınız ablacım? Birbirinizi görmeyen duymayan bir çift haline gelmişsiniz, şu mesajın bana sevgi bitmiş düşüncesi yarattırmadı, sevgi var ama siz sevgiyi ve değer görmeyi yeniden yeşertmek için ne yapacağınızı bilemiyorsunuz, soluklanmaya ihtiyacınız var, birkaç gün başbaşa kalabilseniz sanki birşeyler olacak ama oğlun durmuyor, kimseye bırakma şansınız da yok anladığım kadarıyla.
Sen konuşurken mi yoksa duygularını kaleme alırken mi daha rahat anlatabiliyorsun kendini?
Sanki yazarken duyguların daha çok açığa çıkıyor gibi, mektup yazsana eşine, bize yazdığın gibi kasmadan, duygularını en yalın haliyle dile getirerek, sevdiğin özlediğin tüm duyguları, geçmişte birlikte yapmaktan hoşlandığın şeylere olan özlemini, eşinle yapmak istediklerini, korkularını, endişelerini yazdığın bir mektup belki bir başlangıç olur.
Idraaak reis kitap yaz da alalim okuyalim :) seviyorum senin bu dilini ya kesinlikle yazmalisin
Kitabın ismi belli o vakit. "ben senin bana çeyrek alma ihtimalini sevdim". Hemen başlıyorum yazmaya :)
Merhaba;Evet biliyorum bunda bu kadar büyütecek bir şey yok. Evet aptal, kaprisli ve bol beklentili kadınlar gibi davranıyorum şu anda. Ancak ben tükendim. Ben gerçekten tükendim. Nefes alamıyorum. Oğlum neden böyle bilmiyorum. Nasıl sabredeceğim bilmiyorum. Nasıl delirmeyeceğim bilmiyorum. Bir Allahın kulu beni ne zaman anlayacak bilmiyorum. Anlasalar ne olacak gerçi. Aa beyinleri varmış meğersem diyeceğim en fazla. Destek yok.
Bak mesela şu anda da çiçek aldım koşturuyorum bir saattir yorgun halimle hala neyi uzatıyorsun diyor.
Ya ben kendimi de anlamıyorum. Ben çiçeğe böceğe özel güne takılan bir insan değildim ki. Sanırım kendi içimde lan 365 günün bir günü değerli hissedeyim bari diye düşünüyorum. Tamam çocuğumuzun böyle olması kimsenin suçu değil, hınç çıkarmaya gerek yok kimseden. Ama ölür müydü bir gün için kafasını yorsaydı. Beni gayet tanıyor. Bana gelip "oğlumuz seni çok yoruyor ben çok ince düşünen bir insan değilim. Hediye alamıyorum seçemiyorum. Bir lokantada yer ayıramayacak kadar da sığırım. O zaman gel baş başa yürüyelim sahilde. Sohbet edelim sen de beni mazur gör" dese ben illa da sürpriz diyecek bir kadın değilim ki.
Ben hazırlık yapmamasına değil bu manası sidik yarışına bir gün bile ara vermemesine sinir oluyorum. Bir gün ya, bir gün deseydi ki "tamam benim karım odun. Birçok hatası da var. Adım da atamıyor. Ben incelik yapayım belki işe yarar". Ki ben böyle bir çocukla hazırlanmaya çalışıyorsam emin olun bu bile bir çaba. Büyük bir çaba.
Bunalrı yazarken kendime de kızıyorum bir yandan. Neden bu kadar mana yükledin bugüne ne saçma bir insan oldun sen diye. Bilmiyorum ya, çıkıp gitmek istiyorum da ruh hastası ailemin yanına mı gideyim nereye gideyim. Hoş, benden ala ruh hastası yok şu anda. Ben ne yapayım ya. Gerçekten bak, ben nasıl huzurlu olacağım.
Napim cana geliyorum diyorum elimde değil yoksa benim tembel totosunu kaldırmaz bacım.Zaten gecikmiş bir iş için takdir beklemiyorlar mı birde,bak nasıl oldu,güzel yaptım di mi diye seslenincegeliyor içimden,ama bakiim,ooo güzel olmuuuş diyorum,şimdi anladım iyice bende umut var
Sen de beddua etme kendine canım,ben çok korkarım öyle sözlerden,saatine gelir
Siz kesinlikle haklısınız.
Buna gönülden inanıyorum.
Çocukken yaşadıklarınız, aile yapınız, çocuğunuzun haşinliği vs hepsinde haklısınız.
Ancak eşiniz de haklı. Yaptığı hataları telafi etmeye çalışan bir insan ama siz 30 yıllık sorunların tamamını eşinize yıkıp, ona haksızlık ediyorsunuz.
Yaşattığınız durum şu; sevdiğiniz postu yerden yere vurmak.
Eşiniz sizi anlamaya çalışıyor ama elinden gelen bu. Siz kendinizden umudu kesmişken, eşiniz neye inanıp umut etsin?
Siz çocuğunuzla ilgili meseleyi tam da evlilik yıldönümünde değil de 2-3 gün önce veya sonra halletseydiniz, dün eşinize seni seviyorum diye mesaj atmış olsaydınız, sizce bu kadar mutsuz olacak mıydınız?
Belki eşiniz uzun zaman sonra sizden gördüğü bu adımla sizi mutlu edecek şeyler için çabalayacaktı.
Siz eşiniz için "geç kaldı" diye düşünüyorsunuz ya; o da öyle düşünüyor olabilir mi "geç kaldım/kaldık"?
Sizin derdiniz aslında ne çocukla, ne eşinizle. Sizin derdiniz kendinizle.
Siz yaşadıklarınızı güçlüymüş gibi davranarak atlatmaya çalışmışsınız hep. Ama değilsiniz. Her insan yıkılır, çöker, sonra yeniden ayağa kalkar. Her insan bir omuza, bir içten sarılmaya ihtiyaç duyar. Bu ihtiyaç hissi zayıflık değil, gayet insani.
Sevgi dilinizin bi cigara al hacı seviyesinde kalması, eşinize cilve yaptığınızda yaşatacağı kötü hisler çocukken yaşadıklarınız ve ailenizin bilinç altınıza kodlamaları olabilir mi?
Ayrıca bir şey daha belirteyim, kızmayın lütfen.
Eşinizin sabır eşiği çocuğunuz.
Çocuğunuz kreşe uyum sağlayıp, siz iş hayatınıza döndüğünüzde yani çocuğunuz 1. derece sorun olmaküan çıktığında eşinize hala aynı davranmaya devam ederseniz, işte o zaman eşiniz aranızda sevgi kalmadığına kani olup ayrılmak isteyecektir.
Çünkü insanoğlu, alışkanlıklarını kolay kolay terkedemez. Çocuk düzeldi, hadi sevgi pıtırcığı olayım diyemezsiniz.
Çünkü insan kendi ördüğü duvarı görmediği için, yıkamaz.
Aklıma eski komşumuz geldi.
Yeni evlilerdi.
Karı koca çok da iyi insanlardı.
Birgün eşime dert yanmış.
"Hanımla aynı yatakta yatıyoruz ama aramıza tır bile sığar" demiş.
Eşiyle konuştum birgün.
Sadece sex sırasında kocasına yakın duruyormuş. Onun dışında ne sarılma, ne bir sıcak söz. Yatakta da en uzak mesafede yatarmış.
Nedeni de ailesi hep ayıp, günah diye büyütmüş kızcağızı. Utanıyorum derdi.
Seviştiğin adam, hala neyin utanması derdim ama kız yenemedi bunu.
Çocukları da oldu ama ayrıldılar.
Kocası artık kendisini tecavüzcü gibi hisseder olmuş çünkü.
Abiye sarılıp öpesim geldi. Adam adam ... gerçi çeyrek kaç para oldu haberi yok sanırım...
Işte yetişme şeklimiz yaşadığımız olaylar derken birikip önümüze set oluyor işte canım...Çok haklısınız. Oğlum kreşe başladığında ki eşim ısrarla çalışma bir süre kendine zaman ayır ve dinlen diyor. Çünkü sanırım kendime zaman ayırdığımda eski idrak olacağım konusunda umudu var. Bu gerçek olmazsa evet tamamen vazgeçebilir umut etmekten.
Ben eşime birçok konuda hak veriyorum Zaten. Ancak ona defalarca söylediğim "bak benim için üslup çok mühim. Ben saygıyı, ilgiden daha fazla önemsiyorum. Dediğim halde bunu hiç dikkate almadı. Saygısız bir üslup kullanmaya devam etti. Gerekçesi de," asker arkadaşı gibi davranırsan o şekilde karşılık bulursun" oldu. Evet insan olarak çok sakin ve saygılı konuşurum. Ancak kadın olarak herhangi bir naiflik mevcut değil. Bunun farkındayım.
Dediğiniz gibi oldukça baskıcı i, çevresine göre şekillenen ve şekillendirmeye çalışan bir ailede büyüdüm. Annem için mühim olan kendi ailesi ve onların fikirleriydi. Babam için de kendi çevresi. Öyle ki iş arkadaşının hakkımdaki fikri çok önemliydi. Bana sormadan onun söylediği bir mevzuya inanmış, kıyametler koparmıştı. O zaman ona sadece "keşke önce bana sorsaydın, evladına inansaydın" demiştim. Böyle bir aile işte. Evet şiddet görmedim ama psikolojik şiddetin alasını yaşadım. Anlatsam ki asla anlatamayacağım. İnsanların dehşete kapılacağı saçmalıklarla geçti hayatım.
Sekiz yaşındaydım kardeşimin sorumluluğunu üstlendiğimde mesela. Ve evin. Annem ağır bir hastalık geçiriyordu. Şikayetçi değildim halimden de, bir teşekkür bekledim. En azından memnuniyetsizlik ve her daim eleştiri olmasaydı mesela. Abim benden üç yaş büyüktür. Tuvalet penceresinden canavar geleceğini sanırdı eşek kadar çocukken. Neredeyse ergen iken. Kapısında nöbet tutardım tuvaletten çıkana kadar. Halbuki abi olan oydu. Çenem düştü çocukluğa indim yok yere :) hani bu burnum yere düşse eğilip almam durumunda ailemin ve yaşadıklarımın etkisi çok büyük elbette.
Geçenlerde çocukluğumda bana anlatmak istemediğim bir şey yaşatan bir akrabamın, yıllar sonra iftira diye anlattıkları aynı mevzu yüzünden mesleğinden men edildiğini, dava açıldığını duydum. 25 yıl sonra ilk kez anneme "beter olsun" dedim. Sebebini sordu, kısmen de olsa söyledim. "aman kim yaşamadı ki böyle şeyler" dedi. Ben de "işte bu yüzden anlatmamışım demek ki sana" dedim. Şimdi annem beni suçlar duvar gibisin benimle hiç anne kız diyaloğun yok diye. Sebebini söylesem kindar olurum. Hiçbir şeyi unutmuyor olurum. Öyle işte ne bileyim.
Doğrudur.Evliliğin ilk zamanlarında asla böyle bir sorunumuz yoktu. Sonra bir gün bir kavga esnasında benim cinsellik le ilgili söylediğim bir şeyle ilgili çok çok ağır bir karşılık verdi. Yazmaya bile utanıyorum. Sonra özür diledi ama ben o sözden sonra tamamen uzaklaştım cinsellikten. Kendimi kötü hissediyorum... Bir psikolog arkadaşım "cinsellik karşılıklı ihtiyaçtır. Kavgada söylenen sözleri bu kadar içselleştirme. İhtiyaç gözüyle bak sadece" dedi ama ben bunu aşamadım...
Sonradan haberi olmuş olacak ki, onu da almadı zaten. O "adam adam" tonlamasını te buradan hissettim.
Evlilikte beklenti içine girdin mi batıyorsun.Evet evet tam da anladığınız gibi başlık. Algınızın ayarlarıyla oynamayın, bırakın serbest kalsın.
Efenim yarın benim evliliğimin 4. Yıl dönümü. Toplamda 7 yıldır birlikte olduğum, 4 yılını da aynı evde geçirdiğim muhterem, yarın için muhteşem planlar yapmış. Öncelikle aşkımızın kaktüsünü, kendisine bakmaya çok gönüllü olan, adeta yeğenim geliyor diye sevinç naraları atan halasına iteleme kararı aldık. Zira romantik yıldönümü akşamında "yavrum ketçabı sıkma gözüne çocuğum" bağrışmaları olsun istemedik. Zaten aynı fikirde olduğumuz tek husus da budur beyimle.
Sevgililik dönemi de dahil, hiçbir zaman romantik bir çift olmadık. Ben, "hacı ota çiçeğe para verme bana gelirken bir paket cigara al hayrına" derdim, o da sağolsun bu durumu kabullenmeye pek hevesli olduğundan buluşmalara fıstıklı çikolata, bir paket sigara ve en sevdiğim karikatür dergisinin o haftaki sayısını alarak gelirdi. Buluşma ritüeli haline gelmişti bu durum. Romantizm beklentimiz olmadı ikimizin de. Ayağımı taşa çarptığımda yolun ortasında önümde eğilip kanı temizlemesi ve pansuman yapması romantizm ihtiyacımı fazlaca karşılardı. Zaten o lanet inceliğin ardından evlenme teklifini kabul ettim. Bu adam vicdanlı, bundan olur dedim. Fikrimi eşekler tepseydi, tatlı su romantiği olduğumu gollum kulağıma fısıldasaydı keşke.
Velhasılı oğlum doğana kadar nispeten iyi olan evliliğim, oğlumun doğumuyla birlikte faciaya dönüştü. Doğduğundan beri zor bir çocuktu, hala zor. Çok zor...
Sıklıkla boşanma mevzusunun açıldığı, paylaşımın bittiği, can acıtıcı sözleri iki tarafın da rahatlıkla sarf ettiği bir evliliğin ortasında bulduk kendimizi. Şiddetli tartışmalar esnasında, ikimiz de evliliğin sadece çocuk için sürdüğünü, sevginin kalmadığını da söyledik. Maalesef ki bizi en çok yıpratan durum bu oldu.
Bittabi bu karmaşa içinde cinsellik de ciddi manada sekteye uğradı. Öylesine yapılan, uzun süreler akla gelmeyen, bazı zamanlarda da eziyete dönüşen bir eylem oldu. Ki evvelinde bu hususta zerre sıkıntımız yoktu.
Geçtiğimiz günlerde maalesef annem bu tartışmalardan birine şahit olup, hakemliğe soyundu. Bu arada hiçbir zaman bağırmalı, çevre tarafından bilinen tartışmalarımız olmadı. Öylesine koptuk ki zaten, tartışmak bile gelmiyor içimizden. Oğlumu sebep göstermek istemiyorum ama oğlum dolayısıyla o kadar yıprandık ve yorulduk ki, ben sürekli şikayet eden ve surat asan bir kadına, o da biraz kafa dinleyeyim diyen bir adama dönüştü. He annem diyordum, annem ortada büyük bir sorun olmadığına, evliliğin kurtarılabileceğine kanaat getirerek ikimizin de hiç içinden gelmediği halde bazı atraksiyonlar ile canlanacak bir halde olduğumuzu dile getirdi. Bu konuşma, tam da yıldönümüne yakın gerçekleştiği için bir adım atalım dedik.
Evet hiçbir zaman romantik bir tip olmadım ama incelikler de her daim beni cezbetti. Pahalı hediyeler yerine benim gerçekten neyi sevdiğimi bilen ve buna göre hareket eden bir adam istedim her daim. İlk zamanlar öyleydi ama sonra... 31 yaşın bana getirisi olan beklenti içine girme durumundan mütevellit, mevcut halimiz beni daha da yıprattı.
Bu akşam yarınla ilgili konuşurken tam da başlıkta yazdığım cümleyi sarf etti benim koca. Ben de "olur tabi, sonraki yıldönümlerinde de yarım ve tam takarsın, hepsini bozdurup kendime burma bilezik alırım." dedim.Öylece baktı yüzüme. Şaka yapmış meğersem. Nasıl komik, nasıl eğlenceli bir eş. Küçük bir mümin latifesi işte. Gecemize renk kattı.
Biliyorum ki, böyle bir tepki vermesem hakikaten çeyrek alabilecek bir adam. Bozdurup ihtiyaçlarımı karşılarım. Hatta toki kurasına katılırsak ileride, minnak sevimli bir adım olur bu çeyrek. Yaşlılığımızda torunlarımıza anlatır ağlarız.
Neye sinir oluyorum biliyor musunuz? Ben gerçekten fazlaca romantizm beklentisi olan bir hatun değilim. Ancak boka sarmış, hatta sona gelinmiş bir evliliği kurtarma çabasında iken bu tür gerzek hareketler beni iyice dibe çekiyor. Daha da soğuyorum her şeyden.
Esasında evliliğimle ilgili yazacak çok şey var lakin bu kadarı bile gözüm kanadı diyecek arkadaşlara fazla oldu. Belki gerçekten merak eden ve yardımcı olmak isteyen zatlar olursa detay yazarım.
Şimdi ben ne yapayım? Zerrece içimden gelmediği halde, çaba sarf etmek adına uğraştığım bugünlerde çeyrek altınımı yastık altına mı saklayayım? Yoksa inceldiği yerden kopsun mu diyeyim.
Mevzuyu çeyrek altınla sınırlı tutup buna mı takıldın diyecek arkadaşlar, lütfen beni yormayın. Şimdiden teşekkürler efem.
Peki bir de şöyle düşünelim;Işte yetişme şeklimiz yaşadığımız olaylar derken birikip önümüze set oluyor işte canım...
Bende hem okudum hem çalıştım babam iflas etmisti kardeşim 9 yaş küçüktü benden erkek gibi büyüdüm hayat buna zorladı belki de....
Aman böyle işte oyuzden herseyi ben yaparım hallederim diye diye mükemmelliyetçi olduk çıktı ama noldu bütün dünyanın herşeyini sırtımıza yükledik...
Simdi de vücut error veriyor canım işte...
İşin şakası bir tarafa bunları onunla konuştunuz mu ? Adam zaten hep böyleymiş değişmiş mi ? Yazdıklarınızdan her zaman böyle biri olduğunu anladım.