- 2 Eylül 2007
- 4.084
- 4
- 35
a.s.Avukatım, iyi derece ingilizce, az almanca ve arapça biliyorum. Çalışmak için şartlar yerinde yani...Ama evde olmayı istedim. Çocuklarım büyürkrn hiç bir şey kaçırmak istemedim, evde onlarla olmayı tercih ettim. Onlar büyüdü ama ben evde olmayı bir nimet sayıyor ve Tanrıya şükrediyorum. Yazıyorum, okuyorum, el işleri hobilerim var yeni bir şeyler ortaya çıkarmanın, moda adı ile tasarım yapmanın keyfini çıkarıyorum. Kapımı çalan sevgili arkadaşlarımla muhabbet ediyor, onların ve kendi sorunlarımı ve sıkıntılarımı paylaşıyor yeniden şarj oluyorum. Bazen beraber yardım kurumlarında çalışıyor topluma yararlı oluyoruz. Zaman akıp giderken birşeyleri kaçırmış gibi hissetmiyorum. Ama ekmek parası için çalışmak zorunda olan hemcinslerime karşı da ayıp etmek istemiyorum. Ne olursan ol ne yaparsan yap içinde bulbunduğun durumun güzelleşmesi, en azından güzel dakikaları çoğalması insanın tamamen kendine bağlı galiba...Dıştan gelenlere karşı içten kendini beslemek gerek ki güç bizden yana olsun...Bence nacizane böyle...hoşkalın, hoşçakalın
ev hanımlığı tabi ki kabus değil..
hatta kıymetini bilene bence çok da güzel bir şey..
bir bayanın kendine,eşineiçocuklarına ayıracak vakti olmasından daha güzel ne olabilir ki?
ben tan 8 yılımı üniversite okumaya verdim.
öncekileri saymıyorum bile.
iki üniversite okudum.
ama bunları bir statü kazanmaktan ziyade,üniversite yaşamını tatmak,ailemden uzakta iadre edebilmeyi öğrenmek vs gibi çeşitli sebeplerden yaptım.
şimdi çalışmıyorum ve evimdeyim.
ve yıllarca yapamadığım,daha doğrusu yapmaya vakit bulamadığım bir çok şeyi yapmak ve daha da önemlisi kendimi keşfetmek için birçok zamanım oluyor.
öyle güzel ki...
ülkemizdeki ev hanımı tabusunun yıkılması lazım bence.
ev hanımı diyince abuk subuk ev gezmelerine giden,günlerden ve dedikodudan,ev işinden kendini alamayan bir imaj çizilmeye çalışıyor.
ha böyle olan yok mu?
tabi ki var.
işte benim kabus olarak gördüğüm ev hanımlığı budur.
bu herkese göre değişir tabi.
ama neden bunca zamanı olan bir kadın kendini geliştirmekten,daha fazla okumaktan,belki değişik el sanatları edinmekten,üretken olmaktan,eşini ve çocuklarını daha fazla memnun etmekten ve arkadaşlarıyla daha doyurucu ve tatmin edici şeyler yapableceği aktivitelere katılmaktan vs uzak kalsın.
ve bunca değerli seyi kaybetsin..
ama ne yazık ki son yıllarda bayanların da üniversite okuma olayı ülkemizde yaygınlaştığından beri çalışmayan kadına garip gözle bakılıyor.
anlamak mümkün değil bana göre bu mantığı.
herşey insanın kendi elinde..
kimi kendini çalışarak mutlu hisseder,kimi de çalışmaktan ziyade başka şeylere vakit ayırarak..
ama önemli olan yaptığımız şeyi başkaları ne der,çalışırsam şu gözle bakarlar,çalışmazsam bu gözle bakarlar mantığından uzak yapmak bence..
uff cok konuştum ama yazdıkça yazasım geldi -tatlicadiarzu-
peki mesela calisirken her sabah kalkip guzelce giyinip makyaj yapip suslenip gidiyoruz ise
kiyafetler aliyoruz bunun icin
ama calismayinca da genelde evde de insan pijamayla esofmanla falan gezer, cok fazla kiyafete de gerek kalmaz artik, anca disari cikarken makyaj yapilir
yani demek istedigim hergun suslenerek evden cikmanin tadi da ayri degil mi?
calismazsak hergun esler sabah gidecek ve bayanlar evde kimse de gormeyecegi icin oyle kendini paspasl hissetmezmi ?
calisirken sabahin korunde kalkip ise gidiyoruz yorgun bir sekilde, aksam donus ayri bir dert, toplamda 10-12 saat yol+ calismaya gidiyor. insanin kendine bakacak ne hali kaliyor aksam eve geldiginde ne yemek yapacak.
ben calismamak isterim. ama tabi zengin koca lazim:)
kim istemez sabah kalkip spor salonuna gitmeyi, oglenleri alısveris yapmayi, kuaforde suslenmeyi, aksam ustu yemegini pisirmeyi rahat rahat kendine bakmayi.
para olduktan sonra evde oturunca daha bakimli olurum ben.