Benim annem güzelliğiyle nam salmış,1,78 boyunda, beyaz tenli, yeşil gözlü, sarı saçlı, şuh bir genç kızdı; sonra bir felç vurdu derken koma süreci, beyin ameliyatları, gençliğinin baharında yürüyemez oldu; fizik tedaviyle vücudunu tam doğrultamadan bastonla gezer oldu. Babam kısacık, göbekli, eli ayağı düzgün tonton bir adamdı; görücü usulü olduğu için, görenler babamı annemin yanına yakıştırmazdı, neler neler demişler rencide etmişler de annemi ağlatmışlar. O yanına yakıştırmadıkları babam, anneme felç vurduğunda, o güzelliği boyu posu kalmadığında, annemi sırtında doktor doktor dolandırmış, yeri gelmiş aylarca hastanede yanında bir sandalye üstünde kalıp felçli karısının bakımını yapmış; annemi iyi edene kadar maddi manevi savaş vermiş.
İşte böyle, hiçbir şey kalıcı değil; dış görünüş gerçekten önemsiz, hele siz sevdikten sonra kimseye laf düşmüyor. Ben bunu terbiyesizce buluyorum, güzellik yarışmasına katılan insanlar söz konusu değilse, şahsi fikirlerini insanlar ortaya kusmamalı; insanları demoralize etmemeli. Uzun, kısa, zayıf, şişman; millete ne? O çok güvendikleri boy pos bir felçle iki büklüm olunca kalmıyor, o endam kanser hastası olup yataklara yapışıp 40 kg’a düşünce kalmıyor. Siz onu sevmişsiniz, o sizi sevmiş, insanlara da çenesini kapatmak düşüyor; kötü gününüzde her koşulda elinizi tutacak kadar güzel yüreği varsa, Brad Pitt’i de gözünüz görmez. Siz hiç istifinizi bozmadan, insanları bozun. Herkes haddini bilsin.