gunaydin yavru kuslarim
dun aksamustu bikac saat ebru hanimin karbonhidrat diyetiyle ilgili deneyimlerini ve onerilerini okudum.bana cok cazip geldi.uygulayanlarin kilolarindaki azalmaya hayran kaldim.1 ayda 5kilo,15 gunde 3 kilo verdim yorumlari beni mestetti.bugunden itibaren uygulamaya karar vermistim ki az once nette bir yaziya rastladim bu diyetle ilgili.ve sizinle paylasmak istedim.biraz uzun bir paylasim olacak ama okumanizi tavsiye ederim.sonrasinda uygulayip uygulamamak bize kalmis tabiki.benim fikrim tamamen degisti tabi.korktum haliyle.tartidaa zayif gorunebilmek icin degilki bunca caba.daha saglikli ve guzel gorunmeliyiz.kaslarimizi ve sagligimizi kaybettikten sonra neye yarar
Düşük Karbonhidrat Yüksek Protein Diyeti İle Zayıflamanın Zararları
Posted by Admin on May 27th, 2010
Düşük Karbonhidrat, Yüksek Protein Diyetlerinden Uzak Durmak İçin 15 Sebep
1) Düşük karbonhidrat (ketogenic?) dietleri, kaslarınızda ve karaciğerinizde bulunan sağlıklı glikojeni(glikozun depolanan hali) yok eder. Glikojen depolarını yok ettiğinizde, vücudunuzda su kaybı olur, bu da dietinizin birinci ya da ikinci haftasında önemli ölçüde zayıflamanızın sebebidir. Bu genellikle fazlalıkların kaybolması gibi anlaşılsa da aslında çoğunlukla su ve kas kaybıdır. Bu arada belirtmeliyim ki, bu düşük karbonhidaret diyetlerinin bu kadar popüler olmasının da bir sebebi – ölçüde çabuk, ancak aldatıcı bir azalma olması. Glycogenesis (glikojenin bir hali) karaciğer de ve kaslarda, yeteri kadar karbonhidrat bulunmadığında ortaya çıkar – düşük karbonhidrat diyetlerinde karbonhidrat kas ve karaciğerde çok az bulunur.
Glycogeneolysis (bozulmuş glikojen), glikojen yakıt olarak kullanılmak için parçalandığında ortaya çıkar.
2) Kaslarınızdaki glikojenin tükenmesi, daha kolay yorulmanıza, egzersiz ve hareketleri daha zor yapmanıza sebep olur. Araştırmalar kas yorgunluğunun, kastaki glikojenin tükenmesiyle neredeyse doğru orantılı olduğunu gösteriyor. İşin aslı şu ki enerjik hissetmediğinizde, egzersiz ve hareketleriniz azalır -genellikle farkına bile varmadan- bu da kalori harcamanız ve temel metalobizma hızınız için iyi değildir.
3) Kaslardaki glikojenin kaybolması, kaslarınızın zayıflamasına yol açar. Bunun sebebi, glikoza çevrilmiş olan kaslardaki glikojenin, hareketler sırasında bir yakıt olarak görev görmesidir. Normalde yakıt olarak bir karışım kullanılır, ama kaslarınızda glikojen yoksa, küçülen kas lifleri -normal kas seviyesini korumak için dinlenirken bile- glikojen kasta kullanılmak üzere her an bulunamadığından kısalır. Aynı zamanda kaslarınızdaki glikojenin yok olmasıyla daha az hareket etmeye ve egzersiz yapmaya başlamanız, kaslarınızın zayıflamasına ve yeterli kas seviyesini koruyamamanıza yol açar.
Belirtmeliyim ki, yakıt için kullanılacak karbonhidratın yokluğunda, vücut öncelikle proteinleri (kaslarda) ve yağı kullanır. Kasın yok olmasında ilk safha hızlıdır, çünkü erişimi kolay olan kaslardaki proteinin metabolizmaya katılmak, ya da yakıt olarak kullanılmak için glikozun dönüştürülmesinde kullanılır. Fazla protein almak bunu önlemez, çünkü kalori olarak eksik vardır.
İnsülin seviyesi, kronik olarak düşük karbon dietlerinde çok azdır, bu durumda kaslardaki proteinlerin parçalanması artar ve protein sentezi durur.
4) Kaslarınızdaki zayıflama, temel metabolizma hızınızın da azalmasına yol açar. Metabolizma kaslarda gerçekleşir, daha az kas ve kas seviyesi daha az metabolizmaya, o da 24 saatte yakılacak kalorilerin azalmasına sebep olur.
5) Kaslarınız ve deriniz çökmüş gözükecek. Çökmüş kazlar gerçekten kötü görünürler. Çökmüş deri ise sağlıklı ve dinamik görüntünüzü kaybetmenize sebep olacaktır.
6) Bazı düşük karbonhidrat diyet reçeteleri, karbonhidratlardan, insülin miktarında ani artışa sebep olduğundan dolayı, uzak durmanız gerektiğini yazar – ekmek, makarna, patates, havuç vb. Kesin birşey var ki karbonhidratlar hep kötü çocuk oldular, ve hep olacaklar. Şekerler, kurabiyeler, şekerli içecekler, işlenmiş beyaz bekmek, makarna, pilav ve şeker eklenmiş herhangi bir yiyecek, bunlar ne sağlık için ne de kilo kaybı için iyi şeyler.
Bunun yanında, meyve, sebze, baklagiller, tamamıyla tahıldan yapılmış ekmekler ve bulgur pilavı gibi karbonhidratlar da sağlık ve kilo kaybı için yararlıdır. Tıpkı protein kontrollü tüketilmesi gereken protein ve yağlara benzerler.
high glycemic yiyeceklerin etkisi genellikle abartılır. Evet etkisi vardır, ama abartılandan çok daha az. Aynı zamanda, yiyeceklerin glycemic etkisi, bir oturuşta yediğiniz yemek miktarı tarafından bastırılır. Ufak öğünler ortalama olarak daha az glycemic etki yaratır. Biz ise genelde bir kaç çeşit yiyeceği aynı anda yeriz, buna bağlı olarak da yüksek glycemic yiyecekler yenmişse, yiyeceğin ortalama glycemic içeriği azalır.
Tabii ki, glycemic içerik değerleri yanılıyor da olabilir, çünkü temel olarak tüketilen her 50 gram karbonhidrata göre ölçülüdür. Buna ulaşmak için fazla şeker yemeye gerek yok, ama 4 kase havuç yemek gerekli. Siz bir öğünde 4 kase havuç yer misiniz?
Düzenli egzersizler yapan ve aktif yaşayan insanlar yüksek glycemic yiyeceklerden daha az etkilenirler çünkü onların vücutlarında harcanan karbonhidrat, hemen karaciğer ve kastaki glikojen depolarından yenilenir.
7) Düşük karbonhidrat, yüksek protein dietlerinde zayıflama genellikle ilk bir kaç hafta içerisinde olur, bunun sebebi su ve kas kaybıdır.
Yüzdeye vurulacak olursa çeşitli yollarla kaybettiği kiloları geri alan insanlar çoğunluktadır, ama bu düşük karbonhidrat yüksek protein diyetlerinde daha fazladır. Bu olay temel olarak 4 etkene bağlıdır:
A: Kas kaybetmişsinizdir. Bununla birlikte metabolizmanız yavaşlar ve 24 saat içinde yaktığınız kalori miktarı azalır. Kilo verme sırasında kaybedilen kaslar neredeyse verilen kiloların geri geleceğinin garantisidir.
B: Glikojenin yetersizliğinden dolayı kaybettiğiniz “sağlıklı” sıvıyı geri kazanırsınız
C: Bu tür bir diyeti uzun vadede sürdürmek zordur.
D: Uzun vadede yaşam tarzınızı değiştirmemişsinizdir.
9) Çok fazla yağlı yemek sağlıklı değildir. Biliyorum kanlarındaki kolesterol ve trigliserit seviyesinin düşük karbonhidrat yüksek protein diyetleriyle düşenler hakkında birşeyler duydunuz. Bu genellikle ağırlık kaybıyla olur, ama yağ açısından zengin bir diet yaparken bu devam etmez.
Bazı araştırmalar açıkça gösteriyor ki, hayvan mamülleri ya da doymuş yağ içeren yiyecekler kalp hastalıkları, felç, safra taşı, romatizma semptomları, kanserler vb. riskini arttırıyor. Örnek vermek gerekirse, fazla et tüketen ülkeler ve daha az et tüketen ülkere karşılaştırıldığında, kanser görülme olasılığı ile et tüketimi arasında doğrudan bir ilişki görülüyor. Et yiyen ülkelerde kanser görülme olasılığı artarken, daha az et yiyen ülkelerde daha az kanser görülüyor.
Yağ kesinlikle gerekli, yağ tüketirken, çoğunluğunu sağlıklı yağlardan ve kontrollü olarak tüketmek önemli. Sizin aradığınız yanıt, markalı/sentetik, bolca şeker eklenmiş “düşük yağ içeren” ürünler değil. Aynı şekilde markalı/sentetik, yapay tatlandırıcı ya da yağ eklenmiş “düşük karbonhidrat içeren” ürünler de değil. Bu arada ufak bir bilgi, yapay tatlandırıcıları, hiç bir zaman kilo kaybı konusunda yardımcı olmamışlardır.
Albert Einstein Tıp Okulundan Dr. Keith-Thomas Ayoob da bu konuda konuşmalarında, düşük karbonhidrat, yüksek protein diyetlerinin asla uzun vadede bir çözüm olmadığını, ancak kısa vadede hızlı bir çözüm olabileceğini belirtmiştir.
10) Bazıları bana “işe yaramalı, insanlar bu yolla zayıflıyor” diyorlar. İnsanlar terçekten bu diyetlerle yağ kaybediyorlar, çünkü daha az kalorili yiyecekler tüketiyorlar – herşey burada, bu diyette bir sihir yok- aynı şey sağlklı bir diyet programıyla da yapılabilir.
11) Düşük karbonhidrat diyetleri, lifli yiyecekler konusunda oldukça yetersizler. Bitkilerden elde edilen yiyecekler lifli, hayvanlardan elde edilen yiyecekler ise lifsiz. Lifli yiyeceklerden yeteri kadar tüketmemeniz durumunda, sindirim yollarıyla ilgili kanserlerin (çünkü yiyeceklerin vücuttan atılma süresi uzar) ve kardiyovasküler hastalıkların (çünkü lifler, yağı ve kolesterolü etkiler) görülme riskini arttırırsınız.
12) Düşük karbonhidrat diyetleri, meyvelerde, sebzelerde, baklagillerde bulunan faydalı besinler açısından da oldukça yetersiz. Oysa bu maddeler, sağlık için gerekli olmasının yanında, kanser ve kalp krizi riskine karşı insan vücuduna faydalıdır da. Gerçek şu ki, bu faydalı besinlere, normalde olduğundan daha fazla düşük karbonhidrat diyetlerinde ihtiyacınız var, çünkü daha çok yağlı yiyecek tüketiyorsunuz.
13) Amerikanlar zaten ihtiyaçları olan proteinin iki katından fazlasını tüketiyor. Buna bir de yüksek protein diyetini eklediğinizde tüketmeniz gerekenden çok daha fazla olduğunu göreceksiniz. Bu arada söylemeliyim ki bir çok insan bütün meyve, sebze ve baklagillerin protein içerdiğinin farkında değil. Hayvansal gıdalar daha fazla protein içeriyor ama onlar sağlıklı yiyecekler değil.
Diyetle alınan fazla proteinler sizi ciddi hastalık riskleriyle karşı karşıya bırakıyor. Bunların içinde gut hastalğı, böbrek hastalığı ve böbrek taşları, oesteoropoz gibi hastalıklar da var. Ufak bir bilgi vereyim, protein tüketimi konusunda sağlıklı seviyelerde bulunan ülkelerde osteoropoz çok daha az görülüyor.
14) Düşük karbonhidrat, yüksek protein diyetleri, ketosis denilen bir psikolojik rahatsızlığa da yol açabiliyor. Bu hastalık bir tür metabolik asitlilik durumu. Şu cümleyi daha önce duymuş olabilirsiniz, “yağ karbonhidratın ateşinde yanar”. Açıklamak gerekirse, yağın etkili şekilde yakılması ve zehirli ketonların oluşmaması için yeteri kadar karbonhidrat bulunmalıdır. Ufak bir bilgi vereyim, ketosis uç noktalara ulaştığında çok ciddi sağlık problemlerini de beraberinde getiriyor.
15) Kötü nefes alma. “Keto Nefesi”, ya da “Aseton Nefesi” olarak da bilinir. Bu durum, ketosis durumunda aseton üretilmesinden dolayı görülür.
Peki bütün bunlara rağmen niye düşük karbonhidrat yüksek protein çılgınlığı? Bence bir kaç tane sebep var,
A: İlk haftalarda çok hızlı görülen kilo kaybı -genellikle kas- Bu insanların çabuk zayıflayacaklarını düşünmelerine sebep olur
B: Bu diyet size zararlı yiyecekleri yemeniz için izin verir, yumurta, peynir, pastırma ve daha bir çok yağlı yiyecek.
C: Bir çoğu bunu, uzun zamandır aradıkları yeni bir tür “büyü” olarak görür. Oysa ki çeşitli formlarda da olsa bu diyet 1960′lardan beri bilinmektedir.