- 5 Aralık 2012
- 11.930
- 7.929
- 198
neler yaptınız? detaylandırabilir misiniz?Selamlar...
Daha önce de olumlalar,düşünce gücü ile iç içe olduğumu burada belirtmiştim.Küçüklüğümden beri istediğim Amerika'da yaşamak fikrini geçen sene temmuz sonu itibari ile çok ciddi bir şekilde kafama koymuştum.Ve hemen hemen 1 yıl süre vermiştim, olmayacağından zerre şüphem yoktu;yok ya nasıl olur demedim.Rabbime tevekkülümü yaptım,hayal panomu da yapmıştım.İnanın ortada hiçbir şey yoktu Amerikaya dair.Ama Allahım ol dedi ve oldu :)Veeee dün itibari ile haberi aldık, Amerika-Los Angeles a yerleşiyoruz 2-4 yıl arası şimdilik.
neler yaptınız? detaylandırabilir misiniz?
bu arada hayırlı olsun
Allah razı olsun ya, tek tek anlatmış bir de kitap tavsiyesi vermişsiniz. Allah razı olsun, ne diyeyim.Teşekkür ederim canım.11 12 yaşından beri olumlu düşünmeyle ilgili bir çok kitap okudum,hayat felsefesi haline getirdim diyebilirim.Her şeyde bir hayrın olduğunu düşünürek yaşamak lazım, hastalıkların hatta ölümlerin bile. İkinci önemli şey ŞÜKÜR.Damarlarda hissetmek lazım :) Mesela yeni çok iyi bi iş istiyorsunuz, ama şu anki işinizden kurtulmayı planlayarak,bir an önce şu lanet olası işten kurtulayım derseniz;gelen gideni aratacaktır.O anki işinizle ilgili iyi güzel şeyler bulacaksınız,bulduracaksınız şükredeceksiniz ama aynı zamanda yeni işinizin de hayalini kuracaksınız.Diğer tüm konular için de böyle.3. kısım gönülden istemek;gönülden derken coşkuyla isteyeceksiniz.O olsa hissedeceğiniz duyguyu,hissiyi önceden hissetmelisiniz.Bunun içinde imajinasyon yapmanız gerekir.İmajinasyon 5 duyu organınızla hayalinizi yaşayacaksınız, ama dışardan bakarak değil,içinde olarak.Kokusunu almalısınız,dokunmalısınız,sesini duymalısınız,görnelisiniz rengini.Yani onu daha önceden yaşamış gibi olmalısınız ki yasalar dileğinizi gerçekleştirmek için can atsın.Ve bence en önemli olay hayalinizi gerçekleşinceye kadar içinizde saklamalısınız,ben eşime bile söylemem mesela çünkü anlattığınızda enerjisi düşüyor,hele bir de negatif insanlara anlatırsanız sömürürler.2 yıldır hatta 3 yıldır çevremdeki tüm olumsuz insaları çıkardım hayatım değişti :)
Size önerebileceğim dediklerimi fazlasıyla içeren ve benim baş ucu kitabımı tavsiye edeyim: Sandra Anne TAYLOR ın "KUANTUM BAŞARI" kitabı.11 yaşından beri okurum bu tarz kitaplar, benim için en iyisi en dolusu buydu.
Merhabalar. Tam adi bu mu acaba kitabin?Teşekkür ederim canım.11 12 yaşından beri olumlu düşünmeyle ilgili bir çok kitap okudum,hayat felsefesi haline getirdim diyebilirim.Her şeyde bir hayrın olduğunu düşünürek yaşamak lazım, hastalıkların hatta ölümlerin bile. İkinci önemli şey ŞÜKÜR.Damarlarda hissetmek lazım :) Mesela yeni çok iyi bi iş istiyorsunuz, ama şu anki işinizden kurtulmayı planlayarak,bir an önce şu lanet olası işten kurtulayım derseniz;gelen gideni aratacaktır.O anki işinizle ilgili iyi güzel şeyler bulacaksınız,bulduracaksınız şükredeceksiniz ama aynı zamanda yeni işinizin de hayalini kuracaksınız.Diğer tüm konular için de böyle.3. kısım gönülden istemek;gönülden derken coşkuyla isteyeceksiniz.O olsa hissedeceğiniz duyguyu,hissiyi önceden hissetmelisiniz.Bunun içinde imajinasyon yapmanız gerekir.İmajinasyon 5 duyu organınızla hayalinizi yaşayacaksınız, ama dışardan bakarak değil,içinde olarak.Kokusunu almalısınız,dokunmalısınız,sesini duymalısınız,görnelisiniz rengini.Yani onu daha önceden yaşamış gibi olmalısınız ki yasalar dileğinizi gerçekleştirmek için can atsın.Ve bence en önemli olay hayalinizi gerçekleşinceye kadar içinizde saklamalısınız,ben eşime bile söylemem mesela çünkü anlattığınızda enerjisi düşüyor,hele bir de negatif insanlara anlatırsanız sömürürler.2 yıldır hatta 3 yıldır çevremdeki tüm olumsuz insaları çıkardım hayatım değişti :)
Size önerebileceğim dediklerimi fazlasıyla içeren ve benim baş ucu kitabımı tavsiye edeyim: Sandra Anne TAYLOR ın "KUANTUM BAŞARI" kitabı.11 yaşından beri okurum bu tarz kitaplar, benim için en iyisi en dolusu buydu.
Teşekkür ederim canım.11 12 yaşından beri olumlu düşünmeyle ilgili bir çok kitap okudum,hayat felsefesi haline getirdim diyebilirim.Her şeyde bir hayrın olduğunu düşünürek yaşamak lazım, hastalıkların hatta ölümlerin bile. İkinci önemli şey ŞÜKÜR.Damarlarda hissetmek lazım :) Mesela yeni çok iyi bi iş istiyorsunuz, ama şu anki işinizden kurtulmayı planlayarak,bir an önce şu lanet olası işten kurtulayım derseniz;gelen gideni aratacaktır.O anki işinizle ilgili iyi güzel şeyler bulacaksınız,bulduracaksınız şükredeceksiniz ama aynı zamanda yeni işinizin de hayalini kuracaksınız.Diğer tüm konular için de böyle.3. kısım gönülden istemek;gönülden derken coşkuyla isteyeceksiniz.O olsa hissedeceğiniz duyguyu,hissiyi önceden hissetmelisiniz.Bunun içinde imajinasyon yapmanız gerekir.İmajinasyon 5 duyu organınızla hayalinizi yaşayacaksınız, ama dışardan bakarak değil,içinde olarak.Kokusunu almalısınız,dokunmalısınız,sesini duymalısınız,görnelisiniz rengini.Yani onu daha önceden yaşamış gibi olmalısınız ki yasalar dileğinizi gerçekleştirmek için can atsın.Ve bence en önemli olay hayalinizi gerçekleşinceye kadar içinizde saklamalısınız,ben eşime bile söylemem mesela çünkü anlattığınızda enerjisi düşüyor,hele bir de negatif insanlara anlatırsanız sömürürler.2 yıldır hatta 3 yıldır çevremdeki tüm olumsuz insaları çıkardım hayatım değişti :)
Size önerebileceğim dediklerimi fazlasıyla içeren ve benim baş ucu kitabımı tavsiye edeyim: Sandra Anne TAYLOR ın "KUANTUM BAŞARI" kitabı.11 yaşından beri okurum bu tarz kitaplar, benim için en iyisi en dolusu buydu.
Merhabalar. Tam adi bu mu acaba kitabin?
Her sabah uyandıktan sonra yollayacağınız mesajın özü şöyle olacak:
" Selam ideal eşim, eş ruhum. Ben buradayım. Sana sesleniyorum."Sonra o gün neler yapacağınızı ona anlatacaksınız. Örneğin: "Sabah onbirde kuafördeyim. Saat beşte istasyonda bir arkadaşımı karşılayacağım. Akşam köşedeki kafede oturacağım. Eğer benimle karşılaşmak istiyorsan, bugün beni nerede bulacağını biliyorsun."
Tamam, kabul. Böyle okuyunca insana komik geliyor; ama Erhard F. Freitag, spiritüel olarak hazır olan bazı insanlar için sonuçların tecrübeyle sabit olduğunu söylüyor.
Alıntıdır
Dünyanın bir yerinde sizin de en iyi yanlarınızı ortaya çıkaracak, birlikteyken kendinizi tamamlanmış hissedeceğiniz, sizi olduğunuz gibi kabul edecek bir erkek/kadın var. Eğer siz onu aramaya başladıysanız, buluşma vaktiniz gelmiş demektir. Onu simdi bulmaya ne dersiniz? .
Kimi çiftler "birbirlerinin en iyi yönlerini" ortaya çıkarırlar. Düşük bir olasılık ama belki siz de rastladınız; onları birlikte gördüğünüz her seferinde şeffaf bir sevinçle çevrelenmiş olduklarına ve ışıklı bir hale içinde olduklarına yemin edebilirdiniz. İnsan varlığının fiziksel, duygusal ve mental boyutlarının dışındaki diğer alanlarıyla da ilgilenen "ezoterik" bilim filozoflarına göre onlar ideal eşlerini bulmuş olan çiftler.
Bu çiftlerin birlikteyken, tek başlarına ulaşabileceklerinden çok daha yüksek gelişim düzeylerini yakaladıkları, insan doğasını yakından gözlemleyen ezoterisyenler tarafından iddia ediliyor. Ancak bu çiftler birbirlerinden ayrıldıklarında neredeyse sönükleşiyor ve kuruyorlar.
Onların çoğu kez normal düzeyin altında sürdürülen bir yaşama tahammül ettiklerini görebiliyorsunuz. İnsan varlığının farklı planlarının iletişimi konusunda literatüre geçmiş araştırmaları bulunan, "Aşkın ve Evliliğin Ezoterik Felsefesi" kitabının yazarı Dion Fortune'a göre aslında çiftler iki ayrı varlıklar değiller; tek bir bütünün iki yarısını oluşturuyorlar. Önemli olan diğer yarınızı bulmak. Bunu başarabilmiş olanlarda, iki insanın arasındaki yakın duygudaşlık ve mükemmel bağlantı, birindeki duyguların diğerine yansımasını sağlıyor.
Birinin üzüntüsü her ikisini de acıya boğarken, birinin neşeli olmasından her ikisi de haz duyuyor. Bilinçli ya da bilinçsiz hepimizin içinde ideal eş arayışının olduğunu belirten Dion Fortune, "Aslında genelde her yürekte bu duruma ulaşma umudu saklıdır. Hayal kırıklığıyla sonuçlanmış deneyimleriniz her ne kadar bunun gerçekleşmesinin mümkün olmadığını bugüne kadar göstermiş olsa da, bu umudun her zaman yeniden doğması, kökleri çok derinde yatan bir güdüden kaynaklandığını gösterir" diyor.
Bu isteğin gerçekleşmesi için neler gerektiğini Dion Fortune şöyle özetliyor: "Başkasıyla tam birleşmenin olabilmesi için benlikten tam anlamıyla vazgeçilmesi gerekir. Bunu yapabilen insan sayısı o kadar az ki, şaşırırsınız." Bu tür bir birliktelik benliğini aynı derecede göz ardı eden iki ruhun bir araya gelmesini gerektiriyor. Ancak ideal eşleşmenin söz konusu olması için, örneğin eşlerden birinin kendini tümüyle vermesi ve diğerinin yalnızca alması yeterli değil. Hatta her ikisinin kendilerini bütünüyle vermeleri de önemsiz.
İdeal eşleşme ancak eşlerden birinin, diğerinin sadece gereksindiğini vermesi durumunda gerçekleşiyor. Tersi durumda her tür özveri yararsız hale geliyor.
İDEAL EŞİNİZİ BULMAK İÇİN
Peki o zaman siz ideal eşinizi nasıl bulacaksınız? Eşinizin erkeğin/kadının ya da hayatınızdaki yakışıklının/güzelin sizin için ideal olduğunu nereden bileceksiniz? İnsanın kendi çabalarıyla ideal eşini bulması olanaklı mı, yoksa bu durum öylesine kendiliğinden mi oluşuveriyor?
Aslında sizin de kolayca tahmin edeceğiniz gibi ideal evliliklere nadiren rastlanıyor. Buna karşın evlilik kararını veren herkes, bunun kendisine yeryüzündeki en büyük mutluluğu getireceğine inanıyor. İnsanlar umutlarını bu tek maceraya bağlıyor ve nadiren ruhlarının arzu ettiğini elde ediyorlar. Evliliklerin çoğu, karşılıklı hoşgörüden başka bir şeye dayanmıyor.
Çoğu çift yalnızca toplumun baskısı nedeniyle bir arada olmayı sürdürüyor. Bunlar birbirlerine karşılıklı uyum ilkesinden daha yüce bir bağla bağlanmış değiller. Evliliklerde tutkunun ateşinin, fiziksel güzelliğin çekiciliğinin azalması veya yitirilmesiyle birlikte sönmesinden sonra, çoğu erkek ve kadının bekleyebileceği en iyi şey, geriye iyi bir arkadaşlığın kalması oluyor.
Böylesi arkadaşlık dünyanın en soylu ve güzel birlikteliklerinden olmasına karşın, bu durumu paylaştığınız insan, ideal eşiniz demek değil. Ezoterik bilimlerle uğraşanlar bunun için ideal eşini bulmuş olanları "eş ruhlar" olarak adlandırıyor; bu birliğin evlilikteki sevgiden çok daha büyük boyutlara ulaştığını söylüyorlar.
BİLİNÇALTI GERÇEK EŞİNİ TALEP EDİYOR
Evlilikteki sevginin yakın ve yaşam boyu süren bağı, karşılıklı binlerce gereksinim, şefkat duyguları, anılar ve arkadaşlıktan doğan duygudaşlık temeline dayanıyor. Oysa eş ruhların birbirlerine duydukları aşk, herhangi bir oluşuma bağlı değil. Bu aşk, tam olgun olarak doğuyor ve diğer tüm bağları aşıyor. Araştırmaları sırasında bu deneyimi yaşamış pek çok insanla tanışmış olan Dion Fortune bu bağı şöyle tanımlıyor: "Bu o denli kuvvetli bir bağ ki, yeni bir oluşum olarak kabul edilemez.
Bu daha çok geçmiş yaşamlarda gelişen bir tutkunun reenkarnasyonudur. Bilinçli zihin her ne kadar bunun farkında olmasa da bilinçaltı bunu anımsar ve eşini talep eder." Peki diyelim ki, birlikte olduğunuz insana aşıksınız, onunla uyum içindesiniz; aranızdaki hiç bir tarz farkının sizin için önemi yok. Her an birbirinizi düşünüyor ve arzuluyorsunuz. Acaba o sizin eş ruhunuz mu? Değilse aradaki farkı nasıl anlayacaksınız?
Dion Fortune, çoğu kez sıradan tutku ya da ani duygusal çekiciliklerin, kolayca abartılarak olduğundandaha yüksek bir düzeydeymiş gibi algılanabildiğini söylüyor. Ruhsal evrimin alt süreçlerinde olan bireyler, ani ve denetlenemez tutkulara fazla eğilimli oluyorlar. Herhangi biriyle sürekli ve uyumlu bir beraberlik sürdüremeyecek kadar benmerkezci, kendi sınırlamaları ve tensel zevklerine bağımlı olan bu insanların eş ruhlarını bulma yolunda katedecekleri çok fazla aşama var.
Eğer onlardan biriyle birlikteyseniz ve ideal eşinizi arıyorsanız, onunla hemen "belki başka zaman" diyerek vedalaşın. Çünkü bu tiplerin arzuları karşılığında verebilecekleri pek az şeyleri oluyor ve bunları yönlendirmeyi üstlenen biri çok geçmeden karşılığını alamadığı bu ilişkiden bıkıyor. Ezoterik felsefeye göre insanların çoğu kendileriyle aynı "ışın düzeyinde" olan herkesle mükemmel ve tatmin edici bir birliktelik yaşama gücüne sahip.
Kendi ışın düzeyimizde olan herhangi biriyle karşılaştığımızda da temel bir uyum duygusu oluşuyor. Çünkü ruhsal evrim sürecinin aldığı yol ve spritiüel nitelikler, bunlar ister gelişmiş, isterse ilkel düzeyde olsunlar, temelde aynı içeriğe sahipler. Ancak spiritüel eşleşme, yalnızca aynı ışın renginde olanlar arasında gerçekleşebiliyor. Dion Fortune, "Gelişim sürecinin farklı yönlerde oluştuğu bireylerde bu bağın güçlenmesini beklemek yararsızdır. Bir insan yaşamını askerlik mesleğine adamışsa, yaşamını ülkeler arasında barışın sağlanmasına adayan eşiyle yan yana yürümesi mümkün olmayacaktır" diyor.
RUHEŞİNİN DE ZAMANI VAR
Ezoterisyenler insan varlığının spiritüel gelişiminin yedi aşaması olduğunu söylüyorlar. Fiziksel dünya bunlardan yalnızca biri. Oysa ezoterik felsefe tarafından tanınan eşleşme yasaları, fiziksel birliktelikten daha fazlasını kapsıyor. Buna göre bir insan, işlev görecek aşamaya ulaşan yedi bedenini de aynı kişiyle eşleştiremediği sürece yaşadığı her birliktelik eksik kalıyor ve cinselliğe aç biçimde eşini aramayı sürdürüyor. Çünkü doğal olarak tüm insanlar eşit şekilde gelişmiyorlar.
Günümüzde ortalama bir insanın ancak ilk üç bedeni yani fiziksel bedeni, sezgisel bedeni ve duygusal bedeni eşleşmeye yatkın oluyor. Fiziksel beden ergenlik çağında daha aktif hale geliyor. Şefkat duyguları 10'lu yaşlardan itibaren aktifleşirken, somut mental beden 20'li yaşlarda gelişiyor. Soyut düşünce 30'lu yaşlarda oturmaya başlıyor ve spritüel yapı 40'lı yaşların sonuna kadar tüm yönleriyle olgunluğa ulaşmış olmuyor. Bu nedenle gelişim derecesi yüksek kişilerin, gelişimlerinin aldığı yön belli olana kadar evlenmeyi geciktirmelerine sıkça rastlanıyor.
Çoğu insan ne yazık ki, arzu-bedeninin kendine eziyet eden baskısına dayanamayarak sürekli birliktelik kurmakta acele ediyor ve karşı cinsten ilk uygun kişiyle evliliğe sığınıyor. Fiziksel olan ilk planda birleşme, üreme organlarının karşılıklı etkileşiminle bağlı. İkinci planda eşleşme, arzular karşılıklı olarak tutuştuğunda, bir erkek kadına şehvetle baktığında ve kadın da ona benzer bir tutku duyduğunda gerçekleşiyor.
Üçüncü planda birleşme heyecanların duygudaşlığına bağlı. Dördüncü planda eşleşme için ortak konularla ilgili bilinç ve ilgi gerekli. Beşinci planda entelektüel duygudaşlık, altıncı planda karşılıklı spritüel idealler eşleşmeyi belirliyor. İdeal birliktelik ise yedinci planda oluşuyor.
Eş ruh birlikteliğinde ilginç bir durum daha var: Bazı planlarda eşleşmeler benzerlikler sayesinde kurulurken, bazılarında zıt olanlar birbirlerine çekiliyorlar. Birinci planda zıtlıklar, ikinci planda benzerlikler, üçüncü planda yine farklılıklar çekim gücünü yaratıyor. Dördüncü planda benzer zihinler birbirini çekerken, beşinci planda farklı yaklaşımlar çekimi artırıyor.
Bu bağıntılar sona erdiğinde eşleşme de sona eriyor. Altıncı plan üzerinde eşleşme tamamen ışın rengine dayanıyor. Benzer spritüel türde olanlar kendilerine benzeyen ruhlarla eşleşiyorlar. Işın türleri farklı olanlar arasında birleşme mümkün olamıyor.Ruhların farklı yaşamlarda birbirini beklemesini sağlayan; birbirini izleyen yaşamlarda buluşarak, bir kez oluştuğunda onları daima bir araya getirecek olan bağ ise ancak beşinci gelişim aşamasından sonra kurulabiliyor.
EŞ RUHUNUZLA KARŞILAŞTIĞINIZ AN
Birbirlerinin ruh eşleri olan insanlar, üst bedenleri'nin her biriyle karşılıklı eşleşiyor ve her eşleşmeyle de sevginin yeni boyutlarını keşfediyorlar. Karşılıklı arzulama anlamında fiziksel birliktelik, uyumu sağlıyor ve sinir sistemini dengeliyor. Sevgi, arzuları ve amaçları tek bir bütün içinde birleştiriyor ve iki kişiliği birbirine bağlıyor.
Ortak bilgi hazinesinin oluşturulması, arkadaşlığın yakınlaşmasını sağlıyor. Benzer kavram ve ilkelere duydukları inanç yaşamlarını aynı kanala yönlendiriyor, aynı düzeydeki ruhsal amaç ve idealler onların birlikteliklerini tamamlıyor. Bilinç saf ruh düzeyine yükselene dek, iki ruh arasında doğan bu büyük aşk tüm sınırlamaları aşıyor ve tüm evreni, kurdukları birliğin sınırları içine çekiyor.
Ezoterik filozoflar, o anda fiziksel planda gerçekleşebilecek en büyük uyarımlardan birinin başlayacağını söylüyorlar. Böylece çift "tüm planlarda" eşleşerek, "ışığa adım atıyor" ve bundan böyle artık yollarına ayrı ayrı devam etmiyorlar. Ezoterisyenler bu "kutsal birlikteliğin" ancak aynı evrim sürecinde olan bireyler arasında yaşanabileceğini kabul ediyor. Bu tür birliktelikler ölümle bile sona ermiyor.
Ezoterik filozoflar, eş ruhların karşılaşmasının, daha önce var olan yükümlülüklerin yerine getirilmemesine de gerekçe olarak gösterilebileceğini söylüyorlar. Eğer böyle bir durumla karşılaşırsanız, yapmanız gereken şu: ?Her ne kadar insan yaşamının olgularıyla ya da kozmik yasalarla pek bağlantılı olmasa da, boşanmaya ilişkin yasaları çiğnemek toplumsal yaptırımlara yol açacağı ve masum birini güç duruma sokmak, kesinlikle aydınlanma yolunun bir parçası olamayacağı için durum uygun değilse vazgeçmelisiniz.
Çünkü bu dünyadaki bu yaşamınız, ruhsal evrim sürecindeki ruhun yolculuğunda sadece bir aşamadan ibaret. Bu nedenle varlığınızın bu kısa gününden, bir işin onurlu biçimde tamamlanması için özveride bulunmak en iyi yol. Böylece gelecek yaşamlar için ? karma yaratmak? olarak nitelenen "geçmiş borçlar" altına girmekten kurtulabilir ve büyük aşka uyumlu bir biçimde ulaşabilirsiniz.
EŞ RUHUNUZU BULUNCAYA KADAR
"Düşüncelerinizin Gücü" kitabının yazarı olan, 1974'ten bu yana Münih'te kurduğu Hipnoz Araştırmaları Enstitüsü'nün başında bulunan, Almanya'nın en tanınmış hipnoz terapistlerinden Erhard F. Freitag'ın ideal eşini buluncaya kadar diğer erkeklere/kadınlara burun kıvırmaya karar vermiş olan kadınlara/erkeklere önerileri var:?
Yaşamın şu yasasını aklınızdan çıkarmayın: Birisini arıyorsanız, yeryüzünde sizi de arayan biri var demektir.Eğer öyle olmasaydı siz de arayış içinde olmazdınız. Çünkü spritüel planda boşluğa giden tek bir içtepi bile yoktur. Her şey birbirine bağlıdır. İsterseniz kısa boylu, şişko ve evlilik dışı üç çocuk annesi olun. Bir erkeğin özlemini çekiyorsanız, dünyada öyle bir adam var demektir. Ufak tefek tombul kadınları seven, çocuklara bayılan ve sizin sıcak yüreğinizin ona verebileceklerini özleyen bir adam.
Bir eş isteyen ve bulamayan insanların çoğu boş yere aşağılık duygusunun pençesinde kıvranırlar. Hatta bazıları, mankenler gibi genç ve alımlı olmadıkları ya da sigara reklamlarının yıldızları gibi cool ve kendinden emin görünmedikleri için hiç kimsenin onlarla ilgilenmeyeceğine inanmışlardır. Halbuki inanılmaz güzel görünen, başarılı insanların hayatı sizinkinden, benimkinden çok daha mutlu değil ki. Onlar biraz daha şanslılar belki; ama sizin de mutlaka farkında olmadığınız ve onlarda bulunmayan avantajlarınız var.
Belki de bunları kullanmayı öğrenmeniz gerekiyor." Erhard F. Freitag 'n, eş ruhunu bulmak isteyenler için basit önerileri var. Bunun için önce, verebileceklerinizi kafanızda netleştirmelisiniz. Kim olduğunuzu bilin, olmadığınız bir insanmış gibi davranmak için boş yere kendinizi yormayın. Kalitenizin bilincinde olun, hangi yönünüzle başka insanları çektiğinizin farkına varın. Mizahi yanınız mı, cazibeniz mi, zekânız mı, sadakatiniz mi, güven uyandıran kişiliğiniz mi, anaçlığınız mı, sportifliğiniz mi, duyarlılığınız mı, pratik yönünüz mü?
Kişiliğinizin sandığının gizli köşelerini karıştırdığınızda hazine bulacağınızdan emin olabilirsiniz. Erhard F. Freitag, bunu dostlara sormanın da iyi bir yöntem olacağını söylüyor. Çünkü o zaman ortaya çok şaşırtıcı sonuçlar çıkabiliyor. Doğal gördüğünüz için sizin farkında bile olmadığınız bazı özelliklerinizi onlar yüceltiyor olabilirler. Sonra sıra pratik çalışmaya geliyor. Kendinizi dünyaya, kozmosa mesaj yollayan bir verici gibi farz edin.
Her sabah uyandıktan sonra yollayacağınız mesajın özü şöyle olacak:
" Selam ideal eşim, eş ruhum. Ben buradayım. Sana sesleniyorum."Sonra o gün neler yapacağınızı ona anlatacaksınız. Örneğin: "Sabah onbirde kuafördeyim. Saat beşte istasyonda bir arkadaşımı karşılayacağım. Akşam köşedeki kafede oturacağım. Eğer benimle karşılaşmak istiyorsan, bugün beni nerede bulacağını biliyorsun."
Tamam, kabul. Böyle okuyunca insana komik geliyor; ama Erhard F. Freitag, spiritüel olarak hazır olan bazı insanlar için sonuçların tecrübeyle sabit olduğunu söylüyor.
Aslında denemekten kimseye zarar gelmez. Bu yöntemi uygulamak için aşmanız gereken tek engel mantığınız. O size daha şimdiden, hiç tanımadığınız birini bu şekilde çağırmanın mümkün olmadığını, " ruhsal telefonla " böylesi bir randevulaşmanın zırvalamaktan öte anlam taşımadığını söylemeye başladı bile değil mi? Oysa binlerce yıllık birikime sahip olan bilge filozoflar, sadece kendi üstünlüğünü tanıyan mantığın bu konuda da dar kalıplar içinde sıkışıp kalmış olduğunu söylüyorlar.
Spritüel dünyada aslında " rüzgara seslendiğiniz " pek çok şeyi, başkalarının ve özellikle buna ihtiyacı olanların algıladıklarından emin olabilirsiniz. Peki bu mesajlar doğru alıcıya nasıl ulaşıyor? "Bu sadece bir dalga boyu meselesi" diyor, Erhard F. Freitag ve şöyle devam ediyor: "Aynı frekanslar buluşur, birbirlerine uyum sağlar ve güçlenirler. Alıcı ve verici, tıpkı geceyle gündüz, kadınla erkek, yaşamla ölüm gibi birbirlerine aittirler. "
"Bir eş arıyorsanız bilin ki buluşmanız, ilk önce ruhsal boyutta olur, sonra bedensele geçer. Yani onunla cismen karşı karşıya geldiğinizde aranızdaki ruhsal bağlantı aslında geçmişe dayanmaktadır. Birbirini sevenler, yeni karşılaşmış olsalar bile uzun zamandır tanışıyormuş gibi hissederler."
Ancak eş ararken kesinlikle yapmamanız gereken bir yanlış var: İlle de sahip olmak istediğiniz bir insana kendinizi odaklamak. Çünkü özellikle kadınlar, nedense son zamanlarda bir eşi olan ya da kendilerine ilgi göstermeyen şu ya da bu erkeği kafalarına takmaya çok eğilimliler. Sizin yapmanız gereken tek şey, ruhen uyumlu bir beraberlik kurabileceğiniz bir eş istemek. Çünkü belirli bir insanı zorla kendinize yöneltmeye çalışırsanız, büyük olasılıkla ideal eş ruhunuzun size gelmesine de engel olacaksınız.
Alıntıdır
olmuyor diye bişey yok öncelikle buna inanman gerekiyorBen de cok ilgilrniyorum bu konuyla hatta yapmaya calisiorum ama birseyler hemn olmaynca hemn negatif oluyrm olumsuzluk bana yapismis sanki hani ustune olu topragi serpilmis derz ya oyleyim iste ne yapicm bilmiyorm ama kurtulmak istiyorum
Cok guzel anlatmissin su bilincimi temizlemem lazim peki boyle bir calisma biliyor musnz bilincaltini temizlemkle ilgili paylasirsanz cok sevinirimolmuyor diye bişey yok öncelikle buna inanman gerekiyor
olmuycana inandığında jayatında olan güzellikleri düşün bir
kendini hep olumlu yönlere it
negatif düşündüğün anlarda sakinleş ve hemen kafandaki sıkıntılardan sıyrılmaya çalış
olduğunda seni naısl mutlu edeceğini hayal et
aslında yöntemler bellidir ama işin önemli kısmı sizde biterCok guzel anlatmissin su bilincimi temizlemem lazim peki boyle bir calisma biliyor musnz bilincaltini temizlemkle ilgili paylasirsanz cok sevinirim
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?