• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Dikkat eksikliği

Bella_s

Aktif Üye
Kayıtlı Üye
17 Aralık 2011
19
0
36
Nevşehir
merhaba kızlar ben dikkat eksikliği yaşadığmı düşünüyorum,uzun yazıları okuyamıyorum hemen sıkılıyorum,bi yere gittiğimde uzun süre kalamıyorum hemen sıkılıyorum,özellikle zihinsel uğraş isteyen şeylerde düşünmeye eriniyorum ,karşımdaki kişi bişiler anlatırken çoğu zaman yoğunlaşamıyorum ve biiçok dediğini anlamıyorum bu yüzden,şuan çalışmıyorum ama iş hayatına girmeye cesaretim yok çünkü çok basit ve aptalca hatalar yapıyorum ,aynı sorunu yaşayan varsaa konuşmak istiyorum:43:
 
arkadaşım bende aynı sorunu yaşıyorm konsantrasyon meselesi konsantırasyon olamıyoruz
 
Son düzenleme:
Müziğin öğrenme potansiyeline bir başka sebepten dolayı da katkısının olduğunu ortaya koyan "telkin yöntemi" (suggestopedia) psikiyatr ve eğitimci olan Bulgar Georgi Lozanov tarafından bulunmuştur.

Özellikle stressiz bir öğrenme, beden ve zihin faaliyetlerinin bir ahenk içinde çalışmasını sağlamaktadır. Bu şartlarda öğrenilen bilgiler daha kalıcı olmaktadır. Lozanov yaptığı araştırmalarda çok özel bir müziğin, yine çok özel bir ritimde olması kaydıyla, insanın beden fonksiyonlarını stressiz bir ortama sokarak öğrenme konsantrasyonunu artırdığını keşfetmiştir.

Özellikle kolay ve kalıcı öğrenme beyin alfa dalgası ortamındayken gerçekleşmektedir. Lazanov'un test ettiği belli ritimdeki bazı kalsik müzik parçalarının beyin dalgalarını 8 ile 12 Hz. aralığına düşürerek beynin alfa dalgaları yaymaya başlamasını sağladığı gözlenmiştir. Lozanov yaptığı deneylerde her klasik müzik parçasının dinleyenleri alfa beyin dalgaları ortamına sokmadığını ve en etkili parçaların 60 vuruşlu "largo" tempolu ve 4/4 veya 3/4 ölçülü olan "barok müzik" eserlerinden oluştuğunu tesbit etmiştir.

Iowa Eyalet Üniversitesinde yapılan testler, öğrenme faaliyeti sırasında barok müziğin kullanılmasının öğrenme ve hafıza gücünü yaklaşık yüzde 24 artırdığını göstermiştir.

Bio-Ritmik Largo Tekniği

Largo Barok müziğe binaural frekanslar tekniğinin de ilave edilmesiyle hazırlanan çift etkili tekniğe "Bio-Ritmik Largo Tekniği" denmektedir. Mega Hafıza tarafından hazırlanmış olan "Bio-Ritmik Largo" set kasetlerindeki fon müzikler tamamen 60 vuruşlu largo hızda çalınmış olan özel barok müzik parçalarından oluşmaktadır.

"Bio-Ritmik Largo" bir kaset, ders çalışırken veye hızlı okuma sırasında kulaklıksız olarak fon müzik olarak dinlendiğinde "Largo Barok" müziğin stressiz öğrenme avantajı zaten elde edilmektedir. Ancak böyle bir kaset kulaklıkla fon müzik olarak dinlendiğinde, her iki kulaktan ayrı ayrı gelen binaural seslerin ilave etkisi de kendisini göstererek kişinin konsantrasyon gücü de artırılmaktadır.

Özet olarak "Bio-Ritmik Largo Tekniği", konsantrasyonu artırmak için "Largo Barok Müzik" etkisi ile "Binaural Frekanslar" tekniğinin birleştirilerek kullanıl
 
MOZART ZEKAYI ARTIRIYOR

14 Ekim 1993 'de , A.B.D.'de "USA Today"de çıkan "Mozart 'ın Müzikleri Zekayı Geliştiriyor" başlıklı haber tüm Dünyada sansasyon yaratmıştır. Bu habere göre, California Üniversitesi'nin Irvine'deki Öğrenme ve Hafıza Nörobiyoloji Merkezi bilim adamlarının yaptıkları bir araştırma, bazı müziklerle IQ arasında bir ilişki olduğunu açıkça ortaya koymuştur.

Bu araştırmada otuzaltı üniversite öğrencisi, önce I.Q. testinin sağ beyin yeteneklerini ölçen sorularıyla test edilmiştir. Testten sonra öğrencilere Mozart'ın "Re Majör, K 448 iki Piyanoluk Sonat"ı 10 dakika boyunca dinlettirilmiştir. Daha sonra öğrenciler hemen tekrar test edildiklerinde, I.Q. skorlarının önceki değerlere göre 8 veya 9 puan daha yükselmiş olduğu gözlenmiştir.
Mozart-Beyin İlişkisi

Fransız Tıp ve Bilim Akademileri üyesi Dr. Alfred Tomatis'e göre beynin elektriksel olarak şarj olmasında kulaklar anahtar bir rol oynamaktadır. Tomatis'e göre, beyin hücrelerindeki elektriksel enerjinin azalması konsantrasyonun bozulmasına ve yorgunluğa sebep olmaktadır. Bu durumda beynin de , piller gibi şarj edilmesi gerekiyor.

Tomatis beyin hücrelerinin enerjiyle şarj edilmesi yollarından biri olarak, 5000 ile 8000 Hz. arasında yüksek frekanslar ihtiva eden müziklerin dinlenmesini keş fetmiştir. Yıllar süren analizlerden sonra Tomatis, bu frekans aralığındaki seslerin Mozart'ın müziklerinde çok sayıda mevcut olduğunu tespit etmiştir. Tomatis'e göre, kulak salyangozunu dolduran, "corti" hücrelerinin titreşmesi jeneratör vasıtası görerek beynin yeniden şarj edilmesini sağlamaktadır.

Tomatis de ayrıca beynin şarj edilmesi için etkili olan diğer bir yakın müzik çeşidi olarak "largo barok (baroque) müzik" parçalarına dikkat çekmiştir.
 
merhaba kızlar ben dikkat eksikliği yaşadığmı düşünüyorum,uzun yazıları okuyamıyorum hemen sıkılıyorum,bi yere gittiğimde uzun süre kalamıyorum hemen sıkılıyorum,özellikle zihinsel uğraş isteyen şeylerde düşünmeye eriniyorum ,karşımdaki kişi bişiler anlatırken çoğu zaman yoğunlaşamıyorum ve biiçok dediğini anlamıyorum bu yüzden,şuan çalışmıyorum ama iş hayatına girmeye cesaretim yok çünkü çok basit ve aptalca hatalar yapıyorum ,aynı sorunu yaşayan varsaa konuşmak istiyorum:43:

kırmızı olan cümlelerine katılıyorum, aynı sorunu ben de yaşıyorum
 
Müziğin öğrenme potansiyeline bir başka sebepten dolayı da katkısının olduğunu ortaya koyan "telkin yöntemi" (suggestopedia) psikiyatr ve eğitimci olan Bulgar Georgi Lozanov tarafından bulunmuştur.

Özellikle stressiz bir öğrenme, beden ve zihin faaliyetlerinin bir ahenk içinde çalışmasını sağlamaktadır. Bu şartlarda öğrenilen bilgiler daha kalıcı olmaktadır. Lozanov yaptığı araştırmalarda çok özel bir müziğin, yine çok özel bir ritimde olması kaydıyla, insanın beden fonksiyonlarını stressiz bir ortama sokarak öğrenme konsantrasyonunu artırdığını keşfetmiştir.

Özellikle kolay ve kalıcı öğrenme beyin alfa dalgası ortamındayken gerçekleşmektedir. Lazanov'un test ettiği belli ritimdeki bazı kalsik müzik parçalarının beyin dalgalarını 8 ile 12 Hz. aralığına düşürerek beynin alfa dalgaları yaymaya başlamasını sağladığı gözlenmiştir. Lozanov yaptığı deneylerde her klasik müzik parçasının dinleyenleri alfa beyin dalgaları ortamına sokmadığını ve en etkili parçaların 60 vuruşlu "largo" tempolu ve 4/4 veya 3/4 ölçülü olan "barok müzik" eserlerinden oluştuğunu tesbit etmiştir.

Iowa Eyalet Üniversitesinde yapılan testler, öğrenme faaliyeti sırasında barok müziğin kullanılmasının öğrenme ve hafıza gücünü yaklaşık yüzde 24 artırdığını göstermiştir.

Bio-Ritmik Largo Tekniği

Largo Barok müziğe binaural frekanslar tekniğinin de ilave edilmesiyle hazırlanan çift etkili tekniğe "Bio-Ritmik Largo Tekniği" denmektedir. Mega Hafıza tarafından hazırlanmış olan "Bio-Ritmik Largo" set kasetlerindeki fon müzikler tamamen 60 vuruşlu largo hızda çalınmış olan özel barok müzik parçalarından oluşmaktadır.

"Bio-Ritmik Largo" bir kaset, ders çalışırken veye hızlı okuma sırasında kulaklıksız olarak fon müzik olarak dinlendiğinde "Largo Barok" müziğin stressiz öğrenme avantajı zaten elde edilmektedir. Ancak böyle bir kaset kulaklıkla fon müzik olarak dinlendiğinde, her iki kulaktan ayrı ayrı gelen binaural seslerin ilave etkisi de kendisini göstererek kişinin konsantrasyon gücü de artırılmaktadır.

Özet olarak "Bio-Ritmik Largo Tekniği", konsantrasyonu artırmak için "Largo Barok Müzik" etkisi ile "Binaural Frekanslar" tekniğinin birleştirilerek kullanıl

paylaşımın için teşekkür ederim.
 
merhaba kızlar ben dikkat eksikliği yaşadığmı düşünüyorum,uzun yazıları okuyamıyorum hemen sıkılıyorum,bi yere gittiğimde uzun süre kalamıyorum hemen sıkılıyorum,özellikle zihinsel uğraş isteyen şeylerde düşünmeye eriniyorum ,karşımdaki kişi bişiler anlatırken çoğu zaman yoğunlaşamıyorum ve biiçok dediğini anlamıyorum bu yüzden,şuan çalışmıyorum ama iş hayatına girmeye cesaretim yok çünkü çok basit ve aptalca hatalar yapıyorum ,aynı sorunu yaşayan varsaa konuşmak istiyorum:43:

Bende öyleyim. Hem de basit bir şekilde de değil tıbbi boyutta. Baya kötüyüm. Çevremdekilere farkettirmemeye çalışıyorum ama bunaldım iyice. Uzun yazıları okuyamıyorum. Okumaya kalksam hızlı hızlı geçiyorum. Karşımdaki kişi bi şeyler anlatıyo onu dinlemiyorum. :57: Okulda ders dinleyemiyorum. :24: Dinlemeye kalksam kendimi aşırı aşırı kasmam ve her dediğini düşünmem lazım ama o da inanılmaz yorucu. :ssz: Yani alışkın olmadığımdan heralde (zaten hele sevmediğim dersse :111:) çok zorlanıyorum. Ciddi anlamda konsantrasyon eksikliği var. :59:

Ayrıca da dikkat dağınıklığı olanlarda şöyle bi şey varmış. Hiç bir şeyi tam hissedemezlermiş. Yani hep bir şeyler eksik gibi hissederlermiş. Eksik bi şey varsa onu olabilecek en kısa sürede tamamlamak isterlermiş. Aynı benim gibi :) Hep bi şeyler eksik gibi hissediyorum. Tatildeyim yan gelip yattım ders çalışmam lazım mesela, ne ders çalışıyorum ne de çalışmayınca içim rahat ediyo. Böyle fena bi şey.

Sonra dikkat dağınıklığı olan insanlar çabuk heyecanlanır, çabuk sakinleşirlermiş. Aynı ben :)

Genellikle huzursuz olurlarmış.:110: Ayyynı ben :3:

Çok fazla şey düşünürlermiş, çok takıntıları olurmuş falan filan :ssz::5::26::43::18:
 
bende de var bu sorunlar. birşeyi okurken, ders çalışırken sık sık ara veriyorum. çabuk sıkılıyorum. birisiyle konuşurken (tel.de veya yüz yüze) dediklerini duymuyorum bazen... ben doktora da psikoloğa da söyledim durumumu. br test bile yapmadılar. anksiyetedendir dediler gönderdiler :ssz: ben ise o kadar basit bir nedeni olduğunu düşünmüyorum. görünürde dikkat dağınıklığı yok gibi gözüküyor onlara göre çünkü okul başarımı etkilememiş gibi görünüyor... ama ben kendimi biliyorum, daha başarılı olabilirdim; daha iyi yerlerde olabilirdim, ama elimden bu kadarı geldi...
bir de dağınığımdır, sık sık eşyalarım kaybolur. bana denilenleri unuturum. unuttuğum şeyler basit şeyler de olabiliyor, önemli şeyler de. ben çözüm olarak bir yerlere not alıyorum unutabileceğim şeyleri, ama o da çözüm olmayabiliyor her zaman (çünkü not defterine bakmayı da unutuyorum :))

şimdi ben bu sorunla yaşamaya devam mı edeyim, yoksa başka bir psikoloğa mı gideyim bilemiyorum...
 
Son düzenleme:
kızlar ben kendimi bildim bileli böyleyim sizde de böyle mi ? tedavi konusunda nedense doktorlara güvenmiyorum ilaç verip göndercekler büyük ihtimalle diyorum,kimse yaşayan birinden daha çok anlayamaz benii ,eşimede söyledim ama sende öyle bişi yok diiyo o bile farketmiyoo,dışardan bakıncaa öyle belki amaa ben neler çekiyorum ayrıca eşimee mahcup olma korkusundan uzun uzun konuşmuyorumda bu konuyu çok canım sıkılıyoo hep böyle mi yaşıcaz :(
 
Ben de katılıyorum canım, hiç içimden gelmiyor gidip danışmak.
Doğru dürüst dinlemeden hemen ilaç yazıp gönderiyorlar.
Detaylı incelenmesi irdelenmesi gereken bir konu bu, şıp diye teşhisi konulacak bir şey değil ki.
Ayrıca da insanın ruh sağlığı söz konusu iken ve kimyasal ilaçlar yazılıyorken.....
 
şöyle bir yazı buldum belki yardımcı olur...

Yetişkinlikte Dikkat Eksikiği Sendromunun Seyri

Dikkat eksikliği sendromu; farklı yaş gruplarında ve hayatın farklı evrelerinde, farklı çehrelerle karşımıza çıkan bir olgudur.

“Dikkat eksikliği ve hiperaktivite sendromu” adıyla, çocuklarda ve ergenlerde; dikkat ve konsantrasyon güçlüğü, dürtüsellik ve aşırı hareketlilik ana belirtileriyle dikkat çeken, gerek okul hayatına ve akademik başarıya gerekse aile ve sosyal hayatına yansıyan aksamalar ve dalgalanmalar ile farkedilen bir durumdur. Yetişkinlik döneminde ise, daha çok, konsantrasyon, planlama ve organizasyon becerilerindeki problemlere yerini bırakarak “dikkat eksikliği sendromu” tanısıyla karşımıza çıkar; ve kişinin hem iş hayatına hem de özel ve sosyal hayatına yansıyan aksamalara neden olabilecek potansiyeldedir.

Yetişkinlik döneminde, dikkat eksikliği sendromunun belirtileri ;

Günlük iş, uğraş ve aktiviteler sırasında dikkat ve konsantrasyon süreleri kısadır; çevresel uyanlar tarafından kolaylıkla ilgileri dağılabilir ve performansları etkilenebilir.

Söylenen bir şeyi hatırlayamayabilirler. Yönerge ve talimatları bir kerede anlamakta, akıllarında tutmakta ve hatasız uygulamakta zorlanabilirler.

Konuşkandırlar ancak genellikle konudan konuya atlayarak, hızlı ve karmaşık çağrışımlarla konuşurlar. Bazen odağı kaybederler.

Düşünmeden konuşurlar, bazen düşünmeden davranabilirler de. Bazen istemeseler de kırıcı olabilir ve bu nedenle de, söyledikleri ya da yaptıkları şeylerle ilgili sıklıkla pişmanlık hissederler.

Dinlemekte zorlanabilirler, sık sık karşıdakinin sözünü keserler, sabırsızlanırlar.

Zaman planlaması konusunda zorlanırlar; genellikle randevularına geç kalırlar, işleri ya son dakikada yetiştirirler ya da hiç yetiştiremez ve ek süre talep ederler.

Planlama ve organizasyon becerileri zayıftır; işleri ve günlük aktiviteleri önem ve öncelik sırasına koymakta, bir işin ya da aktivitenin alacağı zamanı öngörmekte, günlük programlarını ve ilişkilerinin sınırlarını ayarlamakta zorlanırlar.

Kolayca hayal kırıklığına uğrayabilir ve sıkılabilirler.

Duygulanımları değişkendir; bu bazen bazı kişilerde dengesizlik olarak adlandırılabilecek boyutlara da varabilir.

Sınırlarları belirlemekle ilgili yaşadıkları problem, ilişkilerinde de yansıma bulur. “Hayır” demekte, sınır koymakta zorlanırlar; yakın-uzak, mahrem-aleni gibi sınırları karmaşıklık ve değişkenlik sergileyebilir, gel-gitler içerir.

Yetişkinlik döneminde azalmakla birlikte, bazen bazı kişilerde hareketlilik ve yerinde duramama hali gözlenebilir. Sık sık oturuş pozisyonu değiştirmek, odanın içinde sıkça gezinmek, masaya ya da koltuğun kenarına parmaklarla vurmak, ayak ya da bacak sallamak, konuşurken ya da dinlerken göz kontağını kaybetmek gibi davranışlar gösterebilirler.

Güçlü ve yaratıcı potansiyellerine rağmen öz güven ve öz saygı açılarından dalgalanmalar ve güvensizlikler yaşayabilirler. Bu da, sürekli olarak işleri sürüncemede bırakma eğilimleri, bir işe başlamakta ve başladıklarında sürdürme ve tamamlamada güçlük çekmelerine bağlı olarak karşılaştıkları eleştiriler ve yaşadıkları başarısızlıklarla doğru orantılı olarak derinleşir. Öte yandan bu da genel kaygı seviyelerini arttırır. Bu duyguların birikimi zaman içinde depresyona zemin hazırlayabilir.

Tedavi alternatiflerine dair...

Kişinin ve yakın çevresinin, bu sendrom hakkında bilgilenmesi en temel gelişim ve yardım aracıdır. Kişi, yaşadığı zorluğa dair farkındalık kazandıkça, bilgilendikçe, yaşamını yapılandırması ve baş etme becerilerini o yönde geliştirmesi kolaylaşır. Kişinin zorlandığı başlıca alanlar olan, planlama ve organizasyon becerilerini geliştirmesi adına bu konuda hazırlanmış kitaplardan, eğitimlerden, seminerlerden ve grup çalışmalarından faydalanması yaygın ve iyi sonuç veren alternatiflerdir. Psikoterapi ve buna paralel ilaç tedavisi de; kişiye, durumun özelliklerine ve sendromun etki boyutlarına göre yapılandırılarak faydalanılabilecek profesyonel yardım alternatiflerindendir.

Dikkat eksikliği sendromu olanların güçlü yanları ;

Genellikle, yaratıcı, esnek, canlı, enerjik ve zeki bir portre çizerler. Sezgilidirler. Girdikleri sosyal ortamlarda sevilen ve dikkat çeken kişilerdir. Terapi ve destek sürecinin en önemli parçalarından biri, sahip oldukları bu potansiyeli ve güçlü yanları ortaya çıkarabilmelerini sağlamak, bu özelliklerden etkin şekilde yararlanabilmelerine yardımcı olmaktır. Zira, dikkat, konsantrasyon, planlama, sıralama, düzenleme ve organizasyon alanlarındaki zayıflıkları ile baş edebilmek için, bu güçlü yanlarını fark etmeleri ve bunlardan yardım almaları baş etme becerilerine yatırım yapabilmeleri adına anlamlı ve faydalı olacaktır.
alıntı: Serap Alptekin Serap Altekin - Yetişkinlerde Dikkat Eksikliği Sendromu
 
Evet canım bu konuda ben de çok şey okudum,
ama bu farklı bir durum bence.
Bu duruma hiperaktivite de eşlik eder....
Yani bu rahatsızlık burda konuştuğumuzdan farklı ve tedavisi de farklı.
En önemli farkı da, çocukluktan itibaren devam ediyor ve aşırı hareketliliğin eşlik ediyor olması...
Bence bizim burda bahsettiğimiz farklı bir durum,
en azından bendeki durum farklı, sonradan ortaya çıkmış ve son derece dalgınlığın eşlik ettiği bir durum :(
Yinede paylaşman iyi olmuş....
Önemli çünkü bilmeyen arkadaşlar açısından,
Genelde bu senin bahsettiğin dikkat eksikliği çocuklarda rastlanır ve tedavi edilirzaten, ileri yaşlarda nadir görünür...
 
bir kaynak daha. Psikiyatrist Ahmet Koyuncu'nun kitabı (Sosyal Fobiklerde Dikkat Sorunları ve Hiperaktivite) arka kapak yazısı:

Genel olarak bakıldığında sosyal fobisi olan kişiler sessiz, sakin, uysal ve uyumlu kişilerdir. Bir çok sosyal fobik hastama kendisinin bir hiperaktif olduğunu ve erişkin olmasına rağmen hiperaktivitesinin devam ettiğini söylediğinde çok şaşırmışlardır. Bana ilk yanıtları " Ama doktor bey, ben uslu bir çocuktum. Nasıl hiperaktif olabilirim ki ?" şeklinde olmuştur. Onlara dikkati bozuk tip hiperaktif olduklarını açıkladığımda çok şaşırmışlardır. Çünkü bu kişilerin dikkat bozukluklarının bir hiperaktivite çeşiti olduğu gözden kaçmış, neredeyse hiç sorgulanmamıştı.

Dikkat eksikliği tip hiperaktivite pek bilinmez ve genellikle gözden kaçar. Çünkü hiperaktif olarak aşırı yaramaz, yerinde duramayan çocuklar damgalanmıştır. Oysa onlar hiperaktif tip hiperaktiftirler.
Dikkat bozukluğunun da bir hiperaktivite çeşidi olabileceğini, genellikle pek çok kişi bilmez. Bu nedenle dikkati bozuk tip hiperaktif sosyal fobikler, hastalıklarıyla neredeyse bir ömür geçirirler. Dalgın, unutkan, dinlemeyen, son dakikaya erteleyen, dağınık ve dikkatsiz bir şekilde…

Ders ve toplantıları dinleyemezler. Dikkatlerini sürdüremezler ( dersi derste değil, sonradan çalışarak öğrenirler ). Odaklansalar bile, dikkatleri çabuk dağılır. İnsanları dinlerken bile, dinlemiyormuş gibi gözükürler. İlgi alanında ( bilgisayar ve oyun) süper odaklanırlar, görevlere odaklanamazlar.
Organize olamazlar, ayrıntılara özen gösteremezler ve sık dikkatsizlikten kaynaklanan basit hatalar yaparlar. Bu nedenle dikkat gerektiren zor işlerden kaçarlar.
Evde odaları, dolabı ve işyerinde masaları DAĞINIKTIR. Sık eşya ve evrak kaybederler.
Yapacakları işleri ertelerler. Bugün, yarın derken, yumurta kapının ağzına dayanır. Bunlara ek olarak çok UNUTKANDIRLAR. Dinledikleri dersi, ödevleri, okudukları yazıyı, yapmaları gereken işleri yada kendisine söylenenleri unuturlar.

Bu kitapta hem sosyal fobik, hem de hiperaktif olan 9 kişinin öyküsü mevcuttur. Bu öyküleri okuyan sosyal fobikler, kendi yaşamlarında aradıkları birçok sorunun karşılığını bulacaklardır… Sosyal fobiklerin neden kendine güveni azdır? Neden değişken ve tutarsız mizaca sahipler? Neden sonbahar kış aylarında üzerlerine bir ağırlık çöker ve durgunlaşırlar? En önemlisi dikkat bozukluğu…Dikkat sorunlarını nasıl düzeltebilirler?


ben de bir sosyal fobiliy(d)im ve burda yazılanları neredeyse tümünü yaşamaktayım senelerdir. bu kitabı en kısa zamanda bulup okumak istiyorum.
 
Evet canım bu konuda ben de çok şey okudum,
ama bu farklı bir durum bence.
Bu duruma hiperaktivite de eşlik eder....
Yani bu rahatsızlık burda konuştuğumuzdan farklı ve tedavisi de farklı.
En önemli farkı da, çocukluktan itibaren devam ediyor ve aşırı hareketliliğin eşlik ediyor olması...
Bence bizim burda bahsettiğimiz farklı bir durum,
en azından bendeki durum farklı, sonradan ortaya çıkmış ve son derece dalgınlığın eşlik ettiği bir durum :(
Yinede paylaşman iyi olmuş....
Önemli çünkü bilmeyen arkadaşlar açısından,
Genelde bu senin bahsettiğin dikkat eksikliği çocuklarda rastlanır ve tedavi edilirzaten, ileri yaşlarda nadir görünür...

canım hiperaktif bozukluğun da çeşitleri var. senin bahsettiğin ile benim bahsettiğim farklı çeşitler... üstte alıntıladığım yazıda da doktor bundan bahsediyor
 
bende de oluyor çoğu zaman, aslında aklımda tutamıyorum bir şeyleri, unutuyorum, aklımdan çıkıveriyor..
eski iş yerimdeki genel müdür böyle şeylerle pek bilgiliydi, farketti bendeki dikkat eksikliğini ve ısrarla çinko eksikliğinden kaynaklandığını, çinko hapları kullanmaya başlamamı önermişti, denememiştim.. daha sonra başka bir şey için gittim doktora, o arada çinko eksikliği de çıktı hakikaten..
yani bu sorun ille de psikolojik olmayabilir arkadaşlar, tahlil yaptırmak lazım..
 
bir kaynak daha. Psikiyatrist Ahmet Koyuncu'nun kitabı (Sosyal Fobiklerde Dikkat Sorunları ve Hiperaktivite) arka kapak yazısı:

Genel olarak bakıldığında sosyal fobisi olan kişiler sessiz, sakin, uysal ve uyumlu kişilerdir. Bir çok sosyal fobik hastama kendisinin bir hiperaktif olduğunu ve erişkin olmasına rağmen hiperaktivitesinin devam ettiğini söylediğinde çok şaşırmışlardır. Bana ilk yanıtları " Ama doktor bey, ben uslu bir çocuktum. Nasıl hiperaktif olabilirim ki ?" şeklinde olmuştur. Onlara dikkati bozuk tip hiperaktif olduklarını açıkladığımda çok şaşırmışlardır. Çünkü bu kişilerin dikkat bozukluklarının bir hiperaktivite çeşiti olduğu gözden kaçmış, neredeyse hiç sorgulanmamıştı.

Dikkat eksikliği tip hiperaktivite pek bilinmez ve genellikle gözden kaçar. Çünkü hiperaktif olarak aşırı yaramaz, yerinde duramayan çocuklar damgalanmıştır. Oysa onlar hiperaktif tip hiperaktiftirler.
Dikkat bozukluğunun da bir hiperaktivite çeşidi olabileceğini, genellikle pek çok kişi bilmez. Bu nedenle dikkati bozuk tip hiperaktif sosyal fobikler, hastalıklarıyla neredeyse bir ömür geçirirler. Dalgın, unutkan, dinlemeyen, son dakikaya erteleyen, dağınık ve dikkatsiz bir şekilde…

Ders ve toplantıları dinleyemezler. Dikkatlerini sürdüremezler ( dersi derste değil, sonradan çalışarak öğrenirler ). Odaklansalar bile, dikkatleri çabuk dağılır. İnsanları dinlerken bile, dinlemiyormuş gibi gözükürler. İlgi alanında ( bilgisayar ve oyun) süper odaklanırlar, görevlere odaklanamazlar.
Organize olamazlar, ayrıntılara özen gösteremezler ve sık dikkatsizlikten kaynaklanan basit hatalar yaparlar. Bu nedenle dikkat gerektiren zor işlerden kaçarlar.
Evde odaları, dolabı ve işyerinde masaları DAĞINIKTIR. Sık eşya ve evrak kaybederler.
Yapacakları işleri ertelerler. Bugün, yarın derken, yumurta kapının ağzına dayanır. Bunlara ek olarak çok UNUTKANDIRLAR. Dinledikleri dersi, ödevleri, okudukları yazıyı, yapmaları gereken işleri yada kendisine söylenenleri unuturlar.

Bu kitapta hem sosyal fobik, hem de hiperaktif olan 9 kişinin öyküsü mevcuttur. Bu öyküleri okuyan sosyal fobikler, kendi yaşamlarında aradıkları birçok sorunun karşılığını bulacaklardır… Sosyal fobiklerin neden kendine güveni azdır? Neden değişken ve tutarsız mizaca sahipler? Neden sonbahar kış aylarında üzerlerine bir ağırlık çöker ve durgunlaşırlar? En önemlisi dikkat bozukluğu…Dikkat sorunlarını nasıl düzeltebilirler?


ben de bir sosyal fobiliy(d)im ve burda yazılanları neredeyse tümünü yaşamaktayım senelerdir. bu kitabı en kısa zamanda bulup okumak istiyorum.
aynı ben :18:.....
 
bir de şunu soracaktım da işte şimdi geldi aklıma: mesela şu an bilgisayarın başındayken internet tarayıcısında 8 tane sekme açık vaziyette. sadece tek bir siteye-konuya bakmıyorum, aynı anda birçok şeye bakıyorum, yoksa sıkılıyorum oturamıyorum. sizde de böyle mi?
 
bir de şunu soracaktım da işte şimdi geldi aklıma: mesela şu an bilgisayarın başındayken internet tarayıcısında 8 tane sekme açık vaziyette. sadece tek bir siteye-konuya bakmıyorum, aynı anda birçok şeye bakıyorum, yoksa sıkılıyorum oturamıyorum. sizde de böyle mi?

evet öyle maalesef :18::18::18::18:
 
Back