Dilime bir sus mühürlenmiş ellerinden, gözlerimde bir buğu.
Yüreğimin ıslaklığıyla ağlıyor gökyüzü
Ve ben sensiz geçen her gün biraz daha batıyorum sessizlik denize.
Bir ırmak karışıyor uzaklardan sevgili,
Adı sen ırmağın,
Adı umut…
Bir bekleyiş boğulurken bile,
Ve boğulurken bile bir hayal gözlerimde.
Artık tamamen çıktığını biliyorum hayatımdan, senli günlerim yok artık bana sunulan.
Sen yok…
Sende var olan bir ben yok biliyorum…
Biliyorum ya,
Bildikçe daha fazla batıyorum.
Bir yerlerden bir el uzansa, hani çekse alsa beni diyorum umarsızca. Sonra utanıyorum sevdamdan, söylediğim sözlerden utanıyorum ve susuyorum.
Giderken mühürlemişsin sessizliği dilime, giderken elinle kapatmışsın da yüreğimin dilini alıkoymuş götürmüşsün peşinden biliyorum.
Ama sen bilmiyorsun,
Ve sen peşinden sürüklediğin yüreğimi görmüyorsun…
Aslında o kadar çok şey var ki sana anlatmam gereken…
Aslında o kadar çok şey var ki çığlık çığlığa peşinden gelen…
Duymuyorsun…
Yüreğimi esir etmişsin sessizliğe ya sevgilim,
Kulakların…
Kulaklarını da tıkamışsın tamamen sevdama…
Gidiyorsun seslenişlerimi umursamadan uzaklara.
Ve ben duyuramıyorum yangınlar içinde yanarken imdat haykırışlarımı sana…
Hani bir anlık da olsa dönsen bir arkana, hani baksan yine uzun uzun sevgili; inan, inan bana susarakta olsa anlatırım içimdekileri sana…
Anlatırım ya sen dönmeye bile cesaret edemiyorsun; ilerlerken kayboluşların var olduğu o tozlu yolda.
Ah yar, bilsen…
Bilsen kaç bahar geçti gidişinin ardından,
Bilsen zaman nasıl da uzadı sensizlikte…
Yar bilsen,
Ne çok seviyor hala yüreğim seni
Ve bilsen ne çok özledi yüreğim yüreğini…
Hani bilsen, hani bir anlıkta olsa dönsen…
Baksan uzun uzun hani…
Dilimdeki bu mührü çözsen de hiç ummadığım bir vakitte, yüreğimin ıslaklığını alsan eline geçirdiğin herhangi bir şeyle…
Sonra yine gitsen.
Sessizlik mühür olmuş diyorum ya dilime hani, en azından içinde bulunduğum bu sessizliği alsan dört bir yanımdan da öyle gitsen.
Ama yine de gitsen.
Ne garip, sana yazıyorum…
Sevdiğim adama, hayatımın en değerli adamına ve yazarken bile gitmenden söz ediyorum umarsızca…
Öyle alıştırmışsın ki benliğimi gitmelerine…
Öyle alışmış ki sensizliğe, beni kurtarmanı isterken bile yine gitmeni söylüyorum istemesem bile yüreğine.
Ve artık gitmeni bile umursamıyorum ne yazık.
Ne yazık artık kalmanı hayal etmiyor kalbim, artık kalmana dair değil senli kurduğum düşlerim…
Ne yazık artık her şey bir bir yerleşiyor benliğime
Ve ben gitgide daha fazla uzaklaşıyorum sen giderken,
Dönüşünü beklediğim o yoldan ayrılıyorum yavaşça…
Yazık, çok yazık…
İnan sevgili düşünmüyorum bile tekrar gitme ihtimalini, istediğim tek şey üzerimdeki bu sessizlik örtüsünün alınması…
İstediğim üzerime serilen bu sahipsiz üşümüşlüğün kaldırılması sadece.
Ve belki de mührünün bozulması dilimin.
Doya doya yazabilmek böylece seni,
Doya doya anlatabilmek sevdamı…
Utanmadan, sıkılmadan özgürce anlatabilmek tüm karanlıklarımı…
Sen duymasan da yazabilmek hani…
Hani görmesen de konuşabilmek artık özgürce…
Ah sevgili, dilimdeki bu mührü çözsen de hiç ummadığım bir vakitte, yüreğimin ıslaklığını alsan eline geçirdiğin herhangi bir şeyle…
Ve sonra yine gitsen.
Sessizlik mühür olmuş diyorum ya dilime hani, en azından içinde bulunduğum bu sessizliği alsan dört bir yanımdan da öyle gitsen.
Ama yine de gitsen…
Ve ben yine en başa dönsem…
Dilime bir sus mühürlenmiş ellerinden, gözlerimde bir buğu.
Yüreğimin ıslaklığıyla ağlıyor gökyüzü
Ve ben sensiz geçen her gün biraz daha batıyorum sessizlik denize.
Bir ırmak karışıyor uzaklardan sevgili,
Adı sen ırmağın,
Adı umut…
Bir bekleyiş boğulurken bile,
Ve boğulurken bile bir hayal gözlerimde.
27 Aralık 2007 // Sabah suları
Meral BİLGİÇ