• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Bugün seçim olsa ...

1 Kasım'da oyumu...


  • Ankete Katılan
    2.624
  • Anket Kapalı .
peki siz bu çocuklara İznik Amentüsünü anlatmadan Hristiyanlığın niçin ve nasıl batıl olduğunu nasıl anlatacaksınız? bu çocuk yarın öbür gün bir anti-teistle tartışırken nasıl savunacak kendi fikrini?
ortada kendi fikri yok ki? sadece ona ezberletilenler var.
ben merak ettiğim için agnostik değilim, dinlere dair bildiğim önemli miktarda şeyi bir Müslümanken de biliyordum. 19 yaşına kadar Müslümandım, üstelik de çok inançlı bir Müslüman.
çocuklara Dinler Tarihi mutlaka anlatılmalı. eğer gerçekten bilinçli, aydın Müslümanlar yetişsin isteniyorsa olması gereken bu.
herkese Müslümanlık anlatılır, Deve Savaşı da anlatılır ama Aleviliğin tarihsel gelişimi de anlatılmaz, Şii'likten farkı da mesela. o yüzden "Mum Söndü" gibi saçma sapan suçlamalar var bu ülkede, anlatılmadığı için.


ama son din olan İslamiyeti, İslamiyet dönemindeki toplum yapısını anlamak için çocuklara muhakkak diğer dinlerin de anlatılması lazım, hatta dinsizlik türleri de. ancak bu şekilde sokakta oruç tutmayan adamı dövmeyen insanlar yetişir.
bu konuda tek eleştirim İslamiyete değil, konumuz İslamiyet olduğu için ondan bahsediyorum.
yoksa kaç tane Hristiyan mantık gereği Hz. İsa'nın evli olmak zorunda olduğunu biliyor ki? bilmiyor çünkü Yahudilik hakkında bir fikri yok. eğer olsaydı 40 yaşında Yahudi bir erkeğin (Hz. İsa vahiy alana kadar bir Yahudiydi) evlenmek zorunda olduğunu bilirdi de, dolayısıyla da Hz. İsa'nın bir soyu olduğunu da bilirlerdi.
dediğim gibi din dogmatik bir şeydir, eğer kafanda bir şüphe varsa, iman sakatlanmıştır.
ama imanı sağlam tutmanın yolu da öğrenmemek değildir bana göre. eğer imanınız doğru bilgilerle sakatlanıyorsa ya iyi bir iman eden değilsiniz ya da yanlış bir şeye iman ediyorsunuz demektir (yanlış bir şeyden kastım Müslümanlık değil, kişinin "algıladığı" din.)
Bu yorumun altına imzamı atabilir miyim?
Çünkü sonsuz kere katılıyorum.
Ben de 17-18 yaşlarıma kadar senin gibiydim marilyn monroe marilyn monroe . Benim için sadece İslam vardı, diğerleri hiç umurumda değildi. Yine de herkesin kendi inancı der geçerdim ama gerçekten umurumda değildi bu durumlar. Daha sonra, benim ateist bir arkadaşım vardı, onunla konuşmaya başladık bu konuları ve ilk defa sorgulamaya başladım. Artık benim için sadece İslam yoktu. Sorguladım ve düşüncelerim değişmeye başladı. Arkadaşımdan etkilenerek ateist mi oldum, hayır. Tanrı'ya inancım sonsuz ama şu an herhangi bir dine bağlılığım yok. Lisedeydim o zamanlar ve İslam dışındaki diğer dinleri hiç anlatmazlardı, umursamazlardı. Din hocasına bir gün Hristiyanlıkla ilgili birşey sorduk, bunlar boş işler çocuklar, o değiştirilmiş bir din, kafanızı yormaya değmez dedi ve gitti. Bir iki şüpheli birşey sorduğumuzda hocalarımız fazla kurcalamayın falan derlerdi. Ben özel yaşantıma inancı alet etmem ve çok çok az kişi bilir benim neye inandığımı. Kimin neye inandığı beni ilgilendirmediği gibi benim neye inandığım da kimseyi ilgilendirmiyor, o yüzden okulda, yurtta, bir ortamda falan dinle alakalı bir konu açıldığında hiç yorum yapmam. Bana dinle daha doğrusu İslamla ilgili birşey sorulduğu zaman, bunun çok kişisel bir konu olduğunu söyleyip geçiyorum. Hayatta uğraşmam bu konu hakkında birşey anlatmakla ben. Normalde bu yorumu da buraya yazmadım ama yorumuna hak verdiğim için dayanamadım ve yazmak istedim. İsteyen istediğine inansın ama içinden gelmek şartıyla, aile, çevre vs baskısıyla yürümüyor o işlerle. Sorgulamak, anlamaya ve öğrenmeye çalışmak demek dinden çıkmak, inandığın şeye ihanet etmek demek değildir. Sorgulamanın bile çok yanlış anlaşıldığı bir toplumdayız açıkçası.
 
şimdi ne deyim bilemedim
arkasını ypgye dayayan
yada dur kısacası pkk ile bağlantısı varmı yokmu bu partinin bana onu deyin

şimdi ben yanlış anlayan birimiyim değilmiyim :)
ben o üyenin yazdığına tepki gösterdim ilk başta sende buna binaen biride böyle dedi dedin yanlışmıyım
yani ak partili birisinin bunu bu şekilde ifade etmesi beni ilgilendirmez her ak partili ile aynı görüşte olamamki
dediyse hoş değil sonuçta kimse kabul etmez-edemez


cami olunca göremeyeceklermi canm hemde istedikleri vakitte

eğitim sistemine gelince malesef yeni yeni oturtulmaya çalışılıyor ancak çok aksaklıkları var
benim evladım yok ama olsaydı elbette tüm dinleri öğrensin -öğrenebildiği kadarda dil öğrensin ingilizce-fransızca vb.isterdim
ama önceliğim kendi dinini tüm manasıyla öğrensin önce zaten öğrenince islam dininin diğer dinlere tüm insanlığa bakışını öğrenir ve tamda senin dediğin gibi biri olur
biz gelecek nesilin bizim gibi yetişmesini değil dolu dolu yetişmesini istiyoruz :KK66:

Tabii soyleyeyim.birincisi ulkemizde illegal kabul edilen bir orgutlenme ile organik bit baglantisi olan bir partiyi ki bir an beklemezlerdi dava eder kapatirlardi. Kaldi ki dunya da teror orgutu kabul edilen hamas in liderini ulkemizde agirladigimiz da olmustur. Ancak cozum surecinde ki dialoglarda araci konumunda olduklari ve tv lerde izledigimiz ortak aciklamalarda bilinen bir gercek...sonucta baris diyen siddetsizligi savunan legal bir parti. Ayni dili chp de de goruyoruz.
 
aslında vakıflar genel müdürlüğünün yapması gerekiyordu restorasyonu
yıllarca neden kaderine terk edildi acaba neden atıl halde dururken yeni bir cami yapıldıda orası gerekli tadilatlardan geçirilmedi acep
camileri halk yapar genellikle diyanet yapmaz sadece senede 1 elektrik faturasını öder (buna ısınma dahil değildir elektrikle ısınan camiler için )
benim bildiğim halk artık kendi arasında para toplayıp yapamıyor. bağışlar diyanete gidiyor, oradan karşılanıyor, bizim evin yakınındaki camide o şekilde oldu. hatta babam camiye bağış yapmak istedi ama cami derneğine bağış yapamadı (parasal bağıştı bizimki, tuğla vs. alınabiliyor mu bilmiyorum, o konuya yorum yapmayayım)
tabii işin benim bilmediğim bir boyutu da olabilir, bilen arkadaşlar daha iyi bir açıklama, aydınlatma yapacaktır bu konuda.
evet, neden vakıflar genel müdürlüğü restorasyonu yapmak yerine, restorasyonun tamamlanmasını bekleyip sonra oraya el koymuş?
en başta o cami belediyenin eline nasıl geçmiş (zaten muhtemelen caminin vakıflar genel müdürlüğüne devredilmesinin sebebi bu, yoksa %59 gibi bir oyla halk isteğine uygun bir restorasyon yapılmış)
 
Aya Sofia'nın müzeye dönüştürülmesi konusunda Lozan Görüşmelerine çokça atıf yaparlar, ama bugüne kadar mişli muşlu anektodların dışında bir belge ortaya konulamadı.
Necil Fazıl Lozan Heyetinde değil, Lozan'da orada olan muhalifler Rıza Nur dışında Lozan Başarısızdır dememiştir. Rıza Nur'un Lozan'la ilgili yazdığı kitap elimde yok, o yüzden bu konuya bir gönderme yaptı mı bilmiyorum, hoş olsa da kendisi pek güvenilir bir kaynak değildir.
aynı durum Mısıroğlu için de geçerli.
dolayısıyla elde hiçbir kanıt yok.
olabilir mi? yekten inkar etmem. zaten bana göre olması gereken olmuştur. nasıl ki tarihi bir cami kilise yapılmamalıysa tarihi bir kilise de cami olarak kullanılmamalı.
hele de İstanbul gibi muazzam camilere zaten sahip bir şehirde.
ö.m açık, atabilirsin şu anda.

evet okuduğum yazıda direkt lozana atıfta bulunulmuştu ancak ben orayı almadım birde o boyutunu tartışmayalım diye çünkü bir konu kapanmadan diğerine geçmek zorunda kalıyoruz
alıntı yapıyorum bunları kendi cümlelerimle anlatamam evet bazı arkadaşlar alıntı yapma kendin anlat diyorlarda onun için

Avrupa Düvel-i Muazzaması, ülkemizdeki yabancıların İslam hukukuna tâbi olmalarını kabul etmek istemiyordu.

Lozan müzakerelerinin birinci kısmında Türk delegasyonu başkanı İsmet Paşa, İslam hukukunu ve fıkhını hararetle savunmuştu.
Müzakereler bu yüzden çıkmaza girmiş, kopma derecesine gelmişti.
İşte bundan sonra Türkiye Başhahamı Hayim Nahum Efendi devreye girmiş, büyük devletlerin başkentlerine gitmiş, birtakım gizli müzakereler yapmıştı.

Hayim Nahum’un delege sıfatıyla içinde bulunduğu Türk heyeti bundan sonra Lozan anlaşmasını imzalamış ve ABD hariç bütün büyük devletler bunu imzalamışlardı.

Birtakım rivayetler –yüksek sesle olmasa bile- yıllardan beri söylenir ve yazılır:

(1) Lozan’ın gizli protokolleri vardır.

(2) Emperyalist ve sömürgeci devletlere Hilafet’in kaldırılacağı sözü verilmiştir.

(3) Hilafetle birlikte İslam hukuku, Şeriat kanunları da kaldırılacak,

(4) Onların yerine Avrupa kanunları konulacaktır.

(5) Müslüman kadınlar açılacaktır.

(6) Arap-İslam yazısı bırakılacak, Latin-Frenk yazısı alınacaktır.

(7) Türkiye İslam ve Türk dünyası ile ilgilerini kesecek, Avrupa medeniyetine yönelecektir.


1923’ten bu yana 87 yıl geçti, Lozan’ın gizli protokolleri ile ilgili yeterli bilgi bulanamadı. Bu konudaki araştırmaları Müslümanların yapmaları gerekirdi, yapmadılar, yapamadılar.

Cumhuriyet kurulduğunda Anayasanın (Teşkilat-ı Esasiye Kanunu) ikinci maddesinde “Devletin dini, Din-i İslam’dır” yazılıydı. İstanbul’da Dolmabahçe sarayında, Büyük Millet Meclisi tarafından seçilmiş bir Halife-i Müslimîn (Abdülmecid bin Abdülaziz Han) bulunuyordu. Medreseler ve tasavvuf tarikatları açıktı. Hafta tatili Cuma idi. Şapka giyen, Ramazanda açıkta oruç yiyen Türkler tutuklanıyordu. Bütün kadınlar çarşaflı idi. Sonra devrim fırtınaları esti ve şiddete dayanan realpolitikler uygulanarak İslam’dan uzaklaşıldı.

Lozan’ın gizli bir protokolü var mıydı?.. Bu sorunun cevabını Sabataycılar araştıracak değildir. Müslüman tarihçilerin, ilim adamlarının Türkiye ve dünya arşivlerine girip, bütün kaynakları tarayıp ipuçları, deliller, bilgiler ve belgeler bulmaları ve gerçeği gün yüzüne çıkartmaları gerekir.

Lozan’ın Gizli Protokollarını da bir kenara koyalım ve bugün Türkiye’de uygulanan birtakım protokollara bakalım. Bunların da elimizde yazılı metni yoktur. Yapılanlara hayata bakarak ben yazıyorum. Dikkat buyurarak okumanızı rica ederim:

Madde 1: Müslüman Türkler dilsiz bırakılacaktır. Atalarının mezartaşlarını bile okuyamayacak derecede câhil kalmalarına dikkat edilecektir. Türkçe bir-iki yüz kelimelik kaba bir konuşma çarşı-pazar günlük iletişim dili seviyesine indirilecektir.

Madde 2: Edebî ve kültürel lisan o kadar bozulacak o kadar dejenere edilecektir ki yeni nesiller yakın tarihte yazılmış Ömer Seyfeddin Hikayelerini Halide Edib’in romanlarını Hüseyin Rahmi’nin kitaplarını okuyamaz hale ve anlayamaz hale getirilecek bunların “SADELEŞTİRİLMİŞ” baskıları yapılacaktır. Velhasıl Müslüman Türklerin mâzi ile millî kültür ile en büyük bağı olan zengin edebî Türkçe tahrip edilecektir.

Madde 3: Müslüman Türklere yeni bir tarih yazılacaktır. Geçmişteki İslâm büyükleri tahkir edilecektir. Asıl kahramanlar yerin dibine batırılırken yeni kahramanlar türetilecektir.

Madde 4: Türk toplumunun temeli olan aile kurumu yıkılacak darbelenecek zayıflatılacaktır. Zina bir suç ve ahlâksızlık olmaktan çıkartılacak teşvik görecektir. Cinsel sapıklıklar Avrupa’da olduğu gibi meşru hale getirilecek aynı cinsten kişilerin evlenmelerine zemin hazırlanacaktır.

Madde 5: Halk yığınları gece gündüz vur patlasın çal oynasın eğlence şamata zevk u sefa oyun dans bayağı bir müzik ile meşgul ve sersem edilecektir.

Madde 6: Başta futbol olmak üzere on milyonlarca halk çığırından çıkmış spor müsabakalarının hastası holiganı haline getirilecek bu oyunlar yeni bir din gibi kütleleri sarıp kucaklayacaktır.

Madde 7: Türkiye’nin ve Türkiye halkının en büyük gücü olan İslâm dini bir tehlike ve tehdit olarak görülecek halk yığınlarına birtakım ideolojiler din gibi benimsetilecektir.

Madde 8: Büyük medyada tekelleşme ve kartelleşme yoluna gidilecek yurt çapında dağıtımı yapılan büyük bir gazete kurmak ancak beş on süper zenginin yapabileceği bir iş haline getirilecek kartel ve tekel medyası ile protokollar hayata uygulanacak bu gücün karşısında başka hiçbir güç dayanamayacaktır.

Madde 9: İslâmiyet darbelenecek büsbütün ortadan kaldırılamazsa dinde reform dinde yenilik dinde değişim Dinlerarası Diyalog ve Hoşgörü paravanası ardında yeni bir İslâm üretilecek ve türetilecektir. Sünnetsiz fıkıhsız şeriatsız evcil bir İslâm.

Madde 10: Türkiye Müslümanları kendilerini idare edebilecek aydın bir kafaya sahip olmadıkları için dinsizleşinceye kadar onlar güdülecek vesayet altında bulundurulacaktır. Bu gütme ve vesayet de iki kimliklilere verilecektir.

Madde 11: Birtakım önemli kurumlar köşebaşları anti-demokrat yollarla da olsa “BİZDEN” olanlara verilecektir.

Madde 12: Dindar Müslümanların okumaları yüksek tahsil yapmaları engellenecektir.

Madde 13: Ülkede hâkim/dominant unsuru teşkil eden Müslümanların büyük fabrikalar büyük holdingler büyük medya organları büyük ticarethaneler kurmaları her yola başvurularak önlenmeye çalışılacaktır. Onlara “Yeşil Sermaye” denilecektir.

Madde 14: Alkollu içkiler fuhuş zina sapıklık israf bayağı müzik lüks ve aşırı konfor tutkunluğu uyuşturucu teşvik edilecektir.

Madde 15: Bu protokollara karşı gelenler karalanacak her vasıtaya baş vurularak sindirilecek cezalandırılacaktır.

Madde 16: Eskiden altın ve gümüş en büyük güçtü. Zamanımızda ise Dolar ve Euro altın ve gümüşün yerini almıştır. Ülkenin parasının büyük kısmı bizim elimizde bulunacaktır. Millî gelirin yarısını üç-beş bin kişi aile holding paylaşacaktır.

Madde 17: Müslümanların arasına casuslar ajanlar provokatörler manipülatörler yönlendiriciler sızdırılacak bunlar vasıtasıyla onlar bin parçaya bölünecek birbirleriyle çekişip tepişmeleri sağlanacak güçleri ve kuvvetleri kırılacaktır.

Madde 18: Dinî hizmet ve faaliyetlerin köy kültürü kırsal kesim varoş gecekondu taşra zihniyetiyle yapılması sağlanacaktır. Böylelikle Müslüman çoğunluk içinde bulunduğu çukur ve tuzaktan bir türlü çıkamayacaktır.

Madde 19: Büyük medya vasıtasıyla ülkeye sahte uydurma sun’i bir gündem yapılacak; halk incir çekirdeğini doldurmaz faydasız ve lüzumsuz konularla oyalanacak asıl meseleler ve dertler yüzüstü bırakılacaktır.

Madde 20: Başta komşu İslâm ülkeleri olmak üzere İslâm dünyası ile sıkı canlı yakın ilişkiler kurulmayacak; onlarla ticaret ithalat-ihracat turizm öğrenci mübadelesi kültür münasebetleri asgarî seviyede tutulacaktır. Öyle ki Suriye ile Türkiye sanki Moğolistan’la Venezuela kadar birbirine uzak kalacaktır.

Madde 21: Halk yığınları öyle sersemletilecek uyuşturulacak afyonlanacaktır ki yararlarına ve zararlarına olan şeyleri birbirinden ayırt edemeyeceklerdir.

Madde 22: Protokolları ayakta tutmak için devletten Millet Meclisi’nden millî iradeden hukuktan millî menfaatlerden millî kimlikten daha üstün lâ yüs’el (sorumsuz) bir üst-güç bulunacak; hiçbir denetime tâbi olmayan bu güç son sözü söyleyecektir.

Madde 23: Birtakım önemli hayatî temel mevkilere kesinlikle Müslüman Türkler getirilmeyecektir.

Başka maddeler de var ama şimdilik bu kadarı yeter. “Sen neler sayıklıyorsun ne hezeyanlar savuruyorsun” diyen varsa onları büyük bir televizyon kanalında açık oturuma davet ediyorum. Gelsinler tartışalım. Aydın geçinen o adamlara Türkiye’de bundan ¤¤¤¤en yıl kadar önce basılmış Türkçe bir kitap vereyim “Lütfen okuyunuz bu Türkçe kitabı” diyeyim. Okuyamazlarsa benim haklı olduğum peşinen anlaşılmış olacaktır.


Mehmet Şevket Eygi

Gazeteci-Yazar

http://dunyagerceklerimusaber.blogspot.com/
 
ara ara sayfalara baktım da,kızlar çoookkk sabırlısınız.tebrik ediyorum sizleri.
 
Bence tüm camiler kapatılmalı.Din tamamen siyasetten ve eğitimden ayrıştırılmalı.İsteyen yaşasın inancını.Neden okulda öğretilsin ki.İçten gelerek yapılmadığında ne anlamı var.Aile istediği gibi öğretebilir.
Madem isteğe kalsın diyosun camiler niye kapanıyo bırak isteyen gitsin
 
evet okuduğum yazıda direkt lozana atıfta bulunulmuştu ancak ben orayı almadım birde o boyutunu tartışmayalım diye çünkü bir konu kapanmadan diğerine geçmek zorunda kalıyoruz
alıntı yapıyorum bunları kendi cümlelerimle anlatamam evet bazı arkadaşlar alıntı yapma kendin anlat diyorlarda onun için

Avrupa Düvel-i Muazzaması, ülkemizdeki yabancıların İslam hukukuna tâbi olmalarını kabul etmek istemiyordu.

Lozan müzakerelerinin birinci kısmında Türk delegasyonu başkanı İsmet Paşa, İslam hukukunu ve fıkhını hararetle savunmuştu.
Müzakereler bu yüzden çıkmaza girmiş, kopma derecesine gelmişti.
İşte bundan sonra Türkiye Başhahamı Hayim Nahum Efendi devreye girmiş, büyük devletlerin başkentlerine gitmiş, birtakım gizli müzakereler yapmıştı.

Hayim Nahum’un delege sıfatıyla içinde bulunduğu Türk heyeti bundan sonra Lozan anlaşmasını imzalamış ve ABD hariç bütün büyük devletler bunu imzalamışlardı.

Birtakım rivayetler –yüksek sesle olmasa bile- yıllardan beri söylenir ve yazılır:

(1) Lozan’ın gizli protokolleri vardır.

(2) Emperyalist ve sömürgeci devletlere Hilafet’in kaldırılacağı sözü verilmiştir.

(3) Hilafetle birlikte İslam hukuku, Şeriat kanunları da kaldırılacak,

(4) Onların yerine Avrupa kanunları konulacaktır.

(5) Müslüman kadınlar açılacaktır.

(6) Arap-İslam yazısı bırakılacak, Latin-Frenk yazısı alınacaktır.

(7) Türkiye İslam ve Türk dünyası ile ilgilerini kesecek, Avrupa medeniyetine yönelecektir.


1923’ten bu yana 87 yıl geçti, Lozan’ın gizli protokolleri ile ilgili yeterli bilgi bulanamadı. Bu konudaki araştırmaları Müslümanların yapmaları gerekirdi, yapmadılar, yapamadılar.

Cumhuriyet kurulduğunda Anayasanın (Teşkilat-ı Esasiye Kanunu) ikinci maddesinde “Devletin dini, Din-i İslam’dır” yazılıydı. İstanbul’da Dolmabahçe sarayında, Büyük Millet Meclisi tarafından seçilmiş bir Halife-i Müslimîn (Abdülmecid bin Abdülaziz Han) bulunuyordu. Medreseler ve tasavvuf tarikatları açıktı. Hafta tatili Cuma idi. Şapka giyen, Ramazanda açıkta oruç yiyen Türkler tutuklanıyordu. Bütün kadınlar çarşaflı idi. Sonra devrim fırtınaları esti ve şiddete dayanan realpolitikler uygulanarak İslam’dan uzaklaşıldı.

Lozan’ın gizli bir protokolü var mıydı?.. Bu sorunun cevabını Sabataycılar araştıracak değildir. Müslüman tarihçilerin, ilim adamlarının Türkiye ve dünya arşivlerine girip, bütün kaynakları tarayıp ipuçları, deliller, bilgiler ve belgeler bulmaları ve gerçeği gün yüzüne çıkartmaları gerekir.

Lozan’ın Gizli Protokollarını da bir kenara koyalım ve bugün Türkiye’de uygulanan birtakım protokollara bakalım. Bunların da elimizde yazılı metni yoktur. Yapılanlara hayata bakarak ben yazıyorum. Dikkat buyurarak okumanızı rica ederim:

Madde 1: Müslüman Türkler dilsiz bırakılacaktır. Atalarının mezartaşlarını bile okuyamayacak derecede câhil kalmalarına dikkat edilecektir. Türkçe bir-iki yüz kelimelik kaba bir konuşma çarşı-pazar günlük iletişim dili seviyesine indirilecektir.

Madde 2: Edebî ve kültürel lisan o kadar bozulacak o kadar dejenere edilecektir ki yeni nesiller yakın tarihte yazılmış Ömer Seyfeddin Hikayelerini Halide Edib’in romanlarını Hüseyin Rahmi’nin kitaplarını okuyamaz hale ve anlayamaz hale getirilecek bunların “SADELEŞTİRİLMİŞ” baskıları yapılacaktır. Velhasıl Müslüman Türklerin mâzi ile millî kültür ile en büyük bağı olan zengin edebî Türkçe tahrip edilecektir.

Madde 3: Müslüman Türklere yeni bir tarih yazılacaktır. Geçmişteki İslâm büyükleri tahkir edilecektir. Asıl kahramanlar yerin dibine batırılırken yeni kahramanlar türetilecektir.

Madde 4: Türk toplumunun temeli olan aile kurumu yıkılacak darbelenecek zayıflatılacaktır. Zina bir suç ve ahlâksızlık olmaktan çıkartılacak teşvik görecektir. Cinsel sapıklıklar Avrupa’da olduğu gibi meşru hale getirilecek aynı cinsten kişilerin evlenmelerine zemin hazırlanacaktır.

Madde 5: Halk yığınları gece gündüz vur patlasın çal oynasın eğlence şamata zevk u sefa oyun dans bayağı bir müzik ile meşgul ve sersem edilecektir.

Madde 6: Başta futbol olmak üzere on milyonlarca halk çığırından çıkmış spor müsabakalarının hastası holiganı haline getirilecek bu oyunlar yeni bir din gibi kütleleri sarıp kucaklayacaktır.

Madde 7: Türkiye’nin ve Türkiye halkının en büyük gücü olan İslâm dini bir tehlike ve tehdit olarak görülecek halk yığınlarına birtakım ideolojiler din gibi benimsetilecektir.

Madde 8: Büyük medyada tekelleşme ve kartelleşme yoluna gidilecek yurt çapında dağıtımı yapılan büyük bir gazete kurmak ancak beş on süper zenginin yapabileceği bir iş haline getirilecek kartel ve tekel medyası ile protokollar hayata uygulanacak bu gücün karşısında başka hiçbir güç dayanamayacaktır.

Madde 9: İslâmiyet darbelenecek büsbütün ortadan kaldırılamazsa dinde reform dinde yenilik dinde değişim Dinlerarası Diyalog ve Hoşgörü paravanası ardında yeni bir İslâm üretilecek ve türetilecektir. Sünnetsiz fıkıhsız şeriatsız evcil bir İslâm.

Madde 10: Türkiye Müslümanları kendilerini idare edebilecek aydın bir kafaya sahip olmadıkları için dinsizleşinceye kadar onlar güdülecek vesayet altında bulundurulacaktır. Bu gütme ve vesayet de iki kimliklilere verilecektir.

Madde 11: Birtakım önemli kurumlar köşebaşları anti-demokrat yollarla da olsa “BİZDEN” olanlara verilecektir.

Madde 12: Dindar Müslümanların okumaları yüksek tahsil yapmaları engellenecektir.

Madde 13: Ülkede hâkim/dominant unsuru teşkil eden Müslümanların büyük fabrikalar büyük holdingler büyük medya organları büyük ticarethaneler kurmaları her yola başvurularak önlenmeye çalışılacaktır. Onlara “Yeşil Sermaye” denilecektir.

Madde 14: Alkollu içkiler fuhuş zina sapıklık israf bayağı müzik lüks ve aşırı konfor tutkunluğu uyuşturucu teşvik edilecektir.

Madde 15: Bu protokollara karşı gelenler karalanacak her vasıtaya baş vurularak sindirilecek cezalandırılacaktır.

Madde 16: Eskiden altın ve gümüş en büyük güçtü. Zamanımızda ise Dolar ve Euro altın ve gümüşün yerini almıştır. Ülkenin parasının büyük kısmı bizim elimizde bulunacaktır. Millî gelirin yarısını üç-beş bin kişi aile holding paylaşacaktır.

Madde 17: Müslümanların arasına casuslar ajanlar provokatörler manipülatörler yönlendiriciler sızdırılacak bunlar vasıtasıyla onlar bin parçaya bölünecek birbirleriyle çekişip tepişmeleri sağlanacak güçleri ve kuvvetleri kırılacaktır.

Madde 18: Dinî hizmet ve faaliyetlerin köy kültürü kırsal kesim varoş gecekondu taşra zihniyetiyle yapılması sağlanacaktır. Böylelikle Müslüman çoğunluk içinde bulunduğu çukur ve tuzaktan bir türlü çıkamayacaktır.

Madde 19: Büyük medya vasıtasıyla ülkeye sahte uydurma sun’i bir gündem yapılacak; halk incir çekirdeğini doldurmaz faydasız ve lüzumsuz konularla oyalanacak asıl meseleler ve dertler yüzüstü bırakılacaktır.

Madde 20: Başta komşu İslâm ülkeleri olmak üzere İslâm dünyası ile sıkı canlı yakın ilişkiler kurulmayacak; onlarla ticaret ithalat-ihracat turizm öğrenci mübadelesi kültür münasebetleri asgarî seviyede tutulacaktır. Öyle ki Suriye ile Türkiye sanki Moğolistan’la Venezuela kadar birbirine uzak kalacaktır.

Madde 21: Halk yığınları öyle sersemletilecek uyuşturulacak afyonlanacaktır ki yararlarına ve zararlarına olan şeyleri birbirinden ayırt edemeyeceklerdir.

Madde 22: Protokolları ayakta tutmak için devletten Millet Meclisi’nden millî iradeden hukuktan millî menfaatlerden millî kimlikten daha üstün lâ yüs’el (sorumsuz) bir üst-güç bulunacak; hiçbir denetime tâbi olmayan bu güç son sözü söyleyecektir.

Madde 23: Birtakım önemli hayatî temel mevkilere kesinlikle Müslüman Türkler getirilmeyecektir.

Başka maddeler de var ama şimdilik bu kadarı yeter. “Sen neler sayıklıyorsun ne hezeyanlar savuruyorsun” diyen varsa onları büyük bir televizyon kanalında açık oturuma davet ediyorum. Gelsinler tartışalım. Aydın geçinen o adamlara Türkiye’de bundan ¤¤¤¤en yıl kadar önce basılmış Türkçe bir kitap vereyim “Lütfen okuyunuz bu Türkçe kitabı” diyeyim. Okuyamazlarsa benim haklı olduğum peşinen anlaşılmış olacaktır.


Mehmet Şevket Eygi

Gazeteci-Yazar

http://dunyagerceklerimusaber.kadinlarkulubu.com/
Mehmet Şevket Eygi'yi sahih bir kaynak olarak kabul etmesem, gücenir misin? kendisi Kadir Mısıroğlu'nun bir tık aşağısındadır.
şöyle bir iki kelam çekeyim yazdıklarını:
"Madde 1: Müslüman Türkler dilsiz bırakılacaktır. Atalarının mezartaşlarını bile okuyamayacak derecede câhil kalmalarına dikkat edilecektir. Türkçe bir-iki yüz kelimelik kaba bir konuşma çarşı-pazar günlük iletişim dili seviyesine indirilecektir."
Müslüman Türkler dilsiz bırakılmamıştır. Atalarının mezartaşlarını zaten okuyamıyorlardı, harf inkılabından öncesine dair elimizdeki en iyi veri %10. zaten Müslüman Türklerin konuşma dili hemen hemen hiç etkilenmemiştir. halk zaten TÜRKÇE konuşuyordu.
Osmanlıca bir "dil" değildir. tam olarak Farsça Arapça ve Türkçe sentezidir.
bu Osmanlıca bir Divan Şiir'i (Fuzuli'den)
"Âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem
Ya muhît olmuş gözümden günbed-i devvâre su"

bu da Göktürk Yazıtlarından:
doğu'da gün doğusuna, güney'de gün ortasına, batı'da gün batısına, kuzey'de gece ortasına, onların içindeki bodun(lar) hep bana (iş) görür. bunca bodunu bütün ettim"

"Madde 3: Müslüman Türklere yeni bir tarih yazılacaktır. Geçmişteki İslâm büyükleri tahkir edilecektir. Asıl kahramanlar yerin dibine batırılırken yeni kahramanlar türetilecektir."
yanlış bir bilgi daha.
Bilakis yeni inkılaplarla birlikte Türk Tarihi Arap etkisinden kurtulmuştur. Zira Osmanlı'ya göre Türk Tarihi İslamiyetle başlar. İslamiyet önce Türk devletlerine Resmi Tarih yazımlarında pek de yer verilmezdi. Osmanlı'ya göre Tarih, İslam Tarihiydi.
ben hiç karalanan bir İslam Alimi görmedim. bugün İbn-i Sina hala değer görüyor mesela, nasıl görmesin ki? ya da kim Mevlana'yı kötülemiş?
aradan seçmece gidiyorum:
"Madde 4: Türk toplumunun temeli olan aile kurumu yıkılacak darbelenecek zayıflatılacaktır. Zina bir suç ve ahlâksızlık olmaktan çıkartılacak teşvik görecektir. Cinsel sapıklıklar Avrupa’da olduğu gibi meşru hale getirilecek aynı cinsten kişilerin evlenmelerine zemin hazırlanacaktır."
Zina yakın tarihe kadar zaten suçtu, Türk Medeni Kanununa göre evliliğin öncelikli şartı bir kadın ve bir erkektir.
"Madde 23: Birtakım önemli hayatî temel mevkilere kesinlikle Müslüman Türkler getirilmeyecektir."
Özal Cumhurbaşkanı oldu, daha ne olacaktı? Erbakan Başbakanlık yaptı?
gibi diye devam ediyor.
Mehmet Şevket Eygi, Rıza Nur, Kadir Mısıroğlu bunlar hep "mış" tarihçiliği yapan kişiler. hep birinci ağızdan duydum ki...
1950'den beri bu ülke zaten Merkez Sağ partilerle yönetiliyor, devlet arşivleri ellerindeydi, bulsalardı, Lozan'da gizli bir belge vardıysa.
 
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, çok uluslu bir devlettir içinde bir hayli fazla kökenden insan yaşamaktadır. Önemli olan bu kökenlerin belli bir tabanda birleşmesi ve millet olma ruhudur. Milli mücadele döneminde Atatürk sayesinde kazandırılan millet olma ruhunun şu anda birbirinden nefret eden milletler ayrılığı olduğunu görmek zor değil. Hiç kimse kendinden farklı düşüncede olan bir insanla bir masada oturmak istemiyor artık. Toplum reel de değil ama beyinlerde çoktan ayrıldı birbirinden. Siyasi görüşüm yüzünden işten atılmam bunun bir göstergesidir. Kökenlerden, siyasilerden, dinlerden , görüşlerden daha önemli olan bir şey var o da insan hayatı. Katliamlar, Şehitler, gelecek beklentisi içinde olan gençler bunlar her şeyden önemli. Şu an korkuyorum arkadaşlar çünkü yarın bir mitinge gitmek istiyorum ve can güvenliğim yok yazık bu cennet ülkede, her bir yeri ayrı güzel kültürde olan bu ülkede böyle şeyler yaşanmamalı artık...
 
Madem isteğe kalsın diyosun camiler niye kapanıyo bırak isteyen gitsin
Evinde kılsın iş yerinde kılsın.Camiye ne gerek var.İmamların yalanlarını mı dinleyecekler.Amcamın anlattığına göre sürekli bağış istiyorlarmış. Sonra insanlar fişlenip dışlanıyor namaz kılmıyor diye.
 
Evinde kılsın iş yerinde kılsın.Camiye ne gerek var.İmamların yalanlarını mı dinleyecekler.Amcamın anlattığına göre sürekli bağış istiyorlarmış. Sonra insanlar fişlenip dışlanıyor namaz kılmıyor diye.
Sananeki hem özgür ılsun herkes istediğini yapsın diyon hem camiye karışıyon camiye gitmek sünnettir isteyen herkes gidebilir ayrıca boşuna konuşuyoruz bu senin dediğin gazoz ağacı oda olamıycana göre boş şeyleri konuşmayalım bu ülkede hiçbir devlet camileri kapatamaz zaten o zaman katliam çıkar işte
 
Bakın arkadaşlar hadi başa dönelim ...siyaset konuşalım...

Lütfen DİN konuşmayalım lütfen dini değerlerimizi siyasete alet etmeyelim...bırakın herkes inandığını yaşasın...Allah Teala gönderdiği peygamberlere sadece Tebliğ etme görevi vermiş İkna edin dememiştir...Siz sadece bilgilendirin demiştir...Allah (cc) bile bu kadar kolaylık sağlarken biz neyin derdindeyiz ....neyi tartışıyoruz ...din vicdanla yaşatılır maneviyatta büyütülür o kadar temizdir ki buralarda siyasetin olduğu ortamlarda konuşulacak mevzular değildir... inanırsın inanmazsın bunun açıklaması dahi yoktur....Hangi dinden olursan ol neye taparsan tap ...hoşgörülü olmak zorundayız...Din demek iyi ahlak demektir...Ahlaklı insan başkalarının yaşantısına düşüncelerine saygı duyan kişidir...İnanırsın ya da inanmazsın sadece kendini bağlar sadece seni ilgilendirir...
image.jpeg
 
Mehmet Şevket Eygi'yi sahih bir kaynak olarak kabul etmesem, gücenir misin? kendisi Kadir Mısıroğlu'nun bir tık aşağısındadır.
şöyle bir iki kelam çekeyim yazdıklarını:
"Madde 1: Müslüman Türkler dilsiz bırakılacaktır. Atalarının mezartaşlarını bile okuyamayacak derecede câhil kalmalarına dikkat edilecektir. Türkçe bir-iki yüz kelimelik kaba bir konuşma çarşı-pazar günlük iletişim dili seviyesine indirilecektir."
Müslüman Türkler dilsiz bırakılmamıştır. Atalarının mezartaşlarını zaten okuyamıyorlardı, harf inkılabından öncesine dair elimizdeki en iyi veri %10. zaten Müslüman Türklerin konuşma dili hemen hemen hiç etkilenmemiştir. halk zaten TÜRKÇE konuşuyordu.
Osmanlıca bir "dil" değildir. tam olarak Farsça Arapça ve Türkçe sentezidir.
bu Osmanlıca bir Divan Şiir'i (Fuzuli'den)
"Âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem
Ya muhît olmuş gözümden günbed-i devvâre su"

bu da Göktürk Yazıtlarından:
doğu'da gün doğusuna, güney'de gün ortasına, batı'da gün batısına, kuzey'de gece ortasına, onların içindeki bodun(lar) hep bana (iş) görür. bunca bodunu bütün ettim"

"Madde 3: Müslüman Türklere yeni bir tarih yazılacaktır. Geçmişteki İslâm büyükleri tahkir edilecektir. Asıl kahramanlar yerin dibine batırılırken yeni kahramanlar türetilecektir."
yanlış bir bilgi daha.
Bilakis yeni inkılaplarla birlikte Türk Tarihi Arap etkisinden kurtulmuştur. Zira Osmanlı'ya göre Türk Tarihi İslamiyetle başlar. İslamiyet önce Türk devletlerine Resmi Tarih yazımlarında pek de yer verilmezdi. Osmanlı'ya göre Tarih, İslam Tarihiydi.
ben hiç karalanan bir İslam Alimi görmedim. bugün İbn-i Sina hala değer görüyor mesela, nasıl görmesin ki? ya da kim Mevlana'yı kötülemiş?
aradan seçmece gidiyorum:
"Madde 4: Türk toplumunun temeli olan aile kurumu yıkılacak darbelenecek zayıflatılacaktır. Zina bir suç ve ahlâksızlık olmaktan çıkartılacak teşvik görecektir. Cinsel sapıklıklar Avrupa’da olduğu gibi meşru hale getirilecek aynı cinsten kişilerin evlenmelerine zemin hazırlanacaktır."
Zina yakın tarihe kadar zaten suçtu, Türk Medeni Kanununa göre evliliğin öncelikli şartı bir kadın ve bir erkektir.
"Madde 23: Birtakım önemli hayatî temel mevkilere kesinlikle Müslüman Türkler getirilmeyecektir."
Özal Cumhurbaşkanı oldu, daha ne olacaktı? Erbakan Başbakanlık yaptı?
gibi diye devam ediyor.
Mehmet Şevket Eygi, Rıza Nur, Kadir Mısıroğlu bunlar hep "mış" tarihçiliği yapan kişiler. hep birinci ağızdan duydum ki...
1950'den beri bu ülke zaten Merkez Sağ partilerle yönetiliyor, devlet arşivleri ellerindeydi, bulsalardı, Lozan'da gizli bir belge vardıysa.
şurada kendime bir düzeltme koyayım eksik kalmış, Göktürkçe Latin alfabesiyle yazılmaz, ben günümüz Türkçesiyle okunuşunu verdim, ilgilenen Google'dan çeşitli kaynaklara erişebilir.
 
evet okuduğum yazıda direkt lozana atıfta bulunulmuştu ancak ben orayı almadım birde o boyutunu tartışmayalım diye çünkü bir konu kapanmadan diğerine geçmek zorunda kalıyoruz
alıntı yapıyorum bunları kendi cümlelerimle anlatamam evet bazı arkadaşlar alıntı yapma kendin anlat diyorlarda onun için

Avrupa Düvel-i Muazzaması, ülkemizdeki yabancıların İslam hukukuna tâbi olmalarını kabul etmek istemiyordu.

Lozan müzakerelerinin birinci kısmında Türk delegasyonu başkanı İsmet Paşa, İslam hukukunu ve fıkhını hararetle savunmuştu.
Müzakereler bu yüzden çıkmaza girmiş, kopma derecesine gelmişti.
İşte bundan sonra Türkiye Başhahamı Hayim Nahum Efendi devreye girmiş, büyük devletlerin başkentlerine gitmiş, birtakım gizli müzakereler yapmıştı.

Hayim Nahum’un delege sıfatıyla içinde bulunduğu Türk heyeti bundan sonra Lozan anlaşmasını imzalamış ve ABD hariç bütün büyük devletler bunu imzalamışlardı.

Birtakım rivayetler –yüksek sesle olmasa bile- yıllardan beri söylenir ve yazılır:

(1) Lozan’ın gizli protokolleri vardır.

(2) Emperyalist ve sömürgeci devletlere Hilafet’in kaldırılacağı sözü verilmiştir.

(3) Hilafetle birlikte İslam hukuku, Şeriat kanunları da kaldırılacak,

(4) Onların yerine Avrupa kanunları konulacaktır.

(5) Müslüman kadınlar açılacaktır.

(6) Arap-İslam yazısı bırakılacak, Latin-Frenk yazısı alınacaktır.

(7) Türkiye İslam ve Türk dünyası ile ilgilerini kesecek, Avrupa medeniyetine yönelecektir.


1923’ten bu yana 87 yıl geçti, Lozan’ın gizli protokolleri ile ilgili yeterli bilgi bulanamadı. Bu konudaki araştırmaları Müslümanların yapmaları gerekirdi, yapmadılar, yapamadılar.

Cumhuriyet kurulduğunda Anayasanın (Teşkilat-ı Esasiye Kanunu) ikinci maddesinde “Devletin dini, Din-i İslam’dır” yazılıydı. İstanbul’da Dolmabahçe sarayında, Büyük Millet Meclisi tarafından seçilmiş bir Halife-i Müslimîn (Abdülmecid bin Abdülaziz Han) bulunuyordu. Medreseler ve tasavvuf tarikatları açıktı. Hafta tatili Cuma idi. Şapka giyen, Ramazanda açıkta oruç yiyen Türkler tutuklanıyordu. Bütün kadınlar çarşaflı idi. Sonra devrim fırtınaları esti ve şiddete dayanan realpolitikler uygulanarak İslam’dan uzaklaşıldı.

Lozan’ın gizli bir protokolü var mıydı?.. Bu sorunun cevabını Sabataycılar araştıracak değildir. Müslüman tarihçilerin, ilim adamlarının Türkiye ve dünya arşivlerine girip, bütün kaynakları tarayıp ipuçları, deliller, bilgiler ve belgeler bulmaları ve gerçeği gün yüzüne çıkartmaları gerekir.

Lozan’ın Gizli Protokollarını da bir kenara koyalım ve bugün Türkiye’de uygulanan birtakım protokollara bakalım. Bunların da elimizde yazılı metni yoktur. Yapılanlara hayata bakarak ben yazıyorum. Dikkat buyurarak okumanızı rica ederim:

Madde 1: Müslüman Türkler dilsiz bırakılacaktır. Atalarının mezartaşlarını bile okuyamayacak derecede câhil kalmalarına dikkat edilecektir. Türkçe bir-iki yüz kelimelik kaba bir konuşma çarşı-pazar günlük iletişim dili seviyesine indirilecektir.

Madde 2: Edebî ve kültürel lisan o kadar bozulacak o kadar dejenere edilecektir ki yeni nesiller yakın tarihte yazılmış Ömer Seyfeddin Hikayelerini Halide Edib’in romanlarını Hüseyin Rahmi’nin kitaplarını okuyamaz hale ve anlayamaz hale getirilecek bunların “SADELEŞTİRİLMİŞ” baskıları yapılacaktır. Velhasıl Müslüman Türklerin mâzi ile millî kültür ile en büyük bağı olan zengin edebî Türkçe tahrip edilecektir.

Madde 3: Müslüman Türklere yeni bir tarih yazılacaktır. Geçmişteki İslâm büyükleri tahkir edilecektir. Asıl kahramanlar yerin dibine batırılırken yeni kahramanlar türetilecektir.

Madde 4: Türk toplumunun temeli olan aile kurumu yıkılacak darbelenecek zayıflatılacaktır. Zina bir suç ve ahlâksızlık olmaktan çıkartılacak teşvik görecektir. Cinsel sapıklıklar Avrupa’da olduğu gibi meşru hale getirilecek aynı cinsten kişilerin evlenmelerine zemin hazırlanacaktır.

Madde 5: Halk yığınları gece gündüz vur patlasın çal oynasın eğlence şamata zevk u sefa oyun dans bayağı bir müzik ile meşgul ve sersem edilecektir.

Madde 6: Başta futbol olmak üzere on milyonlarca halk çığırından çıkmış spor müsabakalarının hastası holiganı haline getirilecek bu oyunlar yeni bir din gibi kütleleri sarıp kucaklayacaktır.

Madde 7: Türkiye’nin ve Türkiye halkının en büyük gücü olan İslâm dini bir tehlike ve tehdit olarak görülecek halk yığınlarına birtakım ideolojiler din gibi benimsetilecektir.

Madde 8: Büyük medyada tekelleşme ve kartelleşme yoluna gidilecek yurt çapında dağıtımı yapılan büyük bir gazete kurmak ancak beş on süper zenginin yapabileceği bir iş haline getirilecek kartel ve tekel medyası ile protokollar hayata uygulanacak bu gücün karşısında başka hiçbir güç dayanamayacaktır.

Madde 9: İslâmiyet darbelenecek büsbütün ortadan kaldırılamazsa dinde reform dinde yenilik dinde değişim Dinlerarası Diyalog ve Hoşgörü paravanası ardında yeni bir İslâm üretilecek ve türetilecektir. Sünnetsiz fıkıhsız şeriatsız evcil bir İslâm.

Madde 10: Türkiye Müslümanları kendilerini idare edebilecek aydın bir kafaya sahip olmadıkları için dinsizleşinceye kadar onlar güdülecek vesayet altında bulundurulacaktır. Bu gütme ve vesayet de iki kimliklilere verilecektir.

Madde 11: Birtakım önemli kurumlar köşebaşları anti-demokrat yollarla da olsa “BİZDEN” olanlara verilecektir.

Madde 12: Dindar Müslümanların okumaları yüksek tahsil yapmaları engellenecektir.

Madde 13: Ülkede hâkim/dominant unsuru teşkil eden Müslümanların büyük fabrikalar büyük holdingler büyük medya organları büyük ticarethaneler kurmaları her yola başvurularak önlenmeye çalışılacaktır. Onlara “Yeşil Sermaye” denilecektir.

Madde 14: Alkollu içkiler fuhuş zina sapıklık israf bayağı müzik lüks ve aşırı konfor tutkunluğu uyuşturucu teşvik edilecektir.

Madde 15: Bu protokollara karşı gelenler karalanacak her vasıtaya baş vurularak sindirilecek cezalandırılacaktır.

Madde 16: Eskiden altın ve gümüş en büyük güçtü. Zamanımızda ise Dolar ve Euro altın ve gümüşün yerini almıştır. Ülkenin parasının büyük kısmı bizim elimizde bulunacaktır. Millî gelirin yarısını üç-beş bin kişi aile holding paylaşacaktır.

Madde 17: Müslümanların arasına casuslar ajanlar provokatörler manipülatörler yönlendiriciler sızdırılacak bunlar vasıtasıyla onlar bin parçaya bölünecek birbirleriyle çekişip tepişmeleri sağlanacak güçleri ve kuvvetleri kırılacaktır.

Madde 18: Dinî hizmet ve faaliyetlerin köy kültürü kırsal kesim varoş gecekondu taşra zihniyetiyle yapılması sağlanacaktır. Böylelikle Müslüman çoğunluk içinde bulunduğu çukur ve tuzaktan bir türlü çıkamayacaktır.

Madde 19: Büyük medya vasıtasıyla ülkeye sahte uydurma sun’i bir gündem yapılacak; halk incir çekirdeğini doldurmaz faydasız ve lüzumsuz konularla oyalanacak asıl meseleler ve dertler yüzüstü bırakılacaktır.

Madde 20: Başta komşu İslâm ülkeleri olmak üzere İslâm dünyası ile sıkı canlı yakın ilişkiler kurulmayacak; onlarla ticaret ithalat-ihracat turizm öğrenci mübadelesi kültür münasebetleri asgarî seviyede tutulacaktır. Öyle ki Suriye ile Türkiye sanki Moğolistan’la Venezuela kadar birbirine uzak kalacaktır.

Madde 21: Halk yığınları öyle sersemletilecek uyuşturulacak afyonlanacaktır ki yararlarına ve zararlarına olan şeyleri birbirinden ayırt edemeyeceklerdir.

Madde 22: Protokolları ayakta tutmak için devletten Millet Meclisi’nden millî iradeden hukuktan millî menfaatlerden millî kimlikten daha üstün lâ yüs’el (sorumsuz) bir üst-güç bulunacak; hiçbir denetime tâbi olmayan bu güç son sözü söyleyecektir.

Madde 23: Birtakım önemli hayatî temel mevkilere kesinlikle Müslüman Türkler getirilmeyecektir.

Başka maddeler de var ama şimdilik bu kadarı yeter. “Sen neler sayıklıyorsun ne hezeyanlar savuruyorsun” diyen varsa onları büyük bir televizyon kanalında açık oturuma davet ediyorum. Gelsinler tartışalım. Aydın geçinen o adamlara Türkiye’de bundan ¤¤¤¤en yıl kadar önce basılmış Türkçe bir kitap vereyim “Lütfen okuyunuz bu Türkçe kitabı” diyeyim. Okuyamazlarsa benim haklı olduğum peşinen anlaşılmış olacaktır.


Mehmet Şevket Eygi

Gazeteci-Yazar

http://dunyagerceklerimusaber.kadinlarkulubu.com/

Bu maddelerin hepsi uydurma.Cumhuriyet kurulduktan sonra türklükten uzaklaşılmadı tam tersine ümmetçilikten milliyetçilğe geçildi.Hangisi Avrupa'nın işine daha çok gelir ? Cumhuriyet kurulduktan sonraki düzen mi? Yoksa insanların uyutularak devleti tek başına ele geçiren adamlar mı? Ortadoğu ülkelerine bakın rahatça bölüp parçalayıp yönetiyorlar. Biz de parçalandık.Farkında mısınız ? Bilmiyorum ama bu hükümet bunu başardı.Doğuyu kaybetmek üzereyiz.Bana bugün daha çok sevre yaklaşıyoruz gibi görünüyor.Keşke daha ayrıntılı bilgim olsa da yazabilsem ama ortadoğu ülkelerinde gördüklerim böyle düşündüyor.

Sananeki hem özgür ılsun herkes istediğini yapsın diyon hem camiye karışıyon camiye gitmek sünnettir isteyen herkes gidebilir ayrıca boşuna konuşuyoruz bu senin dediğin gazoz ağacı oda olamıycana göre boş şeyleri konuşmayalım bu ülkede hiçbir devlet camileri kapatamaz zaten o zaman katliam çıkar işte
Camiye gitmek sünnettir ne demek ya.Herkes inanmak zorunda mı? Başkasının özgürlüğü zedenliğinde o özgürlük olmuyor.
 
Bir uğrayayım dedim hiçbir değişiklik yok malesef herşey aynı hala :KK14:
Herkes birbirine kendi bildiğini kanıtlama peşinde, yine hakaretler suçlamalar.
Sayfalarca da yazılsa şu saatten sonra kimsenin fikri değişmez zaten, belgelerle de kanıtlansa anlamak istemeyen anlamaz.
Sadece seviye düşer o kadar. Çoktan düşmüş bile..
 
Bu maddelerin hepsi uydurma.Cumhuriyet kurulduktan sonra türklükten uzaklaşılmadı tam tersine ümmetçilikten milliyetçilğe geçildi.Hangisi Avrupa'nın işine daha çok gelir ? Cumhuriyet kurulduktan sonraki düzen mi? Yoksa insanların uyutularak devleti tek başına ele geçiren adamlar mı? Ortadoğu ülkelerine bakın rahatça bölüp parçalayıp yönetiyorlar. Biz de parçalandık.Farkında mısınız ? Bilmiyorum ama bu hükümet bunu başardı.Doğuyu kaybetmek üzereyiz.Bana bugün daha çok sevre yaklaşıyoruz gibi görünüyor.Keşke daha ayrıntılı bilgim olsa da yazabilsem ama ortadoğu ülkelerinde gördüklerim böyle düşündüyor.


Camiye gitmek sünnettir ne demek ya.Herkes inanmak zorunda mı? Başkasının özgürlüğü zedenliğinde o özgürlük olmuyor.
Yine yanlış okudun yarısından heralde ordan biri çıkmış camiler kapatılsın isteyen evinde işyerinde kılsın diyor bende karşılık olarak camiye gitmek sünnettir diyorum farz demiyorum dikkat ettiysen sünnet demek Peygamber Efendimizin yaptığı şeylerdir isteyen yapar isteyen yapmaz yani aynı şey özgürlük kişiye göre ben giderim sen gitmezsin ikimizde özgürüz(ordan biri sen oluyosun buarada)
 
Mehmet Şevket Eygi'yi sahih bir kaynak olarak kabul etmesem, gücenir misin? kendisi Kadir Mısıroğlu'nun bir tık aşağısındadır.
şöyle bir iki kelam çekeyim yazdıklarını:
"Madde 1: Müslüman Türkler dilsiz bırakılacaktır. Atalarının mezartaşlarını bile okuyamayacak derecede câhil kalmalarına dikkat edilecektir. Türkçe bir-iki yüz kelimelik kaba bir konuşma çarşı-pazar günlük iletişim dili seviyesine indirilecektir."
Müslüman Türkler dilsiz bırakılmamıştır. Atalarının mezartaşlarını zaten okuyamıyorlardı, harf inkılabından öncesine dair elimizdeki en iyi veri %10. zaten Müslüman Türklerin konuşma dili hemen hemen hiç etkilenmemiştir. halk zaten TÜRKÇE konuşuyordu.
Osmanlıca bir "dil" değildir. tam olarak Farsça Arapça ve Türkçe sentezidir.
bu Osmanlıca bir Divan Şiir'i (Fuzuli'den)
"Âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem
Ya muhît olmuş gözümden günbed-i devvâre su"

bu da Göktürk Yazıtlarından:
doğu'da gün doğusuna, güney'de gün ortasına, batı'da gün batısına, kuzey'de gece ortasına, onların içindeki bodun(lar) hep bana (iş) görür. bunca bodunu bütün ettim"

"Madde 3: Müslüman Türklere yeni bir tarih yazılacaktır. Geçmişteki İslâm büyükleri tahkir edilecektir. Asıl kahramanlar yerin dibine batırılırken yeni kahramanlar türetilecektir."
yanlış bir bilgi daha.
Bilakis yeni inkılaplarla birlikte Türk Tarihi Arap etkisinden kurtulmuştur. Zira Osmanlı'ya göre Türk Tarihi İslamiyetle başlar. İslamiyet önce Türk devletlerine Resmi Tarih yazımlarında pek de yer verilmezdi. Osmanlı'ya göre Tarih, İslam Tarihiydi.
ben hiç karalanan bir İslam Alimi görmedim. bugün İbn-i Sina hala değer görüyor mesela, nasıl görmesin ki? ya da kim Mevlana'yı kötülemiş?
aradan seçmece gidiyorum:
"Madde 4: Türk toplumunun temeli olan aile kurumu yıkılacak darbelenecek zayıflatılacaktır. Zina bir suç ve ahlâksızlık olmaktan çıkartılacak teşvik görecektir. Cinsel sapıklıklar Avrupa’da olduğu gibi meşru hale getirilecek aynı cinsten kişilerin evlenmelerine zemin hazırlanacaktır."
Zina yakın tarihe kadar zaten suçtu, Türk Medeni Kanununa göre evliliğin öncelikli şartı bir kadın ve bir erkektir.
"Madde 23: Birtakım önemli hayatî temel mevkilere kesinlikle Müslüman Türkler getirilmeyecektir."
Özal Cumhurbaşkanı oldu, daha ne olacaktı? Erbakan Başbakanlık yaptı?
gibi diye devam ediyor.
Mehmet Şevket Eygi, Rıza Nur, Kadir Mısıroğlu bunlar hep "mış" tarihçiliği yapan kişiler. hep birinci ağızdan duydum ki...
1950'den beri bu ülke zaten Merkez Sağ partilerle yönetiliyor, devlet arşivleri ellerindeydi, bulsalardı, Lozan'da gizli bir belge vardıysa.

darbelerin etkisi yokmu diyosun
bu arada söylemeden geçemeyeceğim senin bi insan olmadığını düşünmeye başladım :) kızım makinemisin nesin sen :) bana fazla gelmeye başladın :)

neyse özel mesajım yarıda kaldı burdan sonra oraya geçeçeğim ;)

pekii özala ve erbakana ne oldu canım şu an yapılmak istenen nedir onlarada gelelim

zinaya gelince şimdi tekrar baktım 55.hükümet zamanında suç olmaktan çıkarılmış yani ak parti zamanında değil ( bu yönlü iddialar varda o yüzden ekledim )

temellerimiz diziler sayesinde yeterince sarsılıyor zaten evet tercih meselesi bunda özellikle kadınlar akıllı olacak ve karşı çıkacak

iskilipli atıf hoca karalanmadımı hatta bir kez daha birisi ile tartışmıstık savunmasının 10 sayfası kayıp

ben aslında dünde arapça konusunda yazacaktım benim babannem vefat edeli 15 sene oldu arapça ve osmanlıcayı biliyordu ve benim bildiğim en az 3-4 tane osmanlıca el yazısı kitapları vardı ve malesef halam onları ne şekilde bilmiyorum elinden çıkardı bizde zamanında kıymetini bilmiyorduk o ayrı önemsemedik yani

hatta birkeresinde ben ödev yaparken yeni yazı bilmiyorum demişti( mahzunluğunu şimdi anlıyorum)

xaysex xaysex tabi sağolsun valla sayesinde öğreniyorum ne deyim

bu arada bir arkadaşta güzel bi uyarıda bulunmuş solidio solidio o değilde çokmu arıyosunuz bu isimleri : )

kaç kez çıktım yukarı ismini doğru yazmak için

şu an dini konuşmuyoruz evet haklısın incinebiliriz ALLAH cc emrettiği şekilde sadece tebliğ düşer bizlere ve bunu en iyi yaşayarak gösterebiliriz vei inşallah gösteriyoruzdur



eksiklerim olabilir hallaç pamuğuna döndüm çünkü :)
 
karizmasının boyunun posunun karısına faydası var...

ilminin imanının kendisine ahiretine faydası var...

burda kendinize nasıl bir pay çıkardınız anlayamadım ilahi kızlar vallahi alemsiniz :KK48:
Yanlış . Karizmasinin dik durusunun aklının ilminin bize çok faydası var siz hangi özellikte bi lider isterdiniz merak ettim . Evet dininin imanının da bize çok faydası var Allah korkusu olan insandan zarar gelmez .
Sizin için bunların pek önemi yok galiba.
 
Back