lise 2. sınıftaydım ben henüz aşık olduğumda, 17 yasımdaydım ve işin kötüsü aşık oldugum adam en yakın dostumdu, aynı sırayı paylaşıyorduk, her gün her yerde beraberdik, her şeyi beraber yapıyorduk... zerre umudum yoktu içimde o yüzden hiç dile getirmedim, içimde yasadım, dizginlemeye çalıştıkça büyüdü büyüdü, bunu söylemek bencillik olurdu, hem dostlugunu yitiricektim sonsuza kadar hem de dostluğumu ondan çalmış olacaktım. 3 sene böyle sürdü bu, başkaları için göğsümde ağlıyordu, başkalarının elini tutup mutluluklarını benimle paylaşıyordu... o başkalarından biri de yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmeyen başka bir arkadaşım oldu bir dönem hatta. mutlulardı ve ben hep öyle kalmalarını istiyordum taaa içimden ama artık ondan kopmam gerektiğini farkettim tek çare kaçmaktı çünkü her gün artarak çok çok acı çekiyordum. üniversiteye şehir dışına gittim, onu bir daha görmeyeceğimi düşünüyordum ama kopamadık tabi, yine de ondan uzaktayken daha kolay oluyordu her şey, en azından canım yanmıyordu, üniversite ortamında ve başka bir şehirdeydim çoğu zaman aklıma bile gelmiyordu ama tatillerde döndügüm zamanlarda yine hep beraberdik, hiç kopmadık. son sınıfa geçtiğim yaz bir arkadasım anlatmış yasadıklarımı, duygularımı. hemen geldi benimle konusmaya. üzerinden kaaç sene geçmiş bir mevzuydu artık benim için, burukluğu içimde hep kalacak olan bir lise aşkından öte bir şey değildi yani, o yüzden bunu konusmak zorlamadı beni. anlattım, güldük beraber, bu konusmadan 1 sene sonra da sevgilim oldu. benim için ulaşılması kesinlikle mümkün olmayan çok büyük bir hayaldi o. hiç düşünmemiştim bunun olabileceğini, üstelik hayatımda başka biri vardı, iyi gidiyordu onunla da her şey. yine de aşktı bunun adı hiç düşünmeden, arkama dönüp bakmadan koştum ona. o kadar mutluydum, o kadar muhteşem bir ilişkimiz vardı ki bizim. değil kavga etmek, birbirimizin gözlerinin içine bakıyorduk nasıl mutlu etsek diye... okulum bittikten 6 ay sonra yurt dışına gittim ben. bu bizim ilk ayrılığımız olacaktı ve çok zor olacaktı. ne yapıp edip arkamdan gelmeye ikna ettim onu. 1 sene hem dil eğitimi alacaktık, hem de para biriktirme imkanımız olacaktı. sıkı sıkı sarılıp "2 ay sonra görüşürüz" diyerek bıraktım onu atatürk hava limanının gümrük kapısında. 2 ay sonra görüşemedik. 3 ay, 4 ay, 5 ay sonra da görüşemedik... bir daha eline kolay kolay geçmeyecek bir iş fırsatı çıkmıştı burda karşısına ve bunu tepmek olmazdı ama uzaklıktan dolayı, benim onu aylarca orda beklemiş olmamdan dolayı, oradaki korkunç yalnızlıgımdan dolayı sorunlar yasamaya basladık. 6. ayda artık dayanamadım, her şeyi yarım bırakıp döndüm istanbula. ama giderken bıraktığım bana aşık adam değildi karşımdaki. hoyrattı, kırıcıydı, kavga ediyorduk, bağırıyordu, canımı yakıyordu... o böyle yaptıkça ben daha çok deliriyordum neden diye. neden böyle oldu nasıl bu hale geldik?? beni hala canından çok sevdiğini söylüyordu ama o bıraktığım sevgilim değildi işte. ben de tekrar öyle olabilmemiz için çabaladıkça boğuyordum onu. saçma sapan isteklerim olmaya başlamıştı. tatile giden adama "havuza girme" "arkadaşlarınla okey oynama" demek gibi. gerçi o da şikayetçi değildi bütün bunlardan, tamam diyordu her şeye yeter ki iyi olalım. içinde biriktiriyormuş meğerse. böyle geçen 1 yılın sonunda terketti beni, "seni seviyorum ama boynuna zincir bağlanmış köpek gibi hissediyorum, boğuluyorum, olmuyor" dedi ve gitti. son 2 haftamız zaten saçma sapan geçmişti. bana kaçak kaçak dokunuyor, öpmek istediğimde kendini çekiyor, noluyo dediğimde cevap vermiyordu. yeter artık konusucaz ve ne olacaksa olsun diye yanına gittim gecenin bir vakti, bostancıdan ümraniyeye. bunları söyledi, "olmyor" dedi. "sana sarılırken seni kandırıyomuş gibi hissediyorum koptu gitti artık bişeyler içimden" dedi. ne diyebilirdim, ne yapabilirdim ki? tamam dedim, yanından kalktım tek damla göz yaşı dökmeden ruh gibi taksi duragına gittim, evi nasıl tarif ettim, yol boyunca kaç sigara içtim bilmiyorum. eve gelir gelmez kendimi yatağa atıp zangır zangır titreyerek ağlamaya başladım. "olmaz" diyodum. "nasıl dayanılır buna, bu acı nasıl diner, şimdi artık nasıl devam eder hayat, nasıl yaşanır, nasıl nefes alırım??" 12 gün falan sanırım, sadece su ve sigara dumanı geçti boğazımdan, sürekli ağlıyordum, ağlayarak uyuyup ağlayarak uyanıyordum. 12 günün sonunda hayata devam etmem gerektiğini kabul ettim. yemek yedim ilk önce. sonra çok uzun zamandır görmediğim arkadaslarımla görüştüm tek tek. ondan geriye o kadar büyük bir boşluk kalmıştı ki, herkese yetecek kadar bol bol yerim vardı.. aileme sarıldım, arkadaşlarıma sarıldım, işime sarıldım... 10 senedir hayatımdaydı bu adam işin kötüsü, bütün arkadaş çevremiz aynıydı, sürekli haberlerini alıyordum, yine sürekli ağlıyordum ama artık kendimi de unutmuyordum. hiç aramadım. hiç "dön" demedim. onu bana geri getiricek bir şey varsa eğer bu "sıkıldım, boğuldum" diyip giden bir adamı daha çok boğmak değildi kesinlikle. acım benimdi, artık onu ilgilendirmezdi, sadece benim için üzülmesinden başka hiç bir işe yaramazdı onu ne kadar çok geri istediğimi bilmesi. 3 ayın sonunda kendime gelmiştim artık. yine zaman zaman gözlerim dolsa da ondan başka şeyler de düşünebiliyordum, kendimle ilgili kararlarım vardı, kendimi de seviyordum. güçlüydüm artık. "yalnız tek başına ayakta durabilecek kadar güçlüyse insan, yanında tutanlar vardır" biliyordum. geleceğe yönelik ve içinde onun olmadığı planlar kurmuştum ve bu arada biz de tekrar görüşmeye başlamıştık. önceleri ortak arkadaslarımızla bir araya geldiğimizde karşılaşıyorduk ve her sefer bir öncekinden daha yakın duruyordu bana. yanıma oturuyordu, gözleri üzerimdeydi sürekli, bir şekilde temas etmek için fırsat yaratıyordu, hep yakınımdaydı. sonra beni aramaya başladı, "gel bi çay içelim" "gel bi tavla atalım" "şuraya gidicem hadi sen de gel".... zaman geçtikçe artık kaçak kaçak da yaklaşmıyordu bana. gayet bariz sevgi gösterileri vardı. ellerimi tutuyordu, öpüyordu, saçlarımı okşuyordu, bana sarılıyordu... hiç bir şey sormadım 1 ay boyunca. ayrılalı 4 aydan fazla olmuştu ve ben iyiydim. bu tarzı hoşuma gidiyordu, adı olmayan bir ilişki vardı bizim aramızda, hiç bir karşılık alamayacağımı bilsem de zaman zaman onu sevdiğimi söylüyordum (kafalar iyiyken falan) yine de görüyordu güçlü durduğumu, onsuz yıkılmadığımı farketmişti artık, benim de istediğim buydu zaten. beni özlediğini söylemeye başladı sonra, hiç "bana dön o zaman" demedim, bunu istese yapardı zaten kapımın açık oldugunu biliyordu. sadece "ben de özlüyorum" dedim. sonra bir gün artık bu ilişki rahatsızlık vermeye başladı bana. konuştum onunla. hayatımda sıfatsız bir biçimde bu şekilde var olmasından çok rahatsız olduğumu söyledim. "ben yoluma bakıyorum kafamı karıştırma artık, ya hayatıma giriceksin, ya da tamamen çıkıcaksın" dedim. benden bir kaç gün zaman istedi. karşısındaki kadının bıraktıgı kadın olmadıgının farkındaydı artık ama yine de aynı şeyleri yaşamaktan korkuyordu. "hayatıma tekrar giren ister sen ol ister bir başkası olsun öyle sevemem artık" dedim. doğruydu da. insan bir kere aptal olurdu bu kadar, sadece bir kere bu kadar kendini unutup bütün dünyayı bir insanın etrafında çevirir, dizginlerini, kontrolünü başka bir insanın eline sadece bir kere bu kadar verebilirdi böyle ve ben bunu bir daha asla yapmayacağımı biliyordum. bunu söyledim ona da. "seni zaman zaman dünyanın en mutlu zaman zaman da dünyanın en tutsak adamı hissettiren o duygular artık yoklar ve şimdi görüyorum ki o kör aşık halim yüzünden yaptıklarım senden çok bana zarar vermiş" dedim. ve sonuç olarak ayrılıgımızdan tam 5 ay sonra, dün, ilişkimizin ilk başladığı restauranta gittik büyükadada. güzel bir rakı balık masasında "sıfatımı geri istiyorum artık" dedi. "yanıma gel" dedim, "zaten hiç gitmedim ki" dedi ve sıkı sıkı sarıldık tekrar. biliyorum bu kez herşey daha farklı, daha olgun, daha mantıklı olacak. o insanın hayatında sadece bir kere yaşayabileceği şeyler yaşanıp bitti hiç biri için hiç bir pişmanlığım yok. içimde bu yeni başlayan fırtınanın heyecanı var şimdi. çok mutluyum. hep böyle kalmak istiyorum ve biliyorum bu bizim elimizde. olan her şeyin yaşanması gerekiyordu biliyorum ve böyle sonuçlanmasaydı da mutlu olacaktım ben eninde sonunda ama şimdi tekrar ona dolu dolu "sevgilimm" diyebilmek, ondan tekrar beni ne kadar çok sevdiğini duyabilmek öyle güzel ki... çok mutluyum kızlar, çok... :sm_cool:
Son düzenleme: