Bir garip depresyon hikayesi..

Queen Bee

✿ Evli, Mutlu, Kedili, Öğretmen ✿
tek ayak cezası
Kayıtlı Üye
14 Ekim 2014
3.265
3.577
Merhaba arkadaşlar. Başlığımdan sorunumu az çok anlamışsınızdır. :110:Tabi "depresyon" benim kendi kendime koyduğum bir teşhis. Müsadenizle belirtilerimi, düşüncelerimi ve kendimi size anlatıp sizinde fikir ve önerilerinizi almak istiyorum. Uzun olacak muhtemelen ama okuyun yani, ilk emir deki gibi sesleniyorum size "Oku". (Tansiyonu ve kalbi olanlar ve kalbi olmayan klavye delikanlısı sosyopatlar okumasın!)

Öncelikle; bendeniz öğretmenim; şu atanamamışlardan ve sanırım asla da atanamayacak olanlardan. 4 yıl üniversite okudum, neredeyse 1000 sayfaya varan Tarih kitapları ezberledim, tezlerin, ansiklopedilerin, fotokopilerin arasında sıyırmanın eşiğinden dönerek okuması gerçekten zor olan bir bölümden mezun oldum ve da da da dammmm Tarih öğretmen oldum. Yada öyle olacağımı sandım... Ama öyle olmuyormuş. Atamıyormuş devlet bizi, atadığı da Cem Yılmaz'dan komik rakamlar. Askeri ücretten düşük bir maaşa ve yarım gün sigortaya sırf kendi mesleğimi yapmak için ve öğrencilerimden kopamadığım için razı oluyor ve ücretli öğretmenlik (bkz. ücretli kölelik) yapıyorum. Ücretli öğretmenlik zor. Aşağılanır, aşağılanırsın. Önce devlet seni aşağılar "Sen sus, sen ücretlisin hiçbir hakkın yok, para da yok, çaliiiişş çalişşş!" devletin üvey evladısındır. Sonra seni kadrolu burnu büyükler aşağılar; sanki zamanında kendi de bu yollardan geçmemiş gibi, sanki kendide ücretli öğretmenlik yapmamış yada Kpss'nin zorluğunu hiç tatmamış, hiç tökezlememiş gibi sanki sende eğitim fakültesi mezunu değilmişsin gibi seni en çok anlaması gereken oyken birde o aşağılar. Aşağıladıkça kendini üstün görür. Ardından veliler aşağılar; "Ayol bu ücretli, ne bilir bu öğretmenliği daha atanamamış bile, ay gitsin bu kadrolu gelsin!".. Ve sen onlara asla alan bilgisindeki yetersizliğinden dolayı değil; sözel zekanla matematik çözemediğin için ve devletin sırf seni atamamak için saçma sapan çocukların bile güleceği sorularla seni sınadığı için atanamadığını anlatamazsın. Kadrolu öğretmenden kat be kat fazla çalışıp, kat kat fazla derse girip ama 3 kat az maaş almanın ne demek olduğunu anlatamazsın. Ardından çevrendekiler ve toplum seni aşağılar; "Yavrum, sen hala atanamadın mı?" diyen teyzeler, "Öğretmenmiş ama ÜCRETLİ yani tam olarak öğretmen değil" diye arkanızdan yorum yapan amcalar... Neticede bayram ve eş dost ziyaretleri kabusunuz haline gelir. Aklınızda "E kızım yapma o zaman ücretli mücretli" gibi düşünceler oluştuysa eğer atlamamanız gereken bir nokta var. Her olumsuzluğa değen birşey var ona da"Öğretmenim diye size koşan sevgi pıtırcıkları öğrenciler" deniyor. Onlarla o bağı bir kez kurduğunuzda onlar için her zorluğa katlanır buluyorsunuz kendinizi. Kopamıyorsunuz, keşke kopulsa ama yok şimdiden özledim bile onları.. Çileye devam..

Gelelim eşime;3 yıllık flört döneminin ardından 6 aylık evliyim, eşimi çok ama çok seviyorum ama iş temposunu hiç ama hiç sevmiyorum. Öyle ağır bir tempoda çalışıyor ki...Erken gidiyor, geç geliyor. Geldiğinde de hep yorgun ve uykusuz geliyor. Bir plazanın idari departmanında
(gelin görün ki idari departmanında ama istasyonda pompacılık mı yaptırmıyorlar, restaurantta kasiyerlik mi yaptırtmıyorlar, muhasebe mi yaptırmıyorlar, başka şirketlerde satış mı yaptırtmıyorlar ama yani "idari departmanda" kusura bakmayında bir tarafıma doğru...) ve işe yeni başladığı için (neredeyse 1 sene falan olacak ) asgari ücretten sadece biraz fazla alıyor. Neymiş artacakmış zamanla ücreti, öyle diyormuş müdürü. İyi de adamda pestil mi bırakıyorsunuz ? Maaşı artsa ne olacak adamdan hayır mı gelecek yakında. İşten geliyor direkt koltuğa yığılıyor, yarım saat dil döküyorum kalkıp üstünü değiştirsin diye son gayretiyle kalkıp değiştiriyor yeniden yığılıyor. Bu seferde yarım saat elini yüzünü yıkasın diye dil döküyorum, kalkıp elini yüzünü yıkayıp yeniden yığılıyor. Son gayretiyle yemeğini yiyor, gene yığılıyor. Un çuvalına döndü adam dik durduğunu göremez oldum. Sağından çeksem soluna yığılıyor, solundan çeksem sağına yığılıyor. Bendeniz de; yaz tatili başladığından beri son derece işsiz ve son derece ev hanımı falan olduğumdan tüm gün evde sıkıntıdan patlıyor oluyorum. Akşama kadar eşimi bekliyorum ama iş temposu mutlu bir evliliğe müsade etmiyor. Ne adam akıllı vakit geçirebiliyoruz, ne bir film izleyebiliyoruz, ne de adamakıllı muhabbet edebiliyoruz.. Düğün iznini 3 gün verdiler, adam 4. gün işteydi. Balayı bile yapamadık çünkü izin vermiyorlar. Tek tatil günüde pazar. Onda da yorgunluktan akşama kadar uyuduğu için birlikte anca kısa bir gün geçirebiliyoruz. 3 kuruş paraya şanslı yaratılmışları daha da zengin etmek için tüm ömrünü iş temposunda geçiren, tüketen ve bitiren herkese de burdan selam olsun.. Aynı deneyin fareleriyiz.

Ha bir de değinmeden edemeyeceğim; ailevi problemlerim had safhada. Annem babamı terketti, babam kafayı sıyırdı, onunla uğraşıyoruz. Bu kısım çok değinmek istediğim bir kısım değil lakin bende yarattığı sıkıntıyı tahayyül edebilmeniz açısından bahsetmek istedim.

Ha bide bide, kaynanamdan nefret ediyorum. Kaynanama boşanma davası açmak istiyorum. O resmen bir huzursavar. Düğün sürecimizde hiçbirşeye yardım etmediği gibi hayatımda 1 defa yaşayacağım ne varsa hepsini mahfetti. Her lafı, her adımı, her kararı bencilce. Düğünde yardım etmedim bari yeni evlilere yardım edeyim kafası yok üstelik neredeyse bizi sömürecek. Gram evlat sevgisi yok. Annelik hormonları salgılanmamış tek varlık. İsviçreli bilim adamlarının incelemesi gereken tıbbi vaka. Buna ek olarak "Sevmek zorunda değilsin, saygı duymak zorundasın" klişesini ve bunu çıkaranlarında canı cehenneme. Kim çıkarmışsa bu sloganı Allah onu bildiği gibi yapsın, evine ateşler salsın. Sokaktaki yanımdan geçen herhangi tanımadığım biri bile daha çok sevgi ve saygıya layıkken sırf eşimi doğurduğu için zarardan başka yararı olmayan bir kadına saygı maskemi takınmak zorunda kalıyorum bu lafı çıkaran kişilik yüzünden. :kızgın:

Gelelim sonuca; Sonuç makul, sonuç ortada.. Atanamamışgillerden, ücretli köle yaz tatili dolayısıyla işsiz ve 5 kuruşsuz. Dönemlikte işe alan bir yer henüz bulamadı. Eşinin maaşı da yeterli değil.. Kredi ödemesi, düğün borçları, faturalar, ihtarnameler arasında sıkıştım kaldım. Eşimin suratını günde 3 saat görebilirsem şükretmekden bıktım usandım. Hayatımda hiç böyle dibi görmemiştim. Artık dayanamıyorum hiç suçu olmamasına rağmen ona da dünyayı dar etmeye başladım. Kendimi sürekli onu suçlar buluyorum. Onu üzüyorum, sonra pişman oluyorum, özür diliyorum ama tekrar üzüyorum. Kendimi değersiz ve hiçbir işe yaramaz hissediyorum. 4 duvar arasında hapiste gibiyim. Kalkıp iş yapmak, yemek yapmak istemiyorum. Ev işleri aldı başını gitti. Artık bir çöp evde yaşıyorum ve tifo virüsü kaparak ölmek istiyorum. Ağlamaktan gözlerim şişti, yemek yiyemiyorum mideme kramplar girdi. Sadece uyumak istiyorum, sonsuza dek uyumak.. Ama oda olmuyor. 2-3 saatlik uykuyla sabah 8'de ayaktayım. Demin internette hangi psikolojik rahatsızlığa sahipsiniz testi çözdüm "Depresyonda olabilirsiniz" çıktı. Sonra depresyonda mıyım testi çözdüm "Depresyondasınız" çıktı. Sonra ne kadar depresyondayım testi çözdüm "Ağır şiddette depresyondasınız" çıktı.
Öyle mi sizcede. Depresyonda mıyım yoksa Allah benim belamı mı vermiş ? Şayet depresyondaysam nasıl çıkılır bu depresyondan? Daha önce depresyondan çıkmayı başarmış madurgillerin önerilerini bekliyorum ve size de depresyon bulaştırmadan buradan çekip gidiyorum.

Kalın sağlıcakla :KK200:

EDİT: Konumda 2 kez asgari kelimesi geçiyor. Ve evet bunların birinde "asgari" diğerinde yanlışlıkla "askeri" yazmışım. İnsanların derdini önemsemek ve yardımcı olmaya çalışmak yerine konuyu mana bulmak için okuyorsan ve bir el sürçmeliğine takılıp TDK onur üyeliği yapacak parlak beyne sahipsen parlaklığınla kal ve konuma rica ediyorum yazma. Sonra cevap verince "Eleştiriye açık değölsünn aamaa" oluyor. Değilim kardeşim. Beyinden gelmeyen mantık dışı eleştiriye açık değilim. Net.
 
Son düzenleme:
Öğretmenlik yapmak zorunda mısınız peki?
Asla atanamayacaksanız sektör değiştiremez misiniz?
İdealler güzel, Türkiye'de karın doyurmaz

Eşiniz de napsın, o da ev geçindirmeye çalışıyor.
Sanki sektör değiştirmeniz sizin açınızdan çok daha yararlı olacak gibi geldi bana, ihtarnamenin sonu hacizdir unutmayın bunu.
Kendinizi de bu kadar üzüp sağlığınızdan olmayın.
Edit imla
 
Emin olun herkesin sizinkine benzer bir asagi bir yukari depresyon hikayesi var...bunlar sukur sebepleri ben oyle goruyorum artik..

Çıkın biraz gezin ..sonucta bu moddan cikmak elinizde zorlayin kendinizi...
 
Neden ücretli öğretmenlik yapıyorsun dersane yada temel liselerde daha cok veriyorlar.istanbuldanısın bilmiyorum ama tarihçi arkadaşım 2500 alıyor dersanede.ve yeni girdi işe
 
konu baya uzun ama temeli iş sıkıntısına dayalı. sanıyorum karı koca bu problemi yaşasam iş kurarım. max 3 bin falan alıyorsunuz galiba ikinizde çalışınca. onu da kurduğunuz herhangi bir işten hayli hayli kazanırsınız.

kayınvalideye değinmek istemiyorum. zira milli problem bu. o yüzden ona kafayı takmamaya çalışın.

anne babanız içinde hayırlsını diliyorum. belki onlar için en iyisi budur. siz dinleyin onları ama kararlarına karışmayın derim.

son olarak güzel korunun arkadaşım. bir çocuk mutlu huzurlu zamanı olabilecek aileye gelmeli. şartlarınız olgunlaşmadan hamile kalmamaya bak.
 
Senin konuların yorumların hep dikkatimi çeker maddi sıkıntın olduğunu biliyodumda hayatın seni bukadar zorladigini bilmiyodm okurken insanlar içten içe neler yaşıyor diye düşündüm bayramdan sonra eceezgi eceezgi ben sen bi kahve içelim koruparkta konuşcak çok şey var:KK50:
 
Merhaba arkadaşlar. Başlığımdan sorunumu az çok anlamışsınızdır. :110:Tabi "depresyon" benim kendi kendime koyduğum bir teşhis. Müsadenizle belirtilerimi, düşüncelerimi ve kendimi size anlatıp sizinde fikir ve önerilerinizi almak istiyorum. Uzun olacak muhtemelen ama okuyun yani, ilk emir deki gibi sesleniyorum size "Oku". (Tansiyonu ve kalbi olanlar ve kalbi olmayan klavye delikanlısı sosyopatlar okumasın!)

Öncelikle; bendeniz öğretmenim; şu atanamamışlardan ve sanırım asla da atanamayacak olanlardan. 4 yıl üniversite okudum, neredeyse 1000 sayfaya varan Tarih kitapları ezberledim, tezlerin, ansiklopedilerin, fotokopilerin arasında sıyırmanın eşiğinden dönerek okuması gerçekten zor olan bir bölümden mezun oldum ve da da da dammmm Tarih öğretmen oldum. Yada öyle olacağımı sandım... Ama öyle olmuyormuş. Atamıyormuş devlet bizi, atadığı da Cem Yılmaz'dan komik rakamlar. Askeri ücretten düşük bir maaşa ve yarım gün sigortaya sırf kendi mesleğimi yapmak için ve öğrencilerimden kopamadığım için razı oluyor ve ücretli öğretmenlik (bkz. ücretli kölelik) yapıyorum. Ücretli öğretmenlik zor. Aşağılanır, aşağılanırsın. Önce devlet seni aşağılar "Sen sus, sen ücretlisin hiçbir hakkın yok, para da yok, çaliiiişş çalişşş!" devletin üvey evladısındır. Sonra seni kadrolu burnu büyükler aşağılar; sanki zamanında kendi de bu yollardan geçmemiş gibi, sanki kendide ücretli öğretmenlik yapmamış yada Kpss'nin zorluğunu hiç tatmamış, hiç tökezlememiş gibi sanki sende eğitim fakültesi mezunu değilmişsin gibi seni en çok anlaması gereken oyken birde o aşağılar. Aşağıladıkça kendini üstün görür. Ardından veliler aşağılar; "Ayol bu ücretli, ne bilir bu öğretmenliği daha atanamamış bile, ay gitsin bu kadrolu gelsin!".. Ve sen onlara asla alan bilgisindeki yetersizliğinden dolayı değil; sözel zekanla matematik çözemediğin için ve devletin sırf seni atamamak için saçma sapan çocukların bile güleceği sorularla seni sınadığı için atanamadığını anlatamazsın. Kadrolu öğretmenden kat be kat fazla çalışıp, kat kat fazla derse girip ama 3 kat az maaş almanın ne demek olduğunu anlatamazsın. Ardından çevrendekiler ve toplum seni aşağılar; "Yavrum, sen hala atanamadın mı?" diyen teyzeler, "Öğretmenmiş ama ÜCRETLİ yani tam olarak öğretmen değil" diye arkanızdan yorum yapan amcalar... Neticede bayram ve eş dost ziyaretleri kabusunuz haline gelir. Aklınızda "E kızım yapma o zaman ücretli mücretli" gibi düşünceler oluştuysa eğer atlamamanız gereken bir nokta var. Her olumsuzluğa değen birşey var ona da"Öğretmenim diye size koşan sevgi pıtırcıkları öğrenciler" deniyor. Onlarla o bağı bir kez kurduğunuzda onlar için her zorluğa katlanır buluyorsunuz kendinizi. Kopamıyorsunuz, keşke kopulsa ama yok şimdiden özledim bile onları.. Çileye devam..

Gelelim eşime;3 yıllık flört döneminin ardından 6 aylık evliyim, eşimi çok ama çok seviyorum ama iş temposunu hiç ama hiç sevmiyorum. Öyle ağır bir tempoda çalışıyor ki...Erken gidiyor, geç geliyor. Geldiğinde de hep yorgun ve uykusuz geliyor. Bir plazanın idari departmanında
(gelin görün ki idari departmanında ama istasyonda pompacılık mı yaptırmıyorlar, restaurantta kasiyerlik mi yaptırtmıyorlar, muhasebe mi yaptırmıyorlar, başka şirketlerde satış mı yaptırtmıyorlar ama yani "idari departmanda" kusura bakmayında bir tarafıma doğru...) ve işe yeni başladığı için (neredeyse 1 sene falan olacak ) asgari ücretten sadece biraz fazla alıyor. Neymiş artacakmış zamanla ücreti, öyle diyormuş müdürü. İyi de adamda pestil mi bırakıyorsunuz ? Maaşı artsa ne olacak adamdan hayır mı gelecek yakında. İşten geliyor direkt koltuğa yığılıyor, yarım saat dil döküyorum kalkıp üstünü değiştirsin diye son gayretiyle kalkıp değiştiriyor yeniden yığılıyor. Bu seferde yarım saat elini yüzünü yıkasın diye dil döküyorum, kalkıp elini yüzünü yıkayıp yeniden yığılıyor. Son gayretiyle yemeğini yiyor, gene yığılıyor. Un çuvalına döndü adam dik durduğunu göremez oldum. Sağından çeksem soluna yığılıyor, solundan çeksem sağına yığılıyor. Bendeniz de; yaz tatili başladığından beri son derece işsiz ve son derece ev hanımı falan olduğumdan tüm gün evde sıkıntıdan patlıyor oluyorum. Akşama kadar eşimi bekliyorum ama iş temposu mutlu bir evliliğe müsade etmiyor. Ne adam akıllı vakit geçirebiliyoruz, ne bir film izleyebiliyoruz, ne de adamakıllı muhabbet edebiliyoruz.. Düğün iznini 3 gün verdiler, adam 4. gün işteydi. Balayı bile yapamadık çünkü izin vermiyorlar. Tek tatil günüde pazar. Onda da yorgunluktan akşama kadar uyuduğu için birlikte anca kısa bir gün geçirebiliyoruz. 3 kuruş paraya şanslı yaratılmışları daha da zengin etmek için tüm ömrünü iş temposunda geçiren, tüketen ve bitiren herkese de burdan selam olsun.. Aynı deneyin fareleriyiz.

Ha bir de değinmeden edemeyeceğim; ailevi problemlerim had safhada. Annem babamı terketti, babam kafayı sıyırdı, onunla uğraşıyoruz. Bu kısım çok değinmek istediğim bir kısım değil lakin bende yarattığı sıkıntıyı tahayyül edebilmeniz açısından bahsetmek istedim.

Ha bide bide, kaynanamdan nefret ediyorum. Kaynanama boşanma davası açmak istiyorum. O resmen bir huzursavar. Düğün sürecimizde hiçbirşeye yardım etmediği gibi hayatımda 1 defa yaşayacağım ne varsa hepsini mahfetti. Her lafı, her adımı, her kararı bencilce. Düğünde yardım etmedim bari yeni evlilere yardım edeyim kafası yok üstelik neredeyse bizi sömürecek. Gram evlat sevgisi yok. Annelik hormonları salgılanmamış tek varlık. İsviçreli bilim adamlarının incelemesi gereken tıbbi vaka. Buna ek olarak "Sevmek zorunda değilsin, saygı duymak zorundasın" klişesini ve bunu çıkaranlarında canı cehenneme. Kim çıkarmışsa bu sloganı Allah onu bildiği gibi yapsın, evine ateşler salsın. Sokaktaki yanımdan geçen herhangi tanımadığım biri bile daha çok sevgi ve saygıya layıkken sırf eşimi doğurduğu için zarardan başka yararı olmayan bir kadına saygı maskemi takınmak zorunda kalıyorum bu lafı çıkaran kişilik yüzünden. :kızgın:

Gelelim sonuca; Sonuç makul, sonuç ortada.. Atanamamışgillerden, ücretli köle yaz tatili dolayısıyla işsiz ve 5 kuruşsuz. Dönemlikte işe alan bir yer henüz bulamadı. Eşinin maaşı da yeterli değil.. Kredi ödemesi, düğün borçları, faturalar, ihtarnameler arasında sıkıştım kaldım. Eşimin suratını günde 3 saat görebilirsem şükretmekden bıktım usandım. Hayatımda hiç böyle dibi görmemiştim. Artık dayanamıyorum hiç suçu olmamasına rağmen ona da dünyayı dar etmeye başladım. Kendimi sürekli onu suçlar buluyorum. Onu üzüyorum, sonra pişman oluyorum, özür diliyorum ama tekrar üzüyorum. Kendimi değersiz ve hiçbir işe yaramaz hissediyorum. 4 duvar arasında hapiste gibiyim. Kalkıp iş yapmak, yemek yapmak istemiyorum. Ev işleri aldı başını gitti. Artık bir çöp evde yaşıyorum ve tifo virüsü kaparak ölmek istiyorum. Ağlamaktan gözlerim şişti, yemek yiyemiyorum mideme kramplar girdi. Sadece uyumak istiyorum, sonsuza dek uyumak.. Ama oda olmuyor. 2-3 saatlik uykuyla sabah 8'de ayaktayım. Demin internette hangi psikolojik rahatsızlığa sahipsiniz testi çözdüm "Depresyonda olabilirsiniz" çıktı. Sonra depresyonda mıyım testi çözdüm "Depresyondasınız" çıktı. Sonra ne kadar depresyondayım testi çözdüm "Ağır şiddette depresyondasınız" çıktı.
Öyle mi sizcede. Depresyonda mıyım yoksa Allah benim belamı mı vermiş ? Şayet depresyondaysam nasıl çıkılır bu depresyondan? Daha önce depresyondan çıkmayı başarmış madurgillerin önerilerini bekliyorum ve size de depresyon bulaştırmadan buradan çekip gidiyorum.

Kalın sağlıcakla :KK200:

Size bir hayal lazım. Bu hayale ulaşmak için de bir plan lazım. Örneğin atanmanız için ne yapmanız gerekiyor? Matematikten bilmem kaç almanız mı? Onu parçalara bölün. Şu şu konuları çalışmam gerekiyor diye. Siz ve hayalleriniz arasındaki engeller şu an dağ gibi görünüyor. Onları küçük parçalara bölerek alt edebilirsiniz. Ama bunun için enerji lazım. Bunun için de hayallerinize o minik minik parçaları alt ederek ulaşacağınıza inanmanız lazım. Ayrıca da inanın, yapanlar sizden farklı insanlar değil.

Eşiniz de biraz deneyim kazandıktan sonra iş değiştirir belki.
 
Neden ücretli öğretmenlik yapıyorsun dersane yada temel liselerde daha cok veriyorlar.istanbuldanısın bilmiyorum ama tarihçi arkadaşım 2500 alıyor dersanede.ve yeni girdi işe
Malesef başvurularıma yanıt gelmedi. İstanbul'da değilim..
 
konu baya uzun ama temeli iş sıkıntısına dayalı. sanıyorum karı koca bu problemi yaşasam iş kurarım. max 3 bin falan alıyorsunuz galiba ikinizde çalışınca. onu da kurduğunuz herhangi bir işten hayli hayli kazanırsınız.

kayınvalideye değinmek istemiyorum. zira milli problem bu. o yüzden ona kafayı takmamaya çalışın.

anne babanız içinde hayırlsını diliyorum. belki onlar için en iyisi budur. siz dinleyin onları ama kararlarına karışmayın derim.

son olarak güzel korunun arkadaşım. bir çocuk mutlu huzurlu zamanı olabilecek aileye gelmeli. şartlarınız olgunlaşmadan hamile kalmamaya bak.
Yok çocuk fikrine çok uzağım zaten, teşekkür ederim..
 
Öğretmenlik yapmak zorunda mısınız peki?
Asla atanamayacaksanız sektör değiştiremez misiniz?
İdealler güzel, Türkiye'de karın doyurmaz

Eşiniz de napsın, o da ev geçindirmeye çalışıyor.
Sanki sektör değiştirmeniz sizin açınızdan çok daha yararlı olacak gibi geldi bana, ihtarnamenin sonu hacizdir unutmayın bunu.
Kendinizi de bu kadar üzüp sağlığınızdan olmayın.
Edit imla
Özel sektörde çalışmak için mi 4 yıl öğretmenlik okudum ? Maddi getirisi olmasa da sınıf yönetimi ve tecrübe katıyor bana. Özel sektöre adım atmak öğretmenlik hayallerimi tamamen silip atmak gibi geliyor bana.. Son raddeme kadar bunu yapmak istemem. Teşekkür ederim..
 
Senin konuların yorumların hep dikkatimi çeker maddi sıkıntın olduğunu biliyodumda hayatın seni bukadar zorladigini bilmiyodm okurken insanlar içten içe neler yaşıyor diye düşündüm bayramdan sonra eceezgi eceezgi ben sen bi kahve içelim koruparkta konuşcak çok şey var:KK50:
tamam olur neden olmasın :)
 
Senin konuların yorumların hep dikkatimi çeker maddi sıkıntın olduğunu biliyodumda hayatın seni bukadar zorladigini bilmiyodm okurken insanlar içten içe neler yaşıyor diye düşündüm bayramdan sonra eceezgi eceezgi ben sen bi kahve içelim koruparkta konuşcak çok şey var:KK50:
Sanırım bu teklife hayır diyemeyeceğim :halay: Teşekkür ederim, haberlerinizi bekliyorum o zaman.
 
Size bir hayal lazım. Bu hayale ulaşmak için de bir plan lazım. Örneğin atanmanız için ne yapmanız gerekiyor? Matematikten bilmem kaç almanız mı? Onu parçalara bölün. Şu şu konuları çalışmam gerekiyor diye. Siz ve hayalleriniz arasındaki engeller şu an dağ gibi görünüyor. Onları küçük parçalara bölerek alt edebilirsiniz. Ama bunun için enerji lazım. Bunun için de hayallerinize o minik minik parçaları alt ederek ulaşacağınıza inanmanız lazım. Ayrıca da inanın, yapanlar sizden farklı insanlar değil.

Eşiniz de biraz deneyim kazandıktan sonra iş değiştirir belki.
Öyle diyor zaten. Biraz deneyim kazandıktan sonra daha iyi yerlere başvuracağım diyor. İnşallah öyle olur ama zor işte olayın içinde olmak.. Atanmak zaten hayallerimin baş rolünde. Matematik gerekiyor onun içinde dershaneye gitmem gerekiyor onun içinde totoyu biraz toparlamak gerekiyor. Çünkü ben tam bi matematik özürlüsüyüm kendi kendime öğrenmem mümkün değil... Teşekkür ederim.
 
Öyle diyor zaten. Biraz deneyim kazandıktan sonra daha iyi yerlere başvuracağım diyor. İnşallah öyle olur ama zor işte olayın içinde olmak.. Atanmak zaten hayallerimin baş rolünde. Matematik gerekiyor onun içinde dershaneye gitmem gerekiyor onun içinde totoyu biraz toparlamak gerekiyor. Çünkü ben tam bi matematik özürlüsüyüm kendi kendime öğrenmem mümkün değil... Teşekkür ederim.

Canım bir ara bu ders cd leri vardı çok çok güzel konu anlatımı oluyor onlardan izlesen bence işe yarar.. Matematiği dersanede öğrenmek doğru bi strateji gibi gelmiyor ... Konuları internette videolardan o benim dediğim cd lerden fln öğren ve test çöz bence.
 
Çok tatlı bir üslupla yazmışsınız . Umarım en kısa zamanda çözülür sıkıntılarınız. Kendinize bir hobi edinebilirseniz belki eşinize o kadar yüklenmezsiniz. Eşiniz için de çok zor bir durum o kadarcık paraya un çuvalına dönmek onu da yıpratıyordur.. Pa-ra pa-ra pa-ra varlığı bir dert(ki biz o derdi yaşamayanlardanız :KK70:) yokluğu yara...
 
X