turkuaz eksik olan noktayı ben aşağıda bulunan yazıda bulacağını umuyorum istersen bir oku;
Büyük bir görev için seçildiniz. Göreviniz yeni nesil çocukları yetiştirmek. Bir çocuğun ihtiyacı olan manevi her şeyi ona sağlamak. Sizin göreviniz Yaratanın saf sevgisiyle çocuklarınızı sevmeniz. Çocuklarınızı koşulsuz sevgiyle sevebiliyorsunuz.
Bu görevin kutsal yanı koşulsuz sevebilmek. Koşulsuz sevme şansı ilk önce siz annelere verildi. Koşulsuz sevebildiğiniz için koşulsuz fedakarlıklar yapabiliyorsunuz. Bu kutsal görev sırasında sizden istenen kendinizi unutmamanız ve kendinize değer verip vakit ayırmanız.
Bir çocuğun, korkuları dengede, farkındalıklı, bilgili ve empati kurabilen bir anneye ihtiyacı vardır. Çocuğunuz boş bir bardak, sizde sürahi olun. Eğer sürahide su yoksa bardağı dolduramazsınız. Anne olarak tam donanımlı değilseniz, çocuğunuza istenilen katkıyı koyamazsınız. Çocuğunuzu siz dünyaya getiriyorsunuz. Ama yanıldığınız nokta; çocuğunuzun size ait olduğudur.
Çocuğunuz sizin tarafınızdan dünyaya geliyor fakat o sizden bağımsız ayrı bir birey. Onunda duyguları, düşünceleri ve seçimleri olacaktır. Onu büyütür, yetiştirir ve eğitirsiniz. Ama duygularına, düşüncelerine ve seçimlerine karışmanız çatışmaya neden olur.
Sağlıklı bir çocuğun düşündüklerini özgürce söyleme, duygularını ifade etme ve seçimlerini içinden geldiği gibi yapma şansı olmalıdır. Bu şansı siz yaratmalısınız. Çocuğunuzu, çocuk olarak değil de farklı bir birey olarak görerek işe başlayabilirsiniz. Farklı bir birey olduğuna göre sizden farklı duyguları, düşünceleri ve seçimleride olacaktır. Bir elin beş parmağıda bir olmayacağı gibi çocuğunuzda sizinle aynı olmayacaktır. Çocuğunuz atalarınızdan öğrendiğiniz ve aslında size bile yanlış gelen kalıplar içine sokmanız çok büyük bir yanılgıdır. Tabii ki toplumun örf, adet, gelenek ve göreneklerini öğreteceksiniz. Sadece bunu yaparken önce kendi kalp süzgecinizden geçirmeniz gerekiyor. Bize öğretilen her bilgi doğru olmayabilir. Daha yeni bilgiler için adım atın. Kendi doğrularınızı çocuğunuza kabul ettiremeyeceğiniz gibi onun doğrularını da siz kabul etmek zorunda değilsiniz.
Çocuğunuzu sevin, sayın fakat endişe etmeyin. Endişe ve benzeri korkularınızla sadece çocuğunuza olumsuz katkı koyarsınız.
Sizden istenen çocuklarınızı olumlu, tam ve bütün bir şekilde topluma kazandırmanız.
Yeni nesil jenerasyonun sevgiyle ve farkındalıklarla yetiştirilmesini niyet ediyoruz.
Sizin kendinize yapacağınız en büyük iyilik kendinizi ve kızgınlıklarınızı affetmektir. Kızgın olan insan iticidir. Önüne gelen tüm mutluluk fırsatlarını farkında olmadan iter. Zaten öfke ve kızgınlık itici güçlerdir. Bu durumda mutluluğun ve huzurun size gelmesini engellersiniz. Eleştirmek, küçük görmek ya da kendinden büyük görmek itici güç için ortam hazırlar. Ve bunlar kötü enerjilerdir. Para rekabeti de kötü bir enerjidir.
Kendi öz güveninizi artırın. Siz değerli ve bütün bir insansınız, eğer sizde değersizlik korkusu varsa karşınızdaki kişiler de size değersiz olduğunuzu hissettirecektir. Çünkü bu sizin düşünceniz ve bu düşüncenizin sürekliliği için çalışacaktır. Unutmayın, kendine güveni yerinde olan, huzurlu ve mutlu olan insanlar kendilerine bolluk ve bereketi daha rahat çekerler. Problemli, sorunlu ve içine kapanık kişiler de kendilerine bu tür insanları çeker. Kendisini o kişiler içinde görür ve onların içinde kendini güçlü göstermeye çalışır. Bu kişiler cesur gözükür fakat kendi içlerinde kendilerini yer bitirirler.
Geçmiş çok tehlikeli bir dönemdir. Sürekli geçmişi yaşamak sizi yorar ve anı iptal eder. Örneğin iki sene önce yaşanmış bir kıskançlık olayını ele alalım. Kıskanan kişi hatasını fark etmiş ve kendini geliştirerek bu tutumundan kurtulmuş. Fakat bir tartışma anında eşi iki sene önce yaşadığı bu olayı gündeme getirerek ’’Sen iki sene önce de beni kıskanıyordun zaten senin ailen de böyle’’ dediğinde karşısındaki kişinin iki sene içinde edindiği gelişimi alıyor ve onu geçmişe götürüyor. O andaki öfkeyle eşini iki sene geçmişe götürüyor ve eşinin kendi için iki sene daha uğraşmasına neden oluyor. Tabii gelebilirse.
Açın ellerinizi ‘’Mutlu olmak için bize yardım et, huzurlu olmak için bize yardım et ‘’ diye Allah’tan yardımını dileyin. Unutmayın, her insan mutlu olmayı hak eder, her çocuk mutlu ve huzurlu ortamda büyümeyi hak eder, her şirket iyi iş yapmayı hak eder, her insan üretken olmayı hak eder.
Hayatınızdaki insanlara güzel şeyler söyleyin. Bir gün ninemle sohbet ederken şöyle bir soru sordum: Nine rahmetli dedem seni hiç sevdiğini söyledi mi? Ninem düşündü düşündü: Söyledi ya, dedi. Ne söyledi? Dedim. Ninem; ’’Güzel kadınsın ama burnun biraz büyük’’ dedi bana.
Her gün kocasına öfke duyan bir kadın o hasta olduktan sonra suçu başka bir yerde aramamalı. Kocasına öfkesini aktararak, enerjisini çaldığı için ve sevgi vermediği için kocası hastalanmış olabilir mi? Bakın; tıptaki hastalıkların %70 i psikolojiktir.
Kocanızla ya da karınızla ettiğiniz kavgaların çoğu onların vücutlarında dışavuruma ulaşır. Lütfen konuştuklarınıza ve davranışlarınıza dikkat edin. Eşinize sevgili ve saygılı olun. Çocuğunuza hoşgörülü olun ve değerli olduğunu sıkça hatırlatın.
Üniversiteyi Türkiye’de okudum ve Kıbrıs’taki ailemi arardım. Babamla konuşurken bana beni sevdiğini söylemesini isterdim. Ama babam ’’Dur bir dakika annen seni istiyor’’ der ve telefonu anneme verirdi. Beni sevdiğini hiç söylemedi. Daha sonra kanser hastası oldu ve ben altı ay onun yanında kaldım. Babamı annemle sırtımızda taşırdık. Ve babam altı ay boyunca sürekli bizi sevdiğini söyledi. O yüzden insanlara sevdiğinizi söyleyin. Sevginizi göstermek için şartların değişmesini beklemeyin. Bahaneler üretmeyin.
Genelde anne-babalar çözümü konuşarak halletme taraftarı değillerdir. Bu tarz konuşmalarda muhtemelen kendi ebeveynlerinden öğrendikleri kelimeleri kullanıyorlardı:
“ Neyini eksik ettik? Bir dediğini iki etmedik? Önüne yemeğini koyduk, suyunu verdik (hayvan besliyoruz ya), daha ne yapacağız?”
Bu gibi cümlelerle sorunu ortadan yok etmeye çalışırlar. Çocuğunuzun amacı sizin onu beslemeniz, ya da bir şeyler almanız değil. Onu bir birey yerine koyup ilgilenmenizdir. Okuldan gelince hal hatır sormanız, gününün nasıl geçtiğini sormak, moralinin nasıl olduğunu bilmek, bizlerin ebeveynlik görevidir. Olumlu cümlelerle, sevgi ve arkadaşça yaklaşımlarımızla onlara ilgi göstermeliyiz.
Bir çizgi film kanalını açıyoruz, çocuğu oturtuyoruz önüne yeter ki sussun ve biz işimizi rahat rahat yapalım. Daha sonra diyorsun ki “Ne oldu bu çocuğa niye böyle davranıyor?”
Senin yetiştirmenden gelen, senin kendi özünü ve sevgini aktarman gereken çocuğu sen tanımadığın çizgi filmlerle büyütüyorsun. TV başında çocuklarımızın hipnotize bir şekilde beyinlerini yıkamalarını, çaresiz bir şekilde farkına varmadan izin veriyoruz.
Seanslarda önce anneyi dinliyorum, anne hep kendi annesine ne kadar iyi davrandığını ama çocuğunun ona iyi davranmadığını anlatıyor.
Ben de çocuğu çağırıp sordum. “ Annen sana nasıl konuşursa, ödevlerini yaparsın?”
Çocuk diyor ki “ Annem bana hep emir veriyor; annem beni hep eleştiriyor; annem bana hep çocuk muamelesi yapıyor.”
Bunu söyleyen 9 yaşında bir çocuk;
“Bana sevdiğini yeterince söylemiyor ve hissettirmiyor, bana sarılmıyor. Bana dese ki ‘ha de gel ödevlerini birlikte yapalım, bana vakit ayırsa ben ödevlerimi yapacağım.”
İlkokul ikinci sınıf bir başka çocukla konuşuyorum
“Ben annemin yanında konuşmak istemiyorum” dedi. Seanstan annesinin dışarı çıkmasını rica ettik.
Çocukla konuşuyorum;
“Ne söylemek istersin?”
“Yazsam olur mu?”
Ve şöyle yazdı;
“ Annemin bana daha çok vakit ayırmasını isterdim; beni kucağına almasını ve sevmesini isterdim”
Daha sonra çocuğu dışarı çıkardım ve anneyi içeri aldım. Anneye, çocuğunun yazdığı yazıyı gösterdim ve konuştuk. Annenin ilk itirazı şu olmuştu;
“ Bunlar da amma şımarık oldular. Harçlığını veriyoruz daha ne isterler hem de özel okula gönderiyoruz. Ne kıymet bilmez çocuklar bunlar. Bizim anne babamız, bizim yaptıklarımızın onda birini bile bize yapmamışlardı.”
“ Çocuk senden harçlık yada özel okul istemedi. Senden onu kucağına almanı ve biraz daha fazla sevmeni istedi.”
Hemen anne söze karıştı:
“Siz benim çocuğumu sevmediğimi mi düşünüyorsunuz?” dedi.
Cevabım:
“Çocuğunu sevmiyorsun demedim. İçindeki enerjiyi çocuğuna aktaramadığın için; ilgi ve alakayla açığı kapatmaya çalışıyorsunuz.
Daha önce, sen hayatında birine öfkeli olduğu için öfke ve kırgınlık duyduğun için kalp enerjini kapatmışsınız. Bu sebeple içinizdeki sevginizi etrafındakilere aktaramıyorsun. Yani bizim aslında var olan sevgimizi çocuklarımıza insanlara aktarabilmek için herkesi affetmiş olmamız gerekiyor.”