- 4 Mayıs 2017
- 8
- 8
- 1
Okuyan herkese merhaba,
Yazacaklarım birazcık uzun olacak. Şimdiden özür dilerim. Ama tüm hissettiklerimi anlatmam gerek. Buna normal olduğuma inanmak , kendimi kötü hissetmemek için ihtiyacım var...
Ben 29 yaşındayım. Evliyim . Biri 15 aylık erkek , diğeri 3 yaşında kız , iki çocuğum var.
Maddi sıkıntılar haricinde dışarıdan gayet normal hatta herkesin gıpta ediyoruz senin anneliğine , eşinle olan aşkınıza , beraberliğinize maddi zorluklara rağmen birbirinize kenetlendiğiniz dediği bir aile hayatım var. Herkes bana ne kadar etkileyici konuşuyorsun , iki çocuklu olmana rağmen ne kadar fitsin. Eşinle ne kadar uyumlusun. Çocuklarına karşı ne kadar uyumlu, sabırlı ve vakit ayıran bir annesin der. Yani dışarıdan bakıldığında ideal anne ve ideal kadın gibiyim.
Gel gelelim bana...
Ben kötü bir çocukluk geçirdim. Ailemde kavga gürültü eksik olmazdı. Çocukluğuma dair hatırladığım her şeyde bir hüzün ve karmaşa durumu söz konusu. İlköğretim , ortaokul,lise sonra da üniversite hayatım boyunca arkadaşlıklarım ile ilgili sıkıntılarım oldu. Hiç samimi olduğum ve güvendiğim uzun süreli bir arkadaşlık ilişkim olmadı.Çocukken hatırladığım bir kaç kare de erkek çocuklar ve hatta kendi kuzenlerim tarafından küçük tacizler var. Yani işin özü hep insan ilişkilerim kötü oldu.
Babamla aram hiçbir zaman iyi olmadı. Hep kavga , hep gürültü. Birbirimizin üstüne bile yürümüşlüğümüz çoktur. Babamla olan çatışmalardan sonra 17 yaşından itibaren artık evde durmak bana iyice işkence gibi gelirdi.
Çünkü, babam evde yemek yerken bile benim getirdiğimi yemeyeceksin sen der tabağıma tükürürdü. Her an benimle çatışmaya girer bana hakaret ederdi.Annem kavgalarımızdan sıkılmıştı. Bu arada benden 2 yaş küçük erkek kardeşim ve yedi yaş küçük erkek kardeşim var. Onlarla da ilişkileri benim kadar kötü değildi. Ama iyide değildi. Kız kardeşimi hep ben korur, kollardım. Yaptığı her hatayı alkolü , aldatmalarını, işsizlikleri vs her seferinde affeden kabul eden ve bunu sizin için yapıyorum. Babanız olmadan nasıl sahip çıkarım diyen bir annem vardı.
Annem dışarıdan bakıldığında her şeye çocukları için katlanan , vefakar, hayatın çilesini yokluğunu çekmiş bir kadın.
Babam ise dışarıdan hayırsız ama merhametli , arkadaşları ile arası hep iyi bir adam.
Aslında çok çok küçükken babama çok düşkünmüşüm onsuz uyuyamazmışım bile. Ama bir gün 3.5 yaşındayken babamın anneme şiddet uyguladığını görmüşüm ve o günden sonra babama hiç yaklaşmamış ve hep bir çatışma halinde olmuşum.
Gel gelelim bana 17 yaşından sonra evde durmak iyice işkence geldiği için, hep vakitlerimi dışarda geçirmeye başladım. akşam eve gelir gizli saklı yemeğimi yer sonra uyurdum. Evde vakit geçirmek zorunda kaldığım anlarda ise kendi odamda takılırdım hep. Evde değilsem , ya anneannem de ya kız ya da erkek arkadaşlarımla yan yana olurdum. Tabi ki bir sürü saçma sapan flörtlerim oldu, gereksiz insanlarla kısa süreli ilişkilerim oldu. Alkol kullandım. Barlara gittim. Benim için yazmak hiç kolay değil ama bir kere tecavüze uğradım. Hep birilerine sığınmak , güvenmek bir şeylerin olması değişmesini bekledim. Üniversiteyi 2 yıllıkta kendi imkanlarımla yine bulunduğum ilde hem çalışıp, hem okudum. Tabi tüm bu zamanlarda ben dışarlarda olduğumda hatta bazen eve günlerce gelmediğimde bana hesap soran bir annem , babam olmadı. Ne yersin ne içersin. Kıyafet vs alıyorsun bu para nereden geliyor diyen olmadı. Okuyorsun bir şeye ihtiyacın var mı diyen olmadı. Sorsan ben asi bir kızdım. Hep kavga ediyordum. Sebep bu kadar basit ve yeterliydi onlar için.
Bir şekilde bir sürü kötü hatıralarla okuluda bitirdim. Çok ta işe yarayacak bir bölüm değildi . Çünkü bu kafayla hep derslerim idare edecek kadar oldu eğitim hayatım boyunca.
Okul bitti . Bir sürü iş değişikliği vs günler bu hayat devam etti. Normalde evde onlarla oturuyorum ama hayat bahsettiğim gibi işte. Öyle normal destek olabilecek yakın akrabalarımda hiç olmadı. Sonra seneler bu şekilde geçti ve 25 yaşında eşimle tanıştım. Aşıktı, aşıktım. 4 Ay sonra evlenmeye karar verdik. Ailesi beni görmeye geldi. İlk gün her şey çok güzeldi. Ertesi gün yemeğe geldiklerinde etten püften şeyleri bahane etti büyük görümcem ve kayınvalidem ve biz bu evliliği kesinlikle istemiyoruz dediler ve memleketlerine döndüler. Bu arada gerçekten etten püften çünkü mesela biri 70 yaşında anneannemin çok konuşuyor olması gibi. Hangi yaşlı çok konuşmuyor ki acaba. Benimle ilgili hiç bir bilgileri yoktu. tanımıyorlar bizim burada hiç tanıdıkları yok sadece eşim o kadar. Bu arada eşim memur. Biz daha bir ayrıl bir barış ağlamalarla dolu aylar geçirdik. Çünkü birbirimize çok aşıktık. Derken bir gün eşim sabah hadi evleniyoruz dedi ve eşimle aynı gün evlendik. Benim ailemin haberi vardı. Çünkü Eşim harika bir insandı . Sabırlı, Terbiyeli , iyi yürekli çalışkan, sakin yani insanlara göre benim tam tersim ve benim için bulunmaz hint kumaşı. Hem de benim evlenmem tabiri caizse yerimin yurdumun belli olması onlar için harikaydı.
Gerçekten de eşim harika ideal herkesin en kadar şanslısın dediği bir insan. Hep öyleydi ve hala öyle. Ben de tüm bu kötü durumlar hariç çok güzel , akıllı bir kızdım.
Tabi ki o gün biz evlendik. Ve eşimin ailesi onlarda mükemmel değil onlarında kendi içlerinde sıkıntıları var annesi babası ayrı.Öğrendiler ve tabi ki olur olmaz tepkiler verdiler. Benim ailemle bunca sene geçmesine rağmen bir kere düğün haricinde bir araya gelmediler. Düğünde olaylar oldu. Vs . Hala da problemli ilişkilerimiz farklı illerdeyiz. Bir kere benim evime gelmediler. Sürekli ara ara beni telefonla arayıp hakaret vs ettiler. Kızımı bir kez ben götürdüm oraya , onun dışında oğlumu ve kızımı hiç görmediler. anlayacağınız olnlarla da problemli bir ilişkim oldu. Herşeye rağman ne olursa olsun bana telefonla küfür bile ettiklerinde tamam haklısınız deyip sustum. Hiç cevap vermedim. Saygısızlık etmedim çünkü eşime çok aşığım ve onu hiç üzmek istemedim.
Bu arada 2 çocuğumuz oldu. Babamla yine ilişkim hep aynı devam etti.Ben hep agresif kavga eden problem bir kişi oldum ailem ve dışarıdan. Ama kendi çekirdek ailemde herşey harika. Ama ben kendi ailemle olan problemleri bir türlü kafamdan atamadığım için bir türlü bu mutluluğa hiç konsantre olamadım olamıyorum. Yetemiyor bana.
Derken geçen sene babam öldü. Hep ölse kurtulsam dediğim , Ölse bir kere ağlamam ne hali varsa dediğim babam öldü.
Bunları yazarken bile gözlerim doluyor. Ben tükürdüğümü yalamamak için kimseye üzüntümü vs belli etmedim. Bir kere bile ağlamadım ama. İçimde fırtınalar koptu. Kendimi o günden beri acaba ilişkilerimizde ben mi hatalıydım diye hep suçluyorum. Onu özlüyormuşum gibi hissediyorum. Hep ağlamak istiyorum ama hiç ağlayamıyorum. Keşke benim de babamla ilişkim çok güzel olsaydı diye içim yanıyor.Bu arada babamda şeker hastasıydı son 5 senesinde diyalize girdi. Tek ayağını yara yüzünden kestiler. Zorluklar yaşadı. Ve ben ona olan öfkemden ve kızgınlığımdan dolayı ona hiç manevi destek olamadım. Bu da bende vicdan azabı oldu.
Daha sonra babam öldükten 6 ay sonra oğlum 5 aylık kızım 2 yaşındayken artık psikologa gitmeye karar verdim. Tabi ki maddi sıkıntılarımız yüzenden devlet hastanesine gittim. ( Bu arada maddi sıkıntılar her iki aileden de evlenirken destek alamadığımız için düğün, eşya, doğumlar vs derken kredi borcumuzdan dolayı olan borçlar. Bunlar o kadar kolay değildi. Yeri geldi çocuğuma mama bile alamadığım zamanlar oldu)
Psikoloğa 5 ay kadar gittim sonra tedavimiz bitti. Bana Borderline (sınırda kişilik) teşhisi koydu. Şunları şunlarıı yap bunları yapma tarzı şeyler söyledi. İlaç vermek istedi ama psikiyatr olan doktorda benim yas sürecinde olduğumu ilaç kullanmamın doğru olmadığını söyledi. Ben de açıkcası çok ilaç kullanmayı seven biri olmadığım için itiraz etmedim.Ama ben çok fayda gördüğüme inanmıyorum. Tüm bunlardan tedavi neden bitti anlamadım. Mesela ilk gittimde çok uzun bir yol bizi bekliyor dedi. Ama 5 ayda bitti. Açıkcası doktor beni başından savdı gibi hissettim.
Şimdi evimdeyim. Herhangi bir tedavi görmüyorum.
Ama borderline kişiliğin verdiği zorlukları yaşıyorum. Anım anımı tutmuyor , Kilo takıntım var sürekli diyet yapıyorum kendimi fazla kilom olmadığı halde şişman hissediyorum. Yaşadığım hiç bir anın , yemeğin , zamanın vs tadını alamıyorum. Çok çabuk sinirleniyorum öfkemi kontrol edemiyorum. Bir an çok mutlu hissediyorum 10 dk sonra sanki dünya başıma yıkılmış herşey bomboş ölsem ne fark eder ki diye düşünüyorum. Başladığım hiç bir işin sonunu getiremiyorum. Okuduklarımı bir türlü öğrenemiyorum . Kendimi aptal , işe yaramaz gibi hissediyorum. Hiçbirşeye konsantre olamıyorum. Çocuklarım küçük evdeyim çalışmıyorum o yüzden. Bu ruh durumum onlara yansıyor. Eskiden bu kadar da değildi ama artık onlarla içimden oyun oynamak gelmiyor. Yemek yapmak temizlik yapmak gelmiyor. Onlarla oyun vs anlamında ilgilenemediğim için vicdan azabı çekiyorum. Hayatımda ki herkes ben hariç mükemmel ben kötü, sorumsuz ve sorunlu biriymişim gibi hissediyorum. Günlerim bu ruh durumu içinde geçiyor ve ben ne yapacağımı BİLMİYORUM. kendimi bu kadar kolumu kaldıracak kadar enerjisiz , mutsuz , takıntılı ve sorunlu , şişman ve çirkin hissetmek istemiyorum. Bu ruh durumundan kurtulmak istiyorum. Mutlu olmak istiyorum ama ne yapacağımı bilmiyorum. Biliyorum ÇOOKKKKK ÇOKKKKK uzun oldu. Belki de kimse okumayacak bile ama belki okuyup benimle birşey paylaşıp destek olmak isteyen . Belki de okuyan bir doktor ve ya farklı biri benim hayatıma bana dokunabilecek bir yol gösterebilir diye düşündüm ...
Okuduğunuz için çok teşekkür ederim.
Yazacaklarım birazcık uzun olacak. Şimdiden özür dilerim. Ama tüm hissettiklerimi anlatmam gerek. Buna normal olduğuma inanmak , kendimi kötü hissetmemek için ihtiyacım var...
Ben 29 yaşındayım. Evliyim . Biri 15 aylık erkek , diğeri 3 yaşında kız , iki çocuğum var.
Maddi sıkıntılar haricinde dışarıdan gayet normal hatta herkesin gıpta ediyoruz senin anneliğine , eşinle olan aşkınıza , beraberliğinize maddi zorluklara rağmen birbirinize kenetlendiğiniz dediği bir aile hayatım var. Herkes bana ne kadar etkileyici konuşuyorsun , iki çocuklu olmana rağmen ne kadar fitsin. Eşinle ne kadar uyumlusun. Çocuklarına karşı ne kadar uyumlu, sabırlı ve vakit ayıran bir annesin der. Yani dışarıdan bakıldığında ideal anne ve ideal kadın gibiyim.
Gel gelelim bana...
Ben kötü bir çocukluk geçirdim. Ailemde kavga gürültü eksik olmazdı. Çocukluğuma dair hatırladığım her şeyde bir hüzün ve karmaşa durumu söz konusu. İlköğretim , ortaokul,lise sonra da üniversite hayatım boyunca arkadaşlıklarım ile ilgili sıkıntılarım oldu. Hiç samimi olduğum ve güvendiğim uzun süreli bir arkadaşlık ilişkim olmadı.Çocukken hatırladığım bir kaç kare de erkek çocuklar ve hatta kendi kuzenlerim tarafından küçük tacizler var. Yani işin özü hep insan ilişkilerim kötü oldu.
Babamla aram hiçbir zaman iyi olmadı. Hep kavga , hep gürültü. Birbirimizin üstüne bile yürümüşlüğümüz çoktur. Babamla olan çatışmalardan sonra 17 yaşından itibaren artık evde durmak bana iyice işkence gibi gelirdi.
Çünkü, babam evde yemek yerken bile benim getirdiğimi yemeyeceksin sen der tabağıma tükürürdü. Her an benimle çatışmaya girer bana hakaret ederdi.Annem kavgalarımızdan sıkılmıştı. Bu arada benden 2 yaş küçük erkek kardeşim ve yedi yaş küçük erkek kardeşim var. Onlarla da ilişkileri benim kadar kötü değildi. Ama iyide değildi. Kız kardeşimi hep ben korur, kollardım. Yaptığı her hatayı alkolü , aldatmalarını, işsizlikleri vs her seferinde affeden kabul eden ve bunu sizin için yapıyorum. Babanız olmadan nasıl sahip çıkarım diyen bir annem vardı.
Annem dışarıdan bakıldığında her şeye çocukları için katlanan , vefakar, hayatın çilesini yokluğunu çekmiş bir kadın.
Babam ise dışarıdan hayırsız ama merhametli , arkadaşları ile arası hep iyi bir adam.
Aslında çok çok küçükken babama çok düşkünmüşüm onsuz uyuyamazmışım bile. Ama bir gün 3.5 yaşındayken babamın anneme şiddet uyguladığını görmüşüm ve o günden sonra babama hiç yaklaşmamış ve hep bir çatışma halinde olmuşum.
Gel gelelim bana 17 yaşından sonra evde durmak iyice işkence geldiği için, hep vakitlerimi dışarda geçirmeye başladım. akşam eve gelir gizli saklı yemeğimi yer sonra uyurdum. Evde vakit geçirmek zorunda kaldığım anlarda ise kendi odamda takılırdım hep. Evde değilsem , ya anneannem de ya kız ya da erkek arkadaşlarımla yan yana olurdum. Tabi ki bir sürü saçma sapan flörtlerim oldu, gereksiz insanlarla kısa süreli ilişkilerim oldu. Alkol kullandım. Barlara gittim. Benim için yazmak hiç kolay değil ama bir kere tecavüze uğradım. Hep birilerine sığınmak , güvenmek bir şeylerin olması değişmesini bekledim. Üniversiteyi 2 yıllıkta kendi imkanlarımla yine bulunduğum ilde hem çalışıp, hem okudum. Tabi tüm bu zamanlarda ben dışarlarda olduğumda hatta bazen eve günlerce gelmediğimde bana hesap soran bir annem , babam olmadı. Ne yersin ne içersin. Kıyafet vs alıyorsun bu para nereden geliyor diyen olmadı. Okuyorsun bir şeye ihtiyacın var mı diyen olmadı. Sorsan ben asi bir kızdım. Hep kavga ediyordum. Sebep bu kadar basit ve yeterliydi onlar için.
Bir şekilde bir sürü kötü hatıralarla okuluda bitirdim. Çok ta işe yarayacak bir bölüm değildi . Çünkü bu kafayla hep derslerim idare edecek kadar oldu eğitim hayatım boyunca.
Okul bitti . Bir sürü iş değişikliği vs günler bu hayat devam etti. Normalde evde onlarla oturuyorum ama hayat bahsettiğim gibi işte. Öyle normal destek olabilecek yakın akrabalarımda hiç olmadı. Sonra seneler bu şekilde geçti ve 25 yaşında eşimle tanıştım. Aşıktı, aşıktım. 4 Ay sonra evlenmeye karar verdik. Ailesi beni görmeye geldi. İlk gün her şey çok güzeldi. Ertesi gün yemeğe geldiklerinde etten püften şeyleri bahane etti büyük görümcem ve kayınvalidem ve biz bu evliliği kesinlikle istemiyoruz dediler ve memleketlerine döndüler. Bu arada gerçekten etten püften çünkü mesela biri 70 yaşında anneannemin çok konuşuyor olması gibi. Hangi yaşlı çok konuşmuyor ki acaba. Benimle ilgili hiç bir bilgileri yoktu. tanımıyorlar bizim burada hiç tanıdıkları yok sadece eşim o kadar. Bu arada eşim memur. Biz daha bir ayrıl bir barış ağlamalarla dolu aylar geçirdik. Çünkü birbirimize çok aşıktık. Derken bir gün eşim sabah hadi evleniyoruz dedi ve eşimle aynı gün evlendik. Benim ailemin haberi vardı. Çünkü Eşim harika bir insandı . Sabırlı, Terbiyeli , iyi yürekli çalışkan, sakin yani insanlara göre benim tam tersim ve benim için bulunmaz hint kumaşı. Hem de benim evlenmem tabiri caizse yerimin yurdumun belli olması onlar için harikaydı.
Gerçekten de eşim harika ideal herkesin en kadar şanslısın dediği bir insan. Hep öyleydi ve hala öyle. Ben de tüm bu kötü durumlar hariç çok güzel , akıllı bir kızdım.
Tabi ki o gün biz evlendik. Ve eşimin ailesi onlarda mükemmel değil onlarında kendi içlerinde sıkıntıları var annesi babası ayrı.Öğrendiler ve tabi ki olur olmaz tepkiler verdiler. Benim ailemle bunca sene geçmesine rağmen bir kere düğün haricinde bir araya gelmediler. Düğünde olaylar oldu. Vs . Hala da problemli ilişkilerimiz farklı illerdeyiz. Bir kere benim evime gelmediler. Sürekli ara ara beni telefonla arayıp hakaret vs ettiler. Kızımı bir kez ben götürdüm oraya , onun dışında oğlumu ve kızımı hiç görmediler. anlayacağınız olnlarla da problemli bir ilişkim oldu. Herşeye rağman ne olursa olsun bana telefonla küfür bile ettiklerinde tamam haklısınız deyip sustum. Hiç cevap vermedim. Saygısızlık etmedim çünkü eşime çok aşığım ve onu hiç üzmek istemedim.
Bu arada 2 çocuğumuz oldu. Babamla yine ilişkim hep aynı devam etti.Ben hep agresif kavga eden problem bir kişi oldum ailem ve dışarıdan. Ama kendi çekirdek ailemde herşey harika. Ama ben kendi ailemle olan problemleri bir türlü kafamdan atamadığım için bir türlü bu mutluluğa hiç konsantre olamadım olamıyorum. Yetemiyor bana.
Derken geçen sene babam öldü. Hep ölse kurtulsam dediğim , Ölse bir kere ağlamam ne hali varsa dediğim babam öldü.
Bunları yazarken bile gözlerim doluyor. Ben tükürdüğümü yalamamak için kimseye üzüntümü vs belli etmedim. Bir kere bile ağlamadım ama. İçimde fırtınalar koptu. Kendimi o günden beri acaba ilişkilerimizde ben mi hatalıydım diye hep suçluyorum. Onu özlüyormuşum gibi hissediyorum. Hep ağlamak istiyorum ama hiç ağlayamıyorum. Keşke benim de babamla ilişkim çok güzel olsaydı diye içim yanıyor.Bu arada babamda şeker hastasıydı son 5 senesinde diyalize girdi. Tek ayağını yara yüzünden kestiler. Zorluklar yaşadı. Ve ben ona olan öfkemden ve kızgınlığımdan dolayı ona hiç manevi destek olamadım. Bu da bende vicdan azabı oldu.
Daha sonra babam öldükten 6 ay sonra oğlum 5 aylık kızım 2 yaşındayken artık psikologa gitmeye karar verdim. Tabi ki maddi sıkıntılarımız yüzenden devlet hastanesine gittim. ( Bu arada maddi sıkıntılar her iki aileden de evlenirken destek alamadığımız için düğün, eşya, doğumlar vs derken kredi borcumuzdan dolayı olan borçlar. Bunlar o kadar kolay değildi. Yeri geldi çocuğuma mama bile alamadığım zamanlar oldu)
Psikoloğa 5 ay kadar gittim sonra tedavimiz bitti. Bana Borderline (sınırda kişilik) teşhisi koydu. Şunları şunlarıı yap bunları yapma tarzı şeyler söyledi. İlaç vermek istedi ama psikiyatr olan doktorda benim yas sürecinde olduğumu ilaç kullanmamın doğru olmadığını söyledi. Ben de açıkcası çok ilaç kullanmayı seven biri olmadığım için itiraz etmedim.Ama ben çok fayda gördüğüme inanmıyorum. Tüm bunlardan tedavi neden bitti anlamadım. Mesela ilk gittimde çok uzun bir yol bizi bekliyor dedi. Ama 5 ayda bitti. Açıkcası doktor beni başından savdı gibi hissettim.
Şimdi evimdeyim. Herhangi bir tedavi görmüyorum.
Ama borderline kişiliğin verdiği zorlukları yaşıyorum. Anım anımı tutmuyor , Kilo takıntım var sürekli diyet yapıyorum kendimi fazla kilom olmadığı halde şişman hissediyorum. Yaşadığım hiç bir anın , yemeğin , zamanın vs tadını alamıyorum. Çok çabuk sinirleniyorum öfkemi kontrol edemiyorum. Bir an çok mutlu hissediyorum 10 dk sonra sanki dünya başıma yıkılmış herşey bomboş ölsem ne fark eder ki diye düşünüyorum. Başladığım hiç bir işin sonunu getiremiyorum. Okuduklarımı bir türlü öğrenemiyorum . Kendimi aptal , işe yaramaz gibi hissediyorum. Hiçbirşeye konsantre olamıyorum. Çocuklarım küçük evdeyim çalışmıyorum o yüzden. Bu ruh durumum onlara yansıyor. Eskiden bu kadar da değildi ama artık onlarla içimden oyun oynamak gelmiyor. Yemek yapmak temizlik yapmak gelmiyor. Onlarla oyun vs anlamında ilgilenemediğim için vicdan azabı çekiyorum. Hayatımda ki herkes ben hariç mükemmel ben kötü, sorumsuz ve sorunlu biriymişim gibi hissediyorum. Günlerim bu ruh durumu içinde geçiyor ve ben ne yapacağımı BİLMİYORUM. kendimi bu kadar kolumu kaldıracak kadar enerjisiz , mutsuz , takıntılı ve sorunlu , şişman ve çirkin hissetmek istemiyorum. Bu ruh durumundan kurtulmak istiyorum. Mutlu olmak istiyorum ama ne yapacağımı bilmiyorum. Biliyorum ÇOOKKKKK ÇOKKKKK uzun oldu. Belki de kimse okumayacak bile ama belki okuyup benimle birşey paylaşıp destek olmak isteyen . Belki de okuyan bir doktor ve ya farklı biri benim hayatıma bana dokunabilecek bir yol gösterebilir diye düşündüm ...
Okuduğunuz için çok teşekkür ederim.