- 20 Ekim 2016
- 6.442
- 30.253
Konunuzda sevdiğiniz insanları aramadığınızdan sohbetlerinin başınızı şişirdiğinden size zul geldiğinden bahsediyorsunuz haksız mıyım? Bunları sevdiğiniz insanlara hissediyorsanız ortada kabul etmek istemediğiniz bir sorun vardır demek istiyorum. İnsanlar yaşın ilerlemesiyle daha içlerine dönebiliyorlar ama bundan şikayetçi olmuyorlar gördüğüm kadarıyla. Ama siz şikayetcisiniz demek ki kırıldığınız uzaklaştığınız sorunlar olmuş ama kabul etmek istemiyorsunuz sorun olarak bile görmediğinizi düşünüyorsunuz.Sevmediğim kimse yok'tan kastım, birini sevmemek aktiflik göstergesi benim için. Biri beni sevmiyorsa bana karşı bir duygu taşıyordur. Ya kıskanıyordur ya çok seviyordur kırılmıştır gibi. Sevmediğim kimse yok derken sevdiklerimin dışında kalan kişilerin ‘diğerleri’ kategorisinde kaldığını ve sevgi adına onlara ne nefret ne de bir aşk duymadığımı belirtmekti amacım.
Olsun yine de anlattiklariniza ve yaptiklariniza bakilirsa normalin ustunde bir zeka yapiniz var ki bu sekildesiniz benim zeki veya zekali insanlarda gordugum ortak noktalari insanlarla iletisim kuramiyor olmalari ...Çok isterdim zeki olmayı ama değilim :) sadece pratik zekaya sahibim kolay öğrenirim ama gerçek bir zekiyle yakın arkadaştım lisede. O yüzden parlak zeka ve zeki arasındaki farkın farkındayım. İlk kez gördüğümüz dersleri beraber dinlerdik benşu ifadeye sahipken o bir yandan anladığını ifade eden hmm mm hmm sesleri çıkarır bir yandan sorulacak soruları şu özgüvenle beklerdi
bir şu arkadaş hikayesi de benden. eski kocam bayılırdı. öyle arkadaşlı muhabbetlere. hiçbir zamanda bekar arkadaşlarından kopamadı. arkadaşları için beni eker harcardı.onlarla sinemaya yemeğe gittiğimizde elimden dahi tutmazdı.onlar önden giderse onlara takılır arkada beni yalnız bırakırdı. evli çiftler yanyana çift olarak görünürken biz karı kocadan başka her şeye benzerdik. emrivaki misafir çağırır.işten güçten yorgunluktan düzensiz evim(1 gün toplayıp 6 gün dağıtıyorduk) elaleme reklam olurdu.sonra bol bol suçlamıştır arkadaşın yok senin diye diye. sonra ne mi oldu o arkadaşçıklar karı koca olsun tek olsun. hatta anne babası hep beni ona kötüledi o da herkese benzetmeye çalıştığı evlilik en sonunda evliliğe benzemedi.eşi olarak beni anlamak yerine karşımda kim varsa onlara hak verip onlara karşı beni savundu. çocuk yapınca da. çocuk, arkadaşlarını tanıştığı insanları anne babasını eğlendiren süs köpeği oldu onun için.
hala da görüşme günlerinde öyle görüyor çocuğu.
ailesi de oğluş yetiştirdik diye parçalyorlar hala kendilerini.herkese benzeyen ama hiçbir şeye benzemeyen. hala arkadaş arkadaş diye parazit insanları toplayan biri. birde dışarıdan insan zannetmiyorlar mı?
Aşkolsun highlighter ulusal süslenme aracımız artık. Bir tür mesaj veriyor gençlerimiz. Geleceğimiz de yüzümüz kadar parlak demeye çalışıyorlar. Hep sosyal mesaj kaygısından bunlar.
Ben sizden belki üstteki paragrafta bahsettiğiniz kısımda ayrışıyorum. Ben insanlardan uzak durmuyorum. Sadece istediğim ölçüde kendimi açıp, samimiyete karar veriyorum. Son çalıştığım üç kurumda da "dost" edinmedim. Kendimce sebeplerim vardı. Ancak çalışma hayatım devam ederken, davet edildiğim görüşmelere katıldım. İnsan izin verdiği ölçüde kişisel alanına dahil oluyor insanlar zaten.
Yirmili yaşların başında sizin gibiydim ben de. Çoğunlukla kaçardım ve ilgimi çekmeyen konularda ya sessiz kalır yahut ortama dahil olmazdım. Ancak şimdi durum biraz değişti. Hala eğlence ve sosyalleşme adı altında yapılan samimiyetten uzak, kendim olmayı başaramadığım ortamlardan kaçınıyorum ancak insan konusunda biraz daha farklı düşünüyorum. İnsanları incelemeyi sevdiğim ve her birinden mutlaka öğrenmem gereken bir şey olduğunu düşündüğüm için her ortama, her muhabbete fiziki olarak dahil olabilirim. Bir müddet sonra yarardan çok zarar göreceğimi anlarsam ilişiğimi keserim.
İşle alakalı kısımda haklı olabilirsiniz. İlk çalıştığım kurumda öğretmenler her okul çıkışı bir yerde kahve içerdi. Ya da okula bir şeyler sipariş edip otururlardı. Bu manasız eyleme anlam veremeyip bir an evvel evime gitmek isterdim. Zira konuşulan mevzular gün içinde yaşanan şeylerin kritiğiydi. Zaten yaşadınız o günü, bırakın bitsin gün bir de konuşarak sürdürmeyin derdim ama ne fayda.
Bunun dışında yaşınız kaç bilmiyorum. İnsan belli bir yaştan sonra sakinliği, az insanı tercih ediyor. Yine yaşla alakalı olarak olumsuz etki edecek her türlü ortam ve insandan kaçmak istiyor.
renkliistop İnsan seviyorum, uzaktan. Sosyal hayatta benimle karşılaşsanız veya bana bir işiniz düşse ne iyi kadın dersiniz. Ultra empati seviyemle her derdinizi derdim gibi bilirim emin olun. Yarın kınası olan arkadaşın annesi ve babası yok. Kendisi iş arkadaşım olur. Nadir ararım nadir dönüş yaparım nadir görüşürüm. Ama dünden beni aklıma geldikçe ağlıyorum. Annesi babası da görseydi. O'nun da kınasını annesi yakabilseydi. Gözümden yaş dökülüyor değil bildiğin elimi yüzüme kapatıp kapatıp ağlıyorum :) gelin benim kadar ağlamış mıdır bilmiyorum. İnsanları, acılarını, sevinçlerini önemsiyor ve hissediyorum. Ama Allah için ötede durun demek geliyor sadece içimden.
Konu şu sebeple açıldı. Bana kendimi başka bir yaşam formuymuşum gibi hissettiren insanlar var. Benim gibi insanlar da var mı? Gerçekten yabani hayat örneği sergileyebiliyorum ve bundan da ruhen mutluyum fakat gerçekten örneksiz miyim, ben gibiler de var mı?
Sorularının cevaplarını almak.
Derdimi anlatirken birilerini icten ice mutlu etmisim meger cumlenizi biraz acabilir misiniz ozel degilseÖzellikle bu sene çok sayıda insan çıktı hayatımdan. Hatta geçen senelerde sık görüştüklerimin hiç biri yok hayatımda. Ben buna bir temizlenme yaşadım, olmamışlar döküldü diyorum. Kendimi de fazlasıyla sorguladım bu dönemde neden diye. Şükür kimsenin canını acıtacak, zarar verecek bir şey yapmamıştım. Sadece fazla taviz verdiğimin ve çevremdekilere yersiz bir güven hissettiğimin farkına vardım. Şimdi herkesten her şeyi beklerim kafasındayım. Beklentin olmayınca kırgınlığın da olmuyor, en güzel kafa. :)
Şimdilerde kalbinin temizliğine inandığım, nerde nasıl davranmasını gerektiğini bilen bir iki arkadaşım var ailece de görüşüyoruz. Onlarla iletişimimi sürdürüyorum. Kök ailemde gayet kalabalıktır, kardeşlerimle yaşlarımız yakın onlarla da görüşüyorum. İnanın yetiyor, annem hep derdi "nerde çokluk,, orda b....k" diye, doğruymuş. Çalışıyorum, hafta sonlarım hep misafir ağırlamakla geçerdi. Kimseye hayır diyemez, geri çeviremezdim. Kaç kez ailece yaptığımız planları iptal ettiğimi bilirim. Planımız var, kusura bakmayın demeyi de öğrendim artık.
Aile içimi canım ciğerimde olsa çok dökmüyorum, ordan da vuruldum çünkü. Ben derdimi anlatırken birilerini içten içe mutlu etmişim meğer. Temkinliyim, beklentisizim ve böyle çok mutluyum.
Ama iki uçta da olamam sanırım, evimi herkese kapatamam. Ayıklama yaptığımda geri kalanlarlar buyursun gelsin. Bir iki hoş muhabbet iyi geliyor insana. Kararında olan her şey güzel.
Evet şekerim seni anlıyorum. Artık insanlar social mediadan birbirlerini takip ettigi için yüzyüze görüşmek istemiyor. Gizem diye birşey kalmadı.not: uzun bir iç döküş. durumu olmayanlar hiç başlamasın.
selamlar hanımlar,
dün haber sitelerinde gezinirken ayşe hatun önal'ın verdiği bir röportajda 'evime misafir davet etmiyorum' başlığı dikkatimi çekti. röportaj tam metni şu şekilde:
'Yalnız yaşadığım için artık eve pek misafir kabul etmiyorum. İnsanlara hizmet falan bunlar beni yoran şeyler, dışarıda görüşmeyi tercih ediyorum. Davetsiz misafirlere kapıyı açmıyorum zaten evde yok numarası yapıyorum.'
31 yaşımdayım. iki üniversite okudum toplamda sekiz sene süren bir üniversite hayatım oldu. özellikle kimya fakültesinde okurken tanıştığım insan sayısı ve sosyal yoğunluk hala arkadaşlarım arasında konuşulur. kendi öğrenci evimiz vardı beş öğrenciydik ama o evde beş kişi uyuduğumuz çok nadirdi. gün geldi yirmi kişi kaldık. telefon listem ciddi kabarıktı. ve bu insanların çoğu birbirimize yüreğimizden dokunduğumuz, hayatımda hep olmalı, hep kalmalı türünden kişilerdi. yani bu sosyal hız benim başımı döndürmüyor, beni yormuyor aksine memnun ediyordu. çoğu kişinin hayallerinde olan kalabalık sofralar, kahkaha yükselen evler bizim evimizdi. her meslek grubundan arkadaşım vardı. ilk üniversite bitip ikinci üniversitem başladığında arkadaş grubunun yaş ortalaması düşük olduğu için pek iletişim kurma taraftarı olmadım ve bir nebze kendime döndüm. kimya yolculuğum sırasında beraber olduğumuz o kabarık listeyle de görüşmeye devam ettim. benimle birkaç saat geçirseydiniz telefonuma gelen bildirimlere bakarak tanınmış biri olduğumu düşünebilirdiniz.
-kendimi yeteri kadar övebildiysem sorunuma geçiyorum-
sonra, zamanla fark ettiğim bir değişime girmeye başladım. telefon görüşmeleri 'bu sefer sen arayacaksın' larla bitmeye başladı. rehberin arayan kısmı doluyken aranan kısmı o günkü ev arkadaşlarıma açtığım ekmek lazım mı telefonlarıyla meşguldü.
bugün geldiğim noktada rehberimdeki elle tutulur dost denecek insan sayısı beş-altıya indi. tanımadığım numaralardan gelen vefafız nasılsın mesajları seyrekleşti. numarayı tanımadığımı söylemekten utandım ve her seferinde zaten devam ettirmek istemediğim konuşma kendiliğinden bitti.
son birkaç yıldır böyleyim. o beş altı kişiden başkasıyla görüşmek istemiyorum. o görüştüklerimde hadi şunu yapalım, alo cınım naber şeklindeden ziyade, birkaç ayda bir orda mısın hayatta mısın iyi misin merakını giderdikten sonra birkaç ay daha aramama halini aldı. oturduğum apartmanda kimseyle görüşmüyorum çünkü komşuculuk oynamak beni bayıyor. samimiyetsiz birkaç lakırdıyı kahve eşliğinde tüketmek. kahve sonrası ne benim cebimde ne onun cebinde dişe dokunur birşey kalmamış olması, çoğu kişiye minik ve ponçik bu kahve ziyaretini benim için zulme dönüştürüyor. ayşecim gibieşim haricinde kimseye kapıyı açmam. insanlar beni böyle kabullendiği için de pek gelmezler zaten.
böyle anlatınca yabani biri olduğum düşünülmesin. insanlara kendimi sevdirmeyi ve affettirmeyi çok iyi başarırım. tanıdığım ve pek iyi tanımadığım çok insanda büyük bir kredim vardır nedense.
bayramları hiç sevmem mesela. daha dün görüştüğün komşuna baklava, sarma gibi insanı zahmetten öldürecek şeyler yedirip havadan sudan konuşmanın neresi bu kadar çekici anlamıyorum. çok konuşan insanlara tahammülüm ciddi derecede azaldı. boş konuşan insanlara ise hiç tahammülüm kalmadı. eski günlerimi düşündüğümde yıldızı sönmüş bir star gibi hissediyorum kendimifakat o hayat şu an bana öyle uzak ve öyle yorucu geliyor ki.
var mı ben gibi insandan kaçan, insan sevmeyen. burada açılan arkadaş arıyorum konularının sahiplerinden özür diliyorum bunu şımarıkça bir off bırakın yakamı yhaa'dan ibaret sanmayın. çevrem öyle büyük doldu ve öyle büyük boşaldı ki olanları anlamdırmakta zorlanıyorum. kendi dünyamı kurdum ve içinde çok mutluyum. çalışıyorum, kimyagerim. müzik kursuna gidiyorum. dil eğitimi alıyorum. kaneviçe yapıyorum. üniversite sınavına hazırlanıyorum yeni bir bölüm için. ben bana yetiyorum ve çok mutluyum. ama neden toplumdan ve insanlardan bu kadar uzağım. yarın gece bir arkadaşın kınası var. ben de iki göbek atar keyfimizi buluruz tadında olabilsem. ama göbek atarak eğlenmek bir bana mı saçma ve sıkıcı geliyor.