- 24 Temmuz 2008
- 2.029
- 15
BEBEKLİK VE ÇOCUKLUK
Bebekler kendilerine gülünmesinden ve kendileriyle yumuşak bir sesle konuşulmasından mutlu olurlar ve algıları gelişir. Bebeğinize gülün ve onunla konuşun.
Bazı anne-babalar bebeklerin zekasını geliştirebileceklerini düşünürler. Yatak çarşaflarının renkli ve desenli olması gibi şeyler bebeğin algısının gelişmesi için yeterlidir. Bunun ötesinde çocuğunuzun zekasını geliştiremezsiniz. Çocuğunuzu zorlamayın.
Bebeğinizin diş çıkartırken, yürümeye ve konuşmaya başlarken, huysuz olacağını kabullenin.
Bebekler gelişimlerinin her aşamasında huzursuz ve çekilmez olurlar.
Çocuğunuzun televizyon sebebiyle geç yatmayı alışkanlık haline getirmesine izin vermeyin.
Atalarımız “Uyusun da büyüsün” demişler. Bugün doğru söylediklerini biliyoruz. Büyüme hormonu gece uykuda salgılanır. Geç yatan çocuklar sağlıksız olur. On iki yaşına kadar çocuklar kışın en geç 21.00, yazın 22.00’de yatmalıdır.
Yemek konusunda çocuğun üstüne fazla düşmeyin. Onun da özel tercihleri olabileceğini kabul edin.
Çocuğunuz önündeki yemeği yemekte zorlanıyorsa, tabağı bitirmeye mecbur etmek yerine, yarısını yemesini isteyin. Belki yarım tabak eksik yemek yer, ancak adına “uzlaşma” denilen ve hayatı yaşanılır kılan bir özellik kazanma yolunda önemli bir adım atar.
Oyun oynayarak, komiklik yaparak yemek yedirmeyin. Aksi takdirde yemek saatinde özel ilgi bekler.
Hela terbiyesi büyük ve küçük çişi için ayrı ayrı varolmaz. İki yaşına gelen çocuğun annesi iki gece uykusuz kalmayı göze alırsa bu iş çözülür.
Çocuğunuza okumayı okula başlamadan öğretmek için denemede bulunun, ancak asla zorlamayın. Çocuğunuza okul öncesi öğretmek istediklerinizi oyunla yapın. Zevk alıyorsa devam edin, istekli değilse bırakın.
Sayıları öğrendikten sonra çocuğunuza harçlık verin. Tasarruflarını teşvik edin.
Çocuğunuza paranın değerini öğretin. Her konudaki alım kararının öncelikle “ucuz” veya “pahalı”lıkla değil, alınacak nesnenin bu paraya “değer” veya “değmez” oluşu ile ilgili olduğunu anlatın.
Çocuğunuzun harçlığı ile yaptığı harcamaları yönlendirin, ancak karşı çıkmayın. Yanlış yapmadan doğrunun bulunamayacağını unutmayın.
Haftalık alışverişinizi çocuğunuzla yapın ve taleplerini sıkılmadan ve dürüst olarak cevaplandırın. Böylece çocuğunuza “para gerçeği”nizi yaşatarak öğretmiş olursunuz.
Beş yaşından başlayarak çocuğunuza günlük program yapın. Sekiz yaşından başlayarak programda onun fikirlerine yer verin. On yaşından başlayarak bırakın programını kendisi yapsın.
Günlük program ders ve sorumlulukların toplamı değildir. Programın içinde eğlenme, dinlenme, okuma, televizyon seyretme ve sosyalleşmenin yer almasını teşvik edin.
Çocuğunuza sık sık ders çalışması gerektiğini hatırlatmaktansa, yaptığı günlük programı televizyonun yanına asmasını isteyin.
Küçük çocuğunuzu asla direksiyona oturtmayın, araba kullanırken kucağınıza almayın.
On iki yaşına gelmeden çocuğunuzu arabanın önüne oturtmayın. Araba hareket halindeyken çocuk arkada ve bağlı olmalıdır.
Altı yaşına kadar çocuklar, arkada iki koltuk arasında ayakta durmaya bayılırlar. Bir kaza sırasında en büyük zararın arkada, ortada oturana ve durana geldiğini hep hatırlayın.
Çocuğunuzu yaz okullarına gönderirken çok dikkatli olun. Yaz okullarının büyük çoğunluğu, vaat edilenlerin aksine çocukların kendi haline bırakıldığı yerlerdir.Yaz okullarının çoğu, çocuğa yaşının ötesinde cinsel eğitim vermeye yarar.
Çocuğunuzun gittiği yaz okulunu sık sık ziyaret edin, aksaklıkları yöneticilerle görüşün. Çocuğunuzun hak ettiği ilgiyi görmesinin tek yolu budur.
ANA-BABA OLMANIN TEMEL İLKELERİ
Kimse kimseye yaşamayı öğretemez. Çocuğunuza hayatı hazır bir reçete olarak sunamazsınız.
Çocuğunuzun hayat yolunu çizemezsiniz, ona ancak kendi yolunu çizebileceği bir harita verebilirsiniz.
Çocuğunuzun yetişkinliğinde size göstereceği ilgi ve yakınlık, sizin kendi anne-babanıza gösterdiğinizden fazla olamaz. Buna mezarlık ziyaretleri de dahildir.
Sevginin büyükten küçüğe, saygının küçükten büyüğe yöneleceği doğru değildir. Büyüğün küçüğe göstereceği saygı, küçüğe saygılı olmayı öğretir.
Çocuğa saygı demek, onun bağımsız bir varlık olduğunu kabullenmek demektir.
Fazla sevginin çocuğunuza zarar vereceğini düşünmeyin. Sevginin fazlası zarar vermez. Zararlı olan yanlış sevgidir.
Çocuğunuza birçok şeyi şartlı olarak verebilirsiniz. Ancak sevginiz “şartlı” değil, “kayıtsız şartsız” olmalıdır.
Çocuğunuz en çok, sevgiyi hak etmediğini düşündüğünüz sırada sevgiye ihtiyaç duyar.
Çocuklarınıza vereceğiniz en değerli hediye ilgi ve zamanınızdır.
Çocuğunuza canlı hayvan (kedi, balık, kuş, köpek) alın. Bir canlıyla ilişki, onda sevgi ve sorumluluk duygularını sözlerle sağlanamayacak ölçüde geliştirir.
Ender durumlar dışında, anne-baba daima aynı tarafta olmalıdır.
Böylece çocuk, anne-babanın zaaflarından yararlanmak gibi bir yola başvurmayı öğrenmez.
Hoşgörü, çocuğunuzu sizin istediğiniz gibi davranmaya iteklendirir.
Hoşgörü, karşımızdakini istediğimiz gibi olmaya zorlamak değil, kendi istediği gibi olmasına imkan vermektir.
Hoşgörü ile büyüyen çocuklar, sabırlı ve hoşgörülü olmayı öğrenirler.
Anne-baba olmanın en zor tarafı, bir şeyin nasıl doğru yapılacağını bildiği halde, yanlış yapılmasına sabır göstermektir.
Amaçlar, uğurlarında adım adım çaba harcanırsa ve düzenli olarak o yönde gayret gösterilirse gerçekleşir. Mutlu ve sağlıklı çocuklar yetiştirmek bilinçli bir zaman yatırımı gerektirir.
Çocuğunuza öğüt vereceğinize ona örnek olun.
“Kibarlık, vericilik ve dürüstlük” ancak yaşanarak öğrenilir. Örneğin, bir satıcının size fazla verdiği para üstünü mutlaka çocuğun önünde geri verin.
Erkek çocukların babalarını, kız çocukların annelerini örnek aldıkları görüşü doğru sayılamayacak kadar “genel” bir görüştür.
Çocuklar sıcak, yumuşak ve verici yetişkinleri kendilerine örnek alırlar.
Çocuğunuza değerlerinizi benimsetmek istiyorsanız, az kızın ve yumuşak olun.
Hata yaptığınız zaman bunu kabul edin ve dile getirin.
Çocuğunuza karşı yaptığınız bir davranışınız sizi üzüyorsa ondan özür dilemekten çekinmeyin.
Çocuk anne-babanın görülen birçok özelliğini aldığı gibi, gözle görülmeyen özelliklerini de alır.
Çocuğunuzun mizacından memnun değilseniz, kendinizin ve eşinizin aynı yaştaki durumunu soruşturun. Şaşılacak benzerlikler bulacaksınız.
Çocuğunuz bağımsız bir birey olacaktır. Onu sizin kişiliğinizin değerlendirileceği bir karne gibi görmekten vazgeçin.
*************************************
ÇOCUĞU KABULLENMEK
Çocuğunuzu olmasını istediğiniz gibi değil, olduğu gibi kabul edin. Böylece olabileceklerinin en iyisi olmalarına imkan verirsiniz.
Çocuğunuzu değiştiremezsiniz. Onu ancak değişim için cesaretlendirebilir ve isteklendirebilirsiniz.
Küçük çocuğunuzu değiştirmeye çalışmak, onun üzerine oturmaya benzer. İstediğinizi elde ettiğinizi düşündüğünüz sırada, altta kalanın enkaz olduğunu fark edersiniz.
Çocuğunuzun sahip olmadığı özelliklere üzülmek yerine, sahip olduklarına sevinin.
Çocuğunuzun yansıttığı kişiliği kabul edin.
Çocuğunuzun yaptığı, elinden gelendir. Çocuğunuzun sınırlarını kabullenin.
Sizin istediğiniz ve çocuğunuzun yapamadığı birçok şey, gerçekte çocuğunuzun elinden gelmediği için yapamadığı şeylerdir.
Çocuğunun “çok akıllı, ama tembel” olduğunu düşünen anne-babaların çoğu ya birinci, ya ikinci yargılarında yanılıyorlardır.
“Çok akıl” mutlaka herhangi bir alanda çocuğun ortaya yaşıtlarından çok farklı bir şey koymasına imkan verir. (İşte size çocuğunuzun çok akıllı olup olmadığını sınayacak bir ölçü)
*************************************
OYUN - OYUNCAK
Hangi yaşta olursa olsun, çocuğunuzla oynadığınız oyunları kaybedin. Çocuğunuzun “yenile yenile yenmeyi öğreneceğini” düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Çocuklar yenildikleri zaman daima oyuna ilgilerini kaybederler.
Çocuğunuza pahalı elektronik oyuncaklar almak isteğiniz zaman iki kere düşünün. Bozar diye oynamasına izin vermediğiniz zaman, hem sevincini, hem girişimciliğini engellemiş olursunuz.
Pahalı elektronik oyuncaklar büyük çoğunlukla kullanışlı oyuncaklar değildir. Çünkü verdikleri ilk sevincin ötesinde birçok sıkıntı getirirler.
*************************************
İLETİŞİM
Küçük çocuğunuza bir şey söylerken, diz çökerek onunla aynı hizaya gelmeye çalısın. Sizinle işbirliği yapmaya daha istekli olduğunu göreceksiniz.
Çocuğunuzun her yaşta anlattığını, sıkıntıdan patlasanız bile can kulağıyla dinleyin.
Söyleyeceklerini bilseniz bile çocuğunuzu iyi dinleyin. Vaktiniz yoksa bunu ona söyleyin ve sonra dinleyin.
Çocuğunuzun anlattıklarını dinlemiyorsanız, bir süre sonra onun da sizi dinlemediğini fark edersiniz.
Çocuğunuzu yargılamadan dinleyin. Böylece onun gerçek duygu ve problemlerini öğrenme şansınız olur.
Çocuğunuzun duygularına karşı çıkmayın. Düşüncenin doğrusu, yanlışı olsa bile, duygunun doğrusu, yanlışı olmaz.
Korkuyorum, diyorsa “Ne var bunda korkacak?” diye karşı çıkmak yerine, “Demek korkuyorsun” diyerek sarılın. Göreceksiniz hem korkusunu anlatacak, hem de onu yenme şansı artacaktır.
Kendisini sıkıntıya sokan her yaşantısından sonra, “ne sonuç çıkarttığını” sorarak, “ders almasına” ve “tecrübe kazanmasına” yardımcı olun. O sırada onunla asla tartışmayın. Ders vermeye kalkmayın. Mutlaka gerekiyorsa bunları daha sonra, duyguları yatıştıktan sonra yapın.
Çocuğunuzu hatasını görmesi için zorlamayın. Böylece aradan zaman geçince gerçeği görmesini kolaylaştırmış olursunuz.
Çocuğunuzu kendinize düşman etmek istemiyorsanız, bir başarısızlığından sonra “Ben sana demedim mi?” demeyin.
Çocuğunuza emir vermeyin. Ondan isteyin.
Çocuğunuza bir satıcıdan istediği tenzilatı veya tavizi kavga etmeden almasını öğretin.
Haksızlığa uğradığınıza inandığınız bir yerde, hakkınızı arayış biçiminize çocuğunuzun tanık olmasını sağlayın. Ona kavga etmeden ve bağırmadan haksızlıklara karşı çıkmanın mümkün olduğunu gösterin.
Çocuğunuzu dinlerken, mutlaka yüzüne bakin ve onunla göz ilişkisi içinde olun. Kendisine önem verildiğini hissedecektir.
Çocuğunuzla iddialaşmayın. Yumuşak bir sesle “Ben böyle düşünüyorum” deyin ve susun. Dediğinizi kabul etme ihtimali artar (hemen değilse bile, biraz sonra).
“Ne” söylediğinizden çok daha önemli olan “nasıl” söylediğinizdir.
İlişkiniz istemediğiniz gibi gelişiyorsa, ifadenizi ve beden dilinizi kontrol edin.
İletişim kişiye değil, kişiyle yapılır. Siz konuşurken çocuğunuz susup dinliyorsa, boşa konuşuyorsunuz demektir.
Kimse duymak istemeyen biri kadar sağır değildir.
Çocuğunuza düşünce ve duygularını ifade etme fırsatı verin ve cevap veriyor diye ona kızmayın.
Çocuğunuza doğru bilgi verin. “Nasıl olsa anlamaz”, “bunu onun iyiliği için yapıyorum” gibi gerekçelerin arkasına sığınmayın. Kaybolan güven geri gelmez.
Çocuklarla anlaşmanın en iyi yolu, onlara iyi niyetle yaklaşmaktır.
Çocuğunuzla aranızdaki duygusal çatışma, istemediğiniz boyutlara varıyorsa, “kimin haklı olduğunu” düşünmek yerine, varmak istediğiniz amacı düşünün ve davranışınızı gözden geçirin.
Çocuğunuzun yaptığı bir şeyden hoşlandığınızda, bunu sebebiyle belirtin. Böylece “otomatik” teşekkür yerine, insanları mutlu eden “özel teşekkür”e geçebilirsiniz.
Bir tartışma sırasında asla birkaç problemi birlikte çözmeye çalışmayın. Konuları teker teker ele alın.
Gazeteden okuduğunuz haberi, size tekrar okusa da, ilgiyle dinleyin. Böylece ortak bir duygu paylaşmış olursunuz.
Çocuğunuzun ilgilendiği konulardan, kitaplardan, müzikten zevk almaya çalışın. İyi arkadaşlık, paylaşılan ortak heyecanlarla gerçekleşir.
Çocuklarınızı spor, tiyatro gösterisi, diploma töreni gibi özel günlerinde yalnız bırakmayın.
DİSİPLİN-CEZA
Çocuğunuzla ilgili kuralları onunla birlikte koyun. Onu işin içine kattığınız konuların, sorun olmadan çözüldüğünü göreceksiniz.
Kural koyarken klişelerden kaçının. Her çocuğun yapısı ve ihtiyaçları farklıdır. Kural koyduğunuz konularda, çocuğunuzun ihtiyaçlarını da hesaba katın.
Çocuğunuza ceza vermek zorunda kalırsanız, öfkenizi kontrol edin, yumuşak olun ve üzüldüğünüzü ifade edin. “Sen dediğimi yapmazsan, oh işte böyle olur!” demeyin.
Çocuğunuza ceza vereceğiniz zaman, ikinci bir kere daha düşünün.
Öfkeniz geçtikten sonraki düşünceleriniz her zaman daha iyidir.
Çocuğunuza çok kızdığınız zaman, tepki vermeden önce yavaş yavaş iki derin nefes alın.
Çocuğunuza hesap sormak veya olumsuz bir eleştiri yöneltmek için asla yemek saatini ve masasını seçmeyin. Yemek sofrası her zaman eğlenceli bir ortam olmalıdır.
Ceza, neyin yapılmayacağını söyler, ödül ne yapılırsa daha iyi olacağını gösterir. Mümkün olan her durumda ödülü tercih edin.
Çocuğunuzun ihtiyaçlarını hesaba katmadan dile getireceğiniz taleplerde, çatışma yasayacağınızı ve ilişkinizin bozulacağını unutmayın.
Kuralların çok fazla veya belirsiz olduğu ortamlarda çatışmalar artar.
Çocuğunuza ne kadar çok kural koyarsanız, o kadar çok çatışır, kızar, disiplin sorunu yaşarsınız.
Çocuğunuzu ilgilendiren bütün konularda kararı onunla birlikte verin.
Hangi yaşta olursa olsun, her fırsatta çocuğunuzun fikrini sorun.
Düşünce ve değerler zorla benimsetilemez. Çocuğunuzu bu konularda zorladıkça sizden uzaklaşır.
Önemli bulduğunuz değerler üzerinde aranızda problem yokken konuşun.
Problemleri çözmek için güç kullanırsanız, çocuğunuz büyüdükçe dozunu artırmak zorunda kalırsınız.
Çocuğunuza verdiğiniz eğitim güce ve zorlamaya dayanıyorsa, bağımlılık gelişir ve olgunlaşmamış bir çocuk yetiştirmiş olursunuz.
Dövülen çocuklar, kavga, geçimsizlik ve düşmanlığı öğrenirler.
Güce dayanan otorite, çocukları uzaklaştırır. Bilgi ve hoşgörüye dayanan otorite yakınlaştırır, danışma ihtiyacı doğurur. Size yakın insanları daha kolay etkilersiniz.
Bir ana-babanın çocuğunun gözünde ulaşabileceği en yüksek nokta, danışman olarak seçilmektir(fikirlerine gönüllü olarak başvurulmaktır). Bunun için her konuda ders vermekten vazgeçin.
“Bir tek doğru var, o da benim söylediğimdir” tavrında olmak, çocuklarınızı sizin doğrularınızdan uzaklaştırır.
Güce başvurulmayan evlerde herkes zevkle yaşar, görevlerini istekle yapar, sorumluluklarını yerine getirirken zorlanmaz.
Ceza, gelişmeye engel; ödül, gelişmeye katkı sağlar.
YAPICILIĞI DESTEKLEME
Çocuğun kabiliyetini körletmek için geçerliliği sınanmış formül, onun farklı bir görüş geliştirdiği durumlarda;
“Sana mı kaldı?”
“Dünyanın neresinde görülmüş?”
“Senden başka bunu söyleyen var mı?”
“Bacak kadar boyunla bunları bırak da kendi işinle uğraş” demektir.
Çocuğunuza, cinsiyet gibi doğuştan sahip olduğu özelliklerinin önemsiz olduğunu, asıl önemli olanın kendi geliştireceği özellikler olduğunu vurgulayın.
Çocuğunuzun kendisi olmasına izin verin.
Değişik ve yeni bir şeyler yapmış insanları örnek gösterin.
Farklı ve değişik fikirler ileri sürenleri çocuğunuzun yanında eleştirip, kınamayın, tam tersine fikri kabul etmeseniz bile, değişikliğin hoşunuza gittiğini söyleyin.
ÇOCUKLARDAN ÖĞRENMEK
Eğitim tek yönlü bir yol değildir. Çocuklarınızdan bir şeyler öğrenme fırsatını kaçırmayın.
Çocuklar iyi vakit geçirmeyi çok iyi bilirler. Mesela sebepsiz yere gülerler, çünkü gülmek hoşlarına gider. Siz de gülün.
Çocuklar kararlılık konusunda rakipsizdir. Çocuk bir şeyi isterse vazgeçmez.
Çocuklar önyargısızdır. Onlara güler yüzle ve sıcak bir ifadeyle yaklaşan herkesi olduğu gibi kabul ederler.
Çocuğunuzla birlikte olun ve onunla vakit geçirin. Dünyaya onun gözünden bakmaya çalışın. Göreceksiniz daha çok gülecek, daha içinizden geldiği gibi davranacak, daha meraklı, daha önyargısız, daha kararlı olacaksınız.
“Kullanma yönergesi olmadan sahip olduğumuz en değerli varlık çocuğumuzdur.”
Hayatla ilgili genel bilgiler çocuklarla ilişkilerde çok az işe yarar. Bu sebeple birçok ana-baba, çocuk yetiştirmekle ilgili temel gerçekleri öğrenip, tecrübe ve derinlik duygusu kazandıklarında, çocukları üzerinde birçok olumsuz iz bırakmış olurlar.
Bebekler kendilerine gülünmesinden ve kendileriyle yumuşak bir sesle konuşulmasından mutlu olurlar ve algıları gelişir. Bebeğinize gülün ve onunla konuşun.
Bazı anne-babalar bebeklerin zekasını geliştirebileceklerini düşünürler. Yatak çarşaflarının renkli ve desenli olması gibi şeyler bebeğin algısının gelişmesi için yeterlidir. Bunun ötesinde çocuğunuzun zekasını geliştiremezsiniz. Çocuğunuzu zorlamayın.
Bebeğinizin diş çıkartırken, yürümeye ve konuşmaya başlarken, huysuz olacağını kabullenin.
Bebekler gelişimlerinin her aşamasında huzursuz ve çekilmez olurlar.
Çocuğunuzun televizyon sebebiyle geç yatmayı alışkanlık haline getirmesine izin vermeyin.
Atalarımız “Uyusun da büyüsün” demişler. Bugün doğru söylediklerini biliyoruz. Büyüme hormonu gece uykuda salgılanır. Geç yatan çocuklar sağlıksız olur. On iki yaşına kadar çocuklar kışın en geç 21.00, yazın 22.00’de yatmalıdır.
Yemek konusunda çocuğun üstüne fazla düşmeyin. Onun da özel tercihleri olabileceğini kabul edin.
Çocuğunuz önündeki yemeği yemekte zorlanıyorsa, tabağı bitirmeye mecbur etmek yerine, yarısını yemesini isteyin. Belki yarım tabak eksik yemek yer, ancak adına “uzlaşma” denilen ve hayatı yaşanılır kılan bir özellik kazanma yolunda önemli bir adım atar.
Oyun oynayarak, komiklik yaparak yemek yedirmeyin. Aksi takdirde yemek saatinde özel ilgi bekler.
Hela terbiyesi büyük ve küçük çişi için ayrı ayrı varolmaz. İki yaşına gelen çocuğun annesi iki gece uykusuz kalmayı göze alırsa bu iş çözülür.
Çocuğunuza okumayı okula başlamadan öğretmek için denemede bulunun, ancak asla zorlamayın. Çocuğunuza okul öncesi öğretmek istediklerinizi oyunla yapın. Zevk alıyorsa devam edin, istekli değilse bırakın.
Sayıları öğrendikten sonra çocuğunuza harçlık verin. Tasarruflarını teşvik edin.
Çocuğunuza paranın değerini öğretin. Her konudaki alım kararının öncelikle “ucuz” veya “pahalı”lıkla değil, alınacak nesnenin bu paraya “değer” veya “değmez” oluşu ile ilgili olduğunu anlatın.
Çocuğunuzun harçlığı ile yaptığı harcamaları yönlendirin, ancak karşı çıkmayın. Yanlış yapmadan doğrunun bulunamayacağını unutmayın.
Haftalık alışverişinizi çocuğunuzla yapın ve taleplerini sıkılmadan ve dürüst olarak cevaplandırın. Böylece çocuğunuza “para gerçeği”nizi yaşatarak öğretmiş olursunuz.
Beş yaşından başlayarak çocuğunuza günlük program yapın. Sekiz yaşından başlayarak programda onun fikirlerine yer verin. On yaşından başlayarak bırakın programını kendisi yapsın.
Günlük program ders ve sorumlulukların toplamı değildir. Programın içinde eğlenme, dinlenme, okuma, televizyon seyretme ve sosyalleşmenin yer almasını teşvik edin.
Çocuğunuza sık sık ders çalışması gerektiğini hatırlatmaktansa, yaptığı günlük programı televizyonun yanına asmasını isteyin.
Küçük çocuğunuzu asla direksiyona oturtmayın, araba kullanırken kucağınıza almayın.
On iki yaşına gelmeden çocuğunuzu arabanın önüne oturtmayın. Araba hareket halindeyken çocuk arkada ve bağlı olmalıdır.
Altı yaşına kadar çocuklar, arkada iki koltuk arasında ayakta durmaya bayılırlar. Bir kaza sırasında en büyük zararın arkada, ortada oturana ve durana geldiğini hep hatırlayın.
Çocuğunuzu yaz okullarına gönderirken çok dikkatli olun. Yaz okullarının büyük çoğunluğu, vaat edilenlerin aksine çocukların kendi haline bırakıldığı yerlerdir.Yaz okullarının çoğu, çocuğa yaşının ötesinde cinsel eğitim vermeye yarar.
Çocuğunuzun gittiği yaz okulunu sık sık ziyaret edin, aksaklıkları yöneticilerle görüşün. Çocuğunuzun hak ettiği ilgiyi görmesinin tek yolu budur.
ANA-BABA OLMANIN TEMEL İLKELERİ
Kimse kimseye yaşamayı öğretemez. Çocuğunuza hayatı hazır bir reçete olarak sunamazsınız.
Çocuğunuzun hayat yolunu çizemezsiniz, ona ancak kendi yolunu çizebileceği bir harita verebilirsiniz.
Çocuğunuzun yetişkinliğinde size göstereceği ilgi ve yakınlık, sizin kendi anne-babanıza gösterdiğinizden fazla olamaz. Buna mezarlık ziyaretleri de dahildir.
Sevginin büyükten küçüğe, saygının küçükten büyüğe yöneleceği doğru değildir. Büyüğün küçüğe göstereceği saygı, küçüğe saygılı olmayı öğretir.
Çocuğa saygı demek, onun bağımsız bir varlık olduğunu kabullenmek demektir.
Fazla sevginin çocuğunuza zarar vereceğini düşünmeyin. Sevginin fazlası zarar vermez. Zararlı olan yanlış sevgidir.
Çocuğunuza birçok şeyi şartlı olarak verebilirsiniz. Ancak sevginiz “şartlı” değil, “kayıtsız şartsız” olmalıdır.
Çocuğunuz en çok, sevgiyi hak etmediğini düşündüğünüz sırada sevgiye ihtiyaç duyar.
Çocuklarınıza vereceğiniz en değerli hediye ilgi ve zamanınızdır.
Çocuğunuza canlı hayvan (kedi, balık, kuş, köpek) alın. Bir canlıyla ilişki, onda sevgi ve sorumluluk duygularını sözlerle sağlanamayacak ölçüde geliştirir.
Ender durumlar dışında, anne-baba daima aynı tarafta olmalıdır.
Böylece çocuk, anne-babanın zaaflarından yararlanmak gibi bir yola başvurmayı öğrenmez.
Hoşgörü, çocuğunuzu sizin istediğiniz gibi davranmaya iteklendirir.
Hoşgörü, karşımızdakini istediğimiz gibi olmaya zorlamak değil, kendi istediği gibi olmasına imkan vermektir.
Hoşgörü ile büyüyen çocuklar, sabırlı ve hoşgörülü olmayı öğrenirler.
Anne-baba olmanın en zor tarafı, bir şeyin nasıl doğru yapılacağını bildiği halde, yanlış yapılmasına sabır göstermektir.
Amaçlar, uğurlarında adım adım çaba harcanırsa ve düzenli olarak o yönde gayret gösterilirse gerçekleşir. Mutlu ve sağlıklı çocuklar yetiştirmek bilinçli bir zaman yatırımı gerektirir.
Çocuğunuza öğüt vereceğinize ona örnek olun.
“Kibarlık, vericilik ve dürüstlük” ancak yaşanarak öğrenilir. Örneğin, bir satıcının size fazla verdiği para üstünü mutlaka çocuğun önünde geri verin.
Erkek çocukların babalarını, kız çocukların annelerini örnek aldıkları görüşü doğru sayılamayacak kadar “genel” bir görüştür.
Çocuklar sıcak, yumuşak ve verici yetişkinleri kendilerine örnek alırlar.
Çocuğunuza değerlerinizi benimsetmek istiyorsanız, az kızın ve yumuşak olun.
Hata yaptığınız zaman bunu kabul edin ve dile getirin.
Çocuğunuza karşı yaptığınız bir davranışınız sizi üzüyorsa ondan özür dilemekten çekinmeyin.
Çocuk anne-babanın görülen birçok özelliğini aldığı gibi, gözle görülmeyen özelliklerini de alır.
Çocuğunuzun mizacından memnun değilseniz, kendinizin ve eşinizin aynı yaştaki durumunu soruşturun. Şaşılacak benzerlikler bulacaksınız.
Çocuğunuz bağımsız bir birey olacaktır. Onu sizin kişiliğinizin değerlendirileceği bir karne gibi görmekten vazgeçin.
*************************************
ÇOCUĞU KABULLENMEK
Çocuğunuzu olmasını istediğiniz gibi değil, olduğu gibi kabul edin. Böylece olabileceklerinin en iyisi olmalarına imkan verirsiniz.
Çocuğunuzu değiştiremezsiniz. Onu ancak değişim için cesaretlendirebilir ve isteklendirebilirsiniz.
Küçük çocuğunuzu değiştirmeye çalışmak, onun üzerine oturmaya benzer. İstediğinizi elde ettiğinizi düşündüğünüz sırada, altta kalanın enkaz olduğunu fark edersiniz.
Çocuğunuzun sahip olmadığı özelliklere üzülmek yerine, sahip olduklarına sevinin.
Çocuğunuzun yansıttığı kişiliği kabul edin.
Çocuğunuzun yaptığı, elinden gelendir. Çocuğunuzun sınırlarını kabullenin.
Sizin istediğiniz ve çocuğunuzun yapamadığı birçok şey, gerçekte çocuğunuzun elinden gelmediği için yapamadığı şeylerdir.
Çocuğunun “çok akıllı, ama tembel” olduğunu düşünen anne-babaların çoğu ya birinci, ya ikinci yargılarında yanılıyorlardır.
“Çok akıl” mutlaka herhangi bir alanda çocuğun ortaya yaşıtlarından çok farklı bir şey koymasına imkan verir. (İşte size çocuğunuzun çok akıllı olup olmadığını sınayacak bir ölçü)
*************************************
OYUN - OYUNCAK
Hangi yaşta olursa olsun, çocuğunuzla oynadığınız oyunları kaybedin. Çocuğunuzun “yenile yenile yenmeyi öğreneceğini” düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Çocuklar yenildikleri zaman daima oyuna ilgilerini kaybederler.
Çocuğunuza pahalı elektronik oyuncaklar almak isteğiniz zaman iki kere düşünün. Bozar diye oynamasına izin vermediğiniz zaman, hem sevincini, hem girişimciliğini engellemiş olursunuz.
Pahalı elektronik oyuncaklar büyük çoğunlukla kullanışlı oyuncaklar değildir. Çünkü verdikleri ilk sevincin ötesinde birçok sıkıntı getirirler.
*************************************
İLETİŞİM
Küçük çocuğunuza bir şey söylerken, diz çökerek onunla aynı hizaya gelmeye çalısın. Sizinle işbirliği yapmaya daha istekli olduğunu göreceksiniz.
Çocuğunuzun her yaşta anlattığını, sıkıntıdan patlasanız bile can kulağıyla dinleyin.
Söyleyeceklerini bilseniz bile çocuğunuzu iyi dinleyin. Vaktiniz yoksa bunu ona söyleyin ve sonra dinleyin.
Çocuğunuzun anlattıklarını dinlemiyorsanız, bir süre sonra onun da sizi dinlemediğini fark edersiniz.
Çocuğunuzu yargılamadan dinleyin. Böylece onun gerçek duygu ve problemlerini öğrenme şansınız olur.
Çocuğunuzun duygularına karşı çıkmayın. Düşüncenin doğrusu, yanlışı olsa bile, duygunun doğrusu, yanlışı olmaz.
Korkuyorum, diyorsa “Ne var bunda korkacak?” diye karşı çıkmak yerine, “Demek korkuyorsun” diyerek sarılın. Göreceksiniz hem korkusunu anlatacak, hem de onu yenme şansı artacaktır.
Kendisini sıkıntıya sokan her yaşantısından sonra, “ne sonuç çıkarttığını” sorarak, “ders almasına” ve “tecrübe kazanmasına” yardımcı olun. O sırada onunla asla tartışmayın. Ders vermeye kalkmayın. Mutlaka gerekiyorsa bunları daha sonra, duyguları yatıştıktan sonra yapın.
Çocuğunuzu hatasını görmesi için zorlamayın. Böylece aradan zaman geçince gerçeği görmesini kolaylaştırmış olursunuz.
Çocuğunuzu kendinize düşman etmek istemiyorsanız, bir başarısızlığından sonra “Ben sana demedim mi?” demeyin.
Çocuğunuza emir vermeyin. Ondan isteyin.
Çocuğunuza bir satıcıdan istediği tenzilatı veya tavizi kavga etmeden almasını öğretin.
Haksızlığa uğradığınıza inandığınız bir yerde, hakkınızı arayış biçiminize çocuğunuzun tanık olmasını sağlayın. Ona kavga etmeden ve bağırmadan haksızlıklara karşı çıkmanın mümkün olduğunu gösterin.
Çocuğunuzu dinlerken, mutlaka yüzüne bakin ve onunla göz ilişkisi içinde olun. Kendisine önem verildiğini hissedecektir.
Çocuğunuzla iddialaşmayın. Yumuşak bir sesle “Ben böyle düşünüyorum” deyin ve susun. Dediğinizi kabul etme ihtimali artar (hemen değilse bile, biraz sonra).
“Ne” söylediğinizden çok daha önemli olan “nasıl” söylediğinizdir.
İlişkiniz istemediğiniz gibi gelişiyorsa, ifadenizi ve beden dilinizi kontrol edin.
İletişim kişiye değil, kişiyle yapılır. Siz konuşurken çocuğunuz susup dinliyorsa, boşa konuşuyorsunuz demektir.
Kimse duymak istemeyen biri kadar sağır değildir.
Çocuğunuza düşünce ve duygularını ifade etme fırsatı verin ve cevap veriyor diye ona kızmayın.
Çocuğunuza doğru bilgi verin. “Nasıl olsa anlamaz”, “bunu onun iyiliği için yapıyorum” gibi gerekçelerin arkasına sığınmayın. Kaybolan güven geri gelmez.
Çocuklarla anlaşmanın en iyi yolu, onlara iyi niyetle yaklaşmaktır.
Çocuğunuzla aranızdaki duygusal çatışma, istemediğiniz boyutlara varıyorsa, “kimin haklı olduğunu” düşünmek yerine, varmak istediğiniz amacı düşünün ve davranışınızı gözden geçirin.
Çocuğunuzun yaptığı bir şeyden hoşlandığınızda, bunu sebebiyle belirtin. Böylece “otomatik” teşekkür yerine, insanları mutlu eden “özel teşekkür”e geçebilirsiniz.
Bir tartışma sırasında asla birkaç problemi birlikte çözmeye çalışmayın. Konuları teker teker ele alın.
Gazeteden okuduğunuz haberi, size tekrar okusa da, ilgiyle dinleyin. Böylece ortak bir duygu paylaşmış olursunuz.
Çocuğunuzun ilgilendiği konulardan, kitaplardan, müzikten zevk almaya çalışın. İyi arkadaşlık, paylaşılan ortak heyecanlarla gerçekleşir.
Çocuklarınızı spor, tiyatro gösterisi, diploma töreni gibi özel günlerinde yalnız bırakmayın.
DİSİPLİN-CEZA
Çocuğunuzla ilgili kuralları onunla birlikte koyun. Onu işin içine kattığınız konuların, sorun olmadan çözüldüğünü göreceksiniz.
Kural koyarken klişelerden kaçının. Her çocuğun yapısı ve ihtiyaçları farklıdır. Kural koyduğunuz konularda, çocuğunuzun ihtiyaçlarını da hesaba katın.
Çocuğunuza ceza vermek zorunda kalırsanız, öfkenizi kontrol edin, yumuşak olun ve üzüldüğünüzü ifade edin. “Sen dediğimi yapmazsan, oh işte böyle olur!” demeyin.
Çocuğunuza ceza vereceğiniz zaman, ikinci bir kere daha düşünün.
Öfkeniz geçtikten sonraki düşünceleriniz her zaman daha iyidir.
Çocuğunuza çok kızdığınız zaman, tepki vermeden önce yavaş yavaş iki derin nefes alın.
Çocuğunuza hesap sormak veya olumsuz bir eleştiri yöneltmek için asla yemek saatini ve masasını seçmeyin. Yemek sofrası her zaman eğlenceli bir ortam olmalıdır.
Ceza, neyin yapılmayacağını söyler, ödül ne yapılırsa daha iyi olacağını gösterir. Mümkün olan her durumda ödülü tercih edin.
Çocuğunuzun ihtiyaçlarını hesaba katmadan dile getireceğiniz taleplerde, çatışma yasayacağınızı ve ilişkinizin bozulacağını unutmayın.
Kuralların çok fazla veya belirsiz olduğu ortamlarda çatışmalar artar.
Çocuğunuza ne kadar çok kural koyarsanız, o kadar çok çatışır, kızar, disiplin sorunu yaşarsınız.
Çocuğunuzu ilgilendiren bütün konularda kararı onunla birlikte verin.
Hangi yaşta olursa olsun, her fırsatta çocuğunuzun fikrini sorun.
Düşünce ve değerler zorla benimsetilemez. Çocuğunuzu bu konularda zorladıkça sizden uzaklaşır.
Önemli bulduğunuz değerler üzerinde aranızda problem yokken konuşun.
Problemleri çözmek için güç kullanırsanız, çocuğunuz büyüdükçe dozunu artırmak zorunda kalırsınız.
Çocuğunuza verdiğiniz eğitim güce ve zorlamaya dayanıyorsa, bağımlılık gelişir ve olgunlaşmamış bir çocuk yetiştirmiş olursunuz.
Dövülen çocuklar, kavga, geçimsizlik ve düşmanlığı öğrenirler.
Güce dayanan otorite, çocukları uzaklaştırır. Bilgi ve hoşgörüye dayanan otorite yakınlaştırır, danışma ihtiyacı doğurur. Size yakın insanları daha kolay etkilersiniz.
Bir ana-babanın çocuğunun gözünde ulaşabileceği en yüksek nokta, danışman olarak seçilmektir(fikirlerine gönüllü olarak başvurulmaktır). Bunun için her konuda ders vermekten vazgeçin.
“Bir tek doğru var, o da benim söylediğimdir” tavrında olmak, çocuklarınızı sizin doğrularınızdan uzaklaştırır.
Güce başvurulmayan evlerde herkes zevkle yaşar, görevlerini istekle yapar, sorumluluklarını yerine getirirken zorlanmaz.
Ceza, gelişmeye engel; ödül, gelişmeye katkı sağlar.
YAPICILIĞI DESTEKLEME
Çocuğun kabiliyetini körletmek için geçerliliği sınanmış formül, onun farklı bir görüş geliştirdiği durumlarda;
“Sana mı kaldı?”
“Dünyanın neresinde görülmüş?”
“Senden başka bunu söyleyen var mı?”
“Bacak kadar boyunla bunları bırak da kendi işinle uğraş” demektir.
Çocuğunuza, cinsiyet gibi doğuştan sahip olduğu özelliklerinin önemsiz olduğunu, asıl önemli olanın kendi geliştireceği özellikler olduğunu vurgulayın.
Çocuğunuzun kendisi olmasına izin verin.
Değişik ve yeni bir şeyler yapmış insanları örnek gösterin.
Farklı ve değişik fikirler ileri sürenleri çocuğunuzun yanında eleştirip, kınamayın, tam tersine fikri kabul etmeseniz bile, değişikliğin hoşunuza gittiğini söyleyin.
ÇOCUKLARDAN ÖĞRENMEK
Eğitim tek yönlü bir yol değildir. Çocuklarınızdan bir şeyler öğrenme fırsatını kaçırmayın.
Çocuklar iyi vakit geçirmeyi çok iyi bilirler. Mesela sebepsiz yere gülerler, çünkü gülmek hoşlarına gider. Siz de gülün.
Çocuklar kararlılık konusunda rakipsizdir. Çocuk bir şeyi isterse vazgeçmez.
Çocuklar önyargısızdır. Onlara güler yüzle ve sıcak bir ifadeyle yaklaşan herkesi olduğu gibi kabul ederler.
Çocuğunuzla birlikte olun ve onunla vakit geçirin. Dünyaya onun gözünden bakmaya çalışın. Göreceksiniz daha çok gülecek, daha içinizden geldiği gibi davranacak, daha meraklı, daha önyargısız, daha kararlı olacaksınız.
“Kullanma yönergesi olmadan sahip olduğumuz en değerli varlık çocuğumuzdur.”
Hayatla ilgili genel bilgiler çocuklarla ilişkilerde çok az işe yarar. Bu sebeple birçok ana-baba, çocuk yetiştirmekle ilgili temel gerçekleri öğrenip, tecrübe ve derinlik duygusu kazandıklarında, çocukları üzerinde birçok olumsuz iz bırakmış olurlar.
Son düzenleme: