Anne olmak gerçekten çok mu zor?

Bence bu yorumu yapan kişi anne değil. Çevrenizde kimse annelikden pişman olmadı. Bence siz öyle düşünüyorsunuz. En olmayacak zamanda doğurmuş, en kötü senaryolar için bile yine de "iyi ki doğurmuşum" denildiğini sıklıkla duyarız aksine. Doğurmadan önce korkmayı anlarım. Çocuk bakmanın zorluklarından şikayet etmeyi de anlarım. Ortaya gelmiş bir çocuğu görüp yaa keşke bu doğmasaydı diye düşünebilmek kimse iicn olası gelmiyor bana. Bir de kimse itiraf edemiyor filan demissiniz hay allahim 🫥

siz dar dünyanıza före yorum yapmışsınız belli ki. kafanızı kendi dünyanızdan çıkarığ yargı dağıtmayı keserseniz aslında hiç de azımsanmayacak kadar anne olmaktan pişman oolmuş kadın görebilirsiniz.
bunun için kelimelere de dökülmesi gerekmiyor. bakımı ihmal edilmiş çocuklara bakın. orada kadının muysuzluğunu, bitkinliğini ve bezmişliğini göreceksiniz.
 
Erkeklerin deli gibi baba olmak istemesi hatta direkt baba olmak istemeleri bile bana garip geliyor.yav arkadaş bu konulara kadınlar karar verir, erkekler de kaderine razı olur olay budur.sadece kadın korunmani istiyorum derse korunursun.bence böyle olmalı.erkeklerin bu tarz şeylere kafa yorması bana da çok garip geliyor.
Çocuk iki taraf isteyince yapılır cnm benim, baba olmak istemeyen adamı zorla baba yapmak ancak salaklık olabilir benim gözümde...aile olmaya karar verince hayattan ve evlilikten beklentilerini konuşursun, sonrasında ona göre ilerlersin. Çocuk gibi önemli bir konunun net bir şekilde konuşulmaması bana çok saçma geliyor mesela.
 
O kadar güzel şekilde aktarmışsınız ki tecrübelerinizi. Çok çok teşekkür ederim. Beni anlayan insanlar olduğunu görmek çok mutlu etti beni. Elbette doğacak bebeği sevmemek bana biraz mümkün değil gibi geliyor. Canından, kanından bir canlı sonuçta ve fıtratımızdan kaynaklı da o bağın kurulacağını düşünüyorum. Kaygım asla sevememek değil, belki o durumu yaşayanlar da vardır bilemiyorum tabi.
Eşinizin istediği halde adapte olamamasına şaşırdım biraz. Benim de isteyen taraf eşim, o sebeple biraz da kaygılandım. Gerçi elbette her insan bir olmuyor. Yardımcı olacak insanlar var çevremde, eşimin annesi yalnız yaşıyor. Seve seve yardımcı olacağına eminim ama günün sonunda yine anne olan ben olacağım. İşimden ayrılacak, bir nevi eve hapsolacak da benim maalesef. Ne kadar baba yardımcı da olsa dediğiniz gibi hayatında pek bir şey değişmiyor. Yine işe gidip gelecek, en azından orada sosyalleşebilecek. Yine yükün çoğu dediğiniz gibi annede maalesef.
Size de bebeğinizle mutlu bir ömür dilerim. Bilinçli bir anne olduğunuz belli. Bebeğiniz çok şanslı .:KK200:
Teşekkür ederim🥰

Benim tavsiyem şöyle olacak: eşinizin baba olmak isterken babalıktan tam olarak beklentisinin ne olduğunu biraz yoklayın. Kendi hayatında nelerin değişeceğinin, finansal olarak iki kişinin sorumluluğunu alacağının ve bebek bakımı dışındaki çoğu şeyin kendi sorumluluğunda olacağının yeterince bilincinde mi? En basitinden ilişkinin temel taşı cinselliktir ve cinsel hayatınız bir miktar değişime uğrayacak. İlişkiyi başlatması ve eşine tekrar çekici, alımlı, güzel hissettirmesi gereken kişi çoğunlukla kendisi olacak her şeyin yolunda gidebilmesi için.

Bütün o hengamenin içinde tek manevi desteğiniz çoğunlukla kendisi olacak ve lohusalık bambaşka bir alem. Lohusa bir kadının psikolojisi ile başa çıkabilecek mi ve yenidoğan bebekle nasıl bağ kuracak? Sizi gerektiğinde kendi ailesine karşı bile savunması gerektiğinde hangi tarafta duracak? Evin genel huzurunu ve eşinin mutlu olmasını sağlayabilecek mi? Emzirmek nasıl bir süreçtir, emziren bir kadının yemesi içmesi psikolojisi nasıl olmalıdır bunlardan haberdar mı?

Bana sorarsanız eşinize gücenmek ve karşısında yer almak yerine empati yapmaya ve beklentilerini anlamaya çalışın. Bol bol makale ve kitap okuyun, kendisiyle de paylaşın. Ne kadar ilgili, size sorular soruyor mu, gönderdiğiniz şeyleri okuyor mu? İstemekle bitmiyor, şimdiden emek vermek ve zihinsel bir mesai yapmak gerekiyor. Sağlıklı sperm üretiminin, gebeliğin sağlığıyla direkt bağlantılı olduğunu ve bunun da babanın yaşam tarzı ile ilgili olduğunu biliyor mu mesela? Bizim iki düşüğümüz de eşimin sperm kalitesi ile ilgiliydi ve yaşam tarzını değiştirdikten sonra sağlıklı bir gebeliğimiz oldu örnek vermek gerekirse.

Eğer konuya bu şekilde bakar ve onunla da böyle konuşursanız, eşinizin bu konuyla hiç ilgilenmediğinizi ve bebek fikrini tamamen reddettiğinizi düşünmesinin önüne de geçersiniz. Ona bu konuyu düşünüp tarttığınızı ve isteklerine önem verdiğinizi hissettirmiş olursunuz. Bol bol deneyim okuyun, hepsi anonim bir koro gibi sizi yönlendirecektir. Sadece olumsuz değil, olumlu yanlarına da odaklanmaya çalışın bütün bunların. Beden de, karar da en nihayetinde sizin. Bunun güveniyle hareket ederseniz üzülmezsiniz de.
 
Anormal değilsiniz. Ben de sizin gibiydim ve anne olduktan sonra “iyi ki” dedim. Ama bu sizin kararınızı etkilemesin. Siz belki de demeyeceksiniz.

Yaşınız çok genç. Eşiniz kaç yaşında bilmiyorum ama bebek olduktan sonra bakımı, evin işleri yüzde doksan sizde olacak. Siz istemeden olacak bir iş değil bebek. Hiçbir zaman tam anlamıyla hazır hissetmeyeceksiniz ama eğer bu karar size bu denli korkutucu geliyorsa kesinlikle yapmayın derim. En kolay bebeğin bakımı bile çok zor. 7/24 size bağımlı, yapışık yaşayan bir canlı. Her şeyinizi ona göre ayarlayacaksınız.

Anne olduktan sonra bambaşka biriyle tanışacaksınız, yeni kendinizle. Onu sevebilecek misiniz? Şu anki karakterinizi düşünün. Eğer biraz anksiyeteniz varsa çok daha kaygılı biri olacaksınız. Düzen delisiyseniz tüm düzeniniz bozulacak, yenisi kurulana kadar uzun zaman geçecek. Çocuk yetiştirirken kendinizi defalarca yıkıp geçmeniz ve baştan inşa etmeniz gerekecek. Genç yaşta cahil cesareti ve toylukla çocuk sahibi olmak bir şey. Sizin gibi okuyan, meslek sahibi olan, bir canlı dünyaya getirmeden evvel şartlarını, verebileceklerini düşünen tartan birinin çocuk sahibi olması başka bir şey. Ben sizi asla yargılamadım ve çok haklı buldum. Umarım sizin için doğru zaman geldiğinde bu zor kararı alabilirsiniz çünkü çok iyi bir anne olacağınıza eminim. Sevgiler…


Ben bu cevabınızdan rahatsız oldum. Erkekler için bebek sahibi olmanın ne demek olduğunu biliyorsunuz değil mi? Hayatlarında neredeyse hiçbir şey değişmiyor. Yine geceleri rahatça uyuyor, sabah kalkıp işlerine gidiyorlar. Eşim akşam eve geldiğinde kızım uyumuş oluyor mesela, sabah yarım saat görürse görüyor, o kadar. Bir de boş günlerinde biraz destek oluyor bakımına ve çok yoruluyor, akşam erkenden uyuyakalıyor çocuktan önce. Benim mesaimse asla bitmiyor. Üstelik artık finansal özgürlüğüm yok, sosyal hayatım aşırı kısıtlı.

Spinal anesteziyle doğum yaptığım için beş aydır belim ağrıyor ve kucağımda sekiz kilo bebekle çoğu gün yemek yemeye bile fırsatım olmadan her şeyi tam etmeye çalışıyorum. Buna rağmen yüzün gülüyor, evimi ve evladımı her şeyden çok seviyorum, sahip olduğum her şey için şükrederek mutlu yaşıyorum.

Gelgelelim eşim bunalımda, adapte olamıyormuş. Sorumluluk ağır gelmiş, oysa ki baba olmak için çıldıran oydu.

Erkekler maalesef mental olarak bizim kadar güçlü değiller ve çoklu iş yapmakta başarısızlar. Bir kadının her şeyden önce kendine ve yalnız kendine güvenmesi gerek böylesi bir durumda yükü kaldırabilecek gücü kendinde bulabilmesi için. Ben iki düşük yaptım, kızımın doğumu çok zor ve riskli oldu. Uzun süre hareketlerim kısıtlandı ve bazı ailevi durumlardan ötürü yardımsız ve yalnız başıma bakmak zorunda kaldım. Eğer bebeğimi bu denli istemeseydim ve sevmeseydim, yaşadığım her zorlukta eşime ve kendime öfkeyle dolacaktım. Uzun lafın kısası, bebek yapmak kadının kararı olmalıdır diye düşünüyorum. Sevgiler…
Yeni nesil gençlik kız erkek farketmez bencil tek dünyaları sosyal medya olmuş.Buna uymayanlar bu cümlemden alınmasın lafım sizlere değil.
 
Bu duygular sorgulanamıyor çünkü annelik bir tabu ve kutsal. Hatta bu forumda bile sıkça duyduğum bir cümle var "anneliğime laf etme". Neredeyse namus gibi bir tabu. Babalığıma laf etme diyen bir baba duyamayız mesela. İyi baba kötü baba, ilgili ilgisiz baba deriz. Farkında olmadan aslında anneliğe övgü olarak yapılan bu "kutsal anne imajı" yine günün sonunda kadınların sırtına yük oluyor.

Anne de bir kadın. Bu kadınlığın diğerleri tarafından hatırlandığı tek mevzular "çocuğu babasına ver haftasonu sen öğleden sonra gez" gibi tavsiyeler oluyor. Peki şunu soruyor muyuz? Kadın anne olacaksa bu anneliği, kadının yaşı ve olgunluğu, kocasıyla ilişkisi, hayattan beklentileri, karakteri gibi pek çok şey belirlemiyor mu? Bir kadın 24 yaşında anne olduysa, 30lu yaşlara geldiğinde şartlar, kendisi, içinde kalan yapamadıkları değiştiyse "keşke hayatım farklı olsaydı" diyemez mi bunu çocuğa yansıtamaz mı, sadece artık hayatına pişman ve hayal kırıklığı dolu bir insan olarak bile devam etmesi yeterli değil mi?
Fakat bu kültürde kadınlar bunu söyleyemez, dile getiremez, çünkü "anneliğinden vurulur". Fakat çok rahat görebilirsiniz "bir gülüşü yeter" diyenlerin bile gözlerinin parlamıyor olmasından, hayata karşı öfkelerinden, tahammülsüzlüklerinden, onların geçtiği yoldan geçmeyen başka kadınlara karşı tavırlarından.

Yani özet olarak diyorum ki anne olunca insan olmak bir tarafa bırakılmıyorsa, bunların hepsi normal. O nedenle kadınlar anne olurken 100 defa düşünmeli. Nasılsa çok seveceğim mantığıyla yola çıkmamalı. Bir kadın bu cümleyi sosyal hayatta
10 saniyede kurar, ben bir kez dinlerim ama o duygularla o yaşar.

Romantize edelim evet, ama kadınların da insan olduğunu, çocuk istemeyebileceğini, tıpkı erkekler gibi hayatta başka amaçları da olabileceğini, her kadının bir canlıyı yetiştirmek sorumluluğunda olamayabileceğini kabul edelim. İnanın sen de git 1 saat babasına, babaanneye bırak git bir kuaföre cümlesi her kadına yetmez.

Sırf 9 ayda bile vücutta olan hormonal ve fiziksel değişimlerde bile her şey kadında bitiyor. Bu nedenle karar mekanizması kadındır, erkek değil. Eğer kadına ağır gelirse olan bir de çocuğa olur. Bu nedenle biz kadınlar öncelikle bilinçli olalım.
 
Yeni nesil gençlik kız erkek farketmez bencil tek dünyaları sosyal medya olmuş.Buna uymayanlar bu cümlemden alınmasın lafım sizlere değil.
Çocuk istemeyen paylaşım sahibi size.Sizi ben anlıyorum, büyüğünüz ve yoğun çalışarak bakıcılar ile iki çocuk büyütmüş anne olarak..Elbette istemeyebilirsiniz.Bu doğal.Ama karşıdaki eşte isteyebilir bu da normal değil mi.Bebek bakımı anneye mi kalıyor bu erkek bakışına yetişme tarzına vb bağlı.Bebek bakımı zor mu zor.Destek gerekir mi gerekir.Ancak şu anda sizlerde şanslısınız hamilelikten itibaren çok güzel destek programları var.Hamilelik yogası bebek bakımı vb.Bunlardan destek alınabilir.
Bebek çok isteyen eşle bebek bakımında eşit bakım yapmaya paylaşıma hazır mı onu sorgulayın sorun.Öğrenin.
Son olarak siz isterseniz bir uzman desteği de alın.Bu işin dönüşü yok.İleride yaş geçince pişman da olabilirsiniz.Ondan dedim uzman desteği alın diye.
Ben hiç ama hiç bebek istemeyen bir gencin istemeden hamile kaldığını ağlaya ağlaya ne yapsam aldırsam mı diye düşündüğünü sonra doğurduğunu, şimdi de iyi ki doğurmuşum dediğine şahitim.Elbette zor ama dünyanın da en güzel şeyi aynı zamanda.
 
Daha önce de konu açmıştım, konu iyice çıkmaza girdi...
Çocuk istemiyorum. Ne zaman isterim veya ister miyim onu da bilmiyorum. Eşim artık beklemek istemiyor. Ben ise assssla hazır değilim, deli gibi korkuyorum. Dün akşam baya baya bu konu yüzünden tartıştık. Biraz daha hazır değilim, istemiyorum dersen farklı şeyler yapmak zorunda kalıcam falan dedi. Boşanmayı mı kastetti anlamadım, sormadım da çok kötüydüm çünkü hatta ağlıyordum. Öyle geldi bana ama sanırım blöf yapıyor. Eşimi seviyorum, o da beni seviyor hissediyorum ama bu konu artık bizim çıkmazımız oldu. Ne yapıcam hiçbir fikrim yok. Deli gibi baba olmak istemesi bana çok saçma geliyor. Acımasız geliyor hatta. Çok bencilce, düşüncesizce. Şunu da düşünüyorum; çocuk istemediğim için boşanırsam, (27 yaşındayım şu an) ya sonra bu kararımdan pişman olursam? Belki de zaman geçtikçe anne olmak isteyeceğim? Açıkçası yaşlanınca yanımda birileri olsun isterim, ziyaretime gidip gelen, arayıp soran birilerini isterim. Yalnız kalmaktan korkuyorum. 3 yıllık evliyiz bu arada. Terapi mi alsam napsam? Asla istememe sebeplerim şöyle: işimi bir süre de olsa bırakmak zorunda olmak (belli bir zamana kadar annenin bakması gerektiğini düşünüyorum), bir bireye bağımlı olmak ve onun bana bağımlı olması, vücudumda meydana gelecek deformasyonlar, fiziksel ve psikolojik değişimler, lohusalık, bebek bakımı, bir birey yetiştirme sorumluluğu, maddi manevi yetebilme korkusu, uykusuzluk, sürekli yorgunluk hali, eşimle yaşanabilecek sıkıntılar (doğum sonrası ve çocuk bakımı konusunda), Allah korusun ama yarın bir gün eşimle başka bir konuda sıkıntı yaşarsam sırf çocuğum var diye katlanmak zorunda kalmak... He bir de kv sürekli ben gelip bakarım diyor olursa, o da ayrı bir problem. Yurtdışında yaşıyor, bakma bahanesiyle bize yerleşebilecek bir tip. Tabi buna müsaade etmem ama bunun için de stres yaşamak istemiyorum. Burada da okuyoruz, çevremde de görüyorum. Çocuk evliliğe atılan bomba gibi. Neden böylesine radikal bir değişim yaşayalım ki diyorum. Şu an kafama estiği gibi geziyorum, eğleniyorum. Eşimle gece yarısı çıkıyoruz esince. Anne olunca bebeğe göre hareket etmek zorunda kalıcaz. Bencil mi düşünüyorum? En korktuğum şeylerden biri de sağlıksız bir bebek dünyaya getirmek. Aşırı korkuyorum. Terapi fayda eder mi acaba. Ben anormal miyim? Benim gibi olup, anne olduktan sonra iyi ki diyen var mı?
Cok iyi dusun. Ben isteyerek cocuk sahibi oldum ancak duygusal olarak zorlandim. Hasta oldum. Yani duygusal derken ona birsey olacak korkusu beni bitirdi. Cocugunun problemi olabilir, sen dogumdan sonra cok yipranabilirsin fiziksel olarak. Hicbirsey olmayadabilir. Tum olasiliklari dusunmek lazim.
 
siz dar dünyanıza före yorum yapmışsınız belli ki. kafanızı kendi dünyanızdan çıkarığ yargı dağıtmayı keserseniz aslında hiç de azımsanmayacak kadar anne olmaktan pişman oolmuş kadın görebilirsiniz.
bunun için kelimelere de dökülmesi gerekmiyor. bakımı ihmal edilmiş çocuklara bakın. orada kadının muysuzluğunu, bitkinliğini ve bezmişliğini göreceksiniz.
Benim dar bir dünyam yok. Hiç de azımsanmayacak kadar insanın zaten ruhsal problemleri var. Belli ki sizin de var. Bakımı ihmal edilmiş çocukları ben ancak TV'lerde görüyorum. Normal olaylar TV'lerde olmaz değil mi? Yorulmak şikayet etmek başka bir şey. Ama bu yorgunluğa değmediğini düşünmek başka bir şey! Ben anne olmanin dogasinin bilimselliginden bahsetmistim. dar dunyamdan bir ornekti heralde 😀 önceki yorumunda prolaktinden bahsettim şefkat hormonudur dedim. bu yorumunda da oksitosinden bahsedeyim. Aşk hormonudur. Anneler (insan ve hayvan) ozellille doğum sırasında çok yüksek oranda oksitosin salgilar. Doğum sırasında rahim kasilmaları ile bu oksitosin kana karışır. Hatta annelerin çocuklarini güzel bulması da bu hormon ile ilgilidir çünkü hayrandır çocuğuna. Bu hormon doğumdan sonra da çok yüksek oranda vücutta kalır. Prolaktin de emzirme de vu hormonların salınımı arttırır. Anne en çok ilk 2 yıl yorulur değil mi? Çünkü çok fazla endişe ve kaygı duyar. Çocuğunu yüksek bir yerden atacağından korkar beyin oyun oynar. Aşırı kaygı ve sevgi nedeniyle. Hani itiraf edilmeyen bir şey varsa o bu yani:) kimi zaman paranoya derecesinde çocuğunu kaybetmekten korkarlar. Benim cevremde daha sık gördügum örneklerde çocuğunu hasta olacak diye çok kalın giydiren, mikrop kapmasin diye eve misafir almayan, nazar değecek diye emoji suratlı foto paylasan aşırı koruyucu tavırli anneler var. iste bunlar hep davranışları etkileyen hormonlardan:) bir diğer hormon östrojene gelelim. Kadinlik hormonu. hamilelik boyunca östrojen seviyesi çok yüksektir. Kadın özguvenlidir. Cinsel açıdan istekli, enerjik. Kadınsı. Saçları parlak ve gür...falan.. Doğum sırasında bu cok yuksrk seviye saatler içerinde dibi görür. Yani normal seviyeye iner. Ama bu hızlı düşüş annenin kendini yetersiz hissetmesin, cirkin hissetmesine neden olur. saçlar dökülür. Cinsel istek olmaz. Özguvensizdir. Beceremeyecegim, yapamayacagim diyebilir. Buna lohusa depresyonu denir. Iki aya kadar bu belirtilr azalarak kaybolur. Bu ruhsal sonycların sebebi duygusal degil, kimyasaldir. Düşen östrojen seviyesinin doğal bir sonucudur. Her kadin yasar Cok dusuk oranda (binde2) daha ağır sonuçları olan vakalarda var postpartum psikoz gibi... Kaygi, endise, uzuntu hepsi normal seyler. Bu surecte yeterli destek alamayan anne icin surec cok daha zor olabilir. Bunlar anneliginin dogasi ile ilgili genellemeler. Herkesin bedeni de hikayesi de olaylara tepkisi de farkli. Sen yorgan ortmezsin de buza sokarsin daha saglikli diye 🤪 ya da travmalarin vardir, annen sana bakarken hep şikayet etmiştir mesela yorgunluktan ya da hayatını yasayamamaktan.. sende cocugu bir yük hayata engel olarak kodladigin bilinc altinda postpartum surecin sende yetememe endisesinfen farkli sonuclari da olmustur. Bilemem. Ayip da degil gunahta.. Bunlari konusmak yargi dagitmak degil farkindalik yaratmak olabilir ancak. Özetle... Tedavi olun!
 
Benim dar bir dünyam yok. Hiç de azımsanmayacak kadar insanın zaten ruhsal problemleri var. Belli ki sizin de var. Bakımı ihmal edilmiş çocukları ben ancak TV'lerde görüyorum. Normal olaylar TV'lerde olmaz değil mi? Yorulmak şikayet etmek başka bir şey. Ama bu yorgunluğa değmediğini düşünmek başka bir şey! Ben anne olmanin dogasinin bilimselliginden bahsetmistim. dar dunyamdan bir ornekti heralde 😀 önceki yorumunda prolaktinden bahsettim şefkat hormonudur dedim. bu yorumunda da oksitosinden bahsedeyim. Aşk hormonudur. Anneler (insan ve hayvan) ozellille doğum sırasında çok yüksek oranda oksitosin salgilar. Doğum sırasında rahim kasilmaları ile bu oksitosin kana karışır. Hatta annelerin çocuklarini güzel bulması da bu hormon ile ilgilidir çünkü hayrandır çocuğuna. Bu hormon doğumdan sonra da çok yüksek oranda vücutta kalır. Prolaktin de emzirme de vu hormonların salınımı arttırır. Anne en çok ilk 2 yıl yorulur değil mi? Çünkü çok fazla endişe ve kaygı duyar. Çocuğunu yüksek bir yerden atacağından korkar beyin oyun oynar. Aşırı kaygı ve sevgi nedeniyle. Hani itiraf edilmeyen bir şey varsa o bu yani:) kimi zaman paranoya derecesinde çocuğunu kaybetmekten korkarlar. Benim cevremde daha sık gördügum örneklerde çocuğunu hasta olacak diye çok kalın giydiren, mikrop kapmasin diye eve misafir almayan, nazar değecek diye emoji suratlı foto paylasan aşırı koruyucu tavırli anneler var. iste bunlar hep davranışları etkileyen hormonlardan:) bir diğer hormon östrojene gelelim. Kadinlik hormonu. hamilelik boyunca östrojen seviyesi çok yüksektir. Kadın özguvenlidir. Cinsel açıdan istekli, enerjik. Kadınsı. Saçları parlak ve gür...falan.. Doğum sırasında bu cok yuksrk seviye saatler içerinde dibi görür. Yani normal seviyeye iner. Ama bu hızlı düşüş annenin kendini yetersiz hissetmesin, cirkin hissetmesine neden olur. saçlar dökülür. Cinsel istek olmaz. Özguvensizdir. Beceremeyecegim, yapamayacagim diyebilir. Buna lohusa depresyonu denir. Iki aya kadar bu belirtilr azalarak kaybolur. Bu ruhsal sonycların sebebi duygusal degil, kimyasaldir. Düşen östrojen seviyesinin doğal bir sonucudur. Her kadin yasar Cok dusuk oranda (binde2) daha ağır sonuçları olan vakalarda var postpartum psikoz gibi... Kaygi, endise, uzuntu hepsi normal seyler. Bu surecte yeterli destek alamayan anne icin surec cok daha zor olabilir. Bunlar anneliginin dogasi ile ilgili genellemeler. Herkesin bedeni de hikayesi de olaylara tepkisi de farkli. Sen yorgan ortmezsin de buza sokarsin daha saglikli diye 🤪 ya da travmalarin vardir, annen sana bakarken hep şikayet etmiştir mesela yorgunluktan ya da hayatını yasayamamaktan.. sende cocugu bir yük hayata engel olarak kodladigin bilinc altinda postpartum surecin sende yetememe endisesinfen farkli sonuclari da olmustur. Bilemem. Ayip da degil gunahta.. Bunlari konusmak yargi dagitmak degil farkindalik yaratmak olabilir ancak. Özetle... Tedavi olun!
Ben eşimle çıplaklar kampına gitmiştim, bunu da birkaç açık fikirli arkadaşla paylaşmıştım ama tutup sa muhafazakar olduğunu bildiğim insana asla anlatmadım. Ya da kardeşimden nefret ediyorum, bunu sadece bunu anlayacağını düşündüğüm 2 kişi bilir, baska kimseye de anlatmam çünkü bunu anlamayacaklarini düşünürüm.

Çocuklu hayatı sevmeyen, keşke anne olmasaydım diyen çok insan var ama emin olun size anlatmazlar. Anlamazsınız, anlamadığınız gibi de yargılarsınız çünkü. Üstüne bir çok tez yazılmış, kitap çıkarılmış, bir çok platformda üstünde konuşulmuş bir konu var ve asla öyle bir şey olamaz diyorsunuz. Bu kadınlar, insallah çocuk ölür de kurtulurum demiyor zaten, keşke eskiye gitseydim ve çocuk yapmasaydim diyorlar. Çocuğunu sevmekle, annelikten hoşlanmıyor ve bir şansı olsa geriye dönmek istemek arasında fark var. Bazıları anne olmayı sevmez. Çocuksuz hayatları daha güzeldir ve o hayata özlem duyarlar.
 
Ben eşimle çıplaklar kampına gitmiştim, bunu da birkaç açık fikirli arkadaşla paylaşmıştım ama tutup sa muhafazakar olduğunu bildiğim insana asla anlatmadım. Ya da kardeşimden nefret ediyorum, bunu sadece bunu anlayacağını düşündüğüm 2 kişi bilir, baska kimseye de anlatmam çünkü bunu anlamayacaklarini düşünürüm.

Çocuklu hayatı sevmeyen, keşke anne olmasaydım diyen çok insan var ama emin olun size anlatmazlar. Anlamazsınız, anlamadığınız gibi de yargılarsınız çünkü. Üstüne bir çok tez yazılmış, kitap çıkarılmış, bir çok platformda üstünde konuşulmuş bir konu var ve asla öyle bir şey olamaz diyorsunuz. Bu kadınlar, insallah çocuk ölür de kurtulurum demiyor zaten, keşke eskiye gitseydim ve çocuk yapmasaydim diyorlar. Çocuğunu sevmekle, annelikten hoşlanmıyor ve bir şansı olsa geriye dönmek istemek arasında fark var. Bazıları anne olmayı sevmez. Çocuksuz hayatları daha güzeldir ve o hayata özlem duyarlar.
Benim cevremde anne olmak istemeyen arkadaşlarım var çokta destekliyorum. Onunda kocası baskı yapıyor, üzülüyorum. Bu arada Çıplaklar kampına giden arkadaşım olsa o da anlatırdı. Kocasını aldatan ne bileyim swing yapan birj de başına geleni bana anlatabilir. Yargılamam. Öyle biriyim :) ama üzerine tez yazılan kitaplar çıkarılmış böyle bir konuda meselenin ne tarafından bakılabilecegini ayırt edebilecek kapasitedeyim. Ben insan doğasında bahsettim. Milyonlarca araştırmanın olduğu 'temel' bir konuda, çok sayıda bahsettiğiniz türden bir bozukluk yaşanıyorsa bu da araştırma konusu olabilir tabii ki. Ama ne normali konusuyoruz. Ilk yorumda herkes boyle dusunuyor ve bunu itiraf edemiyor şeklinde neresinden tutarsanız elinizde kalacak bir yorum vardı. Herkes böyle mi düşünüyor sizce? Yoksa herkes tabii ki anne olmak zorunda değil. Eskiye, eski ile beraber gençliğe, oradakk özgürlüğe, özlem duyulabilir bu çok normal. Ama bunu bir sorun olarak burada konuşuyorsak bunu normal olarak ifade edemezsiniz. Çok pişman olmayı, çocuklarına bakmayan anneleri normal ve sıradan bir ornekmis gibi verildigi yorumlar oldu yukarıda. Siz onlarla aynı şeyi tarif etmiyorsunuz.
 
Benim cevremde anne olmak istemeyen arkadaşlarım var çokta destekliyorum. Onunda kocası baskı yapıyor, üzülüyorum. Bu arada Çıplaklar kampına giden arkadaşım olsa o da anlatırdı. Kocasını aldatan ne bileyim swing yapan birj de başına geleni bana anlatabilir. Yargılamam. Öyle biriyim :) ama üzerine tez yazılan kitaplar çıkarılmış böyle bir konuda meselenin ne tarafından bakılabilecegini ayırt edebilecek kapasitedeyim. Ben insan doğasında bahsettim. Milyonlarca araştırmanın olduğu 'temel' bir konuda, çok sayıda bahsettiğiniz türden bir bozukluk yaşanıyorsa bu da araştırma konusu olabilir tabii ki. Ama ne normali konusuyoruz. Ilk yorumda herkes boyle dusunuyor ve bunu itiraf edemiyor şeklinde neresinden tutarsanız elinizde kalacak bir yorum vardı. Herkes böyle mi düşünüyor sizce? Yoksa herkes tabii ki anne olmak zorunda değil. Eskiye, eski ile beraber gençliğe, oradakk özgürlüğe, özlem duyulabilir bu çok normal. Ama bunu bir sorun olarak burada konuşuyorsak bunu normal olarak ifade edemezsiniz. Çok pişman olmayı, çocuklarına bakmayan anneleri normal ve sıradan bir ornekmis gibi verildigi yorumlar oldu yukarıda. Siz onlarla aynı şeyi tarif etmiyorsunuz.
Zaten herkes öyle düşünüyor diye kimse demedi. Öyle düşünen ama itiraf edemeyen çok kişi var dendi. Hormonların, doğanın herkes varlığından haberdardır zaten. Bahsettiğim kişiler çocuklarına bakmayan sorumsuz kişiler de degil, en güzel eğitimleri verip oyunlar da oynuyorlar ama anne olmuş olmaktan mutlu değiller. Bu kadar kabullenemeyecek, hastalık olarak görecek bir şey yok bu durumda. Sadece yeni konuşulmaya başlandı bu konu. Tıpkı eskiden escinsel olmanın hastalık gibi görülmesine benzetiyorum. Orda da iç güdü, doğa falan diye itiraz ederlerdi ama bu insanlar hep varlar ve var olacaklar. Kesin yargılarla kimse dogurduktan sonra pişman olmaz yazan kişiye, evet pişman olan da var demişler. Bir yanlışlık göremiyorum açıklamada.
 
Benim dar bir dünyam yok. Hiç de azımsanmayacak kadar insanın zaten ruhsal problemleri var. Belli ki sizin de var. Bakımı ihmal edilmiş çocukları ben ancak TV'lerde görüyorum. Normal olaylar TV'lerde olmaz değil mi? Yorulmak şikayet etmek başka bir şey. Ama bu yorgunluğa değmediğini düşünmek başka bir şey! Ben anne olmanin dogasinin bilimselliginden bahsetmistim. dar dunyamdan bir ornekti heralde 😀 önceki yorumunda prolaktinden bahsettim şefkat hormonudur dedim. bu yorumunda da oksitosinden bahsedeyim. Aşk hormonudur. Anneler (insan ve hayvan) ozellille doğum sırasında çok yüksek oranda oksitosin salgilar. Doğum sırasında rahim kasilmaları ile bu oksitosin kana karışır. Hatta annelerin çocuklarini güzel bulması da bu hormon ile ilgilidir çünkü hayrandır çocuğuna. Bu hormon doğumdan sonra da çok yüksek oranda vücutta kalır. Prolaktin de emzirme de vu hormonların salınımı arttırır. Anne en çok ilk 2 yıl yorulur değil mi? Çünkü çok fazla endişe ve kaygı duyar. Çocuğunu yüksek bir yerden atacağından korkar beyin oyun oynar. Aşırı kaygı ve sevgi nedeniyle. Hani itiraf edilmeyen bir şey varsa o bu yani:) kimi zaman paranoya derecesinde çocuğunu kaybetmekten korkarlar. Benim cevremde daha sık gördügum örneklerde çocuğunu hasta olacak diye çok kalın giydiren, mikrop kapmasin diye eve misafir almayan, nazar değecek diye emoji suratlı foto paylasan aşırı koruyucu tavırli anneler var. iste bunlar hep davranışları etkileyen hormonlardan:) bir diğer hormon östrojene gelelim. Kadinlik hormonu. hamilelik boyunca östrojen seviyesi çok yüksektir. Kadın özguvenlidir. Cinsel açıdan istekli, enerjik. Kadınsı. Saçları parlak ve gür...falan.. Doğum sırasında bu cok yuksrk seviye saatler içerinde dibi görür. Yani normal seviyeye iner. Ama bu hızlı düşüş annenin kendini yetersiz hissetmesin, cirkin hissetmesine neden olur. saçlar dökülür. Cinsel istek olmaz. Özguvensizdir. Beceremeyecegim, yapamayacagim diyebilir. Buna lohusa depresyonu denir. Iki aya kadar bu belirtilr azalarak kaybolur. Bu ruhsal sonycların sebebi duygusal degil, kimyasaldir. Düşen östrojen seviyesinin doğal bir sonucudur. Her kadin yasar Cok dusuk oranda (binde2) daha ağır sonuçları olan vakalarda var postpartum psikoz gibi... Kaygi, endise, uzuntu hepsi normal seyler. Bu surecte yeterli destek alamayan anne icin surec cok daha zor olabilir. Bunlar anneliginin dogasi ile ilgili genellemeler. Herkesin bedeni de hikayesi de olaylara tepkisi de farkli. Sen yorgan ortmezsin de buza sokarsin daha saglikli diye 🤪 ya da travmalarin vardir, annen sana bakarken hep şikayet etmiştir mesela yorgunluktan ya da hayatını yasayamamaktan.. sende cocugu bir yük hayata engel olarak kodladigin bilinc altinda postpartum surecin sende yetememe endisesinfen farkli sonuclari da olmustur. Bilemem. Ayip da degil gunahta.. Bunlari konusmak yargi dagitmak degil farkindalik yaratmak olabilir ancak. Özetle... Tedavi olun!

Siz kimsiniz ve hangi sıfat ile başka insanlara tedavi olmasını salık veriyorsunuz?
Madem bilimsel gerçekliklerden söz ediyorsunuz bize bilimsel kaynaklarla geleceksiniz
 
Cok iyi dusun. Ben isteyerek cocuk sahibi oldum ancak duygusal olarak zorlandim. Hasta oldum. Yani duygusal derken ona birsey olacak korkusu beni bitirdi. Cocugunun problemi olabilir, sen dogumdan sonra cok yipranabilirsin fiziksel olarak. Hicbirsey olmayadabilir. Tum olasiliklari dusunmek lazim.
Çok geçmiş olsun. Kendim de benzer bir deneyim yaşadığım için meraktan soruyorum, ne tür bir rahatsızlık sahibi oldunuz? Ben doğumdan sonra bir süre bebek uyumadığı için uyuyamadım. Bebek uyumaya başladığından beri de anksiyeteden, panik ataklardan, kabuslardan dolayı uyuyamıyorum. Bazen gözümü kapattığımda onun başına gelebilecek kazalar gözümün önüne geliyor. Bütün uykum kaçıyor. Üçüncü trimesteri de sayarsak 8 aydır uyumuyorum, günde 3-4 saat uykuyla yaşıyorum o da parça pincik. Sürekli kontrol halindeyim. Bir türlü kendimi salamadığım için genel ruh halim ajite. Şimdilik idare ediyorum ama böyle devam ederse hastalanacağımdan endişeliyim. Siz neler yaşadınız, nasıl atlattınız?
 
Daha önce de konu açmıştım, konu iyice çıkmaza girdi...
Çocuk istemiyorum. Ne zaman isterim veya ister miyim onu da bilmiyorum. Eşim artık beklemek istemiyor. Ben ise assssla hazır değilim, deli gibi korkuyorum. Dün akşam baya baya bu konu yüzünden tartıştık. Biraz daha hazır değilim, istemiyorum dersen farklı şeyler yapmak zorunda kalıcam falan dedi. Boşanmayı mı kastetti anlamadım, sormadım da çok kötüydüm çünkü hatta ağlıyordum. Öyle geldi bana ama sanırım blöf yapıyor. Eşimi seviyorum, o da beni seviyor hissediyorum ama bu konu artık bizim çıkmazımız oldu. Ne yapıcam hiçbir fikrim yok. Deli gibi baba olmak istemesi bana çok saçma geliyor. Acımasız geliyor hatta. Çok bencilce, düşüncesizce. Şunu da düşünüyorum; çocuk istemediğim için boşanırsam, (27 yaşındayım şu an) ya sonra bu kararımdan pişman olursam? Belki de zaman geçtikçe anne olmak isteyeceğim? Açıkçası yaşlanınca yanımda birileri olsun isterim, ziyaretime gidip gelen, arayıp soran birilerini isterim. Yalnız kalmaktan korkuyorum. 3 yıllık evliyiz bu arada. Terapi mi alsam napsam? Asla istememe sebeplerim şöyle: işimi bir süre de olsa bırakmak zorunda olmak (belli bir zamana kadar annenin bakması gerektiğini düşünüyorum), bir bireye bağımlı olmak ve onun bana bağımlı olması, vücudumda meydana gelecek deformasyonlar, fiziksel ve psikolojik değişimler, lohusalık, bebek bakımı, bir birey yetiştirme sorumluluğu, maddi manevi yetebilme korkusu, uykusuzluk, sürekli yorgunluk hali, eşimle yaşanabilecek sıkıntılar (doğum sonrası ve çocuk bakımı konusunda), Allah korusun ama yarın bir gün eşimle başka bir konuda sıkıntı yaşarsam sırf çocuğum var diye katlanmak zorunda kalmak... He bir de kv sürekli ben gelip bakarım diyor olursa, o da ayrı bir problem. Yurtdışında yaşıyor, bakma bahanesiyle bize yerleşebilecek bir tip. Tabi buna müsaade etmem ama bunun için de stres yaşamak istemiyorum. Burada da okuyoruz, çevremde de görüyorum. Çocuk evliliğe atılan bomba gibi. Neden böylesine radikal bir değişim yaşayalım ki diyorum. Şu an kafama estiği gibi geziyorum, eğleniyorum. Eşimle gece yarısı çıkıyoruz esince. Anne olunca bebeğe göre hareket etmek zorunda kalıcaz. Bencil mi düşünüyorum? En korktuğum şeylerden biri de sağlıksız bir bebek dünyaya getirmek. Aşırı korkuyorum. Terapi fayda eder mi acaba. Ben anormal miyim? Benim gibi olup, anne olduktan sonra iyi ki diyen var mı?
Cocuk evlilige atılan bomba mı

Yazık ileride cocuk bunu okusa annem boyle dıyomus benım ıcın diyecek
Ne buyuk haksızlık
 
Ben eşimle çıplaklar kampına gitmiştim, bunu da birkaç açık fikirli arkadaşla paylaşmıştım ama tutup sa muhafazakar olduğunu bildiğim insana asla anlatmadım. Ya da kardeşimden nefret ediyorum, bunu sadece bunu anlayacağını düşündüğüm 2 kişi bilir, baska kimseye de anlatmam çünkü bunu anlamayacaklarini düşünürüm.
Çocuklu hayatı sevmeyen, keşke anne olmasaydım diyen çok insan var ama emin olun size anlatmazlar. Anlamazsınız, anlamadığınız gibi de yargılarsınız çünkü. Üstüne bir çok tez yazılmış, kitap çıkarılmış, bir çok platformda üstünde konuşulmuş bir konu var ve asla öyle bir şey olamaz diyorsunuz. Bu kadınlar, insallah çocuk ölür de kurtulurum demiyor zaten, keşke eskiye gitseydim ve çocuk yapmasaydim diyorlar. Çocuğunu sevmekle, annelikten hoşlanmıyor ve bir şansı olsa geriye dönmek istemek arasında fark var. Bazıları anne olmayı sevmez. Çocuksuz hayatları daha güzeldir ve o hayata özlem duyarlar.
Yani inanılmaz bir şey bu kadar basit biseyi izah edememek. Kimse zaten demiyo çocuk doğdukt
Ben nişanlıyken hamile kaldım ama dugune 1kac ay kalmisti .cok endişeliydim doktorla görüştm oda bana annelik hissetmeden hazırlanabilecek birsey değil dedi yuzlesmelisiniz zamani olmayabilir ama
Emin olduğum sey asla pisman olmayacagniz....
Gayet pişman olmuş onlarca anne tanıdım.
 
Benim cevremde anne olmak istemeyen arkadaşlarım var çokta destekliyorum. Onunda kocası baskı yapıyor, üzülüyorum. Bu arada Çıplaklar kampına giden arkadaşım olsa o da anlatırdı. Kocasını aldatan ne bileyim swing yapan birj de başına geleni bana anlatabilir. Yargılamam. Öyle biriyim :) ama üzerine tez yazılan kitaplar çıkarılmış böyle bir konuda meselenin ne tarafından bakılabilecegini ayırt edebilecek kapasitedeyim. Ben insan doğasında bahsettim. Milyonlarca araştırmanın olduğu 'temel' bir konuda, çok sayıda bahsettiğiniz türden bir bozukluk yaşanıyorsa bu da araştırma konusu olabilir tabii ki. Ama ne normali konusuyoruz. Ilk yorumda herkes boyle dusunuyor ve bunu itiraf edemiyor şeklinde neresinden tutarsanız elinizde kalacak bir yorum vardı. Herkes böyle mi düşünüyor sizce? Yoksa herkes tabii ki anne olmak zorunda değil. Eskiye, eski ile beraber gençliğe, oradakk özgürlüğe, özlem duyulabilir bu çok normal. Ama bunu bir sorun olarak burada konuşuyorsak bunu normal olarak ifade edemezsiniz. Çok pişman olmayı, çocuklarına bakmayan anneleri normal ve sıradan bir ornekmis gibi verildigi yorumlar oldu yukarıda. Siz onlarla aynı şeyi tarif etmiyorsunuz.
Hiç anlamamissiniz.
 
Bu duygular sorgulanamıyor çünkü annelik bir tabu ve kutsal. Hatta bu forumda bile sıkça duyduğum bir cümle var "anneliğime laf etme". Neredeyse namus gibi bir tabu. Babalığıma laf etme diyen bir baba duyamayız mesela. İyi baba kötü baba, ilgili ilgisiz baba deriz. Farkında olmadan aslında anneliğe övgü olarak yapılan bu "kutsal anne imajı" yine günün sonunda kadınların sırtına yük oluyor.

Aynen öye. Türkiye gibi ataerkil bir ülkede ben çocuk istemiyorum gibi kişisel bir tercihi billdirsen bile bencil, problemli, acımasız hatta sosyopat olarak damgalanıyorsun. Avrupada bile ben isteyerek çocuksuzum demek yeni mümkün oldu. Öte yandan çok zormuş keşke yapmasaydım demek koskoca bir tabu bunu Avrupada bile söyleyemezsin. Bu konuda konuşan kadınlar asla açıkça konuşamıyor ya sanal platformlarda anonim şekillerde konuşuyor yazıyor ya da susuyor, konuşursan çünkü lince uğrayacaksın toplumdan dışlanıcaksın. velhasıl en eşitlikçi toplumda bile kadın olmak muazzam bir toplum baskısını üstünde taşımak demek. İranlı bir karikatürist vardı tüm kadınlık organlarınıı kesmiş bir karikatürde alın gidin de özgür olayım demiş vesselam.
 
Aynen öye. Türkiye gibi ataerkil bir ülkede ben çocuk istemiyorum gibi kişisel bir tercihi billdirsen bile bencil, problemli, acımasız hatta sosyopat olarak damgalanıyorsun. Avrupada bile ben isteyerek çocuksuzum demek yeni mümkün oldu. Öte yandan çok zormuş keşke yapmasaydım demek koskoca bir tabu bunu Avrupada bile söyleyemezsin. Bu konuda konuşan kadınlar asla açıkça konuşamıyor ya sanal platformlarda anonim şekillerde konuşuyor yazıyor ya da susuyor, konuşursan çünkü lince uğrayacaksın toplumdan dışlanıcaksın. velhasıl en eşitlikçi toplumda bile kadın olmak muazzam bir toplum baskısını üstünde taşımak demek. İranlı bir karikatürist vardı tüm kadınlık organlarınıı kesmiş bir karikatürde alın gidin de özgür olayım demiş vesselam.
Çocuk yapmış olmaktan pişman olmak açıkça konusulmadigi için de genç kadınlar böyle bir şeyin mümkün olacagini bilemiyor ve belki de hiç de annelik onlara göre bir şey değilken doğuruyorlar. Bu da toplumsal bir sorun haline gelmiş oluyor artık. Pişman anneler vardır ve hiç de az sayıda değiller. Pişman olmaları kötü anneler oldukları anlamına gelmiyor. Bizim toplum bu ikisini ayırt edecek kapasitede asla olmadığı için de kimse konusamiyo bunları.
 
Konuyu biraz geç gördüm hamile biri olarak yorun yapıyorum. 4. Yılımızdayız ilk 3 yıl planlamadık hayatımızı yoluna koymak için sonraki 1 yıl içinde nasip etti Rabbim inşallah sağlıkla alırım kucağıma. Sadece şunu söylemek istiyorum istendiğinde görülen negatif çizginin üzüntüsünü hayatımın hiçbir alanında yaşamadım. Şuan istemiyorsunuz ki haklısınız hayatımız değişicek ama bu değildir ki sonrasında da istemeyeceksiniz. Büyük konuşmayın. Hazır hissettiğimizde olmalı çünkü bizi hissediyorlar. Onları sevdiğimizi sevmediğimizi herşeyi.
Ben farkındayım mesela. Uykusuz kalacağımın, eşimle yaşayacağımız değişimin, ekonomik durumumuzun etkileneceğinin ama yinede hazırım. Siz hazır olmayabilirsiniz suçlu değilsiniz ama eşiniz istiyorsa o da suçlu değil. Kimse bencil değil.
Bana sadece aşırı kaygılı geldiniz. Ne tetikliyor sizi ? Ne yaşadınız ? Çocukluğunuz nasıl geçti ? Biraz sakin kalıp düşünün. Evlat eminim ki mükemmeldir. Hepimize isteyen herkese hayırlı sağlıklı evlat nasip etsin Rabbim.
Ben bomba olduğunuda düşünmüyorum. Evet zordur mutlaka ama bomba değildir. Neşedir huzurdur. Siz hem kadın hemde anne olabilirsiniz. Ben hem eş hem anne olabilirim. Evet eşimle gece çıkamam belki bir süre ama büyüyünce anneme bırakıp çıkabilirim. Gündüz gider kahve içeriz. Bence insan nerden nasıl bakarsa onu görür. Üzmeyin kendinizi eşinizle de aranızı bozmayın. Sakince konuşun.
 
X