Anne olanlar

Benim oğluma da herkes yaramaz falan der. Bende bıktım artık bu sözlerden. Ben evladımı biliyorum zaten ne gerek var tekrar tekrar söylemeye, artık öyle diyenlere veriyorum cevabını. Siz böyle söyleyince benim oğlumun davranışları değişmiyor, ama Benim psikolojimi etkiliyorsunız diyorum
 

Çocuğunuz hakkında -ki özellikle onun duyacağı ortamda- kimseyi bu şekilde konuşturmamalısınız. Çocuk duyuyorsa onu onun yanında korumalısınız.

"Çocuğum hakkında bu şekilde konuşamazsın" deyip çenelerini kapatmalısınız.
Ayrıca bağırmak, vurmak çocuğu eğitmez, daha arsız hale getirir. Bunu da unutmayın.

Olumsuz kelimeler olumsuza teşvik eder. Olumlu güzel dil olumlu davranış getirir..
Çocuğunuzun doğru yaptığı şeyi övün "aferin kızıma/oğluma" gibi.

Yapmaması gereken durumda "bu doğru değil sen zaten bunu biliyorsun. Ne yapmamız lazım şimdi?" diyerek düşünerek konuşarak doğruyu bulmasını sağlayın..
 
Benimkiler direk alıp kasaya götürüyorlar sormuyorlar param var mı yok mu diye
Bende bazen yüzsüz olup bırakıyorum aldıkları şeyi.
 

Yerin dibine sokmaya falan hakkımız yok. Vurmanın kötü bir şey olduğunu siz dahil bilmeyen yoktur sanırım. Bizden öğreneceğiniz bir şey yok bu yüzden. Geçmiş zamanı değiştiremeyiz o yüzden burada sizi kınamanın, yargılamanın ne size ne de evladınıza bir faydası yok. Çözüm de üretmiş olmayız kınayınca. Vizdan azabı bir anne için en büyük cezadır zaten, kınamadan da ağır. Bu size yeterli.

Gelelim çözüme. Hiperaktivite şüphesi bulunan, dürtü kontrol bozukluğu olan, hiç durmadan konuşan ve hareket eden bir oğlum var benim de. Bir dönem tedavi de oldu. İyiye doğru gidiyoruz şükür. Sizin duyduğunuz cümlelerin belki yüz mislini duydum. Akıl verenler, kınayanlar, terbiye edemiyorsun diyenler. Kendi öz ailem yaptı bunu üstelik. Bir dönem etkileniyordum, vurmasam bile çocuğuma sesimi yükseltiyor iyice hırçınlaşmasına sebep oluyordum. Sonra aileme ayda bir gitmeye başladım. Benim öz evladımı olduğu giib kabul etmeyen ailem bile olsa mesafe koyarım dedim. Zira önce sizin kabul etmeniz lazım, hiperaktivitenin terbiye ile düzelmeyecek bir şey olduğunu. Bilerek yapmıyor, isteyerek size kastı olduğu için öyle davranmıyor. Önce bunu kabullenin. Size laf edenlere de başınız dik "cahil cahil konuşmayın, hiperaktivite terbiye ile düzelmez" deyin. Sınırları elbette olmalı her çocuğun. Teşhisi ne olursa olsun. Ancak o sınırlar çocuğa göre belirlenmeli, onun öğrenme sürecine saygı gösterilmeli.

Bakın ufacık bir örnek vereyim anlayın. Dün eşim dışarıdan yemek getirdi. Gelirken de "idrak çok açım masayı aç geliyorum" dedi. Yemek yemeye fırsat bulamamış ve gerçekten açtı. Neyse yemek paketlerini getirdi. Oğlum gelir gelmez poşetlere saldırdı hiç yemek görmemiş gibi. Kontrolsüz biçimde açmaya çalışıyor bir kısmını döktü. Ya sabır çekip masayı hazırladım. Bu arada babası gergin çünkü aç :) sonra totosunu sandalyeye koyduğu anda geri kalktı.

-anne bu kola kimin? Dur onu buraya koyayım. Ben asitli içemem zararlı.

-anne ketçabı alıcam.

-baba bu yemek senin mi dur alayım şurada dursun.

-anne bardak nerede onu da alayım.

Vs vs. İnanın bir saniye durmadı. Ne vücudu ne çenesi durdu. Alışkınım ben zira 4 yıldır daha sakince yemek masasında oturup, sıcak yemek yemişliğim yok. O kadar hareketli ki haliyle bir şeyler döküyor, deviriyor. Kırk kere kalıyorum sofradan. Ve ben bu anı günün her saatinde yaşıyorum. Ne yapayım döveyim mi? Dövünce düzelecek mi?

Öfkenizi kontrol etmekte zorlanıyor iseniz ki sizi anlıyorum. Böyle çocuklarla yaşamak insanı yıpratıyor. Mutlaka destek alın, almaya devam edin. En en önemli nokta çocuğunuzun bu halini kabul etmeniz. Elinde olmadan yaptığını bilmeniz. Siz beceriksiz olduğunuz, terbiye veremediğiniz için böyle değil. Bir de toplum içinde rezil olmaktan, yorulmaktan, kınanmaktan çekiniyor iseniz o topluma girmeyin. Biraz asosyal olun bir şey olmaz. Parka gidin, oyun merkezine gidin. 6 yaşa kadar, en azından kesin bir teşhisi olana kadar hayatınızdan taviz verin. Kapanmayacak yaralar açmayın evladınızda.
 

Benim ne duyduğumu ne hissettiğimi öyle uzaktan bakarak anlayamazsınız! Karşınızda tanımadığınız insanların hayatı hakkında yorum yaparak siz çok saygılı olduğunuzu mu zannediyorsunuz, onu siz öğrenin.. Allah'ın izniyle de o dediğiniz olmayacak. Tanımadığınız bilmediğiniz insanlar hakkında öyle uzaktan boş boş yorumlar yapmayın!
 

Sizin ne fikirde olduğunuz beni ilgilendirmez, benim ne düşüncede olduğum da sizi ilgilendirmez. Siz kendi hayatınızdaki doğru ve yanlışlarla ilgilenin. Hiç kimse mükemmel anne değildir ayrıca. Her annenin hataları da olur doğruları da. Her anne çocuğu için en iyisini bilir. Öyle uzaktan bakarak bişeyleri yargılamak size düşmez.
 

Her anne evladı için en iyisini istemez. Döven, tartaklayan, küfreden, başkalarının yanında azarlayarak gururunu kıran bir anne iyi bir anne değildir.
Savunmak yerine bundan sonrasında dikkat etmeye çalışabilirsiniz. Gerçekten ileride bu tartaklamalar sorun olacak.
Eşinden duygusal yada fiziki şiddet gördüğünde bunu normalleştirebilir mesela. En güvendiği en sevdiği insandan bazen şiddet gören bir insan bunu normal algılar. İleride eşinden tokat yediğinde ben de hatalıydım canım der affeder.
Özsaygısı özgüveni daha düşüktür. Bazen bunu siz dahi anlamazsınız. Kendini layık göremez, hep içten içe kendini suçlayan yetişkinler olur.
Yada sizin gibi sevdiklerni hırpalayan bir insan olur. Çünkü bunu normal görerek büyümüştür.
Kısacası çocuk ne görürae onu işler yapar.
 
Çok tatlısınız
 
Eğer ısrarla işinizi engelliyorsa ona kızmak yerine sizden ne istediğini anlamaya çalışın. Belki sizinle oynamak istiyor, belki uykusunu alamadı, belki açıktı ; mutlaka vardır bir derdi. Dur , sus demek yerine neye ihtiyacı var , neden bu davranışı sergiliyor buna bakmak gerekir diye düşünüyorum.
 
Emzirme konusunda sorun yaşayıp mama desteği aldığım için kendimi kotu hissediyorum
Ahh onu en iyi ben bilirim ama kizim buyudukce ve aramzdaki iletsim guclendikce bu dusuncemde kaybldu smdi bendn 10 dk bile ayrilmayan odada yoksam annem nerde die soran. Bir kizim var cok sukur tek saglikli olsunda gerisi onemli degl
 
Yaşayalım görelim o zaman.
 

Sürekli alışkanlık haline getirmek belki dediğiniz sonuçlara yol açabilir. Siz beni tanımadan bilmeden sanki çocuğumu hergün tartaklıyormuşum gibi bi algı oluşturuyorsunuz halbuki öyle bi durum yok. Küfretmek, başkalarının yanında azarlamak zaten benim karakterime ters. Benim bahsettiğim mevzu sözümü defalarca dediğim halde bilerek direttiği durumlardır. O ayrı bişey. Size yanlış gelen size yanlış, bana doğru gelen bana doğrudur bu kadar basit.
 

Oğlunuz kaç yaşındaydı bunu yaptığında?
Yapmayın lütfen, biraz çocuk gibi düşünün; orası oğlunuzun da evi ve deneyip görmek istiyor, yeri geliyor inatlaşıyor "Bu evde ben de varım" diyor. Evet, sürekli-inatlaşarak yaşandığında insan tahammülde zorlanıyor ama sabrınızı kırmamalısınız mümkün mertebe.

Bunları eleştirmek için söylemiyorum, faydam dokunur mu diye söylüyorum çünkü öfkeniz geçtiğinde sizin de içiniz sızlıyordur; bunu tamir etmek istiyorsunuzdur ama yolunuz sizin de oğlunuzun da canını sıkan bir yol. Bacaklarını sıkmak-itmek, tutup savurmak vb. bunlar da başka bir çeşit dövmek, alıyorlar beden dilinizden.

Ben de anlatayım size oğlumun yaptıklarını:
Uyarmama, açıklamama rağmen, oğlum bir gün portakalları alıyor ve salon-antre boyunca ben işlerime dalmışken futbol maçı yapıyor. Her yer portakal suyu, ezilmiş portakal, yapış yapış... Halılarım açık renk (Hiç çocuklu ev için uygun değil yani)... O lekeleri tam tekmil çıkaramadım bile (Yıkatmaya verdim), sonuç itibariyle çocuğumun değil bacaklarını sıkmak, ona bağırmadım dahi, ciddiyim. "Çok üzüldüm, şimdi buraları nasıl temizleyeceğiz; evimiz çirkin oldu, bak evin kirlendi. Portakallar yenmek için, karnımızda mutlu olurlar, böyle tekmelenince portakallara yazık olur" filan dedim, eline bezi verdim birlikte silebildiğimiz kadar sildik, oyun etti onu da hatta bir süre. Bir yere bir şey döktüğünde bezi aldı kendi sildi.

Süt içiyor bir gün, güç bela... Çünkü öyle kolay kolay süt içmez; renkli bardaklar-pipetler aldım, çikolatalar erittim karıştırdım; heves etti "Tamam içeyim" dedi. Oturttum güzelce salona, "Hadi keyif yaparak iç" dedim, sevdiği bir çizgi filmi de açtım, bezi serdim kucağına. Ben yine işe döndüm herhalde o sıra ya da tuvalete mi girdim artık hatırlamıyorum. Ben gelene kadar sen ayaklan, sütü içmek ne, koltuklar-üstü başı her yeri çikolatalı süt yapmış. Gözümün içine bakıyor ve "Döküldü, bak" diyor, gülüyor. Yüzüm asıldı, "Sütünü çok severek hazırlamıştım, içmemene çok üzüldüm, çocuklar çikolatalı sütü çok sever ki, dökmeden içer" filan böyle anlattım, koltukları sildik yine. İkinciye tekrar etmedi bu davranışı "Sen benim için mi yaptın?" diye sorup durdu bir süre, üzüldüğüme üzüldü.

Daha çok sayabilirim, bu ev hortum tutarak yıkanacak, kibrit çakıp yakılacak kıvama kaç kere geldi sayamadım ki hala daha lekeli-boyalı yerlerimiz/eşyalarımız var (Orta sehpaya asetat kalemlerimi almış tır çizmiş mesela, o kadar anlattım, kağıt verdim ama -bak tırlı sehpa yaptım- diyerek gösterdi yani, napayım? Dövsem-bağırsam ne olacak? Boyanmış bir kere, önemli mi oğlumdan? O da kendince evini süslemiş işte).

Sabırla çözülüyor cidden, inatlaşmadan. İnatlaştıkça savaşa dönüyor, ikiniz de üzülüyorsunuz.

2 yaş sendromundayken, geçen sene filandı galiba; bir şey düştü mü bir şey istediği gibi olmadı mı artık neydi hatırlamıyorum, sinirlendi, ben yetişene kadar yüzünü-burnunu yere çaat diye sinirle vurdu, kanattı burnunu. Hatırlıyorum hem içim sızladı çok berbat oldum, hem de bildiğin dövesim geldi hani "Ulen ben yüzünde tek çizik olmadan gözümden sakındım büyüttüm, gittin durduk yere burnunu kırdın!" diye hakikaten vurasım geldi. Anladım, annen defalarca uyarır, yine de sen inadına yapma dediğini yapr başına bir iş getirir düşer uçar bi taraflarını parçalar eve gelirsin, "Vah yavrum" deyip sarılmasını beklersin ama "Niye düştün, sana çıkma ora demedim mi?" diye bir de anneden dayak yersin ya, o psikolojiyi anladım cidden. Ama vursam ne faydası olacak, onu inatlaştırmaktan, daha çok korkutmaktan başka?

Çocuğun çocuk olduğu nereden belli olacak evi karıştırmasa, yapma denileni yapmadıktan sonra? Sabrettikçe, kendimizi doğru açıkladıkça, evim diyecek, yuvam diyecek, annem diyecek anlayacak, görecek. Zaten ilk 2 buçuk-3 yaşa kadar bebek sayılırlar, 3 yaşla birlikte artık çocuktan sayılmaya başlıyorlar. 6 yaşa kadar da dene-yanıl, sor-gör, test et-anla filan yoğun yaşanıyor. Ayna gibiler.

Birinde bi ağzımdan "Defol bi ya" çıktıydı eşime karşı (Ciddi bi tartışma da değil hani, uğraşma benle tarzı bi göndermeydi), sen bunu duy, bi şey mi diyordum artık hatırlamıyorum bana "Defol bi yaa" de elini sallayarak kovala beni başından... Hakikaten kurumamış beton gibi çocuklar, ne düşse izi kalıyor. Siz nasıl davranırsanız, öyle dönüş alıyorsunuz. Elbette doğuştan gelen karakter etkisi de var, bunu atlayamayız ama sabır, sevgi ve saygı ile zapt edilemeyecek çocuk olduğunu zannetmiyorum, kimi 3 yaşta girer düzene kimi 6 yaşta vb. ama sonuç verir.

Oğlunuz, sabrınızı en çok hak eden varlık bu dünyada, halıya-koltuğa cif dökmesi, bacaklarını sıkıştırmanız için sebep olmamalı.
 


Yorumunuz için teşekkürler. Dedikleriniz doğrudur ama bazen insanın elinde olmuyor. O koltuk mevzusu benim son raddemdi, yani ondan önceki olan şeyler var, bir anda öyle olmadım. Bende defalarca güzelce anlatırım ama her çocuk bir değil, her annenin sabrı da bir değil... Ki ben yapısal olarak gayet sakin biriyimdir ve yüksek sesle argolu vs ...konuşulmasından hiç hoşlanmam. Fakat dediğim gibi istemsizce olan şey bunlar...bu bahsettiğim mevzudan önce başka bigünde çikolatayla aynı koltuğu halıyı kırlentleri batırmıştı ama o an ona bişey yapmadım. Fakat insanın her ânı bir olmuyor. Yeğenim mesela aşırı inat bi çocuk, sizin dediğiniz yöntemlerin ona faydası olmuyor malesef... Sizinki dinlemiş uymuş size ne güzel ama bazı çocuklara gerçekten tahammül dayanmaz
 
Nasıl güzel bir mesaj, teşekkür ediyorum
 
Evet böyle düşünüyorum da zaten hayatımda hiç kimseyi mama veriyor diye yargılamam asla, ama toplum baskısına yenik düşüyorum galiba
 
Evet böyle düşünüyorum da zaten hayatımda hiç kimseyi mama veriyor diye yargılamam asla, ama toplum baskısına yenik düşüyorum galiba
O toplum baskısına kısa süre düşüyorsun sonra gecıyo ınan. Kendıne ınan. Suan 4.5 aylık oldu bebegım. Inan ılk zamana gerı donsem asla kimseyi konusturmazdım. Cok pısmanım. Basta mamaya alısır dıye vermek istemeyen yakınım aman kılo kaybetmesin diye bu sefer daha cok mama vermeye calıstı. Ac bu cocuk lafı heleee bu sefer kendı mama mama demesi bu ne celıskı. Yaa bana keske kardesin gıbı senınde sütün olsa dedı o yakınım.amannnn takma sakın kimseyi. Bebegın doysun onemlı olan o. Eskiden mama da yoktu sımdıkı mamaların besin degerleri var oyle dusun.
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…