Anket Anayasa değişikliği için referandumda oyunuz ne olacak ?

Anayasa değişikliği için referandumda oyunuz ne olacak ?

  • Evet

    OY: 590 27,1%
  • Hayır

    OY: 1.587 72,9%

  • Ankete Katılan
    2.177
Kızlar gevşeyin ya

Hamile kalamayan koyun
Adamın birinin çok sevdiği bir koyunu varmış. Bu koyun hiç gebe kalamıyormuş. Adam, komşu köyde birinin koçu olduğunu ve hangi koyunla çiftleşirse hamile bıraktığını duymuş. Bunun üzerine koyununu el arabasına koymuş, çıkmışlar yola, köye vardıklarında selam verip adamın yanına yaklaşmış.
-Yahu gardaş senin koçun methini duydum koştum geldim. Hele bizim koyuna da bir çare.
-Aman gardaş lafımı olur. Amma 30 liranı alırım.
-Tamam.

Neyse çiftleşme gerçekleşiyor ve adam koyunu tekrar el arabasına koyup giderken koçun sahibine soruyor:
-Hamile kalıp kalmadığını nereden anlayacağız?
-Yarım sabah ahıra girince bak. Koyun eğer yatıyorsaaa hamiledir. Yok ayaktaysa hamile değildir.

Neyse sabah oluyor adam bir heyecanla ahıra koşuyor. Bakıyor ki koyun ayakta.
Ulan diyor yine tutmadı.
Karısı demiş ki bi daha götür.
Adamın ki de bir ümit koyunu tekrar el arabasına bindirip gitmiş.
Bu sefer 40 lira alıyor koç sahibi.
Ertesi sabah adam koşa koşa ahıra gidiyor ki bi de ne görsün koyun yine ayakta.
Adam iyice sinirleniyor. Neredeyse koyunu kesecek.
Karısı adamı sakinleştirip koyunu tekrar götürmesi için adamı ikna ediyor.
Adam koyunu götürüyor ama koç sahibi adam bu sefer 50 lira alıyor. Adam daha da sinirleniyor söylene söylene eve geliyor.
Koyunu ahıra atıp gidiyor.
Sabah ise yatağına uzanmış umutsuz ve sinirli bi şekilde karısına:
-Hele git şu koyuna bak. Oturuyor mu ayakta mı.

Kadın gidip bakıp geliyor ve diyor ki:

-Koyun ne oturmuş ne de ayakta bey. Arabaya binmiş seni bekliyor :)

 
 
Bayağı libidolu bir koyunmuş
 
Ben mi?
Yorum bile yazmıyorum sabahtan beriolanı söyledim yalan mı?Sen şimdi tahrik etmek istiyorsun da uğraşamam
Evet yalan. Ona buna iftira atma. Kibleri mi görüyorsunda yorum yapiyorsun? Millete laf atinca tahrik etmiyorsun da neden diye sorunca ben mi etmis oluyorum?
Hadi canim hadiiiiiii
 
Hanımlar sakin olun rica ediyorum, kiblenmesi gereken bir yorum varsa kibleyin, kiblerdim demeyin, ki zaten kibler vardı, siteye geldiğimde bakıp işlem yaptım.

Birbirinizi kib konusunda bile evetçi hayırcı diye damgalamayın, kötü bir üslup, kurallara aykırı herhangi bir yorum görüşü ne olursa olsun kiblenmelidir, kibleniyor ve uyarı da alıyor, burada esas olan görüşleriniz değil, kurallar.
 
Özal zamani biraz daha iyi olabilir belki ama ondan sonraki donemlerde baski yoktu diyemezsiniz.Ozellikle mutedeyyin insanlar neler neler cektiler 28 subat ve sonraki donemlerde.Basortusu siyasi simge olarak gorulmedi mi?Cumhurbaskanimiza sirf siir okudu diye yillarca siyasi yasak getirilmedi mi?
Otekilestirme konusuna gelince ben bir evetci olarak hayirci olan ya da oy kullanmayan hic kimseyi otekilestirmiyorum.Herkesin fikrine saygim var.Oy kullanmayan ya da hayir veren tanidiklerim ve arkadaslarim da var.Hepsiyle de iliskim gayet iyi.Evetcilerin buyuk bir kismi da otekilestirmiyor zaten.Ama aksine hayircilarin cogu bize sirf gorusumuzden dolayi saygisizlik edebiliyor,otekilestiriyor.Mesela ben bi akrabamin yaninda onun sevdigi siyasi lidere asla olumsuz bir sey soylemem sirf akrabama saygimdan dolayi.Ama onlar bizim sevdigimizi bildikleri siyasi lidere bile bile ortada hic bir siyasi konu konusulmazken durduk yere hakaret edebiliyorlar.Bu otekilestirmeyi bazen davranislariyla da ortaya koyanlar oluyor mesela universitedeki bazi hocalarimiz oyle yapiyor.
 
Peki. Yorumunuz için teşekkür ederim.
 
Ama sonuc olarak halkin siyaset konusmasi asla kotu bir sey degildir ve cok gereklidir.Herkesin fikrini soyleyebilmesi karsisindakini elestirebilmesi demokrasinin de geregidir zaten.İnsanlar boylelikle kendilerini gelistirirler.Dunya ve ulke meselelerine yabanci kalmazlar.Bu ulkede son 15 yildir bu bilinc yukseldi.Daha oncesinde bu kadar yuksek degildi.Zaten malum zihniyet te bu bilincin yukselmesinden hep rahatsiz olmustur.
 
Bu ülkede 15 yılda ne yükseldi, ne yükseldi
 
Yanlis tesbit. 15 yil once insanlar cok daha duyarli idi. Bir devlet yoneticisinin adi skandallara, yolsuzluklara karistiginda halk tepki gosterir, adi cikan istifa etmek zorunda kalirdi. Bakiniz: Kardesi hakkinda ihalede kolaylik sagladigi iddia edildiginde hem disisleri bakanligindan, hem de parti baskanligindan istifa eden Mesut Yilmaz. Bir belalti kaseti ile parti baskanligini birakan Deniz Baykal. Bugun ise yolsuzluklar dunya capinda unlu oldu, tapeler internetin heryerinde, duymayan kalmamis, kimi icin kimileri bakanliktan alinmis, kimileri icin etkisiz eleman olmus, adamina gore muamele.. Ar damarlari catlamis.. Yasanan rezillikler Avrupa ulkelerinde, Amerikada alay konusu haline gelmis, adamlar acik acik kufredip hakaret ediyorlar hem devlet baskanlarina, hem de onlari bu halleri ile kabul edip baslarina getiren bu halka. Kimsenin yuzu kizarmiyor, "bizi kiskaniyorlar" diyorlar, kiskanilacak neremiz kaldiysa, ya da "caliyorlar ama calisiyorlar" diyorlar, yeter ki baslari secdeye degen bir liderleri olsun.. Islamda "gunah isleme ozgurlugu" varmis, onu da ogrenmis olduk iktidarin yolsuzluklari savunan bir milletvekili sayesinde.. Midem bulaniyor, eski Turkiyede yasamis biri olarak bugunleri gordukce.. Iste bu Yeni Turkiye...

Eskiden siyaset bu kadar konusulmazdi, bugun merhaba dediginle ille de siyaset konusuyorsun lafin otesinde berisinde, insanlar umutsuz, insanlar mutsuz... Eskiden siyaset bu kadar dert degildi, insanlarin baska konusacak seyleri vardi, insanlar cok daha huzurlu idi. Simdi huzursuzluk, mutsuzluk had safhada..Eskiden insanlar her gece komsu komsu gezerdi, bir cay icme, bazen de televizyon seyretme bahanesine. Bugun insanlar misafir gelecek de ne ikram edecegiz derdine dusmus, birbirine selam vermeye cekinir hale gelmisler, eve kimse gelmesin diye.. Eskiden tum mahalle birbirini tanirdi, simdi nerdeyse alt kattaki ust kattakini yolda gorse taniyamaz hale gelmis.. Eskiden evin reisi calisirdi, evi gecindirir, adam gibi harcarsa bir de ev birakirdi cocuklarina. Simdi kari koca calismayan aileler onunu goremiyor, hatta gecinemiyorlar bile..

Eskiden ask filmleri seyrederdik, asik olur, asklarimizi anlatirdik birbirimize.. En buyuk derdimiz o gun uc kurusu biraya getirip sinemaya, bir kafeye, bir mekana gidip arkadaslarla hosca vakit gecirmek idi. Lise mezunu isen, hele de meslek liseli isen ille de bulurdun bir is kendine gore.. Yarinlarda umutlarimiz vardi. Nesemiz vardi. Hayat ucuz, para kiymetli idi. Az paraya cok saadet yani.. Simdi gencler universite bitirip issiz geziyor, hepsinin isi siyasilerle, ne zaman atanacaklar, atanmak icin partiye mi girseler, cemiyete mi.. Dunya para harcayip sorulari yandaslara kopya olarak dagitilan imtihanlara giriyor, yillarca is bulma umudu ile en guzel genclik yillarini tuketiyorlar. Zaten, bir carsida/meydanda patlayan bir bombanin kurbani mi olacaklar, yoksa bir minibuste okula giderken bir tecavuz kurbani mi olacaklar o da belli degil.

Insanlarin dinini ogrensin diye gonderdikleri cocuklari Kuran kurslarinda, tarikat yurtlarinda dinini mi ogreniyor, yoksa irzlarina mi geciliyor mechul. Herkes golgesinden korkar hale gelmis. Biz eskiden sabahtan aksama kadar sokaktan eve girmeyen, gun boyunca sokakta oynayip ziplayan bir nesiliz, 5 yasindan 18 yasina dek.. Siz cocuklarinizi kapinin onune bile salamayacak hale gelmissiniz. Bir yandan caniler sokaklarda kol geziyor, diger yandan halkin hocasina, imamlara bile guven kalmamis.. Ne caninizin, ne namusunuzun guvencesi yok. Insanlarin umudu bitiyor, herkes birbirine yabancilasmis, herkes birbirine suphe ile bakiyor, suratlar donuk.. Millet kutuplara bolunmus, herkes birbirininin yuzune dost, arkasindan konusan dusman. O eski muhtesem sicaklik, samimiyet ancak Munir Ozkul'lu, Adile Nasit'li, Kemal Sunal'li eski Turk filmlerinde kalmis.. Herkes bu duruma bir cozum, bir kurtarici beklerken nasil siyaset konusmasin bu insanlar?
 
Eski zamanlari ve 80 sonrasini yasamis biri olarak dediklerinin hic birine katilmiyorum. O zamanlar gazetecilerimiz siyaseti hergun elestirebilir, hatta kitaplar yazabilir, ne tutuklanir, ne de baslarina birsey gelirdi, bir kac Ataturkcu gazetecinin sinsice yobazlar tarafindan katledilmesi disinda, Ugur Mumcu gibi. Ozal hakkinda kitaplar yazan oldu bu ulkede, hem de o devletin tepesinde iken, "Turgut nereden kosuyor" gibi.. Demirel'in unlu bir lafi vardi "yuruyun, yurumekle yollar asinmaz" diye.. Yururduk hosumuza gitmeyen uygulamalari protesto icin, kimyasal sularla yakilmadan, gozlerimizin cikarilma tehllikesi olmadan.. Kimse 5 senede bir sandikta konusursun ancak diyemezdi bize, dedirtmezdik.
Levent Kirca siyasileri tiyatrosu ile hicveder, elestirirdi. Suluman gidip seyreder, alkislardi elestirileri, devlet sanatciliginin elinden alinmasi mevzu bahis bile olmazdi. Karikaturisler cizerdi hepsini, hic biri gazeteden atilmaz, tutuklanmaz, hakaret davalari acilmazdi.

Gercek darbe hersey bittikten sonra aciklanir zaten, olmamis birseyi olmus gibi gostermek sahtekarliktir. Yonetime el konuldu diyebilmek icin hakikatten de el konulmus olmasi, bastakilerin hepsinin yonetimden el cektirilip yerine ordudan kurmaylarin atanmis olmasi gerekir ki yonetime el koyduk diyebilesin. Bunlar darbenin olmazsa olmazlaridir. Daha kazi avlamadan ev halkina sofra hazir, kaz pisti, gelin yiyelim demezsin degil mi.. Iste sizin tiriskadan darbeniz de oyle birsey.. Cumhurbaskaninin gercek bir darbede hic kimseyi sokaga cagirma luksu yoktur. Cunki ortada kendisi kalmamistir zaten.. Ote yandan silahsiz, savunmasiz halkin bir kismi ile silahli, tankli, jetli, egitimli koca bir ordu ile mucadelede kazanma sansi sifir. Tepki gostermek filan hikaye yani.. Pisi pisine sirf sokaga cikma yasagini deldigin icin vuruldugunla kalirdin. Sonra da gozalti diye seni nereye goturecekleri belli bile degil, ailen yillarca senden haber bile alamazdi. Bunlarin hepsi yasandi bu ulkede, sallamiyorum yani.

Internetin, sosyal medyanin olmamasi bahane degil. Amerikada da var bu saydiklarin. On yili asti, buradayim. Hem Turk, hem Amerikali arkadaslarim var. Turklerden 10 tanesinin yazdiklarini ele alsam, biri yedigini, digeri gezdigini paylasiyorsa, geri kalan 8 tanesi siyaseti paylasiyor. Hem de hergun, her dakika.. Amerikali arkadaslarimin 10 tanesinin onu da ya yeni dogan bebegini, ya gezdigini, ya giydigini, ya da pisirdiginin tarifini paylasiyor, ya da gunluk olaylari.. Biliyor musun, kiskaniyorum onlari, birgun ben de huzurla sadece bunlari paylasabilecek miyim diye..
 
Son düzenleme:
Tsk da basortulu bir bayanin gorev yapmasindan rahatsiz mi oldunuz?

Evet rahatsızım sizce bir sakıncasımı var..
Ordunun tek tip üniforması vardır,onu bozamazsınız..
Ordunun üniformasını belirleyen kurum, Türk Silahlı Kuvvetleri’dir.
 
Öyle ise yaşasin halkların Teknolojililiği.
 
Hak veriyorum evet ben daha once bu kadar elestrilen bir siyaset donemi hatirlamiyorum.Muhalefet hukumetten daha cok konusuyor ve bos konusuyor
 
Basit arastirmalar....


Türkiye'de anayasal süreç,

1808 tarihinde ilan edilen Sened-i İttifak ile başlayıp günümüze kadar devam etmektedir. II. Mahmut döneminde, Alemdar Mustafa Paşa tarafından hazırlanan Sened-i İttifak, merkezî otoriteyi taşrada hâkim kılmak için Rumeli ve Anadolu âyanları ile Osmanlı Devleti arasında 29 Eylül 1808[1]’de imzalandı.[2] Osmanlı'da Sened-i İttifak ile Türk tarihinde ilk defa devlet iktidarı sınırlandırıldığından[3][4], bu belge Türk tarihinde ilk "anayasal belge" kabul edilmektedir.[5] Abdülmecit döneminde 3 Kasım 1839 tarihinde Mustafa Reşit Paşa tarafından hazırlanan Tanzimat Fermanı ilan edildi. Bu ferman ile padişah, fermanda ilân edilen ilkelere ve konulacak kanunlara uyacağına yemin etti.[6] Tanzimat Fermanı'nın tamamlayıcısı ve pekiştiricisi olan Islahat Fermanı, Abdülmecit tarafından 1856 yılında "ferman" olarak ilan edildi. Tanzimat döneminde yetişen ve Genç Osmanlılar olarak bilinen aydın ve yazarlar, Avrupa'dan etkilenerek meşrutiyet yönetimini savunmaya başladılar ve meşrutiyeti ilan ettirmek için Abdülaziz’i tahttan indirerek, yerine II. Abdülhamit’i getirdiler. 23 Aralık 1876'da Mithat Paşa’nın hazırladığı Kanun-i Esasi ilan edilerek meşrutiyete geçildi.[7] Kanun-i Esasî, şekli kritere göre bir anayasa olarak kabul edilmektedir.[8] Türk tarihinin ilk anayasası olan ve 12 bölüm ile 119 maddeden oluşan Kanun-i Esasî'nin 113. maddesi gereğince, padişah olağanüstü durumlarda Anayasa'yı askıya alabilirdi. II. Abdülhamit, 1877 yılında Rus savaşlarını (93 Harbi) neden göstererek Anayasa'yı askıya aldı.[9] 1908 yılındaki askeri ayaklanma sonucu II. Abdülhamit, 1876 Anayasası'nı tekrar yürürlüğe koydu ve böylece II. Meşrutiyet dönemi başladı. 1909 yılında 31 Mart Vakası'nın meydana gelmesinden sonra tahttan indirilen II. Abdülhamit'ten sonra 1909 yılında Anayasa'da önemli değişiklikler yapıldı. Bu değişikliklerle 1876 Anayasası, meşruti bir parlamenter monarşi Anayasası haline geldi.[9]

Osmanlı Devleti'nin I. Dünya Savaşı'nda yenilmesinden sonra 16 Mart 1920’de İstanbul'un işgal edilmesiyle, Osmanlı Meclis-i Mebusan'ı 18 Mart 1920 son kez toplandı ve çalışmalarına ara verdi. Damat Ferit Paşa 11 Nisan 1920’de Meclis-i Mebusan'ı feshettirdikten sonra, 23 Nisan 1920’de ilk Büyük Millet Meclisi, Ankara'da toplandı. Meclis, 20 Ocak 1921 tarihinde Teşkilât-ı Esasîye Kanunu kabul etti.[10] Türkiye Cumhuriyeti'nin tek yumuşak ve tek çerçeve anayasası[11] olan Teşkilât-ı Esasîye Kanunu'nda yapılan değişikliklerle devletin rejimi, dini, dili, başkenti, başkanı gibi unsurlar belirlendi. 1876 Kanun-i Esasîsi resmen ilga edilmeyişi, 1921 Teşkilât-ı Esasîye Kanunu'nun da yeni bir devletin ihtiyaçlarını karşılayacak derecede ayrıntılı olmayışından dolayı, ikinci dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi, yeni bir anayasa yapma sorunuyla karşı karşıya kaldı.[12] Yeni Teşkilât-ı Esasîye Kanunu (1924 Anayasası), 20 Nisan 1924 günü kabul edildi. 1924 Anayasası, güçler birliği (yasama, yürütme, yargı) bakımından 1921 Anayasası'na göre daha esnek ve parlamenter rejime yönelik atılmış önemli bir adımdır.[11] Bu anlamda 1924 Anayasası'nın kuvvetler birliği görevler ayrılığı ilkesini benimseyen meclis hükümeti sistemi ile parlamenter sistem arasında karma bir hükümet sistemi kurduğu söylenebilir. 1924 Anayasası, 1961 yılına kadar yürürlükte kaldı.

27 Mayıs 1960 tarihinde, Millî Birlik Komitesi adında bir grup subay yönetime el koydu. Yeni bir anayasa yapılması için Kurucu Meclis kurularak, yeni anayasa bu meclise hazırlatıldı. 9 Temmuz 1961 tarihinde halkoylaması yapıldı ve oylama sonucunda % 61.5 ile 1961 Anayasası kabul edildi.[13][14][15] Türkiye'de 1960’ların sonlarına doğru siyasal şiddet olaylarının artması ve bunların engellenememesi sonucu 12 Mart 1971 tarihinde Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları, dönemin başbakanı Demirel’i istifaya zorladılar.[16] Demirel'in istifa etmesiyle ordu desteğinde bir “partiler üstü” hükûmet kuruldu ve Anayasa'da değişiklik yapıldı. 12 Mart muhtırasının beklenen sonuçları vermemesinden dolayı 12 Eylül 1980 yılında ordu yönetime el koydu. 29 Haziran 1981'de çıkarılan kanunla bir anayasa yapmak için "Kurucu Meclis" oluşturuldu. Millî Güvenlik Konseyi ve Danışma Meclisinden oluşan bu meclis, hazırladığı Anayasa'yı 7 Kasım 1982 yılında halkoyuna sundu. % 91.37 ile anayasa kabul edildi ve yayımlandı.[17]
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…