- 19 Haziran 2015
- 2.015
- 3.013
- 37
Hep yazdim hep yazdim hep yazdim hep ani biriktirdim yillarca... yavruma kavustum dedigim anda hepsini yirtip attim onlarca defter yuzlerce tahlil rapor... kotu ani istemiyorum dedim ardimda... iyi anilarimi yazdim cektim icime hapsettim aylarca... simdi agliyorum icimdekilere elimdeki bi sac teline bi tirnagina buyuyunce sana gostericem dedigim oncaaaaa aniya agliyorum... icime dustugunden itibaren tuttugum gunlukte boguluyorum.... rabbim butun evlat acisi cekenlere yardim et yardim et yardim et...uc sene once yazdigim bu yaziya inanamiyorum...hic biseye inanamiyom....
7 EYLÜL 2013 CUMARTESI
Biriktirdiğim bütün acılara değecek bir şey varmış bu hayatta... Bilmediğin bir kokuya özlem,görmediğin bir cana hasret,her şeyin sensiz hiçbir şey olmasıymış bu hayat... Öyle zordu ki sensiz her şey... Bütün ortamlar ıssız, bütün kalabalıklar yalnız... En çokta herkesin kolayca sahip olduğu bir şeyin benim için mucize olmasıydı canımı acıtan... Ya hiç benim olmasaydın... Her cümleme üç nokta koyuşum yaşadığım acının kelimelerle anlatılamayacak olmasıdır... Sen bana büyümeyi , sen bana güçlü olmayı, sen bana herkesin içinde ağlamamayı, sen bana SABRI öğrettin meleğim...
Şimdi mucizemin beni bulmuş olması içimi sevinçle kaplasa da , hala bir yerlerde bu özlemle yanan , acısını bitek bizim gibilerin anlayacağı kardeşlerimin olması beni hüzünlendiriyor... Belki milyonlarca acı var bundan daha kötü... Ama bir şeyi çok iyi anladım ki KİŞİ YAŞADIĞINI BİLİR! başkalarının acısına üzülürüz ama bizim için hayat devam eder... En kötüsü nedir bu hayatta ÖLÜM mü? evet belkide sevdiklerimiz için o ... Belki dememin nedeni en sevdiklerimi daha kaybetmeyişim mi? Çok sevdiğimiz bir arkadaşımızın babası öldü diyelim sevdiğimiz için üzülürüz ama eve geri döndüğümüzde tv izleriz
yemek yeriz ertesi gün işe gideriz... Hayat devam eder... Peki arkadaşımız için onunki daha acı ama zamanla azalan unutulmayan ve yaşamaya engel olmayan bir süreç... Yani diyeceğim o ki; en kötüsü sadece kendi başımıza gelen acılar... Ama büyüdükçe ,acıların en büyüklerini gördükçe hamdolsun demeyi öğretiyor hayat... Çünkü herkesin çaresiz kalışı var bir noktada... Ve daha sonraları şükrü öğretiyor hayat nefes alışına, sağlığına, sevdiklerine, işine, aşına, ailene, aklına, fikrine, özgürlüğüne ve seni hayattan koparmayan acına bile... Yada dipsiz sonsuz bir çukura düşüyorsun karanlık ucsuz bucaksız ... Ve hiçbirşey yapmak gelmiyor içinden çünkü herşeyi denemişsin ve başaramamışsın kendine inancın ve güvenin kalmamış belkide hayata tüm insanlara ... Neden yaşadığını bile unutursun o kuyuda ve bir melek gerekir seni ordan çekip almaya... Hayata geri katmaya ... Sana her güzelliği sunmaya....
Kolay olmadı meleğimin bana gelişi... Küçük bir gelin , bir eş ... Yemek yapmak, evi temizlemek bile bütün gününü alan hayatta hiçbir sorumluluğu yokken kocaman yükleri omzuna alan bir kadın... Aslında bir çocuk! belki biraz genç kız... Ama asla kadın olmaya hazır değil! 17 yaşındaydım şimdilerde o yaşta lisede oluyorsun, hani tam kavak yellerinin başında estiği dönemler... Okul hayatı ne güzelmiş , hep bitsin dediğimiz okul hayatı , sınav sitresi ve kafamıza taktığımız bize zıt okulun diğer kızları... Şimdilerde aman ne boş işler diyeceğim ama o zamanlar tek uğraşımın olduğu şeyler... ee okul bitti hayatının hangi yola gideceğinin belirdiği en önemli yıllar keşke sonraki akıllarımız o yaşlarımızda olsa eminim herkesin hayatı bambaşka olur... Okuldan çıktım çok sevdiğim bir ablam vardı uzatmadan sadede gelirsek , liseden çıktığımda kardeşimin sünneti oldu ve o çok sevdiğim ablam ailesiyle (abisi,annesi) sünnetimize geldiler...
Ondan sonrasını hatırlamıyorum... Güzel telaşeler,bütün ilginin sende olması,birinin seni çok sevmesi,ona dokunduğunda içinin titremesi,ailenden bile çok başka birini sevmen bağlanman, hazırlıklar ... Bir ev, bir yuva, her şeyi seçmek ve evini döşemek, güzel kıyafetler , eşyalar , herkesin etrafında dönmesi, BÜTÜN DÜNYANIN MERKEZİ OLMAK... Ve eşim anlatamadım ki onu ben yaşıyorum rabbim ömrümce onu benden ayırmasın son nefesime kadarda onu yaşamak istiyorum... Ben çok sevdim o telaşelerin dışında bize bi dünya kurulmasını anlamak dışında ben onu çok sevdim bitek o aklımda... Her buluşmamız her dokunuşu içime işleyişi ve ona hayranlığım ... Benden büyüktü 26 yaşında o bilirdi benim içimdeki saflığı o yaşlardaki çocuksuluğumu... Anlatırdı benim yaşlarımdayken bütün bir hafta babasıyla çalışıp hafta sonu bir günde o parayı boş şeylerde harcayışını ve hala gözlerinin içi gülerdi anlatırken boş dediği şeylerden anlatırken bile zevk alırdı hissederdim ama anlardı işte beni ve içimde kalacağını düşündüğü herşeyi onunla yaşamamı sağladı... Benim herşeyim oldu sevgilim,arkadaşım,dert ortağım,sırdaşım,ailem , annem, babam , kardeşim... Meğer ne eksikmişim ben o tamamladığında anladım... Evet küçüktüm ,tecrübesiz , cahil, ev işi bilmez , yemek bilmez ama şanslıydım hayatım sadece bunlara ayak uydurmaya çalışırken zorlanmakla geçti ... Ama evlendiğime hiç pişman etmedi hayat beni ... Eşim , ailesi hayal bile etmeye vakit bulamadan sahip olduğum en değerli varlıklarımdı...Anneliği kayınvaldemden,babalığı kayınpederimden öğrendim... Meğer aileler bir araya gelince televizyon kapatılıp sohbet edilirmiş,her akşam birlikte yemek yenirmiş,ve kardeşler birbirlerini çok severmiş... Bana aile olmayı öğrettiler çocukluğumda kalan baba sevgimi tamamlayıp, önce çocukları için atan özverili bir kalbe, anne kalbine dokunmayı öğrettiler... Sonra evi çekip çevirmeyi,eş olmayı,gelin olmayı öğrendim... Hatta çalışan , evine ve eşine çokta iyi bakan bir kadın olmayı öğrendim.... Herşey mükemmel olamazdı tabiki kiminki öyle ki?
Bu güzel mutlu ailemizin aylar,yıllar süren bir eksikliği vardı ... Evet her şeyi öğreniyor yola koyuyordum ama bir yanım hep eksik ve çaresizdi... Bazen çok güçlü oluyor doktorlar,tedaviler,ilaçlar arasında sürdürüyordum bu koşturmacayı,bazende her şeyi bırakıp sadece yaşıyordum ... Nefes alarak... En çok umut yorardı insanı beni de o yordu... Bitmek bilmeyen umutlar ... Ama anladım ki sonra umudu bitince insanın yaşama sevinci de bitiyormuş ... Seneler süren tedaviler , ilaçlar, bütün duyulan koca karı ilaçları, hurafeler, batıl inançlar, çaresiz kalınınca çalınan bütün kapılar... Sonra bir yol uzun ve meşakatli... Araştırma hastanesi fakülte hastanesine yolumun düşmesi... Hep derler oraya sağlam giren hasta cıkar, prosüdürler uzun ,işlemler ağır ,uzun zamanlar harcanması gerekir... En son çare insan kendini deney faresi gibi bilime adar mı ? Adamak istedim resmen içimi açsınlarda ne var problem ne bulsunlar istedim...
Sonrası bir rapor çabası tüp bebek yolculuğu... Arkamda bıraktığım 4 aşılama ve sayısız yumurtlama takiplerinden sonra raporum için 1 sene gel git ve bir gün isyan edip ağlayışım... Ve bir doktorun insafı , vicdanına dokunabilmek... Sonrası açılan güzel bir kapı işte tüp bebek bölümünün doktoru sonunda tanışmıştım... İçimi rahatlatan sakin tavrı ve umutlarımı yeniden yeşertmesi... Olmaması için bir sebeb yok!!! işte güzel bir cümle... Doğru tedavi doğru ilaçlar... Evet başlıyoruz iğneler ilaçlar gel gitler sabah 7 akşam 6 doktordan çıkmalar koşa koşa eve gidip yemektelaşesi hayat uğraşları ve bunun dışında gelişen hayata uyum sağlama ... Aile,komşular,arkadaşlar,hamileler,doğumlar,mevlit ler ve bunlara karşı güçlü olma... Sonra 2 kere tedavi iptal edilerek 3.kez az umutlarla yola koyulma zamanı...
İşte mucizeye ramak kala... İğneleri vunuyorsun günlerce gelip gidiyorsun...Gün aşırı kan verip değerlerine bakılıyo...... Sonunda ilaçların dozu dogru ayarlanıyo ve 3 yumurta var , artık çok kalitesiz değil 3 güzel yumurta... Bana düşen eve gidip bir gün sonra çatlatma iğnemi vurup ertesi gün doktora gitmek ,yumurtalar toplanıcak sonra tüp bebek yapılacak... Ama bu yola baş koymuş 6 senesini doktorlar geçirmiş bu yollarda büyümüş ben iğneyi vurmayı unutuyorum... Sonrası dünyanın başıma yıkılışı... Doktora gidiyoruz yumurtalar zamansız çatlıyor... Ve tüp bebek iptal ediliyor... Bidaha doz ayarlanabilecek mi,tekrar anesteziden rapor almak lazım,nasıl zor bi süreç,o iğneleri gene vurucam göbekten ,nasılda çürüdü acıyor bidahaki tedaviye kadar geçer mi? ya bayram... Bayrama kadar bi kez daha deneyemez miyiz? Bu bayramda meleğim gelmeden olmasın............................
Sonrasında o ay boş geçmesin diye doktorumla aşılama yapmaya karar verişimiz var... Aşılama yapıp eve geliyoruz yatağa yatıp kendimle hesaplaşıyorum ... Nasıl unuttum??? Ertesi günde güneşlikler açılmıyor ve depresyona giriliyor... Ama ona bile zamanı yok olan ben ertesi gün işe dönüyorum ... Beni bekleyen onlarca çocuğumun yanına , bide çocuk için uğraşıp anaokulu öğretmeni olmak var... İçindeki sonsuz sevgiyi çocuklarla paylaşmak ve onlarla özlemini bastırmak... Her anaokulu öğretmeni ve hatta tüm öğretmenler çocukları sever de... Benimki başkaydı işte.... Sonra yılsonu gösterileri, sınıf partilerimiz, piknikler vedalar... Okulun son günü ve biz bir hafta sonra açılacak yaz okulumuz için toplantımızı tamamlıyoruz,planlar hazır ... Ama benim karnımda tarifsiz bir acı ağrı... 2-3 gündür beni perişan eden ama okulun son günleri yogunluk sebebiyle doktora gidişimi son güne ertelemem... Servis herkesi evine bırakıyor beni sağlık ocağına...
Doktorun yanına giriyorum... Karnımı muane ediyor ve gazım olduğunu söylüyor:) Kıymet hemşire içeri giriyor ve içimde tarifsiz bir korku kaplıyor ... Çünkü her gelişimde bana gebelik testi yapar kendisi... Hani şu aile hekimi ilgisi malum tadanlar bilir... İstemiyorum dedikçe ilaç yazmayan ısrar eden bir hemşire:)) Sonra o testi çıkardı gene cebinden silah gibi bana doğrulttu ve dannnnnnnnnnnnnn hadi yap bakalım testi ona göre ilaç vericez... Sonra idrarımı getiriyorum birkaç damla ve anında 2 çizgi.... Hadi canım 2 çizgi yok yok olamaz ya !!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!! evet olmuş meğer saatlerce o testin başında beklemeye gerek yokmuş ağladıkça o tek çizgi 2 çizgi olmuyomuş.... Ama meleğim benimle olunca hemen 2 çizgi oluyomuş.... Sonrası yine bir ağlama krizi ,hemşireye sarılıp ağlayışımız :)) Ellerim titreyerek eşimi arayışım ben ben iyiyim HAMİLEYMİŞİM diyişim... Oda ağlamış babasıyla (beraber çalışıyolarda)
Böyle bir duygunun tarifi yok ömründe kaç kere yaşayabilirsin ki... Öldüm dediğin anda ki şok etkisi gb ,tekrar nabzının atışı hayata dönmek gibi... Saglık ocagından çıkıyorum ve bütün duvarlar renkli,bütün sokaklar bahçe...Cennet yeryüzüne kurulmuuş o saatlerde... İçimdeki kocaman boşluk doluyor adımlarım ömrüme ömür katıyor biran önce eve gitmek istiyorum ... Evimize aile olmaya birken bin olmaya.... Sonra bir yağmur bardaktan boşalırcasına... Sokaklar karışıyor bir türlü bizim eve çıkmıyor... Aklım uçmuş sanki evimi bulamıyorum.... Ağlıyorum sokaklarda yağmura karışmış gözyaşlarım telefonum elimde ne yapacağımı bilmiyorum ... Sonra sokağımı buluyorum evimi ve anahtar o anahtar kapının deliğine girmiyo o dakikalarda .... Bir komşunun ziline basıyorum ağlar ve sırılsıklam vaziyette görüyo beni arkadaşım oda şokta... İçeri giriyorum üzerimi çıkarırken hala ağlamaya devam ediyorum noldu diyo kız kesin başıma bişey geldi... Evet başıma dünyanın en güzel şeyi geldi... HAMİLEYİM diyorum buna mı ağlıyosun diyo akıllım :)) Ben ağlamayayımda kimler ağlasın meğer çok üzülünce de çok sevinince de ağlarmış insan o an anladım.... Sonra elimde telefon önce kayınvalde aranıyor annemmmmmmmmmmmmm HAMİLEYİM yavrum kuzum diyo ve sesi kesiliyo meger fenalaşmış çok sevindi ki biliyorum görümcem yanındaymış alıyo telefonu bana eşimi bu aileyi veren vesile olan ablammmmmmmmmmmmm HAMİLEYİM oda başlıyo ağlamaya hemen geleyim diyo yanına 2 çocugu var çok yağmur var gelme diyorum merak etme iyiyim çok iyiyim hiç olmadığım olamadığım kadar.... Sonra kendi annem,ablam var sırada aynı tepkiler sevinçler ... Ben ailemi mutlu ettim ... O an anladım ki kendim içinde istiyodum evlat ama eşim için,ailem içinde....
Eşim eve geliyo ve sözlerimiz düğümleniyo konuşmamıza gerek yok acımız ortak .... Ve bu mucize bizim.... Rabbim ol dedi ve ihsan etti bize emanetini yolladı... Sarılıp uzun uzun ağlıyoruz içine sokacak sandım öyle bir sarıldı ki.... Geçti bütün sıkıntılarımız....
Şimdi 17. haftamıza geldik meleğim bir KIZ... Rüyalarımda salladığım, çoğu gece ağlayarak uyandığım dogdugunu büyüttümü emzirdiğimi gördüğüm KIZIM ... Adıyla niniler söylerdim rüyamda ZEYNEBİME...
ŞİMDİ HAYAT ÇOK GÜZEL , BÜTÜN ORTAMLAR SESLİ , BÜTÜN KALABALIKLAR BENİMLE NEŞELİ... HİÇKİMSENİN SEVİNCİ ACIMA DOKUNMUYO, KISKANÇLIK MI DİYE ÖZENÇLERİMDEN UTANMIYORUM ARTIK... BÜTÜN ÇOCUKLAR BENİM,BÜTÜN HAMİLELER SEVİMLİ ARTIK...
VE CANIMIN İÇİNDE BİR CAN VAR , CANIMA CAN KATAN RABBİM ONU BENDEN ÖMRÜMCE AYIRMASIN...
Allah isteyen her kardeşime bu duyguyu tattırsın ........... Bu yolda savaşanlar da asla pes etmesin benim duam sizlerle ...
8.2.2017...Doyamadim yavrum sana doyamadim
Haksever baştan beri seni takip ediyoruz ve acını iliklerimizde hissederek okuyoruz bütün yazılarını. Ben evladını kaybeden çok anne gördüm ama sizin gibi acılarını kelimelere bu kadar yansıtanı ilk defa görüyorum. Her yazdığın satır kelime ağlıyor farkında degilmisin...her okuyan gibi...peki zeynebi ölümsüzlestirmeyi hiç düşündün mü? Kalemin sağlam çünkü yürekten kopuyor...Kitap yaz zeynep için....Adı yaşasın....Anıları yaşasın..belki zor olacak senin için ama sana iyi gelecek bence...En güzel ve mutlu anıdan en acı ve hüzün anılarına kadar..Aralara yazdığın günlükleri de ekleyerek. Psikolojinede iyi gelecektir ve sana destek oluruz biz kadınlar kulübü olarak. Zeynebinden önceki acıların da var hepsi olsun kitabında...tutun şu hayata artık geride bir eser ve ölümsüz bir zeynep bırakarak...Hep yazdim hep yazdim hep yazdim hep ani biriktirdim yillarca... yavruma kavustum dedigim anda hepsini yirtip attim onlarca defter yuzlerce tahlil rapor... kotu ani istemiyorum dedim ardimda... iyi anilarimi yazdim cektim icime hapsettim aylarca... simdi agliyorum icimdekilere elimdeki bi sac teline bi tirnagina buyuyunce sana gostericem dedigim oncaaaaa aniya agliyorum... icime dustugunden itibaren tuttugum gunlukte boguluyorum.... rabbim butun evlat acisi cekenlere yardim et yardim et yardim et...uc sene once yazdigim bu yaziya inanamiyorum...hic biseye inanamiyom....
7 EYLÜL 2013 CUMARTESI
Biriktirdiğim bütün acılara değecek bir şey varmış bu hayatta... Bilmediğin bir kokuya özlem,görmediğin bir cana hasret,her şeyin sensiz hiçbir şey olmasıymış bu hayat... Öyle zordu ki sensiz her şey... Bütün ortamlar ıssız, bütün kalabalıklar yalnız... En çokta herkesin kolayca sahip olduğu bir şeyin benim için mucize olmasıydı canımı acıtan... Ya hiç benim olmasaydın... Her cümleme üç nokta koyuşum yaşadığım acının kelimelerle anlatılamayacak olmasıdır... Sen bana büyümeyi , sen bana güçlü olmayı, sen bana herkesin içinde ağlamamayı, sen bana SABRI öğrettin meleğim...
Şimdi mucizemin beni bulmuş olması içimi sevinçle kaplasa da , hala bir yerlerde bu özlemle yanan , acısını bitek bizim gibilerin anlayacağı kardeşlerimin olması beni hüzünlendiriyor... Belki milyonlarca acı var bundan daha kötü... Ama bir şeyi çok iyi anladım ki KİŞİ YAŞADIĞINI BİLİR! başkalarının acısına üzülürüz ama bizim için hayat devam eder... En kötüsü nedir bu hayatta ÖLÜM mü? evet belkide sevdiklerimiz için o ... Belki dememin nedeni en sevdiklerimi daha kaybetmeyişim mi? Çok sevdiğimiz bir arkadaşımızın babası öldü diyelim sevdiğimiz için üzülürüz ama eve geri döndüğümüzde tv izleriz
yemek yeriz ertesi gün işe gideriz... Hayat devam eder... Peki arkadaşımız için onunki daha acı ama zamanla azalan unutulmayan ve yaşamaya engel olmayan bir süreç... Yani diyeceğim o ki; en kötüsü sadece kendi başımıza gelen acılar... Ama büyüdükçe ,acıların en büyüklerini gördükçe hamdolsun demeyi öğretiyor hayat... Çünkü herkesin çaresiz kalışı var bir noktada... Ve daha sonraları şükrü öğretiyor hayat nefes alışına, sağlığına, sevdiklerine, işine, aşına, ailene, aklına, fikrine, özgürlüğüne ve seni hayattan koparmayan acına bile... Yada dipsiz sonsuz bir çukura düşüyorsun karanlık ucsuz bucaksız ... Ve hiçbirşey yapmak gelmiyor içinden çünkü herşeyi denemişsin ve başaramamışsın kendine inancın ve güvenin kalmamış belkide hayata tüm insanlara ... Neden yaşadığını bile unutursun o kuyuda ve bir melek gerekir seni ordan çekip almaya... Hayata geri katmaya ... Sana her güzelliği sunmaya....
Kolay olmadı meleğimin bana gelişi... Küçük bir gelin , bir eş ... Yemek yapmak, evi temizlemek bile bütün gününü alan hayatta hiçbir sorumluluğu yokken kocaman yükleri omzuna alan bir kadın... Aslında bir çocuk! belki biraz genç kız... Ama asla kadın olmaya hazır değil! 17 yaşındaydım şimdilerde o yaşta lisede oluyorsun, hani tam kavak yellerinin başında estiği dönemler... Okul hayatı ne güzelmiş , hep bitsin dediğimiz okul hayatı , sınav sitresi ve kafamıza taktığımız bize zıt okulun diğer kızları... Şimdilerde aman ne boş işler diyeceğim ama o zamanlar tek uğraşımın olduğu şeyler... ee okul bitti hayatının hangi yola gideceğinin belirdiği en önemli yıllar keşke sonraki akıllarımız o yaşlarımızda olsa eminim herkesin hayatı bambaşka olur... Okuldan çıktım çok sevdiğim bir ablam vardı uzatmadan sadede gelirsek , liseden çıktığımda kardeşimin sünneti oldu ve o çok sevdiğim ablam ailesiyle (abisi,annesi) sünnetimize geldiler...
Ondan sonrasını hatırlamıyorum... Güzel telaşeler,bütün ilginin sende olması,birinin seni çok sevmesi,ona dokunduğunda içinin titremesi,ailenden bile çok başka birini sevmen bağlanman, hazırlıklar ... Bir ev, bir yuva, her şeyi seçmek ve evini döşemek, güzel kıyafetler , eşyalar , herkesin etrafında dönmesi, BÜTÜN DÜNYANIN MERKEZİ OLMAK... Ve eşim anlatamadım ki onu ben yaşıyorum rabbim ömrümce onu benden ayırmasın son nefesime kadarda onu yaşamak istiyorum... Ben çok sevdim o telaşelerin dışında bize bi dünya kurulmasını anlamak dışında ben onu çok sevdim bitek o aklımda... Her buluşmamız her dokunuşu içime işleyişi ve ona hayranlığım ... Benden büyüktü 26 yaşında o bilirdi benim içimdeki saflığı o yaşlardaki çocuksuluğumu... Anlatırdı benim yaşlarımdayken bütün bir hafta babasıyla çalışıp hafta sonu bir günde o parayı boş şeylerde harcayışını ve hala gözlerinin içi gülerdi anlatırken boş dediği şeylerden anlatırken bile zevk alırdı hissederdim ama anlardı işte beni ve içimde kalacağını düşündüğü herşeyi onunla yaşamamı sağladı... Benim herşeyim oldu sevgilim,arkadaşım,dert ortağım,sırdaşım,ailem , annem, babam , kardeşim... Meğer ne eksikmişim ben o tamamladığında anladım... Evet küçüktüm ,tecrübesiz , cahil, ev işi bilmez , yemek bilmez ama şanslıydım hayatım sadece bunlara ayak uydurmaya çalışırken zorlanmakla geçti ... Ama evlendiğime hiç pişman etmedi hayat beni ... Eşim , ailesi hayal bile etmeye vakit bulamadan sahip olduğum en değerli varlıklarımdı...Anneliği kayınvaldemden,babalığı kayınpederimden öğrendim... Meğer aileler bir araya gelince televizyon kapatılıp sohbet edilirmiş,her akşam birlikte yemek yenirmiş,ve kardeşler birbirlerini çok severmiş... Bana aile olmayı öğrettiler çocukluğumda kalan baba sevgimi tamamlayıp, önce çocukları için atan özverili bir kalbe, anne kalbine dokunmayı öğrettiler... Sonra evi çekip çevirmeyi,eş olmayı,gelin olmayı öğrendim... Hatta çalışan , evine ve eşine çokta iyi bakan bir kadın olmayı öğrendim.... Herşey mükemmel olamazdı tabiki kiminki öyle ki?
Bu güzel mutlu ailemizin aylar,yıllar süren bir eksikliği vardı ... Evet her şeyi öğreniyor yola koyuyordum ama bir yanım hep eksik ve çaresizdi... Bazen çok güçlü oluyor doktorlar,tedaviler,ilaçlar arasında sürdürüyordum bu koşturmacayı,bazende her şeyi bırakıp sadece yaşıyordum ... Nefes alarak... En çok umut yorardı insanı beni de o yordu... Bitmek bilmeyen umutlar ... Ama anladım ki sonra umudu bitince insanın yaşama sevinci de bitiyormuş ... Seneler süren tedaviler , ilaçlar, bütün duyulan koca karı ilaçları, hurafeler, batıl inançlar, çaresiz kalınınca çalınan bütün kapılar... Sonra bir yol uzun ve meşakatli... Araştırma hastanesi fakülte hastanesine yolumun düşmesi... Hep derler oraya sağlam giren hasta cıkar, prosüdürler uzun ,işlemler ağır ,uzun zamanlar harcanması gerekir... En son çare insan kendini deney faresi gibi bilime adar mı ? Adamak istedim resmen içimi açsınlarda ne var problem ne bulsunlar istedim...
Sonrası bir rapor çabası tüp bebek yolculuğu... Arkamda bıraktığım 4 aşılama ve sayısız yumurtlama takiplerinden sonra raporum için 1 sene gel git ve bir gün isyan edip ağlayışım... Ve bir doktorun insafı , vicdanına dokunabilmek... Sonrası açılan güzel bir kapı işte tüp bebek bölümünün doktoru sonunda tanışmıştım... İçimi rahatlatan sakin tavrı ve umutlarımı yeniden yeşertmesi... Olmaması için bir sebeb yok!!! işte güzel bir cümle... Doğru tedavi doğru ilaçlar... Evet başlıyoruz iğneler ilaçlar gel gitler sabah 7 akşam 6 doktordan çıkmalar koşa koşa eve gidip yemektelaşesi hayat uğraşları ve bunun dışında gelişen hayata uyum sağlama ... Aile,komşular,arkadaşlar,hamileler,doğumlar,mevlit ler ve bunlara karşı güçlü olma... Sonra 2 kere tedavi iptal edilerek 3.kez az umutlarla yola koyulma zamanı...
İşte mucizeye ramak kala... İğneleri vunuyorsun günlerce gelip gidiyorsun...Gün aşırı kan verip değerlerine bakılıyo...... Sonunda ilaçların dozu dogru ayarlanıyo ve 3 yumurta var , artık çok kalitesiz değil 3 güzel yumurta... Bana düşen eve gidip bir gün sonra çatlatma iğnemi vurup ertesi gün doktora gitmek ,yumurtalar toplanıcak sonra tüp bebek yapılacak... Ama bu yola baş koymuş 6 senesini doktorlar geçirmiş bu yollarda büyümüş ben iğneyi vurmayı unutuyorum... Sonrası dünyanın başıma yıkılışı... Doktora gidiyoruz yumurtalar zamansız çatlıyor... Ve tüp bebek iptal ediliyor... Bidaha doz ayarlanabilecek mi,tekrar anesteziden rapor almak lazım,nasıl zor bi süreç,o iğneleri gene vurucam göbekten ,nasılda çürüdü acıyor bidahaki tedaviye kadar geçer mi? ya bayram... Bayrama kadar bi kez daha deneyemez miyiz? Bu bayramda meleğim gelmeden olmasın............................
Sonrasında o ay boş geçmesin diye doktorumla aşılama yapmaya karar verişimiz var... Aşılama yapıp eve geliyoruz yatağa yatıp kendimle hesaplaşıyorum ... Nasıl unuttum??? Ertesi günde güneşlikler açılmıyor ve depresyona giriliyor... Ama ona bile zamanı yok olan ben ertesi gün işe dönüyorum ... Beni bekleyen onlarca çocuğumun yanına , bide çocuk için uğraşıp anaokulu öğretmeni olmak var... İçindeki sonsuz sevgiyi çocuklarla paylaşmak ve onlarla özlemini bastırmak... Her anaokulu öğretmeni ve hatta tüm öğretmenler çocukları sever de... Benimki başkaydı işte.... Sonra yılsonu gösterileri, sınıf partilerimiz, piknikler vedalar... Okulun son günü ve biz bir hafta sonra açılacak yaz okulumuz için toplantımızı tamamlıyoruz,planlar hazır ... Ama benim karnımda tarifsiz bir acı ağrı... 2-3 gündür beni perişan eden ama okulun son günleri yogunluk sebebiyle doktora gidişimi son güne ertelemem... Servis herkesi evine bırakıyor beni sağlık ocağına...
Doktorun yanına giriyorum... Karnımı muane ediyor ve gazım olduğunu söylüyor:) Kıymet hemşire içeri giriyor ve içimde tarifsiz bir korku kaplıyor ... Çünkü her gelişimde bana gebelik testi yapar kendisi... Hani şu aile hekimi ilgisi malum tadanlar bilir... İstemiyorum dedikçe ilaç yazmayan ısrar eden bir hemşire:)) Sonra o testi çıkardı gene cebinden silah gibi bana doğrulttu ve dannnnnnnnnnnnnn hadi yap bakalım testi ona göre ilaç vericez... Sonra idrarımı getiriyorum birkaç damla ve anında 2 çizgi.... Hadi canım 2 çizgi yok yok olamaz ya !!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!! evet olmuş meğer saatlerce o testin başında beklemeye gerek yokmuş ağladıkça o tek çizgi 2 çizgi olmuyomuş.... Ama meleğim benimle olunca hemen 2 çizgi oluyomuş.... Sonrası yine bir ağlama krizi ,hemşireye sarılıp ağlayışımız :)) Ellerim titreyerek eşimi arayışım ben ben iyiyim HAMİLEYMİŞİM diyişim... Oda ağlamış babasıyla (beraber çalışıyolarda)
Böyle bir duygunun tarifi yok ömründe kaç kere yaşayabilirsin ki... Öldüm dediğin anda ki şok etkisi gb ,tekrar nabzının atışı hayata dönmek gibi... Saglık ocagından çıkıyorum ve bütün duvarlar renkli,bütün sokaklar bahçe...Cennet yeryüzüne kurulmuuş o saatlerde... İçimdeki kocaman boşluk doluyor adımlarım ömrüme ömür katıyor biran önce eve gitmek istiyorum ... Evimize aile olmaya birken bin olmaya.... Sonra bir yağmur bardaktan boşalırcasına... Sokaklar karışıyor bir türlü bizim eve çıkmıyor... Aklım uçmuş sanki evimi bulamıyorum.... Ağlıyorum sokaklarda yağmura karışmış gözyaşlarım telefonum elimde ne yapacağımı bilmiyorum ... Sonra sokağımı buluyorum evimi ve anahtar o anahtar kapının deliğine girmiyo o dakikalarda .... Bir komşunun ziline basıyorum ağlar ve sırılsıklam vaziyette görüyo beni arkadaşım oda şokta... İçeri giriyorum üzerimi çıkarırken hala ağlamaya devam ediyorum noldu diyo kız kesin başıma bişey geldi... Evet başıma dünyanın en güzel şeyi geldi... HAMİLEYİM diyorum buna mı ağlıyosun diyo akıllım :)) Ben ağlamayayımda kimler ağlasın meğer çok üzülünce de çok sevinince de ağlarmış insan o an anladım.... Sonra elimde telefon önce kayınvalde aranıyor annemmmmmmmmmmmmm HAMİLEYİM yavrum kuzum diyo ve sesi kesiliyo meger fenalaşmış çok sevindi ki biliyorum görümcem yanındaymış alıyo telefonu bana eşimi bu aileyi veren vesile olan ablammmmmmmmmmmmm HAMİLEYİM oda başlıyo ağlamaya hemen geleyim diyo yanına 2 çocugu var çok yağmur var gelme diyorum merak etme iyiyim çok iyiyim hiç olmadığım olamadığım kadar.... Sonra kendi annem,ablam var sırada aynı tepkiler sevinçler ... Ben ailemi mutlu ettim ... O an anladım ki kendim içinde istiyodum evlat ama eşim için,ailem içinde....
Eşim eve geliyo ve sözlerimiz düğümleniyo konuşmamıza gerek yok acımız ortak .... Ve bu mucize bizim.... Rabbim ol dedi ve ihsan etti bize emanetini yolladı... Sarılıp uzun uzun ağlıyoruz içine sokacak sandım öyle bir sarıldı ki.... Geçti bütün sıkıntılarımız....
Şimdi 17. haftamıza geldik meleğim bir KIZ... Rüyalarımda salladığım, çoğu gece ağlayarak uyandığım dogdugunu büyüttümü emzirdiğimi gördüğüm KIZIM ... Adıyla niniler söylerdim rüyamda ZEYNEBİME...
ŞİMDİ HAYAT ÇOK GÜZEL , BÜTÜN ORTAMLAR SESLİ , BÜTÜN KALABALIKLAR BENİMLE NEŞELİ... HİÇKİMSENİN SEVİNCİ ACIMA DOKUNMUYO, KISKANÇLIK MI DİYE ÖZENÇLERİMDEN UTANMIYORUM ARTIK... BÜTÜN ÇOCUKLAR BENİM,BÜTÜN HAMİLELER SEVİMLİ ARTIK...
VE CANIMIN İÇİNDE BİR CAN VAR , CANIMA CAN KATAN RABBİM ONU BENDEN ÖMRÜMCE AYIRMASIN...
Allah isteyen her kardeşime bu duyguyu tattırsın ........... Bu yolda savaşanlar da asla pes etmesin benim duam sizlerle ...
8.2.2017...Doyamadim yavrum sana doyamadim
Oyle bisey mumkun degil yapayanlizim ben aslinda icimde bu yazi konularindaHaksever baştan beri seni takip ediyoruz ve acını iliklerimizde hissederek okuyoruz bütün yazılarını. Ben evladını kaybeden çok anne gördüm ama sizin gibi acılarını kelimelere bu kadar yansıtanı ilk defa görüyorum. Her yazdığın satır kelime ağlıyor farkında degilmisin...her okuyan gibi...peki zeynebi ölümsüzlestirmeyi hiç düşündün mü? Kalemin sağlam çünkü yürekten kopuyor...Kitap yaz zeynep için....Adı yaşasın....Anıları yaşasın..belki zor olacak senin için ama sana iyi gelecek bence...En güzel ve mutlu anıdan en acı ve hüzün anılarına kadar..Aralara yazdığın günlükleri de ekleyerek. Psikolojinede iyi gelecektir ve sana destek oluruz biz kadınlar kulübü olarak. Zeynebinden önceki acıların da var hepsi olsun kitabında...tutun şu hayata artık geride bir eser ve ölümsüz bir zeynep bırakarak...
Hep anlatmak istiyorum diyorsun ama doktor bile bir süre sonra ilaç yazıyormuş. Doya doya anlatırsın bence bir düşün ve ben inaniyorum seni iyi edecek bir öneri bu. Hiç konuşamadıklarin var onlar içinden çıkmadan iyilesemezsin. Bu sana açılan bir pencere olabilir...içimde büyük bir heyecanla yazıyorum bunları sana...biraz cesaret gerisi gelir...Oyle bisey mumkun degil yapayanlizim ben aslinda icimde bu yazi konularinda
yaa hiç bişey anlamadım kızlar neoldu konu sahibi bebeğinimi kaybetti hiç anlamadım ki
Kaybetti ve şimdi bir kızı daha var.çok özür dilerim biri bana anlatabilir mi konuyu çok merak ettim.. eski konulara baktım ama yine anlayamadım.
buldum canım okudum nette. içim parçalandı Rabbim bol bol sabır versin öyle zordurki anlayamayız, düşünmesi bile kalbimi bukadara cıtırken bu durumu yaşamak çok zordur. tarifi olmaz sen çok güçlü bi kadınsın haksever senin imtihanın dünyalıkmış ama meleğin seni bekliyor cenntte elinden tutup senide sokacak cennete canım benim minik kızınıda öptüm Rabbim sizi korusunKaybetti ve şimdi bir kızı daha var.
Ayşe Sare.