öncelikle; nafakanın cüzi bir miktar olduğunu da ve elbette son sözü yasaların söyleyeceğini de elbette biliyorum herkes de biliyor herhalde..hoş burada adam sanırım astsubay 6-7 bin liradan az maaş almıyordur, (nafaka konusunda en fazla nafaka ödeyenler hep kamu çalışanları olur) yani 2 bin liraya kadar nafaka çıkabilir. esnaf mesnaf olsa gelir göstermezdi, nafaka da çok az çıkardı. neyse bu ayrı konu. talep etmek elbetteki hakkı kimse bir şey demiyor.
ama o "yasa oraya bakmaz" kısmında yanılıyorsunuz
yasalarda tek tek "tutuklu sahıs kravat takmışsa iyi hal indirimi ver" yazıyor mu sanıyorsunuz?
bunların tek tek yasalarda yazmasının yazmamasının bir kısıtlayıcı yönü yok.
öyle olsa kimse mahkemeye gitmezdi bir otomat koyarlardı herkes gider, basar otamata "boşanma" boşanırdı, biterdi.
hakimler bunun için var. ve hakimler sizin iddia ettiğiniz aksine kadın evlenince işini mi bırakmış, düğün yapılmış mı, düğünde altın takılmış mı (neden bu altın kadına veriliyor mesela, yasada mı yazıyor sanıyorsunuz? hayır yazmıyor. hiç bir zaman da yazmadı. hakimler "türk/islam adeti böyle" diye o altını kadına veriyor. evlilikle düğünle ilgili pek çok şey de bunun gibi "adet, gelenek, yerleşik teamül" e göre veriliyor. yasanın işi gücü yok altın bilezik mi yazacak?)
bizim kast ettiğimiz şey şu: evet nikah olmuş, evet boşanma olacak, mecbur. ama bir "aile birliği" zaten hiç olmamış ki. olmayan aile birliği bitince, bunun nafakasının çıkması zor. (bakın imkansız demiyoruz, hakim karar verir tabii ki ve bence eksik çok şey var bu hikayede) tüm o çeyiz, düğün, ev açma vs. dediğimiz şeyler kadının masraf yapması yapmamasından ibaret değil ki bunlar süreç. bunlar eş-dost herkese ilan. bunlar emek. bunlar geleceğe dönük bir yatırım, duygusal bir hazırlık, bitince insanlar eski eşyalarını kullanmaya bile duygusal olarak katlanamıyor değil mi, normalde? bunlar bir birlikteliğin "aile birliğinin" alametleri. ortada hiçbiri yok.