Devlet hastanesinden bir doğum hikayesi I
Bugün hastanede nöbetçiydim. Sabah 08.30'da servise gittiğimde yeni bir gebenin yattığını söylediler.
İlk doğum, sabah 06.00'da suları gelmiş, 3 cm açıklığı olan 28 yaşında bir gebe.
Tanımıyorum, daha önce bana hiç gelmemiş.
Hafif kasılmaları var, doğumu da başlamış yani.
Ona her şeyin normal olduğunu ve akşama doğru doğum yapacağını söyledim.
"Neden moralimi bozuyorsunuz ?" dedi."O kadar dayanamam."
Ona sadece nelerle karşılaşacağını anlattığımı söyledim. Sabırlı olması gerektiğini ve doğumun tamamen onun işi olduğunu anlattım.
1 saat sonra yanına gittiğimde kasılmalar onu gerçekten rahatsız etmeye başladığını fark ettim. Söylemiyordu ama korktuğu belliydi. Dayanamayacağını ve sezaryen olmak istediğini söyledi. Her kasılmada kontrolünü kaybediyor ve gereksiz yere bütün bedenini kasıyor, böylece çok daha fazla yoruluyordu. Rahatlatmaya çalıştım ancak pek etkili olmadı.
Saat 13.30 da yine yanındaydım. Beni görür görmez sezaryen istediğini söyledi.
Yine her kasılmada sık nefesler alıyor, panik halde tüm bedenini titretiyordu.
Bu arada hala 4 cm açıklığı vardı ve doğum ilerlemiyordu.
Aç olduğunu fark ettim. Ebeler bir şeyler yemesini istemişler, o ise reddetmişti.
Enerji açığını kapatmak için serum taktırdım.
Annesi her gittiğimde korku dolu gözlerle bana bakıyordu. Her seferinde her şeyin yolunda olduğunu anlatmak zorunda kalıyordum.
Saat 15.00 Doğumda yine ilerleme yok, gebemiz her kasılmada panik halde bağırıyor. Belli ki kasılmalar oluyor ancak rahim kasları birlikte çalışmaktan çok birbirine karşı çalışıyor. Bu da doğumun hem ağrılı olmasına neden oluyor, hem de açılma olmuyor.
Bu arada gebeliğini takip eden doktor beni uyarıyor;"Daha önce bebeği iri gibiydi, sezaryen yap bence, neden bekliyorsun ki?
O an düşündüm, sezaryen yapsam yarım saat sonra o bebeğine kavuşur, ben de rahat ederim. Hem doğumda problem olsa mı biz hep sezaryen istemiştik diye gebe yakınları şikâyetçi olmaz mı? Olur elbette... Niye bu kadar risk alıyorum ben? Bir sorun olsa kim savunacak beni?
Sonra savunduğum değerler geldi aklıma, doğal doğumun önemi geldi, anne ile bebeğin ilk buluşmasını hayal ettim. Ve yine doğru olduğuna inandığım kararı verdim. Bebek tehlikede değildi. O halinden memnundu, sadece korku anneyi esir almıştı ve yapılacaklar belliydi.
Ebeye gerekli serumların takılması talimatını verdim.6 saattir ilerlemeyen doğuma müdahale kaçınılmazdı. Kasılmaların düzene girmesi için ilaçlı serum takıldı.
2 saat sonra yanlarına gittiğimde 7 cm açıklık olmuştu bile. Gebe yine sezaryen istedi. Bu sefer onunla daha ciddi konuştum. Bebeğinin iyi olduğunu, sağlıklı doğumunun istediğimiz gibi ilerlediğini anlattım.
O andan sonra sanki gebe birdenbire değişti. Belki sezaryen umutlarını kaybetti, belki de doğumun ilerlediğini bilmek ona umut verdi. Belki de saatlerdir başını beklememden dolayı bana artık güvenmeye karar verdi. Yüz ifadesi de artık daha kararlıydı. Ona güvendiğimi söyledikçe gebenin de kendine güveni geri gelmeye başladı.
Saat 18.00 Doğum çok güzel ilerlemiş ve artık çalışma zamanı gelmişti. Ona nasıl ıkınacağını anlattım. O panik gebe gitmiş her şeyi uygulayan bir gebe gelmişti. Bazen yatakta, bazen ayakta ıkınmalarına devam etti. Bebeğin başı yavaş ilerliyordu. Artık ağrı da hissetmiyordu. Sadece ıkınma hissi..
Ve en önemlisi bedenine güvenmeyi, onu izlemeyi öğrendi.
Çok konuşmuyor, hatta sorularımıza cevap vermiyordu. Biz de ona saygı duyduk ve konuşmalarımızı azalttık.Yarım saat sonra doğum masasına aldık onu. Laurence'ın doğumu bana çok şey öğretmişti.
Ona ıkınma sırasında değişik hisler yaşayacağını, ama korkmadan rahatça ıkınması gerektiğini söyledim. Laurence doğumunda sanki barsallarım dışarı çıkacak gibi hissettim demişti. Demek böyle bir his vardı ve belki de bu kötü his ıkınmalarını engelliyordu. Oysa bunun farkına varsalar ve güvende olduklarını bilseler belki de daha rahat ıkınabilirlerdi.
Ben de bunları anlattım ona ve anladığını ifade eden bir bakışını yakaladım.
Artık daha rahat ıkınıyordu, korkmuyordu, hatta ağrı tamamen geçmişti.
Bebeğin başı her ıkınmada artık dışarı taşıyordu. Ebe enjektörü uzattı. Kesi yapmak için uyuşturacağımı düşünüyordu. Bütün ilk doğumlarda bu rutin bir uygulamaydı. Enjektörü geri çevirdim ve kesi yapmayacağımı söyledim.
Gebeye de bunu anlatmam gerekiyordu. Ona cildinde bir gerginlik hissedeceğini, ancak korkmasına gerek olmadığını, doğumunun biraz yavaş ancak daha sağlıklı olacağını söyledim. Ayrıca ıkınırken bir bebeğini ve ona yol verdiğini hayal etmesini söyledim. Bebeğini almak için hazır olmasını da istedim. Bebeğini doğar doğmaz kucağına bırakacağımı anlattım. Bebekler anneleriyle buluşunca hemen kendilerini bırakıyorlar ve ağlamayı kesiyorlar. Bu durumdan korkmamasını, bebeğinin sağlıklı olacağını anlattım.
Ve o an geldi; Doğum oluyordu. Spotları kapattırdım. Bebeğin gözleri hayata ilk bakışta rahatsız olmamalıydı. Kesi yapmadığımızdan bebeğin başı oradaydı ama yavaş geliyordu. Arkamdaki ebeler nefeslerini tutmuş, heyecanla bekliyorlardı. Sanırım yırtıklar olacağını düşünüyorlardı. Sabırla, milim milim bebeğin başının cilt kenarlarından sıyrılışını izledim. Kontrolleri gebeye bıraktım. O da artık ne yaptığını biliyordu. Yorgundu ama kontrollüydü.Yavaş bir doğuma odaklanmıştı.
Ve bebeğin başı sıyrılarak geldi. Artık ıkınmamasını söyledim. Böylece omuzlar ve kollarda zarar vermeden doğdu. Ve bebeğimiz dünyaya geldi.
Derhal annesinin kucağına bıraktım. Kordonu kesmek isteyen ebeyi durdurdum. Acele etmeye gerek yoktu. Kordon bebeğin güven bağıydı.
Ve işte o an...Nasıl anlatılır ki o an. Gebelere sonradan sorduğumuzda onlar bile anlatamıyorlar, sadece duygulanıyorlar.Kelimeler yetmez o saf sevgi buluşmasını anlatmaya. O sessiz gebe, o panik gebe birden sıkı sıkı bebeğine sarıldı. Yüzünde gülücükler açtı. Gözünde yaşlarla bebeğini kucağına aldı, ona sarıldı, öptü, kokladı.
Fark ettim ki, orada bulunan bizlerinde boğazlarında bir şeyler düğümlenmişti. Bir kez daha doğum mucizesinin güzelliğine, anne-bebek buluşmasının saflığına tanık olmuştuk. Bir bebek için bundan daha güzel bir başlangıç olabilir mi? Bir anne için bundan güzel bir hediye olabilir mi?
Gebemiz bana binlerce teşekkür ediyordu. Bir yandan sevinç gözyaşları döküyor, bir yandan bebeğini seviyor, bir yandan da teşekkür ediyordu, odadaki herkese teşekkür ediyordu.
Doğuma bağlı tek dikişlik küçük bir sıyrık dışında yırtığı da olmamıştı. Sağlıklı bir doğum yapmıştı.
Kusura bakmayın burada mütevazi olamayacağım. Birçok doktorun daha başında sezaryen yapacağı bir gebeyi sabırla takip ettim, ona güven verdim, doğuma inandırdım ve doğum yapmasını sağladım. Doğum yaptırdım mı? Hem evet hem hayır. Aslında her şeyi o yaptı. Sadece içindeki gücün farkında değildi. Ona ondan çok güvendim. Ona doğum yapma gücünü ve mutluluğunu hatırlattım. Çünkü doğaya güvendim, bebeğe güvendim.
Şimdi hem bebek, hem de kendisi hayata yeni ve çok daha güçlü bir başlangıç yaptılar. Bu doğum tecrübesi onların hayatını derinden etkileyecek. Ve o doğum anı bilinçaltlarında hep pozitif bir anı olarak yer alacak.
Evet, panik halde, ağrılarla dolu kötü giden bir doğumu mutlu bir sona çevirdim. Sanırım doğumda sanat bu olsa gerek.
Ama şu soru da doğum boyunca aklımın bir köşesinde beni hep tedirgin etti. Ya doğumda bazı şeyler ters giderse? Ya anne veya bebekle ilgili bir problem çıkarsa?
Size ne olacağını söyleyeyim. Gerek aile, gerekse adli mercilerin ilk söyleyeceği şey şu olacak; Neden sezaryen yapmadın? Zaten aile de istemiş!
O zaman beni savunacak kimse olacak mı dersiniz?
Yaptıklarımın, aldığım risklerin bedelini acaba bir gün ödeyecek miyim? Veya doğal bir doğumun ne kadar anlamlı olduğu bir gün yeniden hak ettiği değeri bulacak mı?
Birçok kadın doğum uzmanı risk almıyor ve sezaryen oranlarını çok yüksek tutuyor.Çünkü kimse onlara neden sezaryen yaptın diye sormuyor.Burada birileri yanlış yapıyor.Ben mi?Onlar mı? Sanırım bunun cevabını en güzel zaman verecek.
Sonuç olarak, çok güzel bir doğuma ve anne-bebek buluşmasına şahit olduğum bu doğum hikayesini sizlerle paylaşmak istedim. Kabul buyurun efendim.
Sevgilerimle
25 Nisan 2008 02:30