2009 Eylül Anneleri

wowwwwwww..........sümeyyee hanıma bak hele sen ..........ikiz diyor hade bakalımm...ikizide kız olurda inşallah çifte mutluluk yaşarsın ...ohh ohhh...
 
valla ben bilmem yaz tatili dönüşünde başlıyorum eşlik etmek isteyen varsa arkamdan önümden buyursun saniye gelcek....sende geliver işte..:))))
bal bademim neder bu bebek işine???
 
Son düzenleme:
günaydın yağmurlu bir güne uyandık yine ne giyineceğimi şaşırmış haldeyim..eymen sabah atkısını almış anne bağla diye ağladıı ağzım üfff olur diyor.çocuk bile kış geldi zannediyor
 
selam hatunlar ben geldim burdada yağmur var akşama okulun mezuniyet töreni var nasıl olacak bilmem..
sümeyyem daha buraya bile yaz gelemedi malesef sen oralarda hiç bekleme..
aylinim hadi bakalaım gazan mübarek olsun.. benim daha bir iki senem var.. Bade hala bebekleri çok kıskanıyor komşunuzun kızı oldu kadının bebeğinin suratına bile bakmadı hanım..kardeşi olsa iyice çılgına döner sanırım..
 
DOĞAN CÜCELOĞLU'NDAN MUHTEŞEM BİR YAZI-

İnsanın Anavatanı Çocukluğudur

Bir gün seminere başlamadan önce kısa boylu güler yüzlü birisi geldi, Hocam elinizi öpmek istiyorum, dedi. Ben el öptürmekten pek hoşlanmadığım için, yanaktan öpüşelim, dedim, öpüştük. Aramızda şöyle bir konuşma yer aldı:

- Hayrola, neden elimi öpmek istedin?

- Hocam, üç yıl önce sizin bir seminerinizi katıldım. Hayatım değişti. O seminerden sonra daha mutlu bir ailem var ve size teşekkür etmek istiyorum; onun için elinizi öpmek istedim.

- Ne oldu, nasıl oldu?

- Üç yıl önce şirketimizin organize ettiği iki günlük bir seminerde bizimle beraberdiniz. O seminerin bitişine doğru dediniz ki, “Bir insanın anavatanı çocukluğudur. Çocukluğunu doya doya yaşayamamış bir insanın mutlu olması çok zordur. Bir annenin, bir babanın en önemli görevi, çocuklarının çocukluğunu doya doya yaşamasına olanaklar yaratmaktır.”

Bir süre sustu, bir şey hatırlamak ister gibi düşündü, sonra konuşmaya devam etti:

- Hatta daha da ilerisi için söylediniz; dediniz ki, “Bir ulusun en önemli görevi çocuklarının çocukluğunu doya doya yaşamasına olanaklar yaratmaktır.” Ben bir baba olarak sizi duyduğum zaman kendi kendime düşündüm: Ben bir baba olarak çocuğumun çocukluğunu doya doya yaşamasına fırsatlar yaratıyor muyum? Böyle bir sorunun o zamana kadar hiç aklıma gelmediğini fark ettim. Ben ne yapıyorum, diye düşündüm. Benim yaptığım sanırım birçok babanın yaptığının aynısıydı. Dokuz yaşındaki oğlum ben işten eve gelince beni görmemeye, benden kaçmaya çalışıyordu. Neden kaçmaya çalışıyordu, biliyor musunuz, Hocam?

- Hayır, neden?

- Çünkü onu görünce hemen şu soruyu soruyordum. “Oğlum bugün ödevini yaptın mı?” Tuhaf tuhaf bakıyor, gözünü kaçırıyor, daha da sıkıştırınca, hayır anlamına gelen, “cık” sesini çıkarıyordu. Kızıyordum, söyleniyordum, “Niye yapmıyorsun ödevini!” diyordum. Aramızda sürekli tartışmalar, sürtüşmeler oluşuyordu. Tabii bunun sonucunda bütün aile huzursuz oluyordu.

Burada biraz sustu, soluklandı. Sanki hatırlamak istemediği anılar vardı; onların üstesinden gelmeye çalışıyordu. Sonra konuşmaya devam etti:

- Ben sizin seminerinizden çıktıktan sonra düşünmeye başladım. “Ben ne biçim babayım,” diye kendime sordum. Seminer için geldiğim İstanbul’dan çalışma yerim olan Kayseri’ye gidinceye kadar düşündüm; otobüste bütün gece düşündüm ve sonra kendi kendime dedim ki, eşimle konuşayım, biz birlikte bir karar alalım. Diyelim ki bu çocuk isterse beş yıl sınıfta kalsın, ama doya doya çocukluğunu yaşasın.

- Radikal bir karar!

- Evet, uçta bir karar, ama bu karar içime çok iyi geldi, Hocam. Gerginliğim, üzüntüm gitti, içim rahat etti. Ben eve gelince eşime dedim ki, hadi gel otur, konuşalım. Yemekten sonra oturduk konuştuk, çocuklar yattı biz konuşmaya devam ettik. Seminerde anlatılanları aktardım, böyle böyle böyle diye izah ettim ona ve en nihayet dedim ki, ya benim gönlümden ne geçiyor sana söyleyeyim. Bizim oğlumuz var ya bizim oğlumuz, o isterse beş yıl sınıfta kalsın, ama çocukluğunu yaşasın! Şimdiye kadar onun çocukluğunu yaşamasıyla ile ilgili pek bir çaba göstermedik, bir bilinç göstermedik, oluruna bıraktık. Gel şimdi değiştirelim bunu.

- Eşiniz ne dedi?

- Hocam biliyor musun ne oldu?

- Ne oldu?

- Karım hayretle bana baktı ve dedi ki, “Bu ne biçim seminer be! Kim bu adam? Öyle şey mi olur; yok bizim ki çocukluğunu yaşayacakmış! Bizim çocuk çocukluğunu yaşarken öbürküler sınıflarını geçecek ilerleyecek! Öyle şey olmaz.”

- Anlıyorum; anne olarak çocuğunun geride kalmasını istemiyor, kaygılanıyor!

- Fakat hocam ben pes etmedim, bırakmadım, mücadeleye devam ettim. Her gün, her akşam gece yarılarına kadar karımla konuştum. Üç gecenin sonunda bana, peki ne halin varsa gör, dedi.

- Pes etti, yani. Peki, sen ne yaptın?

- İşte onu dediği günün sabahı eşofmanımı, ayakkabımı şöyle kapının yanına bıraktım işe gittim; işten dönünce oğlumun gözüne baktım ve dedim ki, oğlum bugün doya doya oynadın mı? Bana hayretle baktı ve “Hayır!” anlamına gelen “cıkk” dedi. O zaman, hadi gel beraber aşağıya ineceğiz, oynayacağız, dedim. Eşofmanımı giydim, ayakkabımı giydim, onunla beraber sokağa çıktık. Pencereden arkadaşları bakıyorlarmış, onlar da sokağa çıktılar; birlikte sokakta oyun oynadık. Akşam saat altıdan sekiz buçuğa kadar sokaktaydık. Eve gelince toz toprak içindeyiz, beraber banyoya girdik, duş yaptık. Havluyla kuruladım, çok mutluyduk ve o günden sonra işten dönünce her gün onunla oynamaya başladım. Her gün, her gün, her gün oynadım. Yedi gün sekiz gün sonraydı galiba, bir gün banyodan çıkarken onu kuruluyorum havluyla, kolumu tuttu, bana döndü ve dedi ki, baba ya, ben seni çok seviyorum. Hocam nefesim durdu, gözüm yaşardı, konuşamadım. Çünkü farkına vardım ki, şimdiye kadar sevdiğini hiç söylememişti. Düşündüm, şimdiye kadar hiç söylemediğinin farkında değildim; belki ömür boyu söylemeyecekti. “Ne büyük tehlike!” diye düşündüm. Ömür boyu onun bana bu cümleyi söylemediğinin farkında olmayacaktım.

- Demek farkına vardın, seni kutlarım. Senin farkına vardığın bu durum birçok anne ve babanın farkında olmadığı gizil, örtük ama önemli bir tehlike!

- İçimde bir şükür duygusu, havluyla çocuğumu kuruladım ve giydirdim ve artık her gün oyun oynamaya devam ettik. Zaman geçti, iki hafta sonra okul, öğretmen veli buluşması için okula davet etti. Daha önceki veli buluşmalarında öğretmen, “Sizin oğlunuz akıllı bir çocuk, ama ödevleri kargacık burgacık yazıyor, dikkat etmiyor. Sınıfta arkadaşlarını rahatsız ediyor, onları itiyor kakıyor, lütfen onunla konuşun. Ödevlerine ilgi gösterin, sınıfta arkadaşlarını rahatsız etmesin. Ödevlerini doğru dürüst yapsın,” demişti. O nedenle öğretmen buluşmasına gitmekten çekiniyordum. Bu davet gelince ben eşime dedim ki, hadi okuldaki buluşmaya beraber gidelim! Yok, dedi, sen tek başına gideceksin, ben gelmeyeceğim.

- Eşiniz gelmek istemedi!

- Hayır istemedi. Ya beraber gidelim, diye ısrar ettim hayır hayır sen yalnız gideceksin dedi. Ben yalnız gittim ve diğer veliler geldikçe sıra bende olduğu halde sıranın arkasına geçtim, sıranın arkasına geçtim ki başka kimse olmadan öğretmenle konuşayım, diye. Mahcup olacağımı düşünüyordum. Her şeyin daha kötüye gittiğini düşünüyordum. En nihayet bütün veliler öğretmenle konuşmalarını bitirip gittiler. Sıra bende! Öğretmenin karşısına geçtim, bana baktı gülümsedi, siz ne yaptınız bu çocuğa, dedi. Hiç cevap vermedim, önüme baktım. Lütfen söyleyin ne yaptınız bu çocuğa, dedi. “Çok mu kötü hocam?” diye sordum. Gülümsedi, hayır, kötü değil, dedi. “Artık sınıfta arkadaşlarını hiç rahatsız etmiyor, ödevleri iyileşti, tam istediğim öğrenci oldu. Ne yaptınız bu çocuğa siz?”

- Herhalde bir baba olarak çok mutlu oldunuz?

- Hocam biliyor musunuz öğretmenin karşısında ağlamaya başladım. İnanamıyordum kulağıma, içimden, vay evladım, biz sana ne yaptık şimdiye kadar, duygusu vardı. Eve geldim, karım yüzüme baktı, gözlerim ağlamaktan kıpkırmızı. “O kadar mı kötü?” diye sordu. Ona da cevap veremedim Hocam, ona da cevap veremedim! Ağladım. Daha sonra anlattım. Hocam onun için sizin elinizi öpmek istedim, teşekkür ediyorum. Benim oğlumun ve onun küçüğü kızımın hayatını kurtardınız. Ailemin mutluluğu kurtuldu. Hakikaten bir insanın anavatanı çocukluğuymuş. Anavatanı mutlu olan bir çocuk çalışmasını, okulunu her şeyini bütün gücüyle yapar ve orada başarılı olurmuş.

“Gel seni yeniden kucaklayayım!” dedim. Kucaklaştık.

“Çocuklar Gülsün diye!” yaşayalım. Çünkü insanın anavatanı çocukluğudur. Çocuklar gülerek, oynayarak büyürse, sonunda büyükler güler. Büyükler mutlu olup gülümseyince tüm ülke, tüm insanlık güler. Çocukların gülmesine hizmet veren herkese selam olsun!
 
günaydın hayırlı cumalar.. bu akşam erkek misafirlerim var makarna salatası börek ıspanaklı yaşpasta şekerpare menüm
 
merhaba hatunlar bu ara buralara uğrayamadım iyiyiz şükür sizler nasılsınız hepinize sevgiler ve içinde yeter miktarda saygılarımla :))
 
günaydın kızlar....hafta sonu sınavım vardı bilirsiniz ki...bakalım cevapları aldım 3 gün sonra herşey belli olcak....kafam çok karıştı....kpss giresim yok ben sınav insanı değilim...
aöf bile beceremiyorum...kpss neyime...
nazancımmm haftaya cumartesi kısmetse sana geliyoruz saniyeyle birlikte....haberin olsun........yine burdan randevulaşamazsak tel ararım bana özel msj at....telefon degıstırdımm numaralar sılındı...
 
selam güzel hatunlar.. mutlu bir hafta olsun hepimize.. bu haftayıda bitirdikten sonra artık yarım gün çalışıyorum yaşasınnnn
 
günaydın üniversite şenlikleri başlıyor hemde penceremin önünde haftasonu çok yoğunduk bağbahçe derken iyice pert olduk ama eymen öyle mutlu oluyorki bahçeye gidince onun için herhafta gidiyoruz..

aylinn eşimin sınavı iyi geçti dedi ama sonuçları bekliyoruz tek dersten umarım ikinizde başarılı olursunuz.
hüsniye keşke bizimde öyle bir oalnağımız olsa yarım gün hiç fena olmazdı
 
selammm söylemeyi unuttum geçen hafta perşembeden beri duru altına yapmıyor ilk günler bol bool yaptı...sonra ne olduysa söylemeye başladı canım yavrumm...anasını bu konudada fazla üzmedi...ALLAHIM nazardan saklasın duru gibi olsun 5 tane büyütürüm...yol yapmaya başladımm...
 
durudamı söylüyor kaldı benim eymenim altı bezli.bak okula gidemezsin diyorum.ağlıyor o zamanda okula gidecem diye
 
bizde hafta sonu pikniğe gittik Bade hanım eğlendi koşturdu çoştu resmen.. çok hoşuna gidiyor piknik yapmak normalde ben pek sevmem piknik olaylarını ama bundan sonra Bade için sık sık gidicez sanırım... eve geldik beş dakika sonra bir yağmur bir fırtına nasıl deli gibi yağdı.. tropikal iklime döndük resmen ne zaman yağmur ne zaman güneş hiç belli değil bu sene...

aferin duruya bak zamanı gelince kendiliğinden öğreniyorlar.. herşey onların elinde onlar istemeden hiçbirşey yapmıyor anacım.. sümeyyem sende takma kafana öğrenecek nasılsa..

kreş bakıyom bende bir taraftan .. bizim derse giriş saatimiz 7:30 .. kreşlerde 8de alıyorlar çocukları bakalım nasıl ayarlıyacağız..off offff
 
aylin unutmadan cep tel numaram 0532 557 51 95

hepinize günaydın egemenle başım belada bez takmıyo çiş söylemiyo
 
selam kızlar nasılsınız

hafta sonu senayı dr götürdüm öksürmeye başladı antibiyotik verdi ama 2 gündür kreşte kukum acıyor diyormuş nedendir acaba
 
selam kızlar...aöf sınav soruları açıklandı..cevaplarına baktım 4 ders geçmişim 3 ders yine büte kaldı......bunada şükür........
 
gözün aydın tatlımm
darısı başıma inşallah, ama önce kaydolmam lazım

bu arada binlerce kez maşallah, 1,5 aydır çok güzel yapıyor benim kızım tuvaleteee :))))
ilk kez geçen gece yatağı suladık onun dışında ilk geceden beri bezlemiyorum bilee :))
 
Son düzenleme:
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…