Annelik Prensiplerim:
Kendi annelik yolumda oluşturduğum ve tutarlı olduğumu düşündüğüm konuları paylaşmak istiyorum. Genel mantık "Kendime yapılmasını istemediğim davranışı çocuklara yapmamak" üzerine kurulu.
1. Yemek: Çocuklarımı yemek yemeğe zorlamam zira Türk kültüründe en rahatsız olduğum konulardan biri istemiyorum dememe rağmen sürekli yemeğe zorlanmak
"3 kaşık dene beğenmezsen bırakırsın" yöntemine de karşıyım zira 40 senedir katiyen yemediğim ve asla denemeyeceğim bir sürü yemek var.
Sofra konusunda iki kuralım var.
1. Akşam yemeği hep beraber yenecek
2. Yemek yerken ekran yok.
Akşamları sofrayı kuruyorum. Yemekleri ortaya koyuyorum. İsteyen istediği kadar alıyor ve yiyor. Beğenmeyen dolaptan meyve veya kuruyemiş yiyebilir ancak kalkıp başka bir yemek pişirmiyorum. "Doydum" dediğinde "Bu kadar yemekle doyulur mu, tabağını bitir vs" demiyorum. "Afiyet olsun kızım" diyorum sadece. Yemeği mesele haline getirmiyorum, yemeden kalktıysa da bunu annelik becerilerime bağlamıyorum. Bazen canımızın yemek yemek istemediği zamanlar olur hepimizin.
2. Oda Toplamak: Akşam yatmadan hep beraber evi topluyoruz. Özellikle hafta sonları gün içinde ne kadar dağıttıklarıyla ilgilenmiyorum ve evi toplamıyorum. Akşam 20:30'da hep beraber evi topluyoruz. Bir çeşit aile rutinine döndüğü için sıkıntı olmuyor. Döktüklerini temizlemek, kirlilerini sepete atmak, tuvaleti temiz bırakmak ve çantalarını hazırlamak kendi sorumlulukları.
3. Ödev: Ödevinin kendi sorumluluğu olduğunu, yardım istediği noktada destek verebileceğimi söyleyip, ilkokul 2 itibariyle ödev kontrolü işinden çıktım. Okuldan geldikten sonra günün farklı saatlerini ödev zamanı olarak denedi ve en son biz eve gelmeden önce yapıp bitirmeye karar verdi. Bu düzende devam etti.
Hafta sonu sabahları, ödev planlamasını soruyorum ki ona göre günlük akışı belirleyelim diye. Şu anki eğitim sisteminin aksine ödevin öğretmen ve öğrenci arasında bir mesele olduğunu ve beni hiç bir şekilde ilgilendirmediğini düşünüyorum. Ancak çevremdeki çoğu anne "Ödevimiz" şeklinde cümleler kuruyor.
Ben 40 yaşına gelmiş bir insan olarak eğitim sisteminin beni zorunlu tuttuğu tüm ödevlerimi yaptım. Bir tur da çocuklarla dönemeyeceğim:)
4. Kitap Okumak: Bence bu konudaki en kritik mesele örnek olmak meselesi. Evde kütüphane varsa, ebeveynler kitap okuyorsa, çocuk okur. Ela'yı okumaya nasıl alıştırdın, bizimki hiç kitap okumuyor diyenlere ilk sorum "Siz kitap okuyor musunuz?" oluyor ve genellikle aldığım cevap "İstiyorum ama vaktim yok"
Vakit öncelik meselesidir, insan yapmak istediği her şeye vakit yaratır. Eğer sen kitap okumak istemiyorsan çocuğu niye buna zorluyorsun yahu? Ela'ya da İpek'e de her akşam yatmadan önce kitap okudum. Ela okumayı öğrendikten sonra da beraber okumaya başladık. Beni evde sürekli kitap okurken görürüler. Okumayı sevmeleri çok normal değil mi? Kitap bizim evimizde önemli ve değerli bir konumda çünkü.
5. Saygı: Kızlara hep söylediğim bir şey var. "Biz hayata saygılı bir aileyiz" Bu ne demek? Doğaya zarar vermeyiz, hayvanlara kötü davranmayız, besleriz, insanlara kim olduklarından bağımsız olarak belirli bir nezaket seviyesinde davranırız. Özel alanlara saygı duyarız, bu nedenle odanın kapısını çalmadan içeri girmeyiz, birbirimizin eşyasını habersiz almayız, birbirimizi incitecek sözler söylemeyiz gibi. Eşim de ben de bu konuda duyarlı ve bu şekilde davranan insanlarız. Mesela ben insanlara kapı tutarım, Ela'nın da biz söylemeden yapmaya başladığını gözlemliyorum. Çünkü çocuklara ne söylerseniz söyleyin fark etmez. Çünkü çocuklar duyarak değil görerek öğrenir.
Bizim neslin yani Y kuşağının en büyük sorunu anne ve babasının yarattığı travmalarla baş etmeye çalışırken, evladında travma yaratmamaya çalışmak. Ancak kabul etmek gerekir ki ebeveynlik müessesesi milyonlarca yıldır var ve her çocuğun payına bir anne ve baba düşüyor ve her çocuk kendi anne babasıyla baş etmeyi öğrenmek zorunda kalıyor. Bence yapmamız gereken temel ebeveynlik çerçevesini kendi değerlerimize göre çizmek ve onun içinde kalmaya gayret etmek ve hayatın getirdiklerini olduğu gibi kabul edebilmek.