Vahşet Bitene Dek Çin Mallarını Boykot Edelim...

sabıra adında uygur bir arkadasım var
derdiki uygurlar en ufak bir suc işlesin ciniler alıyor daha adını duyamazsıın neoldu bilemezsın cesedini dahi vermezler derdi.el atından yıllardır katliam devam ediyormus zaten 1 2 aradan cıkarıyorlarmıs uygurlar sesnı bıle cıkaramazmıs.sımdıde aşikar yapıyorşar belli
insan ayırdetmem ama Allah biliyorki cinlilerden nefret ediyorum her turlu hastalıgı pıslıgı taasıdılar ınsanlara daha neler neler yemedikleri hayvanat yok igrenclerin urettikleri dersen kanser sacıyor resmen insan neslini tehdit ediyorlar
Duyarlılıgın ıcın tesekkurler arkadadasım
müslümanlara bu dunyada rahat yok bırı bıtıyor bırı baslıyor dunyanın dort bır yanından Rabbım yardımcıları olsun dualarımızdalar hep
bir ölünce şehitiz onalr ne olacak acaba ....
 
çinlilere olan nefretim bi kere daha arttı..koskoca ülkede avuç içi kadar bi bölgedeki soydaşlarımıza saykırım yapılıyor.. bizimde vatanımızda azınlıklar var ama türkler kimseye eziyet yapmıyor çünkü bizde allah korkusu var. ama heryerde eziyeti gören türkler ve müslümanlar...allah hepimizin yardımcısı olsun
 

vallahi çok etkilendim yazından, tv de söylenenlerde bu yönde, malesef ki hızla da üreyen bi ırk
 
Urumçi'den Türkiye'ye mesaj!

Gece yarısı arka sokaklarda yaşanan infazlar, sabah toplanan cesetler, yürütülen insan avı

Doğu Türkistan'dan gelen korkunç görüntülerin etkisi hangi siyasi çıkar ilişkisiyle azaltılabilir. Eşleri, çocukları öldürülmüş ya da tutuklanmış kadınların Çin askeri ve polisine direnişleri, öfke ile acıyı aynı anda yansıtan yüz ifadeleri, çaresizliğe teslim olmuş bir halkın görüntüsü için ne söylenebilir. Gece yarısı arka sokaklarda yaşanan infazlar, sabah toplanan cesetler, yürütülen insan avı…​

Olayların başlamasına neden olan, iki Uygur gencin yüzlerce kişi tarafından bir caddede linç edilmesine yönelik korkunç görüntü, yine yüzlerce kişinin çevredeki binalardan bu vahşeti seyretmesi, hiçbir güvenlik mensubunun olaya müdahale etmemesi, Urumçi'de yaşananları da açıkça ortaya koyuyor. Yüzlerce kişinin arasından kaçmaya çalışan iki gencin linç anını görünce, Doğu Türkistan'da böyle kaç linç girişimi olduğunu soruyor insan kendine. Tecavüz edilip öldürüldükten sonra sokağa atılan, bıçaklanarak ya da dövülerek öldürüldükten sonra yol kenarına bırakılan cesetlere bakınca, o gece Urumçi'de hayatını kaybeden 156 kişinin yaşadıklarının korkunçluğu az çok tahmin edilebiliyor.​

Tahminlerin ötesinde, askeri araçların önüne dikilen o kızın, çaresizlik içinde acıyla yol kenarına yığılan kadınların, kucaklarında bebekleriyle feryad edenlerin yüzlerindeki ifade her şeyi ortaya koyuyor. Pekin yönetimi, hangi açıklamayla, hangi siyasi gerekçeyle, hangi soruşturma sonucuyla bu görüntüleri hafızalardan silebilir! Sömürge görülen bir topluma, birer meta olarak kabul edilen insanlara yapılan barbarlığın ölçüsüzlüğü için ne söylenebilir?​

Sadece bu olay mı? Bundan önce yaşananlar var, bundan sonra yaşanacak olanlar var. Doğu Türkistan halkının özgürlük mücadelesine ve ödediği bedellere ilişkin kısa bir hatırlatmayı aktaralım:​

Binlerce yıllık devlet geleneği olan Uygurlar, 1760 yılında Çin istilasına maruz kaldı. 1863 yılında, bütün ülke çapında başlatılan kurtuluş hareketi sonrası bağımsızlık kazanıldı. 14 sene devam eden yeni devlet, Osmanlı idaresiyle temasa geçen ve Osmanlı Devleti'ne tabi olan ilk Doğu Türkistan Devleti oldu. Bölge 1876 yılında Çin yönetimine geçti. Korkunç bir imha ve asimile hareketi başladı, bölgenin, kentlerin, kasabaların, köylerin isimleri değiştirildi.​

1933 yılından 1968 yılına kadar onlarca kez bağımsızlık mücadelesi verildi. Devletler kuruldu, özgürlük kısa aralıklarla elde edildi. 1953 yılında bütün Doğu Türkistan çapında Çinlilerin gayri insani uygulamalarına karşı genel bir silahlı ayaklanma baş gösterdi. Komünist Çin ordularının komutanı olarak Doğu Türkistan celladı olarak bilinen Vang Cin 'Devrim aleyhtarı unsurları yok etmek' sloganı ile 250 binden fazla insanı öldürdü. 1955 yılında Hoten'de Atçu ve Aksu'da büyük çapta ayaklanmalar meydana geldi. Çin ordusu silahsız halk üzerine ağır silahlarla ateş açarak yüzlerce insanı öldürdü.​

1962 yılında 9 siyasi yeraltı teşkilatı siyasi yönden harekete geçti. ıli ve Çöçek bölgelerinde gösteriler düzenlendi. Çin askerleri göstericilerin üzerine ateş açarak bu gösterileri kanlı şekilde bastırdı. 1 milyondan fazla Türk, bölgeden Kazakistan'a ilticaya mecbur bırakıldı. 1967-1968 yılları arasında kurulan 300'den fazla silahlı teşkilat ortaya çıkarıldı. Mensupları tutuklanarak kurşuna dizildi.​

1981 yılında Urumçi şehrinde ilk defa demokratik mücadele patlak verdi. 1985 yılının Aralık ayında 10 bin öğrenci, Urumçi Üniversitesi'nde dersleri 1 hafta süre ile boykot ederek sokaklara döküldü. 1990 yılının Nisan ayı başlarında Kaşgar'ın Baren kasabasında Çin işgal yönetimine karşı silahlı ayaklanma patlak verdi. Doğu Türkistan ıslam Partisi'nin mücahitleri Çin askerleriyle savaştı. Büyük bir bölümü çarpışmalarda şehit oldu. Binlerce Müslüman Türk tutuklandı. Bu olay Çin hükümetini derinden sarstı.​

Ve özgürlük mücadelesi devam ediyor…​

Son olayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Urumçi ziyaretinden on gün sonra başlamasına dün burada özellikle dikkat çektim. Geziyi izleyen Uğur Ergan'ın aynı konuya ilişkin izlenimlerini paylaşalım:​

“Gül, Urumçi'de hiçbir sorunla karşılaşmadan Uygur gelenek ve göreneklerine göre, olabileceğin en üst seviyesinde ağırlandı. Sincan Üniversitesi'nde “Fahri Profesörlük” aldı. Bine yakın Çinli ve Uygur öğrenciye seslenip, dostluk ve kardeşlik mesajları verdi. Her cümlesi alkışlarla kesildi. Uygurlar ve Çin yönetimi Gül'ü ve beraberindeki heyeti el üstünde tutmak için ne yapacağını şaşırdı.”​

“Aslında ABD, Fransa, Almanya ve ıngiltere'nin “insan hakları savunucuları” Çin'deki “özgürlük ateşini” 4 Haziran'da Tianenmen olaylarının 20. yıldönümü nedeniyle ateşlemek istiyorlardı. Ancak Çin'in aldığı önlemler sonucu bu tezgah tutmadı.”​

“4 Haziran'ın sakin geçmesinden sonra Hong Kong kökenli haberlerde Uygur Türklerinin rahatsızlığı işlenmeye başlandı. Bu durum Gül'ün Çin ziyaretini hazırlayan Türk ekibinde ciddi endişe oluşturdu. Türk yetkililer, provokasyon korkusunu sürekli yaşadı.”​

“Türk birimlerinin bir şekilde ulaştığı bilgiler, Batılı 'insan hakları savunucuları'nın, 'Gül Urumçi'deyken çıkacak olaylar, kör göze parmak olurdu' değerlendirmesi yaptığını da ortaya koydu.” “Gül'ün Çin ziyaretinde 8 ayrı Türk firmasının başta enerji ve maden sektörü olmak üzere 3 milyar dolarlık ortaklık anlaşması imzalaması, büyük bir Çin otomotiv devinin 600 milyon dolarlık yatırımla Konya'yı, öncelikli dış yatırım listesinin ilk sırasına alması, siyasi konularda iki ülke arasında hiçbir sorunun olmaması, BM Güvenlik Konseyi'nde sıkı işbirliği, “insan hakları savunucularının” canını iyice sıkmaya başladı.”​

Yaşanan trajedi, dehşet, haklı dava, acımasız Çin baskısı, direniş tarihi ve son olaylar... Ancak yine de sanki bir yerlerde “kan üzerinden bir oyun” tezgahlanmış olabilir mi? Türkiye Cumhurbaşkanı'nın ziyaretinden on gün sonra böylesine bir dehşetin yaşanması akla çok şey getiriyor.
http://www.kadinlarkulubu.com/detail.asp?id=183259
Gece yarısı arka sokaklarda yaşanan infazlar, sabah toplanan cesetler, yürütülen insan avı


Doğu Türkistan'dan gelen korkunç görüntülerin etkisi hangi siyasi çıkar ilişkisiyle azaltılabilir. Eşleri, çocukları öldürülmüş ya da tutuklanmış kadınların Çin askeri ve polisine direnişleri, öfke ile acıyı aynı anda yansıtan yüz ifadeleri, çaresizliğe teslim olmuş bir halkın görüntüsü için ne söylenebilir. Gece yarısı arka sokaklarda yaşanan infazlar, sabah toplanan cesetler, yürütülen insan avı…​

Olayların başlamasına neden olan, iki Uygur gencin yüzlerce kişi tarafından bir caddede linç edilmesine yönelik korkunç görüntü, yine yüzlerce kişinin çevredeki binalardan bu vahşeti seyretmesi, hiçbir güvenlik mensubunun olaya müdahale etmemesi, Urumçi'de yaşananları da açıkça ortaya koyuyor. Yüzlerce kişinin arasından kaçmaya çalışan iki gencin linç anını görünce, Doğu Türkistan'da böyle kaç linç girişimi olduğunu soruyor insan kendine. Tecavüz edilip öldürüldükten sonra sokağa atılan, bıçaklanarak ya da dövülerek öldürüldükten sonra yol kenarına bırakılan cesetlere bakınca, o gece Urumçi'de hayatını kaybeden 156 kişinin yaşadıklarının korkunçluğu az çok tahmin edilebiliyor.​

Tahminlerin ötesinde, askeri araçların önüne dikilen o kızın, çaresizlik içinde acıyla yol kenarına yığılan kadınların, kucaklarında bebekleriyle feryad edenlerin yüzlerindeki ifade her şeyi ortaya koyuyor. Pekin yönetimi, hangi açıklamayla, hangi siyasi gerekçeyle, hangi soruşturma sonucuyla bu görüntüleri hafızalardan silebilir! Sömürge görülen bir topluma, birer meta olarak kabul edilen insanlara yapılan barbarlığın ölçüsüzlüğü için ne söylenebilir?​

Sadece bu olay mı? Bundan önce yaşananlar var, bundan sonra yaşanacak olanlar var. Doğu Türkistan halkının özgürlük mücadelesine ve ödediği bedellere ilişkin kısa bir hatırlatmayı aktaralım:​

Binlerce yıllık devlet geleneği olan Uygurlar, 1760 yılında Çin istilasına maruz kaldı. 1863 yılında, bütün ülke çapında başlatılan kurtuluş hareketi sonrası bağımsızlık kazanıldı. 14 sene devam eden yeni devlet, Osmanlı idaresiyle temasa geçen ve Osmanlı Devleti'ne tabi olan ilk Doğu Türkistan Devleti oldu. Bölge 1876 yılında Çin yönetimine geçti. Korkunç bir imha ve asimile hareketi başladı, bölgenin, kentlerin, kasabaların, köylerin isimleri değiştirildi.​

1933 yılından 1968 yılına kadar onlarca kez bağımsızlık mücadelesi verildi. Devletler kuruldu, özgürlük kısa aralıklarla elde edildi. 1953 yılında bütün Doğu Türkistan çapında Çinlilerin gayri insani uygulamalarına karşı genel bir silahlı ayaklanma baş gösterdi. Komünist Çin ordularının komutanı olarak Doğu Türkistan celladı olarak bilinen Vang Cin 'Devrim aleyhtarı unsurları yok etmek' sloganı ile 250 binden fazla insanı öldürdü. 1955 yılında Hoten'de Atçu ve Aksu'da büyük çapta ayaklanmalar meydana geldi. Çin ordusu silahsız halk üzerine ağır silahlarla ateş açarak yüzlerce insanı öldürdü.​

1962 yılında 9 siyasi yeraltı teşkilatı siyasi yönden harekete geçti. ıli ve Çöçek bölgelerinde gösteriler düzenlendi. Çin askerleri göstericilerin üzerine ateş açarak bu gösterileri kanlı şekilde bastırdı. 1 milyondan fazla Türk, bölgeden Kazakistan'a ilticaya mecbur bırakıldı. 1967-1968 yılları arasında kurulan 300'den fazla silahlı teşkilat ortaya çıkarıldı. Mensupları tutuklanarak kurşuna dizildi.​

1981 yılında Urumçi şehrinde ilk defa demokratik mücadele patlak verdi. 1985 yılının Aralık ayında 10 bin öğrenci, Urumçi Üniversitesi'nde dersleri 1 hafta süre ile boykot ederek sokaklara döküldü. 1990 yılının Nisan ayı başlarında Kaşgar'ın Baren kasabasında Çin işgal yönetimine karşı silahlı ayaklanma patlak verdi. Doğu Türkistan ıslam Partisi'nin mücahitleri Çin askerleriyle savaştı. Büyük bir bölümü çarpışmalarda şehit oldu. Binlerce Müslüman Türk tutuklandı. Bu olay Çin hükümetini derinden sarstı.​

Ve özgürlük mücadelesi devam ediyor…​

Son olayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Urumçi ziyaretinden on gün sonra başlamasına dün burada özellikle dikkat çektim. Geziyi izleyen Uğur Ergan'ın aynı konuya ilişkin izlenimlerini paylaşalım:​

“Gül, Urumçi'de hiçbir sorunla karşılaşmadan Uygur gelenek ve göreneklerine göre, olabileceğin en üst seviyesinde ağırlandı. Sincan Üniversitesi'nde “Fahri Profesörlük” aldı. Bine yakın Çinli ve Uygur öğrenciye seslenip, dostluk ve kardeşlik mesajları verdi. Her cümlesi alkışlarla kesildi. Uygurlar ve Çin yönetimi Gül'ü ve beraberindeki heyeti el üstünde tutmak için ne yapacağını şaşırdı.”​

“Aslında ABD, Fransa, Almanya ve ıngiltere'nin “insan hakları savunucuları” Çin'deki “özgürlük ateşini” 4 Haziran'da Tianenmen olaylarının 20. yıldönümü nedeniyle ateşlemek istiyorlardı. Ancak Çin'in aldığı önlemler sonucu bu tezgah tutmadı.”​

“4 Haziran'ın sakin geçmesinden sonra Hong Kong kökenli haberlerde Uygur Türklerinin rahatsızlığı işlenmeye başlandı. Bu durum Gül'ün Çin ziyaretini hazırlayan Türk ekibinde ciddi endişe oluşturdu. Türk yetkililer, provokasyon korkusunu sürekli yaşadı.”​

“Türk birimlerinin bir şekilde ulaştığı bilgiler, Batılı 'insan hakları savunucuları'nın, 'Gül Urumçi'deyken çıkacak olaylar, kör göze parmak olurdu' değerlendirmesi yaptığını da ortaya koydu.” “Gül'ün Çin ziyaretinde 8 ayrı Türk firmasının başta enerji ve maden sektörü olmak üzere 3 milyar dolarlık ortaklık anlaşması imzalaması, büyük bir Çin otomotiv devinin 600 milyon dolarlık yatırımla Konya'yı, öncelikli dış yatırım listesinin ilk sırasına alması, siyasi konularda iki ülke arasında hiçbir sorunun olmaması, BM Güvenlik Konseyi'nde sıkı işbirliği, “insan hakları savunucularının” canını iyice sıkmaya başladı.”​

Yaşanan trajedi, dehşet, haklı dava, acımasız Çin baskısı, direniş tarihi ve son olaylar... Ancak yine de sanki bir yerlerde “kan üzerinden bir oyun” tezgahlanmış olabilir mi? Türkiye Cumhurbaşkanı'nın ziyaretinden on gün sonra böylesine bir dehşetin yaşanması akla çok şey getiriyor.​
 



Çin askerlerinden katliam hazırlığı!!!!!!!


Çin Kurtuluş Örgütü'ne ait askerler yüzlerce Uygur'u katlettikleri Urumçi'de geniş güvenlik önlemleri aldı.


Çin askerleri bir haftadan beri ablukaya aldığı Urumçi'de yeni operasyonlar için konuçlandı. Televizyonların 10 dakikaya yakın canlı olarak verdiği görüntülerde Çin Halk Kurtuluş Ordusu askerleri Urumçi'deki büyük bir meydanda harekat için konuçlandığı görüldü.

Çin'in kuzeybatısındaki Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde başlayan ve Çin resmi rakamlarına göre 150 kişinin ölümüyle sonuçlanan olayların ardından bölgede sokağa çıkma yasağı uygulandığı bildirildi. Sadece Uygur Türklerine yönelik uygulanan bu yasağı fırsat bilen Han Çinlilerinin Türklerin evlerine baskınlar yaparak katliamlara devam ettiği belirtildi.

Bağımsız Doğu Türkistanlılar Birliği Genel Başkanı Abdulmecit Avşar, bölgeden gelen son haberlerin çok kötü olduğunu söyledi. Bölgede yaşayan halkın yurt dışındaki insanlara bir şekilde ulaşarak 'Türklere yönelik Çin'in başlattığı katliamlar şiddetini artırdı' bilgilerinin kendilerine ulaştığını belirtti. Abdulmecit Avşar, dün gece sokağa çıkma yasağı olmasına rağmen Çinlilerin, Uygur Türklerinin evlerini basarak katliam gerçekleştirdiği bilgilerinin bizzat olayları yaşayan insanlar tarafından duyurulmaya çalışılarak yardım talepleri olduğunu ifade etti. Birlik Başkanı Avşar, uydu telefonundan kendilerini arayan Uygurların, olayların tırmandığını, sokağa çıkma yasağının sadece Uygur Türklerine yönelik uygulandığını söylediklerini belirtti. Avşar, "Dün gece Uygur Türklerinin evlerini basan binlerce Çinli, çoluk çocuk, kadın erkek demeden insanları darp etmiş ve onlarca insanın ölümüne sebebiyet vermiştir. Önceki gün akşam saatlerinde Urumçi'de de Tumoris Otel basılarak orada da Uygurlar linç edilmiş" diye konuştu.

Bölgedeki halkla yaptıkları konuşmalarda ilginç bilgilere ulaştıklarını anlatan Avşar, Çinli yetkililerin, televizyonlarda sürekli Uygurların kendilerini savunmak için yaptıkları gösterileri, Uygur Türklerinin adeta Çinlilere saldırıyor şeklinde vermeye çalıştığını ve Çin halkını galeyana getirdiklerini söylediğini aktardı. Avşar, "Yaşanan hadiselerden ve katliamdan, televizyonlarda yanlı yayınlar yapan, halkı kışkırtan Çinli yetkililer sorumludur. Anlaşılan o ki, sokağa çıkma yasağı sadece göstermelik, daha doğrusu Uygurlara yönelik. Amacın Çinli yetkililer tarafından etnik çatışma bahanesiyle, Doğu Türkistan'da soykırım yapmak olduğu o kadar açık ki" şeklinde sözlerini tamamladı.

Çin'in Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nin başkenti Urumçi'de 200 kişilik Uygur grup protesto gösterisi düzenledi. AFP'nin bildirdiğine göre, Hanların yaşadığı mahalleleri ayırmak için polisin kordon altına aldığı yerin yakınlarında toplanan Uygurlar Hanları protesto etti.

Taşlı sopalı göstericilerden biri, dün gece 300 kadar Hanın güvenlik kordonunu geçerek evlere saldırdığını ve bir lokantaya zarar verdiğini, hatta 50 yaşındaki bir kişiyi dövdüğünü ve bu yüzden protesto gösterisi düzenlediklerini ileri sürdü.
 
Ne zaman Türk ve musluman ınsanlara ezıyet yapılıyor...
Dunya ..Birleşmış mılletler...tum ınsanlık sadece seyredıyor..Ikı kuru laf edıyor..

Türkiye pkk dan dolayı yuzlerce şehıt verdı..Kuzey Irak 'a operasyon yapmak ıstedı..

Dunya ayaklandı..Katlıamcı Türkler......Ucuncu dunya savaşı cıkar gıbı bır suru laflar...


YAzık....Avrupalıların barış anlayısı bu kadar...

Musluman Türk kardeşlerımız ıcın cok uzuluyorum..
En kısa surede bu zulum bıter..Ozgurce yaşamaya devem ederler...
 
bunların derdi soykırım, sağlıklı haber bile alınamayan bi bölge, korku filmi gibi
 


Rabia Kadir Türkiye'yi şoke etti!

08 Temmuz 2009 Çarşamba 21:29

O Uygur Türkleri'nin annesi. Dünyanın en güçlü kadınlarından. Canlı yayında öyle bir söz etti ki tüm Türkiye şaşırdı.

Dünyanın gözü Çin'de. Şincan eyaletindeki olaylarda resmi ve resmi olmayan rakamlar yüzlerce ölü olduğunu söylüyor. Çin yönetiminin olayların çıkmasına neden olmakla suçladığı 'Uygurların Anası' Rabia Kadir, canlı yayınında konuştu. Kadir Türkiye'nin kendisini iki kez ülkeye kabul etmediğini iddia etti.

Çin yönetiminin, Doğu Türkistan'daki olaylardan sorumlu tuttuğu Dünya Uygur Kurultayı Başkanı Rabiya Kadir, NTV Anahaber'de açıklamalarda bulundu.

Dünya Uygur Kurultayı Başkanı, "Doğu Türkistan'daki son durum nedir, size gelen rakamlar ne diyor?" sorusuna yanıt vermeden önce, "Her şeyden önce ben Türk halkına, Doğu Türkisatanlı kardeşlerine gösterdikleri destek ve yardım için teşekkür ederim. Yetkililere özellikle Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e, 20 milyon Doğu Türkistanlı adına teşekkürlerimi ve minnmettarlığımı bildirmek isterim. Bir Türk televizyonunda Uygur dilinde konuştuğum için çok mutluyum. Sizlere de bana bu fırsatı verdiğiniz için teşekkür ederim" ifadelerini kullandı.

"ÇıNLıLERLE BıRLıKTE YAŞANAMAZ"

Son olaylar, artık Uygurların Çinlilerle birlikte yaşamayacağını göstermiştir. Urumçi'de 5 Temmuz günü barışçıl şekilde protesto yürüyüşüne çıkan kadın, çocuk ve gençler Çin hükümeti tarafından vahşice bastırılmıştır.

Çin hükümeti, Doğu Türkitas'daki olaylarda, Uygurluları suçlu gösterme yoluyla güvenlik güçlerinin vahşi tavrını örtmeye çalışıyor. Çinlilerin nefteri körüklenmiştir; Uygurlara saldırılar başladı...

DÜNYANIN EN GÜÇLÜ
KADINLARINDAN ÖLÜ SAYISIYLA
ıLGıLı NET RAKAMLAR...


"ÖLÜ SAYISI 1000'ı AŞTI"

Son oalrak Urumçi'de, Çinlilerin saldırısı sonucu 4 Uygur kızının öldü haberini aldık. Henüz protesto yürüyüşü bitmeden 400 kişinin öldüğü haberini aldık. Bence tüm bunları değerlendirdiğimizde, ben ölü sayısının 1000'i aştığını düşünüyorum.

"YARALILAR ÖLÜME TERK EDıLDı"

Çinliler bölgeye çok büyük bir silahlı güç yerleştirdiler. Protescuları bastırıyorlar ve ölenlerin çoğunluğunu Uygurlar oluşturuyor. Çin hükümeti, tutuklanan Uygurlu sayısını 1500 olarak ilan etti ancak alınan haberlere göre olaylar başka yerlere de sıçradı. Oralarda da gösteriler yapıldı, çatışmalar çıktı. Bizim dün aldığımız haberlere göre, tutuklanan kişi sayısı 5000'i geçiyor.

"ÜÇ BıN ÖLÜ ABARTLI OLMAZ"

Bence ölü sayısı yükselebilir. Çünkü yaralılar var. Bu rakam Çin hükümetine göre 800 ve bunlar ölüme terk edilmiş durumda. Ben, 2000 - 3000 ölü sayısını abartılı bulmuyorum.

Banu Güven: Kendisi olayları başlatmakla suçlanıyor. Buna dair ne diyecek? Bunlar, bağımsızlık isteyen bir grup tarafından çıkarılan olaylar mıdır yoksa oradaki gerginlikten mi kaynaklanmıştır?

RABıA KADıR'DEN TÜYLER
ÜRPERTEN ıDDıA: 8 AYLIK UYGUR BEBEKLERı
ANNE KARNINDAN ALINDI...


RK: Çin, Doğu Türkistan'ı işgal ettğinden beri baskıcı politika izledi. Dini, örfi, adeti baskı altına aldı. Siyasi baskı 60 yıldır devame diyor. Ekonomik baskı sürüyor.

Özellikle Çin'in iç bölgelerinden Doğu Türkistan'a milyonlarca Çinli yerleştirildi. Doğu Türkistan'daki genç kadın ve kızlar, Çin'in içlerine taşınmaya başlandı. Doğum kontrol uygulaması ile 7-8 aylık bebekler bile anne karnından alındı. Vahşi bir politika yürütmüştür. ışte bu siyasat, Uygurların sabrını taşırmış ve tabi bir sonuç olarak bunlar yaşanmıştır.

Yakın zamanda, Doğu Türkistan'ın tarihi şehri Kaşgar, yeniden imar bahanesiyle bozulmuş ve tahrip edilmiştir. Uygur medeniyetini yok etmeye çalışıyorlar.

"OLAYLARLA ıLGıM YOK"

Bana yöneltilen suçlamaları reddediyorum. Bütün sorumlukluk Doğu Türkitanda'ki Komünist Partisi Başkanı ve Yerel Hükümet Başkanı'ndadır. Herkesin yürüyüş yapma ve protesto hakkı vardır.

Tüm dünyadaki Uygurları protestı yürüyüşü yapmaya çağırıyorum. Etrafımdaki kişilerle birlikte Doğu Türkistan halkının durumunu dünya kamuoyuna anlatmaya çalışıyorum. Çiin hükümeti de benim bu faaliyetimi ve gelecek desteği yok etmeye çalışıyor.

Banu Güven: Türkiye'den vize alamadığını bilgisi doğru mu? Siyasi yetkililier; Cumhurbaşkanı ya da Başbakan'la tamasa geçtiniz mi? Ya da böyle bir şey bekliyor musunuz?

RK: Türk yetkililerin, özellikle sayın Abdullah Gül ve Başbakan Erdoğan'ın son olaylarla ilgili açıklamalarından ötürü sevinçliyim. Eskiden de destek gösterilmişti ancak son destek çok mutluluk verici. Bunu devam ettirmelerini ve Doğu Türkistan halkına sahip çıkmalarını umuyorum. Barışçıl bir çözüm bulmak, şimdiki duruma çare üretmek için Türk yetkiklerle görüşmek istiyorum. Beni kabul etmelerini ve müzakere yapmak istiyorum.

TÜRKıYE 2006-2007 YILLARINDA
RABıA KADıR'E SIRTINI DÖNDÜ
GıRıŞ ıÇıN VıZE VERMEDı...



"TÜRKıYE ıKı KEZ BENı REDDETTı"

Çevirmen'den: Türkiye'ye giriş talebi iki kez reddedildi. Talep 2006 ve 2007 yıllarına aitti. Ancak Türkiye Washington Büyükelçiliği vize vermedi. Gerekçe ise 'Türkiye'ye girmesi istenmeyen şahıs'tı.

Banu Güven'in, Rabiya Kadir'in ağzından duymak için soruyu tekrarlaması ve ek olarak "Çin yönetimimn baskısı mı var Türkiye üzerinde?"ye, Kadir şu yanıtı verdi:

RK: Elbette ki Çin hükümetinin baskısı olduğunu düşünüyorum. Ancak vize verilmemesi beni üzmedi. Türk halkının Doğu Türkistanlılara desteği devam ediyor önemli olan da budur. Seyit Tümtürk benim yardımcım ve Türkiye'de faaliyetlerde bulunuyor.

Türk Büyükelçiliği'ndeki sekreter, yetkili hanım neden olarak 'Siz Türkiye'ye girmesi sakıncalı kişi olarak gösteriliyorsunuz. Onun için vize veremeyiz' dedi. Ben de ona 'Türkiye benim vatanım saylır bir gün gireceğim' dedim."

Rabiya Kadir, son olarak şunları söyledi:

"Ben her şeyden önce son olaylarda Doğu Türkistan'da Türkiye'deki klardeşlerimizin bize gösterdiği destek ve yardımdan dıolayı teşekkür ederim. Bizim derneklerimizin orada yaptığı gösterilere katılan tüm kardeşlerimize teşekkür ederim. Türkiye hükümetine, Uygur siyasi aktivistlerini Çin'e geri göndermediği için teşekkür ederim. Oradaki kardeşimizin vatandaşlık meselelerinin halledilmesi istiyorum. Oraya gelecek olan Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin vatandaşlık işlerinin halledilmesi istiyorum."

Rabiya Kadir, programın sonunda, bir şey söylemek istediğini belirterek, "ıki kelime Türkçe... Ben Türk kardeşlerimle böyle Türkçe konuştuğum için çok memnunum" dedi.
 
çinliler anne karnından aldıkları türk bebekleri yiyorlar...

forum kuralları gereği ekleyemiyorum fakat sizler google görseller e "çin cenin " yazın ve görün....
 
bugun bı kanalda konusuyordu uygur kokenlı bırısı
Rabıa annenınde yardımcısıymıs
telefondakı adam agladı oda agladı
kardeslerımız oluyorda bırsey yapamıyoruz
2 3 bın olu var dedı ordan yanı hıkayeymıs 150 200 olü
Ayrıca Rabia hanımada mesut yılmaz donemınde bı kararla vize bile verilmemiş Türkiyde
dostumuzu duşmanımızı ne zman ayıredecegız bılemiyorum ki
Allah yardımcıları olsun
 

haklısın nerde 150 ölü ...

netteki haber sitelerin de baktığım fotolar da sokaklar ceset tarlası olmuş...

Allah ım yardım et onlara:Saruboceq::Saruboceq::Saruboceq:
 
Çin'de korkutan gövde gösterisi!






Olayların ardından Çin Hükümeti binlerce Çin askerini bölgeye yığdı. Askerin gelişini de tüm dünyaya televizyondan canlı yayınladı.


Çin'in Sincan bölgesinde pazar günü başlayan ve resmi rakamlara göre 156, gayriresmi rakamlara göreyse 1000 kişinin öldüğü olayların ardından Çin ordusu gövde gösterisi yaptı. Urumçi sokaklarına binlerce asker ve polis yığan Pekin hükümeti görüntüleri canlı yayınlayarak Uygurlar'ı tehdit etti.

KENTTE SIKIYÖNETİM MANZARASI
Devlet Başkanı Hu Jintao'nun G8 Zirvesi'ne katılma planlarını ertelemesine yol açan olayların ardından Sincan bölgesinin başkenti Urumçi'nin sokaklarına sokaklara binlerce asker konuşlandırıldı.

CANLI YAYINLA GÖVDE GÖSTERİSİ
Olaylarda bin 400 kişi de tutuklanmıştı. BBC'ye göre Urumçi'de halihazırda binlerce paramiliter polis de konuşlanmış durumda ve kentte sıkıyönetim manzaraları yaşanıyor.

Gövde gösterisinin, Jintao'nun zirveye katılmama kararı almasından sonra gerçekleşmesine dikkat çekiliyor. Yarı otomatik silahlar taşıyan güvenlik güçlerinin Uygurlar ve Han Çinlileri arasında adeta duvar ördüğü kaydediliyor. Görüntüler hem Çin hem de dünya televizyonlarına canlı olarak geçildi.

İŞTE ÇİN'İN GÖVDE GÖSTERİSİ




















 
Çinli Büyükelçi iddiaları yalanladı

08 Temmuz 2009 Çarşamba 18:09

Erdoğan, Uygur Türkleri bizim Çin'le olan ilişkilerimizde köprüdür restine cevap geçikmedi. Büyükelçi iddiaları yalanladı.


Çin'in Ankara Büyükelçiliği Müsteşarı Şiao Cüncıng, Sincan Uygur Özerk Bölgesinde yaşanan olaylarla ilgili olarak, "Biz Çin'de soykırım yapmıyoruz" dedi, rakamların gerçek olmadığını açıkladı.

Büyükelçilik konutunda AA muhabirlerinin sorularını yanıtlayan Şiao, Sincan'da yaşanan olaylarda her iki taraftan 156 kişinin hayatını kaybettiğini, bin 80 kişinin yaralandığını belirterek, "Ölenler içinde Uygurlar var, Han milliyetine mensup Çinliler ve polisler var. Olaylarda her iki taraftan 156 kişi öldü, bunun dışındaki rakamlar gerçeği yansıtmamaktadır" diye konuştu.

Sincan'da yaşanan olaylarda ölenlerin cinsiyetini ve milliyetini belirlemek için adli tıp uzmanlarının araştırma yaptığını söyleyen Şiao, ölenlerin etnik özelliklerini ve kimliklerini en kısa sürede açıklayacaklarını ve gerçeklerin gün yüzüne çıkacağını dile getirdi.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün bölgeye yaptığı ziyarete değinen Şiao, Cumhurbaşkanı ve beraberindeki heyette bulunanların Sincan bölgesindeki istikrarı ve gelişmeyi kendi gözleriyle gördüklerini, hem Çin hükümetinin hem de Cumhurbaşkanının bu ziyaretten büyük memnuniyet duyduğunu belirtti.

Bölgedeki ölü sayısının 500'ü geçtiği yönündeki iddiaların gerçeği yansıtmadığını anlatan Şiao, "Bu tür asılsız iddialara Türkiye'nin inanmaması gerekir. Sayılar hususunda Çin hükümetini dikkate almalılar" dedi.

Sincan'daki çatışmaların başlamasına neden olduğu ileri sürülen ve Guangdong eyaletindeki bir oyuncak fabrikasında yaşanan olayları "sıradan bir adli vaka" diye niteleyen Şiao, bu tür bir olayın böylesine büyük çatışmalara neden olmasının kendileri açısından da "şaşırtıcı" olduğunu belirtti.



"OLAYLAR ETNıK YA DA DıNSEL DEĞıLDıR"

Olayların arkasında Dünya Uygur Kongresi (DUK) ve onun başkanı Rabia Kader'in bulunduğunu iddia eden Müsteşar, "Bu adli olayı kullanarak etnik grupları kışkırttılar" diye konuştu.

Sincan'da yaşanan olayların etnik ya da dinsel olmadığını belirten Şiao, yaşanan adli bir vakanın Dünya Uygur Kongresi temsilcileri tarafından etnik ve dinsel bir çatışma gibi gösterilmeye çalışıldığını savundu.

Şiao, olayların asıl nedeninin Sincan Uygur Bölgesindeki istikrarı bozmak ve bölgeyi Çin'den ayırmak olduğunu iddia etti.

DUK Genel Başkanı Rabia Kader'in 5 Temmuz'daki olaylar öncesinde internet sitesine açıklama yaptığını ve Kader'in sitesinden "5 Temmuz tarihinde Urumçi'de büyük bir olay çıkacak, gelişmeleri yakından takip edin" diyerek insanları kışkırttığını ileri sürdü.



"OLAYLARDA 'KULLANILANLAR' ÖZEL EĞıTıMDEN GEÇıRıLECEK"

Olayların başından bu yana yasalara göre hareket ettiklerini ifade eden Şiao, Çin'in bir hukuk devleti olduğunu, olayların aydınlatılması amacıyla gözaltına alınma ve yargılamaların da hukuk esaslarına göre işleyeceğini belirtti.

Şiao, olaylara karışan ve "aldatıldığı" düşünülen kişilerin tutuklanmayacaklarını, sadece özel bir eğitim sürecinden geçirileceklerini ifade etti.



"OLAYLAR TÜRK-ÇıN ıLıŞKıLERıNı ETKıLEMEYECEK"

Sincan'daki olayların Türk-Çin ilişkilerine hiç bir etkisinin olmayacağını kaydeden Şiao, Türk hükümetine inandıklarını, gerçekler anlaşılınca Türklerin de Çinlilere inanacağını ifade etti.

Çinli diplomat, Sincan Uygur Özerk Bölgesinde 49 etnik grubun yaşadığını, böyle çok kimlikli bir bölgede istikrarın sağlanmasının zor olduğunu ve Türk liderlerinin olaylara objektif bakmaları gerektiğini söyledi.

Türkiye'nin Uygurlarla tarihi ilişkileri nedeniyle Türkiye ve Çin arasında bir köprü vazifesi görmesi gerektiğini belirten Şiao, "Sincan'ın istikrarı sadece Türkiye'nin değil Çin'in de en büyük beklentisidir" dedi.

Türkiye'de basında çıkan bazı haber ve fotoğrafların Türkler arasındaki hassasiyeti artırdığını kaydeden Şiao, "katliam, soykırım" gibi sözcüklerin basında kolayca kullanılabildiğini ve bu konuda rahatsızlık duyduklarını dile getirdi.



"BASIN MENSUPLARI ŞU ANDA SıNCAN'A GıDEBıLıR"

Bölgeyle iletişimin sağlıklı olmadığı ve bağımsız haber kaynaklarının yaşanan gelişmelerle ilgili haber yapıp yapamadıklarının sorulması üzerine Şiao, "Bölgeyle iletişimde her hangi bir problem yok. Bölgeden haber yapmak isteyen basın mensupları şu anda oraya gidip, kendi gözleriyle yaşananlara şahitlik edebilirler" ifadelerini kullandı.

Sincan'da yaşanan olayların ardından diğer bölgelerde yaşayan Uygurlara yönelik herhangi bir şiddet olayının ortaya çıkmasını beklemediklerini belirten Müsteşar, böyle "münferit saldırılar"ın olması durumunda bunun tedbirini alacaklarını ve olayı hukuki çerçevede çözeceklerini dile getirdi.
 



Çin’e boykot çağrısı


Çin’in, Doğu Türkistan’da yaptığı Uygur katliamı şiddetini artırarak devam ediyor. 200’e yakın Uygur Türkünün hayatını kaybettiği olaylar durulmuyor. Sokağa çıkma yasağı uygulayan Çinlilerin, Türklerin evlerine baskınlar yaparak katliamlara devam ettiği belirtildi.
Bağımsız Doğu Türkistanlılar Birliği Genel Başkanı Abdulmecit Avşar, bölgeden gelen son haberlerin çok kötü olduğunu söyledi. Sokağa çıkma yasağının sadece Uygurlar için uygulandığını ifade eden Avşar, soykırım yapıldığını anlattı.​


ÇOLUK ÇOCUK DEMEDEN...

Avşar, “Uygur Türklerinin evlerini basan binlerce Çinli, çoluk çocuk, kadın erkek demeden insanları darp etmiş ve onlarca insanın ölümüne sebebiyet vermiştir. Önceki gün akşam saatlerinde Urumçi’de de Tumoris Otel basılarak orada da Uygurlar linç edilmiş” diye konuştu. Dünya Uygur Kongresi Genel Başkan Yardımcısı Seyit Tümtürk de bir tiyatro salonunda 200 cesedin bulunduğunu bildirdi. Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nin Urumçi Belediyesi Başkanı Jerla ısamudin, 1080 kişinin yaralandığı olaylarda 60 taşıtın, 209 dükkanın ve iki binanın tahrip edildiğini açıkladı.

Dünyanın gözü önünde katliam yapan Çin’in Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Çin Gang ise Urumçi’de patlak veren olaylara karşı alınan tedbirlerin yasal ve haklı olduğunu savundu.

Çin zulmünün durdurulması için başta Türkiye’den olmak üzede dünyanın her köşesinden tepki yağıyor. Tüketiciler Birliği Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Dinç, Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde yaşanan olayların hesabını, Çin mallarına yönelik kapsamlı bir boykotla sormaya hazırlandıklarını söyledi.​



ÇıN MALI ALMAYIN

Üzerinde “Made in China” ya da “Made in P.R.C.” bulunan malların alınmamasını isteyen Dinç, “Türkiye’de ürün satışları bir azalsın, Çin o zaman ne yapacak göreceğiz” dedi.

Dinç, aynı duyarlılığın Müslüman ülkeler tarafından da gösterilmesini istedi.


 
dünyanın düştüğü içler acısı durum







Çin malı ya da hammaddesini, tüketici olarak ayırt edebilmek oldukça güç ancak Çin üretimi olan bir malı ayırt etmek çok ama çok kolay.

Nasıl mı?

Aldığınız ürünün üzerinde "Made in China","Product of China", "Çin Malı"

gibi ibareler yer almıyorsa, ürünün barkodunu okuyun.

Her ülkenin sahip olduğu eşi olmayan satış kodları, barkodların başına işleniyor.

Barkodun en başındaki ilk iki ya da üç rakam, ürünün hangi ülkeden geldiğini size söylüyor.

ışte Çin'e ait barkod numaraları

690 - 691 - 692

Eğer ürünün orijinalinden emin değilseniz bu üç rakam size yol gösterecektir.

Bu numaralarla başlayan ürünleri almayın.

Sessizlik içinde ölen, acı çeken tüm canlıların sesi olun.










arkadaşlar değerli KK dostlarım desteğiniz için hepinize ayrı ayrı teşekkür ederima.s.
 
Son düzenleme:
arkadaşlar lütfen çok ama çok rica ediyorum siyaset başkan ırk din din renk vs. karıştırmayalıma.s.


biz burda yapılan bir zulüme vahşete dur demek için protesto daveti yapıyoruz





çinliler anne karnından aldıkları türk bebekleri yiyorlar...


forum kuralları gereği ekleyemiyorum fakat sizler google görseller e "çin cenin " yazın ve görün....
onları cok oncede gordum sok oldum kadınlar para karsılıgı cenlerını verıyolar restaurantlar kadın dogum klınıklerin onunde cenın beklıyo nıye haslayıp yemek ıcın
YARABBII KAHHAR SIFATINLA ONLARI KAHRET
RAHMAN SIFATINLA ZULUM GORENLERE MERHAMET ET KORU
BıZLERıDE AFET
 
ışte Çin'e ait barkod numaraları
690 - 691 - 692

Eğer ürünün orijinalinden emin değilseniz bu üç rakam size yol gösterecektir.
Bu numaralarla başlayan ürünleri almayın.

Sessizlik içinde ölen, acı çeken tüm canlıların sesi olun.


 
Son düzenleme:
Çinlilerin çizmeyi oldukça aşmasının bir cezası olmalı.
Elimizden geleni yapmalıyız.
Sardunyacım çok teşekkürler barkod numaraları için.
Zaten almıyordum ama bundan sonra azami dikkati göstereceğim.
 


!!!!!!

arkadaşlar mail zincirleri oluşturup bu barkod numaralarını yaymamız lazım


İşte Çin'e ait barkod numaraları
690 ve 692.

Eğer ürünün orijinalinden emin değilseniz bu üç rakam size yol gösterecektir.
Bu numaralarla başlayan ürünleri almayın.

Sessizlik içinde ölen, acı çeken tüm canlıların sesi olun.



 


Ben hemen kendi listemden başlatıyorum.
"Bunu yay yoksa lanetlenirsin"konulu zincir maillerden çok çok daha fazla ilgi göreceğini umuyorum.
Herkesten ufak ufak yardımlar orada çok kişinin işine yarar inşallah.
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…